Artvin Ardanuç

Artvin Ardanuç

Artvin Ardanuç, maalesef internet ortamında Belediye ve Kaymakamlık sayfaları incelendiğinde, bu güzel belde ve turizm özellikleri hakkında bilgi yok, yine de ilçe merkezinde bu yörede yapılan ilk cami, İskender Paşa Külliyesi camisi, Ferhatlı kalesi ki Ferhat ile Şirin efsanesiyle ilgilendirilir, Gevhernik kalesi ve de özellikle Cehennem Deresi Kanyonu, sayın okurlar, inanın Doğu Anadolu veya Karadeniz yöresi gezilerinizde, bence Ardanuç için zaman ayırın, giden bu güzel beldeyi gezin, görün, son bir not, çağ kebabı yemeyi unutmayın.

ULAŞIM

İl merkezine uzaklığı 39 km. dir. Ardanuç Şavşat 75 km. Ardanuç Borçka 86 km. Ardanuç Yusufeli 126 km. Ardanuç Hopa 111 km. Ardanuç Ardahan 60 km. dir.

Artvin Ardanuç

 

TARİHİ

Bölgede sırasıyla egemen olanlar: Urartular, Sakalar, İskit Türkleri ve MS 75 yılından itibaren ise Oğuz kollarından Hazarlardır. 810 yılında ise Gürcü egemenliği görülür. Daha sonra Anadolu Selçukluları tarafından ele geçirilir. 1551 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa, burayı ele geçirir. 93 Osmanlı-Rus harbi sonunda, yapılan anlaşma ile ilçe Ruslara bırakılır.

Ancak I. Dünya savaşı sonunda, halk oylaması sonucu, yine Osmanlı İmparatorluğuna bağlanır. Mondros Mütarekesinden sonra, ilçe önce İngilizler ve sonra Gürcüler tarafından istila edilir. Gümrü Anlaşması ile, 7 Mart 1921 tarihinde Türkiye’ye katılır. 1945 yılında Artvin’e bağlı bir bucak iken, ilçe olmuştur. Bu dönemde ilçe merkezi Tütünlü köyü iken, Kasım 1948 tarihinde Adakale’ye, 1954 yılında ise hükümet binasının inşa edildiği Meydanlar semtine taşınmıştır.

Artvin Ardanuç

 

GENEL

Coğrafi bakımdan ilçenin kırık bir arazisi vardır. Denizden yükseklik 500 metredir. İlçe merkezi, Kürdevan, Yanlızçam ve Horasan dağları ile çevrilidir. İlçe merkezinden, Ardanuç deresi geçer. Arazinin % 32 ormanlıktır. İlçe arazisinin sadece % 11’lik bölümü, tarıma elverişlidir. Burada tipik karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak, hem de aşırı sıcak olur, kışları ise ilçe merkezi ılık, yüksek köyler ise soğuk ve karlıdır. Buranın isminin daha da kökenine inilirse “arda” nehir ve ırmak demektir.

Bazı yazarlara göre: Urartu dağlar tanrısı Arniden, Ardanuç kelimesinin türetildiğini ileri sürerler. Tarihçe kısmında belirttiğim gibi, MS 810 yıllarında, bir ara burada Gürcüler hakimiyet kurmuştur. Gürcü kaynaklarında, burası “Artunuci” adıyla geçer. Zaten bir dönem buralarda Gürcü ve Ermeniler yaşamış olsa da günümüzde Ahısta Türkleri yaşamaktadır. Ancak bazı yerleşim yerlerinin ismi hala Gürcücedir. Günümüzde burada yaşayanlar, bu isimleri değiştirmeden kullanmayı sürdürmektedir.

NE YENİR

İşte en kritik soru bu, buraya yolunuz düşerse mutlaka “çağ kebabı” yemelisiniz. Eti muhteşem lezzetlidir.

ARDANUÇ MESLEK YÜKSEK OKULU

Artvin Çoruh Üniversitesine bağlıdır. Artvin Meslek Yüksek Okulunun Ardanuç ilçesinde Terapi ve Rehabilitasyon bölümü vardır.

Artvin Ardanuç

 

GEZİLECEK YERLER

Artvin Ardanuç İskender Paşa Külliyesi

 

İSKENDER PAŞA KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde Adakale mevkiindedir.

Külliye: cami, medrese, arasta, çeşme ve üç türbeden oluşmaktadır. Caminin güneyi ve batısında bir hazire vardır.

Artvin Ardanuç İskender Paşa Külliyesi Cami

 

Cami

Cami, Artvin yöresinin ilk camisi olması nedeniyle önemlidir.

Caminin ilk yapılışı: 7’nci yüzyılda, Hz Osman döneminde, yöreye geçici olarak hakim olan Müslüman Araplar tarafından yapılmıştır. Ancak Akkoyonlulardan sonra kullanılmaz hale gelmiştir. 1551 yılında Ardanuç kalesini ele geçiren Osmanlılar döneminde Erzurum Beylerbeyi Çerkez İskender Paşa tarafından, 1553 yılında cami yeniden onarılarak ibadete açılmıştır.

Cami içinde, kapalı mekanda bulunan 1864 tarihli kitabeye göre, bina Süleyman Paşa önderliğinde Hasan Efendi tarafından, yine aynı tarihte esaslı bir onarımdan geçirilmiştir. Rus işgali sırasında caminin minaresi yıkılır ve bir süre depo olarak kullanılır ve işgal bitince tekrar cami olarak ibadete açılır. Cami, moloz taşla yapılmıştır. Kuzey bölümünde iki katlı, ahşap direk ve kirişlere sahip düz tavanlı, son cemaat yeri vardır.

Alt katı: 3 ve üst katı tek bölümlüdür.  Ahşap sütunla taşınan ve kirişlere oturan 6 metre çapında ahşap kubbe vardır. İç mekandaki zengin ahşap işçiliği ile birlikte yapıda özellikle kubbenin de bulunduğu tavanda, itinalı ve diğerlerinde daha güzel eski kalem işi süslemeler vardır. Kubbeyi taşıyan kirişlerin alt ve yan yüzlerinde ve köşelerinde, sarı renkli zemin üzerine boyanmış açık yeşil baklava dilimlerini görün, bunların iç kısımları da kalem işi süslemelerle bezenmiştir.

Medrese

Medrese, 1553 yılında İskender Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülen medrese, günümüzde yoktur. Büyük kısmı tamamen yıkılmış medresenin yerine, bugün bir ev inşa edilmiştir.

Arasta

Arasta, caminin 200 metre kadar uzağında, sokağın iki yanına dizilen dükkanlardan oluşur. Dükkanlar moloz taşla inşa edilmiş olup önleri açıktır. Çoğu yıkılmıştır, sadece 7 tanesi günümüze kadar gelmiştir.

Çeşme

Çeşme, caminin önündedir. Kitabesine göre: Yusuf Paşa’nın eşi Hatice Hanım tarafından yaptırılmıştır. (Hatice hanımın mezarı, camiye bitişik türbededir.)

Türbeler

Caminin batısında iki gurup halinde, üç türbe vardır. Bu türbede gömülü kişilerin Ahıska Çıldır Beylik ailesinden kişiler olduğu tahmin edilmektedir. Camiye bitişik Hatice Hanım Türbesi, bu türbenin köşesinde Ali Paşa türbesi ve caminin batı cephesine bitişik Süleyman Paşa türbesidir.

Hatice hanım türbesi, diğer iki türbeden daha büyüktür ve diğer iki türbeden daha önce yapılmıştır. Kare planlıdır, ahşap kanatlı kapı açıklığı üstten yuvarlak kemerli bir niş içine alınmıştır. Alınlığında tarih bulunmayan kitabe vardır.

Ali Paşa Türbesi; içinde mezar yoktur, yapının üstü kubbeyle örtülmüştür. Oldukça sade olan türbe, malzeme ve teknik açısından Hatice Hanım Türbesi ile aynıdır, sadece duvarları daha incedir. Kubbesi dıştan betonla sıvanarak koruma altına alınmıştır, ancak yine de onarıma muhtaçtır.

Süleyman Paşa Türbesi: kare planlıdır, kubbeyle örtülmüştür. Doğu cephesi, cami ile ortak duvara sahiptir. İçeride bulunan dört adet mezar vardır. Yapı süslemesizdir. Teknik ve malzeme açısından diğer iki türbeye benzerlik gösterir, ancak farklı duvar kalınlıklarına sahiptir.

Artvin Ardanuç (Gevhernik) Kalesi

 

ARDANUÇ (GEVHERNİK) KALESİ

İlçe merkezinde Adakale mevkiindedir. Gevhernik kelimesinin Farsça’da anlamı “cevher” demektir.

Kalenin ilk yapılışının MÖ dönemlere kadar gittiği düşünülmektedir. Yörenin en önemli kalelerindendir. Etrafı surlarla çevrili şehir yapısı olarak önem kazanır, dışkale-içkale yapılaşmasının tek örneğidir.  

Artvin Ardanuç (Gevhernik) Kalesi

Kaleye “Gevhernik” isminin verilmesinin sebebi: kalenin çevresinde gümüş madenleri vardır. Bu yüzden kale maden ve cevher anlamına gelen “Gevheri Nik” kalesi olarak bilinir.

Bagratlı krallığı Çıldır Atabekleri tarafından yönetim yeri olarak kullanılmıştır. Ortaçağ’da İberya, Ahhazya ve Misimya devletlerine karşı stratejik öneme sahipti. 10’ncu Yüzyıl ortalarında, Abhazya kralı II. Giorgi, kızkardeşini evlendirdirdiği Aşot’a, Ardanuç bölgesini verir. Ancak, Aşot, düşmanlarıyla işbirliği yapınca, verdiği toprakları geri ister, anlaşmazlık büyüyünce ancak Giorgi’nin ölümü üzerine Ardanuç ikiye bölünerek çözümlenir.

Artvin Ardanuç (Gevhernik) Kalesi

744 yılında, Begratlıların toprakları; Emevi Halifesi II Mervan döneminde fetih edilmişler, Ardanuç kalesinin kapıları ve burçları yıkılmıştır.

Kale, Osmanlı döneminde Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa tarafından, 22 günlük bir kuşatmadan sonra 13 Haziran 1551 tarihinde fetih edilmiştir.

1562 yılında ise, kale Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarımı yaptırılmıştır. Bu onarıma ait, kitabe bulunmaktadır.

Osmanlı-Rus 93 harbi (1877-1878) sonunda imzalanan Berlin anlaşmasına göre, kale, Ruslara savaş tazminatı olarak verilmiştir. 1920 yılında, İngiliz işgali altında bulunan kale, İngilizlerin çekilmesi sonucu Gürcüler tarafından işgal edilmiştir. Ancak Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir’in Ermenileri yenmesi ve Gümrü anlaşmasının ardından, Gürcü işgali altında bulunan Batum ve Ardahan ile birlikte burası da Gürcüler tarafından boşaltılır. 23 Şubat 1921 tarihinde işgal biter.

Bugün burada görebilecekleriniz: geçmiş dönemlere ait çeşitli kalıntılar, taş kemer dükkanlar, toprakaltı soğuk hava depoları, Kanuni Sultan Süleyman’a ait bir kitabedir.

Ama, tüm bu güzellikleri görmek, ziyaret etmek için herhangi bir tedbir, herhangi bir ilgi yok. Her yerde tabela var ama yol yok, oldukça bakımsız ve tehlikeli bir keçi yolundan ilerlemek gerekiyor ki, hata yapmamak lazım. Ayakkabılarınız uygun olmalı ve bu tür keçi yolunda yürüyebilecek kondisyonda olmanız gerekli. Kaleye çıkmaz zaten zahmetli, kalenin için de ilgi alaka yok.

Son bir not: Hıristiyan Ardanuç Gevher kalesinin beyi ile Klarcet köyündeki Müslüman bir çobanın kızı arasındaki büyük aşk ile ilgili bir efsaneden söz edilir. Fazla ayrıntıya girmeden birkaç kelimeyle anlatmak istiyorum. Beyin oğlu genç, Hıristiyan, aşık olduğu çobanın kızı ise Müslüman, elbette bu din uyuşmazlığı bu aşkı en had safhada etkiliyor. Müslüman çoban kızı, kaleye gelin giderken, ölür. Bunu gören Hıristiyan Bey oğlu, çok üzülür ve bir çoban kızının kendisini kralın oğluna layık görmemesine çok üzülür, çok “ar” eder, utanır ve kendisini kayalardan aşağıya atar. Olayı gözyaşlarıyla seyredenler ise, Bey oğlu için“Arından uçtu” derler ve “Arından uçtu” kelimesi zaman içinde değişime uğrar ve “Ardanuç” olur, kale ve çevresine bu isim verilir.

Artvin Ardanuç Ferhatlı Kalesi

 

FERHATLI KALESİ

İlçe merkezine 5 km uzaklıktaki Ferhatlı köyündedir. Ferhatlı köylüleri, Ferhat-Şirin efsanesini anlatırken köylerinin isminin de bu efsaneden geldiğini söylerler.

Yapının kitabesi yoktur. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor ama Ardanuç kalesiyle aynı tarihte, 5’nci yüzyılda Kral Vahtang Gorgasal tarafından onarılmıştır.

Artvin Ardanuç Ferhatlı Kalesi

Kale ile ilgili bazı gizli kalmış, çözülemeyen sırlar vardır. Çünkü kalenin içine girmek imkansızdır. Kale kapıları içeriden kapatılmıştır, üzerinde bulunduğu kaya bloğunun içi tamamen boş olup, kalenin hemen altından Çoruh nehri geçmektedir. Kalenin içindeki mağaralar Çoruh nehrine kadar inmekte ve su ihtiyacı karşılanmaktadır. Ancak günümüzde kalenin alt bölümü baraj suları altında kalmıştır.

Kale: Ardanuç kalesine çıkmadan, Ardanuç suyunun kenarında, vadi paralelinde yükselen ana kaya kütlesi üzerine yapılmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde burası hakkında “ Harbe kalesi” ismini kullanır. Günümüzde moloz taş kullanılarak yapılan sur duvarlarının bir küçük bir kısmı ayaktadır, geri kalan bölüm harabe halindedir. Günümüzde buraya girildiğinde, dere ve kale arasında bulunan ve dereden su çıkartmak için kullanılan yol görülür. Kalede: tabandan başlayarak, kalenin üst kısmına ulaşan, kaya içi, oyma kapalı bir yol geçidi var. Bunun; Ferhat-Şirin Efsanesiyle bağlantı kuruluyor.

PETRİKİSMAN

İlçe merkezine bağlı Kutlu köyünde, Bağlık mahallesindedir. Kale, ismini Hisarlı köyünün eski ismi olan “Petoban” dan almıştır. Urartu yapısı kale surları, harçsız olarak büyük kaya parçaları ile yapılmıştır.

Artvin Ardanuç Bulanık Köyü

 

BULANIK KÖYÜ

Köyün ismi Cumhuriyetten önce “Logetgev” dir. Türkler, 93 Osmanlı-Rus harbinden önce, burada Ermenilerle birlikte yaşarlardı. Ermeniler ticaretle uğraşırlar ve zanaatkardırlar. Savaş döneminde, Rus işgali nedeniyle köyü terk eden ve Anadolu içlerine göçen yerli halk, savaş sonrasında barış anlaşması yapılınca, 15-20 yıl sonra tekrar köylerine dönerler. Yörede yerli halk Ahıska Türkleridir. Gürcü ve Ermeni kültüründen etkilenerek birçok yer ismi Gürcüce, Ermenice, Rusça ve Lazcadır.

Artvin Ardanuç Rabat Kilisesi-Bulanık Manastırı

 

RABAT KİLİSESİ-BULANIK MANASTIRI

İlçe merkezine 17 km uzaklıkta bulunan Bulanık Köyünün 6 km uzaklıktaki Rabat mahallesindedir. Ardanuç-Ardahan karayolundan ilerleyin, Bulanık köyü içinden geçerek tırmanmaya başlayın. Yürüyerek de gitmek mümkün ama bence araba ile gidin, yolu stabilize, tek araçlık yol genişliğinde, biraz zahmetli, bilginiz ola. Yol kenarında herhangi bir yerleşim yeri yok, sadece kilisenin yakınlarında bir-iki ev var. Bu yüzden, yanınızda özellikle su bulundurun.

Ortaçağ döneminde bölgede egemenlik kuran, Bagratlı krallığınca 10 veya 11’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. 16’ncı yüzyıl sonunda ise terk edilmiştir. Çünkü Ortaçağ mimari özellikleri vardır. Yapının her iki cephesinde, kabartma bitki motifi bezeli kesme taşlar vardır. Yapı mimari açıdan güzeldir, akustiği mükemmeldir. Taşların dizim şeklinden, pencerelere, kubbelerin şekline kadar çok detaylı yapılmıştır. Ancak bakımsız, bir yandan da define avcıları hasar vermişler. Manastır yapısının içindeki gizli geçitler, Bulanık deresine uzanır. Fakat bu geçitlerin birçoğu zarar görmüş olup günümüzde harap haldedir.

Manastırdan günümüze sadece kilise bölümü kalmıştır. Ama özellikle yabancı turistler tarafından yoğun ziyaret edilir. Özellikle Gürcüler, burada hala mum yapık ayin yapıyorlar. Ancak yazının başında da belirttiğim gibi, herhangi bir güvenlik önlemi yok, kilisenin çevresinde dolaşırken oldukça dikkatli olmanız lazım, çünkü uçuruma düşme ve de kiliseden taş düşme durumu olabilir.

Artvin Ardanuç Çuruspil Yaylası

 

ÇURUSPİL YAYLASI

İlçe merkezine 15 km uzaklıkta, Konaklı köyündedir. Yol, yaklaşık 1 saat sürüyor. Yaylanın bulunduğu ovanın dört tarafı ormanlarla çevrilidir. İlçe merkezinden buraya ulaşım kolaydır, temiz havası, serin suları ile yöre insanının vazgeçilmek piknik alanıdır. Çam ormanlarının bir çanak gibi orta yerinde, otlar ve rengarenk çiçeklerle bezeli geniş çayırlıktır.

Artvin Ardanuç Çuruspil Efkari Aşıklar Şenliği ve Karakucak Güreş Festivali

 

Çuruspil Efkari Aşıklar Şenliği ve Karakucak Güreş Festivali

Her yıl Çuruspil yaylasında, 23-24 Temmuz tarihlerinde düzenlenir. Festivalin amacı: Ardanuç halkının kaynaşmasını sağlamak, Ardanuç ilçesinin tanıtımını yapmaktır. Bu festivalde, bu çayırlık alana çadırlar kuruluyor. Tahta platform kuruluyor, davullar çalıyor, yağlı güreşler yapılıyor, akşam ise aşıklar sazlarıyla şölene devam ediyorlar.

Artvin Ardanuç Cehennem Deresi Kanyonu

 

CEHENNEM DERESİ KANYONU

İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır. Artvin-Ardanuç karayolunun 25’nci kilometresindedir.

500 metre uzunluğunda ve 70 metre genişliğindedir. Kanyonun derinliği ise 180 metredir. Kanyonun ortasından büyük bir dere akıyor, derenin hemen yanından asfalt yol gidiyor. Ülkemizin sayılı kanyonlarından olan Cehennem deresi kanyonu, ilginç doğal yapısı ile ilgi çeker. Doğal ve labirent gibi bir ortamda, sürekli yokuş çıkılıyor. Daralan yani tek kişinin bile zor sığacağı yollardan geçeceksiniz. Taşlı patika yollardan ilerleyeceksiniz. Yükseklik giderek artıyor ve manzara da değişiyor. Dünyanın 2’nci en derin kanyonu deniliyor. (Amerika-Arizona kanyonundan sonra) Yani, kanyon çok büyük ve yüksek, sadece ufak bir kısmında yürüyüş yapılıyor, diğer kısımları için profesyonel olmak gerekiyor.

Artvin Ardanuç Cehennem Deresi Kanyonu

Son bir not: herhangi bir güvenlik önlemi alınmadığından, kanyonun duvarlarında bir sürü saçma sapan yazılar var, yollar ve kanyon bölgesi kirli, bilgilendirici veya yol gösterici tabela yok, yakınlarında bir tesis yok, umarım birileri tedbir alır. Son bir not: duyduğuma göre, buraya cam köprü yapılacakmış. Hatta, bu cam köprünün Japonya’dan sonra dünyanın ikinci en uzun cam köprüsü olacağı söyleniyor. Köprünün uzunluğu 83 metre ve genişliği 2.5 metre olacakmış. Umarım bu güzellikleri bir gün hep birlikte görürüz.

Artvin Ardanuç Balkayası

 

BALKAYASI

Bulanık, Zekeriye ve Güllice köyleri yolu üstünde, ilçe merkezine 14 km uzaklıktadır. Burası 1 km uzunluğunda ve 300 metre yüksekliğinde bir kayalıktır. Burası ile ilgili anlatılan bir efsane var. Buraya yakın Karsevan Kalesinde “Kar” isimli bir delikanlı yaşarmış. Kalenin karşısında Bulanık köyü sınırları içinde kalan Balkayasında da “Şirin” adlı bir kız otururmuş. Kale ile kaya arasında, Bulanık deresi geçmektedir. Söylentiye göre o zaman burası denizmiş. Karşıdan karşıya geçmek olanaksızmış. Kız karşıda cecim dokur, delikanlı kalede saz çalarmış.

Artvin Ardanuç Balkayası

Kızla delikanlı birbirlerinin karşıdan görerek aşık olurlar. Ancak bir türlü kavuşamazlar. Bir söylentiye göre de kızın babası kızı Kar’a vermemiş, onun için kavuşamamışlardır. Yine başka bir söylentiye göre, Balkayasında, Demir kapı civarına çıkan bir tünel varmış. Şirin ile Kar, tünelin çıkışında buluşarak kaçmaya karar verirler. Ancak Şirin çıkışa geldiğinde, tünelin çıkışında demirden bir kapı olduğunu görür ve kapıyı açamaz. Bölgenin isminin de bu yüzden “Demir Kapı” olduğu söylenir.

Artvin Ardanuç Aydınköy-Danzot

 

AYDINKÖY-DANZOT

İlçenin en büyük köyüdür. İl merkezine 53 km ve ilçe merkezine 18 km uzaklıktadır. Köyün eski ismi “Danzot” köyüdür. Köydeki mahallelerin rakımları, 700 metre ile 1600 metre arasında değişik, 1900 metre yükseklikte yaylaları vardır. Geniş arazi yapısı, dağınık mahalleleri ve mezraları, iki ayrı yaylası ve çevre köyleriyle oldukça büyük bir yerleşim yeridir. Yüzyıllardır değişik kültürlere ev sahipliği yapan Aydınköy’de: tarihi bir kale, mezarlar, kilise, cami, taş yapı dükkanlar, çeşme ve tarihi ahşap evler görülmeye değerdir.

Şavşat tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Amasya Suluova

Amasya Suluova

 

ULAŞIM

Amasya Suluova: İl merkezi Amasya’ya 25 km uzaklıktadır. Suluova: Samsun arası 100 km, Ankara arası 335 km, Göynücek arası 60 km, Gümüşhacıköy arası 47 km, Merzifon arası 18 km ve Hamamözü arası 65 km. dir.

Amasya Suluova

 

GENEL

Suluova ilçesi, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesi, Samsun’dan başlayıp Suluova’da biten bir geçitler dizisiyle Batı’ya ulaşır. Aynı zamanda, İran’a kadar devam eden eski kervan yolu ve şimdiki E-80 uluslararası transit karayolu buradan geçer. İlçenin rakımı 510 metredir. İlçenin üç tarafı yüksek olmayan dağlarla çevrilidir. En yüksek dağı Akdağ’dır ve 2044 metre yüksekliktedir. İlçenin tek akarsuyu Tersakan ırmağıdır. Kaynağı Ladik gölüdür.

Teksakan ırmağından Yedikır göletine kanallarla su taşınır. İlçede İç Anadolu karasal iklimi ve Karadeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi hakimdir. Kar yağışı ender görülür. Yıllık sıcaklık ortalaması 12 derecedir. Akdağ eteklerinde başlayan bitki örtüsü, yüksek bölümlerde ormanlarla devam eder. Başlıca geçim kaynakları: hayvancılık, soğan, şeker pancarı ve kömür madenleridir. İlçede Amasya Şeker Fabrikasının devreye girmesiyle tarım başlamış ve gelişmiştir. Üretilen şeker pancarının tamamı, İlçedeki şeker fabrikasında işlenir.

TARİHİ

Yapılan araştırmalara göre, Suluova yöresinin tarihi, MÖ 2000’li yıllara kadar devam etmektedir. Doğukent mahallesinde bulunan kümbette yapılan arkeolojik araştırmalarda, buradan çıkan tuğla ve taş parçaları, yörenin geçmişinin kalkolitik çağ Hititlere kadar gittiğini kanıtlamıştır.

MÖ 2000’li yıllarda Amasya’nın kurucusu Amazonlardan Amashan’dır. Yöre, Hittiler, Lidyalılar, Persler, Roma, Bizans ve Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.

Bizans döneminde, Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan ve Melik Danışment Gazi, Arguma yani Suluova mevkiinde, 1101 yılında Haçlı ordusu ile savaşırlar ve haçlıları yenerler. Bunun üzerine Bizanslılar yeni bir ordu hazırlamışlar ve Trabzon’a çıkarak oradan Anadolu’nun içlerine ilerlemeye başlamışlardır. Haçlı ordusu bölgede büyük tahribat yapmış, taş taş üstünde bırakmamıştır.

Selçuklu döneminde, Amasya ve çevresi büyük imar görür. Selçuklulardan sonra Türk göçmenler bölgeye yerleşir. Bunların bir kısmı Arguma yani Suluova çevresindeki köylere yerleştirilir.

Suluova, Osmanlı devletinde, askeri birlik olan Yeniçerilerin kurulduğu ve adının verildiği yer olarak tarihe geçmiştir. “1326 yılında Saluca Karahöyük Kümbettepe’de Hacı Bektaş-ı Veli, çadırında kalırken, Osmanlı devletinin 2’nci Sultanı Orhan Gazi, bir gurup yeni askerle gelir, Hacı Bektaş-ı Veli’nin elini öper. Ona yeni kurduğu askerleri gösterir ve onlara isim koymasını ister. Hacı Bektaş-ı Veli askerlerin “Yeniçeri” ismini almasını söyler ve onlara dua eder. Orhan Gazi, Hacı Bektaş-ı Veli’nin elini öperek Yeniçerilerle birlikte Bursa’ya geri döner.”

Eskiden Alevi adı ile anılan bir köy olan Suluova, 1902 yılında “Sulca” adı ile nahiye olur. Bundan sonra nüfusu hızla artar ve 1954 yılında Şeker Fabrikası yapılmasından sonra, 1957 yılında “Suluova” ismini almış ve ilçe olmuştur.

Önceler bataklık ve sulak bir yer ova olan bölge, 6-7 aileyi geçmeyen bir topluluk otururmuş. Bataklıkların zamanla kurutulması ve Şeker Fabrikasının yapılmasıyla, bataklık olarak bilinen yerler tarım ve yerleşime açılmış, nüfus artmış ve ilçe hızla gelişmiştir.

ATATÜRK VE SULUOVA

Mustafa Kemal Atatürk, 23 Mayıs 1919 tarihinde Havza’ya ve ardından 12 Haziran 1919 Perşembe günü, saat 10.00 civarında Amasya’ya hareket eder. Ancak yollar çok bakımsız ve bozuktur. Atatürk’ün arabası, Hacı Hayta mahallesindeki Hanlar civarında, arıza yapar, su kaynatır.

Atatürk arabadan iner, şoförüne arabanın bakımını yapmasını söyler, yanında bulananlarla birlikte yürümeye başlar. Atatürk ve yanındakiler, tozlu ve bozuk yollarda, ramazan gününde bunaltıcı sıcağa rağmen, heyecan ve ümit içinde “Dağ Başını Duman Almış” marşısın ilk defa burada söylerler. Bu marş, daha sonra gençlik marşı olmuştur.

NE YENİR

Buralara yolunuz düşerse: keşkek, baklalı dolma, cızlak ve haşhaş çöreği yemenizi öneririm.

1 EYLÜL ŞENLİKLERİ

1 Eylül 1957 tarihinde ilçe olan Suluova, bu kuruluş gününü geleneksel festival olarak kutlamaktadır. Şenliklerde: sünnet şöleni, karakucak güreşleri, çeşitli yöresel yarışmalar, müzik eğlence programları vardır.

Amasya Suluova

GEZİLECEK YERLER

Amasya Suluova Hakala-Kağla-Kağala

 

HAKALA-KAĞLA-KAĞALA

Yolpınar köyündedir.

Köyün bilinen en eski ismi “Hakala ve Kağala” dır. Bu isim 1520 tarihli Tapu Tahrir Defterlerinde yazılıdır. 1402 yılında yapılan Ankara Savaşından sonra, Sultan Beyazıt’ın esir alınması sonucunda, devlet başsız kalmış, ülkede kargaşa çıkmıştır. Çelebi Mehmet durumun kötülüğünü görerek, Amasya’da beklemenin yararlı olduğunu düşünmüştür. Tam bu sırada ise, sınır boylarında bulunan Türkmenlerden, Kara Devletşah, Timur’un yanına çıkmış ve onun mührünü taşıyan buyruk ile, Osmanlı topraklarına saldırmak üzere, adamlarıyla birlikte, Amasya civarındaki Kağala denilen yerde konakladığını öğrenir.

Çelebi Mehmet askerlerini toplar ve Kağala’ya gelir. Daha savaşın başında, Kara Devletşah ölür. Başsız kalan adamları dağılarak mağlup olurlar ve savaş biter. Çelebi Mehmet Amasya kalesine yerleşir ve Osmanlı devletinin tekrar toparlanmasına çalışır.

Yani, Hakala köyü, bir anlamda Osmanlının tekrar toparlanması için bir başlangıç olmuştur. Kara Devletşah’ın askerleriyle birlikte Hakala köyünü seçme sebebi, Hakala yöresinin gelişmişliğini gösterir. Köyün ismi, Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde “Kağla” olarak geçer. Cumhuriyet döneminde ise, köyün ismi “Yolpınar” olarak değiştirilmiştir.

Evet, bugün Yolpınar köyünde bulunan tarihi yapılar şunlardır:

Es-seyid Necmeddin Yahya Hazretleri

Din bilginidir. Burada bir zamanlar büyük bir zaviye binası yaptırmıştır.(yok olmuştur, günümüze kalmamıştır.)

Kendisinin türbesi, halen köyün batısındaki eski mezarlık içindedir. Türbe binasında birçok ilave ve yersiz onarımlar sonucu görüntüsü değişmiştir. 2 katlıdır. Türbe içindeki ahşap sandukalar ve mimari detaylar ilgi çeker. 2 sanduka vardır. Biri küçük diğeri ise büyük olup ikişer kademelidir. Ahşap sandukanın ayak ucundaki kitabede 1369-1370 yılları görülür. Türbe çevresindeki mezarlıkta, sağa sola devrilmiş 15’nci yüzyıla ait mezar taşları görülür.

Kasım Bey Medresesi ve Hamam

Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Köyün doğusunda ve yüksekçe bir yerdedir. Medresenin kitabesi yoktur. Yapı büyük dershaneli, geniş hücreli ve kâgir olarak inşa edilmiştir. Bugün bir kısmı görülmektedir. Medrese, Amasya’da bulunan medreseler arasında oldukça meşhurdur. Bu medresenin müderrisleri önceleri köyde ikamet ederlerdi. Sonra Amasya’dan tayin edilen müderrisler köyde oturmamıştır. Şeyh Mahmut Efendi, çeşitli aralıklarla 1711 yılına kadar üç defa bu medresede görev yapmıştır. Bu medreseden büyük alimler yetiştiği söyleniyor.

Hamam ise, köyün güney yönünde, Apaydın çiftliğinin hudutları içindedir. 1975 yılında hamam saman deposu olarak kullanılıyordu. Hamamın soyunma yeri tamamen yıkılmış olup, ılıklık ve sıcaklık bölümleri ile su deposundan meydana gelmektedir.

Cami

Mirza bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak bu cami, 1970’li yıllarda köylü tarafından yıkılarak yerine betonarme cami yapılmıştır.

KAPAKLI ORMAN FİDANLIĞI VE DİNLENME TESİSLERİ

Akdağ eteklerindedir ve ilçe merkezine 15 km mesafededir. Bölge Akdağ eteklerinde 1000 metre yüksekliktedir. 42 hektarlık alanı kaplar. Meşe ve karaçam ağaçlarından oluşan orman hakimdir. Piknik alanı, çam ağaçları arasındadır ve özellikle yaz döneminde oldukça serindir. Alanda, Orman işletmelerinin fidan yetiştirme yeri de bulunur, temiz havası ve soğuk suyu ile piknik için tercih edilir.

Amasya Suluova Gani Baba Türbesi ve Piknik Alanı

 

GANİ BABA TÜRBESİ VE PİKNİK ALANI

İlçe merkezine 10 km uzaklıkta bulunan Saygılı köyündedir.

Piknik alanında, Horasan’dan Anadolu’ya gelen Gazi Derviş Abdülgani El Halvea’nın kabri vardır. Burada savaşırken şehit düşmüştür. Gani adı ile anılır. Türbe üzeri açık basit bir mermer mezardır. Tersekan çayı ve türbenin yanında bulunan ve çam ağaçları ile kaplı geniş alan, düzenlenerek halka açık piknik alanı haline getirilmiştir.

Amasya Suluova Sekoya Ağacı

 

SEKOYA AĞACI

Dünyada sadece Amerika’da Kalifornia bölgesinde Sierra Nevada dağlarında bulunurlar. Bu ağaçlar, dünyanın en yaşlı ve en uzun boylu ağaçları olarak tanınır. Bunlar 5-10 bin yıl yaşarlar ve boyları 100 ile 140 metre arasında değişir. II. Dünya savaşından sonra, San Fransisco şehrinde yapılan Birleşmiş Milletler toplantısında, üye devletlere, barışın uzun süreli olmasını sembolize etmesi için sekoya tohumları hediye edilmiştir. Türk heyetine hediye edilen tohumlardan, fidan üretilerek ülkenin çeşitli yerlerine gönderilmiştir.

1963 yılında halen Belediye Gazinosu parkı olarak kullanılan bu bu parkın kurulumu sırasında dikilen sekoya ağaçlarının boyu günümüzde 14 metre, çevresi ise 2.5 metredir. Ağacın gövde kabuğu yumuşak ve çam ağacı gibi iğne yapraklıdır. Suluova’daki bu ağacın çevresi demir parmaklıklarla çevrilidir. Ağaç ile ilgili bilgiler bir tabelaya yazılarak ziyaretçilere sunuluyor.

Amasya Suluova Derinöz Barajı

 

DERİNÖZ BARAJI

Derinöz çayı üzerindedir ve 2003 yılında tamamlanmıştır. Baraj gölü kıyısında, çam ağaçlarının altında çok güzel piknik masaları bulunmakta ve yöre halkı buraya yoğun olarak piknik yapmaya gelmektedir.

Amasya Suluova Yedikır Barajı-Yedikuğular Kuş Cenneti

 

YEDİKIR BARAJI-YEDİKUĞULAR KUŞ CENNETİ

İlçe merkezine 8 km uzaklıktadır. İl merkezine 35 km ve Merzifon’a 12 km uzaklıktadır.

Buradaki alanın düzenlenmesine 1979 yılında başlanmış ve 1986 yılında bitirilmiştir. 900 hektarlık park alanının 600 hektarı göl ve kalan bölümü ise sosyal tesisler ve piknik alanlarıdır. Burada, DSİ tarafından işletilen balık üretim tesisleri bulunmaktadır. Burada üretilen sazan balığı yavruları, Karadeniz bölgesindeki baraj ve göletlere atılarak balıklandırma çalışmaları yapılmaktadır.

Kuşların göç yolu üzerinde olan bu göl, kış aylarında kuşların doğal yaşam alanıdır.

Burada 34 çeşit kuş tespit edilmiştir. Bu kuşlar arasında bulunanlar: çamurcun, yeşilbaş ve büyük karabaş martısı, kuğu, yabankazı, yabanördeği, angut, karabatak ve balıkçıldır.

Gölün çevresi ise mesire yeri olarak kullanılır. Ayrıca, burası Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından 1. Derece Doğal Sit alanı olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Merzifon tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Amasya tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Ağrı Tutak

Ağrı Tutak

Ağrı Tutak;

ULAŞIM

İlçe merkezi Ağrı il merkezine 40 km, Hamur’a 28 km, Patnos’a 39 km, Karayazı’ya 66 km Eleşkirt’e 70 km uzaklıktadır.

Ağrı Tutak

 

TARİHİ

Yörenin tarihi Urartulara gider.

Tutak isminin kökeni konusunda üç iddia vardır. Bunlara göre: ismin Farsça’dan alındığı ve iki anlama geldiği ve sonradan bu deyimin Tutak olarak değiştirildiğidir. Diğer iddia: yöreye ilk gelen Türkler tarafından tutulan yer anlamında Tutak isminin verildiğidir. Üçüncü ise: yörenin adını Alparslan ordusu komutanlarından olup, bu yörede konaklayan Tutak Bey’inden aldığıdır.

Osmanlı imparatorluğu döneminde, Van eyaletinin Beyazıt sancağına bağlı iken, 1919 yılında ilçe statüsü kazanmış ve Ağrı iline bağlanmıştır. Osmanlı salnamelerinde, buranın ismi “Antab” (Entab, Ayintab) olarak geçer. Antab ismi, 1894 tarihinde Tutak olarak değiştirilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rus işgaline uğrayan bölgede bölgesel mahalli direnmeler devam ederken, 14 Nisan 1918 yılında Ruslar geri çekilmiş ve işgal bitmiştir.

Ağrı Tutak

 

GENEL

İlçe il merkezinin batısındadır. Ağrı-Van karayolu üzerinde, Murat nehrinin batı kenarında kurulmuştur. Denizden yükseklik 1565 metredir. Kara iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçer. Kışın yağan kar, Mart ayı sonuna kadar yerde kalır. Yörenin toprakları yüksek yayla karakterinde ve oldukça yüksektir.

Fırat nehrinin iki önemli kolundan biri olan Murat nehri ilçe merkezinden geçer. Murat nehri üzerinde, ilçe merkezinde, İstanbul Boğaziçi Köprüsüne benzetilen bir köprü bulunuyor.

İlçe halkı tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağlar.

NE YENİR

Tereyağlı kete yenir.

Ağrı Tutak

 

GEZİLECEK YERLER

YAZIT

Tutak ilçesine ait bir tarlada MÖ 755-745 yılları arasında yaptırılan bir yazıt bulunmuştur.

Yazıtta yazılı olanlar “Haldi’nin büyük gücüyle, Rusa’nın oğlu Argişti söyler, ben Bianlı ülkesinden buraya kara yolu yaptım ve Arsiani nehri üzerine köprü inşa ederek, adını Argişti köprüsü koydum. Haldi’nin büyük gücüyle, ben Rusa oğlu Argişti, güçlü kral, karaların kralı, Bianlı ülkesinin kralı, Tuşpa şehrinin yöneticisiyim. Rusa oğlu Argişti söyler, her kim bu yazıtı kırarsa, kim ona zarar verirse ve her kim bunları yaparsa, ona söyleyin fırtına tanrısı Haldi onu güneşin altında yok etsin. Güneşin laneti onun üzerine olsun. Bu yazıt, Arsiani nehri üzerindeki Argişti köprüsüne onun anısına dikilsin” Bu yazıtta, Urartu kralı II. Argisti tarafından, tarihteki en eski kara yollarından birisi olarak bilinen Van-Ağrı karayolu ve Murat nehri üstünde yaptırılan köprüden söz edilmektedir. Yazıtta, Murat nehrinin ismi “Arsiani” olarak geçer. Ayrıca yine kral, yazıta zarar verenler hakkında lanet etmektedir.

ATABİNDİ KÖYÜ

Atabindi Kaya Mezarları ve Kaya Yerleşimi

İlçe merkezine bağlı Atabindi ve Dayıpınar köyleri arasında, oldukça yüksek bir dağın zirvesindedir.

Burada, cephesi doğuya bakan, sarp bir kayalığın içine oyularak yapılmış kaya yerleşimi: giriş holü ve üç odadan meydana gelmektedir. Ön cephesi tamamen ulaşılması güç kayalardan meydana geldiği için, girişi batı yönünde üsttendir. Ancak dar giriş, üstteki kaya bloklarının çatlaması ve zamanla kayması ile kapanacak kadar küçülmüştür. Yani bir insan ancak sürünerek girebilir. Girişten sonra, kaya bloğu aşağıya doğru oyulmuş 12 basamaklı bir merdivenle ön odaya inilir. Ön oda yaklaşık 4 x 2 metre ebadındadır. Doğu duvarı ortasında bir pencere bulunur. Bu odanın duvarları oldukça düzgün bir biçimde yontulmuştur. Odanın batı duvarı ortasında, içe doğru oyulan bir haç motifi bulunan dikdörtgen kapı vardır. Bu kapı ile geniş bir alana geçilir. Yaklaşık 6 x 8 metre ebatlarındaki bu odanın doğu duvarı giriş kapısının kuzeyinde dışa doğru oyulmuştur. Odanın duvarlarının tavana yakın kısmında, boydan boya yuvarlak kemerli küçük nişler bulunur. Kaya mezarlarının üst kısmında, Urartu dönemlerinde kalelerde sıkça rastlanan kutsal işaretler olarak adlandırılan kaya işaretleri bulunur. Bu kaya işaretleri, son zamanlarda çevresine çeşitli yazılar yazılarak tahrip edilmiştir. Evet, burası tamamen korumasız durumdadır, kazak kazılar ve doğal tahribatlar yoğundur.

Atabindi Köprüsü

İlçe merkezine 19 km uzaklıkta, Atabindi köyünün içinden geçen çayın üzerine kurulmuştur. Ancak günümüzde tamamen yıkılmış, sadece ayakları kalmıştır. Köyün yaşlılarının verdiği bilgiye göre, köprü tek gözlü bir açıklığa sahip iken köprünün yan taraflarında da iki adet boşaltma gözleri varmış. Siyah bazalt taşı kullanılarak yapılan köprünün, doğu ayağının yanına DSA tarafından beton dökülerek zarar verilmiştir.

DAMLAKAYA KÖYÜ ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine bağlı Damlakaya köyündedir.

Köyün batısında köy mezarlığı içindedir. Çevresi, 1 metre yükseklikte, köy sakinleri tarafından dere taşlarıyla örülmüştür. Girişi, doğudan demir bir kapı ile sağlanır. Şehitlikte 2 mezar bulunur. Bu mezarlarda, son Rus işgali sırasında yani 1914yılında Rus ordularına karşı kahramanca savaşan Hamidiye Alay Komutanı Abdülmecid Bey ve Rus ordularına karşı savaşan ve Şeyh Abdülaziz Bey yatmaktadır. Savaş esnasında ikisi de burada şehit düşmüşlerdir. Ayrıca: yine Rus işgali sırasında, bu köy civarında cereyan eden çatışmalarda, bu civarlara kadar savaşmak için gelip soğuktan ve çeşitli hastalıklardan dolayı şehit düşen ve Arap olduğu söylenen 7 şehit de, şehit oldukları yerden getirilip buraya gömülmüşlerdir.

ÇIRPILI KÖYÜ KALESİ

İlçe merkezine 14 km uzaklıkta bulunan Çırpılı köyünün kuzeydoğusundadır.

Yüksek ve oldukça sarp bir tepenin üzerine kurulu kalenin üç tarafı uçurumlarla çevrilidir. Arazinin doğal yapısına uygun olarak doğu-batı doğrultusunda uzanan kalenin, kuzeydoğu ve güneydoğu tarafları dik uçurumlarla çevrilidir ve bu bölümlere savunma duvarı yapılmamıştır. Kuzeybatı yönü, hafif eğimli olduğundan savunma duvarı yapılmıştır. Ancak bu bölümdeki savunma duvarının taşları, bulundukları yerden çıkıp aşağıya doğru kaymıştır. Kalenin güneybatı bölümünde andezit taşından yapılan savunma duvarının iki sırası günümüze ulaşmıştır. Kalenin doğu yönünde, bir su yolu ile ulaşılan bir su sarnıcı vardır. Sarnıç oldukça derindir, sarnıca kayaya oyulmuş dik merdivenle inilir. Sarnıcın doğuya açılan bir penceresi vardır. Kaçak kazılar ve doğal tahribat yapıya çok zarar vermiştir. Kalenin üst platformu sonradan kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Kaçak kazılar sırasında bulunan çanak-çömlekler parçalanarak atılmıştır.

Ağrı Tutak Karagöz Kilisesi

 

KARAGÖZ KİLİSESİ

İlçe merkezinin 26 km batısında, Dayıpınarı köyü yakınında, kayalık arazidedir. Kilise kayalara oyularak yapılmıştır. Kiliseye giriş, kayalara oyularak yapılmış merdivenle sağlanır. Ortada geniş bir alan, yanlarda odalar, raflar ve pencereler vardır.

KAN KALESİ-KALE-İ HUM

İlçe merkezinin 15 km batısında, Dönertaş köyü yakınlarındadır. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez. Zencir kale ile aynı tarihte yapıldığı düşünülmektedir. Kaleden günümüze sadece temelleri kalmıştır.

ZENCİR KALE

İlçenin güneyinde, Katavin dağındadır. Yapılış tarihi ve yaptıranlar bilinmemektedir. Kalenin köşelerinde zencir sallandığı için, bu ad verilmiştir. Kale, günümüzde yıkık durumdadır. Kale hakkında birçok efsane ve söylenti vardır.

Ağrı Tutak İsaabat Köyü Kilisesi

 

İSAABAT KÖYÜ KİLİSESİ

İlçe merkezinin 11 km uzağında, İsaabat köyündedir. Köyün kuzeydoğusunda yerleşim alanları arasında kalmıştır. Ancak günümüzde oldukça harap durumdadır.

Kilisenin sadece kuzey duvarı ve kuzeydoğu köşede bulunan apsis kemerinin küçük bir bölümü günümüze ulaşmıştır. Kaplama taşları, siyah bazalt taştandır ancak köylüler tarafından sökülerek köyün okulu ve evlerinin inşaatında kullanılmıştır. Moloz taşlarla örülen dolgu duvarında Horasan harcı kullanılmıştır. Batı duvarında iki pencere bulunur. Kilisenin orta kısmında, bir kütle halinde duran ve çevredeki kaplama taşları sökülen bir mimari parça bulunur. İçerisine çanakların gömülü bulunduğu bu mimari parça, muhtemelen üst örtüye ait olmalıdır. İçinde gömülen çanaklar ise, ses akustiği sağlamak amacıyla konulmuştur.

MÜNEVVER VE HÜNKAR ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezinde, Kaymakamlık binasının kuzeyinde, Murat Mahallesinde Maksut Irgat evinin arkasındadır.

Burada 1877-1878 yılları arasında yapılan Osmanlı-Rus harbinde şehit olan bir kadın ve bir erkek yatmaktadır. Şehidin biri bahçe dışındadır. Bugün 124 yaşında olan ve 93 Harbini gören Maksut Irgat’ın anlattıklarına göre, 93 Harbinde, Tutak’a giren Rus kuvvetlerinin top ateşi sırasında parçalanarak şehit olan Münevver adlı kadın ve kocası Hünkar burada yatmaktadır. Komşusu olan bu şehitleri, kendi elleriyle şehit oldukları bu yere defnetmiştir. Şehitlerin çevresi, Maksut Irgat tarafından 75-80 cm yükseklikte dere taşlarıyla çevrilmiştir. Şehitlikte Münevver isimli kadınla, kadının yanında ziyaret olduğu belirtilen bir mezar daha vardır. Hünkar isimli şehidin mezarı ise, etrafı çevrilen şehitliğin dışında kalmıştır. Şehitlik içinde ayrıca bir ziyaretgah daha vardır. Bakım durumu iyi değildir.

Ağrı şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.