Isparta Şarkikaraağaç

Isparta Şarkikaraağaç

Isparta Şarkikaraağaç: İl merkezine 118 km uzaklıktadır. Konya iline ise 145 km uzaklıktadır.

Verimli bir ova üzerine kurulmuştur. Deniz seviyesinden yükseklik 1180 metredir.

Beyşehir gölünün bir kısmı, ilçe sınırları içindedir.

TARİH

Bölge MÖ 188-133 yılları arasında Bergama krallığı hakimiyeti altındadır. MÖ 130 yılında ise Romalılar bölgeye egemen olurlar. Antik dönemde bölgenin ismi “Pitaşşa” dır. Roma döneminde, Karalis (Beyşehir) gölünün kuzeyinde Salur köyü yakınında “Anaboura” antik kenti kurulur.

Bu dönemde Beyşehir gölünün ( o dönemdeki ismi Karalis gölü) kuzeyinde, Salur köyü yakınlarında Anaboura antik kenti kurulur. Günümüzde kentin bulunduğu yerde herhangi bir kalıntı yoktur.

Roma döneminde, Beyşehir gölü kuzeyinde, Antiokheia’dan Likaonya ve Pamphilya’ya giden Roma yolu üzerinde, günümüzdeki Şarkikaraağaç ilçesinin civarında, Neapolis (günümüzdeki Şarkikaraağaç) kentinin bulunduğu bilinmektedir.

1182 yılında bölge Selçuklu egemenliğine girer. Daha sonra Hamitoğulları Beyliği hakimiyeti görülür. 1380 yılında, bölgede egemen olan Karamanoğulları Beyi, Hüseyin Bey, Osmanlı Padişahı I. Murat ile yaptığı anlaşma sonucu 80 bin altın karşılığında, bölgeyi Osmanlı egemenliğine bırakır.

Selçuklu Sultan III. Kılıçarslan döneminde, 1203 yılında Türk yurdu haline getirilen ilçenin o dönemdeki ismi “Karaağaç” tır. Aynı dönemde Denizli yöresindeki Acıpayam ilçesinin ismi “Garbikarağaç” olarak anıldığı için, buranın ismi Hamitoğulları tarafından “Şarkikarağaç” olarak değiştirilmiştir. 1864 yılında ilçe müstakil kaza olur.

NE YENİR

Tahin helvası, köpük helvası ve susamlı helva, Şarkikaraağaçlı ustalar tarafından özenle yapılır.

ŞARKİKARAAĞAÇ HELVA VE KÜLTÜR ŞENLİKLERİ

1967 yılından beri her yıl Temmuz ayının 2’nci Pazar günü, Milli Park alanında “Helva Bayramı” Şenlikleri düzenleniyor.

ŞARKİKARAAĞAÇ TURİZM MESLEK YÜKSEK OKULU

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesindeki okul 2013 tarihinde kurulmuştur. 2018 yılında ise, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi bünyesine dahil edilmiştir. Halen otel, lokanta ve ikram hizmetleri bölümü, aşçılık programı olarak faaliyetini sürdürmektedir.

SİNDEL YAYLASI ŞENLİKLERİ

Her yıl Mayıs ayında, Gedikli köyü Sindel yaylasında, Honamlı Yörükleri, Geleneksel Sindel Yaylası şenlikleri yaparlar.

 

GEZİLECEK YERLER

Isparta Şarkikaraağaç Beyşehir Gölü

 

BEYŞEHİR GÖLÜ

Beyşehir gölü, tektonik kökenli bir çukurluğun su ile dolması sonucu oluşmuştur. Türkiye’nin 3’ncü büyük gölüdür. Türkiye’nin en büyük içme suyu rezervuar alanı ve en büyük tatlı su kaynağıdır. 1986 yılında yapılan bir analize göre, gölün suyu hem sulamada kullanılabilir, hem de içilebilir nitelikte bulunmuştur. Tuzluluk oranı sıfırdır. Anyon ve katyon değerleri ise sınır değerlerin altındadır. Uzunluğu 45 km, genişliği 13-25 km arasında değişir. Ortalama derinliği 7 metre olan gölün en derin yeri 9 metredir. Gölün denizden yüksekliği 1126 metredir.

Beyşehir gölü çevresinde: kuş gözlemciliği yapılabilir. Kızıldağ Milli parkında ise doğa yürüyüşü, kamp ve foto safarisi düzenleniyor. Göl kıyısındaki 7 köyde bulunan kayıtlı 112 balıkçı teknesiyle balık avcılığı yapılmaktadır. Gölde ekonomik olarak avlanabilen balık türleri pullu sazan balığı ve sudak balığıdır.

Isparta Şarkikaraağaç İnönü İlköğretim Okulu

 

İNÖNÜ İLKÖĞRETİM OKULU

İlçe merkezinde, Asilkale Mahallesi Mektep Sokaktadır. 1929 yılında Erken Cumhuriyet döneminde yapılmıştır. Okulun planı dönemin Milletvekili Kazım Aydar tarafından çizilmiştir. 1930 yılında, Okulda eğitim başlamıştır. Okulun adı, İnönü zaferine atfen “İnönü İlkokulu” konmuştur.

1960yılında güney batı ucuna, tek katlı bina eklenmiştir. Bu ekleme, binanın görüntüsünü bozmuştur. Bu bina, ortaokul olarak kullanılmıştır.

Bina, dikdörtgen planlı ve bodrum ile beraber 2 katlıdır. Zemin kat pencereleri basık, üst kat pencereleri ise basık sivri kemerlidir. Tavan, taban, merdivenler ve kapı-pencere doğramaları ahşaptır. Kuzeybatı taraftaki giriş kapısı, yöreye has sarı renkli taştan silmeli biçimde yapılarak anıtsal bir şekil kazandırılmıştır. Okul binası 2001 yılında tescil edilen Hükümet Konağı ile çağdaş olup, plan ve yapı tekniği ile birbirine benzerler. Halen okul olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

Isparta Şarkikaraağaç Hükümet Konağı

 

HÜKÜMET KONAĞI

İlçe merkezinde Kocaköy Orta Mahallededir. 1929 yılında Neo-klasik üslupla yapılan bina, 2 katlıdır. Duvar kalınlığı 90 cm ulaşan binanın zemin ve tavanları betondur. Zemin seviyesinden biraz yüksekte, bodrum katı vardır. Doğu-batı yönünde enlemesine olan binanın, doğu, batı ve güney cepheleri sade tutulmuş, esas girişin bulunduğu kuzey cephede ise; bina köşeleri ve giriş ana duvardan taşkın yapılarak, üçlü bir düzenlemeye gidilmiştir. Bina köşelerinde ve taşkın bırakılan giriş köşelerinde, taş işçiliği görülmeye değerdir. Bütün cephelerde, birinci ve ikinci at pencereleri bulunur. Alt kat pencereleri basık kemerli, üst kat pencereleri ise düz dikdörtgendir. Giriş basığa yakın yuvarlak kemerlidir. Kemer alınlığında “Şarkikaraağaç Hükümet Konağı 1929” ibaresi yazılıdır. Evet, eski Hükümet Konağı, en son olarak Belediyeye tahsis edilmiştir.

Isparta Şarkikaraağaç Çınar Ağacı

 

ÇINAR AĞACI

İlçe merkezinde Cumhuriyet Meydanında Atatürk heykelinin arkasında, Eski Hükümet Konağının önünde bulunur. Ağaç, Belediyenin yaptığı çevre düzenleme çalışmaları sırasında, meydanın tam ortasında bir refüj alanı içinde bırakılmış ve böylece rüfüjün iki tarafından geçen ana caddeden kurtarılarak koruma altına alınmıştır. Ancak yine Belediye tarafından, ağacın gövdesi üzerine betondan bir hat üzerinde bir şelale oluşturulmuştur. Pompa yardımıyla yükselen basınçlı su, ağacın batı batı yüzeyinden yine betondan yapılan su havuzuna akmaktadır ve su devir daim ederek işlemin sürmesi sağlanmıştır. Tabii bunlar görüntü olarak güzel, öte yandan, bu şelale ve havuz bir süre sonra ağacın çürümesine sebep olacaktır. Çınar ağacının yüksekliği 13-15 metre ve dalların genişliği ise 15 metredir. Kurtuluş savaşında cezalandırılanların bu çınar ağacında idam edildiği anlatılıyor.

Isparta Şarkikaraağaç Ağalar Mezarlığı

 

AĞALAR MEZARLIĞI

İlçe merkezinde, Cumhuriyet Meydanındadır. Mezarlık alanı içerisinde, geçmişten günümüze çeşitli dönemlere ait pek çok mezarın yer aldığı, özellikle basit yerel ve büyük boyutta kayrak taşı kullanılarak mezarların oluşturulduğu görülmektedir. Çok az sayıda da olsa, bazı mezarların üst tarafı sarıklı ve aynasında eski harflerin bulunduğu düzgün kesme taşların uzun dikdörtgen dolu, bazıları ise sivri kemerlidir. Mezarlık alanı oldukça bakımsızdır.

Isparta Şarkikaraağaç Alaca Mescit (Kürt Camii)

 

ALACA MESCİT (KÜRT CAMİİ)

Buraya halk arasında Kürt camisi de deniliyor. Bu cami, 1876 yılında yapılmıştır. Dikdörtgen planlıdır. Alt katı dükkandır. Batı ve doğu cephesinde altta beş büyük, üstte ise beş küçük dikdörtgen pencere bulunur.

Isparta Şarkikaraağaç Alaca Mescit (Kürt Camii)

Kuzeyde, camekanla kapatılmış son cemaat yerinin tavanında, kırmızıya boyanmış bir tavan göbeği ilgi çeker. Tavan süslemeleri ahşap çıtalarla yapılmıştır. Caminin içi ahşap sütunlu ve üç bölümlüdür. Arka tarafta ahşap ikinci kat vardır. Caminin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare tuğla örgülü olup kaide devşirme malzemeden yapılmıştır.

Isparta Şarkikaraağaç Sultan Fatih Camisi (Cami-i Kebir)-Ulu Cami

 

SULTAN FATİH CAMİSİ (CAMİ-İ KEBİR)-ULU CAMİ

İlçe merkezinde Cumhuriyet meydanındadır. 1282 yılında, Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat döneminde, Ömer bin Ali tarafından yaptırılmıştır. 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde tamir ettirilmiş olup bu ismi almıştır.

Isparta Şarkikaraağaç Sultan Fatih Camisi (Cami-i Kebir)-Ulu Cami

Cami, kare planlı, bağdadi kubbeli, kırma çatılı, çatısı çinko kaplı tek minareli bir camidir. Mihrap ahşaptır. Mihrap nişini saran bordürlerde, bitkisel ve kıvrık dal motifleri ile spiral bezemeler görülür. Yağlı boya ile boyanmıştır. Minber ahşaptan yapılmış olup iki yanda kafes bordürü olan korkuluklar vardır. Vaaz kürsüsü doğu cephede bir konsol üzerinde bulunuyor. Kapı ahşap yuvarlak kemerli ve iki kanatlıdır. Minaresi kuzeybatı köşede tek şerefelidir. Çinko külah ile örtülüdür. Bu köşede mermer bir şadırvan vardır.

KİRELİ HAN

Şarkikaraağaç-Beyşehir yolunun 12’nci km. de Yassıbel köyünde Fele Pınarı başındadır. Selçuklu dönemine aittir. Civarda yaşayanlar bu yapıdan “Han” diye söz ederler. Hanın kuzey doğu kısmının temelleri, 1 metre boyunda ve 20-30 cm eninde, ardıç ağacından yapılan kazıklar üstüne oturtulmuştur. Binanın diğer kısımlarının bu şekilde olup olmadığı bilinmemektedir. Binanın duvarlarının dış yüzeyi, büyük blok taşlardan iç kısımları ise daha küçük moloz taşlardan yapılmıştır. Burada 15 yıl önce çıkartılan bir su havuzu (yalak), bu hanın açık avlulu bir kervansaray olduğunu gösterir. Hanın taşları sökülerek civardaki yerleşim yerlerinde kullanılmıştır. Büyük bir tahribat söz konusudur. Bu yüzden, daha önce temel seviyesine kadar olan duvarları, toprak seviyesinde görülmekte ise de günümüzde herhangi bir kalıntı görülmemektedir.  

Isparta Şarkikaraağaç Aslandoğmuş Hamam ve Biyolojik Havuz

 

ASLANDOĞMUŞ HAMAM VE BİYOLOJİK HAVUZ

Aslandoğmuş köyünün güneyindedir. Roma dönemine ait devşirme malzeme kullanılarak Osmanlı döneminde yapılmıştır. Yuvarlak kemerli tek bir girişi vardır. Kubik görünümlü hamam yapısının genişliği 3.95 metre, eni 3.45 metre ve yüksekliği 1.95 metredir. Üstü sonradan betonarme modern sıvayla sıvanmış yarım küre şeklinde bir kubbesi vardır. Kubbenin tam ortasında, merkezde havalandırma deliği bulunur. Hamamın iç kısmında, rozetler halinde duvar bezemeleri görülür. Hamamın kuzey tarafında, betondan yapılmış sıcak kaynak suyu geliş ve gidiş olukları bulunur. Bu su oluklarının kenarı ve çevresi, seramik kaplıdır. Bu termal su oluklarında, küçük boylu balıklar bulunur. Yöre halkı tarafından bu balıkların şifalı olduğu söyleniyor. Bu yüzden, hamam, çeşitli hastalıklarına şifa arayanlar tarafından yoğun ziyaret edilir. Doktor balıklar olarak nitelendirilen bu balıklardan biraz daha söz etmekte yarar var.

Isparta Şarkikaraağaç Aslandoğmuş Hamam ve Biyolojik Havuz

Evet, bu balıklar termal su alanlarından gelen ve sıcaklığı 22-23 derece civarında olan sularda yaşıyorlar. Tabii suyun Ph değeri (7,06) de önemli. Su kaynağından çıktıktan sonra tarihi hamamda biriken sular, daha sonra köyün altındaki dereye dökülmektedir. Şifalı balıklar için yapılan tesis: tam bu noktada yapılmıştır. Tesiste balıkların yaşadığı havuzlar, biyolojik bir gölet gibi tasarlanmıştır. Havuzlarda temizlik ve bakteri oluşumu, doğal yöntemler kullanılarak sağlanır. Bu nedenle, biyolojik yaşam korunmaktadır. Havuzlarda suyun içine dikilen özel su bitkileri suya oksijen verirler ve bu şekilde suyun okside edilerek dezenfekte edilmesi sağlanır. Evet, balıklar sazangillerden çok yayıngillere benziyor. Çöpçü balığına benzer özellikler taşıyorlar. Koyu sarımtırak kurşuni renkteki doku üzerine, sırt bölgelerinde siyaha kaçan koyu kahverengi benekler var. Alt tarafı, baştan kuyruğa kadar kurşuni renktedir. Büyüklükleri 3-5 cm dir. Ağız bölgelerinde 4 bıyık görülür.

Isparta Şarkikaraağaç Kızıldağ Milli Parkı

 

KIZILDAĞ MİLLİ PARKI

İlçe merkezinin 5 km güneyindedir.

Büyük Sivri tepesinin eteklerinde, deniz seviyesinden 1840 metre yükseklikte, saf mavi sedir ormanlarından oluşan bir milli park alanıdır. Park alanındaki yükseklik 1840 metre rakımdan başlar ve 1180 metre rakıma kadar iner.

Isparta Şarkikaraağaç Kızıldağ Milli Parkı

1969 yılında Milli Park olarak ilan edilmiştir. Parkın güneyinde Beyşehir gölü vardır. Gölden esen güney rüzgarları, Bebik vadisi ve Yertutan mevkiinden geçerek milli parka ulaşır. Bu yüzden, parkın bol oksijenli ve temiz havası caziptir. Astım ve solunum yolu hastalıkları için şifa kaynağıdır. 1986 yılında burada 100 yataklı göğüs hastalıkları hastanesi temeli atılmış ve maalesef aradan geçen 33 yıla rağmen inşaatı hala devam etmekteymiş.

Isparta Şarkikaraağaç Kızıldağ Milli Parkı

Milli Park alanı içinde, 201 adet endemik bitki türüne rastlanmıştır. Sedir ağaçları ile tanınan park alanı içinde, karaçam, ardıç, meşe toplulukları ile bozuk makilik alanlar bulunur. Park alanında: kurt, tilki, yaban domuzu, sansar, tavşan gibi memeliler de görülebilir.

Park alanında dağ evleri ve kamp sahası bulunur. Büyük Sivri tepesine tırmanarak dağ yürüyüşü yapılabilir. 3, 6 ve 9 kilometrelik yürüyüş yolları vardır.

Isparta Şarkikaraağaç Kızıldağ Milli Parkı

Ayrıca piknik alanları da bulunur. Bungalov tipi evler, çadır kurma yerleri, günübirlik mesire yerleriyle dinlenme ve piknik imkanı sunar. Bungalov tipi evlerde konaklamak isterseniz, Kızıldağ Milli Park Müdürlüğünü arayıp rezervasyon yaptırabilirsiniz. (Tel: 05443162211)

Pınargözü Mağarası

İlçe merkezine 8 km uzaklıktadır. Çaydere ormanlarının içindedir. Kızıldağ Milli Parkının en önemli kaynak değerlerinden birisidir. Dedegöl dağı eteklerinde 1600 metre rakımdadır.

Uzunluk itibarıyla Türkiye’nin en uzun mağarasıdır, mağaranın uzunluğu 15 km dir. Avrupa’nın en uzun mağarası olarak kabul edilmektedir.

Mağaranın içinden çok güçlü su akar. Ayrıca: mağara içinde birçok sifon ve büyük çağlayan bulunur. Bu mağaranın 1995 yılında yapılan uzun süreli araştırmalar sonucunda 16 kilometrelik bölümü ölçülmüş, ancak henüz sonuna ulaşılamamıştır. Belirlenebilen son nokta, ana girişten 660 metre daha yüksektedir. Mağaranın içinde, değişik büyüklükte gölcükler, şelaleler, damlataş havuzları ve her türden damlataş birikimleri bulunur. Mağara çevresinde ise, 213 çeşit bitki topluluğu tespit edilmiştir. Mağaranın içinde saatteki hızı 50-150 km arasında değişen güçlü bir rüzgar eser. Mağaradan çıkan suyun sıcaklığı ise, oldukça düşüktür, yaz kış 4-5 derece civarındadır.

Isparta Şarkikaraağaç Zengibar Kalesi

 

ZENGİBAR KALESİ

Kale, Muratbağı köyü sınırları içindedir. Bu köyün eski ismi “Zengiler” ya da “Zengibar” olarak bilinir. Kale Tepe’nin adı da köyün eski adıyla “Zengibar Kalesi” olarak söylenir. Yani köy adını buradan almıştır. Köy ilçe merkezinin 7 km kuzeyinde, kale ve örenyeri ise, köyün 1.5 km kuzeydoğusundadır. Kale Tepe: yöreye hakim, doğal bir tepe üzerinde ve tepenin eteklerine doğru yayılan yerleşimden oluşur.

Oval olan tepe üzerinde: iç kale, kuzey, batı ve güney yamaçlarında dış sur içinde, yerleşim ve nekropol kalıntıları yayılmıştır. Bu tepe; tüm yönlere hakim, hem kale hem de şehir yerleşimidir. Çünkü iç ve dış sur vardır. Yerleşim alanı içinde tespit edilen açık hava tapınağı ve diğer yapı kalıntılar; buradaki yerleşimin çok erken dönemlerden itibaren başladığı ve Geç Roma dönemine kadar devam ettiğini kanıtlamaktadır. Günümüzde, dağın zirvesine doğru uzanan sur duvarlarının sadece temelleri günümüze ulaşmıştır. Bu temel taşları oldukça büyük boyutludur. Kitabesi günümüze ulaşmamıştır, kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bu nedenle kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez.

BÜYÜKEKİZ TEPESİ MAĞARASI

Çarıksaraylar Kasabasında Büyükekiz Tepesi üzerindedir. Mağara/sığınak: tepenin güney yamacında, ana kayaya oyulmuş bir merdiven ve ana kayanın uygun boşlukları arasındaki açıklıkların hafifçe düzeltilmesiyle oluşturulmuştur. Yüzeyde bol miktarda çatı tuğlası ve mahya parçaları bulunmakta olup, az miktarda Geç Roma dönemi mutfak eşyalarına ait seramik parçaları bulunmuştur.

Isparta Şarkikaraağaç Enevre Antik Yerleşim Alanı

 

ENEVRE ANTİK YERLEŞİM ALANI

Salur köyünün yaklaşık 3 km batısında Ağılkaya Tepe ve Enevre Mevkiindedir. Ağılkaya Tepenin kuzey batısında bulunan Enevre mevkiinde, yüzeyde yer yer seramik parçaları, mimari bloklar ve antik duvar izleri bulunmaktadır. Ağılkaya tepenin tam zirvesinde 30 metre kare kadar bir alanda moloz taşlardan kuru duvar tekniğiyle yapılmış basit bir yapı yıkıntısı mevcuttur.

ÖRDEKÇİ HÖYÜK VE KALE

Ördekçi köyü, Sivri Dağ üzerindeki yayladadır. İlçe merkezine 11 km uzaklıktadır. Ördekçi köyünün 1.1 km kuzeydoğusunda, Anaboura antik kentinin hemen kuzeyindedir.

2001 yılında İstanbul Üniversitesi adına M. Özsait tarafından yapılan yüzey araştırmalarında, MÖ 2 bin, bin ve Roma dönemi çanak çömlek buluntularına rastlanılmıştır. Köy içinde bir eksedranın merkez kısmına ait yazıtlı blok dışında sunak, mezar anıtına ait parça ve steller ile mimari elemanlar bulunmuştur.

Ebatları 500 x 500 metre olan höyüğün yüksekliği 10-12 metredir. Yörenin en büyük höyüğü olan bu yükselti üzerinde Tunç devrinden Roma dönemine kadar seramik örnekleri bulunur. Kırmızı boya astarlı seramiklerle, içi küçük tanecikli gri hamurlu seramikler, bol olarak bulunmaktadır. Yüzeyde Roma dönemi çanak-çömlek parçalarının bulunması, buranın Roma döneminde iskan edildiğini gösterir. Kale tahrip olmuştur, sadece kalıntıları görülebilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.

ANABOURA ANTİK KENTİ VE KALESİ

Salur köyü güneyinde, Belciğiz köyünün batısındadır. İlçe merkezine 12 km uzaklıktadır. Şehir kuzeye açılan bir yamaç üzerindedir.

MÖ 1’nci yüzyılın ilk çeyreğinde, ünlü coğrafyacı Sinoplu Strabon: Geographika isimli eserinde kent halkından “Anabouralılar” diye söz eder.

MS 75 yılları civarında, yine tarihçi yazar Plinius, Naturalis Historia (Doğa Tarihi) isimli eserinde, yöreyi anlatırken sadece Neapolis (Şarkikaraağaç) kentinden söz eder.

Yani: MS 1’nci yüzyılda yeni kurulan Neapolis, bölgedeki Anaboura’nın adının sönükleşmesine, önemsiz bir kent durumuna düşmesine sebep olmuştur.

J. R. Sterrett isimli araştırmacı, Beyşehir Gölünün kuzeybatısında, Enevre denen yerde ortaya çıkan yazıtlarda “Anaboura” ismini bularak kentin yerini kesinleştirmiştir.

Antik kent, İstanbul Üniversitesi adına M. Özsait başkanlığındaki ekip tarafından 2001 yılında ve Th.Drew Bear tarafından 2002 yılında araştırılmıştır. Bu araştırmalarda ören yerinde, savaşçı kabartmalı, yazıtlı bir zafer anıtı parçası ve alınlıklı bir mezar anıtına ait olabilecek MS 2’nci yüzyıla ait kalıntılar bulunmuştur. Aynı mezar anıtına ait olabilecek bir parça ise Ördekçi’de kaydedilmiştir. Köy yakınlarındaki bir tepe üzerinde, kentin odeionuna ait kalıntılar görülmekte ve yakınında da bir kutsal alanın bulunduğu tahmin edilmektedir.

Gelelim günümüze: Salur köyünün güneybatısında, Kızıltepe üzerindeki Anaboura antik kenti, tepenin zirvesinde, bir vadi içindedir. Kentin çevresi, bir surla çevrili olup, kale duvarlarının moloz yıkıntıları ve güneydeki kale duvarlarının temelleri kalmıştır. Yerleşim yeri içinde, vadinin aşağısında bir sırtta tapınak temel kalıntıları vardır. Ayrıca: bir tiyatro olarak adlandırılan ancak tiyatrodan çok toplantı alanı olabilecek, oturma basamağı sıraları bulunan bir kalıntı görülür. Vadinin yamaçlarında, çok miktarda temel düzeyde kalıntı bulunur. Evlerde genellikle lacivert renkli, yerel taş, tapınak ve toplantı alanı olabilecek yapıda ise beyaz kireç taşı kullanılmıştır. Tapınak, küçük bir tapınak türüdür. İşçilik taşra işçiliği olup, Roma dönemi özellikleri gösterir. Çevrede yapılan araştırmada herhangi bir yazıta rastlanmamıştır.

Günümüzde kent üzerinde pek fazla kalıntı yoktur, tiyatro ve tapınak kalıntısı ile konut temellerinin izleri görülebilir.

ARAKLI HÖYÜK

Araklı köyünün güneyindedir. Isparta-Konya karayolunun ortasından geçmektedir. Evet, yanlış okumadınız, Şarkikaraağaç-Beyşehir karayolu üzerinde yürütülen yol genişletme çalışmaları sırasında 7 bin yıllık tarih yok edildi. Karayolları Müdürlüğü yol genişletme çalışmalarını, müze müdürlüğünden izin almadan ihale yapıyor, ihaleyi alan firma, nasıl olsa izin alınmıştır diye düşünerek, iş makinalarıyla dalıyor höyüğe, höyüğün içinde ve çevresinde dozerlerle 3-4 metrelik çukurlar açılıyor, höyükten çıkan topraklar kamyonlara yüklenip çevredeki boş arazilere atılıyor.

Ancak bir bakıyorlar bu topraklar içinde insan kemikleri, mezarlar, yazılı taşlar ve seramikler görülüyor, bunun üzerine Isparta Yalvaç Müze müdürü bölgeye çağırılıyor, müze müdürü çalışmaların hemen durdurulmasını ister, ancak incelemelerde toprak altından çıkan bütün eserlerin parçalandığı tespit edilmiş ve içinde kamu görevlilerinin de bulunduğu 19 kişi hakkında, Savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Evet, 24.10.2017 tarihinde konu yargıya intikal ettirilmiş, sonuç, ben bilmiyorum, bilen varsa, buraya yazsın, hep birlikte öğrenelim.

Evet, höyük hakkında yine de biraz bilgi vermek istiyorum. İlçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Çok geniş bir alanı kaplayan höyük, 110 x 300 metre boyutlarında, 5-6 metre yüksekliktedir. Üzerinde tarım yapılması ve ortasından karayolu geçmesi nedeniyle, tahribat yoktur. İlk Tunç çağı ve kalkolitik çağ seramikleri örnekleri bulunmuştur. Kırmızı boya astarlı seramiklerin, hamurları taşçıklıdır. Ayrıca höyük üzerinde geç devir seramik örnekleri de vardır. Duyduğuma göre: İsparta Yalvaç Müze Müdürlüğü, bu kıyımı önlemeye çalışmış ama önleyememiş, artık kimin suçu, kimin günahı, 7 bin yıllık bir tarihi yok etmek, takdir sizin.

ARAK MAĞARASI

İlçe ile Fele pınarı arasında, ilçe merkezine 4.5 km uzaklıktadır. Konya kara yoluna ise 2.6 km uzaklıkta olup, Kara Tepenin eteklerindedir. Giriş kapısı oldukça dardır. Mağaraya girildikten sonra, 11 metre kadar dar bir yol devam eder, daha sonra genişleme başlar ve yüzyıllardır oluşan sarkıt ve dikitler göre çarpar. Mağaranın temiz havası özellikle ziyaretçileri etkiler. Ancak mağarada çok sayıda yarasa vardır, buna göre içeriye girmenizi öneririm, korkabilirsiniz. Mağara önü, ilçenin güzel bir piknik alanıdır. Söğüt ağaçları ve bol sulu bir pınar bulunur.

NEAPOLİS ANTİK KENTİ

Beyşehir gölünün kuzeyinde Antiokheia’dan (Yalvaç) Likaonya ve Pamphilya’ya giden Roma yolu üzerindedir. İlçe merkezinin yaklaşık 12 km güneybatısında Enevre köyü altındadır.

Şarkikaraağaç ilçe merkezi civarında olduğu bilinen antik kentten, ilk olarak yazar Plinius “Naturalis Historia” (Doğa Tarihi) isimli kitabında söz eder.

Plinius, antik kentin Galatia’da olduğunu belirtir. Yine başka bir antik dönem yazarı Ptolomaios ise, kenti Pisidia’nın Galatia’ya yakın kısmında olarak gösterir.

Neapolis ve Apollonia (Uluborlu) şehirlerine, aynı tarihlerde Trakyalı kolonistler tarafından yerleşildiği tahmin edilmektedir.

MS 3’ncü yüzyıla ait bir yazıttan: bölgede bir tetrapolis (4 kent tarafından kurulan bir birliktir) olduğu bilinmektedir. Tetrapolis üyelerinden: Altada (yeri bilinmiyor), Anaboura (Enevre) ve Neapolis (Şarkikaraağaç) bilinmekte, ancak dördüncü kentin adı bilinmemektedir.

Evet Neapolis kentinden, yakın çevrede bir kalıntı görülmez. Ancak İlçe Halk Kütüphanesi’nin bahçesinde arşitrav blokları, sütunlar ve mezar stelleri bulunmuş olup bunlar İsparta Müzesine götürülmüştür.

Isparta tanıtımı.

Konya tanıtımı.

 

Isparta Gelendost

Isparta Gelendost

Isparta Gelendost: Isparta il merkezine 81 km uzaklıktadır. İlçe merkezinin rakımı 940 metredir. Eğirdir gölünden 10 km içeridedir. İlçenin batısında Eğirdir gölü vardır. Doğusunda ise, Toros dağlarının uzantısı olan Anamas dağları bulunur.

İklim: Akdeniz ve karasal iklim arasında geçiş iklimi özelliği gösterir. Buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve karlı geçer.

TARİHİ

Malazgirt savaşından sonra, Gelendost ve havalisi, Türkler tarafından ele geçirilir.

Selçuklular ve Bizanslılar arasında yoğunlaşan savaşlar, Selçuklu sultanı II. Kılıçaslan zamanında 1176 yılında Miryakefalon zaferiyle sonuçlanır ve 1182 yılında yöre tamamen Selçuklu egemenliğine girer. Yine aynı dönemde, buranın ismi değiştirilerek “Gelende” ve “Gelindi” olur. Bölgeye çok sayıda Türkmen aşireti yerleştirilir.

Arap seyyahı İbn-i Bibi’nin yazdıklarına göre, Gelende, Anadolu Selçuklu Sultanının yazlık taht ve eğlence şehridir. Fatih Sultan Mehmet döneminde, Gelende ismi, Gelendost olarak değiştirilir. Gelendost köyü, bu dönemde, nahiye olan Afşar köyüne bağlanır. 1954 yılında ise, Gelendost kaza merkezi olur.

Isparta Gelendost

 

İLÇENİN İSMİYLE İLGİLİ BİR EFSANE

1176 yılındaki Miryakefalon zaferinin ardından, Bizanslılar tarafından yapılan yer yer işgal ve baskınlardan korunmak için, Gelendost’ta gözcüler görevlendirilir. Gözcüler ilçeye gelen ve gidenlerin düşman mı dost mu olduğunu gözler, gelen dost ise “Gelendost” diye bağırırlarmış. Böylece, yörenin ismi “Gelendost” olarak kalmış ve günümüze kadar ulaşmıştır.

GELENDOST ZAFERİ YILDÖNÜMÜ

1176 tarihinde kazanılan Myriokefalon savaşı, 2’nci Kılıç Arslan ile Bizans ordusu arasında, Gelendost ve çevresinde yapılmıştır. Bu yüzden, 17 Eylül 1176 tarihinde kazanılan bu zaferin anısına her yıl 17 Eylül tarihinde, Gelendost Zafer Yıldönümü şenlikleri ve festivali yapılır. Festivalde, ilçede üretilen elmalar arasında kalite yarışması düzenlenir.

Isparta Gelendost

 

ELMA

Türkiye’nin en güzel elmaları, Gelendost ilçesinin Eğirdir gölü çevresinde bulunan bahçelerinde yetiştirilir.  

 

MİRYAKEFALON VE ELMA FESTİVALİ

Her yıl burada 17 Eylül tarihinde bir festival düzenleniyor. Bu festivalde, Afşar köyünde, geleneksel halk mutfağı ve yemeklerinin örneklerini görüp tadabilirsiniz. Özellikle: Afşar kaymaklı baklavası önerilir.

Isparta Gelendost

GEZİLECEK YERLER

Isparta Gelendost Atik Camii

 

ATİK CAMİİ

İlçe merkezindeki cami, Selçuk Mahallesindedir ve Selçuklulardan kalmadır.

Isparta Gelendost Abdulgaffar Camisi

 

ABDULGAFFAR CAMİSİ

İlçe merkezinde Cumhuriyet meydanındadır. 1878 yılında yapılmıştır. Osmanlılardan kalmadır.

Isparta Gelendost Abdulgaffar Camisi

Duvarları moloz taşlı cami, kare planlıdır. Doğu ve batı cephelerinde, kemerli dört pencere vardır. Kuzey cephede, kemerli bir giriş bulunur. Son cemaat yeri, dört ahşap direkli olup, sonradan iki katlı yapılmıştır. Caminin içinde, özellikle yazı kuşakları ve madalyonlardan oluşan kalem işi süslemeler önemlidir.

Isparta Gelendost Köprüsü

 

GELENDOST KÖPRÜSÜ

İlçe merkezinde Muharrem Mahallesi ve Orta Mahalleleri arasında sınırda bulunur. İlçe merkezinden geçmekte olan Doğan Bey çayı üzerindedir, blok taşlardan yapılmıştır.

Isparta Gelendost Ertokuş Hanı-Kudret Hanı

 

ERTOKUŞ HANI-KUDRET HANI

Eğirdir’i-Konya’ya bağlayan yol üstündeki bu han, Selçuklu dönemi yapısıdır. Eğirdir-Gelendost karayolunun 30’ncu km. de Yeşilköy sınırları içinde ve Eğirdir gölü kenarındadır. Kitabesinden anlaşıldığına göre: Selçuklu sultanlarının has köklerinden olan Mübareziddin Ertokuş tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Ancak kimin yaptırdığı belli değildir.

Selçuklu kervansaraylarının avlulu ve kapalı kısımlarının bir arada birleştirilmesiyle meydana gelen “karma” tipe girer. Güney-kuzey istikametinde olan kervansarayda simetri hakimdir. Kapılar, ana aks üzerinde, Selçuklulara özgü bir stilde, renkli taşlarında kullanıldığı kemerlerle desteklenmiş ve kitabesi kapalı kısım girişinde hala durmaktadır. Giriş güneydedir. Giriş önünde iki dekar kadar bir boşluk vardır. 21 x 54 metre boyutlarında olan kervansarayın kapalı kısmı, dıştan dikdörtgen ve üçgen istinat duvarlarıyla kuvvetlendirilmiştir. Beşik tonozla üzeri örtülmüş olan yapının dış duvarları düzgün kesme taşlardan yapılmıştır.

Dış portalden içeriye girince, sağda ve solda nöbetçi odaları devamında hayvanların barınmaları için tonoz örtülü ve kemerli bölmeler vardır. İç portalden kapalı kısma girilince, üç nefli olduğu görülür. Orta nef, yan neflerden daha geniş ve daha yüksektir. Tabiat şartları nedeniyle beşik tonoz, yer yer delinmiş ve her geçen gün de tavan ve kemerlerde düşmeler görülmektedir. Kuzey duvarı da çok yıkılmış, pencere hizasına kadar gelmiştir.

Onarım çalışmaları sırasında, avlunun ortasında sekizgen planlı bir havuz kalıntısı bulunmuştur. Yapı üzerinde yapılan incelemelerde: hanın kapalı barınak bölümünün ilk inşaat evresinden kaldığı tespit edilmiştir. Güney kanadındaki avlu ve avlu çevresindeki yarı açık ve kapalı mekanlar sonraki inşaat aşamasında ilave olmuştur.

 

AFŞAR KÖYÜ

Afşar köyü, ilçe merkezine 4 ve il merkezine 84 km uzaklıktadır. Günümüzde yemekleriyle önem kazanmaktadır.

 

Afşar Evi

Ulucami mahallesindedir. Hacıaliler evi olarak da bilinir. Yapı “hanaylı” ev tipindedir.

Kapalı olan hanayın arka bahçeye bakan cephesi, tamamen pencere kaplıdır. Hanayın yapım malzemesi ahşap, ikinci kattaki 5 odanın kapısı bir sıra halinde hanaya bakar. Odaların gömme dolaplarında, tavanlarında ve mahalli olarak “Musandra” tabir edilen bir insan boyundan daha yükseğe yapılan ve duvar boyunca uzanan ahşap rafların kenarlıkları, ahşap işçiliklidir. Gömme dolaplar ve tavanlar, çakma tekniğiyle yapılmıştır. Evin ikinci katında ve doğu ucundaki odada bulunan bir dolap kapağının, her iki tarafında palmet motifi vardır. Aynı odanın tavanı dikdörtgen çıta parçalarından balık sırtı biçiminde desen oluşturarak kaplanmıştır. Bu dikdörtgen parçaların aralarında burgu motifli ince çıtalarla bordür oluşturulmuştur. Evin ikinci katına tahta bir merdivenle çıkılır. Ev subasmanı seviyesine kadar harçlı taş örgüyle inşa edilmiştir. İkinci katın batı ucunda bulunan odanın tavanında beş kollu yıldız biçimli tavan göbeği yapılmıştır. Ev kırma çatılı ve çatısı kiremitle örtülüdür. Zemin katında bulunan üç adet odanın birisinde zahire saklanıyor. Diğeri kiler olarak kullanılıyor. Üçüncüsü ve fevkani olanı da beş basamaklı taş merdivenle çıkılıyor. Bu odaya yerel tabirle “Ekmek odası” ismi veriliyor. Ekmek odasında ekmek pişiriliyor. Zemin katın duvarları beyaz kireçle sıvanmıştır. Zemin katın kapılarında ve odaların içinde ahşap işçiliği görülmez. Hanay sokağa doğru çıkma yapıyor. Çıkmada üç penceresi vardır.

Isparta Gelendost Afşar köyü camii

 

Afşar köyü camii

14-15’nci yüzyıllara ait olduğu düşünülen söz konusu cami, kareye yakın bir plana sahip olup kırma çatılıdır. Yapı malzemesi, moloz taş olup taş araları çimento derzlidir. İçte ise duvarlar sıvalıdır. Köşelerde kesme taş kullanılmıştır. Pencereler yuvarlak tuğla kemerli ve sövelidir. Camiye giriş kapısı, batı duvarının kuzey duvarına yakın köşesindedir. İbadet mekanı, 12 adet ahşap sütunla, dört sahına ayrılmıştır. Sütunların bazıları başlıklı, bazıları başlıksızdır. Sütunların çoğu devşirmedir. Sütunlar ahşap kirişlere bağlanmaktadır. Kirişlerin her iyi yanında konsol dizisi bulunur. Mihrap nişinin tam üstünde bir yazı şeridi vardır. Mihrabın sağında ahşap bir minber bulunur. Kuzeybatı köşedeki minaresi taştan yapılmış ve özgün olup sonradan yapılan boyalarla orjinalliği bozulmuştur. Cami ziyarete açıktır.

 

Abdulgaffar camii

Afşar köyünde: 1878 yılında yapıldığı tahmin edilen bir tarihi cami vardır. Selçuklu dönemi yapısıdır. Moloz taş ve aralarına çimento derz edilerek yapılmıştır. Beden duvarları taş kornişle son bulmaktadır. Doğu ve batı cephelerinde altta yuvarlak kemerli dört pencere, üstte ortada yuvarlak bir pencere açıklığı, güneyde altta yuvarlak kemerli iki pencere, üstte ortada yuvarlak bir pencere açıklığı vardır. İçeride ortada tavanda: dört sütunun taşıdığı küçük bir kubbe vardır. Kubbenin çevresi, düz ahşap tavan olarak yapılmıştır. Ahşap tavanın kenarları yuvarlaktır. Son cemaat yeri dört ahşap sütun direklidir. Sonradan iki katlı mekan haline getirilmiştir. Cami içinde yazı kuşakları ve madalyonlardan oluşan kalemli süslemeler ilgi çeker. Batı cephesinin kuzey ucunda tek şerefeli taştan yapılmış bir minaresi vardır. Şerefe altı mukarnaslıdır.

 

Isparta Gelendost Afşar Selçuklu Köprüsü

 

Afşar Selçuklu Köprüsü

Afşar köyünün güneyinde, Çiftlik yolu üzerinde, köye yaklaşık 500 metre mesafede ki Afşar çayı üzerinde yapılmış olan iki gözlü köprünün yan cephelerinde antik mimari bloklar kullanılmıştır. Köprünün orta kısmı moloz dolgudur. İki kemer üzerine oturan köprünün altta bir ayağı bulunmaktadır. Köprünün üst yüzü taş kaplıdır. Köprünün doğusunda 10 metre uzaklıkta, betonarme ikinci bir köprü yapılmıştır. Bu modern köprü de iki ayak üzerine üç gözlüdür.

Isparta Gelendost Afşar Hamamı

 

Afşar Hamamı

Tek hamam olarak yapılmış, kagir bir yapıdır. 14-15’nci yüzyıllarda Hamidoğulları döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Düz alanda yer alan hamama, günümüze temelleri gelmiş dikdörtgen planlı soyunmalıktan girilir. Soyunmalık, yakın zamanda mahalli imkanlarla, eski temeller üzerine yeniden yapılmış, üstü betondan tabliye ile örtülmüştür. Soyunmalığın doğu cephesinde yer alan kemerli bir kapı ile ılıklık kısmına girilir. Ilıklık mekanı doğu-batı yönünde, uzunlamasına dikdörtgen planlı ve üstü beşik tonoz örtülüdür. Soyunmalığın kuzey cephesinde dört adet soyunmalık kabini briketten yapılmıştır. Sıcaklık bölümü, enine dikdörtgen planlı, büyük bölüm ile kare planlı iki adet halvet hücresinden oluşur. Büyük bölüm, ortada kubbe, iki yanda da beşik tonozla örtülüdür. Sıcaklığın güneydoğu köşesi yakın zamanda tıraşlık olarak bölünmüştür.

 

DEŞTEPE I VE II TÜMÜLÜSLERİ

Afşar köyü ile Köke köyü arasındaki asfalt yolun doğu tarafında ve asfalt yola yaklaşık 100 metre uzaklıkta bulunan Deştepe Tümülüsü’nün çapı yaklaşık 200 metre ve yüksekliği 20 metredir. Tümülüs üzerinde maki bitkileri yetişmiştir. Doğu ve batı yönlerindeki düzlükte yer alan arazi ise sürülmüştür. Yani üzerinde tarım yapılmaktadır. Tümülüsün denizden yüksekliği 972 metredir. Tümülüs açılmamıştır, iyi durumdadır, bölgede daha önce tespit edilen batı tümülüslerle aynı özellikleri gösterir, mezar odası taştan yapılmış olmalıdır. Bu yüzden, tümülüsün Lydia dönemine ait olduğu düşünülmektedir.

Isparta tanıtımı.

 

Isparta Gönen

Isparta Gönen

Isparta Gönen: İl merkezine 25 km uzaklıktadır. Isparta-Burdur karayoluna 5 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1050 metredir. Tınaz tepenin hafif meyilli yamaçlarına yerleşmiştir.

Uzun yıllar “Konak” ismi ile de anılan Gönen, Konan ismini kervancıların İzmir-Aydın kervan yoluyla İç Anadolu’ya geçerken Gönen höyüğündeki fener nedeniyle, burada konaklamalarından almıştır.

Isparta Gönen

İlçede turizm önemli bir potansiyel olarak değerlendirilmekte, Güneykent beldesinde yapılan gül turizmi, son yıllarda 15 bin civarında turistin buraları ziyaret etmesine sebep olmuştur. Ayrıca Yunus Emre hakkında da türbesinin burada olmasına istinaden çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.

Isparta Gönen

 

TARİHİ

Roma imparatoru Augustus’un, Pisidia bölgesinde kurduğu 4 şehirden birisidir. Sonraki dönemde, bölgede Hamitoğlu Beyliğinin egemenliği görülür. Hamitoğlu Hüseyin Bey, toprakların büyük bölümünü Osmanlı Sultanı I. Murat’a satmış ve Gönen’e çekilerek geri kalan topraklarını buradan idare etmiştir. İstiklal savaşında İtalyan’ların Antalya’yı işgallerinden sonra, işgale Burdur ve Isparta yönünde devam edeceklerinin anlaşılması üzerine Isparta’da mahalli direniş çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmaların önderliğini yapan Hafız İbrahim teşkilatlanmayı gerçekleştirmek için, 22 Haziran 1919 tarihinde bir bildiri yayınlar. Bu bildiriyi duyan Gönenliler bir toplantı yaparak, Gönen’den 76 gönüllüyü hemen Isparta’daki birliğe göndermişlerdir. Gönen 1990 yılında ilçe olmuştur.

 

ELMA

İlçede en fazla gelir getiren ürün elmadır. Toplam 8930 dekarlık alanda 16 bin ton elma hasat edilmektedir. En fazla elma varlığı Senirce köyündedir.

Isparta Gönen

 

GÜL

İlçede 3758 dekar alanda yağ gülü üretilmekte ve 1425 top yağ gülü çiçeği elde edilmektedir. İsparta il genelinde en fazla gül üretimi burada yapılmaktadır. Elde edilen gül yağı, özellikle Arap ülkelerine ve Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir.

Isparta Gönen Meslek Yüksek Okulu

 

GÖNEN MESLEK YÜKSEK OKULU

Süleyman Demirel Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu; Muhasebe Programı ve Büro Yönetimi ve Sekreterlik Programları ile başlamış ve 2004 yılında Gönen’e taşınmıştır. Halen Yüksek Okul bünyesinde 7 bölüm ve 11 programla eğitim ve öğretime devam edilmektedir.

İsparta il merkezindeki Üniversite kampüsüne 17 km uzaklıktadır.

GEZİLECEK YERLER

Isparta Gönen Eski Hamam

 

ESKİ HAMAM

İlçe merkezinde Cami mahallesi Hamam Sokaktadır. Mülkiyeti Gönen Belediyesine, sorumluluğu ise Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. 2003 yılında, I. Gurup Anıt Eser olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Hamamın önünde bulunan ve hamama sonradan eklendiği düşünülen geniş kare mekan, kiremit çatılıdır.

Metruk hamam, halk arasında Selçuklu hamamı olarak bilinmektedir. Müze kayıtlarında ise “Eski hamam” olarak geçer. Kitabesi ve vakfiyesi yoktur. Ancak 50 yıl öncesine kadar faal olduğu ve kullanıldığı söylenir.

Isparta Gönen Eski Hamam

Kare şeklindeki hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümünden oluşur. Hamamın önünde ve sonradan eklenen kare mekan, kiremit çatılıdır. Bu mekanın ilave bir hamam yapısı olduğu düşünülmektedir. Çünkü günümüze kadar gelebilen sıvalarından bu durum anlaşılmaktadır. Orta mekanın doğusunda kare planlı pandantif geçişli kubbeli bir halvet vardır. Kubbede bir adet ortada, yedi adet çevresinde aydınlık feneri bulunur. Bu kısımda batı ve güneyde köşeleri motifli iki kurna vardır. Mermer kurnalar özgündür. Batıda kurnanın iki köşesinde kum saati şeklinde kabartma vardır. Plan olarak Anadolu’daki birçok hamamla benzerlik göstermez.

Isparta Gönen Sinan Dede Türbesi

 

SİNAN DEDE TÜRBESİ

Gümüşgün (yeni adı Baladız) köyündedir. Osmanlı döneminde yapılmış ya da onarılmıştır. Net yapım tarihi bilinmiyor. Türbenin çevresinde etkinliklerde kullanılabilecek mekanlar vardır. Türbe sekizgen planlı, blok taş platform üzerine inşa edilmiştir. Giriş kısmında taç kapı, sivri kemerli ve kenarlar dışbükey silmedir. Zamanla duyulan gereksinim nedeniyle kapının üzerine metal malzeme ile saçak yapılmıştır. Dört kenarda, altta dikdörtgen üstte daha küçük aydınlık pencereler bulunur. İçten tavanı kontroplak kaplıdır. Dıştan kırma çatılıdır. Girişi yaklaşık 150 cm yüksekliğinde demir, tek kanatlı bir kapıdan sağlanır. İçerisinde Sinan Dede’ye ait olduğu söylenen bir sanduka vardır. Sinan Dede’nin 1180-1270 yıllarında yaşadığı hususu, Gümüşgün Köyü Kültür Derneği tarafından iddia edilmektedir. Türbenin iç kısmında üzerinde çok sayıda eşarp olan bir sanduka bulunur. Türbenin duvarlarında Hz. Alinin resimleri ve kılıcı zülfikara ait işlenmiş motifler görülür. Ayrıca Alevi-Bektaşi geleneğine ait işlemeler de vardır. Türbede mum yakabilmek amacıyla köşeler oluşturulmuştur. Türbenin pencerelerinde çok sayıda mum bulunmaktadır. Türbenin içinde, türbenin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir bağış kutusu konmuştur.

Isparta Gönen Sinan Dede Türbesi

Peki Sinan Dede kimdir? Sinan Dede, Anadolu erenlerinden, Horasan erlerinden, hem Anadolu’yu Türkleştiren ve Müslümanlaştıran, büyük bir asker ve aynı zamanda da büyük bir evliya olarak kabul edilmektedir.

Gümüşgün Aşure Şenlikleri

Sinan Dede Türbesinin yanındaki alanda, her yıl Aşure Şenlikleri düzenleniyor.

 

Gümüşgün Tren İstasyonu

İzmir-Aydın hattı kapsamında İngilizler tarafından 1911 yılında yapılmıştır. İstasyon yapısı, ambar, lojman, su deposu, gazhane ve tuvalet yapılarından oluşur. Ana istasyon binasının bir kısmı tek, bir kısmı iki katlıdır. İki katlı bölümün üst katı misafirhane şeklinde tasarlanmıştır. Alt katta ise, bekleme salonu, gişe, büro odaları gibi hizmet birimleri bulunur. Yapının ön kısmında, üstü kiremit örtülü ahşap bir sundurma vardır. Yapı, taş yığma tekniğiyle yapılmıştır. Dış cephede su basman kotu üzerinden itibaren taş duvar görülür. Bu taş duvar arasında dört sıra tuğla hatır yapının etrafını döner. Ayrıca saçaklar da tuğladır. İstasyon yapısının hemen karşısında, rayların diğer tarafında ambar yapısı vardır.

Isparta Gönen Tarihi Kale ve Konane (Conana) Antik Kenti

 

TARİHİ KALE VE KONANE (CONANA) ANTİK KENTİ

Gönen ilçesinin kuzeybatısında, ilçe merkezinden yaklaşık 3 km uzaklıktadır. 1656 metre rakımlı Kaletepe adı verilen, yüksekçe bir dağın yamaçlarında kurulmuştur.

Antik dönemde Pisidia olarak adlandırılan Göller bölgesindeki Conana antik kenti, önemli yerleşimlerden birisidir. Çünkü: ticaret yolları üzerinde yer alır. Ayrıca Burdur Gölünün batısında kalan verimli ovalara hakim konumdadır.

Şehir: Hitit, Frig, Lydia, Hellenistik, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yerleşim görmüştür. Teraslar üzerine konumlandırılmış olan kent, bölgenin hem savunma hem de mimarlık tarihi açısından önemli bir yapılaşma yeridir.

Isparta Gönen Tarihi Kale ve Konane (Conana) Antik Kenti

Antik kentten ilk olarak Ptolemaios söz eder. Ancak şehrin yeri, 1874 yılında Alman tarihçi Profesör G. Hirscfeld tarafından keşfedilmiştir. Hirscfeld, kentin ismini Sagalassos’da bir yazıt üzerinde okumuş ve kenti ilk olarak Gönen ilçesine atfetmiştir.

2009 yılından bu yana sürdürülen yüzey araştırmaları, Gönen ilçesinin 2 kilometre kadar kuzeybatısında yer alan 1656 metre yükseklikteki Kale Tepe üzerindeki yerleşmede yoğunlaşmıştır. Kentin ilk yerleşim alanı Kale Tepe üzerinde olmasına karşın Roma döneminden itibaren Akyokuş Tepe’ye taşınmış olduğu ve zamanla da modern Gönen ilçesinde konumlandığı tespit edilmiştir.

Kale Tepe, oldukça iyi durumda korunmuş olan sur duvarlarıyla tahkim edilmiştir.  Bu sur duvarları, 4 metre uzunluğunda ve 1 metre genişliğinde taşların harçsız bir şekilde bir araya getirilmesiyle yapılmıştır. Kalenin ihtiyacı olan su, Yuvetça yaylasındaki pınarlardan, 35 cm çapındaki toprak künklerle getirilmiştir.

Kalenin içinde, düzenli bir yol şebekesi ve geniş bir yerleşim alanı yer almaktadır. Bu haliyle, yerleşme alanı tam donanımlı bir yerleşmenin çekirdeği olma görüntüsü vermektedir. Kale Tepe yerleşmesi izole edilmiş, müstahkem bir kale görünümündedir. Pisidia’da birçok noktada karşımıza çıkan, küçük ölçekli, dağ zirvelerinde veya yüksek tepeler üzerinde konumlandırılmış yerleşmelere benzerdir. Yüksek rakımlı tepelerin üzerine yerleşmiş olan Hellenistik dönemin bu kale görünümlü yerleşmeleri Strabon’un “Pisidialılar Pamphylia Ovasını çeviren dağlık arazide oturuyorlardı” tanımlamasıyla oldukça uyum içindedir.

Evet, Kale Tepe içindeki yerleşimi anlatmaya devam edelim: Tepenin güneydoğu kısmında, şehre girişi sağlayan yolun her iki yanında Tümülüsler ve kayaya oyulmuş mezarlardan oluşan bir nekropol alanı vardır. Mancarlı sırtı olarak isimlendirilen bu alanda bulunan Tümülüslerin çapları yaklaşık 5-9 metre arasında değişir, düzgün kesme taşlarla çevrili, üst tarafı tıraşlanmış ve ortası kaçak kazılar sonucu oyulmuştur. Bu Tümülüs mezarların ortalarında, doğu batı yönünde uzanan, dikdörtgen planlı ve büyük düzgün blok taşlardan yapıldığı anlaşılan mezarlar görülür. Tümülüslerin üstünde ise, Geç Helenistik ve Erken Roma dönemlerine tarihlenen günlük mutfak kullanım eşyası seramik parçaları vardır. Bu seramik parçalarına göre; tepe üzerinde bulunan yerleşmenin Erken Helenistik Dönemden itibaren kurulmuş olduğu ve muhtemelen Roma döneminde terk edildiği tahmin edilmektedir. Mancarlı sırtından Kaletepe zirvesine doğru çıkıldıkça, işlevi tam olarak anlaşılamayan kare planlı binaların kalıntıları ve temel seviyesindeki duvarları görülür. Antik kentin kalıntıları, Kaletepe zirvesine kadar yayılmıştır. Zirvede sarnıçlara ve işlevi anlaşılamayan değişik tipte bazı mekanlara rastlanılmıştır. Kalıntılara göre burada bir küçük kale bulunduğu düşünülür.

Şehirde, MÖ 1’nci yüzyıldan itibaren sikke basıldığı bilinmektedir ve şehre ait ilk bilgilere bu sikkelerden ulaşılır.

İmparatorluk sikkelerinin basımı, İmparator Hadrianus’tan (MS 117-138), İmparator Gallienus (MS 260-268) dönemine kadar devam eder. MS 7-8’nci yüzyıllarda İstanbul’da derlenmiş piskoposluk listelerinde, Konane ismi görülür. Kent, Pisidia Antiokheiası Başpiskoposu altında sınıflandırılmıştır. Kent piskoposu ya da kilise temsilcileri, ikonaların onurlandırılması hususunu görüşmek üzere MS 787 yılında İznik’te toplanan 2’nci Konsey’de görünürler. Ayrıca, Aziz Zosimos hikayesinin anlatıldığı bir Hıristiyan metinde, kentten bahsedilir.

Ancak günümüzde fazlaca bir kalıntı görülmez. Mimari parçalar ve bol miktardaki mezar stelleri, Isparta müzesinde sergilenmektedir.

Isparta Gönen Demirci Mehmet Efe Konağı

 

DEMİRCİ MEHMET EFE KONAĞI

İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Demirlidağı eteğinde kurulmuş İğdecik köyünde köy meydanının yaklaşık 100 metre batısındadır.

19’ncu yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Yarı bodrumlu, zemin üzeri bir katlıdır.

Demirci Mehmet Efe, Milli Mücadele yıllarında, 1920 yılında, Süleyman Efendiye ait bu büyük binayı karargah binası olarak 7 ay süreyle kullanmıştır. Aydın cephesinden düşman baskısı altında tutunamayarak geri çekilen Demirci Mehmet Efe, tren ile yakınından geçmekte olduğu İğdecik köyünü görünce, bu köyün manzarasını çok beğenmiş ve burada oturmaya karar vermiştir. Ardından birkaç ailenin evini boşaltmış ve bu evlere kendisi ve ailesini yerleştirmiştir. Demirci Mehmet Efe, Milli Mücadele tarihinde “İğdecik baskını” olarak bilinen tarihi olayda bu konakta bulunuyordu. Baskın sabahı bu konaktan kaçarak İğdecik köyünün arkasındaki dağlara sığınmıştır. Demirci Efe daha sonra Nazilli’de ikamet etmeye başlamış ve 1959 yılında ölümüne kadar orada kalmıştır. İğdecik baskınından da söz etmek istiyorum. 10 Kasım 1920 tarihinde, Refet Bey, Afyon-Adan a arasındaki Güney Cephesine tayin edilince, Kuvayi Milliye ve Kuvayi Nizamiye yani düzenli ordu arasında çekişme olur, bu sıralarda çeteciliği savunan Galip Hoca ve Çerkes Ethem, Demirci Mehmet Efe’yi kendi yanlarına almak isterler. Refet Bey ise, düzenli bir ordu kurulması için Efe’yi Konya’ya davet eder. Efe, kendisine olumlu veya olumsuz bir cevap vermez, ama bir gece İğdecik köyüne baskın düzenlenir, Efe’nin kuvvetleri dağıtılır, Efe çok az adamıyla dağa kaçmayı başarır, dağa kaçarak kendisini kurtarmasına rağmen, kuvvetleri teslim olur. Daha sonra Ankara Hükümeti, Milli Mücadeledeki başarılarından dolayı kendisini affeder.

Bir dönemin tarihine tanıklık etmiş bu konak, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Ayrıca, bu konak tarihi değerleri dışında, mimari anlayışı ve gösterişli süslemeleriyle de geleneksel Isparta evleri içinde önemli yer tutar. Özellikle konağın en çok dikkat çeken yönü, ana yola bakan cephede yer alan iki odanın alçı tavan süslemeleridir. Realist üslupta yapılarak kendi renklerine boyanmış olan meyvelerin tasviri, diğer evlerde görülmemektedir. Meyve tabağı içindeki limon ve mandalina gibi sıcak iklimlerde yetişen meyvelerin tasvir edilmesi, bunu süslemeyi yapan ustanın gezdiği yerlerden ve hayal gücünden kaynaklanabileceği gibi, Demirci Mehmet Efe’nin Ege ikliminde doğup büyümesinden ve bu meyveleri daha önce tanımasından dolayı süslemenin onun zevklerine uygun yapılmış olabileceğini de akla getirmektedir. Öte yandan bu tür realist süslemelerin, yörede yaşayan gayrimüslim, daha doğrusu Rum ustalar tarafından yapılması muhtemel görünür. Bu görüşü doğrulayacak bir husus o dönemlerde İğdecik köyünün yakınlarında, Gönen ilçesi civarında bir kısım Rum vatandaşın yaşamakta olduğudur.

Ancak yapı günümüzde oldukça harap durumdadır. Mülkiyeti Gülsüm Erdoğan adına kayıtlıdır. Kapısı kilitlidir, koruma altına alınmamıştır.

 

KOÇTEPE İNCİRLİKAYA ODA MEZARLARI

Isparta-Burdur kara yolunun doğusunda, Koçtepe köyü İncirlikaya mevkindedir. 6 mezar, toprak düzeyinin üstünde kayada, 1 tane dromoslu mezar tepenin güney doğusunda tarla içinde, ikinci kromoslu mezar odası güneydoğudaki tepenin ilk eteğinde, son mezar odası da bu alandadır. Mezarların iki tanesi dromosludur. Bir mezarın içi iki odalı olup 4 adet kline ihtiva eder. Diğer bazı mezarların çatısı iki tarafa eğimlidir. Cephesi kaya yüzeyinde olanların ön kısmı tıraşlanmış ve kapı kenarlarını bantlarla çevirmişlerdir. Roma dönemi mezarlarıdır. Pisidia kaya mezarlarının diğer örnekleriyle benzerlik gösterir.

 

AKYOKUŞ TEPE ANTİK YERLEŞİMİ VE NEKROPOL ALANI

Gönen ilçe merkezinin yaklaşık 1 km kuzeyinde, yaylaya çıkan orman yolunun batısında, 1267 metre yüksekliğinde, doğal bir tepedir. Tepenin yamaçlarında ve zirvesinde, farklı dönemlere ait seramikler ve büyük şekilsiz inşaat taşları görülür. Önceki yıllarda, piknik alanı haline getirmek maksadıyla tepenin zirvesi, 1-1,5 metre tesviye edilerek tamamen düzleştirilmiş, yamaçlarda 5 farklı teras oluşturularak ağaçlandırma ve bu ağaçları sulamak için bir sistem yapılmıştır. Tepenin yamaçlarında yer yer kaçak kazı çukurları görülür.

 

GÜNEYKENT KASABASI

Isparta il merkezine 40 km ve Gönen ilçe merkezine 13 km uzaklıktadır. Kasabanın hemen girişinde Yunus Emre heykeli vardır.

Isparta yöresinin en güzel gülleri, burada yetiştirilir. Gül toplama döneminde, turist gurupları Güneykent kasabasına gelirler ve tarlalardan gül toplayabilirler. Tarlalarda gül toplarken, gül bahçelerinin güzel kokularını hissedebilirsiniz. Hatta, yurt dışından da, gül toplamak üzere, buraya çok sayıda turist gelmektedir. Gül toplama yanında: gül temalı figürler, heybeler, dokumalar ve iğne oyaları da satılmaktadır.

Isparta Gönen Manastır Koruluğu

 

Manastır Koruluğu

İlçenin en önemli ormanlığıdır. Burada Yunus Emre Türbesi vardır ve buraya manastır isminin verilmesinin sebebi: “mana-sır” kelimesinden gelmektedir. Sonra mana esastır ve manastır olmuştur. Aslında Hıristiyanlara ait en ufak bir işaret yoktur. Burada Manastır ormanlık yer anlamındadır. Ancak Manastır mahallesinin yeni ismi “Pazar Mahallesi” dir. Mezarların 1963 yılına kadar tapulu vakfıyesi varken, kadastro geçince vakfın arazileri ormana verilmiştir. Mevcut ormanların ayakta kalması bu kutsal mezarlar sayesindedir. Yunus Emre’nin mezarı ancak böylesine kutsal bir yerde olabilir.

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

 

Yunus Emre Türbesi

Pazar Mahallesi, Manastır mevkiinde çam ormanları arasında göletin hemen üstünde bir türbe vardır. Bu türbe yapısı, 1993 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Türbe sekizgen planlı olup mekanı dışarıdan çepeçevre saran tretuvar bulunur. Su basman seviyesine yükseltilmiş olan türbenin girişi batı yönündedir. Giriş kapısının iki yanında, tabana kadar uzanan birer niş vardır. Geri kalan yedi cephesi birbirinin aynısı olup, her bir cephenin ortasında kemerli bir pencere ve pencerenin her iki tarafında giriş cephesinde olduğu gibi birer niş bulunur. Yapının üstü sekizgen kırma çatı ile kapatılmış ve Marsilya tipi kiremitle örtülmüştür. Çatının en yüksek noktasında “alem” bulunur.  

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

Bu türbenin Yunus Emre ve hocası Taptuk Emre’ye ait olduğuna inanılır. İslam inanışına göre, büyük ve bilgili kişilerin mezarı sağda, diğerleri sol tarafta bulunur. Türbeye girince sağda bulunan ilk mezar Yunus Emre’nin, sonrakiler sırasıyla Taktuk Emre, Sinan Efendi ve Vakfıyenin kurucusu Saadettin Efendidir.

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

Türbenin hemen dışında, Yunus Emre heykeli bulunuyor. Gönenliler bu türbeye özel bir ilgiyle bakmakta ve yaşamasını sağlamaktadır. Her sene duvarları yeniden sıvanmakta, üzerine örtüler örtülmektedir.

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

Ancak yine de bu mezarların kimlere ait olduğu net olarak bilinmemektedir. Bu mezarların ermiş kişilere ait kutsal mezarlar olduğuna inanılır. Hatta Hacı Bektaş-i Veli’nin müritlerinden birine ait olabileceği söylenmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre’ye Taktuk Emre’ye gitmesi için yol göstermiştir. Sonuç olarak: halk burayı kutsal bir yer olarak kabul etmiş ve her yıl binlerce insan burayı ziyaret ederek dua etmekte ve adaklar adamaktadır.

Isparta Gönen Yunus Emre’yi Anma ve Aşure Şenlikleri

 

Yunus Emre’yi Anma ve Aşure Şenlikleri

İlçede: 1991 yılından bu yana, her yıl Haziran’ın son Cumartesi günü; Yunus Emre’yi anma ve Aşure Şenlikleri yapılır. Bu şenliklerde amaç: Yunus Emre’yi halka tanıtmak ve sevdirmektir.

Isparta Gönen Yunus Emre’yi Anma ve Aşure Şenlikleri

Türbe çevresindeki etkinlik alanında davetlilerin yapılan etkinlikleri ve gösterileri izleyebilecekleri bir amfi, eğime uygun olarak düzenlenmiştir. Amfinin yanındaki yarı açık bir mekan ise yemek hazırlama bölümü olarak kullanılmaktadır. Amfinin karşısında protokol için ayrı bir yarı açık mekan oluşturulmuştur.

Isparta Gönen Kuru Fasulye Günü

 

Kuru Fasulye Günü

Gönen ilçesinde, ülkemizin dört bir yanından gelen Gönen Öğretmen Okulu Mezunları ve ailelerinin katılımı ile, her yıl Haziran ayının son Pazar günü, Geleneksel Kuru Fasulye Günü etkinlikleri düzenlenmekte olup, bu etkinlikler 1945 yılından bu yana sürdürülmektedir.

Isparta tanıtımı.