Siirt Tillo Aydınlar: Aydınlar, eski adı ile “Tillo”, bu yöreye yakın bulunduğunuzda, mutlaka gezmenizi ve görmenizi öneriyorum. Buraya gittiğinizde: kendinizi, muhteşem bir duygusal atmosfere girmiş hissedeceksiniz.
Gerek dini yapıları ile ve gerekse gerçekten eğitime önem veren ve büyük kısmı Aydınlar dışında yaşayan insanları, muhteşem sıcak kanlı ve ziyaretçilerine yakınlık gösteren insanlar.
GENEL
Evet, birazda uzaklar, ülkemizin uzak kesimlerini gezmeye ne dersiniz. Tek bir gerçek var, Siirt yöresi ve civarında iseniz, mutlaka Aydınlar’a gitmelisiniz, gerçekten görülmesi gereken bir yer. En büyük özelliği ise, günümüzden yıllarca önce, bölgede yaşayan insanların tarafından yaratılan ışık sistemi ve bilim yönünden ve de özellikle astronomi yönünden yakalanan üst düzey.
Gördüğünüzde şaşıracaksınız. Çünkü: yüzyıllar önce, burada gerçekten büyük insanlar yaşamış ve günümüz Tillo insanı, yine o eski dönemlerde olduğu üzere, okumaya ve eğitime dört elle sarılmış. Burada yaşayan veya Tillolu olup ta burada yaşamayan insanlar, eğitime düşkün, hepsi okuyorlar, kendilerini yetiştiriyorlar, yüzyıllar önceden gelen bir alışkanlık olsa gerek. Elbette, buranın dinsel yönden de yüklü bir geçmişi var. İlçe, türbe ve ziyaret yerlerinin çok oluşu nedeniyle, yöre halkının ve diğer bölgelerden gelen ziyaretçilerin akınına uğramakta.
Ulaşım çok kolay. Siir’ten yaklaşık yirmi dakikada ulaşabileceğiniz, güzel bir asfalt yol ile buraya gidiyorsunuz. Giderken yol üzerindeki köy ve yerleşim yerlerinde, sağlı sollu fıstık ağaçlarını göreceksiniz Yerel dille: bıttım ağaçları. Bıttım ilginç, meyvesi çekirdek gibi çitlenerek, içi yeniliyor, ayrıca sabun yapılıyor, sağlık açısından yararlı. Bıttım ağacı aşılanınca, fıstık oluyor.
Peki; Siirt’e ulaşım nasıl diye merak edenler olabilir. Evet; Siir’te oluşmanın birçok yolu var. Hava yolu ile ulaşmak mümkün. Ayrıca karayolu elbette. Diyarbakır-Batman-Siirt karayolunu kullanabilirsiniz. Bu yol; yaklaşık 180 km. Düzgün ve güzel bir yol.
TARİHİ
Siirt Tillo Aydınlar: İlçenin tarihi çok eskilere dayanıyor. Hıristiyanlık ve İslam dönemlerinde, kültürel bir merkez olmuş. 1514 yılında, Yavuz Sultan Selim tarafından, Çaldıran seferi sırasında, Osmanlı egemenliğine girmiş. İsminin anlamı (Tillo), Süryanicede ” Yüksek Ruhlar ” ve Arapçada ise; Til; “Aydınlar”, Tillo ise ” Aydınları karşılamak ” anlamına gelir. Tillo, 1990 tarihinde ilçe olmuş ve Aydınlar ismini almış. Dikkate değer bir konu: buranın insanının eğitime, okumaya önem vermesi. Geçmiş dönemde de bu böyle imiş. Sanırım: Aydınlar, kelimesinin buraya isim olarak verilmesinin temelinde, eğitime, bilime ve ilime yatkın ve önem veren insanların burada yaşaması büyük etken.
İLÇEDE YAŞAMIŞ İSİMLER
İSMAİL FAKİRULLAH HZ
Siirt Tillo Aydınlar: Yaşam öyküsünün önemli kesitleri şöyle sayılabilir. 40 yaşına kadar, günlerinin çoğunu oruç tutarak geçirmiş. Orucunu, daima birkaç kuru üzüm tanesi ile açmış. Küçücük bir odaya ( çilehane) girerek, 40 gün konuşmadan, yeme-içmeden kesilmiş. Kırkıncı gün, gözünü açtığında ise, bir tas su içmiş, bir parça nar ve ekmek yiyerek, kendine gelmiştir.
Büyük kerametleri olmuştur. Bunlardan en önemlisi, kuyu olayıdır. 48 yaşında iken, komşularından biri vefat eder. Akşam, onların evine gider. Taziyede bulunduktan sonra, namaz vakti, izin alıp evden ayrılır. Ancak, dönüş yolunda, avluda, içinde su bulunmayan, 22 metrelik bir kör kuyuya düşer. Camide bulunmadığını gören insanlar onu aramaya çıkarlar. Taziye evinden çıkanlar tarafından, kuyudan gelen sesler üzerine, kuyuya inilir ve kendisine ulaşılır. Ufak sıyrıklar dışında, vücudunda herhangi bir yara ve kırık olmadığı görülür.
Kuyuya düştüğünü hatırlamaz, ama kuyuda bulunduğu sürede, yüce Allah’ın tecelli sıfatıyla karşılaştığını ve birçok evliyanın ruhu ile tanıştığını söyler. Yaşamında, daha sonraki yıllarda, bir yandan her kesimden insanları irşad ederken, diğer yandan da şer-i ve müspet ilimlerde, birçok ilim adamı yetiştirir. Mezarı, Aydınlar’dadır. Ölümünden sonra, kendisini, dünyaya tanıtan ise, öğrencisi İbrahim Hakkı Hz. olmuştur. Kuyu deyince, bugün Tillo’da bu kuyuyu göreceksiniz. Ama kuyunun suyunu mutlaka için, söylenenlere göre, kuyunun suyu, kutsal topraklardaki zemzem suyuna benziyormuş. Kuyunun suyunu mutlaka tadın.
Günümüzde, İsmail Fakirullah Hz. nin yaşadığı yerleri görmek mümkün. Özellikle; 40 gün kaldığı küçücük bir oda (çilehane) görülebilir. Bahçesindeki nar ağacı görülebilir. Bu nar ağacının bugünkü yeri, bir el yazması eserinde, evin planı içinde gösterilmiştir. Yani, yüzyıllardır aynı yerde durmaktadır. Nar bitkisinin, günümüzdeki ömrünün en fazla 20 yıl olduğu düşünüldüğünde, halen aynı yerde bulunan, gövdesi kuru ancak zamanı geldiğinde, yılda 3-5 meyve veren bir ağaç. Bu ağaç, yüzyıllardır aynı yerde ve meyve vermeye devam ediyor. İlginç ama gerçek.
İBRAHİM HAKKI HZ
Siirt Tillo Aydınlar: Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğmuştur. Babası, bir şekilde Tillo’ya geldiğinde, onunla birlikte gelmiş ve İsmail Fakirullah Hz. nin öğrencisi olmuştur. Günün şartlarına göre; çok ileri düzeyde dini ve fenni bilimleri öğrenmiştir. Tasavvuf ve edebiyatta, psikoloji ve sosyolojide, tıp ve astronomide ve pek çok ilim dalında, büyük yetenek göstermiştir.
Doğunun yetiştirdiği bu büyük alim, kısa zamanda, dünya çapında ün salmıştır. Batılılar ona, doğunun Leonardo Da Vinci’si derler. İnsanlığa bıraktığı eserler, onun şahsiyetinin ve ilminin faziletlerini gösterir. Ama, bu eserlerden en büyüğü ve şaşırtıcı olana, yarattığı ışık yansıması düzeneğidir.
MARİFETNAME VE EV MÜZE
Siirt Tillo Aydınlar: En önemli yazılı eseri; Marifetnamedir. 1757 yılında, ansiklopedi türünde yazılmıştır. 1836 ve 1964 yıllarında Mısır’da, 1868, 1889 ve 1914 yıllarında ise İstanbul’da basılmıştır. Ortalama, 600 büyük sayfa kadardır. El yazması, orijinal nüshalar, bugün halen Aydınlarda yaşayan, torunlarından, Saadettin Toprak tarafından muhafaza edilmektedir.
Ama, nasıl muhafaza. Evinde, büyükçe bir salon özel olarak dizayn edilmiş. Salonun duvarları camlı panolar haline getirilmiş ve bu panolar içine, o devirde kullanılan çeşitli aletler, cihazlar, marifetname ve diğer el yazması eserler konulmuş. Yani, resmi bir müze söz konusu değil. Ancak bölgeye gittiğinizde göreceksiniz ki, Saadettin Toprak, gerçekten genellikle ziyaretçiler geldiğinde, evini yani müzeyi onlara açıyor ve hatta ziyaretçiler misafir kabul edilip, çay ve ayran gibi ikramlarda bile bulunuluyor. Yine de, acaba bu kültür hazinesinin, devlet korumasına alınmasında yarar mı var? Bilmiyorum. Umarım, bu kültür hazinemizin başına bir şey gelmez ve gelecek nesillere, aynı şekilde aktarır ve onların da, bunları görmesini sağlarız.
Bu arada, marifetnameden bir nebze de olsa söz etmekte yarar olabilir. Çünkü, ilginç bir kitap, daha doğrusu o günlerde yazılmış olması ve yazılanlar ilginç. Dini özellikteki yazılar ağır basıyor. Bu nedenle, bir aralar yasaklanmış. Ama bunun dışında: yalın ve bileşik cisimler, madenler, bitkiler ve insan anlatılmış. Sonra: geometri, astronomi ve takvim konuları. Coğrafyaya ait bölümler, enlem ve boylamlar anlatılmış. ” Hiçbir çağda yerin döndüğüne inananlar eksik olmamıştır ” yorumu yazılmış. Bunu düşünenlerin dahi, Hıristiyan dünyasında, afaroz edildiği ve büyük işkencelere maruz kaldığı bir dönemde, bu tür bir yorum yazılı kitap, düşünebiliyor musunuz?
İnsan vücudu estetik yönden incelenmiş, vücut ile huy arasındaki ilişki anlatılmış, ruha, sağlığa ve ölüme ait geniş bilgiler verilmiş. Öğrenim yol ve yöntemleri, öğrencinin hocasına karşı takınması gereken tutum, ana ve babaya karşı sevgi ve saygı, evlenme ve evlenmede aranacak nitelikler anlatılmış. Bu kitabın en ilgi çekici bölümlerinden birisi de, en sondaki dünya haritası. İnce çizgilerle, titizlikle çizilmiş. Sanırsınız ki, bunu çizen gökyüzüne çıktı ve oradan bu haritayı çizdi, evet, işte Amerika kıtası dahi gösterilmiş bir harita. Ama, bu kitabın yazıldığı tarihte yani Amerika kıtasının gösterildiği bu kitap yazıldığında, henüz Amerika kıtası, resmen keşfedilmemişti. İşin ilginç yönü bu. Değerlendirmek size kalmış.
Evet, ev müzede, bulunan diğer belli başlı metalar şunlar
1. Maarifetnamenin orijinal nüshaları ile birlikte, birçok el yazması kitap.
2. Dünya, bir ağaç küre üzerine çizilmiş, enlem ve boylamlar gösterilmiş. Ama merkez, yani dünyanın merkezi olarak, bugünkü İngiltere-Greenwıch değil, Tillo gösterilmiş, minik bir çivi çakılarak,
3. Mevsimleri, burçları ve önemli yıldızları gösteren gök küre. (ağaçtan yapılmış)
4. Yıldızları, konumlarını, yerlerini ve yüksekliklerini gösteren metal cihazlar.
5. Özellikle, uzun süre gökyüzünü seyrederken kullandığı baston ( tutamak kısmında, minicik bir delik, oradan uzun süre gökyüzünü seyrederken odaklanmak için sanırım kullanılan bir delik)
6. Ruzname. 1753 yılında yapılmış, yüzyıllarca takvim işlevini görmüş bir araç, 52,5 cm. çapında bir ağaç üzerine gerilmiş bir derinin, birçok daire ve yarı çaplara bölünmesiyle oluşmuş bir takvim. Siirt ve Tillo gibi, 40’ncı enlemde bulunan yerlere göre düzenlenmiş. Bir yılın, herhangi bir ayının bir günü aranırken, bunun, haftanın hangi günü olduğu, o gün güneşin ne zaman doğup ne zaman battığı kolayca bulunabiliyor. Duvar ve cep takvimlerinin bulunmadığı bir devirde, bu aracın önemini düşünün.
İSMAİL FAKİRULLAH HZ. TÜRBESİ
Türbe, İbrahim Hakkı Hz. tarafından yaptırılır. Bir büyük, iki küçük kubbe, bir hol ve bir kuleden ibaret. Türbenin özelliği; İbrahim Hakkı tarafından gerçekleştirilen ışık yansımasıdır. İbrahim Hakkı, önce, Aydınlara 3-4 km. uzaklıktaki bir tepe üzerine, harç kullanmadan, bir taş duvar yapar. (kaletul Ustad) Ancak, bu duvarın ortasında 40 x 50 cm. ebadında bir boşluk yani pencere yeri bırakır.
Her yıl, gece ve gündüzün eşit olduğu, 21 Mart günü, yeni doğan güneşin ilk ışıkları bu duvara vurduğunda, türbenin tümü ve Tillo gölgede kalırken, ortadaki boşluktan türbenin yanındaki kuleye yansıyan güneş ışınları, kulede kırılarak, türbeye yani sandukanın başucuna düşer. Bu olay, yüzyıllarca, her yıl 3-5 saniye kadar sürer. İbrahim Hakkı, olayı yaratmasındaki sebebi şu sözleri ile açıklar. ” Yeni yılda doğan güneşin ilk ışıkları, hocamın başını aydınlatmaz ise, ben o güneşi neyleyeyim?” Evet, hocasına bu derece büyük bir saygı ve muhteşem bir ışık düzeneği yaratan deha.
Ancak, ne yazık ki, bu ışık düzeneği, yıllarca yansıdıktan sonra, türbenin restorasyonu esnasında, 1960’lı yıllarda bozulur. Ülkenin ve Avrupa’nın birçok konu ile ilgili bilim adamı bölgeye gelmesine rağmen, ışık yansıma düzeneğini yeniden yapamazlar, günümüzde yansıma olmamakta.
Evet, bu yansıma özelliği yanında, türbeye girerken, sizi iki ağaç karşılar, Bunlar yılan ve aslan kafası şekline almış ağaçlar, ilginizi çekecek. Bakın bakalım, sizlerde bu benzetmeleri yapacak mısınız? Bunun hikayesi de var. Hikayenin ana özelliği: aslan ve yılanın mücadelesi. Ama ayrıntıyı bilmiyorum, bu konuda ayrıntıyı bilen ziyaretçilerimizin yorumlarını bekliyorum.
GAVSUL MEMDUH CAMİİ
Rasul kuva tepesindedir. 1309 yılında inşa edilmiştir. Giriş kapısındaki işlemelerde, taş işçiliğinin nadir örnekleri görülebilir. Cami içinde, Fakirullahın torunu, Gavsul Memduh Hz. nin türbesi vardır. Sandukayı çevreleyen parmaklıklar üzerinde, yumruk büyüklüğünde, iki cam küre ilgi çekicidir. Şöyle ki, bu kürelerden bir tanesi cenneti tasvir etmekte, diğeri ise cehennemi tasvir etmektedir. Gavsul Memduh tarafından yapılan bu kürelerden cenneti tasvir eden içindeki aydınlık ile, cehennemi tasvir eden ise içindeki koyuluk-karanlık ile göze batar. Nasıl yapıldıkları meçhul, cam küre, içlerindeki tasvirler ilginç. Ayrıca: bu türbede bulunan bir pala, sütün içine batırıldığında sütün kısa zaman sonra yoğurt haline geldiği söyleniyor.
Evet, Aydınlar güzel ve şirin bir ilçe. Ama daha çok dinsel yönü ağır basan, yani türbeleri yoğun ve manevi hayatın teneffüs edildiği bir yer. Ancak, burada gerçekten, o günün şartlarında, büyük ilim adamları da yetişmiş. Bunların yarattıkları eserler, hala görülebilmekte ve incelendiğinde gerçekten o günün şartlarında yaratılmış büyük ilim dehaları olduklarını kabul etmemek mümkün değil. Aydınlara giderseniz, görecekleriniz bunlar.
Dönüşte Siirt İline uğramayı ihmal etmeyin. Zaten çok yakın. Siirt’ten; Siirt fıstığı alın, gerek kendiniz ve gerekse eş ve dostlar için hediyelik. Ayrıca, zamanınız varsa, Siirt’te, buraya has perde pilavı yemeyi ve buraya özgü kebabı tatmayı sakın ihmal etmeyin. Buranın güzel insanı, içinde Tillo kelimesi geçen 2.5 milyon internet sitesi yaratmış, memleketlerine sevgileri sonsuz, siz de gidin, bu güzellikleri mutlaka görün.
Siirt ili tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.
Ellerinize sağlık.Kendi yöremin bu şekilde tanıtılmasına vesile olduğunuza memnun oldum. Sadece kafama takılan şey arapçadan tillo kelimesinin anlamı.Kökeni ” til” den gelen kelimede “til” ararpçada aydın, tillo ise aydınları karşılamaktadır. Bu bilginin tekrar teğit edilmesini yani arapça anlamının tekrar araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Bilgilerde daha da detaylandırılıp görsel ögelerle desteklenirse süpper bir makale olacak. Yine de süpper olmuş..
Gitmesekte,göörmesekte o köy bizim köyümüzdür. Bu anlayışı bırakıp,gidip gördüğümüz,yaşamını ,kültürünü paylaştığımız,faydalandığımız ya da katkıda bulunduğumuz yerler bizimdir. Tillo benim memleketim ve gidilip görülecek bir yer.Binlerce aydın insan yetiştimiş. Elinize sağlık . Teşekkürler
ben tillo’lu olmaktan onur duyuyorum. kültürümüzü yaşatmak, paylaşmak nesillerimize aktarmak için çaba sarfeden herkese teşekkür ederim.
Çok güzel bir ilçe.Herkezin mutlaka görmesi laızm o güzelim ilçeyi.
baba dede ve dedelerimin dedeleri sultan menduh torunlarında tillo sehrinden gurur duyuyorum bende sizler gibi ama görmedim kısmet olursa Allahın izni ile bende gelirim bu sene Aydınlardan olmak bir ayrıcalıktır desem kızmayın 😀
Değerli yazınız için teşekkür ederim. Çok faydalı ve bilgilendirici bir yazı olmuş.
Tillo ziyaret etmek istediğim yerlerin başında geliyor.
tşk
bence bu aydınlılar gezi bazı şeyleri anlatmıyor mesala yılan ağacı
s.a maşallah çooooooook güzel tanıttınız tilloyu gerçekten herkesin gidip görmesi lazım tilloya giden dönmek istemez dönen tekrardan gitmek ister biz her yıl gidip oada ki allah dostlarını ziyaret ediyoruz kokusu ve havası bambaşka d.bakırlıyım ama hep tilloda olmak isterdim aşkı içimi yakıyor evliyalar diyarı tillommm…
geçekten beğendim. elinize sağlık. devamını da bekleriz
Tillolu değilim ama Allah dostlarını çok seviyorum,Allah bizi evliyaların şefaatinden ve manevi feyzinden mahrum bırakmasın.