Turhal, Tokat arası uzaklık: 45 km. Turhal, Tokat havaalanı arasındaki uzaklık: 25 km. Turhal, Amasya arası uzaklık: 69 km. Turhal, Zile arası uzaklık: 22 km.
TARİHİ
Turhal kalesinde bulunan kitabenin Sümerce yazılı olması, Turhal yöresinin tarihinin Sümerlere kadar gittiğini kanıtlamaktadır. Daha sonraki tarihi süreçte, yörede bir çok ulus hakimiyet kurmuştur. Turhal 1892 yılında Bucak olur. 1899 yılında Belediye kurulur. 1934 yılında Turhal Şeker Fabrikası açılmıştır ve halen faaldir. Yörede geçiş iklimi hakimdir. Çünkü denize uzaktır ve yükselti etkilidir. Ilıman bir iklime sahiptir. Kış mevsimi soğuk ve kar yağışlı geçer.
ATATÜRK VE TURHAL
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Samsun-Amasya’dan gelip Turhal’dan geçer. Atatürk, 26 Haziran 1919 tarihinde, Turhal’a eski Amasya yolu güzergahından gelmiş, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulması emrini vermiş ve Tokat’a hareket etmiştir. Daha sonra da çeşitli defalar Turhal’a uğramıştır.
GENEL
İlçe Orta Karadeniz bölgesindedir. Yeşilırmak vadisindedir, çevresi dağlar ve yüksek tepelerle çevrilidir. İlçenin ortalama rakımı 493 metredir. Türkiye’nin en uzun akarsuyu olan Yeşilırmak ilçenin tam ortasından geçer.
NE YENİR
Buraya yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz “Tokat Kebabı” yemelisiniz.
TURHAL UYGULAMALI TEKNOLOJİ VE İŞLETMECİLİK YÜKSEKOKULU
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesine bağlıdır. 2011 yılında kurulmuştur. Halen okulda 389 öğrenci eğitim görmektedir.
GEZİLECEK YERLER
TURHAL KULE
İlçe merkezinde bir gözlem kulesidir. Kulenin yüksekliği 65 metredir. Ankara’da bulunan “Atakule” den sonra Türkiye’nin ikinci büyük kulesidir. Kulede: zemin katta alışveriş merkezi, lokanta ve iki düğün salonu bulunmaktadır. Üst tarafı ise 250 metre karelik döner kule olarak yapılmıştır. Döner kule, saatte bir tur atarak dönecek şekilde düzenlenmiştir.
Mükemmel bir manzara, döne döne izliyorsunuz, buralara yolunuz düşerse, burayı görmeden sakın ayrılmayın. Burada “Tokat kebabı” yemelisiniz.
KAYMAKAM ÇEŞMESİ
Burası aslında Belediye çeşmesidir ve Turhallıların buluşma noktasıdır.
TURHAL KALESİ
Turhal kalesi, yerleşim yerinin tam ortasında kalmaktadır. Kalenin eski ismi “Talautra” dır. Kalede bulunan iki kitabeye göre, kalenin tarihi Sümerlere kadar gitmektedir. (MÖ 3000’li yıllar)
Kitabelerden birincisi: mağara girişinin kuzey kısmında, diğeri ise küçük tepenin doğu yönündedir. Yani, muhtemelen 5000 yıllık olduğu tahmin edilmektedir.
Kale, sarp kayalar üzerine kurulmuştur. Surlardan sadece iki tanesi, günümüze ulaşmıştır. Çünkü yapı malzemeleri, kale eteğinde kurulan kent için sökülerek alınmıştır. Hatta sökülen taşların bir kısmı, mağaraya atılmıştır.
Çünkü bu taşların mağaraya atıldığında çıkan yankıdan zevk alınmıştır. Ancak bu işlem sonucunda mağara taşlarla dolmuştur. Kalede, bir mağara bulunmaktadır. Mağaranın muhtemelen kale kuşatıldığında, ırmağa inerek su almayı sağladığı düşünülür.
Ancak bu mağaranın, bazı define avcıları tarafından kralın hazinesini korumak için yapıldığı şeklinde saçma sapan bir düşünce de vardır. Hatta, mağara bitiminde bir demir kapı bulunduğu söylenir. 390 taş basamaklı merdivenle inilen mağaranın çıkışı, günümüzde Amasya yolu kenarındaki bir binanın arkasında, boş arsadır.
Bu çıkıştan, mağaranın içindeki tünele girildiğinde: tuğla ile örülmüş ve oldukça geniş bir dehliz görülür. Dehliz, doğuya doğru kaleye yönelmektedir.
Yine kalenin içinde zindan olarak kullanıldığı düşünülen bir yeraltı geçidi mağara bulunmaktadır. Ayrıca bir su sarnıcı vardır. Sarnıç ile bağlantılı bir tünelin, ırmağa kadar indiği düşünülüyor.
Son haber, kalenin restore edilmesi için proje hazırlanmıştır. Umarım aslına uygun restore edilir.
KESİKBAŞ CAMİİ VE TÜRBESİ, ŞEYH ŞEHABETTİN TÜRBESİ
Önce yörede bu türbe ile ilgili anlatılan bir söylentiden söz etmek istiyorum “Turhal şehri yakınlarında düşmanla yapılan savaşlarda, bir er düşman ordusu içine girer, kılıçla savaşmaya devam ederken, güneş battığında gelen bir kılıç darbesiyle başı gövdesinden ayrılır.
Kesikbaş, yuvarlana yuvarlana şehrin dışındaki köprüye kadar gider. O sırada nereden geldiği bilinmeyen bir ses “dur… kal” der. Bunun üzerine Kesikbaş orada kalır, savaştan sonra aynı yere bir mescit ve türbe yapılır. Hatta şehre “Turhal” isminin verilmesinin kökeninde de bu söylentinin bulunduğu, bu olay üzerine şehre “Durhal” isminin verildiği söylenir. Kelime zamanla değişerek “Turhal” olmuştur. Evet, Kesikbaş olarak nitelendirilen bu kişinin asıl ismi Şeyh Abdullah Efendidir.
Cami
Cami ilçe merkezinde Pazar Mahallesindedir. İlçe girişinde ana köprünün yanındadır.
Caminin içinde beş tane ayrı kitabe bulunmaktadır. Bunlar değişik yerlerdedir. Bu kitabelerden bir tanesi, harimin batısında bulunan mermer kitabedir. Buna göre, caminin yapılış tarihi 1759 yılıdır. Şeyh Hacı Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Caminin güneyinde, imam odasında bulunan uzunca kitabe ise, onarım kitabesidir ve 1902 tarihlidir. Camide minare kuzeybatı köşededir. Kaidesi sekizgen, gövdesi silindiriktir. Minarenin yapım tarihi, kitabesine göre 1761 yılıdır. 1930 yılındaki depremde zarar gören caminin yarılan duvarları onarılmıştır.
Son olarak, 2006 yılında caminin restorasyonu yapılmıştır. Camide bugün aynı anda 1000 kişi ibadet yapabilmektedir.
Son bir not: ben görmedim ama söylenenlere göre, caminin altında bir galeri varmış. Daha doğrusu bir tünel, bu tünel demir kapı ile korunuyormuş ve Yeşilırmak nehrinin altından karşıya geçiliyormuş. Caminin içinden merdivenle inerek demir parmaklık ardından bu tüneli görmek mümkünmüş. Ancak günümüzde güvenlik nedeniyle, giriş kısmından hemen sonra duvar örülerek tünel kapatılmış.
Türbe
Caminin güneybatısında türbe bulunur. Türbenin cami içine açılan bir kapısı vardır. Bu taş çerçeveli ahşap kapı oldukça güzeldir, görmenizi öneririm. Çünkü gerek taş çerçeve ve gerekse ahşap kapı oymalarla süslenmiştir. (ahşap kapı günümüzde yoktur, hırsızlar çalmak için uğraşırken, bu ahşap kapıyı kırmışlardır, günümüzde burada saç bir kapı var.) Türbe, kare planlıdır. Çini ve kalem işleriyle süslenmiştir. Türbede Şeyh Hacı Mustafa ve ailesi ile Şeyh Abdullah Kesikbaş’a ait sandukalar bulunur. Ayrıca, cam bir dolapta Kesikbaş’ın cübbesi, kemeri ve tespihi vardır.
ŞEHİT KOMUTAN MEHMET NURULLAH TÜRBESİ
İlçe merkezinde Atatürk caddesindedir. İlhanlı döneminden kalmadır. Türbe giriş kapısı üzerinde bulunan kitabesine göre: 1301-1302 yılları arasında vefat eden Emir Mübariz Oğlu Şehit Mehmet Nurullah’a aittir. Yapı kare planlıdır. Kasnaklı kubbeyle örtülüdür. Giriş kapısı doğu taraftadır. Türbenin içi ve dışı sıvanmış ve orijinal hali bozulmuştur.
AHİ YUSUF TÜRBESİ
Şehit Komutan Mehmet Nurullah Türbesi yanındadır. Semercilerin piri olarak tanınan Ahi Yusuf’un mezarıdır. Ahi Yusuf, 1301 yılında yöreye gelir. Tekkesinin önünde aşevi yaptırarak, fakirlere, öğrencilere ve yöreden gelip geçenlere yemek sunulurdu. Geçimini: Kaz gölü çevresinden topladığı kamışlarla hayvan semeri yaparak kazanırdı. Çünkü: odun taşıyan hayvanların sırtındaki yaraları görmüş ve buna bir çare bulmak üzere düşünmüş ve semeri icat etmiştir. Bu yüzden semercilerin piri olarak kabul edilir.
Türbenin doğu yönünde bulunan kitabesine göre, 1324 yılında yapılmıştır. Yani İlhanlı dönemi yapısıdır. Kitabenin yanında birer çarkıfelek motifi ilgi çeker.
Yapı kareye yakın dikdörtgen planlıdır, üstü düz damla kapatılmıştır. Niye düz damlıdır. Çünkü: bir zamanlar burada bucak müdürü olarak görev yapan bir kişi türbeyi yıktırmak ister, türbenin kubbesini yıktırdıktan sonra felç olur ve türbeyi yıktırmaktan vazgeçer, yani kubbe bu yüzden yoktur. Türbenin içinde iki büyük sanduka ve arada bir mermer bulunur. Yine türbede bulunan keçe külah, Veysel Karani’ye aittir. Çünkü Ahi Yusuf, Veysel Karani’nin akrabasıdır.
DAZYA KÖYÜ
Dazya köyünün günümüzdeki ismi “Gümüştop” köyüdür. İlçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Bu tarihi alan Kozova’dadır. Bölgedeki yerleşim çok eski tarihlere kadar gider. Komana’dan kaçan Hıristiyan halk buraya gelip yerleşmiştir.
Külliye
Köyde, bir külliye vardır. Külliye: zaviye, darül huffaz ve türbeden oluşur.
Zaviye
Meyilli bir arazi üzerine yapılmıştır. Üstü kiremitli ahşap çatı ve kısmen toprakla örtülüdür. Cümle kapısı siyah mermerden yapılmıştır. Üstünde aynı zamanda fisto şeklinde, dilimlenmiş kapı kemerini oluşturan kitabe bulunur.
14’ncü yüzyılda Ertana Beyliği döneminde yapılan zaviyenin giriş kapısı üzerinde bulunan kitabesine göre: Ertana oğlu, Mehmet oğlu Ali’nin sultanlığı yıllarında (1375) “Lulu bin Abdullah” tarafından yaptırılmıştır.
Kitabenin sağ ve sol alt uçlarında, kuyrukları ejder başı şeklinde sonlanan kabartma, iki aslan figürü vardır. Ancak günümüzde bu aslan figürlerinin baş kısımları tahrip edilmiştir. Sol köşedeki aslan figürünün solunda, basit bir çerçeve içinde yapanın ismi yazılıdır. (ameli Yusuf bin Sadi el-Kayseri)
Zaviye: ortada kubbe ve tonozla örtülü geniş bir mekan ile doğu ve batısında mevcut ikişer mekandan oluşur. Güney mekanın duvarında bitkisel ve kuş figürlü süslemeler görülür. Kubbenin üst kısmında 134 cm çapında bir delik bulunur. Bu yuvarlak deliğin ağız kısmında ve kubbe içinde, alçı dekorasyon izleri görülür. Kubbede bulunan bu deliğin, Anadolu’da birçok yerde örneği görüldüğü gibi zaviye veya imaret tipi camilerde aydınlık feneri olduğu tahmin edilmektedir.
Darül Huffaz
Kitabesine göre 1388 yılında yapılmıştır. Önünde sivri beşik tonozla örtülü bir eyvan bulunur. Tuğla kubbeyle örtülüdür. Kıble duvarında küçük bir mihrap nişi vardır. En büyük özelliği: figürlü bezemelerle süslenmiş olmasıdır. Hafızlar odası olarak yapılmış, sonradan türbeye dönüştürülmüştür.
Ali Baba Türbesi
Halk arasında Ali Baba türbesi olarak bilinen türbe: vadiye bakan çok dik bir yamacın üzerindedir. Ön cephe ve köşelerde kesme taş kullanılmıştır. Üzeri sonradan çatı ile örtülmüştür.
Tümülüsler
Çevreye yayılmış birçok tümülüsten ön önemlisi Dökmetepe tümülüsüdür. 1938 yılında bu tümülüste yapılan araştırmalarda: bir at heykeli, seramik parçaları, sütun başlıkları ve parçaları ve bina temelleri ortaya çıkarılmıştır.
Tokat hakkındaki gezi yazım için Tokat