İlçenin en büyük özelliği: eski Edirne-İstanbul karayolu üzerinde bulunmasıdır. Bu konumu nedeniyle, tarihi süreç içinde, uzun süre önemini korumuş ve buna bağlı olarak gelişmiştir.
ULAŞIM
Saray-Tekirdağ arasındaki uzaklık: 78 km. Saray-İstanbul arasındaki uzaklık: 120 km. Saray-Çerkezköy arasındaki uzaklık: 19 km. Saray-Çatalca arasındaki uzaklık: 75 km. Saray-Vize arasındaki uzaklık: 18 km.
TARİHİ
Tarih boyunca, Tekirdağ yöresinde hakim olan uluslar, Saray bölgesinde de egemen olmuşlardır. İlk yerleşikler ise, Traklar’dır. MÖ.4000-2000 yılları arasında, Anadolu’dan gelerek, Trakya bölgesine yerleşmişlerdir. Tarihi sürecin devamında, Pers kralı Keykavus, MÖ.525 yılında, birliklerini, komutanı Bakak Soyhan komutasında bölgeye gönderir.
Bakak Soyhan, ordusu ile birlikte, Saray yöresinde, Bahçeköy civarına yerleşir. Yerleştikleri köy yakınlarında, Sunolar isimli bir kasaba inşa ettirir. Ayrıca: oğlu Mirza Demirhan için, Istranca dağlarının eteklerinde, bir saray yaptırır. İlçenin adının, bu Saray’dan geldiği düşünülmektedir.
Evet, takip eden tarihi süreçte: MÖ.514-513 yıllarında ise, Pers kralı Dareus, Tuna nehrinin kuzeyine kadar ilerler.
MÖ.168 yılında, Romalılar bölgeyi işgal ederler ve böylece, bölgedeki Trak egemenliği sona erer. Traklar, yaşanan göçler sonucu asimile olarak, tarih sahnesinden çekilirler.
Bölgede bulunan “Büyük Yoncalı” tümülüsü, Traklar zamanından günümüze gelmiştir. Tümülüs: ölülerin gömüldüğü bir anıt mezardır.
1357 yılında, Süleyman Paşa komutasındaki Türk güçleri, Trakya bölgesinin büyük bölümünü ele geçirirler. Ancak, bölgenin tümünün fethi, 1365-1368 yılları arasında, Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa zamanında tamamlanır.
Fatih Sultan Mehmet döneminde ise, Saray, Edirne-İstanbul arasındaki yolda bulunması nedeniyle önem kazanır. Yerleşim alanı: 1527 yılında, Ayaz Mehmet Paşa tarafından, bugünkü yerine taşınır ve Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri olan bu şahıs: kendisine vakıf olarak bağlanan ilçe topraklarında: cami, medrese, külliye ve hamam yaptırır.
Yörenin tarihi geçmişindeki en önemli özelliklerinden biri de: Kırım Hanlarının, ikinci yurtlarının olmasıdır. Kırım Hanlığından çeşitli nedenlerle uzaklaştırılan yani sürgün edilenler: Saray ve çevresindeki köy ve çiftliklere yerleştirilmişlerdir. Bunlardan, burada ölenler ise: Ayas Paşa Camisi avlusuna gömülmüşlerdir.
Evet, Yunan işgali, Saray’da, toplam 2 yıl 3 ay sürer. Yunanlılar, yerli halka büyük vahşet uygulamış ve birçok insanı öldürmüşler, birçoğunu ise sürgüne göndermişlerdir. 1922 yılında, bölgedeki Yunan işgali sona erdirilir.
GENEL
Saray, Tekirdağ’ın Karadeniz kıyısındaki tek ilçesidir. İlçe merkezinin güney ve batı bölümleri, düz, Karadeniz’e doğru uzanan bölümleri ise, dağlık ve ormanlıktır. Bu ormanlarda: meşe, gürgen ve karaçam hakimdir. Özellikle: karaçam, sadece burada görülmektedir.
Trakya’nın en büyük nehri olan “Ergene” Saray’dan doğmaktadır. İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği: 140 metredir.
Bölgedeki hakim iklim şartları: karasal iklim özellikleri görülür. Kışlar, genellikle soğuk ve yağışlı, yaz ayları ise sıcak ve kuraktır.
Ekonomik etkinlikler değerlendirildiğinde: Saray ilçesinin, Çorlu ve Çerkezköy gibi, yoğun endüstrileşmiş bölgelere komşu olması, endüstrinin burada gelişmesini engellemiştir.
NE SATIN ALINIR
Saray yöresinden: Trakya’nın çeşitli yerlerinden ve Bulgaristan’dan getirilen: çeşitli mallar ve özellikle şarap bulup satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
AYAZ PAŞA CAMİ
İlçe merkezindedir. 1539 yılında, Sadrazam Ayaz Paşa tarafından yaptırılmıştır. Küçük bir yapıdır. Ana mekan, kubbeyle örtülüdür. Minare tek şerefelidir.
Caminin avlusunda: Kırım Hanlarının mezarları var.
GÜNEŞLİ/GÜNEŞKAYA
İlçe merkezinin 2 km. batısındadır. Eski bir yerleşim yeridir. Burada, çok sayıda tarihi eser bulunmuştur. Bu buluntuların: MÖ.5000-3000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.
LALADERE MESİRE YERİ
İlçe merkezine bağlı, Güngörmez köyünde, Saray-Kıyıköy karayolu üzerindedir. İlçe merkezine, 13 km. uzaklıktadır. Ormanlık bölge, özellikle yaz aylarında ilgi çekmektedir.
Burada: çocuk parkı, spor alanı, restoran ve büfe bulunmaktadır. Piknik yapmak için çok güzel bir yer. Ağaç masa ve sandalyeler, oturma yerleri de bulunuyor.
ÇAMLIKÖY (KASTRO) ORMANİÇİ DİNLENME TESİSLERİ
Karadeniz kıyısındadır. Kıyıköy istikametinde gidilirken, bir süre sonra, yoldan sapılır ve 8 km. lik toprak bir yolla ulaşılır. İlçe merkezine, toplamda: 32 km. uzaklıktadır. 1988 yılında, Milli Park bölgesi olarak ilan edilmiştir.
Burada: Karadeniz kıyısında, doğal bir plaj bulunmaktadır. Bahçeköy deresi, buradaki koydan, Karadeniz’e dökülüyor. Kumsal uzunluğu: 2.5 km. dir.
Burası: Trakya bölgesinin, karaçam ormanlarıyla kaplı tek yöresidir. Yani: mavi ve yeşil, burada birleşiyor.
Ayrıca, nesli tükenmekte olan Akdeniz Foku, buralarda yaşamaktadır ki, bu durum, buraların temizliğinin en büyük göstergesidir.
İlçe merkezine 14 km. uzaklıktadır. Laladere piknik alanına ise, 3 km. uzaklıktadır. Burası: tamamen ormanlık bir alandır. Bu ormanlık alanda, alabalıkların yetiştirildiği havuzlar var. Ayrıca, bir de restoran bulunuyor. Ayrıca, açık alanda, piknik masaları ve sandalyeler bulunuyor.
Çorlu, çok eski dönemlerde gittim. Burada, çok sayıda askeri birlik ve askeri şahıs var. Kısa bir süre kaldım ve ayrıldım. Konum olarak çok merkezi bir yerde. Tekirdağ il merkezine bağlı olmasına rağmen, nüfusu, Tekirdağ’dan daha fazladır. Çorlu’nun en büyük özelliği, Trakya bölgesindeki tek hava alanının burada bulunmasıdır.
ULAŞIM
Çorlu uluslar arası hava alanı: İlçe merkezine 15 km. uzaklıktadır. Hava alanında, 11 uçak park sahası, 2 adet 3 km. uzunluğunda pist mevcuttur. Kara yolu olarak değerlendirildiğinde ise, İlçe merkezinin D-100 kara yolu üzerinde bulunduğu görülür. Ayrıca, demir yolu ulaşımı da vardır. Çorlu-Tekirdağ arasındaki uzaklık: 36 km. Çorlu-Edirne arasındaki uzaklık: 120 km. Çorlu-İstanbul arasındaki uzaklık; 100 km.
TARİHİ
Çorlu’nun kuruluş tarihi hakkında, kesin bilgiler bulunmamaktadır. Yörenin isminin, eski dönemlerde: Tzarylus, Tzurulum, Tzurulus, Tzurule, Tschurla, Tziraltum şeklinde geçtiği görülür. Bizans döneminde ise, yörenin peyniri meşhur olduğundan, buraya “Peynir Kasabası” anlamına gelen “Tribiton” isminin verildiği görülür.
Günümüzde ise, halk arasında, Çorlu isminin anlamının: “çorak, işe yaramaz” ve “çor” ve “çur” kelimelerinden türediği ve bölgenin, Türkler tarafından ele geçirilmesinin zorluğuna atfen, “zor” kelimesinden türetilerek “çor”dan geldiği söylenmektedir.
Osmanlı tarihi incelendiğinde ise, Çorlu ismine: ilk kez, İmparatorluk döneminde, II. Beyazıd ve oğlu şehzade Selim (Yavuz) arasında meydana gelen baba-oğul savaşında rastlanır. Şehzade Selim ile babası II. Beyazıd: Çorlu yakınlarındaki “Uğraşdere” bölgesinde karşılaşırlar ve bu çatışmada, Şehzade Selim kuvvetleri yenilir. 1512 yılında, tahtını oğluna bırakan, II. Beyazıd: Dimetoka Sarayına giderken, Çorlu bölgesindeki bir konakta, ölür. Sonraki dönemlerde, Yavuz Sultan Selim de, İstanbul’dan Edirne’ye giderken, 1520 yılında, yine bu topraklarda ölür.
1876 yılında, Ruslar, bölgeyi işgal ederler. 1912-1913 Balkan Savaşlarında ise, bölge Bulgarlar tarafından ele geçirilir. 1913 yılında kurtarılır. Kurtuluş Savaşında, 1920 yılında, Yunanlılar, burayı işgal ederler. 1922 yılında ise, işgalden kurtarılır. Yazının giriş bölümünde de söz ettiğim gibi: Çorlu, II. Dünya Savaşından bu yana, savunma bakımından, büyük askeri birliklerin konuşlandırıldığı bir yer olarak öne çıkmaktadır.
GENEL
Çorlu: doğal yapısı, ulaşım bağlantıları ve stratejik konumu nedeniyle, Tekirdağ ilinin en önemli ilçelerinden biridir.
Denizden yükseklik: 183 metredir. Arazisinin büyük bölümü, Ergene havzası içinde bulunmaktadır. Ancak, arazi, genellikle düzlüktür. Toprakları ise verimlidir. Tarım ürünleri olarak: buğday, ayçiçeği, arpa ve karpuz öne çıkmaktadır.
Bölgede: karasal iklim egemendir. Yazları kurak ve sıcak, kışları ise yağışlı ve soğuk geçer.
İlçede: Tekirdağ il merkezinde rektörlüğü bulunan Namık Kemal Üniversitesine bağlı Mühendislik Fakültesi (İnşaat, Çevre, Makine, Bilgisayar ve Tekstil bölümleri) bulunmaktadır.
Ekonomi: sanayi ve hayvancılığa dayanmaktadır. Bununla birlikte: ülkemiz ayçiçeği yağı üretiminin % 13, margarin yağı üretiminin % 42, ambalaj kağıdı üretiminin % 40 ve işlenmiş deri üretiminin % 26 ve tekstil üretiminin % 10’luk bölümleri, bölgeden sağlanmaktadır.
ÇORLU ASKERİ BİRLİKLERİ
Çorlu’nun en büyük özelliği: burada uzun yıllardır konuşlu bulunan, çok miktarda askeri birlik bulunması. Bunun sonucunda: özellikle tatil günlerinde, ilçenin cadde ve sokakları, izinli asker şahıslarla yoğunlaşıyor.
Ayrıca: rütbeli askeri şahısların bulunması, yörenin ekonomik ve kültürel faaliyetlerinde, etkin oluyor. Buralarda askerlik yapanlar için, elbette, yöre, askerlik anıları ile birlikte, belleklere yerleşiyor. Asker ziyaretine gelen aileler de, yörenin hareketlenmesini sağlıyor.
GEZİLECEK YERLER
SÜLEYMANİYE CAMİ
İlçe merkezindedir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından, 1521 yılında yaptırılmıştır. Caminin mimarı: Acem İsa. Külliye olarak yaptırılan cami ile birlikte, imarethane, medrese ve hamam bulunmakta ise de, günümüze sadece cami sağlam olarak gelebilmiştir. Ana mekan: tek kubbelidir. İlk yapıldığında 22 odalı medresesi bulunan cami, Cami-i Kebir adıyla da anılmaktadır. Cami son olarak, 1949 yılında, dış cemaat yeri ve kubbelerin kurşunları yenilerek onarılmıştır.
ATATÜRK ORMAN KORUSU
İstanbul-Edirne kara yolu üzerindedir. İlçe merkezine, 8 km. uzaklıktadır.
ÇORLU BELEDİYE PLAJI
Tekirdağ-İstanbul kara yolu üzerindedir. İlçe merkezine uzaklık: 20 km. dir.
THZOLUS ANTİK KENTİ
MÖ.1000 yıllarında, Frigler tarafından kurulan koloni kentlerinden biridir. Ancak, yapılan araştırmalarda, yörenin tarihinin, daha eskilere: MÖ.3500-3000 yıllarına kadar gittiği tespit edilmiştir. Kent, kuruluşundan sonra, Perslerin egemenliğine girer. MÖ.4.yüzyıl başlarında, yöreyi ele geçiren İskender, Pers egemenliğini bitirir. MÖ.168 yılında ise, bölge, Romalıların hakimiyetine girer.
Bizans döneminde ise, Bizanslılar, Konstantinopolis (İstanbul) şehrini, saldırılardan korumak için: burada, bu kaleyi yaparlar ve böylece Çorlu, stratejik önem kazanır. Bu arada ilginç bir not: Bizans döneminde, bu yöre, peynir ile ünlenmiştir ve bu yüzden, yörenin ismi “Tribiton” olarak da anılmaktadır. Yani: Peynir kasabası. Evet, şehir, çeşitli uygarlıkların etkisinde kaldıktan sonra, 1361 yılında Osmanlılar tarafından ele geçirilir.
Güzel bir şehir. İstanbul-Gelibolu arasındaki yolculuklarında; birkaç kez uğradım, bir gün kaldım.
Marmara Denizi kıyısında, deniz kıyısından kat kat yükselerek kurulan şehir, gezilmeye değer, mutlaka zaman ayırın. Türkiye’de, iki denize kıyısı olan 6 ilden biridir.
ULAŞIM
Tekirdağ-İstanbul arasındaki uzaklık: 132 km. Tekirdağ-Edirne arasındaki uzaklık: 141 km. Tekirdağ-Kırklareli arasındaki uzaklık: 122 km. Tekirdağ-Hayrabolu arasındaki uzaklık: 52 km. Tekirdağ-Çerkezköy arasındaki uzaklık: 62 km. Tekirdağ-Malkara arasındaki uzaklık: 54 km. Tekirdağ-Yunanistan sınırı arasındaki uzaklık: 125 km. Tekirdağ-Bulgaristan sınırı arasındaki uzaklık: 150 km.dir.
TARİHİ
Şehrin, tarihi geçmişi, MÖ.6000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bu süreçte, şehirde: Persler, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuşlar, 1357 yılından sonra ise, Türkler, bölgedeki hakimiyeti ele geçirmişlerdir.
MÖ.514-513 yılları arasında, Trakya bölgesi, Pers egemenliğine girer. Bu dönem: MÖ.478-477 yıllarına kadar, sürer. MS.46 yılında, bölgede Trakya Roma Eyaleti kurulur. Uzun yıllar Roma hakimiyetinde kalan bölge: MS.395 yılında, Bizans toprakları içinde kalır.
Daha sonra ise, yukarıda söz ettiğim gibi, özellikle 1354 yılında, Süleyman Paşa komutasındaki Türk birliklerinin Gelibolu’ya çıkmalarıyla birlikte, bölgede Türk etkinliği artmaya başlar.
Şehrin: bilinen ilk adı: “Bisanthe” dir. Romalılar döneminde “Rhadesthus” ve Bizans döneminde ise “Rodosto” isimleri kullanılmıştır.
Türklerin bölgedeki etkinlik dönemlerinden sonra ise, “Rodosçuk” ve Osmanlılar döneminde ise “Tekfurdağ” isimleri kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminden sonra ise, “Tekirdağ” ismi kullanılmaya başlanmıştır.
Evet, 1878 yılında, Ruslar ve 1912 yılında ise, Bulgarlar şehri işgal ederler. 1920 tarihinde ise, bu kez işgalci olarak Yunanlılar görülür. 13 Kasım 1922 tarihinde ise, işgal sona erdirilir. 1923 yılında ise, yöre, İl statüsü kazanır.
Şehrin tarihi geçmişinde: Atatürk’ün, 23 Ağustos 1928 tarihinde, Harf Devrimini burada gündeme getirmesi ve Başöğretmen olarak ilk dersi vermesi; önemli bir yer tutmaktadır.
GENEL
Bölgedeki başlıca yükselti: Tekir dağları olup, Marmara denizine paralel olarak uzanır. Merkez ilçe bölümü ise, genellikle düzlük ve alçak yani fazla yüksek olmayan tepelerden oluşmaktadır. Şehir içi yerleşimi ise, birbirini izleyen üç basamak üzerinde kurulmuştur.
Bunlar: Valilik binasının bulunduğu yerde: ilk basamaktaki yükselti: 12 metre, çarşının bulunduğu yerde, ikinci basamaktaki yükselti: 25 metre ve Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu, üçüncü basamaktaki yüksekti: 45 metredir.
Marmara kıyılarında, Akdeniz iklimi egemendir. Kıyı bölgelerinde, yazları sıcak ve kışları ise ılık geçer. Ancak, bölgede kışın zaman zaman kar yağar.
Bölgenin yöresel etkinlikleri ise şunlar: Kiraz Festivali, Bağbozumu şenlikleri, Tepreş şenlikleri. Özellikle: Kiraz Festivali, 1962 yılından bu yana kutlanmaktadır.
Geleneksel hale getirilen festival: kültür ve eğlence programları oluşturularak, halkın yoğun katılımı ile sürdürülmektedir. Hafta boyunca, özellikle şehirde, iç turizm açısından büyük hareketlilik yaşanmaktadır.
İlin, Marmara denizi kıyısında, 135 km. lik sahip şeridi bulunmaktadır. Ayrıca, bu sahil şeridindeki çeşitli iskeleler, deniz ticaretini de arttırmaktadır. Tekirdağ limanının yıllık kapasitesi, önemli boyutlardadır.
Şehrin ekonomik etkinlikleri değerlendirildiğinde ise: 1930’lu yıllara kadar, bir tarım kenti olarak öne çıkan şehrin, bu tarihten sonra, üzüm üretiminin değerlendirilmesi amacıyla, Tekel tarafından kurulan Şarap ve içki fabrikaları öne çıkmaktadır.
Takip eden dönemde ise, buğday ve ayçiçeğinin değerlendirilmesi için: un ve yağ fabrikaları kurulmuştur. Bunun dışında, önemli miktarda, tekstil işletmesi de bulunmaktadır. Bunları: deri işletmeleri takip ediyor.
Son olarak bölgenin deprem riski konusuna değinmek istiyorum. Tekirdağ: Kuzey Anadolu Fay hattı üzerindedir. Geçmişte, pek çok depreme neden olan fay hattı, en son olarak: 1902 yılında, 7.3 büyüklüğünde bir depreme sebep olmuştur.
KARACAKLAVUZ EL DOKUMALARI
Dokuma tezgahları, yaklaşık 115 cm. yüksekliğinde ve 23 cm. boyunda, 100 cm. enindedir. Meşe ve gürgenden yapılır.
Genellikle: çuval, minder yüzü, yastık yüzü, seccade, heybe ve kilim dokunmaktadır. Kullanılan renkler ise: kırmızı, turuncu, siyah, lacivert, yeşil, sarı, mavi ve mor.
İplik olarak: yün kullanılmaktadır. Desenler ise, oldukça zengindir. Genellikle: göz motifi, koç boynuzu, köpek ayağı, tavus kuşu, üç güller, çam dalı, beygir nalı, yıldız motifleri işlenmektedir.
Günümüzde, bu dokumacılık türü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmektedir ve gün geçtikçe gelişmektedir.
TEKİRDAĞ KÖFTESİ
Köftenin bir diğer adı da: Tat köftesi veya Hacıköylü köftesidir. Bu köfte, geçmiş dönemler incelendiğinde: ilk olarak, Hayrabolu Alacaoğlu köyünden, Tekirdağ yöresine gelen Hüseyin ağa tarafından piyasaya sunulmuştur. Bu nedenle, Hacıköylü köftesi, zamanla Tekirdağ köftesi ismini almıştır. Günümüzde, bu köfte, vakumlanarak paketler halinde satılmaktadır.
TEKİRDAĞ NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ
Üniversite: 2006 yılında kurulmuştur. Üniversitenin bünyesinde: Tekirdağ il merkezinde: Fen-Edebiyat Fakültesi, Tıp Fakültesi ve Ziraat Fakültesi, Çorlu ilçe merkezinde ise Mühendislik Fakültesi bulunmaktadır.
Rektörlük binası: Değirmen altı yerleşkesinde, Ziraat Fakültesi Dekanlık binasında hizmet vermektedir.
TEKİRDAĞ RAKISI
Günümüzde her ne kadar Tekirdağ rakısı adı altında rakı bulunmasına rağmen bu rakı Tekirdağ’da üretilmiyor, 86 yıllık Tekirdağ rakı fabrikası buradan ayrıldı ve halen Manisa’da, ben yine de bu rakının tarihi geçmişiyle ilgili bilgi olması açısından birkaç cümle söylemek istiyorum.
Bir tür içki ve 1944 yılından bu yana üretilmektedir. En büyük özelliği: uzunca bir süre, sadece Tekirdağ yöresinde yani şehirde satılmış olmasıdır.
Şehir dışında satılmıyor ve bu yüzden, şehri ziyaret edenler tarafından, hediyelik olarak satın alınıyordu. Bu rakının özellikleri: kuru ve yaş üzümler birlikte kullanılarak yapılması.
Bu üzümlerde oluşan suma: 7 ayrı damıtma tesisinde işleniyor ve birleşiminde, 20 farklı üzüm çeşidi bulunuyor. Ayrıca: içindeki anason tohumları: yüksek yağ eteri içeriyor. Evet bir zamanlar böyleydi, şimdi değil.
NE YENİR. NE İÇİLİR
Tekirdağ yöresinde, tatmanız gereken en büyük lezzet: Tekirdağ köftesidir. Bu yöreye geldiğinizde, mutlaka tatmanız gereken lezzet. Bunun dışında, peynir tatlısı denemelisiniz. Hatta, mevsimi uygunsa, dondurmalı peynir tatlısını mutlaka denemelisiniz.
NE SATIN ALINIR
Tekirdağ yöresinde, Karacaklavuz el dokumaları çok meşhur. Ayrıca: yolculuğunuzun süresine ve mevsime göre, vakumlanmış paketler halindeki “Tekirdağ köftesi” de satın alabilirsiniz. Tüm bunların yanında: elbette ilginizi çekerse: Tekirdağ rakısı alabilirsiniz. Veya, Şarköy şarabı.
GEZİLECEK YERLER
ATATÜRK HEYKELİ
İl merkezinde, Hükümet Konağı önündedir. Atatürk heykeli: heykeltıraş Kenan Ali tarafından yapılmıştır. Mermer olan kaidesinde: Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi yazılıdır.
NAMIK KEMAL HEYKELİ
İl merkezinde, Hükümet Caddesiyle, Mimar Sinan caddeleri arasındadır. Yani, tam olarak, Hükümet Konağı karşısındaki parkın içindedir. Heykel, heykeltıraş Nusret Suman’a 1949 yılında yaptırılmıştır.
Heykel, mermer olup, mermer bir kaide üzerinde bulunmaktadır. Heykelde: Namık Kemal, sağ eli göğsünde, sol elinde bir kitap tutuyor. Kaide üzerinde ise, Namık Kemal’in sözleri yazılmış.
ARKEOLOJİ VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ
Ertuğrul Mahallesindedir.
Müzenin bulunduğu yapı: 1927 yılında, Vali konağı olarak inşa edilmiştir. 1977 yılında ise, Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmış ve restore edilerek, Müze haline getirilmiştir.
Müzede: Tekirdağ ve çevresinden toplanan eserler sergilenmekte olup, bu eserlerin toplam envanterinin: 14.000 civarında bulunduğu biliniyor. Ancak, bunlardan, sadece 1066 tanesi, teşhir salonlarında, ziyaretçilere sunuluyor.
Müze içindeki yerleşim planına göre, sergilenen eserler şöyle:
Taş Eserler Salonu: Tekirdağ yöresindeki ören yerlerinde bulunan: steller, adak stelleri, heykeller, heykelcikler ve benzeri taş eserler ile Naip Tümülüsünde bulunanlar, Müzede oluşturulan bir cam oda içinde sergileniyor.
Arkeolojik Küçük Eserler Salonu: Tarih öncesi dönemlerden, Bizans dönemine kadar olan süre içinde yapılmış olan pişmiş topraktan ana tanrıça kabı, günlük kullanım kapları, krater ve amforalar, madeni heykelcikler, kaplar, mızrak uçları, ok uçları, fibulalar, cam ve taş takılar, koku şişeleri, süs eşyaları ve madeni paralar var.
Etnoğrafya Salonu
Burada: Osmanlı ve yakın dönemlerde yapılmış ve kullanılmış: toprak sırlı kaplar, ateşli ve kesici silahlar, gümüş takılar, erkek ve kadın kıyafetleri sergileniyor. Ayrıca, yöreye özgü, meşhur “Karacaklavuz dokumaları” da burada görülebilir.
Açık Teşhir: Müze bahçesinde, yörede bulunan çeşitli dönemlere ait mimari parçalar, lahitler, mezar taşları, yazıtlar, sütunlar, heykeller ve kabartmalar sergileniyor.
RAKOCZİ MÜZESİ
Ertuğrul Mahallesindedir. 18.yüzyıl başlarında, Macar bağımsızlık hareketinin önderlerinden Rakoczi ve bir takım yandaşı, Avusturya ile yapılan savaşta yenilince, Osmanlıya sığınırlar ve Padişah III. Ahmet tarafından, Tekirdağ bölgesine yerleştirilirler.
Rakoczi, 1735 yılında, ölümüne kadar, burada ikamet eder. Ölümünden sonra ise, bu ev, 1932 yılında Macaristan hükümeti tarafından satın alınır ve aslına uygun olarak restore edilerek, Müze olarak ziyarete açılır.
NAMIK KEMAL EVİ
Ortacami Mahallesindedir. Ünlü şair Namık Kemal, 1840 yılında burada doğmuştur. Bu ev: 1993 tarihinde, Tekirdağ Namık Kemal Derneği tarafından yaptırılmıştır. Binanın dışı ve altı tane odası: tamamen ahşap malzemeden yapılmıştır.
Bahçe duvarı tarafından, büyük bir kapıdan yapıya giriliyor. Bahçede: Açıkhava sahnesi ve seyirlik bir alan var.
Evin içi: çeşitli Etnoğrafik eserlerle süslü ve ayrıca Namık Kemal tarafından yazılan ve onun hakkında yazılmış yayınlar burada sergileniyor. Özellikle, bodrum katındaki salonda, büyük panolar yerleştirilmiş. Burada, çeşitli sergiler düzenleniyor.
RÜSTEM PAŞA KÜLLİYESİ
Şehir merkezinde, Ertuğrul mahallesindedir.
Külliye: cami, hamam, bedesten, medrese ve kitaplıktan oluşmaktadır. Külliyenin en muhteşem yapısı ise: 1553 yılında, Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Rüstem Paşa tarafından yaptırılan camidir.
Cami: Mimar Sinan tarafından, denize hakim bir tepe üzerinde yaptırılmıştır. Cami avlusundaki şadırvan, kurşun kaplı, beşgen bir çatı ile örtülüdür. Külliyede bulunan diğer yapılardan: Bedesten, caminin 30 metre doğusundadır.
Ancak, bugün sadece temel ve duvar kalıntıları görülmektedir. Kitaplık: cami ve medrese arasındadır.
Restore edilerek, kullanıma elverişli hale getirilmiştir. Hamam: medresenin hemen yanındadır. Günümüze, sadece taş ve tuğla duvarlardan bir kısmı kalmıştır.
RÜSTEM PAŞA ÇARŞISI
1553 yılında, tarihi Rüstem Paşa camisiyle birlikte inşa edilmiştir. 1986 yılında ise, dönemin valisi Süleyman Oğuz tarafından restore edilmiştir.
Evet, çarşı, hemen caminin doğusundadır. Bu yapıda, toplam kafe olarak işletilen 50 dükkan bulunmakta ve 1988 yılında tamamlanan bu dükkanlar, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından işletilmektedir. Buranın mimarisi, külliyenin mimari özellikleri düşünülerek yapılmıştır.
NAİP TÜMÜLÜSÜ
İl merkezinden 15 km. uzaklıkta, Naip köyünün, Çanakçı ovasındadır. Kızlar Höyük Tepesi olarak da bilinir.
MÖ.350 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir. Yüksekliği: 17 metre ve çapı: 90 metre olan Tümülüs, 1984 yılında resmen kazılmıştır. Tümülüsün içinde: bir dramos ve sonra merdivenle ulaşılan bir mezar odası var. Mezar odasında: mermerden bir ölü yatağı, bir ziyafet masası, 2 adet sehpa bulunmaktadır.
Mezarda bulunan eserler: gümüş kaseler, gümüş kepçe, gümüş süzgeç, bronz kandil, bronz kandil ayağı, bronz kalkan, bronz at koşumları, altın düğmeler. Buluntular, Tekirdağ Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Gömülen kişinin mezar yatağı üzerinde, kemikleri bulunmadığından, kişinin kimliği konusunda, herhangi bir bilgi yoktur.
KARAEVLİ HAREKAT TEPE TÜMÜLÜSÜ VE HERAİON TEİCHOS ANTİK KENTİ
Tekirdağ il merkezine: 18 km. uzaklıkta, Karaevlialtı mevkiindedir.
Yüksekliği: 22 metre ve çapı: 97 metredir. Yapılan kazı çalışmalarında, burada, Trak Odyris kabilesi krallarından Kersepleptes’in mezarının bulunduğu tespit edilmiştir.
Mezarda: sandık mezar ve bununla birlikte çeşitli buluntular ele geçirilmiş olup, bu buluntular: altın kaplama, boncuklarla süslü erguvani renk kral elbisesi, meşe dalı şeklinde kraliyet tacı, sarmaşık şeklinde Diyonizos Rahipliği tacı, bir kraliyet yüzüğü ele geçirilmiştir.
Son yıllarda, bu Tümülüs bölgesinde yapılan arkeolojik araştırmalarda: Heraion Teichos (Hera’nın surları) adlı Trak şehrinin, MÖ.5.yüzyıldan kalma, surları ortaya çıkarılmıştır.
Bu şehir: bir liman kenti olarak kurulmuş ve yazılı kaynaklara göre: bu bölgede, Çitlenbik deresinin, denizle birleştiği yerdedir. Biraz önce söylediğim gibi, burada yapılan kazılarda: Akropol surlarının bir kısmı ve kuzey kapısı ortaya çıkmıştır.
Yüzey araştırmalarında ise: MÖ.4-5’nci yüzyıllara ait çanak-çömlek parçaları, bol miktarda tanrıça figürü ve 218 civarında bronz Trakya sikkeleri bulunmuştur.
Bu antik şehrin: Traklar zamanında, yani kurulu olduğu dönemde: bir kült ve şifa merkezi olarak öne çıkmıştır.
KUMBAĞ
Tekirdağ-Şarköy kıyı bandında, şehir merkezine: 15 km. uzaklıktadır. 1913 yılı öncesine kadar, burası, küçük bir Rum balıkçı kasabası iken, 1923 yılından sonra, yani mübadeleden sonra, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmenler, burada iskan edilmiştir.
Bu küçük balıkçı köyü, 1993 yılında, Belediye olmuştur.
Tekirdağ ilçesinin, önemli bir eğlence ve dinlenme yeridir. Ormaniçi dinlenme tesisleri bulunuyor. Burada: turistik tesisler var. Bunun dışında: halk plajlarından da denize girmek mümkün.
Burada: çadırlı kamp kurmak için, yaklaşık 80 çadırlık bir kamping alanı bulunuyor. Ayrıca: Kumbağ beldesinin ova mevkiinde: yine 40 çadırlık bir kamping bulunuyor. Burada da: her türlü alt yapı tesisi (oto park, tuvalet, duş, yeme-içme üniteleri gibi) bulunuyor.
DALÇIK KAMPİNG
Tekirdağ-İstanbul karayolu üzerinde, il merkezine: 25 km. uzaklıktadır. Yeniçiftlik beldesinde bulunan bu yerde: 40 çadırlık bir alan söz konusudur. Her türlü alt yapı tesisi bulunmaktadır.
TOPAĞAÇ KAMPİNG
Tekirdağ-Kumbağ karayolu üzerindedir. İl merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Burada: çadırlı kamp kurmak mümkün. Gerekli alp yapı tesisleri oluşturulmuş.
ALKAYA PLAJI
Tekirdağ-İstanbul karayolu üzerinde, il merkezine 4 km. uzaklıktadır. Dereağzı mevkiinde bulunan bu plajda: her türlü tesis (restoran, büfe, tuvalet gibi) ve çadır yeri bulunmaktadır. Ayrıca: otopark var.
DEREAĞZI PLAJI
Tekirdağ-İstanbul karayolu üzerinde, şehir merkezine 3 km. uzaklıktadır. Burada da: kabin, büfe, restoran ve tuvalet gibi tesisler bulunuyor.
YARAPSUN ÇAMURU
İl merkezine, 7 km. uzaklıktadır. Derin bir vadi arasında ve sazlıklar içindedir. Çamurun sıcaklığı: 21-24 derece arasındadır. Çamur içinde, yoğun oranda organik madde bulunmaktadır. Çamurun: romatizmal hastalıkların tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği söylenmektedir.