Salıpazarı, Samsun arası uzaklık: 54 km. Salıpazarı, Çarşamba arası uzaklık: 17 km.
TARİHİ
Birinci Dünya Savaşından önce, yörede: Türk, Rum, Ermeni ve Gürcüler hep birlikte yaşarlarmış. Ancak savaş sırasında Ermeni çeteleri ile Türk halkı arasında çatışmalar yaşanır. Ancak, bu çatışmalar sonucunda Ermeniler bölgeyi terk etmek zorunda kalırlar.
Çünkü bu çatışmalar sırasında, Durmuşoğlu Ali Ağa tarafından Tufan Mezarlığındaki büyük bir Ermeni cephaneliği ele geçirilmiş ve bunlar Türklere dağıtılmıştır.
İlçenin tarihine ışık tutması açısından: İlçede bir fındık bahçesinde, yosunlarla kaplanmış çeşitli kayaların üzerinde Oğuz Boylarından Peçenekler ve Kıpçakların kullandığı “Runik Türkçe Yazılar” ve “Tamgalar” bulunmuştur.
Salıpazarı, 1973 yılında Belediye olmuş ve 1987 yılında ilçe teşkilatı kurularak Samsun iline bağlanmıştır. İsminin kökeni: her hafta Salı günü ilçede kurulan pazardan gelir.
GENEL
İlçenin denize kıyısı yoktur. İlçe arazisinin yüzde 80’i engebeli, dağlık konumdadır. Son derece gür ve yeşil bitki örtüsüne sahiptir. Ormanlık alanlarda: meşe, kızılağaç, kestane ve özellikle fındıklıklar bulunur.
Bunların yanı sıra bu ağaçlıkların arasında çok çeşitli ot ve bitkilere de rastlanır. Yörede ovalık bölümlerde Orta Karadeniz iklimi, yüksek kesimlerde ise sert karasal iklim görülür. Hatta, kışın 2 metreyi geçen kar yağışı tespit edilmiştir.
Yeşilçay ve Terme çayı, ilçe merkezinde kesişirler. Bu çaylar üzerinde üç köprü bulunur. İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. Halkın büyük çoğunluğu tarımla uğraşır. Özellikle: fındık, çilek, çeltik üretimi yaygındır.
RUNİK YAZILAR
Runik yazı: Avrasya’da ilk kullananlar Ön-Türkler ve İskitler olduğu bilinmekte olup, İskitlerden sonra İpek Yolu güzergahında kullanılmış ve buna paralel olarak da farklı coğrafyalarda yayılmıştır. Ancak genel olarak “Runik Yazının” ortaya çıkış ve yayılım serüveni ile Türk Runik Yazısının oluşumu hakkında farklı görüş ve öneriler ortaya çıkmıştır.
Bazı araştırmacılar, runik yazının kaynağı olarak yerli Anadolu halklarını gösterir. Diğer bazı araştırmacılar ise, Runik Yazı ve Orhun Alfabesinin kökeni Ön Asya’ya bağlar.
Salıpazarı ilçesinde Çağlayan Mahallesi, Harman Kaya mevkiindeki yazıt: Çağlayan Mahallesinden Harman Kaya mevkiine giden yol üzerindedir.
Harman Kaya açık hava tapınım alanı, Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 2015 yılında 1’nci derece sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Türk insanı birtakım ifadeler yüklediği çizgisel şekillerle anlatmak istediklerini, önce kayalara resmetmiş, oymuş ve çizmiş, ardından bunları dokuma, maden, taş işçiliği başta olmak üzere diğer sanat eserlerine de aktarmayı başarmıştır.
Bugün Türk kavimlerinin yaşadığı her yerde halı-kilim başta olmak üzere tüm el sanatı ürünlerinde Türk Runik Yazısı ve Tamgalarından izler görmek mümkündür.
NE YENİR
Salıpazarı yöresinde, Çerkez yemekleri ve bölgeye özgü Karadeniz mutfağı özellikleri hakimdir. Çerkes pastası ve Bileki Ekmeği denemelisiniz. Bileki ekmeği ve kara lahana sarması ve kara lahana çorbası yöresel lezzetlerdir.
TAHNAL VE ESATÇİFTLİĞİ HIDRELLEZ ŞENLİKLERİ
Her yıl, 5, 6 ve 7 Mayıs tarihlerinde düzenlenir. Şenliklerde güreş müsabakaları ve at yarışları yapılır.
GEZİLECEK YERLER
KONAKÖREN KÖYÜ
Heybelik Yamaç Yerleşimi
Konakören köyü: Heybelik mahallesinde, Eğriyol köprüsü üzerindedir.
Kaya kütlesiyle yamaç arasına yol açılmış olduğundan, seramik yoğunluğu yamaçta kalmıştır. Yerleşme: Bolas deresinin oluşturduğu vadidedir.
Yakın çevresinde tarıma uygun araziler bulunur. Bu yerleşme: yine aynı bölgede bulunan Garpu kale açık hava tapınağı kaya altarı ile ilişkilendirilir.
Yerleşmede: zengin tunç ve demir çağına ait malzeme bulunur. Burası, Samsun ili bölgesinde, Tekkeköy’den sonra, özellikle dağlık bölgede tespit edilmiş ilk Eskiçağ yerleşkesidir.
Garpi-Amazon Kalesi-Açık Hava Tapınağı
İlçe merkezine bağlı Konakören köyündedir.
Buraya ulaşmak için: Konakören-Esat çiftliği köylerini birbirine bağlayan stabilize yoldan ilerleyerek, orman içine ayrılan ve doğu yönde ilerleyen patika yoldan buraya ulaşılır.
Düzgün ve çok dar olmayan patikanın, Garpu kaleye 500 metre uzaklıkta, Ardıç Pınarı denen yer vardır. Kale: MÖ 7’nci yüzyıla tarihlenir ve rivayete göre, Amazonlara aittir. Ancak klasik bir kaleye benzemez.
Yaklaşık 2 kilometrelik bir yürüyüşle, ana kayaların yer yer yontularak düzleştirildiği patikadan girişe ulaşılır. Kuzey yönde, dar olarak çıkıntı yapan ana kaya kütlesi üzerine doğu-batı yönde konumlandırılarak kemer şeklinde oyulmuş kapı: 1.45 metre eninde ve 2.4 metre boyundadır.
Girişten sonra doğu yöne doğru düzleştirilmiş bir alandan, kayaya oyulmuş 120 basamakla, güney istikametinde yukarı doğru çıkılır.
Basamaklar boyunca, kenarlarda bulunan oyuklar, orijinal kullanımda, güvenlik amaçlı ip, ahşap ya da madeni korkulukların varlığının kanıtıdır.
Kayaya oyulmuş ana merdiven, güney yönde zirveye doğru devam eder. Ancak belli bir mesafeden sonra, batıya doğru iki kola ayrılır.
Kuzey yöndeki, dar ana kaya uzantısına yönelik ve yontularak düzleştirilmiş bir platformda biter. Bu platformun: uzunluğu 10 metre, genişliği 4 metre, derinliği 3.5 metredir.
Platform, basamaklarla zirveye bağlanmıştır. Platformun batı kenarında: Kybele tahtı şeklinde düzenlenmiş kaya altarı vardır. Platformun kuzey yönünde: dar bir patika ile ulaşılan ve her iki kenarında, en üst seviyeye kadar basamaklara yer verilerek uygulanmış, mihrap şeklinde, sunak alanı bulunur.
Kaya mihrabının derinliği 2.10 metredir. Eni 1.92 metredir. Boyu ise 2.24 metredir. Batı duvarında, tapınım anında tanrıça heykellerinin konulduğu bir niş, tabanında ise kurban kesme çukuru ve kanallar bulunur.
Zirveye ulaşmak için güneye ilerleyen basamaklar kullanılır. Zirvede: kurban kesme sunağı, merdivenli bir tünel ve niş şeklinde oyularak tabanları düzgünce yontulmuş mekanlar vardır.
Kurban kesme kuyusuna, 3 basamakla ulaşılır. Ölçüleri: çapı 1.30 metre ve derinliği 1.20 metredir. Kurbanın kanının dışarıya akması için zeminden 65 cm yükseklikte bir delik açılmış, bu delikten kurbanın kanının kanallara aktarılması sağlanmıştır.
Kanallar: derin ve geniş tutulmuştur. Kurban kuyusunun yanında, küçük ölçekli bir kurban kesme alanı daha vardır. Burası yüzeysel oyulmuştur.
Sunak kuyusunun kuzey tarafında, basamaklarla inilen bir tünel bulunur, ancak tünelin içi doldurulduğundan, ne kadar devam ettiği bilinmez. Basamaklar 2.50 metre derinliğe kadar iner. Basamaklı tünelin batısında, beş basamakla inilen çift niş vardır.
Evet: Garpu kalesinde herhangi bir sur duvarına rastlanmamıştır. Ancak kaya kütlesinin doğu eteğinde: teraslanmış alanda, ağırlıklı olarak ahşap malzeme kullanılan mekan izleri bulunur. Ayrıca kayaya oyulmuş sarnıç görülür.
Sonuç olarak, burası Demir çağında (MÖ 1200-550 yılları arasında) kullanılmış bir açık hava tapınağı kaya altarıdır.
I. Derece arkeolojik Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
İNBÜKÜ MAĞARASI
Garpu kalesinden 3 km güneyde, Esatçiftliği köyü Üçevler Mahallesindedir.
Kaya ini, insan eliyle genişletilmiş bir mağara veya in mabettir. İnbükü olarak isimlendirilen mağara: 20 metrelik ağız açıklığı ve 45 metrelik uzunluğa sahiptir. Kuzey-güney yönünde konumlanmıştır.
Ağız kısmı, kuzey yöndedir ve en geniş yeri 20 metredir. Orta alan 8.5 metre, en dar yeri ise 2.8 metredir. Ortalama yükseklik 15 metre olup, uç kısmında 1.80 metredir. Girişe 5 metre mesafede, kayaya oyulmuş üç basamaklı seki düzenlemesi bulunur.
Ancak son yıllarda tahrip edilmiştir. Girişin üst kısmından akan suyun, yakın zamana kadar ağaçtan bir tekneye aktığı söylenir.
Mağara ağzı ile çevresinde Tunç ve Demir Çağı seramikleri bulunmuştur. Yakın mesafedeki eski bakır ocakları, bölgenin tarihine ışık tutar.
EĞRİ KALE-ÇINGIRLI KALE
İlçe merkezinde Kırgıl mahallesindedir.
Rivayete göre, bu kale insan tarafından yapılmıştır. Nuh Peygamber zamanında, gemilerin bağlanması için Tanrı tarafından yapılmıştır. Yine, inanışlara göre: mevsiminde ilk kar buraya yağar ve üstüne duman çökerse, havanın bozacağına inanılır.
Yine efsanelerden devam edelim. Bir zamanlar Çarşamba ve Terme ovaları denizle kaplıdır. Kale o zamanlar çok yüksek olduğu için gemilerin iskelesi durumundadır. Halk bu gereksinimini buradaki yağmur sularının toplandığı, dinlendirildiği sarnıçlardan, havuzlardan sağlamaktadır.
Çok sonra toprak yarılır, İstanbul boğazı oluşur, denizlerin birbirine karışmasıyla kalenin bulunduğu yerdeki sular çekilir, Samsun ovası ortaya çıkar.
Günümüzde burada toprak biraz kazıldığında, su, kum ve midye kabuklarına rastlanır.
HASAN TEKKE
İlçe merkezini tepeden gören bu tekke, Kurtuluş Savaşında bu alanda şehit düştüğüne inanılan Hasan adındaki bir kişiye aittir. Kıbrıs çıkartması sırasında, buradan kırmızı bir ışığın çıkıp Kıbrıs taraflarına gittiği söylenir.
Mezarın bulunduğu tepeye “Hasan Tekke” ismi verilmiştir. Mezar, tepenin tam zirvesindedir. Ayrıca bu tepe, Salıpazarı ve Çarşamba ilçelerinin manzaralarını izlemek için idealdir.
YEŞİLKÖY
Kaya Mezarı
İlçe merkezine bağlı Yeşilköy, Kayabaşı Mahallesindedir. İlçe merkezine 5 km uzaklıktadır.
Runik Türk Kaya Yazıt ve Tamgaları: kalıntıların Göktürk dönemine ait olduğunu kanıtlar. Kaya mezarları, bölgedeki diğer kaya mezarlarından farklıdır. Aynı alandaki runik yazılarla bir arada olması, nadir rastlanılan bir arkeolojik özelliktir.
Bu alanda Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından çevre düzenleme proje çalışmaları sürdürülmektedir. Kaya mezarlarının 3000 yıllık olduğu ve Uygurlardan kaldığına inanılıyor. Alan, 1’nci derece arkeolojik Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
HARMAN KAYA-ÜÇ KAYALAR VE İN KAYASI MAĞARALARI
Harman kayanın: Demir çağında gözetleme kulesi veya Kutsal alan olarak kullanıldığı düşünülmektedir. İlginç görüntüsü ve barındırdığı arkeolojik veriler ile alana gidiş yolu üzerindeki dere ve minik şelaleler ile ve hemen karşısındaki İn Kayası Mağarası ile ilgi çekmektedir.
Harman kaya ve İn kayası mağaraları: Cevizli köyü Huma camisiyle aynı alandaki Kaya Mezarı, son derece özeldir. Alan 1’nci derece arkeolojik Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
CEVİZLİ KÖYÜ
Huma Ahşap Camisi
İlçe merkezine bağlı Cevizli köyünün eski ismi “Huma/Homa” dır. İsim, eski Türkçede “Humay” denilen Ana Tanrıça ve yükseklerde yaşayan efsanevi cennet kuşu Hüma ile ilişkilidir.
Hemen yanındaki Terme sınırlarındaki bölge ile bütünlük içerisinde, Oğuzlu, Göktürk, Gökmen vb adların yoğunluğu coğrafyanın Türk iskanı hakkında ipuçları verir. Huma Ahşap camisinin olduğu aynı alanda, Salıpazarı Yeşilköy Kaya Mezarları ile aynı özelliklere sahip Kaya mezarı ve yakın mesafede tepede Gökgöz Tekkesi bulunur.
Cami: Cevizli köyü Cami yanı mahallesindeki büyük eski mezarlık içindedir. Hamu camii adıyla anılan camiyi Hasan Ustanın yaptığı bilinmektedir. Harim ve önündeki sonradan kapatılmış sundurmadan oluşan yapı, Köy Tüzel Kişiliğine aittir ve minaresi yoktur.
Genel görünüm itibarıyla Salıpazarı Ahşap Camilerinin özelliklerini taşıyan yapı, dıştan iki katlı, cephe düzenine sahiptir. İri taşlar üzerine bindirilen kirişlerin üzerine yerleştirilen taban, nemin etkisinden kurtulmak için topraktan yükseltilmiştir.
Kestane cinsi ağaçtan ahşap perdeler yığma olarak muntazam dilmeler halinde yerleştirilmiştir. Köşelerde, kurtboğazı geçme tekniğiyle tutturulan ahşap perdelerdeki düzgünlük oldukça dikkat çeker.
Camiyi oluşturan ahşap perdeler, aynı ölçülerde kesilerek aralara dikmeler yerleştirilmiş ve dikme aralarındaki açıklıklar pencere olarak düzenlenmiştir.
Caminin her iki katında, muntazam kesilmiş perdeler ve bu perdeler arasında harimi dolanan bir kat kirişi vardır. Vaiz kürsüsü ile minber genel olarak sade işçilik gösterir.
Kaya Mezarları
Huma Ahşap camisi bahçesinde bir tane kaya mezarı vardır.
Kaya mezarı: orta boyutla, kaya kitlesindeki taraçalarda yapılan incelemelerde, yontularak düzleştirilmiş bağımsız kaya fasadında konumlandırılmıştır.
Hali hazırda da mezarlık olarak kullanılan bu alanın mevcut işlevinin çok eskiye gittiği düşünülür.
Bu alanın nekropol olma ihtimali olsa da, açıkta sadece bu mezar odası görülmektedir. Kaya mezarı: tek odalı, üç sekili kaya oda mezarlarına örnektir. Ancak kaya mezarı kaçakçılar tarafından soyulmuştur.
Şehit Gök Göz Tekkesi
Güney Tepe ve hemen yanındaki Kırağın Mevkiinde “Gök Göz Tekkesi” adıyla anılan, taşla çevrilmiş birer mezar bulunur. İki ayrı tepede, aynı isimde tekke olması ilginç olup rivayete göre: Anadolu’nun adsız şehitlerinden biri olduğu söylenir.
Fetih yıllarında bölgedeki kanlı savaşlardan birinde “Gökgöz” (mavi gözlü) namlı bir Bey kılıç-kalkanı ile Güney Tepede savaşırken kollarını kaybeder. Ancak Allah tarafından verilen gizli güçle kılıç kalkanı ile savaşmaya devam eder ve düşmanı Güney Tepeden püskürtmeyi başarıp ilerleyerek arkadaşlarının savaştığı hemen yandaki Kırağın tepeye ulaşır.
Ancak kolları, Güney Tepede kalmıştır. Savaşın hızını kestiği bir anda Gök Gözün kollarının olmadan savaştığının fark edilmesi ve olaya şahit olan arkadaşının şaşkınlıkla bağırması olağan üstü durumu sonlandırır.
O anda Gök Göz şehit olarak son nefesini verir. Bunun üzerine arkadaşları Gök Gözün, gövdesini son nefesini verdiği “Kırağın Tepeye”, kollarını ise ilk düştükleri yer olan “Güney Tepeye” gömerler.
KARACAÖREN KÖYÜ
Soyuk Ahşap Cami
İlçe merkezine 11 km uzaklıktaki Karacaören köyü Soyuk Mahallesindedir. Harim ve önündeki sonradan kapatılmış sundurmadan oluşan yapı, Köy Tüzel Kişiliğine aittir. Minaresi vardır.
Genel görünüm itibarıyla Salıpazarı Ahşap Camilerinin özelliklerini taşır, dıştan iki katlı cephe düzenine sahiptir. İri taşlar üzerine bindirilen kirişlerin üzerine yerleştirilen taban nemin etkisinden kurtulmak amacıyla topraktan yükseltilmiş, meşe cinsi ağaçtan ahşap perdeler yığma olarak muntazam dilmeler halinde yerleştirilmiştir.
Köşelerde kurtboğazı geçme tekniğiyle tutturulan ahşap perdelerdeki düzgünlük dikkat çeker. Beratında 1962 yazılı olan cami, iki katlı bir cephe düzenine sahip olan ve kareye yakın dikdörtgen plan sergiler. 19’ncu yüzyılda inşa edilmiş ahşap cami geleneğindedir.
Şelale
Şelalenin düşüşü, yaklaşık 85 metredir. Su miktarı mevsimsel olarak belirgin farklılık gösterir. Şelaleyi oluşturan tabak başlıklarının açığa çıktığı yerlerden suların dökülmesiyle çok sayıda şelale ortaya çıkmış durumdadır.
Şu an 14 tane irili ufaklı suların döküldüğü şelale vardır. 2 metre yükseklikten başlayan şelaleler, 85 metre yüksekliğe kadar ulaşıyor. Yani en ufak şelale 2 metre yükseklikten dökülürken en büyük şelale 85 metre yükseklikten dökülüyor.
Vadinin içinde sadece şelaleler bulunmuyor, son derece zengin bitki örtüsü de vardır. Şelale çevresindeki ormanlık alanda: kayın, kızılağaç, gürgen, kestane, taflan gibi Karadeniz bitki kuşağına ait ağaçlar bulunur.
KINALIK ORMANLARI
İlçe merkezine 18 km uzaklıktadır. Zengin florası ile dikkat çeken Kınalık ormanları görülmeye değerdir.
YAYLA KÖYÜ
Azap İni Mağarası
Yayla köy Azap ini mevkiindedir. Yaklaşık 10 metre karelik bir alanı kaplar. Doğal özellikler göstermektedir. Doğal bir kaya açıklığından oluşan mağarada herhangi bir araştırma yapılmamıştır.
Şelale
Yayla köyde, oldukça yüksek akış mesafesine sahip şelale, çevresi ile güzel bir ortam oluşturmaktadır.