Alanya’nın doğu yönünde, 6 km. uzaklıkta. Toroslar’dan doğan çay, yaklaşık 60 km. lik bir seyir izliyor. Bu seyrin son kısımlarında, Alanya ilçesinde, turizmin hizmetini giriyor. Su: yaz ve kış serin. Yazın; Akdeniz’in bunaltıcı sıcaklarından kaçmak isteyenler için, çayın bulunduğu bölge, ideal bir mekan. Çay’a paralel giden yola açılan, pek çok lokanta ve çay bahçesi var. Sıcak yaz günlerinde, serin bir mekan arayanlar için ideal.
Ana yoldan, yaklaşık 7-8 km. uzaklıktaki, regülatörden sonra, bu lokantalar devam ediyor. Bu lokanta ve piknik yerlerinde, çay üzerine yapılmış ahşap teraslarda, yer minderleri, halı ve kilimler üzerine oturup, ayaklarınızı çayın serin sularına uzatma şansınız var.
Antalya Alanya Dim Çayı: Bu arada; çay üzerindeki bir çok ördek, çevrenizde, meraklı ve yiyecek bekler bakışlar ve bazen de çığlık atarcasına çıkardıkları seslerle dolanmakta. Güzel bir ortam. Tek sorun; yol ve restoranlardaki hizmet kalitesi ile fiyat.
Yoksa: çay üzerine hamak kurulmuş. Düşünebiliyor musunuz, bu hamak üzerinde, üstünüzde ağaçların yeşilliği, altınızda akıp durmakta olan sular, muhteşem bir güzellik, yaşamayı istememek elde değil, ama dedim ya, maalesef, turistik anlayış, bu güzellikleri yaşayanlara çok pahalıya patlayabiliyor.
Evet, tercih sizin, buraya gidebilir, menülerini ve fiyatlarını inceleyerek, herhangi bir restorana oturabilir ve bu güzellikleri yaşayabilirsiniz, tercih sizin.
Erzurum Pasinler; Pasinler aynı zamanda Hasankale, her iki isimde kullanılıyor, tam bir tarih hazinesi yöreler, oldukça bol gezilecek yer var, aşağıda buralara yolunuz düşerse gezip görmenizi önerdiğim birçok yer var, ilçe merkezine uzaklık sırasına göre, siz buradaki zamanınız ölçüsünde ve ilginizi çekecek yerleri planlayıp gezebilirsiniz, yoksa burada oldukça fazla tarihi ve turistik yer var.
ULAŞIM
Pasinler, tarihi İpek yolu üzerindedir. Pasinler, Erzurum arası uzaklık: 40 km. Pasinler, Köprüköy arası uzaklık: 19 km.
TARİHİ
MÖ 400 yıllarında Yukarı Aras boyları ve Erzurum Ovasında, Phasianlar denen bir boyun bulunduğu ve bunların demircilik işlerinde mahir oldukları söylenir. Yöre, 9’ncu yüzyılda Türkistan’dan gelen Oğuz Türkleri tarafında fethedilmiştir ve yöre Gürcülerin atılmasında bir üs olarak kullanılmıştır.
1048 yılında Pasinler ovasında yapılan savaşta: Selçuklu ordusu ve Gürcü güçleri karşı karşıya gelmiş, günümüzdeki Ogümü köyü yakınlarında yapılan savaşı Selçuklular kazanmıştır.
Yani, Anadolu’da Selçuklular ve Bizanslılar arasında yapılan ilk savaş Pasinler savaşıdır. (1048)
Anadolu’da hüküm süren İlhanlıların yıkılmasıyla, Erzurum ve çevresinde Moğol kökenli Sutaylılar ortaya çıkar. Sutaylılar’dan Hacı Togay oğlu Hasan: Erzurum ve çevresinde gücünü hissettirmek için Avnik, Zivin ve Mecingert kalelerine ilaveten Pasin ovasına hakim ve her korunaklı olan dağın eteğine bir kale inşa ettirmiştir. (1340)
Ayrıca, ilçenin hemen kuzeyinde bulunan dağa “Hasan Baba Dağı” ismi verilmiştir.
Evet, Hasan Kale, Timur kuşatması sırasında büyük tahribat görmüştür. Daha sonra Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, bu kaleye büyük önem vermiştir. Hasan kaleyi tamir ettirmiş, bu yüzden de kaleye “Hasan Kale” isminin verildiği öne sürülmektedir.
Bölge, Osmanlı döneminde iki defa Rus işgaline uğramıştır. 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması sonunda Ruslar, Hasankale’den çekilirler. Ardından, bu kere Ermeniler bölgede vahşet ve katliamlara başlar. Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla Ruslar Hasankale’den çekilirler ve Ermeniler tekrar katliamlarına başlarlar. Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu, 13 Mart 1918 tarihinde Hasankale’yi işgalden kurtarır. Bu yüzden her yıl 13 Mart tarihi kurtuluş günü olarak kutlanır.
Pasinler bölgede “Hasankale” ismiyle de tanınır.
Bölgenin tarihinde söz ettiğimiz de Hasankaleli bir kişiden söz etmeden geçmek olmaz. Daha önce Siirt’te kaldığın sürede oldukça tanının bir kişi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, aslen Hasankalelidir. (Hayatı ile ilgili ayrıntılar Siirt yazımda bulabilirsiniz.)
GENEL
Pasinler ovası, Aras nehri tarafından şekillendirilir, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde bulunur. Pasinler havzası sınırları içindeki yüksek sahalar, sadece dağlık alanlardan ibaret değildir. Yer yer dağlarla karıştırılan yüksek düzlükler vardır. Denizden yükseklik ortalama 1740 metredir. Erzurum il merkezine nazaran yazlar daha sıcak, kışlar ise daha soğuk geçer. Yani, karasal iklim hakimdir. Başlıca geçim kaynakları geniş ölçüde tahıl ekimi ve hayvancılıktır.
ARAS NEHRİ
Aras nehri, Hasankale’de oldukça önemli bir role sahiptir. Kaynağını Bingöl dağları ve Palandöken dağlarından alır. Pasin düzlüğünü ikiye ayırır, Köprüköy-Çobandede’de birleşir. Büyük kolu, bu düzlükte aynı adı taşır ve halk tarafından Pasin çayı olarak bilinir. Pasin çayı, kaynağını Kargapazarı dağları üzerindeki Yedigöller denen Ziyarettepe ve Kandiltepe’den alır. Kargapazarı dağlarından beslenerek gelen Aras mehri, Pasinler ovasında Çobandede köprüsünde Pasin çayı ile birleşir, Horasan bölgesine ulaşır. Daha sonra ülke sınırları dışına çıkarak Hazar denizine dökülür.
Aras hakkında antik dönem yazarlarından Herodotos, “Araxes” olarak ifade etmekte ve “ ….. Araxes, Matienlerin ülkesinden kaynar: suları kırk ağızdan dökülür… Araxes’in yalnız bir ağzı engele çarpmadan Caspia Denizine dökülür.” Diğer bir antik dönem yazarı olan Strobon “ … söylendiğine göre Araxes Nehri birçok kollara ayrılarak memleketi sular altında bırakır: kollarından biri Carpia denizinden Hırkanya Denizine dökülür.” Demektedir.
NE YENİR
Pasinler yöresinde patates üretimi yaygındır ve üretilen patatesler oldukça lezzetlidir. Yemek derseniz, “şalgam dolması” önerebilirim. Ayrıca bulgurla yapılan “Gliko” da denemelisiniz.
PASİNLER MESLEK YÜKSEK OKULU
Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlıdır. 1993 yılında kurulmuş, 1994 yılında eğitim ve öğretime başlamıştır.
HASANKALE KİLİ
Ülkemizde birçok yerde oldukça meşhur olan bu kil: Hasankale dağlarından ham olarak çıkartılıyor. Özellikle cilt ve saç bakımında etkili olduğu söyleniyor.
GEZİLECEK YERLER
KASIM BEY CAMİSİ-ULU CAMİİ
İlçe merkezinde Cami-i Kebir Mahallesinde, bir külliye şeklinde inşa edilmiş olup külliyede: cami, medrese ve zaviye bulunmaktaydı.
Medrese günümüzde yoktur. Ulu Cami, özellikle ilk dönemler için şehirde “Cuma ve Bayram namazları” kılınan ibadethane olup, bu bakımdan caminin ve mahallenin dini, sosyal ve idari bakımdan da merkezi durumundadır. Cami: hafif meyilli bir yamaç üzerine inşa edilmiştir.
Caminin son cemaat yerinden içeri girilen kapısının üzerinde mermer yazıttaki kitabesine göre: yapılış tarihi 1554 yılıdır. Erzurum Beylerbeyi Ayas Paşa’nın kardeşi, Sancak Beyi Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Son cemaat yerindeki diğer kitabeye göre ise, 1835 yılında onarım görmüştür. Duvarları moloz taşlı, çamur harçlı ve hatıllıdır. Dikdörtgen planlıdır. İbadet alanının üzeri dikey uzanan ahşap sütunların taşıdığı yatay kirişler üzerine oturan ahşap düz bir çatı ile örtülüdür. Dış kısımda ise saç malzeme ile örtülü basık piramidal şekildedir.
Minare, kuzey ve batı duvarının kesiştiği köşededir. Taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Mihrap nişi bitkisel motiflerle bezenmiştir.
Ulu cami içinde: İbrahim Hakkı Hazretlerinin kişisel eşyalarının sergilendiği bir yer var, burayı ziyaret etmenizi öneririm. İbrahim Hakkı, burada doğmuş ancak Siirt’te uzun süre yaşamış ve orada vefat etmiştir, türbesi halen oradadır, ama ulu cami içinde de ona ait birkaç kişisel eşya sergileniyor.
EMİRŞEYH CAMİİ
İlçeye bağlı Emirşeyh Mahallesindedir.
Caminin yapım tarihi ve yaptıran kişiye ait kitabesi yoktur. Ancak 18’nci yüzyıla tarihlenir. Kare planlıdır. Hafif meyilli bir araziye yapılmıştır. Duvarları, köşeleri kesme taştan, çamur harçlı ve dört sıra hatıllıdır. Kesme taştan yapılmış yeni bir minaresi vardır. Batı cephede bulunan giriş kapısı üzerinde onarım kitabesi bulunur. Kitabeye göre: 1896 yılında Mustafa Baba ve Esat Efendi tarafından tamir ettirilmiştir. Bu girişin önüne sonradan son cemaat yeri yapılmıştır. İbadet alanında ki sekizgen formlu ahşap kubbe 4 tane ahşap direk üzerine oturur. Mihrabı taş malzemeli, sonradan eklenen minberi ise ahşaptır.
SİVASLI HATUN CAMİİ
İlçe merkezindedir.
Cami kitabesine göre 1389 yılında Sivaslı İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır. Duvarları, köşeleri kesme olmak üzere diğer kısımlarında moloz taş kullanılmıştır. Caminin girişi kuzeyden ahşap bir kapı ile sağlanır. Girişin tam karşısında taş mihrap bulunur. İbadet alanının üst örtüsü ortada 4 ahşap direkle taşınan sekizgen ahşap tavandan oluşur. Caminin kuzeybatı köşesinde minare bulunur. Cami, 1912 yılında Hacı Mahmet Zade Bey tarafından onarılmıştır.
İLÇE MERKEZİ DIŞINDA GEZİLECEK YERLER
PASİNLER (HASAN) KALESİ
İlçe merkezinin kuzeyinde Hasan Dağının ovaya hakim noktası üzerindedir.
Yüzyıllar boyunca, doğudan Erzurum’a giden yol üzerinde çok önemli bir askeri üst görevi görmüştür. Deniz seviyesinden 1740 metre yüksekliktedir.
Arkeolojik kaynaklar ve buluntular, kalenin Urartu kralı Menua (MÖ 810-786) zamanında kurulduğunu doğrulamaktadır. Bu yazıtta: Kral Menua’nın bölgeye seferler düzenlediği Pasin Ovasının zenginliğini ve stratejik önemini kontrol altında tutabilmek için kale yaptırdığı anlaşılmaktadır. Bu durum Urartuların bölgeye yaptığı seferlerin gelip geçici bir yağma seferi olmadığının kanıtıdır.
2001 yılında iç kale ve kale dışında yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında, kalenin güney sur duvarında Urartu Kralı Menua dönemine ait yazıt ve Urartu dönemine ait kuzey-güney doğrultulu kiklopik teknikle yapılmış sur duvarı izlerine rastlanılmıştır.
15’nci yüzyılda Akkoyunlu Hasan’ın adını alan Hasankale’nin Türklerle ilk tanışması, Büyük Selçuklularla Bizanslılar arasında 1048 yılında yapılan Hasankale savaşı ile gerçekleşir. Savaşı kazanan Selçuklu kuvvetlerinin komutanı İbrahim Yınal, daha sonra Erzurum şehrine doğru yürümüş ve şehri yakmış, adının “Kara Erzen” olarak tarihe geçmesine sebep olmuştur.
Bir diğer iddia: kalenin İlhanlı soyundan Emir Hacı Togay’ın oğlu Hasan Bey tarafından, 1336-1339 yılları arasında yaptırıldığıdır.
Evet kaleyi yaptıran ve yapım tarihi ile ilgili tüm iddialar, kalenin tarihi süreç içinde birçok defa yıkılarak yeniden inşa edildiğini göstermektedir.
Hasan Bey öldükten sonra buraya defnedilmiştir. Bu nedenle kale “Hasan Kale” ismini almıştır.
Bütün bu bilgiler, kalenin Urartu döneminde yapıldığını, tarih boyunca her dönemde yer yer tamir, tahkim ve eklentilerle kullanıldığını ve yerleşim gördüğünü göstermektedir. Çünkü gerek Karakoyunlular döneminde ve gerekse Timur’un kuşatması sırasında kale büyük tahribata uğramıştır.
Timur devletinin yıkılmasıyla Azerbeycan’da kurulan ve zamanla Doğu Anadolu’ya hakimiyeti altına alan Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan bu kaleye büyük önem vermiştir ve Osmanlı devletinin saldırılarına karşı kaleyi onartmıştır.
Buna dayanarak ünlü tarihçi Naima ise, kalenin Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından yaptırıldığını öne sürer.
Kale Osmanlılar tarafından ele geçirilince, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16’ncı yüzyılda tamir ettirilmiş ve bir cami ekletilmiştir. Sultan 4’ncü Murat, Revan seferine giderken burada konakladı, 1634 yılında kaleye bir köşk yaptırmıştır. Bu köşk veya daha doğrusu saray, günümüzde kalede bulunan bayrak direğinin bulunduğu yerde idi. Ancak gerek cami ve gerekse köşk günümüze ulaşmamıştır.
Kalenin mimarisi
Doğal kayalıklarda kurulan kale, kayalıkların zayıf yerlerinden sur geçirmek suretiyle yapılmıştır. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşur.
Dış kale bölümü
Dış kale ve kalıntıları büyük oranda tahrip olmuş ve günümüze ulaşmamıştır.
Dış kalede, 2001 yılında Erzurum Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılar sonucunda Kral Menua (MÖ 810-786) dönemine ait bir yazıt elde edilmiştir. Ayrıca kalenin sur duvarları ortaya çıkarılarak, kale tarihi hakkında bilgiler gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmalarda, Urartular’a ait olan duvar ortaya çıkarılmıştır. Duvar: doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Kuzey kenarı 5.30 metre, güney kenarı ise 6.40 metredir. Duvarın genişliği de 4 metredir.
İç kale bölümü
İç kale, 3 sur kuşağı ile çevrilmiştir. İç kale, kesme ve moloz taşlardan yapılmış ve günümüze ulaşmıştır. İç kalenin uzun kenarı 125 metredir. Ortası ise 20 metre genişliğindedir. Kuzeye doğru daralan, üçgen bir forma sahiptir. Batıya bakan ana girişinin önündeki uzun dikdörtgen alan: kademeli surlarla takviye edilmiştir. Buradaki “Demir Kapı” ve “Erzurum Kapısı” ile doğuda bulunan “Gizli Kapı” kalenin bulunduğu Hasan Dağı’nın ovaya uzanan en dik burnundadır. Giriş batı yönde bulunan ana kapıdan (Erzurum kapı) sağlanmaktadır. Batı tarafta, Erzurum kapının iki yanında, mazgal pencereleri bulunan, iki muhafız odası bulunur. İç kalede bulunan gizli bir yol, güneyde Hasankale çayına kadar uzanır. Çünkü kuşatmalar sırasında buradan gizli su temin ediliyordu. İç kale, orta kısmı düzgünce tesviye edilerek, ihtiyaç duyulan mimari yapılar için gerekli alan açılmıştır.
Günümüz
İç kalenin içinde çok sayıda mimari yapı temel izleri görülür. Kanuni Sultan Süleyman döneminde kale tamir ve tahkim edilirken, kaleye bir cami ekletilmiştir. Ayrıca Sultan 4’ncü Murat döneminde Revan Seferi sırasında kaleye bir köşk yaptırılmıştır. Ancak cami ve köşk, günümüze ulaşmamıştır. Kale çok sarp kayalar üzerinde inşa edildiğinden, eskiden binek hayvanlarıyla dahi çıkılması mümkün değilmiş. Ancak kale sonradan taş ocağı olarak kullanıldığından, batısındaki iç kale kapısına giden toprak bir yol yapılmıştır.
Kaya Mezarı
Kalenin bulunduğu kayalık üzerinde bulunan Kaya Mezarı, güney yamaçtadır. Mezar iki odadan meydana gelir. Mezarın ana odası 4.30 x 6.30 x 2.80 metre boyutlarındadır. Yanındaki oda daha küçüktür. Mezarda iyi işçilik örneği görülmektedir, ayrıca bir de sunak bulunur. Yan odanın karşısına kapı açılmak istenmiş ancak daha sonra bundan vazgeçilmiştir.
Kaya mezarının üzerinde bulunduğu kayalık da, bir de Kaya odası yani nişi görülür. Yapılan araştırmalarda kaya odasının kaya mezarı ile aynı dönemde yapıldığı anlaşılmıştır. Ancak mezar olarak kullanılıp kullanılmadığı bilinmez. Ancak işi bir işçiliğe sahiptir.
BÜYÜK KAPLICA-PASİNLER KAPLICASI
Yöredeki en eski kaplıcadır. İlçe merkezinde kalenin güneyinde, Hasankale çayının iki yanında, birbirine 50 metre uzaklıkta iki kaplıca bulunur. Bunlardan: güneyde bulunana “Büyük Çermik” ve kuzeyde bulunana “Küçük Çermik” denir.
Büyük Çermik
1565 yılında Dulkadiroğullarından Şah Bey tarafından yaptırılmıştır. Üstü 14.5 metre çapında bir kubbeyle örtülüdür. 1749 yılında onarım görmüş, bazı eklemeler yapılmıştır.
Küçük Çermik
Büyük Çermik kaplıcasının 50 metre kuzeyindedir. Hasankale çayının karşı kıyısındadır. Burada 1.5 metre derinlikte bir havuz bulunur. Buranın üzerine 8 metre çapında bir kubbe örter. Kaplıcadan: içme ve banyo kürleri olarak yararlanılır.
Faydaları
Kaplıca sularının içeriği: bikarbonatlı, klorürlü, sodyumlu, karbondioksitli ve kısmen de radyoaktif bileşimlidir. Sıcaklığı 39-45 derece arasındadır. Kaynaktan suyun çıkış hızı, saniyede 15 litredir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: içilerek kullanıldığında: safra kesesi, karaciğer, mide ve bağırsak hastalıkları. Banyo olarak kullanıldığında: romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, çeşitli sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme tedavisidir.
Bu kaplıca bölgesi gerek kaplıca ve gerekse termal hizmetleri ve otelcilik anlamında oldukça ilgi çekmektedir. Ayrıca kaplıcalar mevkiinde bulunan kamp alanı, çadır kurmaya ve doğa ile iç içe olmayı düşünenler için idealdir. Günübirlik gelenler için ise, yine kamp alanında kamelyalar ve çocuk oyun alanları vardır.
MADEN SUYU
İlçe merkezine 4 km uzaklıkta Serçeboğazı mevkiinde, maden suyu bulunmaktadır. Ayrıca ilçe merkezinde, tren garı bölgesinde yine maden suyu bulunuyor.
KÖR KANAL
İlçe merkezinin 10 km kuzeybatısında bulunan Büyükdere Köyünün güneyindedir.
Urartu döneminde, Pasin ovasının kuzeyindeki toprakları sulamak için yapılmıştır. Kuzey-güney yönünde uzanan kanal Büyükdere’den beslenerek, Serçeboğazı Köyünün batısından geçerek, Güney Aras Çayına birleşir. Kanal günümüzde halen varlığını sürdürmektedir. Kanal Vakıf Bendi ve Deniz Kanalı gibi Urartu kanallarının en kısasıdır.
GÜLPERİ HATUN KÜMBETİ
İlçe merkezine 10 km uzaklıkta, tarlalar içindedir.
Kitabesi yoktur. Kümbetin 14-15’nci yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. Kümbet sekizgen gövdelidir. Günümüzde harap bir halde ulaşmıştır.
TİMAR KALESİ
İlçe merkezinin 11 km batısında Timar Köyündedir.
Timar Yaylasına giden yol kenarındadır. Kale 65 metre uzunluğunda, 33 metre genişliğindedir. Dikdörtgen planlıdır. Kale oldukça tahrip olmuş, günümüze herhangi bir su duvar kalıntısı kalmamıştır. Sur duvarlarının sadece temel kısımları günümüze ulaşmıştır. Kale içinde, yer yer 3 ya da 4 sıra yüksekliğinde korunan mimari temel izleri, günümüze ulaşmıştır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri ve seramik yapısı kalenin Demir Çağında yapılmış olabileceğini göstermektedir.
TIMAR KÖYÜ KATLİAM ANITI
İlçe merkezine bağlı 11 km uzaklıktaki Timar Köyündedir.
1918 yılında Erzurum yöresinin Kazım Karabekir komutasındaki Türk Ordusu tarafından ele geçirilmesinden sonra, geri çekilen Ermeniler, Tımar köyünde 350 kadın ve çocuğa karşı katliam yaparlar. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinin gözetiminde 7 Temmuz 1993 tarihinde Tımar köyünde yapılan kazılarda: mermi kovanları, kırık kafatasları, sigara tablaları ve takı malzemeleri bulundu. Bu kazılar sonucunda burada 300 insanın iskeletine rastlandığı bildirildi.
Burada daha sonra bir anıt yapılmıştır.
CİN KALESİ
İlçe merkezinin 11 km kuzeydoğusunda bulunan Kurnuç köyünün 1 km kuzeyindedir.
Kale, andezit kayalardan oluşan bir zemin üzerine yapılmıştır. Kale yuvarlak planlıdır, güney bölümü diktir. Kalenin sur duvarlarının çoğu yıkılmış olduğu için kalenin planı hakkında net bilgi edinmek mümkün olmaz. Kalenin doğu eteklerinde konut temel kalıntıları görülür. Ayrıca: kalenin biraz daha aşağısında bulunan Büyükdere Vadisinde bol miktarda işlenmiş obsidiyen bulunmuştur. Ham obsidiyenlerin buraya getirilerek vadide işlendiği düşünülür. Yani burası obdidiyenlerin işlendiği bir tür atölye gibidir. Ayrıca kale çevresinde akan tatlı su kaynakları, bölgenin önemini arttırmaktadır.
ÇÖĞENDER KÖPRÜSÜ
İlçe merkezine 12 km uzaklıktaki Çöğender köyündedir.
Köprünün kitabesi yoktur. Köyün kurucusu Çöğender Baba tarafından 1400’lü yıllarda yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
KUZUGÖL KALESİ
İlçe merkezinin 22 km batısındaki Küçüktüy Mahallesinin yaklaşık 1 km kuzeyinde Kuzugöl Tepe Mevkiindedir.
Kale dikdörtgen planlıdır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri ve seramik yapısı, kalenin Demir Çağında yapılmış olabileceğini göstermektedir. Düzgün olmayan polygonal taşlardan yapılmış kalenin büyük bölümü tahrip olmuş durumdadır.
KARAKALE KALESİ
İlçe merkezinin 29 km kuzeybatısındaki Karakale köyündedir.
Kale surları kabaca işlenmiş, blok taşlardan meydana gelir. Kalın bir sur duvarı olan kalenin, 2 metrenin üzerinde sur duvarları ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Dikdörtgen bir plana sahip olan kalenin girişi güneydoğudandır. Kalenin savunma yönünden daha zayıf olan kuzeydoğusu, üç bastiyonla güçlendirilmiştir. Mimarisi ve keramik verisi Demir Çağına tarihlenir.
Urartuların başkenti olarak kurulan Van ilinin, o dönemlerdeki ismi “Tuşba” dır. 1548 yılında yörede Osmanlı hakimiyeti başlar. İran sınırında olması nedeniyle, bölge sürekli olarak savaşların ortasında kalmıştır. Bölgenin tarihinde özellikle 1’nci Dünya savaşı yılları ayrı bir yere sahiptir. Bu dönemde Van şehri tamamen harap olur.
Van merkezinde savaş öncesinde 70 bin kişi olan nüfus savaş sonrasında 10 bin kişiye kadar düşmüştür. Çünkü şehirde yaşayanların çoğu, Ermeni vahşeti ve katliamları sonucunda şehirden göçerek Diyarbakır, Şanlı Urfa gibi şehirlere gitmişlerdir.
Yine savaş sonrasında şehir harap olmuş ve bu yüzden yerleşim yeri bugünkü yeni yerine taşınmıştır. İpekyolu, 2012 yılında Van şehir merkezinin ikiye bölünmesiyle ilçe olur. Peki neden İpekyolu ismi? Bölge tarihi İpekyolu üzerindedir.
GENEL
Nüfus bakımından Van ilinin en büyük ilçesidir. Yerleşim yeri, Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murat bölümünde Van gölü kapalı havzasındadır. Rakımı ortalama 1725 metredir. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van gölünde kıyısı vardır.
GEZİLECEK YERLER
Van İpekyolu Erçek Gölü
ERÇEK GÖLÜ
Van gölünün doğusunda, bir set gölüdür. Van gölüne olan uzaklık 20 metredir. İlçe merkezine ise 11 km uzaklıktadır.
Gölün derinliği ortalama 18 metredir. Gölün uzunluğu 14 km, genişliği ise 9 km dir. Maksimum derinlik 40 km dir. Burası bir kuş cenneti olarak önem kazanmaktadır.
Çünkü, ülkemizde bulunan 454 kuş türünün yarısı burada yaşamaktadır. Ayrıca, filamingo gibi göçmen kuşlar da burada konaklamaktadırlar. Burası, dünyanın en büyük filamingo konaklama alanıdır. Evet, günümüzde burayı ziyaret ederseniz, kuş gözlemevinden kuşları izleyebilirsiniz.
ADIR HÖYÜĞÜ VE KALESİ
İlçe merkezinin yaklaşık 20 km kuzeyindedir.
Yaylıyaka köyünün arkasındaki tepede konumlanır. Bölgede tarih öncesi bir yerleşme olduğu ve bu yerleşmenin Urartu dönemine tarihlendiği ifade edilir. Höyüğün üzerinde bir Urartu kalesi olduğu ve kalenin taş bloklardan yapılmış sur kalıntılarının görüldüğü belirtilir. Höyüğün güney ve batı yönünde defineci çukurları ve çukurlarda taş temelleriyle büyük bir yerleşme yeri daha görülür.
Van İpekyolu Karagündüz Höyüğü
KARAGÜNDÜZ HÖYÜĞÜ
İlçe merkezine bağlı Karagündüz köyündedir. (köyün eski ismi: Şarokonis) Karagündüz köyü, ilçe merkezine 35 km uzaklıktadır.
Erçek gölünün doğusunda uzanan, içinden Memedik çayının aktığı Erçek düzü, havzadaki bereketli ovalardan birisidir. Denizden 1900 metre yükseklikteki bu ova, oldukça büyüktür. Doğudan batıya doğru, gittikçe genişleyen Erçek gölünde biten bu ova, üzerinde bulundurduğu birçok höyük ile, Prehistorik dönemlerden beri en yoğun olarak iskan edilmiş yerlerdendir.
Höyük, günümüzde 1890 metre rakımlı ve suları Van gölü gibi sodalı olan Erçek gölünün kuzeydoğu kıyıları üstündedir. Höyük, Van yöresinin en büyük höyüğüdür. Yüksekliği 9 metre civarında, boyutları ise 75 x 50 metredir.
Höyüğün üstü kısmen ve etekleri de tamamen, bu eski köyün kerpiç evleri tarafından iskan edilmiştir. Ancak burada bulunan Karagündüz köyü, göl sularının yükselmesi nedeniyle 2 km uzakta, kuzeydoğuda yeniden kurulmuştur. Özalp yöresinden gelen ve Van şehrine giden kervan yolu, bu düzlükten geçermiş. Erçek gölünün yükselmesi sebebiyle Van Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazıları yapılmıştır.
1995 yılına kadar yapılan kazılarda, höyüğün beşinci yapı evresi, Erken Demir çağına tarihlenir. Toplam 7 katman bulunmuştur. 4’ncü yapı katı Urartulara aittir. Höyüğün en kalın tabakası, 7’nci tabakadır ve Transkafkasya dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir.
Günümüzde höyük suların yükselmesi sonucunda bir yarımada/ada durumundadır. Üstünde: mermerden işlenmiş bir taş bulunmaktadır. Taşın boyu 1.5 metre, genişliği 1 metre ve yüksekliği ise 53 cm dir.
KARAGÜNDÜZ NEKROPOLÜ
Höyüğün yaklaşık 1.5 km doğusundadır. Nekropol alanı, MÖ 1000 yıllarına tarihlendirilmektedir. Erken Demir çağı nekropol alanıdır.
Karagündüz köyünde, 1990 yılında sulama kanalı açan köylüler tarafından bulunmuştur. Burası Memedik çayı vadisi kenarında höyükte bulunan yerleşimin mezarlığıdır. Mezarlık alanı tarım yapılan bir arazidir. Mezarlık alanında 3 tip mezar vardır.
Bunlar: dromoslu mezar, dromossuz mezar ve toprak mezarlardır. Buradaki mezarlık alanında, ayrıca yakarak ölü gömme (kremasyon) uygulamaları da görülmüştür. Yani, bazı aynı mezar odasında iki tür gömü sistemi uygulanmıştır.
Burada yapılan kazılarda, sekiz oda mezar ile bir çocuk mezarı bulunmuştur. Bu çocuk gömüsünün bulunduğu mezarda, kırmızı astarlı Urartu çanak-çömleği ve tunç süs iğnesi bulunmuştur. Yer altına çukurlar açılmış, bu çukurların içlerine taş örgü duvarlar örülerek mezarlar bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir.
Mezar odalarına: toprak yüzeyinden açılmış kuyu şeklinde bir geçitli (bu geçit tekniğine dromos deniliyor) ulaşılıyordu. Mezar odasının kapısı ise, yassı bir sal taşı ile kapatılıyordu.
Dikdörtgen planlı olan oda mezarlarının tavanları çökmüştür. Odalarda, odanın boyutuna göre değişik sayıda birçok insan kalıntısı bulunmuştur. Bazı mezarlarda 100 civarında ölü bulunmuştur.
Yeni ceset konulacağı zaman, eski cesetler geriye doğru ittirilerek yer açılmıştır. Bu tür gömü sisteminde, mezar odasının dip bölümünde insan kalıntıları kemikler ve mezar armağanlarından oluşan yığınlar bulunuyordu.
Mezar odalarında ölüler hoker (yani dizler karna çekik) pozisyonda yatırılıyor ve yanlarına ölü hediyeleri ve yiyecek-içecek konuluyordu. Cesetler baş batıya gelecek şekilde, batı-doğu yönünde sırt üstü yatırılmıştır.
Eller genellikle kadınlarda, göğüsleri kapatır şekilde, erkeklerde ise karın üzerinde birleştirilmiştir. Cesetlerin yanına ayrıca: demir ve tunçtan yapılmış takı ve silahlar bırakılıyordu. Mezarlarda en sık rastlanan süs eşyası, iskeletlerin boyunlarında ele geçen boncuklardan yapılmış kolyelerdi.
Bunlar büyük çoğunlukla: sarı, yeşil, siyah, krem, mavi, mor ve turuncu renkli cam ve kemik ile tunçtan yapılmıştır. Bazı mezarlarda ölülerin kafatasları aynı alana toplanmış veya çanaklara yerleştirilmiştir. Bu sistem, Urartu mezarlarında uygulanmıştır.
Van İpekyolu Yoncatepe Kalesi
YONCATEPE KALESİ
İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyünün güneyinde bir tepe üstündedir. İlçe merkezine 38 km uzaklıktadır.
Tepenin rakımı 2051 metredir. Stratejik açıdan önemli bir konuma sahiptir.
1997 yılında yapılan kazılarda, saray niteliğinde bir yapı, mezarlık ve yamaç yerleşmesi tespit edilmiştir. Burada bulunan Urartu yerleşkesi, Urartu devleti yıkılana kadar varlığını sürdürmüştür.
Burada bulunan saray yapısı, MÖ 7’nci yüzyıl sonlarında, bölgeyi ele geçiren İskitler tarafından yakılıp yıkılmıştır.
Kale bölgesinde bulunan saray: tüm bölgeye hakim konumu ile dikkat çeker. Saraydan bakıldığında kuzeyde Van kalesi, Van şehri ve Toprakkale görülmektedir.
Ancak saray oldukça küçüktür. Temelleri taştandır ve bunun üzerine kerpiçten örülmüştür. Dikdörtgen planlı olan yapının duvarları yaklaşık olarak 3 metre yüksekliktedir. Duvarların genişlikleri ise, yer yer 1.80 ile 2.80 metre arasında değişmektedir. Sarayın yüksek duvarları aynı zamanda savunma duvarı işlevi görmekteydi.
Yapılarda kullanılan kumtaşı, yakınlardaki kumtaşı yataklarından temin edilmiştir. En az iki katlı olarak inşa edildiği düşünülen yapı küçük oda ve salonlardan oluşur.
Kalenin kuzeyinde konumlanan yamaç yerleşmesine ait kalıntılar, doğu batı yönünde uzanan ve birbirine kapılarla bağlı olan birkaç odanın varlığını gösterir. Yerleşmenin batısında ise mezar oda, taş sandık ve toprak mezar tipine ait mezarların yer aldığı mezarlık alanı vardır.
Yukarıda sözünü ettiğim gibi, İskitlerin burayı ele geçirdikleri dönemde olduğu tahmin edilen ağır bir yangın tabakası görülmektedir.
YEDİ KİLİSE
Varakvank Manastırı olarak da isimlendirilir. Erek dağının batısındadır. İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyündedir. Buradaki dini yapılar bir kompleks şeklindedir. Yani: değişik zamanlarda yapılmış kiliseler, sosyal tesisler, keşiş hücreleri ve değişik yapılardan oluşur.
Tabii burada isim dikkate alındığında yedi kilise bulunduğu düşünülür. Ancak buradaki yapılar, iki gurup halinde 5 kilise ve kiliseye eklenen bir Jamatun (ölü merasimleri kiliselerin içinde yapılmaz, kiliseye bitişik ve Jamatun denen yerlerde yapılır.), bir kütüphane ve bir çan kulesi vardır. Manastır, dini özellikleri yanında, 1’nci Dünya Savaşı yani Rus işgali sırasında siyasi etkinlikler açısından oldukça önemli rol oynamıştır.
Van İpekyolu Eski Van bölümü
ESKİ VAN BÖLÜMÜ
Van kalesinin güneyinde bulunan Eski Van şehri, oldukça büyük bir alan üzerine kuruludur. Bu alan Urartulardan günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.
Şehrin: doğu, güney ve batısı tarihi surlarla çevrilidir. Kuzey bölümde ise Van kalesi yalçın kayalıklarıyla çevrilidir. Şehre giriş, surlardan açılan 4 kapıdan sağlanır.
Eski Van şehrinde, 1’nci Dünya savaşına kadar Türkler ve Ermeniler bir arada huzur içinde yaşamışlardır. 1918 yılından sonra eski canlılık ve hareketliliğini kaybeden Eski Van şehri, adeta ölü bir şehir haline gelmiştir.
Daha sonra eski şehir: zaman içinde harabeye dönmüş, burada bulunan cami, kilise ve evlerin büyük bölümü yok olmuştur. Tarihi Hüsrev Paşa Külliyesi ve Kaya Çelebi Camii, burada günümüze ulaşan en önemli yapılardan birisidir.
Van İpekyolu Kaya Çelebi Camii
KAYA ÇELEBİ CAMİİ
Ortakapı mahallesindedir.
Van İpekyolu Kaya Çelebi Camii
Kitabesi yoktur. Vakfiyesine göre: caminin yapımına 1660 yılında Kaya Çelebi Zade Koçi Bey tarafından başlanmıştır. Ancak Koçi Bey idam edilince, cami, 1663 yılında Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından tamamlatılmıştır. Plan ve mimari olarak Hüsrev Paşa camii örnek alınarak yapılmıştır.
Cami kare planlıdır. Tek kubbelidir. Caminin cepheleri, iki renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Kuzey cephedeki pencere ve kapılarda bitkisel ve geometrik motiflerle süsleme yapılmıştır. Minaresi, kuzeybatı köşededir. Kare kaideli ve silindirik gövdelidir.
Eski Van bölümünde günümüzde halen ibadete açık yani kullanılan tek camidir. Ancak 2011 yılında yaşanan depremden sonra caminin halen kapalı olduğunu duydum.
Van İpekyolu Eski Van İkiz Kümbetler
ESKİ VAN İKİZ KÜMBETLER
Kaya Çelebi camisinin güneybatısında, Orta kapı mezarlığı içindedir. Kümbetler, 1789 yılında hayatını kaybeden Van Beylerbeyi Teymur Paşa ve 1796 yılında hayatını kaybeden kardeşi Ahmet Paşa’ya aittir. İkiz kümbetler, sekiz sütunla yapılmıştır. Baldeken tarzında inşa edilmiştir. Üstlerinde, sivri kemerlere oturan piramidal birer külah vardır. Yapıların zeminleri taş döşelidir ve sanduka yoktur.
Van İpekyolu Hüsrev Paşa Külliyesi
HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ
Van kalesinin arkasında Ortakapı Mahallesindedir. Külliyede: medrese, hamam, han, türbe, cami ve imarethaneden vardır.
Cami
Külliyenin merkezindedir. Caminin giriş kapısı üzerinde kitabesi vardır. Kitabeye göre, cami: 1567 yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. En önemli yanı ise, bir Mimar Sinan eseri olmasıdır. Harim, kalın duvarlar üzerine kubbeyle örtülüdür. Beş gözlü son cemaat yeri yıkılmıştır.
Caminin içinde oldukça güzel bir dışa taşıntılı mihrap vardır. Dikdörtgen mihrap düzgün kalker taşından yapılmıştır. Bir bordürle çevrilmiştir. Özellikle süslemede kullanılan bitkisel ve geometrik objeler görülmeye değerdir. Ancak bu mihrap, 1992 yılında define arayıcıları tarafından tahrip edilmiştir.
Caminin iç bölümünde, duvarları belli bir yüksekliğe kadar kaplayan çiniler, maalesef günümüzde yoktur. Bu çinilerin çok azı günümüze ulaşmıştır. 2 metre yüksekliğe kadar duvarları kaplayan çinilerin, Rus işgali sırasında sökülerek Leningrad Müzesine götürüldüğü söylenmektedir.
Caminin dış mimarisindeki taş işçiliği olağanüstü güzeldir. Kahverengi ve beyaz renkli Ahlat taşı malzeme ile inşa edilmiştir. Minaresi, kuzeybatıdadır.
Türbe
Günümüze sağlam olarak ulaşmıştır.
Van İpekyolu Abbas Ağa Camii
ABBASAĞA CAMİİ
Eski Van şehrinin kuzeybatısında eğimli bir alandadır.
Horhor camii ile Ulu cami arasındadır. Eski Van şehrinde, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Kitabesi yoktur. Bu yüzden kim tarafından hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen 18-19’ncu yüzyıllarda yapılmıştır. Camide, iç ve dış mimari öğeler bakımından son derece yalın olup mimari süsleme kullanılmamıştır. Cami, 1915 yılına kadar kullanılmıştır.
1918 yılından sonra düz toprak örtü sistemi tamamen yıkılmıştır. Diğer bölümleri ise doğanın ve definecilerin olumsuz etkilerine rağmen, uzun süre boyunca ayakta kalabilmiştir. Dikdörtgen planlıdır.
Beden duvarları: kerpiç malzeme ve çamur sıva yardımıyla inşa edilmiştir. Duvarların iç bölümlerine yerleştirilen aks-i seda küpleri, düz toprak dam sistemi ve yapım teknikleri bakımından, bölgedeki diğer dini yapılardan oldukça büyük farklılıklar göstermektedir. Günümüzde caminin büyük bir bölümü yıkık durumdadır.
Van İpekyolu Eski Van Horhor Camii
ESKİ VAN HORHOR CAMİİ
Eski Van şehrinin batısında Van kalesinin güneyindedir. Eski Van şehrindeki 8 camiden bir tanesidir. Cami ismini: yanında akan ve horultulu ses çıkaran horhor çeşmesinden alır.
Caminin 18’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülür. 1912-1914 yılları arasında medrese olarak kullanılmıştır. 1915 yılında Van yöresinin Ruslar tarafından işgali ve Ermeni olayları sırasında cami tamamen yıkılmış ve ibadete kapatılmıştır.
Cami, restore edilerek 2013 yılında yeniden ibadete açılmıştır. Caminin taş mihrabı önemlidir. Çünkü dışa kaşıntılı mihrap üzerinde kök boyalarla yapılmış kalem işi süslemeler vardır. Cami, alt yapı sorunları nedeniyle halen ibadete kapalı tutuluyor.
Van İpekyolu Eski Van Ulu Cami
ULU CAMİİ
Tebriz kapı ile İskele kapı arasındadır.
Mimari özelliklerine göre, Selçuklu dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Bu yüzden yani Van yöresinde bir Selçuklu eseri olması nedeniyle önemlidir. Cami, malzeme ve süsleme yönünden İran’daki Büyük Selçuklu camilerine benzemektedir.
Caminin 1100-1185 yılları arasında Ahlatşahlar krallarından I. Sökmen veya II. Sökmen tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. 1655 yılında bölgeye gelen Evliya Çelebi, Van Ulu cami yanında bir de medrese bulunduğunu yazmıştır. Ayrıca caminin Akkoyunlu Hükümdarı Cihan Şah döneminde (15’nci yüzyılda) yapıldığını yazar.
Caminin en eski görüntüsü, 1911 yılındaki kayıtlarda görülmektedir. Ancak cami o tarihte de harabe durumdadır. Bachmann, 1911 yılında kısmen yıkık durumda iken caminin planını çıkarmıştır. Cami günümüzde oldukça harap durumdadır, sadece temel seviyesinde bulunan duvarları ve minaresi görülmektedir.
Günümüze kadar ulaşan minaresi, kuzeybatı köşededir. Tuğladan yapılan minare silindirik gövdelidir. Şerefeden sonrası üst bölüm yıkıktır. Ancak 1911 yılı fotoğraflarında, şerefenin ayakta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu fotoğraflarda şerefeye geçişin mukarnaslarla sağlandığı anlaşılır.
Camide yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda bulunan ve Van Müzesinde sergilenen objeler: bitkisel ve geometrik desenli yazı kuşakları, kabaralar, derz motifleri ve üç dilimli süsleme kemeri bulunmaktadır. Ayrıca yapının yoğun alçı süslemesi bulunduğu tahmin edilmektedir. Çini görülmemiştir.
Camide alçı ve tuğla birlikte kullanılmıştır. Yine fotoğraflardan görüldüğü kadarı ile: caminin cümle kapısını sivri bir kemer çevreler. Cümle kapısında üstte yıldız kompozisyonu, altında kitabe kuşağı görülür.
Van İpekyolu Eski Van KIzıl Minareli Cami
KIZIL MİNARELİ CAMİİ
Eski Van bölümümün doğusunda, Tebrizkapı mahallesindedir.
Caminin bölgede bilinen diğer isimleri: Tebrizkapı camii ve Sinaniye Camiidir. Son yıllarda Ermeni Mahallesinde yer aldığı için Yesir “Esir” camisi olarak da isimlendirilmiştir. Yapının yapılış tarihi ve yaptıranla ilgi bilgi yoktur. Caminin mimari yapısı, yapım tekniği gibi özellikler dikkate alındığında, 13’ncü yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.
Caminin ortası kubbe ve yanlar beşik tonozla örtülüdür. Kubbenin muhtemel çapı 3.92 metredir. Caminin minaresi: kuzey duvarına bitişiktir, kesme taşlardan yapılan bir kaide üzerinde, silindirik gövdelidir ve tuğladan yapılmıştır.
Ancak minarenin üst bölümü yıkılmıştır. Mavi renkli çini tabakaları görülmektedir. Minare sağlam iken yüksekliğinin 30.77 metre olduğu tahmin ediliyor. Minare kaidesinin dış kaplama taşları yoktur. Bu yüzden yıkılma tehlikesi vardır. Bu yüzden, kaide 1989 yılında onarılmıştır.
Günümüzde caminin duvarlarının üst bölümleri ve çatı örtüsü tamamen yıkılmıştır.
Van İpekyolu Eski Van Galip Paşa Kümbeti
GALİP PAŞA KÜMBETİ
Van kalesinin kuzeydoğu yönünde konumlanan Galip Paşa Kümbetinin inşa tarihinin 19’ncu yüzyıl olduğu tahmin ediliyor. Bir anıt mezardır. Galip Paşa: eski Van Belediye Reisi ve Şairdir. Galip Paşa adına inşa ettirilen kümbet, sekizgen gövdelidir. Piramidal külahlı ve tek katlıdır. Kümbetin içi silindirik yapılıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Kümbet, 1982 yılında onarılmıştır.