Van Gürpınar

Van Gürpınar

Van Gürpınar: Van şehir merkezine yakın olması büyük avantaj. Burada: özellikle dikkatinizi çekmek istediğin iki  tane tarihi yapı var, meraklıların mutlaka ziyaret etmesini, gezmesini ve görmesini öneririm. Zerve ise, ulaşımı zor.

ULAŞIM

İlçe merkezi, il merkezi olan Van şehrine: 21 km. uzaklıktadır. Gürpınar-Hakkari arasındaki uzaklık: 174 km. Gürpınar-Tatvan arasındaki uzaklık: 220 km.

TARİHİ

Bölgede, MÖ. 9.yüzyılda, Urartular döneminden bu yana, yerleşim bulunmaktadır. Hatta, daha da gerilere gitmek mümkün. Çünkü: Yedisalkım köyünde bulunan mağarada, daha eski dönemlere ait mağara resimleri bulunmaktadır.

Bölgede: Urartulardan sonra: Medler, Persler, Makedonyalılar, Partlar, Sasaniler ve Araplar egemenliği ele geçirirler. Daha sonra ise, Romalılar ve Bizanslılar görülür.

MS. 2.yüzyılda, Malazgirt savaşının ardından ise, Selçuklular daha sonra İlhanlılar, Celayir oğulları, Akkoyunlular ve Safeviler görülür.

1548 yılında ise, bu kez, Osmanlılar bölgede görülür. 1914 yılında ise, bölgede yaşayan Ermenilerin isyanı ve Rusların işgali ve bu kötü günlerin, 1 Nisan 1918 yılında son bulması.

Sonuçta: 1954 yılında, şimdi bulunduğu yerde, Gürpınar İlçesi kurulur. İsminin kaynağının, bölgede suların bol bulunmasıdır.

GENEL

İlçe, kapladığı alan bakımından, ülkemizin en büyük ilçesidir. Alanı: Rize ve Kocaeli illerinin kapladığı alandan daha büyüktür.

İlçe merkezi, deniz seviyesinden, 1740 metre yüksekliktedir.

GEZİLECEK YERLER

KIZLAR MAĞARASI

İl merkezine, 76 km. uzaklıkta, İlçe merkezine bağlı Yedi salkım köyündedir. Bu köy arazisindeki mağara: bir kanyonun güney yamacında, vadi tabanından 78 metre yüksektedir. Önünde: doğal bir terası var. Mağara:2 bölümlü. Bu mağaralarda, yeryüzünde benzeri olmayan mağara resimleri görebilirsiniz. Mağarada bulunan kaya resimlerinde: dans eden tanrıça figürleri bulunuyor.

Bu resimlerden dolayı, buradaki mağaraya “Kızların Mağarası” ismi verilmiştir. Büyük olasılıkla, kült yeri olarak tanınan bu mağaradaki resimlerin: MÖ. 4000-3000 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır. Resimler: kan ve sönmemiş kireç karıştırılarak meydana getirilmiş, kiremit renginde bir eriyik ile yapılmış.

Binlerce yıl öncesinden günümüze gelen bu resimler, tam bir tarih hazinesi.

1.Numaralı mağaranın iki ağzı var. Özellikle: ikinci ağzın sonunda: yukarıda sözünü ettiğim gibi, hayvan kanı kullanılarak yapıldığı tespit edilen duvar resimleri var. Burada: 5 metrelik bir alana yapılan, bu resimler: açık kırmızı renkli ve geyik, yaban keçisi, ana tanrıça ve geyik üstünde ayakta duran tanrı betimlemeleri görülüyor. Bunların yanında: avla ilgili kompozisyonlar resmedilmiş.

2 Numaralı mağara: Diğer mağaranın yaklaşık 18 metre batısındadır. Buranın, tek bir ağzı var. Bu ağzın iki yanında, dağılmış şekilde yapılmış duvar resimleri var. Bunlar: açık kırmızı ve koyu kahverengi renktedir. Bu resimlerde: iki ayrı döneme ait, birbiri üzerine yapılmış figürler görülüyor.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

HOŞAP KALESİ

Hoşap kalesi hakkında ayrıntılı bilgi vermeden önce, buraya gittiğimde yaşadıklarım hakkında sizlere kısa bilgi sunmak istiyorum. 2004 yılında, Van-Hakkari kara yolunda ilerlerken, Güzelsu bucağının bulunduğu yerde, yolun hemen yanında, duvar gibi yükselen kaya bloku üzerinde, tam bir kartal yuvası gibi yükselen kale yapısını görünce, yolculuğuma biraz mola verip bu kale yapısını görmek istedim. Sordum ve kayalık kütlenin arkasına dolanıp, tarif edilen yoldan ilerlemeye başladım.

Rampaya tırmanırken, arabanın hemen yanında, bir çocuğun arabanın arkasından koştuğunu gördüm. Bir süre sonra, kalenin kapısının bulunduğu boşluk alana ulaştığımda, arabadan indim. Kapıya ilerlediğimde kale kapısında, kocaman bir asma kilit vardı. Derken, arabanın arkasından koşan çocuk, kapıya yetişti. Çocukla kısa bir konuşma yaptıktan sonra, aslında buranın yani kalenin bekçisinin oğlu olduğunu ve babasının şehre gittiğini bu yüzden kapının kapalı olduğunu söyledi.

Buraya kadar gelip de kaleyi gezemeyeceğimin üzüntüsü ile yüzümü buruşturunca, çocuk, kalenin anahtarının kendisinde bulunduğu söyledi, cebinden, kocaman bir anahtar çıkardı ve kalenin kapısındaki devasa asma kilidi açarak, beni kale içine soktu. Birlikte kaleyi gezdik. Evet, bu kale gerek içeri girişim ve gerekse muhteşem görüntüsü ile hafızama işlendi.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

Şimdi, size bu muhteşem görüntülü kale hakkında, ayrıntılı bilgi verebilirim.

Kale: Güzelsu bucağının kuzey yamacındadır. Çavuştepe’nin ise, 40 km. doğusundadır. Van-Hakkari kara yolu üzerindedir. Ulaşım gayet kolay. Kale yapısı: Van şehrine 60 km. ve Gürpınar ilçe merkezine 39 km. uzaklıktadır. Kale: Kale-i Mahmudi, Mahmudi Kalesi ve Narin kale olarak da bilinmektedir.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

Mahnudi Beyliği: Hoşap yöresindeki en parlak dönemlerini; Zeynel, Süleyman, İbrahim ve Evliya Beyler zamanında: 17.yüzyılda yaşamıştır. Kale de: 1643 yılında, Mahmudilerden, Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak, bu tarihten önce de, burada bir kalenin bulunduğu, bazı yazılı kaynaklarda görülmektedir.

İç kale ve bunun kuzeyinde kalan dış kale bölümlerinden oluşmaktadır.

Kale: sarp kayalıklar üzerindedir. Bu sarp ve dik kaya kütlesinin üzerinde kurulu iç kale, gerçekten muhteşem bir görüntü sunuyor.

Van Gürpınar Hoşap Kalesi

Kalenin batıya bakan girişi ve özgün kapısı günümüze kadar ulaşmıştır. Kapı üzerinde: iki aslan ve Farsça bir yazıt var. Kapının orijinal demir kapı kanatları, hala işlevlerini sürdürmektedir. Bu kapı ilgi çekiyor.

Çünkü: Evliya Çelebi, gezi yazılarında, bu kalenin kapısı hakkında şöyle yazar: “ Osmanlı ülkesinde, kale kapıları hep ağaç üzerine demir kaplı kapılardır ki, ateş etsen ağacı yanar, demirleri dökülür. Ama, bu Hoşap kalesi kapısının her kanadı, 300 kantar Nahcivan demirindendir. Hiç ağaç kısmı yoktur.”

Dış kale surları: arazi yapısına göre şekillenmiş, doğu-kuzey ve batıdan dolanan surlarla çevrelenmiştir. Doğu surları kısmen ve batı surları ise tamamen yıkılmıştır. Surları destekleyen burçlardan bazıları günümüze ulaşmıştır. Dış kulenin kuzey doğusunda ise, bir gözetleme kulesi var. Dış kale içinde, günümüzde bir cami ve 30-40 kadar köy evi bulunuyor.

İç kaleye, kapıdan girdikten sonra: üç bölümlü giriş holü ile karşılaşıyorsunuz. Buradan, kayaya oyulmuş, geniş bir merdiven ile kaleye çıkılıyor. Bu çıkış yolundan sonra: doğuya ve batıya doğru ilerleyen yol, kale beden duvarı boyunca devam ediyor. Güney kısımda: Mahmudi Sarayı yapıları var. En üst kesimde, seyir köşkü bulunuyor.

Saray yapısı: doğu-batı istikametinde uzanan, 12 kenarlı bir plana sahip. 3 katlıdır. Biraz önce söylediğim gibi, batı kesiminde bir seyir odası, içinde bir hamam ve güney yönünde ise iki kule var. Kulelerden doğudaki güvercinlik, batıdaki ise hamamın bacasıdır.

Bunun hemen kuzeyinde, bir fırın var. Batı yönünde ise, harem bölümü uzanıyor. Harem: iki bölümlü. Batı ve kuzeyden, yüksek duvarlar üzerinde kurulmuş. Birinci bölüm: oda ve bölüntüleri yıkılmış, iki katlıdır. İkinci bölüm: ortada bir hol ve bunun iki yanında, ikişer oda bulunuyor. Odaların pencereleri ve dolap nişleri, görülmeli.

Üçüncü ve alt bölüm: kalenin beden duvarlarını takip ederek ulaşılan: Selamlık bölümüdür. Burada: ayrıca, tek kubbeli bir mescit var. Ancak, mescidin üst örtüsü, tamamen yıkılmış durumda. Selamlık: iki bölümden oluşuyor. Bunlardan: birinci bölüm: salon, diğer bölüm ise: bir odadan oluşuyor. Her iki bölüm de, iki katlıdır.

Bunların dışında: iç kale bölümünde: zindan ve sarnıç bulunuyor. Ayrıca, kalenin beyine ait: külhan kısmında bulunan hamam yapısı ilginç. Burada: soğukluk ve sıcaklık kısımları görülüyor.

Ayrıca: kalenin burçları da ilgi çekiyor. Çünkü: kale yapısına, dışarıdan, güney yönünde baktığınızda, kayaların üzerine kondurulmuş tam bir kartal yuvası gibi bir yapı, izlenimi veriyor. Muhteşem bir görüntü. İnanın gördüğünüzde şaşıracaksınız.

Evet, her ne kadar, kale: 19.yüzyılda terk edilmiş olsa da, içindeki yapılar, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Bu nedenle, bölgenin en dikkati çeken turistik yapılarından biridir.

Van Gürpınar Sarduruhinili-Çavuştepe Kalesi

SARDURUHİNİLİ-ÇAVUŞTEPE KALESİ

Van il merkezinin 24 km. güneydoğusundadır. Gürpınar ilçe merkezinin ise, 5 km. uzağındadır. Gürpınar ilçe merkezinden, buraya ulaşabiliyorsunuz. Yol asfalt ve rahat.

Bir Ermeni mitolojisine göre: Babillilerden kaçan Ermeni kralı, bu yerleşim birimini kurmuştur. Şehrin Ermenice adının kelime anlamı: Tanrı şehri, Tanrıların yarattığı şehirdir.

Van Gürpınar Sarduruhinili-Çavuştepe Kalesi

Çavuştepe bölgesine gittiğinizde, sizi, buranın bekçiliğini yapan bir şahıs karşılıyor. Günümüzde: dünya üzerinde, sadece 38 kişi, Urartuca dilini biliyor. Bunlardan, 37 kişi akademisyen ve sadece 1 kişi, herhangi bir eğitim almadan, tamamen kendi imkanları ile Urartuca dilini öğrenmiş.

Bu kişi: biraz önce sözünü ettiğim gibi: Çavuştepe kalesi sorumlusu 66 yaşındaki Mehmet Kuşman. Mehmet Kuşman, 41 yıldır bekçiliğini yaptığı Çavuştepe kalesi içinde, kendisini Urartu gibi hissediyor ve biraz önce de söylediğim gibi herhangi bir eğitim almadan Urartuca öğreniyor ve yazıları rahatlıkla okuyabiliyor.

Evet buradaki kale: Urartu kralı II. Sarduri tarafından: MÖ.764-734 yılları arasında yaptırılmıştır. Kurucusuna izafeten kalenin adı: Sardurinin şehri anlamında “Sarduruhinili” dir. Askeri ve ekonomik amaçlarla kurulmuştur.

Kale, Urartu krallığının en muhteşem döneminde yapıldığı için, Urartu mimarlığının en güzel yapılarından biridir. Aşağı ve Yukarı kale olarak ikiye ayrılmaktadır. Ortada bulunan ana giriş kapısı, bu bölümleri birleştirmektedir.

Yukarı Kale: Aşağı kaleye göre daha küçüktür. Burada: çevresi sütunlarla çevrili bir tapınak kalıntısı, ortada ise “Tanrı Haldi” için yapılmış, kare planlı, başka bir tapınak yapısı görülüyor. Bu tapınağın kapısı: doğuya bakıyor. Ancak, yapı çok tahrip olarak günümüze ulaşmış.

Çünkü: ortaçağ yerleşim dönemlerinde, burası ev olarak kullanılmış. Burada, yani Yukarı Kale bölgesinde, bu tapınak dışında başkaca bir yapı yok. Yani: Yukarı Kale bölgesi, sadece Tanrı Haldi’ye adanmış olmalı.

Aşağı Kale: tepenin sırtında, 800 metrelik bir alanı kaplamaktadır. Burada, çok sayıda atölye binaları var. Bu yapıların, MÖ. 7.yüzyılda yapıldığı biliniyor. Bu kale yapısı: dikdörtgen planlıdır ve yapının taşlarının güzelliği öne çıkmaktadır. Burada kullanılan kalker taşlar, başka Urartu merkezlerinde rastlanmayan güzellikte, cam gibi pürüzsüz olarak işlenmiştir.

Evet, buradaki  diğer yapılar:  depo binaları, Tanrı İrmuşini’ye adanmış bir tapınak, saray, su sarnıçları, tuvalet, foseptik çukuru, dünyada ilk olduğu düşünülen kanalizasyon sistemi kalıntıları var. Özellikle: tuvalet örneği: dünyanın en eski alaturka tuvalet örneği olarak öne çıkmaktadır.

Kale duvarları: 5-6 metre yüksekliğindedir ve günümüze kadar sağlam olarak kalmıştır. Bunun dışında: ana kayaya oyularak yapılan su sarnıçları, su biriktirme yapısı, iki ayrı tanrı için yapılan tapınak ve saray yapılarındaki özenli işçilik, biraz önce söylediğim gibi Urartu mimarisinin gücünü ve güzelliklerini yansıtıyor.

Van Gürpınar Sarduruhinili-Çavuştepe Kalesi

Tüm bunların yanında: burası, döneminde, çevrenin kült merkezi olarak da öne çıkıyor. Burada: iki ayrı tanrıya yapılan tapınaklar var. Bu tapınak yapısı: diğer Urartu kalelerinde görülmüyor.

Çavuştepe kalesi, 500 yıl devam eden Urartu egemenliğinin ortadan yok olmasına nede olan, İskit akınları sonucu, MÖ. 7.yüzyılın ortalarında yıkılıp-yok olmuştur. Kale duvarlarında: duvarlara saplanmış birçok ok ucu ve diğer İskit kalıntıları, bu görüşü doğrulamaktadır.

Van Gürpınar Zernek

ZERNEK

Burası: Van il merkezine 30 km . uzaklıktadır. Hamurkesen köyünde, hakim bir noktada, sarp kayalıklar üzerinde kuruludur. İsminin anlamı ise, Farsçada “Altın” demektir.

Kalenin yapıldığı dönem ve yaptıran hakkında bilgi yok. Ancak: Abbasi Beylerinden İbrahim Han Bey’in oğlu Beşaret Bey tarafından, 16.yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Kaleyi yaptıran Beşeret Bey’in oğlu Beyazıt Han ve eşi Hanımzade; yöre halkının söylediklerine göre evliyalar arasındadırlar ve bu yüzden kale kutsal ziyaret yeri olarak kabul edilmektedir.

Ancak kale yapısının günümüzde, büyük bölümü yıkılmış durumda. Hatta: kopan taşlar, kale eteğinde kurulu köy yerleşimi için büyük tehlike oluşturuyor.

Kalenin öne çıkan en büyük özelliği: biraz önce de söylediğim gibi, yerel halk tarafından, hastalıkları iyileştirildiğine olan batıl inanç. Buna göre: burayı ziyaret edenlerin hastalıkları iyileşiyormuş, ancak ziyaretçinin kaleye bir giysi bağışlaması gerekiyor. Daha doğrusu:

Hanımzade’nin ibadet yeri olarak kullanılan ve halılar yerleştirilmiş bölümünde: hastalar birkaç gün bekletiliyor ve bunun sonucunda, hasta kişinin üzerinde bulunan bir giysi parçası, kaleye bırakılarak buradan ayrılıyorlar. Hatta: zihinsel engelli hastaların, elleri ve ayaklarının bağlanarak, buradaki odada, birkaç gün bekletildikleri de söylenmektedir.

Burada toplanan giysiler: biriktikçe, imam kararıyla toplatılıp, fakirlere dağıtılıyormuş.

GİYİMLİ (HIRKANİS)

İl merkezinin 68 km. güneydoğusunda, Güzelsu bucağına bağlı, küçük bir Urartu yerleşim yeridir. Bucak merkezi, Gürpınar ilçe merkezine, 30 km. uzaklıktadır. Bucağın Farsça ismi: güzel su anlamına gelen “Hoşab” dır.

Burada: Serbar tepesinde, taş ocağından taş çıkarılırken: büyük bir Urartu definesi bulunur. Bu buluntular: 2-3 bin  parçalık, bronz levhalardan oluşur ve Giyimli Definesi olarak isimlendirilir.

Bu bronz levhalarda: Urartu Tanrı ve Tanrıçalarının figürleri, kült törenleri, insan ve hayvan resimleri görülmektedir. Bu levhaların: adak levhası olarak yapıldığı düşünülüyor.

Bu buluntuların değişik bir hikayesi var: bunlar bulunduğunda, bulanlar tarafından: hurda bakır fiyatına kilo ile alıcılarına satılır. Daha sonra ise, Van ve İstanbul yörelerinde, antika piyasasına satışa sunulur. Bunun sonucunda, çok kısa sürede satışı yapılan levhalar: Avrupa ülkeleri, İsrail, Japonya ve Amerika’ya kadar ulaşır.

Tabii hemen aklınıza gelmiştir, bize ne kalmış? Ele geçirilen levhaların bir kısmı: günümüzde Van Müzesi ve Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor. Ancak, 800’den fazla adak levhasının, dünya üzerindeki çeşitli koleksiyonerlerde bulunduğu tahmin ediliyor.

Evet, bu arada: definenin bulunduğu Serbat tepesinden söz etmek gerekirse: burası, basit yapılmış, küçük bir Urartu yerleşimidir. Çünkü: yöre, ana yollardan uzak, deniz seviyesinden 2500 metre yükseklikte bir yayla yerleşimindedir. MÖ. 7.yüzyılda, yöreyi etkileyen İskit akınlarından kaçan yerli halkın, saklanmak için buraya geldiği düşünülmektedir. Yani, küçük bir yerleşim olmasına rağmen, zaman içinde, büyük halk yığınlarının gelip yerleştiği bir yer haline gelmiştir.

Van tanıtımı.

Hakkari tanıtımı.

Tatvan tanıtımı.

 

Van İpekyolu

Van İpekyolu

İpekyolu, Van arası uzaklık: 8 km.

TARİHİ

Urartuların başkenti olarak kurulan Van ilinin, o dönemlerdeki ismi “Tuşba” dır. 1548 yılında yörede Osmanlı hakimiyeti başlar. İran sınırında olması nedeniyle, bölge sürekli olarak savaşların ortasında kalmıştır. Bölgenin tarihinde özellikle 1’nci Dünya savaşı yılları ayrı bir yere sahiptir. Bu dönemde Van şehri tamamen harap olur.

Van merkezinde savaş öncesinde 70 bin kişi olan nüfus savaş sonrasında 10 bin kişiye kadar düşmüştür. Çünkü şehirde yaşayanların çoğu, Ermeni vahşeti ve katliamları sonucunda şehirden göçerek Diyarbakır, Şanlı Urfa gibi şehirlere gitmişlerdir.

Yine savaş sonrasında şehir harap olmuş ve bu yüzden yerleşim yeri bugünkü yeni yerine taşınmıştır. İpekyolu, 2012 yılında Van şehir merkezinin ikiye bölünmesiyle ilçe olur. Peki neden İpekyolu ismi? Bölge tarihi İpekyolu üzerindedir.

GENEL

Nüfus bakımından Van ilinin en büyük ilçesidir. Yerleşim yeri, Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murat bölümünde Van gölü kapalı havzasındadır. Rakımı ortalama 1725 metredir. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van gölünde kıyısı vardır.

GEZİLECEK YERLER

Van İpekyolu Erçek Gölü

ERÇEK GÖLÜ

Van gölünün doğusunda, bir set gölüdür. Van gölüne olan uzaklık 20 metredir. İlçe merkezine ise 11 km uzaklıktadır.

Gölün derinliği ortalama 18 metredir. Gölün uzunluğu 14 km, genişliği ise 9 km dir. Maksimum derinlik 40 km dir. Burası bir kuş cenneti olarak önem kazanmaktadır.

Çünkü, ülkemizde bulunan 454 kuş türünün yarısı burada yaşamaktadır. Ayrıca, filamingo gibi göçmen kuşlar da burada konaklamaktadırlar. Burası, dünyanın en büyük filamingo konaklama alanıdır. Evet, günümüzde burayı ziyaret ederseniz, kuş gözlemevinden kuşları izleyebilirsiniz.

 

ADIR HÖYÜĞÜ VE KALESİ

İlçe merkezinin yaklaşık 20 km kuzeyindedir.

Yaylıyaka köyünün arkasındaki tepede konumlanır. Bölgede tarih öncesi bir yerleşme olduğu ve bu yerleşmenin Urartu dönemine tarihlendiği ifade edilir. Höyüğün üzerinde bir Urartu kalesi olduğu ve kalenin taş bloklardan yapılmış sur kalıntılarının görüldüğü belirtilir. Höyüğün güney ve batı yönünde defineci çukurları ve çukurlarda taş temelleriyle büyük bir yerleşme yeri daha görülür.

Van İpekyolu Karagündüz Höyüğü

KARAGÜNDÜZ HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı Karagündüz köyündedir. (köyün eski ismi: Şarokonis) Karagündüz köyü, ilçe merkezine 35 km uzaklıktadır.

Erçek gölünün doğusunda uzanan, içinden Memedik çayının aktığı Erçek düzü, havzadaki bereketli ovalardan birisidir. Denizden 1900 metre yükseklikteki bu ova, oldukça büyüktür. Doğudan batıya doğru, gittikçe genişleyen Erçek gölünde biten bu ova, üzerinde bulundurduğu birçok höyük ile, Prehistorik dönemlerden beri en yoğun olarak iskan edilmiş yerlerdendir.

Höyük, günümüzde 1890 metre rakımlı ve suları Van gölü gibi sodalı olan Erçek gölünün kuzeydoğu kıyıları üstündedir. Höyük, Van yöresinin en büyük höyüğüdür. Yüksekliği 9 metre civarında, boyutları ise 75 x 50 metredir.

Höyüğün üstü kısmen ve etekleri de tamamen, bu eski köyün kerpiç evleri tarafından iskan edilmiştir. Ancak burada bulunan Karagündüz köyü, göl sularının yükselmesi nedeniyle 2 km uzakta, kuzeydoğuda yeniden kurulmuştur. Özalp yöresinden gelen ve Van şehrine giden kervan yolu, bu düzlükten geçermiş. Erçek gölünün yükselmesi sebebiyle Van Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazıları yapılmıştır.

1995 yılına kadar yapılan kazılarda, höyüğün beşinci yapı evresi, Erken Demir çağına tarihlenir. Toplam 7 katman bulunmuştur. 4’ncü yapı katı Urartulara aittir. Höyüğün en kalın tabakası, 7’nci tabakadır ve Transkafkasya dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir.

Günümüzde höyük suların yükselmesi sonucunda bir yarımada/ada durumundadır. Üstünde: mermerden işlenmiş bir taş bulunmaktadır. Taşın boyu 1.5 metre, genişliği 1 metre ve yüksekliği ise 53 cm dir.

KARAGÜNDÜZ NEKROPOLÜ

Höyüğün yaklaşık 1.5 km doğusundadır. Nekropol alanı, MÖ 1000 yıllarına tarihlendirilmektedir. Erken Demir çağı nekropol alanıdır.

Karagündüz köyünde, 1990 yılında sulama kanalı açan köylüler tarafından bulunmuştur. Burası Memedik çayı vadisi kenarında höyükte bulunan yerleşimin mezarlığıdır. Mezarlık alanı tarım yapılan bir arazidir. Mezarlık alanında 3 tip mezar vardır.

Bunlar: dromoslu mezar, dromossuz mezar ve toprak mezarlardır. Buradaki mezarlık alanında, ayrıca yakarak ölü gömme (kremasyon) uygulamaları da görülmüştür. Yani, bazı aynı mezar odasında iki tür gömü sistemi uygulanmıştır.

Burada yapılan kazılarda, sekiz oda mezar ile bir çocuk mezarı bulunmuştur. Bu çocuk gömüsünün bulunduğu mezarda, kırmızı astarlı Urartu çanak-çömleği ve tunç süs iğnesi bulunmuştur. Yer altına çukurlar açılmış, bu çukurların içlerine taş örgü duvarlar örülerek mezarlar bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir.

Mezar odalarına: toprak yüzeyinden açılmış kuyu şeklinde bir geçitli (bu geçit tekniğine dromos deniliyor) ulaşılıyordu. Mezar odasının kapısı ise, yassı bir sal taşı ile kapatılıyordu.

Dikdörtgen planlı olan oda mezarlarının tavanları çökmüştür. Odalarda, odanın boyutuna göre değişik sayıda birçok insan kalıntısı bulunmuştur.  Bazı mezarlarda 100 civarında ölü bulunmuştur.

Yeni ceset konulacağı zaman, eski cesetler geriye doğru ittirilerek yer açılmıştır. Bu tür gömü sisteminde, mezar odasının dip bölümünde insan kalıntıları kemikler ve mezar armağanlarından oluşan yığınlar bulunuyordu.  

Mezar odalarında ölüler hoker (yani dizler karna çekik) pozisyonda yatırılıyor ve yanlarına ölü hediyeleri ve yiyecek-içecek konuluyordu.  Cesetler baş batıya gelecek şekilde, batı-doğu yönünde sırt üstü yatırılmıştır.

Eller genellikle kadınlarda, göğüsleri kapatır şekilde, erkeklerde ise karın üzerinde birleştirilmiştir.  Cesetlerin yanına ayrıca: demir ve tunçtan yapılmış takı ve silahlar bırakılıyordu. Mezarlarda en sık rastlanan süs eşyası, iskeletlerin boyunlarında ele geçen boncuklardan yapılmış kolyelerdi.

Bunlar büyük çoğunlukla: sarı, yeşil, siyah, krem, mavi, mor ve turuncu renkli cam ve kemik ile tunçtan yapılmıştır. Bazı mezarlarda ölülerin kafatasları aynı alana toplanmış veya çanaklara yerleştirilmiştir. Bu sistem, Urartu mezarlarında uygulanmıştır.  

Van İpekyolu Yoncatepe Kalesi

YONCATEPE KALESİ

İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyünün güneyinde bir tepe üstündedir. İlçe merkezine 38 km uzaklıktadır.

Tepenin rakımı 2051 metredir. Stratejik açıdan önemli bir konuma sahiptir.

1997 yılında yapılan kazılarda, saray niteliğinde bir yapı, mezarlık ve yamaç yerleşmesi tespit edilmiştir. Burada bulunan Urartu yerleşkesi, Urartu devleti yıkılana kadar varlığını sürdürmüştür.

Burada bulunan saray yapısı, MÖ 7’nci yüzyıl sonlarında, bölgeyi ele geçiren İskitler tarafından yakılıp yıkılmıştır.

Kale bölgesinde bulunan saray: tüm bölgeye hakim konumu ile dikkat çeker. Saraydan bakıldığında kuzeyde Van kalesi, Van şehri ve Toprakkale görülmektedir.

Ancak saray oldukça küçüktür. Temelleri taştandır ve bunun üzerine kerpiçten örülmüştür. Dikdörtgen planlı olan yapının duvarları yaklaşık olarak 3 metre yüksekliktedir. Duvarların genişlikleri ise, yer yer 1.80 ile 2.80 metre arasında değişmektedir. Sarayın yüksek duvarları aynı zamanda savunma duvarı işlevi görmekteydi.

Yapılarda kullanılan kumtaşı, yakınlardaki kumtaşı yataklarından temin edilmiştir. En az iki katlı olarak inşa edildiği düşünülen yapı küçük oda ve salonlardan oluşur.

Kalenin kuzeyinde konumlanan yamaç yerleşmesine ait kalıntılar, doğu batı yönünde uzanan ve birbirine kapılarla bağlı olan birkaç odanın varlığını gösterir. Yerleşmenin batısında ise mezar oda, taş sandık ve toprak mezar tipine ait mezarların yer aldığı mezarlık alanı vardır.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, İskitlerin burayı ele geçirdikleri dönemde olduğu tahmin edilen ağır bir yangın tabakası görülmektedir.

 

YEDİ KİLİSE

Varakvank Manastırı olarak da isimlendirilir. Erek dağının batısındadır. İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyündedir. Buradaki dini yapılar bir kompleks şeklindedir. Yani: değişik zamanlarda yapılmış kiliseler, sosyal tesisler, keşiş hücreleri ve değişik yapılardan oluşur.

Tabii burada isim dikkate alındığında yedi kilise bulunduğu düşünülür. Ancak buradaki yapılar, iki gurup halinde 5 kilise ve kiliseye eklenen bir Jamatun (ölü merasimleri kiliselerin içinde yapılmaz, kiliseye bitişik ve Jamatun denen yerlerde yapılır.), bir kütüphane ve bir çan kulesi vardır. Manastır, dini özellikleri yanında, 1’nci Dünya Savaşı yani Rus işgali sırasında siyasi etkinlikler açısından oldukça önemli rol oynamıştır.

Van İpekyolu Eski Van bölümü

ESKİ VAN BÖLÜMÜ

Van kalesinin güneyinde bulunan Eski Van şehri, oldukça büyük bir alan üzerine kuruludur. Bu alan Urartulardan günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.

Şehrin: doğu, güney ve batısı tarihi surlarla çevrilidir. Kuzey bölümde ise Van kalesi yalçın kayalıklarıyla çevrilidir. Şehre giriş, surlardan açılan 4 kapıdan sağlanır.

Eski Van şehrinde, 1’nci Dünya savaşına kadar Türkler ve Ermeniler bir arada huzur içinde yaşamışlardır. 1918 yılından sonra eski canlılık ve hareketliliğini kaybeden Eski Van şehri, adeta ölü bir şehir haline gelmiştir.

Daha sonra eski şehir: zaman içinde harabeye dönmüş, burada bulunan cami, kilise ve evlerin büyük bölümü yok olmuştur. Tarihi Hüsrev Paşa Külliyesi ve Kaya Çelebi Camii, burada günümüze ulaşan en önemli yapılardan birisidir.

Van İpekyolu Kaya Çelebi Camii

KAYA ÇELEBİ CAMİİ

Ortakapı mahallesindedir.

Van İpekyolu Kaya Çelebi Camii

Kitabesi yoktur. Vakfiyesine göre: caminin yapımına 1660 yılında Kaya Çelebi Zade Koçi Bey tarafından başlanmıştır. Ancak Koçi Bey idam edilince, cami, 1663 yılında Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından tamamlatılmıştır. Plan ve mimari olarak Hüsrev Paşa camii örnek alınarak yapılmıştır.

Cami kare planlıdır. Tek kubbelidir. Caminin cepheleri, iki renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Kuzey cephedeki pencere ve kapılarda bitkisel ve geometrik motiflerle süsleme yapılmıştır. Minaresi, kuzeybatı köşededir. Kare kaideli ve silindirik gövdelidir.

Eski Van bölümünde günümüzde halen ibadete açık yani kullanılan tek camidir. Ancak 2011 yılında yaşanan depremden sonra caminin halen kapalı olduğunu duydum.

Van İpekyolu Eski Van İkiz Kümbetler

ESKİ VAN İKİZ KÜMBETLER

Kaya Çelebi camisinin güneybatısında, Orta kapı mezarlığı içindedir. Kümbetler, 1789 yılında hayatını kaybeden Van Beylerbeyi Teymur Paşa ve 1796 yılında hayatını kaybeden kardeşi Ahmet Paşa’ya aittir. İkiz kümbetler, sekiz sütunla yapılmıştır. Baldeken tarzında inşa edilmiştir. Üstlerinde, sivri kemerlere oturan piramidal birer külah vardır. Yapıların zeminleri taş döşelidir ve sanduka yoktur.

Van İpekyolu Hüsrev Paşa Külliyesi

HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ

Van kalesinin arkasında Ortakapı Mahallesindedir. Külliyede: medrese, hamam, han, türbe, cami ve imarethaneden vardır.

Cami

Külliyenin merkezindedir. Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi vardır. Kitabeye göre, cami: 1567 yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. En önemli yanı ise, bir Mimar Sinan eseri olmasıdır. Harim, kalın duvarlar üzerine kubbeyle örtülüdür. Beş gözlü son cemaat yeri yıkılmıştır.

Caminin içinde oldukça güzel bir dışa taşıntılı mihrap vardır. Dikdörtgen mihrap düzgün kalker taşından yapılmıştır. Bir bordürle çevrilmiştir. Özellikle süslemede kullanılan bitkisel ve geometrik objeler görülmeye değerdir. Ancak bu mihrap, 1992 yılında define arayıcıları tarafından tahrip edilmiştir.

Caminin iç bölümünde, duvarları belli bir yüksekliğe kadar kaplayan çiniler, maalesef günümüzde yoktur. Bu çinilerin çok azı günümüze ulaşmıştır. 2 metre yüksekliğe kadar duvarları kaplayan çinilerin, Rus işgali sırasında sökülerek Leningrad Müzesine götürüldüğü söylenmektedir.

Caminin dış mimarisindeki taş işçiliği olağanüstü güzeldir. Kahverengi ve beyaz renkli Ahlat taşı malzeme ile inşa edilmiştir. Minaresi, kuzeybatıdadır.

Türbe

Günümüze sağlam olarak ulaşmıştır.

Van İpekyolu Abbas Ağa Camii
ABBASAĞA CAMİİ

Eski Van şehrinin kuzeybatısında eğimli bir alandadır.

Horhor camii ile Ulu cami arasındadır. Eski Van şehrinde, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Kitabesi yoktur. Bu yüzden kim tarafından hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen 18-19’ncu yüzyıllarda yapılmıştır. Camide, iç ve dış mimari öğeler bakımından son derece yalın olup mimari süsleme kullanılmamıştır. Cami, 1915 yılına kadar kullanılmıştır.

1918 yılından sonra düz toprak örtü sistemi tamamen yıkılmıştır. Diğer bölümleri ise doğanın ve definecilerin olumsuz etkilerine rağmen, uzun süre boyunca ayakta kalabilmiştir. Dikdörtgen planlıdır.

Beden duvarları: kerpiç malzeme ve çamur sıva yardımıyla inşa edilmiştir. Duvarların iç bölümlerine yerleştirilen aks-i seda küpleri, düz toprak dam sistemi ve yapım teknikleri bakımından, bölgedeki diğer dini yapılardan oldukça büyük farklılıklar göstermektedir. Günümüzde caminin büyük bir bölümü yıkık durumdadır.

Van İpekyolu Eski Van Horhor Camii
ESKİ VAN HORHOR CAMİİ

Eski Van şehrinin batısında Van kalesinin güneyindedir. Eski Van şehrindeki 8 camiden bir tanesidir. Cami ismini: yanında akan ve horultulu ses çıkaran horhor çeşmesinden alır.

Caminin 18’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülür. 1912-1914 yılları arasında medrese olarak kullanılmıştır. 1915 yılında Van yöresinin Ruslar tarafından işgali ve Ermeni olayları sırasında cami tamamen yıkılmış ve ibadete kapatılmıştır.

Cami, restore edilerek 2013 yılında yeniden ibadete açılmıştır. Caminin taş mihrabı önemlidir. Çünkü dışa kaşıntılı mihrap üzerinde kök boyalarla yapılmış kalem işi süslemeler vardır. Cami, alt yapı sorunları nedeniyle halen ibadete kapalı tutuluyor.

Van İpekyolu Eski Van Ulu Cami
ULU CAMİİ

Tebriz kapı ile İskele kapı arasındadır.

Mimari özelliklerine göre, Selçuklu dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Bu yüzden yani Van yöresinde bir Selçuklu eseri olması nedeniyle önemlidir. Cami, malzeme ve süsleme yönünden İran’daki Büyük Selçuklu camilerine benzemektedir.

Caminin 1100-1185 yılları arasında Ahlatşahlar krallarından I. Sökmen veya II. Sökmen tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. 1655 yılında bölgeye gelen Evliya Çelebi, Van Ulu cami yanında bir de medrese bulunduğunu yazmıştır. Ayrıca caminin Akkoyunlu Hükümdarı Cihan Şah döneminde (15’nci yüzyılda) yapıldığını yazar.

Caminin en eski görüntüsü, 1911 yılındaki kayıtlarda görülmektedir. Ancak cami o tarihte de harabe durumdadır. Bachmann, 1911 yılında kısmen yıkık durumda iken caminin planını çıkarmıştır. Cami günümüzde oldukça harap durumdadır, sadece temel seviyesinde bulunan duvarları ve minaresi görülmektedir.

Günümüze kadar ulaşan minaresi, kuzeybatı köşededir. Tuğladan yapılan minare silindirik gövdelidir. Şerefeden sonrası üst bölüm yıkıktır. Ancak 1911 yılı fotoğraflarında, şerefenin ayakta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu fotoğraflarda şerefeye geçişin mukarnaslarla sağlandığı anlaşılır.

Camide yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda bulunan ve Van Müzesinde sergilenen objeler: bitkisel ve geometrik desenli yazı kuşakları, kabaralar, derz motifleri ve üç dilimli süsleme kemeri bulunmaktadır. Ayrıca yapının yoğun alçı süslemesi bulunduğu tahmin edilmektedir. Çini görülmemiştir.

Camide alçı ve tuğla birlikte kullanılmıştır. Yine fotoğraflardan görüldüğü kadarı ile: caminin cümle kapısını sivri bir kemer çevreler. Cümle kapısında üstte yıldız kompozisyonu, altında kitabe kuşağı görülür.

Van İpekyolu Eski Van KIzıl Minareli Cami
KIZIL MİNARELİ CAMİİ

Eski Van bölümümün doğusunda, Tebrizkapı mahallesindedir.

Caminin bölgede bilinen diğer isimleri: Tebrizkapı camii ve Sinaniye Camiidir. Son yıllarda Ermeni Mahallesinde yer aldığı için Yesir “Esir” camisi olarak da isimlendirilmiştir. Yapının yapılış tarihi ve yaptıranla ilgi bilgi yoktur. Caminin mimari yapısı, yapım tekniği gibi özellikler dikkate alındığında, 13’ncü yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Caminin ortası kubbe ve yanlar beşik tonozla örtülüdür. Kubbenin muhtemel çapı 3.92 metredir. Caminin minaresi: kuzey duvarına bitişiktir, kesme taşlardan yapılan bir kaide üzerinde, silindirik gövdelidir ve tuğladan yapılmıştır.

Ancak minarenin üst bölümü yıkılmıştır. Mavi renkli çini tabakaları görülmektedir. Minare sağlam iken yüksekliğinin 30.77 metre olduğu tahmin ediliyor. Minare kaidesinin dış kaplama taşları yoktur. Bu yüzden yıkılma tehlikesi vardır. Bu yüzden, kaide 1989 yılında onarılmıştır.

Günümüzde caminin duvarlarının üst bölümleri ve çatı örtüsü tamamen yıkılmıştır.

Van İpekyolu Eski Van Galip Paşa Kümbeti
GALİP PAŞA KÜMBETİ

Van kalesinin kuzeydoğu yönünde konumlanan Galip Paşa Kümbetinin inşa tarihinin 19’ncu yüzyıl olduğu tahmin ediliyor. Bir anıt mezardır. Galip Paşa: eski Van Belediye Reisi ve Şairdir. Galip Paşa adına inşa ettirilen kümbet, sekizgen gövdelidir. Piramidal külahlı ve tek katlıdır. Kümbetin içi silindirik yapılıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Kümbet, 1982 yılında onarılmıştır.

Van hakkındaki gezi yazım için Van

Van Saray

Van Saray

Saray, Van arası uzaklık: 75 km. Saray, Özalp arası uzaklık: 39 km.

TARİHİ

Yerleşim yeri, 1869 yılında ilk kurulduğunda “Mahmudiye” ismini almıştır. 1915 yılımda bölge Ruslar tarafından işgal edilmiş, ancak Ruslar bölgede az bir süre kalmışlar ve bölgeyi Ermenilere terk etmişlerdir. Ermeniler bölgede kaldıkları sürede vahşice katliamlarda bulunmuşlardır.

Ancak 2 Nisan 1918 tarihinde Türk ordusu Van’a girince bölgeden kaçmışlardır. 3 Nisan 1918 tarihinde Türk kuvvetleri, Saray ilçesine girerek bölgeyi Ermenilerden tamamen temizlemişlerdir. 1932 yılında ise, yerleşim yerinin ismi “Kazım Paşa” olmuştur. Çünkü ilçeyi düşman işgalinden kurtaran Van Tümen Komutanı ismi Kazım Özalp’dir. 1986 yılında Belediye kurulur ve 1990 yılında ilçe olur.

GENEL

İlçenin en büyük özelliği İran ülkesiyle sınırı olmasıdır. Kapıköy sınır kapısı bu ilçededir. Diğer büyük bir özelliği ise, 2100 metrelik ortalama rakımı ile, Türkiye’deki en yüksek ilçedir. Yerleşim merkezi, Saray ovasının yukarı kısmına kurulmuştur.

İlçe genelinde geniş düzlükler bulunur. İlçenin doğu bölümünde bulunan dağlar, İran ile sınırı oluşturur. Yörede sadece Kotur çayı bulunur, bu çay ilçe sınırlarından geçerek İran tarafına ulaşır. Yörede karasal iklim hakimdir. Kışlar sert ve uzun geçer. Yazları az yağışlı ve çok sıcaktır. Dağlar genel olarak ağaçsızdır. Topraklar bozkır görüntüsü verir.

GEZİLECEK YERLER

Van Saray Yeşilalıç Kalesi-Açık Hava Tapınağı

YEŞİLALIÇ KALESİ, AÇIK HAVA TAPINAĞI

İlçe merkezine bağlı Yeşilalıç (eski ismi: Pagan) köyünün 1 km kadar güneyindedir. Köy ilçe merkezine 36 km uzaklıktadır.

Urartu döneminde yapılmış ve günümüze ulaşmıştır. Burada kale ve kutsal alan vardır. Kale: kuzey-güney doğrultusunda 60-70 metre, doğu-batı yönünde ise 20 metre uzunluğundadır. Bu kutsal alanı korumak için yapıldığı düşünülen bir karakol kalesidir.

Kalede ağır tahribat ve yangın izleri görülmektedir. Kalede: Urartu kalelerinin en büyük özelliği olan şarap, zehire gibi maddeleri saklamak için yapılan tamamen doğal kayaya oyulmuş depoların bulunmasıdır.

Kutsal alan kalenin 100 metre kadar doğusundadır. Burası bir açık hava tapınağı şeklinde tanzim edilmiştir. Aynı zamanda bir anıttır. Tapınak, tarihsel olarak büyük bir öneme sahiptir. Urartu Kralı Menua zamanında, özellikle bu bölgeyi takip eden Van’dan buraya gelen Büyük ve Küçük Karakol kaleleriyle dizayn edilmiş bu yol güzergahında ibadet yapılabilecek bir yer olarak düzenleniyor.

Burası tapınma yeri olarak kullanılıyor. Aynı zamanda tanrıların veya öbür dünyanın geçiş kapısı formunda yapılıyor. Burada: yapılan tapınakta, ibadette hangi tanrı için ne kadar kurban kesileceğini anlatan ve devamında bu yapıyı yapan kralın neden yaptığını anlatan yazıt var. Hatta sonunda da buraya kim zarar verirse onun için bir beddua var.

Elbette günümüzde bu çivi yazılı yazıtın altında buraya gelenler tarafından kazınarak çizilmiş isimler ve saçma sapan birçok yazı var. Bunlar sanırım çivi yazısını okuyamadıkları için Kral Menua’nın buraya zarar verenler hakkındaki bedduasının ve lanetinin farkında değiller. Neyse, umarım bu yazıyı okuyan ziyaretçiler, buraya giderse, bu bedduadan korkar ve herhangi bir zarar vermezler, isimlerini buraya kazımazlar.

Evet devam edelim. Bu tapınma alanı yol güzergahında olduğu için herkesin uğrak yeridir.

Tapınakta yaklaşık olarak 5 metre yüksekliğe sahip olan ve üzerinde Urartulara ait yazıların yer aldığı kaya kapısı bulunur. Bu kapı kutsal kabul edildiği için çok fazla tahrip edilmemiştir. Ancak bu muhteşem kapı üzerinde, çok sayıda ziyaretçinin kazınmış ismi var.

İnanılmaz bir rezillik. Bu kayaya kazınarak yazılan bu yazılar kolay ama bunların temizlenmesi mümkün değil, hatta ve hatta buraya giderseniz göreceksiniz, dinamit patlatmışlar, kapının ardında birşeyler bulunduğunu düşünerek dinamit patlatmışlar, siyah izlerden bu anlaşılıyor.

Peki niye bu kapı: Urartular, tanrı ve tanrıçaların yılın belirli zamanlarında bu kapıdan geçiş yaptıklarına inanırlar, tapınaklarına bu tür kayalara oyulmuş kapılar yaparlarmış.

Urartular döneminde inşa edilen Yeşilalıç Kalesinin çevresinde bulunar sarnıçlar ile yakınındaki bir mağaranın duvarlarında bulunan kaya resimleri de ilgi çekicidir.

ZAMBAK KANALI

İlçe merkezine bağlı Yeşilalıç köyünün 1 km güneydoğusundadır. Zambak kanalı, Urartu su mühendislerinin muhteşem bir eseridir.

Kanal: Pagan çayından alınmıştır. Pagan çayı, arazide derin ve geniş bir vadide akar. Zambak boğazı kayalığı ise, bölgede bulunan iki karakol kalesini birbirinden ayırır.

Kanal: MÖ 7’nci yüzyıla tarihlenir.

İki Urartu kalesi olan Yukarı Yeşilalıç ile Aşağı Yeşilalıç Kalesini birbirinden ayıran kanal, Köyüstü Göletine kadar toprağın altından geçer. Kanal oldukça derin açılmıştır. Kanalın genişliği 4 metredir. Derinliği ise 50-80 cm arasında değişir.

Ancak gerçek derinliğinin 1 ile 1.5 metre arasında olduğu tahmin edilmektedir. Uzunluğu yaklaşık 900 metredir. Kayalıklar içine yapılan kanal define avcıları tarafından tahrip edildiğinden, günümüzde çalışmamaktadır.

Kanalın Urartu su mühendisliğinin başarılı bir çalışması olduğu vurgulanır.

Van hakkındaki gezi yazım için Van