Yunanistan Santorini adası; Atina’nın Pire limanından, 6-7 saatlik bir feribot yolculuğu ile gidiliyor. Ama feribot nispeten daha rahat ve ucuz. Ancak: biletleri erken ayırtın ve feribota erken gidin. Özellikle yaz aylarında, bazen biletler hemen tükeniyor ve bazen aynı koltuğa iki bilet kesiyorlar. Daha hızlı feribot seferberi de var ama fiyatı iki kat yükseliyor. Bunlar 3 saatte gidiyormuş.
Bir de hava ulaşımı var. Atina ile ada arasındaki uçuş sağlanıyor. Eğer bol paranız varsa, bu adada, aşık olduğunuz insan ile rahat rahat ve bol romantik anlar yaşayabilirsiniz. Bol paranız varsa; kesinlikle, manzaralı bir otelde, sevgiliniz veya karınız ile birlikte, romantik, sessiz ama pahalı bir tatil geçirebilirsiniz.
YERİ
Asıl adı: Thera iken, Venediklilerin buraya santa-irini adını vermesinden sonra, bu isme kavuşmuş. Yunan adaları içinde en güzel manzaraya sahip ve bu yüzden dünyanın en çok fotoğrafı çekilen adası.
Güney Ege Denizinde, Yunanistan ana karasına yaklaşık 200 km. uzaklıkta. Yaklaşık: 73 km. karelik bir alana sahip. Merkezde, bir lagün var ve bunun çevresi, yüksek sarp kayalıklarla çevrili. Lagün merkezinde, su yaklaşık 400-1300 metre derinlikte. Böylece: her türlü nakliye için güvenli bir liman olabiliyor.
Adanın tarihi kayıtlarında görülen en büyük volkanik patlama: 3600 yıl önce, Minos uygarlığı sırasında olmuş. Bu patlama sırasında ortala çıkan volkanik küller ve dev tusunami dalgaları; 110 km. ötede, Girit’te kurulu bulunan büyük Minos uygarlığını ortadan kaldırmış. Hatta: bu patlama ile, denizlerin içinde yok olup, ortadan kalkan Atlantis ile bağlantı kuranlar da az değil.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Santorini (Thira) adası: volkanik bir ada, yalnızca, dünyanın en büyük volkanik çöküntüsünü çevrelemesi nedeniyle bile olsa; dünyanın mutlaka görülmesi gereken, ilgi çekici yerlerinden biridir.
Santorini
büyük bir yanardağ patlamasının, adanın ortasını atmosfere gönderip, dünyanın gelecek yıllardaki iklimini değiştirdiği, MÖ. 1500 yılına kadar, Kykladlar’daki diğer adalardan pek farklı değildi. Akdeniz’deki büyük gel-git dalgalarıyla gelen su; toprakta kalan 11 km. uzunluğundaki boşluğu doldurdu.
Adadan, günümüze kalanlar: asıl yuvarlak adanın dış kenarlarıdır. 300 metre yükseklikteki dimdik uçurumlar, ortadaki bu yanardağ kraterini kuşatıyor. Beyaz badanalı evlerden oluşan yerleşim yerleri: bu kraterlerin doruklarına yerleşmiş durumda. Bu görüntüsü ile, Santorini adası: uzaktan, kenarlarındaki kreması erimeye başlamış bir pastaya benzetilebilir.
Burada evlenmek moda. Ancak: bu moda nedeniyle, evlilik tarihi almak isteyenler 2 yıl sonrasına ancak alabiliyorlarmış. Evlendirme dairesi her an dolu imiş.
Adada ulaşım kiralık arabalar ile sağlanıyor. Yollarında araba ile gezerken ki bu pek uzun sürmez, çünkü ada ufaktır, yolun yanındaki toprağın ve kumsalın rengi sürekli değişmektedir. Ufak bir ada olmasına rağmen: havalimanı ve büyük bir limanı var. Limandan; yerleşim merkezine giden yol, koca bir dağı tırmanıyor, çok dik ve yılan gibi kıvrılıyor.
Ada hilal biçiminde olduğundan, her noktasından iç deniz görülüyor.
Volkanın orta kısmından buharlar çıkıyor, bu esnada batan güneş sanki bu dünyanın güneşi değil, muhteşem bir görüntü. Oia denen yerdeki güneşin denize batışı, bunu görmek isteyen turistlerin yamaçlardaki evlerin önünde birikmelerine sebep oluyor. Her yer, gün batımı levhaları ile donatılmış. Burada, insanlar sanki güneş batışını ilk defa izliyorlarmış gibi.
Merkezden, iç denize teleferik var. Ama; eşeklerle inmek, turistlerin daha tercih ettikleri bir yol. Ancak: sizde, böyle bir yolu seçerseniz adrenaline hazır olun.
Volkanik kayaların içine oyulmuş otellerde kalmak, muhteşem bir duygu.
Evet, gezmek üzere bu adaya gittiğinizde, oraya varınca: doğuda, dik kraterin ilerisinde, güzel asma bahçeleriyle kaplanmış düzlükleri görecek ve şaşıracaksınız.
Aslında, burada her yıl 100.000 şişeden fazla şarap üretilip, dünyanın dört bir yanına dağıtılıyormuş. Asma bahçelerindeki sarmaşıklar son derece yaşlı ve dayanıklı. Winsanto diye adlandırılan şarabı meşhur.
Aslında, bu adanın iklimi üzüm yetiştirmek için uygun değil. Ama, halk asma dallarını bükmek suretiyle, varolan suyun minimum kayıp ile kullanılmasını sağlayan bir yöntem geliştirmiş. Bazı dükkanlarda, bükülmüş asma dallarının kurutulmuşları, dekoratif eşya olarak satılıyor.
Bu adada; öyle çok muhteşem güzellikte plaj yok.
Hem adayı gezmek ve tanımak hem de denize girmek için yapabileceğiniz en iyi şey: tekne ile volkanik ada turuna çıkmaktır. Ancak: bu tekne turuna çıkmadan önce, sakın 50 Euro’luk bir tura çıkmayın, perişan olursunuz.
Çünkü: ufacık bir takada, Avrupa ve Amerikan işçi sınıfından, 100 kişi ile omuz omuza dayanışma duygularınız güçlenir. Sizin iyi bir tekne turu için ödemeniz gereken para: 100 Euro civarında olması gerek.
Bu tekne turunda; hala tüten volkanı gezebilirsiniz. Yalnız, bu gezinizde, dönüşte çöpe atabileceğiniz bir şeyler giymenizde yarar var. Çünkü, her yer kül olduğundan ayaklarınız ve ayağınıza giydiğiniz giysi kapkara ve bir daha kullanılmaz hale geliyor. Bu volkan, 1953 yılında son patlamasında, sesinin İspanya’dan duyulduğunu söylüyorlar.
Evet, bu tür bir gezide çamur banyosu yapabilir, doyasıya denizde yüzebilirsiniz. Harika bir kıyı restoranında, nefis balık yersiniz ve gezinin sonunda, eğer isterseniz adanın diğer tarafında bulunan Oia bölgesinde inersiniz.
Adaya gitmeden önce, mutlaka otel ayırtın. İndirim ve daha çok olanaklar sunan interneti tercih etmenizi öneririm. Santorini pahalı bir ada. Her şey, Türkiye’de olduğundan en az 2 ve hatta 4 kat pahalıdır.
Yeme, içme, otel ulaşım, turlar buna dahil. Gecesi, şahıs başı 30 Euro olan bir otel bulunca sevinmeyin, muhtemelen o yer ya her yere uzaktır, ya da banyo küvetinde perdesi bile bulunmayın, musluğundan tuzlu su akan bir yerdir.
Doğru dürüst bir yerde kalmak istiyorsanız, şahıs başı, gecelik 100 Euro gözden çıkarmanız şart. Ama: öyle mavi-beyaz kilise ve deniz manzarası istiyor, üstüne üstelik bunu Fira’da (en büyük koy) istiyorsanız, zaten gecelik 250 Euro, gözden çıkarmanız şart.
Peki, adada neler yapabilirsiniz? Bu adanın siyah kumlu plajı, volkanik kayaların tepesindeki köyleri, bir de ortada volkanik adası var.
Tercihinize göre:
Deniz-kum olayından haz etmiyorsanız, köylerde dolaşabilirsiniz. Ama, unutmayın ki, deniz güzel. Ama amacınız yüzmek ise, manzaradan vazgeçin ve gençlerin mekanı olan PERİSSA bölgesinde bir yerde konaklayın.
Çünkü: güzel manzaralı şirin köyler, hep tepelerde bulunuyor. Buralarda konaklarsanız, otobüse binip sahile inmeniz gerekir. Sahilde: üstünüzü değiştirecek, duş yapacak bir yer bulamasınız. Sahilde yalnızca şezlong ve şemsiyeler var. Bu yüzden amaç yüzmek ise, dediğim gibi, sahile yakın bir yerde konaklamanızda yarar var.
Büyük olan, ana adanın dışına çıkmayın. Eğer jeoloji meraklısı ve sülfür buharının kokusunu merak ediyorsanız, aktif volkanın bulunduğu Caldera adasına gidin. Onun dışında, diğerleri pek cazip değil. Kalitesiz ve kazık yerler.
Yüzmenin dışında: binin eşeklere, için şarapları, daracık sokaklarda dolaşın. Yalnızca, şunu unutmayın, bunanın fiyat standartları, ülkemizden yüksek.
Santorini plajları
Güneşin altında yakıcı bir ısıya ulaşan, ince, siyah ve kırmızı volkan kumundan oluşmuşlar. “Kamari” ve “Perissa”:otelleri, barları ve restoranlarıyla giderek büyüyen bir sayfiye yeri. Fira ve Akrotiri’ye yapılacak bir geziden sonra, dinlenmek için güzel bir fırsat bulabilirsiniz.
Bu arada: buranın plajlarındaki kum ve çakıl renkleri; koyudur. Bu nedenle, su önemli ölçüde sıcaktır çünkü lav ısı emici işlevi görür. Ayrıca: bilmelisiniz ki, adada denize girmek biraz zordur. Çünkü deniz kenarındaki taşlar inanılmaz kaygan. Bir denize girme teşebbüsünde aman dikkat, düşebilirsiniz.
Restoranlar
Fiks menülere aldanıp, gördüğünüzün iki katı hesap ödeyebilirsiniz. Ekmek, su, peçete, çatal-bıçak, servis fiks menü hesabına dahil olmayabilir. Fiyatları çaktırmadan iyice gözden geçirin. Yoksa ben bunu 5.50 Cent gördüm, 55 Euro nereden çıktı demeyin, faydası yok.
Fira’da, ucuz yemek için :goody’si tercih edebilirsiniz. Sakın ama sakın chicken burger yemeyin. Paranıza ve ağız tadınıza yazık olur. Ama kalamar ve karides gibi, fast-food tarzı deniz ürünlerine dair menüleri tercih edebilirsiniz. Fiyatlar fazla anormal değil.
Nerelisiniz sorusu: Adada yüzde yüz sorulur. Bana çıkmaz demeyin, hazırlıklı olun.
ADADA GEZİNTİ PLANI
Evet: Atina’dan bindiğiniz feribot; Santorini’ye göz kamaştıran volkan ve deniz manzaraları eşliğinde varıyor. Liman olmadığından, büyük feribotlar, açıkta demirliyorlar ve başka teknelerle karaya çıkılıyor. Ticari feribotların çoğu, kıyının daha ilerisindeki yeni “Atnios” limanına geliyorlar.
Ama, manzara sarhoşluğunu üzerinizden attıktan sonra; dikkatinizi çekecek ilk şey; size el-kol sallayan, sizi bir taksiye veya arabaya atıp, istediğiniz yere götürmeye çalışan insanlar olacak. Evet, bunların topundan uzak durun.
Çünkü: kimisi kazıkçı ve dolandırıcıdır. Eğer yanınıza sinsice yaklaşıp gel seni götüreyim, nereye istersen gibi konuşursa “beni alacak birileri var” deyin, çünkü bunların amacı, sizi normal otobüslerle, şahıs başı 1.50 Euro’ya gidilen yere 6 Euro’ya götürmek.
Siz feribottan çıkınca, bavulunuzu alın ve nereye gidecekseniz, üzerinde tabelası olan otobüsü bulun ve şoför ile fiyatı konuştuktan sonra ki (bu asla 2 Euro’yu aşmamalı) binin. Bu otobüsler, genelde uzun mersedesler.
Eğer
Fira bölgesinde kalacaksanız: otobüsler yerine eşekler veya teleferik tercih edebilirsiniz. Çünkü: burada, 587 basamaktan oluşan, taşlık dar bir patika, Fira kasabasını, küçük rıhtıma bağlıyor. Günümüzde: burada, gemilerle gelen turistleri kasabaya taşımak için bekleyen bir eşek filosu var.
Bu adada: eşekten düşme veya eşek tarafından ezilme olasılıklar çok fazla. O yüzden eşeklere dikkat etmelisiniz. Daha hızlı bir yöntemi tercih edenler ise; deniz seviyesinden, kayalıklara doğru, birkaç dakikada, döne döne çıkan teleferiği kullanıyorlar. Ama teleferik için muhteşem uzun kuyruklar oluşuyor.
Evet, genellikle yeni evlilerin balayı için tercih ettikleri romantik ada, iki ana merkezden oluşuyor. Fira ve Oia.
Adanın asıl kasabası: “Fira”. Fira, en büyük kasabadır. İçinde pek çok şey bulunur, pahalıdır, kalabalıktır ve günbatımında manzarası çok güzeldir.
Adanın merkezi. Burada görülmese gereken yerler; çarşı bölgesinden yürüyerek, panoramik tepeye ulaşın. Buradan, adanın karşısındaki Thirassia, kameni volkan adası ve Oia köyünün muhteşem manzarasını seyredin.
Manzaralı kafe, restoranlardan birini seçip, güneşin batışını seyretmek bir adet haline gelmiş. İçerisindeki uzun kıvrımın, merkezinde bulunan yüksek uçurumun tepesinde kurulmuş. Çarpıcı manzaralara sahip binalar, suya doğru iniyor.
Trafik gürültüsü olmadan; serbest bir şekilde dolaşabileceğiniz dar geçitleriyle; Fira; alışveriş sevenler için tam bir cennet. Alışverişte: ikonlardan, faberge yumurtalarına, en iyi kalite mücevherden en beğenilen tasarımcıların giysilerine kadar her şeyi burada bulabilirsiniz.
Burada: sadece demir ve camdan muhteşem böcekler, balıklar ve balık kılçıkları heykelleri sergileyen ve yapan dükkanları gezebilirsiniz. Hediyelik eşya için, Fira’daki çarşıyı öneriyorum, binlerce alternatif var ve ucuz.
ŞARAP MÜZESİ
Koutsoyannopoulos şarap müzesi. Altındaki mahzenlerinde, hareketli kukla sistemleriyle küçük odacıklarda şarap üretiminin nasıl yapıldığı canlandırılıyor. Sonrasında şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Buradan hediyelik şaraplar ve eşyalar almanız mümkün.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Butiklerin ve barların arasında, kültürel açıdan ilgi çekebilecek iki yer var. Meydanda, teleferik istasyonunun hemen yanında bulunan: Arkeoloji Müzesi. Burada: adada bulunan çömlekler ve sanat eserleri sergileniyor.
MEGARON GYZİ MÜZESİ
Teleferik istasyonunun kuzeyindeki “Megaron Gyzi Müzesi” ise, 17’nci yüzyıldan kalma, restore edilmiş güzel bir evde bulunuyor. İçinde: sergilenen eserler arasında, en güzel olanlardan biri, 1956 depreminden önce, ada manzaralarını gösteren fotoğraf sergisi.
Evet, Fira, güzel bir yer. Ama ziyaretçiler dar sokakları doldurunca sıkıcı oluyor. Kuzeye doğru, biraz ileride, hayatın daha sakin olduğu küçük bir köy var.
OİA BÖLGESİ
Adanın öbür tarafındadır. Adanın kuzey ucunda ve en güzel yeri. Fira’ya kıyasla, çok daha şirin, çok daha sakin ve çok daha şık mekanları barındıran bir yer.
En önemli özelliği ise, bir ayin şeklinde güneşin batışını izlemek. Yüzlerce kişi, Oia’nın batışın en iyi izlenir yerinde toplanıp, sessizce (evet burası çok önemli çünkü konuşmaya kalkarsanız, yanınızdakiler susmanız için uyarıyorlar) güneşi uğurluyorlar.
Güneşin ufuk çizgisinden tam kaybolduğu anda ise, çiftler birbirleriyle gayet romantik bir şekilde öpüşüyorlar. Bu arada, bir kısım seyirci tarafından yaratılan bir bir alkış seramoninin tüm tılsımını bozuyor ve ve ayin bitiyor.
OIA KÖYÜ
Ia (oya diye okunur) köyü, kuzey kayalıklarına yerleşmiş. Kendine has, bizim Bodrum evlerine benzeyen, beyaz evleri, mavi kubbeli kiliseleriyle, daracık, pırıl pırıl sokaklarıyla, yel değirmeni mahallesiyle rüya gibi bir yer.
Köyü: bir baştan başa dolaşıp, fotoğraflar çekiyorsunuz ve bir sürü sevimli kafeler, restoranlar görüyorsunuz. Manzaralı olanlara geçin ve bir şeyler yeme içmenin keyfini yaşayın. Olağanüstü manzara ile birleşince, büyük bir haz yaşayacaksınız. Tüm Ege ve volkan adası, ayaklarınızın altında.
Geçmiş zamandan bu yana, birçok sanatçının evi olan Ia, Fira’ya nazaran bohem bir atmosfere sahip. Yamaçlara inşa edilen evler ilgi çekici.
Bazıları, sanat galerilerine ve koleksiyonu yapılabilecek çeşitli ürünlerin satıldığı mağazalara dönüştürülmüş. Mimari: Kyklad tarzının güzel örneği ve bu köy, çok renkli cepheleriyle, dünyada en çok fotoğrafı çekilen köylerden biri imiş.
PERİSSA
Perissa denen yerde, uzun, siyah bir plaj ve birkaç restoran var. Perissa ile Antalya-Beldibi birbirine benziyor. Redbeach denilen yerde kiremit rengi kumlar ve gene kiremit rengi bir dağ oyuğu önünde, muhteşem bir denize girebiliyorsunuz. Ancak: plaj kalabalık ve insanlar dip dibe.
Evet, genel olarak, burası: ucuzdur. Ancak otelleri kötü, ama sahil şeridi burada bulunuyor.
Geceleyin restoran ve barlara gidilir. Buradaki restoran ve barlar fena değil. Önereceğim yerlerin başında, The Volcano isimli bir taverna/restoran var. Yemekleri güzel ve ekonomiktir. Ayrıca:200 metre ileride bir de Yunan tavernası önerebilirim. Turizm rantı tarafından bozulmamış, yemeklerinin mutfağa gidilip seçildiği, buzuki çalınan ve arada yaşlı bir-iki adamın çıkıp sirtaki oynadıkları bir mekan.
Bu mekanın yemekleri çok güzel. Yine de söylediğim gibi; diğer adalardan uzak durun, çünkü özellikle yemeklerde, arzu etmediğiniz kötü yiyeceklere büyük paralar ödemek zorunda kalabilirsiniz.
Konaklamak için, buradaki “Youth Hostel Anna” yı seçerseniz: kalacak yere çok para ödememiş olursunuz. Ayrıca: çok sayıda, Kanadalı ve Avustralyalı ile tanışırsınız. Yalnız, ada genelde romantik bir ortam olduğu için: kesinlikle çift gitmeniz şart. Yoksa: 2-3 gün orada kalıp: İos ya da Mykonos’a gitmeniz daha eğlenceli olur.
PİRGOS KÖYÜ
Devam ediyoruz. Adanın tam kalbinde: Pirgos köyü var. Burada bulunan Venedik kalesi görülmeye değer. Köyün ilerisindeki kayalık uçurumda: 17’nci yüzyıldan kalma: “Profitis İlias Manastırı” var. Yol: girişe doğru tırmanırken, Santorini’nin dik bayırlarda yetişen ünlü domatesleriyle dolu tarlalarından geçeceksiniz. Domatesler volkan kayasında yetişmesi nedeniyle çok farklı, ama çok çok lezzetli.
Manastır; yalnızca rahipler içeride ayin yaparken açık olmasına rağmen ziyaret edilmeye değer. İlyas Peygamberin 15’nci yüzyıldan kalma ikonu, manastırın gururu. Manastırın, aynı zamanda, ikonlar ve el yazmalarıyla birlikte, keşişlerin hayatına dair ipuçlarının sergilendiği, bir de müzesi var.
Ne yazık ki, dağın zirvesi, aynı zamanda, uydu ve dijital teknoloji ile Yunan Silahlı Kuvvetleri tarafından paylaşılmış. Bu güzel manzaranın fotoğrafını çekmek, ne yazık ki, yasak.
THİRA ANTİK BAŞKENT
Bu kayalık çıkıntının kuzey yamacında: MÖ.3’ncü yüzyıla tarihlenen ve “Thira”da denen, adanın antik başkenti bulunuyor. Site: geniş bir bölgeye yayılmış. Ancak, bazı kalıntıların kötü durumda olması ve heyelan tehlikesi, sitenin zaman zaman kapanmasına yol açıyor. Yola çıkmadan önce, Fira’daki turizm bürosundan, sitenin açık olup olmadığı hakkında bilgi almanızda yarar var.
AKROTİRİ KÖYÜ
Adanın güneyinde: Akdeniz’in en önemli antik sitelerinden biri var. Modern köy “Akrotiri”nin yanında: MÖ.2000 yılları civarına tarihlenen tam bir kent bulunmuş. MÖ. 1500 yılındaki patlamanın ardından, birkaç metrelik bölümü, külle kaplanan sitede, İtalya’daki Pompei’nin aksine: hiçbir insan kalıntısına rastlanmamış. Bu durum: bilim adamlarını, felaket gerçekleşmeden önce, insanların kaçtığını düşünmeye yöneltmiş.
Site; 1967 yılından sonra, günümüze kadar, büyük patlamadan önceki günlük hayatın izini bulabilmek için özenle kazılmış ve kazılıyor. Bir zamanlar: Minos yerleşimi olan bölgede, Minos çömlekleri ve fresklerle süslenmiş evler gün ışığına çıkarılmış. Kentin kanalizasyon sisteminden, uygarlığın ne kadar gelişmiş olduğunu söylemek mümkündür.
Ne var ki; burada bulunan sanat eserlerinin büyük kısmı: günümüzde, Atina’daki ulusal arkeoloji müzesinde korunuyormuş. Bölgede yapılan kazılar günümüzde de sürdürülüyor. Evler, meydanlar ve caddelerin bulunduğu kalıntılar, sıcak ve hayli kalabalık olabilen bir koruyucu çatının altında sergileniyor. Bu nedenle: buraya, mümkün olduğunca günün erken bir saatinde gitmeye çalışmanızı öneririm.
KAMARİ BÖLGESİ
Görülmese gereken bir yer. Çakıl ve volkanik kumlarından dolayı, beyaz, siyah ve kırmızı diye adlandırılan plajları var. Volkanik patlamadan dolayı, denizde koca koca kayalar mevcut. Denizi temiz, fakat bence bizim Ege kıyılarından sonra, öyle çok fazla beğenilecek bir yanı yok.
Tatil yeri olduğu için, sahilde bir sürü, bar, kafe, restoran ve dükkanlar var. Eğer bu bölgede konaklamak isterseniz: Tercih etmenizi önereceğim otel: Epevlis oteli.
Yunan adaları genel özellikleri hakkındaki yazım.
Yunan adaları gezi planı hakkındaki yazım.