Muğla Marmaris

Muğla Marmaris

 

Türkiye’nin en güzel turizm beldelerinden biri Marmaris. Mutlaka gidip görülmesi gereken, yeşil ve mavi renklerinin buluştuğu, cennet gibi bir yer. Yurt dışından milyonlarca insanın gelip yaşadığı bu güzellikleri, bizlerde, sizlerde yaşamalısınız. 

ULAŞIM

Evet: bulunduğunuz yerden, bir şekilde Marmaris’e ulaşmanız mümkün. Marmaris; tanınan ve bilinen bir yer olması nedeniyle; gerek karayolu ve gerekse havayolu ile buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Elbette, özel aracınız ile de. Marmaris’in belli başlı merkezlere uzaklıkları şöyle:

Muğla: 56 km., Bodrum: 173 km., Dalaman: 88 km., Datça: 75 km., Gökova: 32 km. Karayolu ulaşımında; Muğla’dan çıktıktan sonra Gökova sapağını geçtiğinizde, Marmaris’in meşhur ağaçlıklı yolu na giriyorsunuz. Burada ki asırlık okaliptus ağaçlarının altındaki asfalt yolda araba sürmenin keyfi bir başka. Bu arada: Marmaris’e ana merkezlerin uzaklıkları ise şöyle: Ankara: 678 km., İstanbul: 836 km., Antalya: 369 km. ve İzmir: 281 km.

Havayolu ile de buraya gelmek mümkün. Uçakla gelecekler için, en yakın havaalanı: Dalaman. Dalaman buraya 90 km. uzaklıkta. Bodrum-Milas havaalanı ise, 140 km. uzaklıkta. İzmir Adnan Menderes Havaalanı: 284 km. uzaklıkta. alaman havaalanından, Marmaris şehir merkezine, otobüs seferleri var. Ayrıca: taksilerle de ulaşmak mümkün.

Muğla Marmaris Genel

GENEL

Evet: ülkemizin en büyük turizm merkezlerinden biri. Marmaris: gerek merkezi ve gerekse çevresiyle, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İklim uygun, nem oranı düşük, turistik tesisler muhteşem. Çevrede: gerek eğlence, gerek tarihi antik kalıntı ve gerekse deniz, güneş ve sukünet arayanlar için her türlü ortam mevcut.

Bu da Marmaris’in bu kadar revaçta olmasına neden oluyor. Ayrıca: burada, diğer sayfiye yerlerinde olduğu gibi, çok sayıda yazlık konut var. Bu nedenle: yaz başlangıcında, doğal olarak buranın nüfusu, birden yükseliyor.

Marmaris’te kalenin de bulunduğu, eski kent: bir alışveriş merkezi gibidir. Araç trafiğine kapalı, üstü tentelerle örtülü sokaklara sıralanmış dükkanlar ve tezgahlar, çok renkli bir görüntü oluşturur. Alışveriş niyetiniz olmasa bile, bu sokaklarda dolaşmaktan keyif alacaksınız.

Muğla Marmaris Çam balı

Marmaris’te geleneksel ürünlerin satıldığı pazar yeri ararsanız: her Perşembe günü, Marmaris Belediyesinin modern Pazar binasında kurulan pazara gitmelisiniz. Ayrıca: İçmeler’de Çarşamba, Armutalan’da Perşembe, Beldibin’de ise Pazar günleri, geleneksel pazarlar kuruluyor ve gerek yerli halkın ve gerekse turistlerin büyük ilgisini görüyor.

Çam Balı

Muğla Marmaris Rodos Gezisi

Evet, bu pazar yerlerinde: Marmaris’in ünlü çam balı, yöresel el işi halı-kilim-dokuma ürünleri, her çeşit baharat ve şifalı otlar, hediyelikler, meyve-sebze satılıyor. Marmaris’te ne satın alalım diye düşünürseniz; hiç düşünmeden, buraya özgü, “çam balı” alın derim.

Gerçekten; çarşı içinde de, yalnızca “bal ve bal ürünleri” satan dükkanlar var. Bunlarda: her türlü bal ve bal ürünleri (polen gibi) bulmanız mümkün. Marmaris gezinizi tamamlarken, yanınızda mutlaka şehir içinden alacağınız “çam balı” bulunmalı. Yollardan yani karayolu üzerindeki seyyar satıcılardan almanızı önermiyorum.

Çünkü: bunların sahte veya karışık çıkma olasılığı çok yüksek. Size tattırdıkları ile, almak istediğinizde paketleyip verdikleri birbirinden farklı. ( Marmaris’li bir bal satıcısından aldığım bir ipucu: balın iyi olup olmadığını denerken, almak istediğiniz balı, bir kürdan/kibrit parçasına bulaştırın, akışkanlığına bakın, akışkanlığı fazla ise, balın kalitesi düşük, akışkanlığı yavaş ise, kalitesi yüksektir.

Diğer bir yöntem ise: yine bir toplu iğnenin ucunu bala batırın ve çakmak ile yakın: çıtır çıtır yandığında biliniz ki şekerlenmiştir, aksi halde gerçek baldır. Şehir içindeki satıcılarda ise, böyle bir olasılık yok. Paranızın karşılığını, tam olarak alabileceksiniz.

Rodos Gezisi:
Marmaris’e gelmişken: bir gününüzü de Rodos’a ayırabilirsiniz. Türk vatandaşları için, günü birlik Rodos turlarında, yurtdışı çıkış harcı ödenmesi gerekmiyor. Ancak: yanınızda elbette pasaport bulunması gerekiyor.

Yazın, her gün Marmaris Marinadan, Rodos’a hareket eden katamaran tipi tekneler var. Marmaris’ten Rodos’a, saat: 09.00 ve 16.00 da seferler var. Bu seferlerin karşılıkları ise: yine bu saatlere yakın. Yani: 08.00 ve 16.30 da. (Yine de, bu saatleri, gitmeden önce lütfen teyit edin)

Muğla Marmaris Tarihi

TARİH

Tarih sahnesinde, bu bölge, Karyalı’ların yaşadıkları ve uzun süre egemenlik sürdürdükleri bir yer olarak tanınır. Takip eden dönemde: çeşitli medeniyetler, bölgede egemenlik kurarlar.

Bugün, Marmaris’te kentleşme: kale çevresinde gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Beldibi ve Armutalan sırtlarından, denize ve İçmelere kadar, çok geniş bir alana yapılan Marmaris’te ; Kale, İskele ve Marina ile sınırlandırılmış bölümü, tarihi kent merkezi olarak adlandırılıyor.

Bu bölgedeki tarihi yapılar: 16-20 nci yüzyıllar arasındaki dönemlere tarihlenir. Yani: Osmanlı dönemine ait. Kale çevresindeki tarihi yapılar olduğu gibi korunmuş ve restore edilmiş.

Büyük bölümü: bar ve alışveriş merkezi olarak kullanılıyor. Konut kullanımı da var, ama çok az. Sokaklar: dar, ahşap yapılar çıkmalı, tıpkı diğer Osmanlı kentlerinde olduğu gibi.

Marmaris’in çevre yerleşimlerinde de, çok sayıda antik yerleşim kalıntısı görmek mümkün. Bunları gezmekten hoşlananlar için; ayrıntılı bölge anlatımlarında o yörede görebileceğiniz antik kalıntıları anlattım.

Burada: genelde insanlar ayrıntılı tarih okumak istemiyor. Genel olarak değerlendirmek gerekirse: Marmaris’te geçmişte, antik çağlarda, bulunduğu yer itibarı ile, Kyria bölgesinin önemli yerleşimlerinden biri olmasa da (Milet, Efes, Didim, Bergama gibi) bu çevrede de, nispeten küçük olsa da, yerleşimler olmuş.

Marmaris İsmi

Bu arada: Marmaris adı nereden gelmiş? Belki merak edenler olabilir. Fazla ayrıntıya girmeden, Marmaris adı şöyle oluşmuş: “

Şehir, bugün bulunduğu tepede, ilk yerleşimcileri olan Türkmen’ler tarafından, Bizans döneminde, “Mermer Şehri “ ismiyle kurulur. Menteşoğulları Beyliğinin egemenliği döneminde, mermer ticaretinde, altın çağ yaşanır. Bu dönemde, mermer ticaretinde muhteşem zenginleşen, bu liman kentinin adı: “Mermeris” olur.

Mermeris ismi: Yunancada “Marmaras”, İtalyancada “Marmarice/Marmaris”, İngilizcede “Marmorice” olarak geçer. Bölge; I. Dünya Savaşından sonraki İtalyan işgali altında kalınca; özellikle “Marmaris” ismi sıkça kullanılır ve daha sonraki Cumhuriyet döneminde de bu ismin kullanılmasına devam edilir.

Başka bir rivayet daha var. Bu da bizden: “Kanuni Sultan Süleyman; kendi yaptırdığı ve halen Marmaris’te görülen kaleyi beğenmez ve kalenin mimarını astırır. Bu nedenle, Marmaris isminin “Mimaras” dan geldiği de rivayet edilmekte.

Yozgat’ın Boğazlıyan kazası aklıma geldi. Oranın da belki biliyorsunuz dur, Ermenilere zulüm yaptı diye, Kaymakam’ı asılmış. İlçenin adı da, bu yüzden: Boğazlıyan. Bu arada: Kanuni Sultan Süleyman dönemini anlatan televizyon dizisi, insanların bu döneme olan ilgilerini üst düzeye çıkardı.

Gerçekten, Kanuni’nin en büyük düşü, Rodos adasını almaktı ve bunun için her türlü hazırlık ve girişimler yapılmış, bu kale de bunlardan biri.

Evet: Marmaris’in içinde ve çevresindeki gezilecek yerleri, görebildiğim ve gidebildiğim ölçüde anlatmaya çalışacağım. Buyurun geziye.

MARMARİS İÇİNDE GEZİLECEK YERLER

 

Muğla Marmaris Kalesi

 

Muğla Marmaris Kalesi

MARMARİS KALESİ VE MÜZE

 

Marmaris Limanının arkasında, denize hakim bir konumda, yarımada üzerine inşa edilmiştir. Yat limanının arkasında yüksek bir noktadadır. Kaleye günümüzde, mahalle arasında, dar ve basamaklı bir sokaktan geçilerek çıkılmaktadır. Bu sokağın girişinde ise Hafza Sultan Kervansarayı vardır.

Kale hakkındaki ilk bilgiler, MÖ 490-425 yılları arasında yaşamış Halikarnasoslu tarihçi Heredot tarafından verilmiştir. Heredot, kalenin ilk olarak MÖ 3 binli yıllarda yapıldığını yazmıştır.

Bu kale, MÖ 334 yılında, Marmaris’i işgal eden İskender tarafından onarılmıştır. Bu dönemde, bir Karia kenti olan Physkos yani günümüzdeki Marmaris, Ege denizi ve Akdeniz arasında bir geçiş noktasıdır. Kentin limanı ise Rodos ve Mısır’a açılan ticaret yollarının üstünde, stratejik bir konumdadır.

“Bahriye Kitabı” yazarı Piri Reis, Marmaris Limanını ayrıntılarıyla anlattığı yazılarında ve çizdiği haritalarda, Marmaris Kalesinden söz etmez. Yani, Marmaris kalesi, 1494-1520 yılları arasında yoktur.

Marmaris Kalesi hakkında bir diğer kayıt ise Evliya Çelebi’ye aittir.

Marmaris kalesi ve Evliya Çelebi

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, bu kale hakkında tutulan notlar bulunmaktadır. Bunlara göre, 17’nci yüzyılda Marmaris ve çevresini gezen Evliya Çelebi “1522 yılında Rodos seferi öncesinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın buraya bir kale yapılması için emir verdiği ve kalenin sefer sırasında askeri üs olarak kullanıldığını” yazmıştır.

Devamında ise “kalenin ana kaya üzerine, 4 tabyalı olarak inşa edildiğini” yazar. Ayrıca “düzgün taşlardan oyulmuş, 400 ayak uzunluğunda duvarı bulunduğu, giriş kapısı üstünde de bir kitabe içinde dizdar, imam, kayyum ve nöbetçiler için birer oda bulunduğunu” belirtir.

Burada bir söylentiden söz etmek gerekir. Bu söylenti aynı zamanda, yöreye Marmaris isminin verilmesiyle de bağlantılıdır. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez, ancak efsane şöyledir “Kanuni Sultan Süleyman Rodos’u aldıktan sonra kalenin yapıldığı yere gelir, karaya çıkar ancak mimarın çizdiği projeyi ve kaleyi beğenmez.

Bu sırada mimara hitaben “ya mimar bu kale azdır” der. “Mimar azdır” diye diye bu deyim günümüze “Marmaris” olarak gelmiş ve yörenin ismi olmuştur.

Kalenin büyük bölümü, 1’nci Dünya Savaşı sırasında, körfeze giren Fransız savaş gemisi tarafından top atışına tutularak yıkılmıştır. Çünkü 1913 yılında bir Alman gemisi, Fransızlardan kaçarak Marmaris limanına sığınır, Fransızlar gemiyi ister ama gemi Osmanlılar tarafından verilmez.

Bunun üzerine Fransızlar sahil şeridine mayın döşerler. Osmanlı askerleri bu mayınları etkisiz hale getirir, buna kızan Fransızlar, kaleyi top atışına tutarlar.

Kalenin içi ise, Cumhuriyet dönemi öncesinden itibaren iskan edilmeye başlanır ve 1970’li yıllarda yeni iskan izni verilmez, kalede mevcut 18 konut ise kamulaştırılarak yıkılır. Günümüzde kalenin uzunluğu 120 metre ve genişliği 10 metredir. Kalenin içinde 18 oda, 1 çeşme ve 1 ark bulunmaktadır ve ziyaretçiler tarafından gezilmektedir.

1980-1990 yılları arasında ise kale restore edilir.

Muğla Marmaris Müzesi

 

Muğla Marmaris Müzesi

Müze

1991 yılında ise, kalenin içinde “Marmaris Müzesi” ziyarete açılmıştır.

Kalenin giriş bölümü, iç bahçeye açılır. Avluda sağ ve sol yanda bulunan merdivenler ile surlara çıkılır. Müzede 7 tane kapalı alan bulunmaktadır. Bahçeden giriş sağlanan iki kapalı mekan: Arkeoloji Salonu olarak düzenlenmiştir.

Bu salonlarda ve bahçede: çevreden toplanan taş eserler, amforalar ve Kinidos, Burgaz, Hisarönü kazılarında bulunan eserler sergilenmektedir.

Sağda görülecek olan ilk salon “Knidos Salonu” dur. Datça Knidos antik kentine ait olan eserler burada sergilenmektedir.

Sonraki salonda da çeşitli buluntular sergileniyor. Bunlar arasında dikkati çekenler: pişmiş topraktan yapılmış kandiller, figürinler şişeler, çeşitli kaplar, cam eserler, ok uçları, sikkeler ve süs eşyaları bulunmaktadır.

Etnografya Salonunda ise, Osmanlı dönemi sonlarına tarihlenen günlük yaşamla ilgili objeler sergileniyor. Bunlar: halı, kilim, bakır mutfak eşyaları, mobilyalar, silahlar ve süs eşyalarıdır. Kapalı mekanların diğerleri ise, sanat galerisi, büro ve depo olarak kullanılmaktadır.

Muğla Marmaris Havza Sultan Kervansarayı

 

Muğla Marmaris Havza Sultan Kervansarayı

HAVZA SULTAN KERVANSARAYI

Kaleye çıkan yolun dar ve basamaklı sokağın hemen başındadır. Üzerindeki kitabeye göre, yapı 1545 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından annesi adına yaptırılmıştır. Bu Osmanlı dönemi yapısının yapılış amacı: Rodos seferi sırasında konaklamaktır.

Kervansaray, iki katlı ve dikdörtgen planlıdır. Üzeri kemerle örtülüdür. Kervansaray yapısında bir büyük ve yedi küçük oda vardır. Ayrıca bir de hamam bulunur. Alt kat dükkanlar, üst kat ise konaklamak için düzenlenmiştir.

Günümüzde, özel mülkiyete ait olan yapı, kafe ve bar olarak işletilmektedir. Kervansarayda hat sanatının en güzel örneklerinden birisi olan mermer kitabe görülmeye değerdir. Bu kitabede yazılı olanlardan anlaşıldığına göre, burayı Sultan Süleyman kendisi yaptırmıştır ve annesine herhangi bir atıf yoktur.

Muğla Marmaris Jinan Bahçesi

 

Muğla Marmaris Jinan Bahçesi

JİNAN BAHÇESİ

Marmaris kalesinin hemen aşağısındadır. Atatürk Caddesi üzerinde Kaymakamlık konutu önündeki park, Jinan Bahçesi olarak düzenlenmiştir. Çin’de de Marmaris Bahçesi düzenlenmiştir.

Marmaris’in Çin Halk Cumhuriyetinin Shandog Eyaletindeki kardeş şehri Jinan şehrinin adını taşıyan bu bahçe, Asya stili çardak benzeri pagoda ve havuz düzenlemeleriyle oluşturulmuştur.

Park alanında “Jinan” anısına 3 metre yükseklikte mermer bir anıt vardır. Havuz 194 metre karedir, yeşil alan 283 metre kare ve yürüyüş alanı ise 314 metre karedir. Bahçede bir de lokanta bulunmaktadır.

BEDESTEN

İlçe merkezinde Tepe Mahallesinde çarşı içindedir. Bedesten 2000 yılında, aslına uygun olarak restore edilmiştir. Ortasındaki avluda, üç katlı, yekpare mermer havuz bulunur. 32 dükkan, nargile ve Türk kahvesiyle, her kesimden ziyaretçinin buluştuğu bir yer olarak tanınır.

Ancak son aldığım bir habere göre, deprem riski nedeniyle, Bedesten, Marmaris Belediyesi tarafından mühürlenerek kapatılmıştır.

Muğla Marmaris İbrahim Ağa Camii

 

Muğla Marmaris İbrahim Ağa Camii

İBRAHİM AĞA CAMİİ

Kemeraltı Mahallesindedir.

Mengenlizade İbrahim Ağa tarafından, 1789 yılında yaptırılmıştır. 1800-1849 yılları arasında Marmaris’i ziyaret eden İngilizler, seyir defterine “Marmaris kalesinin” bakımsızlığını yazmışlar, ancak caminin mimarisini beğendiklerini not etmişlerdir. Caminin üzerinde bulunan büyük kubbe, mimari açıdan dikkat çeker. Caminin iç tasarımı ise oldukça sadedir.

Muğla Marmaris Sarı Ana Türbesi

SARI ANA TÜRBESİ

İlçe merkezinde, Sarıca Ana Mahallesindedir. Kaleye yakın bir yamaçta Değirmen Çayı kenarındadır. Marmaris’e kuzeydoğudan, kuşbakışı bakan bir konumdadır. Yanında yeni bir cami vardır.

Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine çıkmadan önce Sarı Ana’yı ziyaret etmiştir. Çünki kendisi kehanetleriyle ünlüydü. Kanuni, Sarı Ana’dan olumlu kehanet alınca, Rodos’u kuşatır. Ayrıca, yine bir söylentiye göre, Rodos seferine hazırlanan Osmanlı ordusunun bütün askerleri, Sarı Ana’nın tek ineğinin sütü ile kahvaltı yapmıştır.

Buradaki Mevlevihanenin kesin yapım tarihi bilinmiyor. Yapının 16’nci yüzyılda kurulduğu ve Sultan II Mahmut zamanında, yani 1836 yılında onarıldığı biliniyor. Günümüzde, Mevlevihanenin yerine, Sarı Ana Camii ve Türbesi yapılmıştır.

Türbedeki kitabe, Mevlevihanenin giriş kapısından sökülerek buraya getirilmiştir. Onarıma ait bu kitabede Mevlevihanenin adı “Haşim Dede Tekkesi” olarak geçer.

1986 yılında bu yapı yıkılarak, sekizgen tuğla örgülü türbe ve yeni bir cami yapılmıştır. Eski türbenin kitabesi, yeni türbenin üzerine yerleştirilmiştir. Mevlevihaneye ait su kuyusu ve hazire, halen mevcuttur.

Muğla Marmaris İyilik Kayalığı

 

Muğla Marmaris İyilik Kayalığı

İYİLİK KAYALIĞI ARKEOLOJİ PARKI

İlçe merkezinde, bir tepe eteği “İyilik Kayalığı” olarak düzenlenmiştir. 2004 yılından önce bu bölge araçların park edildiği bir alan olarak kullanılıyordu. Ayrıca alanın hemen yanında ruhsatsız bir kahve de buranın parka dönüştürülmesi sırasında yıkılarak park önü açılmıştır. Park alanı 2100 metre karedir.

Park alanında, MÖ 4’ncü yüzyıl ile MS 4’ncü yüzyıllar arasına ait objeler sergilenmektedir. Ele geçen pek çok buluntu ve özellikle mezar buluntuları, ilk şekilleriyle sergileniyor. Özellikle, 1999 yılında özel bir mülkte bulunan Roma dönemine ait lahit parkta görülmeye değer eserler arasındadır.

Alan, 1’nci derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Muğla Marmaris Blue Port Avm

 

Muğla Marmaris Blue Port Avm

BLUE PORT ALIŞVERİŞ MERKEZİ

Marmaris ilçe merkezindeki tek AVM’dir. Girişi Siteler yolu üzerindedir. Deniz sahilindedir. Alışveriş merkezi içinde, birçok ünlü mağaza ve restoran bulunmaktadır. Üst katta ise fast-food bölümü vardır. Marmaris tatilinde, uygun fiyatlı bir şeyler yemek isteyenler burayı tercih ederler. Yani, genellikle yemek için tercih ediliyor. Özellikle terastaki manzara mutlaka görülmelidir. Merkezin önünde bulunan havuzda zaman zaman su şovları yapılmaktadır.

Muğla Marmaris İskele ve Yat Limanı

 

Muğla Marmaris İskele ve Yat Limanı

İSKELE VE YAT LİMANI ÇEVRESİ

Buradaki Netsel Marina; Güney Ege bölgesinin en büyük ve modern yat limanı. 720 yat kapasiteli. Yatlara, her türlü servis veriliyor. Marina ile çarşı arasındaki rıhtımda ise, Mavi Yolculuk ve günübirlik gezi tekneleri bağlanıyor. Marina ve Çarşı arasında ise, Mavi yolculuk ve günübirlik teknelerin bağlantı yeri olan “Belediye Rıhtımı” bulunmaktadır.

Muğla Marmaris Barlar Sokağı

BARLAR SOKAĞI

Yat Limanından, Değirmençayı Deresini takip ederek içeri yöneldiğinizde, barlar sokağına çıkarsınız. Burada: her türlü müzik zevkine hitap eden barlar; sağlı-sollu sıralanıyor. Eğlence, sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyor. Rıhtıma paralel ve dik inen sokak, Marmaris’in gece yaşamının en renkli noktalarını oluşturuyor. Müziğin ve eğlencenin her türü var.

Muğla Marmaris Günnücek

GÜNNÜCEK

Muğla Marmaris Günnücek

Burada yazın sıcaktan bunalırsanız: Netsel Marina’yı geçip, “Günnücek” piknik alanına gidebilirsiniz. Burada: yazın suyu çok azalan bir dere var. Piknik alanı: Orman İdaresi tarafından düzenlenmiş.

Plaj ve kamp alanından yararlanabilirsiniz. Ayrıca: nesli tükenmekte olan, özel bir ağaç “Güllük” ağaçlarını göreceksiniz. Bunların gölgesinde piknik yapabilirsiniz.

Güllük ağacı; evet, bu ağaç önemli. Niye? Çünkü: yalnızca ülkemizde yetişiyor. Yok olma tehlikesi var. Bulunduğu ortama, çok fazla oksijen vermesiyle de biliniyor. Dünya’da ise, yalnızca Anadolu’nun belli yörelerinde (Marmaris, Köyceğiz, Fethiye, Milas) yetişiyor.

Eczacılıkta, parfüm ve kozmetik sanayinde kullanılan sığla yağı, bu ağaçtan elde ediliyor. Sığla yağı: esmer gri renkli, bal kıvamında, hoş kokulu ve acımsı tadı olan bir madde. Bileşiminde: uçucu yağ, reçine ve sinnamik asit bulunuyor.

Yara iyileştirici, asalak öldürücü ve balgam söktürücü özellikleri var. Merhem ya da yakı halinde bazı deri hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Mısır’da ise, antik dönemde, mumyalama işlerinde kullanılmış.

 

Marmaris Çevresi

Adıyaman Kahta

Adıyaman Kahta

Nemrut, yani dünyanın 8’nci harikasını barındıran, bunu turizmin hizmetine en iyi şekilde sunan bir yöremizdir. Yörenin tarihi ve  turistik güzelliklerini kapsayan, Nemrut turu, sizi inanın tarihin derinliklerinde, muhteşem bir geziye götürecektir. Mutlaka ama mutlaka gezmeniz-görmeniz-keşfetmeniz gereken bir yer. Sadece Nemrut mu hayır, Cendere Köprüsü, Arsemia antik kenti, inanın muhteşem güzellikteler, mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler.

Adıyaman Kahta

ULAŞIM

Kahta, il merkezi olan Adıyaman iline: 33 km. uzaklıktadır. Kahta-Ankara arasındaki uzaklık: 924 km. Kahta-Malatya arasındaki uzaklık: 380 km. Kahta-Sivas arasındaki uzaklık: 376 km. Kahta-Gaziantep arasındaki uzaklık: 188 km. Kahta-Adana arasındaki uzaklık; 384 km.

TARİHİ

MÖ.3’ncü yüzyılın ortalarında: Kommagene kralı Arsemes, buraya şehrin yanından geçen Nymphaios (Kahta) çayının ismine izafeten, “Nymhaeum kenti” ismini vermiştir. Nympha: Yunan mitolojisinde: su ve orman perilerine verilen isimdir. Dolayısıyla, bu şehrin isminin: su perisi kenti veya orman perisi kenti olması kuvvetli bir ihtimaldir. 

Daha sonraki tarihi süreçte, bölgede egemenlik kuran uluslar: Hititler, Mitanniler, Asurlar, Geç Hititler, Persler, Makedonyalılar, Roma ve Bizans imparatorluğudur. Yörede en büyük etkinlik gösteren Kommagene krallığı ise: MÖ.69 yılında kurulmuş ve Romalılar tarafından yıkıldıkları, MS.72 yılına kadar olan 142 yıllık zaman içinde: büyük tarihi eserler bırakmışlardır. 

670 yılında Emeviler, 758 yılında Bizanslılar ve Sasaniler, 926 yılında Namdaniler, 1226 yılında Selçuklular, 1284 yılında Memlükler, 1393 yılında Timur ve 1516 yılında ise, bu kez Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. Kahta Cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir ilçedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yer değiştirerek, Nemrut dağı eteklerindeki eski Kahta’nın 26 km güneyinde bugünkü yerine taşınır. Eski ilçe merkezinin ismi “Eski Kahta” dır. İlçe 1954 yılında Adıyaman il olunca, Adıyaman’a bağlanır.

Kahta isminin kaynağı: Süryanice’den geldiği söylenmektedir. Çünkü: bir zamanlar, burada yoğun süryani nüfus bulunduğu biliniyor. Hatta, kelimenin tam anlamının “Gaktai” olduğu ve zamanla değişerek, günümüze “Kahta” olarak geldiği belirtilmektedir.

İlçenin ismi hakkında bir diğer söylenti; tarihte Orta Asya’da Ötüken ve Karakurum yakınlarında, Kahta adında bir kentin varlığından söz edilir. Yani, Kahta ismi Orta Asya kökenli bir isimdir. Kahta ismi, Persçede “Dağın Eteği” anlamına gelir ve Kommagenelilerden önce bölgede hakim olan Persler tarafından kullanılmıştır.

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 725 metredir. Kuzeyinde sıra dağlar ve doğusu ve güneyinde ise, Atatürk Baraj gölü bulunmaktadır. Dağlık bölgelerden, güneye doğru inildikçe, platolar ve ovalar görülür. Atatürk baraj gölü, bölgenin iklimini de etkilemiş, karasal iklimden Akdeniz iklimine benzemeye başlamıştır. 

Yörenin ekonomik etkinlikleri: tarım, hayvancılık ve turizme dayanmaktadır. Yöre insanının % 85’i, tarımla uğraşmaktadır. Atatürk Baraj gölünden yararlanılarak, sulu tarım yapılmaktadır. Özellikle, pamuk ve tütün yetiştiriciliği ön plandadır. İlçe topraklarının üçte birlik bölümü 1’nci derece ve kalan bölümü ise 2’nci derece deprem kuşağındadır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Adıyaman yöresinde, her ne kadar: çiğ köfte, içli köfte meşhur ise de, Kahta yöresine geldiğinizde, Atatürk Baraj gölü kıyısındaki restoranlarda, göl balığı yiyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Yörede, Nemrut heykellerini anımsatan, minik heykelcikler satın alabilirsiniz.

ULUSLARARASI KAHTA KOMMAGENE FESTİVALİ

Kahta Kaymakamlığı ve Kahta Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen festival ilk olarak 1993 yılında yapılmış olup, her yıl 20-21-22 Eylül tarihleri arasında düzenlenir. Festival kapsamında, panel, sergi, konser, sempozyum tertiplenmekte ve çeşitli sunumlar yapılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Adıyaman Kahta

NEMRUT DAĞI

Yine bu sitede, ayrı bir başlık altında, ilçe merkezine 70 km. uzaklıktaki Nemrut dağı ve Kommagene krallığı kalıntıları heykellerle ilgili ayrıntılı yazıma ulaşabilirsiniz.

Nemrut dağı tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

 

DEĞİRMENBAŞI MESİRE YERİ

İlçe merkezinin 26 km kuzeyindeki Kocahisar köyündedir.

Köyün içinden geçilerek yaklaşık 1 km stabilize yolla mesire yerine gidilebilir. Kahta çayının kolunu oluşturan Değirmenbaşı çayının vadisinde olup, doğal açıdan güzel bir görünüme sahiptir.

Kayaların ve dağların arasından süzülerek akan suları, yeşil alanları, kanyon vadisi, karstik şekilleriyle görülmeye değer bir yerdir. Mesire alanında, Kahta ilçesinin içme suyunun karşılandığı kaynak suyu oldukça tatlı ve soğuktur.

Ayrıca alanda bulunan iki adet tarihi Selçuklu köprüsü ve Kocahisar köyündeki Kahta Yeni Kale, buraya ayrı bir çekicilik kazandırır. Bu bölge, özellikle hafta sonunda yerli halk tarafından yoğun ziyaret edilir.

KAHTA KÜÇÜK SÜLÜKLÜ GÖL

İlçe merkezine 18 km uzaklıkta, Kozağaç köyünde bulunmaktadır.

Göl, kaynak olarak kar ve yağmur sularının yanı sıra suyunu buraya boşaltan küçük bir dereden beslenir. Daha çok yöre halkı tarafından kullanılmaktadır. Yöre halkının yanı sıra çevre il ve ilçelerden de göle gelerek sülük tedavisi yapan ziyaretçiler bulunur.

Gelen ziyaretçiler gölün kenarında tedavi yapabildiği gibi, gölden sülük toplayarak evde tedavi olabilmektedir. Ancak bu şekilde gölden sülük toplamak, göldeki sülük sayısını azalttığı için gölün geleceği açısından tehlike arz etmektedir. Yaz mevsiminde gölün suyu çok azaldığı için ilkbahar aylarında ziyaret edilmesi önerilir.

Adıyaman Kahta Eski Kahta Selçuklu Köprüleri
Adıyaman Kahta Eski Kahta Selçuklu Köprüleri

 

ESKİ KAHTA SELÇUKLU KÖPRÜLERİ

Kocahisar köyünün sınırları içerisinde ve Kahta Yeni Kale’nin güney tarafındadır.

Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılan bütün tarihi köprülerde çoğunlukla kalker taşı kullanılmıştır. Bu özellik, Selçuklu köprülerinde de görülür. Kahta çayı üzerinde bulunan ve halk arasında “Selçuklu köprüleri” olarak isimlendirilen köprüler iki gözlüdür.

Çayın memba ve mansap yönünde bulunan her iki köprünün de ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmez. Selçuklu Yukarı Köprüye “Değirmenbaşı Köprüsü”, Selçuklu Aşağı Köprüye Şeytan köprüsü de denilir. Muhtemelen eski Kahta-Malatya kervan yolu üzerinde 13’ncü yüzyıldan kalma bir Anadolu Selçuklu eseridir. Günümüzde köprüler üzerine yapılmış olan asfalt ve aşağı köprüdeki korkuluklar, tarihi köprülerde olumsuzluk yaratır.

Adıyaman Kahta Kahta (Kocahisar) Yeni Kale

 

KAHTA (KOCAHİSAR) YENİ KALE

Kocahisar köyü içindedir. İl merkezine 60 km ve ilçe merkezine 26 km uzaklıktadır.

Kale 350 metre yüksekliğinde kayaların üzerine inşa edilmiştir. Arkeolojik araştırmalar sonucunda kalede Kommagene krallık sarayının bulunduğu tespit edilmiştir. Kale bugünkü görünümünü Memlükler zamanında inşa edilen ilavelerden almıştır.

Tek giriş kapısı olan kale, dev surlarla çevrilidir. Kale içerisindeki konutlar, çarşı, pazaryeri, cami, su sarnıçları, zindan ve hapishane bulunmaktadır. Evet, ilk yapılış tarihi Hititlere kadar giden kalenin bugünkü şekli Memlükler döneminden kalma olup Osmanlı döneminde de kullanılmıştır.

Kalenin Urartu, Part, Kommagene, Roma, Sasani ve Arapların eline geçtiği bilinmektedir.  Kalenin kapı girişi üzerinde, mescit’de, doğu burcunda ve sarayın giriş kapısında olmak üzere çok sayıda kitabe mevcuttur. Kale giriş kapısı üzerinde bulunan yazıtta, Memlük Sultanı Kalaun’un, mescitte bulunan yazıtta Melik Eşref Selahattin Halil, sarayın giriş kapısındaki kitabede ise Melik Nasır’ın adları geçer.

Kale içinde mescit, hapishane ve zindan, posta güvercinlerinin yetiştirildiği kule, sarnıçlar, hamam ve Kahta çayına inen gizli bir su yolu bulunmaktadır. Kale’den Nymphois’e inan su yolu, bir tünelle Arsemeia’ya bağlanmıştır. 80 metreyi bulan bu yolla halen suya ulaşmak mümkündür. Kale en son 1970’lerde Dörner tarafından kısmen onarılmıştır.

CENDERE KANYONU

Kahta çayının bir kolu olan Cendere çayı üzerinde oluşan kanyon, doğal çekiciliğiyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekebilecek güzelliktedir. Kuzey de Sincik ilçesine bağlı Çarhane köyünden başlayan kanyon vadi, Cendere köprüsüne kadar yaklaşık 2 km uzunluğa sahiptir.

Kanyona gelen ziyaretçiler: piknik yapma, balık tutma ve yüzme aktiviteleriyle birlikte kanyon üzerinde bulunan ve tarihi çekiciliğe sahip olan Cendere köprüsünü görme imkanına sahiptir. Ancak mevcut altyapı sorunları, tanıtım eksikliği ve konaklama sorunları nedeniyle, turistik etkinlikler istenen düzeyde değildir.

Adıyaman Kahta Cendere (Septimius Severus) Köprüsü

 

CENDERE (SEPTİMİUS SEVERUS) KÖPRÜSÜ

Kahta ve Sincik ilçeleri arasında, Kesertaş köyü sınırları içinde, Cendere çayı (antik Cabinas) üzerinde kurulmuştur. Kahta ilçesinden Nemrut dağına doğru giderken, Karakuş Tümülüsünü geçtikten sonra yaklaşık 10 kilometre sonra Sincik-Kocahisar yol ayrımında bulunmaktadır. İl merkezine 55 km ve Kahta ilçe merkezine 20 km uzaklıktadır.

Roma köprüsü veya Septimus Severus köprüsü olarak da bilinir.

Köprü, muhteşem bir kanyondan akan Kahta çayının bir kolu olan Cendere çayının en çok daraldığı yerde, iki ana kaya üzerinde kurulmuştur.

Adıyaman Kahta Cendere (Septimius Severus) Köprüsü

 

Günümüzde halen kullanılan köprü, Cendere (Cabinas) çayı üzerinde, Roma imparatoru Semtimius Severus (MS 193-211) zamanında, Samsat’ta (Somasata) karargah kuran 16’ncı Lejyon tarafından yaptırılmıştır. Köprü anıtsal Roma mimarisinin güzel bir örneğidir.

Tek kemerli, bir savaklı, 120 metre uzunluğunda 7 metre genişliğinde, 30 metre yükseklikte, her biri 10 ton ağırlığında olan 92 iri kesme taş bloğun üst üste bindirilmesiyle oluşturulan köprü, aynı zamanda Romalıların yaptırdığı en geniş ikinci köprü olma özelliğini taşıyor. Bir diğer önemli özelliği ise, harç kullanmadan yapılmış olmasıdır.

Köprü, depreme karşı korunacak şekilde, sütunlara ve köprüye esneklik payı verilerek inşa edilmiştir.

Köprü ile ilgili bir efsane var. Roma imparatoru Septimus Severus (MS 193-211) tarafından milattan sonra ikinci yüzyılda kendisi, eşi Julia Domna ve çocukları Caracalla ve Geta adına yaptırılan Cendere köprüsü, köprüdeki kitabeye göre her bireyi temsilen dört dor tipi ve üzerinde heykeller olan sütunla 11 yılda inşa edilmiştir. İmparator ve eşi için yapılan iki sütun Kahta tarafına, iki oğlu için yapılan iki sütun Sincik tarafına yerleştirilmiştir.

İmparator Severus’un vefatından sonra taht kavgasına tutuşan oğullarından Caracalla, 5 yaşındaki kardeşi Geta’yı öldürür. Bunun üzerine Caracallac (MS 211-217) , Roma’da kardeşinin adını taşıyan tüm anıtları yıktırır ve madeni paralardan sildirir. Bu yıkımdan Cendere köprüsü de nasibini alır.

Böylece, Gata adına köprünün kuzey girişinin batısına dikilmiş olan dördüncü sütun yıkılır. Tarihi köprü o günden beri üç sütunlu haliyle mevcudiyetini koruyor.

Bu köprü 2004 yılına kadar araç geçişine açık ve kullanılır durumda iken, 2005 yılında yeni yapılan köprünün hizmete girmesiyle araç trafiğine kapatılmıştır.

Köprü 1997-1998 yılları arasında restore edilmiştir.

Adıyaman Kahta Şeytan Köprüsü

ŞEYTAN KÖPRÜSÜ

Burası, “Nymhhois Arsemia” olarak da isimlendiriliyor. Eski kale ve Yeni kale arasında, nyphosis yani günümüzdeki adıyla Kahta çayı üzerindedir.

Adıyaman Kahta Karakuş Tümülüsü

KARAKUŞ TÜMÜLÜSÜ 

Nemrut dağı tur güzergahında, Nemrut dağı Milli Park giriş noktasındadır.

Burada: Kommagenelerin kraliçesine ait bir anıt mezar ve sütun üzerinde kartal heykeli bulunmaktadır. Bu nedenle: yöreye: Karakuş ismi verilmiştir. Burası: Kommagene krallığı  döneminde, kutsal bir alan olarak değerlendirilmiştir. Kral II. Mithradates, annesi İsias için, bu anıt mezarı inşa ettirmiştir.

İsias: dünyanın en güzel kadını olarak betimlenir. Daha sonraki dönemde: Pers prensleriyle evlendirilen ve Pers-Roma savaşı sırasında öldürülen kız kardeşlerinin cenazelerini de, buraya, annesinin anıt mezarına gömdürmüştür. Burada: yani Karakuş anıt mezarında, 4 Kommagene kraliçesinin mezarı bulunmaktadır. Mezar bölgesinin çevresi: MÖ.36-38 yılları arasında: surlarla çevrilmiştir. Ancak, Romalılar tarafından bölge işgal edildiğinde, bu mezar alanı da tahrip edilmiştir.

Adıyaman Kahta Karakuş Tümülüsü

Evet, anıt mezarın çevresinde bulunan 5 sütundan, dört tanesi günümüzde durmakta olup, bir tanesi yıkılmıştır. Bu sütunlardan: güneye bakan üzerinde, bir kartal figürü bulunuyor. Kartal: göksel gücü temsil etmektedir. Doğuya bakan sütun üzerinde: aslan ve boğa figürü var ve yerdeki gücü temsil ediyorlar.

Adıyaman Kahta Arsemia (Nymphaios Arsameia)

ARSEMİA (NYMPHAİOS ARSAMEİA)

Kommagene krallığının yazlık yönetim merkezi olan Arsemia, Kahta ilçesine bağlı Kocahisar ile Damlacık arasında, Kahta çayının (Nymphaios) doğusundadır. Adıyaman il merkezine 60 km ve Kahta ilçe merkezine 25 km uzaklıktadır.

Arsemia, 1951 yılında Alman arkeolog Friedrich Karl Dörner tarafından tesadüfen keşfedildi. Dörner ve ekibi, 1953-1956 yılları arasında, Amerikalı arkeolog Theresa Goel ile birlikte, Arsemia’nın bilinen kabartmalarını ve tünellerini keşfetti.

Arsemia, MÖ 3’ncü yüzyılda Kommagenelerin atası Arsemez (MÖ 255-225) tarafından, Kahta (Nymphaios) çayının doğusunda, Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuş, Krallığın yazlık başkenti ve kutsal alanı (Hierothesion) dır.

Yazıt

Güneydeki tören yolunun orta kısmında, kayaya oyulmuş Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe dini ve sosyal içerikli yazıtı vardır. Yazıtta Kommagene kralı I. Antiochos’un (MÖ 62-32) babası Mithradates Kallinikos’a (güzel yenen) ait bir kült yeri “hierothesion” yaptırdığı, burayı müşterek bir kültün icrası için büyüttüğü ve güzelleştirdiği anlatılmıştır. 

Kutsal mezar yerinin; Kahta çayının (Nymphaios) kıyısındaki Arsemia’nın kenar semtinde bulunduğu belirtilmektedir. Böylece o zamana kadar bilinmeyen ve edebi metinlerde de adı geçmeyen bir kraliyet merkezinden ilk kez söz edilmektedir. 

Yazıttan anlaşıldığı üzere, Mithradates hayatta iken mezarının bulunduğu bu kutsal alanı düzenlemiş, oğlu I. Antiochos bu yeri daha da güzelleştirmiştir. Antiochos ve babasının yüceltilmesi için rahipler görevlendirilmiştir. Baba ve oğulun doğum günleri, her ay kurbanlar ve şenliklerle tüm yurttaşlarca kutlanacak, şenliklerin giderleri de rahiplerin yönettikleri krallık mülkünden karşılanacaktı.

Dehliz-Mağara

Yazıtın bulunduğu yerin alt kısmında: 2 tane tünel-dehliz var. Biri içeceklerin ve gıdaların depolandığı dehlizdir. Diğeri ise dinsel işlevi olan, basamaklı kaya dehlizidir. 

Mağara: yazıtın bulunduğu yerden başlayan ve kendi döneminde bir tür soğuk hava deposu görevi gören 158 metre uzunluğundaki dehlizin yiyeceklerin stoklandığı alan olarak kullanıldığı ve bu sayede içecek ve gıdalar uzun süre bozulmadan muhafaza edildiği düşünülmektedir. 

Dehliz: Yazıtın batısındadır. Kaya içine oyularak yapılmış, 10 metre uzunluğunda ve 150 basamakla aşağı inilen bir dehliz ve sonunda 6 metre derinlikte küçük bir oda bulunmaktadır. Bu dehliz ve odanın dini amaçlarla kullanıldığı bir kült yeri olduğu düşünülmektedir.  Kommagene din adamları burada ibadet etmiştir.

Kabartma heykeller-Stel

Yazıtın üst kısmındaki kayalık alanda 2 tane kaya üzerine işlenmiş kabartma yani stel var.

Bunlardan bir tanesinde: Işık tanrısı Apollon-Mitras kabartmasıdır. Kabartma üzerinde işlenen figürün başında Pers krallığı Başlığı olan “Tiara” bulunmaktadır. Tiaranın tam arkasında, ışınların saçıldığı bir güneş kursu yer almakta ve burada bir Pers Tanrısının betimlendiğini göstermektedir.

Uzun bir kaftan giydirilmiş olan betimin sol elinde, Perslerin adak ve törenler sırasında kullandıkları demet olan “baresman” bulunmaktadır. Kabartmanın arka kısmında yazıt yer alır. Kabartmanın sol yanının bulunmaması, bu kısmın durumu konusunda bilgi edinilmesini engelliyor.

Adıyaman Kahta Arsemia (Nymphaios Arsameia)

Diğerinde ise: Kral Antiochos ile Herakles (Apollon Mithras) tokalaşma (dexiosis) sahnesinin yer aldığı bir kabartma stel bulunur. Tanrı ve kralların selamlaştığı (Dexiosis) kabartma, sert kristalli kireçtaşından yapılmış oyup 1.80 metre genişliğe ve 3.34 metre gibi anıtsal bir yüksekliğe sahiptir.

Kalınlığı 0.82 metredir. Üzerindeki yüksek kabartma halinde iki erkek betimi yer almakta ve sağ elleriyle tokalaşır durumdadırlar. Sağda yer alan çıplak durumda olan betimin alın kısmında üzüm yapraklarından oluşan bir diadem, sol elinde bir topuz, arka tarafında bir aslan postu bulunmaktadır.

Kendisini simgeleyen topuz ve aslan postu yanında güçlü ve kaslı vücut yapısı bu çıplak betimin “Herakles” olduğunu göstermektedir. Sahnenin sol tarafında, başında Tiara (Pers kral Başlığı), Diadem (Taç) ve özellikle sol elinde tuttuğu Zepter ile kral-soylu olduğu anlaşılan betim yer almaktadır.

Üzerinde birçok parçadan oluşan zengin bezeli giysi, altı kollu yıldızlarla süslenmiş zırhı ve kabzası görülen bıçak yer almaktadır. Bu stel, yüzüstü düşmüş bulunmuş ve bu yüzden iyi korunarak günümüze gelmiştir.

Saray kalıntıları

Tepe üzerindeki platformda, Mithridates Callinichus’un mezar tapınağı ve sarayı yer almaktadır. Saray kalıntılarında yapılan kazılarda çok sayıda heykel parçası, bir kraliçe ve Antiochus’un başı bulunmuştur.

Evet, bu antik alanda, yoğun kazı çalışması olmamıştır. Son kazı çalışması 1973 yılında tamamlanmıştır.

AKINCILAR KAYA YERLEŞMESİ

Akıncılar beldesindedir. Belde yerleşiminin batısında yükselen bir kayalık içine yapılmıştır. Ana kaya oyularak oda biçiminde yapılmıştır. Yerleşim zemininde nişler bulunur. Odalar, kayaların uzantısı biçiminde yan yana gelecek şekilde oluşturulmuştur.

Adıyaman şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Düzce

Düzce

 

Yaşamımın en güzel 5 yılı, bu bölgede, daha doğrusu Bolu’da geçti. Ancak, bu sırada Düzce bir il değildi ve Bolu ile Düzce arasında sürekli gidip-gelir ve bu şirin yöremizi tanıma fırsatımız olurdu. Düzce denilince, bugün büyük ve modern bir yer hatırlıyorum.

Ama, özellikle: ülkemizde, İstanbul çıkışlı belli başlı yolların buradan geçiyor olması, gerek eski dönemlerde ve gerekse otoban yapıldıktan sonraki dönemlerde, buraların hızla kalkınmasını, ülkemiz insanlarının birçoğu tarafından bilinip tanınmasını sağladı.

Belli bir yaş ta olanların hepsi, Düzce yöresini bilir ve hatta “tütün kolonyasını” tanır. Günümüzde, her ne kadar Bolu dağı tüneli açılmış olması ve Bolu dağı üzerindeki trafik yoğunluğunun azalması ortaya çıkmışsa da, Bolu dağı üzerindeki bir çok et lokantası ve mola yeri kapanmış, bu yoğunluk, Düzce’yi geçtikten sonra Kaynaşlı yöresinde yoğunlaşmıştır.

Düzce

ULAŞIM

Düzce: Ankara-İstanbul arasındaki TEM otoyolu üzerindedir. Ayrıca: D-100 karayolu da, il merkezinden geçmektedir.

Düzce-Karadeniz arasındaki uzaklık: 30 km. Düzce-Ankara arasındaki uzaklık: 241 km. Düzce-İstanbul arasındaki uzaklık: 205 km. Düzce-İzmir arasındaki uzaklık: 550 km. Düzce-Bolu arasındaki uzaklık: 45 km. Düzce-İzmit arasındaki uzaklık: 117 km. Düzce-Adapazarı arasındaki uzaklık: 69 km.

Düzce

TARİHİ

Bölgedeki ilk yerleşimcilerin, MÖ.1400-800 yılları arasında, Hititler olduğu bilinmektedir. Daha sonraki dönemde, önce Bitinyalılar ve daha sonra Romalılar görülür. Özellikle, Romalılar döneminde, bölge gelişir. Bizanslılar ile birlikte, yörenin gelişimi hızlanır.

Hatta: burası yani Düzce yerleşim yeri, o dönemlerde büyük bir bataklık iken, Romalılar tarafından kurutulmuş ve yerleşime açılmıştır. Bu yüzden: en küçük bir depremde, büyük hasarlar ortaya çıkmaktadır. Adı gibi, dümdüz bir yer.

1323 yılına gelindiğinde, Orhan Gazi’nin komutanlarından Konuralp Bey, yöreyi ele geçirir. O dönemdeki yerleşim yerinin ismi: Gümüşabad.

Daha sonra ise: Üskübü olarak anılır. 1871 yılına gelindiğinde ise, ilçe merkezi, günümüzde Düzce’nin bulunduğu yere taşınır. D-100 karayolu ve TEM otoyolunun buradan geçmesi, yörenin hızla gelişmesini sağlar.

Ancak: 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri, yörenin tarihinde acı bir doğa olayı olarak yazılır. 9 Aralık 1999 tarihinde ise, il statüsüne kavuşur.

Düzce denilince, tarihi süreç içinde: burada yaşaman ve hatta yakın zamanlarda yaşanan depremler, öne çıkmaktadır. 12 Kasım 1999 tarihinde yörede meydana gelen ve merkez üssü Düzce olan depremde: büyük can ve mal kayıpları olmuştur.

Düzce

GENEL

Düzce: aktif deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Yani, 1’nci derece deprem kuşağındadır.

İl topraklarının: % 41’lik bölümü ormanlık alandır. Yörede: Karadeniz iklimi görülür ve buna bağlı olarak, kış aylarında yoğun kar yağışı görülür.

Yörenin ekonomik etkinlikleri hareketlidir. Özellikle: Akçakoca limanı, bölgenin denizle olan bağlantısını sağlar. Ama, yörenin ekonomik etkinliklerinin başında: orman ürünleri sektörü başı çeker.

Ayrıca: yivsiz av tüfeği ve tabanca üretimi de yapılmaktadır. Bunun dışında da, birçok sanayi tesisi bulunmaktadır. Tarım denilirse, yörenin toprakları tarıma elverişli değildir. Toprakların büyük bölümü, fındık bahçesi olarak kullanılmakta ve bunun sonucunda, büyük fındık üretimi yapılmaktadır.

Son olarak, Düzce yöresindeki insan profili, tam bir mozaiktir. Yani: Düzce yöresinde: Çerkez, Abhaz, Laz, Muhacir, Arnavut, Gürcü, Tatar, Boşnak ve Bulgar kökenliler yaşamaktadırlar. Farklı etnik kökenlere ve geleneklere bağlı bu insanlar, bir arada huzur ve bütünlük içinde yaşamaktadırlar.

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ

Düzce Üniversitesi, 2006 yılında kurulmuştur. Kuruluş aşamasında, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi bünyesinden ayrılan bazı birimler, Düzce Üniversitesine bağlanmıştır.

Üniversite bünyesindeki fakülteler: Orman, Teknik Eğitim Tıp, Fen-Edebiyat, Mühendislik, İşletme, Teknoloji, Sanat Tasarım fakülteleridir. Yüksek okullar ise: Akçakoca Turizm İşletmeleri, Sağlık ve Yabancı diller yüksek okullarıdır.

Bunların dışında, üniversite bünyesinde şehir merkezinde bir Araştırma Hastanesi bulunmaktadır. Üniversite bünyesinde, günümüzde, 4200 öğrenci eğitim görmektedir. Akademik personel sayısı ise, 300’dür. Fakültelerin bir kısmı: şehir merkezine 8 km. uzaklıktaki Konuralp kampüsündedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Buraya yolunuz  düşerse, yerel lezzet olarak: Çerkez tavuğu, Arnavut böreği, katlama, sarı burma, Boşnak böreği tadabilirsiniz. Mısır ekmeği de tatmayı unutmayın.

Ayrıca, Düzce köftesini de mutlaka denemelisiniz. Şehir merkezinde, çok güzel “Arnavut köftecisi” var, burada Arnavut köftesi yanında, piyaz da yemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Düzce yöresinden gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için satın alabileceğiniz hediyelik eşyalar: fındık ve fındık ürünleri ve tütün kolonyası olabilir.

Bunun dışında: özellikle Kaynaşlı yöresinde, yol kenarlarında çok miktarda alışveriş mekanları bulunuyor. Buralardan: çanak-çömlek satın almak ta mümkündür.

GEZİLECEK YERLER

Düzce Büyük Cami

BÜYÜK CAMİ

İl merkezinde bulunan Büyük Cami: 1912 yılında dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. 1.10 metre kalınlığındaki dış duvarları moloz ve taş köşeleri kesme taştan yapılmıştır. Alt katlarında: doğu-batı cephesindeki 1.40 metre genişliğinde ve 3.42 metre yüksekliğinde, 5 adet pencerenin, üstü yuvarlak kemerli olarak, kesme taştan pervazlarla çevrilmiştir.

Doğu-batı yönünde, camiye girişi sağlayan, birer tane yuvarlak kemerli taş pervazlı tali kapı yerleştirilmiştir. Ana giriş kuzey cephesindedir. Kapının her iki üst köşesine, birer rozet işlenmiştir. Kapının üst kemerine “1910” yazılıdır. Caminin çatısı, ahşap olup piramit şeklindedir. Üzeri İspanyol kiremitle kaplıdır.

Caminin kuzey-batı köşesinde tek şerefeli bir minare vardır. Cami iç yapısında, 4 ayak üzerine, orta da büyük bir kubbe, dört tarafında dikdörtgen tonozlu kubbelerle desteklenmiştir. 1999 yılındaki depremde yıkılan cami yerine, dört kubbeli, iki minareli olarak yapılan yeni cami ibadete açılmıştır.

Yeniden yapılan cami, özgün yapısını büyük ölçüde yitirmiştir. Dikdörtgen planlı mimari tarzına sahip olan cami 2470 metre karedir.

Düzce Derdin Termal Tesisleri

DERDİN TERMAL TESİSLERİ

Şehir merkezinin 15 km. güneyindedir.

Kaplıcanın bulunduğu yerden, deniz seviyesinden 400 metre yüksekliktedir ve çevresi ormanlık alan ile çevrilidir.

Kaplıca sularının şifalı olduğu söylenen hastalıklar: mide, bağırsak ve safra kesesi rahatsızlıkları, karaciğer, böbrek ve şeker hastalıkları, deri hastalıklarıdır. Bölgede, konaklamak için küçük bir otel de bulunuyor.

Düzce Samandere Şelalesi

 

SAMANDERE ŞELALESİ

İl merkezine, 26 km. uzaklıkta: güneydoğuda, Samandere köyündedir. TEM otoyoluna 20 km mesafededir. Beyköy beldesine 15 km. İl merkezine 24 km. D-100 karayoluna 26 km uzaklıktadır.

Şelalenin kapladığı alan 10 hektardır. Bu alandaki akarsular, Uğursuyu ile birleşerek Efteni gölüne ulaşmakta, buradan da Büyük Melen suyu ile birleşerek Akçakoca sınırları içerisinden Karadeniz’e dökülmektedir.

Yaklaşık 500 metrelik dere boyunda: anıt ağaçlar tarafından çevrilen bölgede, ardı ardına 3 tane şelale var ve son şelale, döküldüğü yerde: cadı kazanı adı verilen derin bir bölüm oluşturuyor.

Samandere şelalesinde ağaçların arasından şiddetle akan sular, beyaz köpükler halinde dökülerek cadı kazanı içinde, derin kayalıkların arasında adeta kaynamaktadır.

Şelalenin arkasındaki kayanın içinde, doğal olarak oluşan mağara ile bir ara kaybolan sular, biraz ileride tekrar ortaya çıkarak akışını sürdürmektedir.

Özellikle bu “cadı kazanı” denen yer görülmeye değerdir. Şelale, tamamen doğal oluşu ve yapısı itibarıyla, Orman Bakanlığı tarafından Milli Parklar Kanunu gereğince: Türkiye’de tescil edilen ilk “Tabiat Anıtı” olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

Zengin bitki örtüsünün, su sesi ile bütünleştiği şelalede: mesire ve piknik alanları, doğa yürüyüş parkurları, kamp alanları, orman içi dinlenme yerleriyle muhteşem bir doğa güzelliğine sahiptir.

Düzce Aydınpınar Şelalesi

Düzce Aydınpınar Şelalesi

 

AYDINPINAR ŞELALESİ

Aydınpınar köyü sınırları içerisindedir. İl merkezine, 10 km. uzaklıktadır. Burası: Güzeldere-Samandere şelaleleri arasında ve yol güzergahı üzerindedir. Arka arkaya dökülen 5 ayrı şelale kümesinden oluşmaktadır.

Burada: alabalık üretimi de yapılan, toplam 5 tane ardı ardına şelale bulunuyor. Bunların tümü: Aydınpınar şelalesi olarak isimlendirilmiştir. Aydınpınar şelaleleri, Düzce’nin önemli yürüyüş parkurlarından birine sahiptir.

Sağlıklı kişilerin yürüyebileceği orta zorluk ve orta zorluğu aşan parkurlar vardır. Gürgen, meşe, kestane gibi karışık yapraklı orman ağaçları arasında trekking, foto-safari, çadır kampı yapabilirsiniz. Bölgede bulunan 1’nci şelale, şelale-kaya tırmanışı için oldukça uygundur.

Özellikle Mayıs ayında, dağ çileği, Ağustos ve Eylül aylarında böğürtlenlerle renklenen vadi, tamamen Düzce’ye hakim bir konumdadır. Bölgede bulunan bungalov evlerde konaklayabilir, alabalık üretim tesislerinde yemek yemenin tadını çıkarabilirsiniz.

Düzce Sarıyayla Şelalesi

SARI YAYLA ŞELALESİ

Sarıyayla köyünde bulunan şelale, merkezden 10 km uzaklıktadır. Yeşillikler arasında güzel bir  doğa yürüyüşü ve şelale çevresinde düşen suyun eşliğinde piknik yapma olanağı sunmaktadır.

Düzce Kurugöl

KURUGÖL

İl merkezine bağlı Üç köprü köyüne 3.5 km. uzaklıktadır. Kurugöl köyünde bulunan şelale ve kanyon, ilçe il merkezine 14 km uzaklıktadır.

Düzce ve Kaynaşlı bölgesine hakim bir konumdadır. Orman Bakanlığı tarafından, göl çevresi: sülün yetiştirme sahası olarak belirlenmiştir.

Sülünlerin nesli tükenmektedir ve bu yüzden, göl çevresine salıverilen sülünler, kendi kendilerine, doğal ortamda yaşıyorlar, ama bir yandan avlanmaları tabii ki yasak. Kurugöl: günübirlik piknik yapılması için çok uygun.

Düzce Odayeri Yaylası

Düzce Odayeri Yaylası

 

ODAYERİ YAYLASI

İl merkezine bağlı Çınardüzü köyü sınırları içindeki Odayeri Yaylası, il merkezine 28 km mesafededir. Beyköy-Uğur köyü yolu üzerinde, orman yolu takip edilerek gidilen yayla 8.5 hektar ve 1200 metre yüksekliktedir. Bakir güzelliklere sahip olan Odayeri Yaylasında: asırlık ağaçlar arasında çadır kampı, trekking, foto-safari yapılabilir.

Olta balıkçılığına müsait dereler vardır. Ata binebilir, dağ bisikleti kullanabilirsiniz. Ayrıca yöre halkı tarafından, her yıl Ağustos ayında yayla şenlikleri düzenleniyor. Orman İşletme Müdürlüğüne ait binada, müstecir tarafından işletilen 2 adet ev pansiyonu mevcut olup 12 yatak kapasitelidir.

Düzce Sırık Yayla Göknar Tabiat Anıtı

SIRIK YAYLA GÖKNAR TABİAT ANITI

Merkez ilçe Çınardüzü köyü Odayeri bölgesi Sırıkyayla mevkiinde ormanlık alandadır. Göknar ağacı: 300 yaşlarındadır. Boyu 70 metre, çapı 1.36 metre ve çevre genişliği 6 metredir. 1000 metre karelik alan, 2002 yılında tescil edilmiştir.

Düzce Torkul Göleti ve Yaylası

Düzce Torkul Göleti ve Yaylası

 

TORKUL GÖLETİ VE YAYLASI

İl merkezi Uğurköyü sınırları içinde bulunan Torkul Göleti ve Yaylası, il merkezine 34 km mesafededir. Torkul göleti, 1251 metre yükseklikte bulunan Torkul yaylası içerisinde, volkanik çöküntüden oluşmuş 5000 metre karelik alana sahip tabii bir gölettir. Alanın tamamı ise 78801 metre karedir.

Gölet çevresinde bulunan kayın, köknar, gürgen, kestane, akçaağaç, karaçam gibi ağaçların panoramik görüntüsü eşliğinde piknik, olta balıkçılığı, foto safari, çadır kampı yapabilir, Torkul ve Odayeri Yaylaları arasındaki 6 km mesafede trekking turları gerçekleştirebilirsiniz.

Düzce Balıklı Yaylası

BALIKLI YAYLASI

Gölormanı köyü sınırları içinde, Elmacık dağları üzerinde bulunan yayla, Düzce il merkezine 36 km uzaklıktadır. 1400 metre yükseklikteki yayla 46 hektar alana sahip olup, çevresi çam, gürgen ve kayın ormanları ile çepeçevre sarılmış, kendinizi huzur içinde hissedebileceğiniz bir yerdir.

Düzce’nin en güzel yaylalarından biri olan Balıklı Yaylası, ortasından geçen su kaynağı ile de oldukça dikkat çekicidir. Balıklı Yaylası, çadır kampı, doğa yürüyüşü, foto safari gibi aktiviteler için oldukça uygundur.

Düzce Eftani Gölü ve Kaplıcası

EFTANİ GÖLÜ VE KAPLICASI

Düzce-Gölyaka kara yolu üzerinde, il merkezinin 18 km. batısında, Efteni gölü yanındadır.

Burada: üç havuz var. Ayrıca: konaklama evi ve pansiyonlar bulunuyor. Kaplıcadaki suyun, özellikle romatizmal hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir.