Akçakent, Kırşehir arası uzaklık: 65 km. Akçakent, Çiçekdağı arası uzaklık: 35 km. Akçakent, Balışeyh arası uzaklık: 71 km. Akçakent, Kırıkkale arası uzaklık: 95 km.
TARİHİ
İlçenin ilk yerleşimcileri, 1884 yılında Kafkasya’dan göç eden Çerkez Türkleridir. İlk yerleşimciler, günümüzdeki Akçakent ilçesinin yaklaşık 1 km kuzeyinde bulunan Eskiyurt mahallesine yerleşirler. Ancak burası engebeli bir dere yatağıdır, beğenmezler ve şimdiki yere yerleşirler. Yörenin ilk ismi “Şehricedit” dir. 1965 yılında Şehricedit ismi, Akçakent olarak değiştirilir. 1990 yılında ilçe olur.
Kırşehir Akçakent
GENEL
İlçe son derece engebeli bir arazide, çok sayıda akarsu tarafından parçalanmış bir görüntü verir. Yörenin denizden yüksekliği 1410 metredir. Halkın temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Oldukça yoğun ormanlık alan vardır.
Kırşehir Akçakent
GEZİLECEK YERLER
HACIFAKILI KİLİSESİ
Hacıfakılı köyündedir.
Köyün bulunduğu alan önemli bir Bizans dönemi yerleşim yeridir. Günümüzde, köyde buluna ev ve bahçe duvarlarında, bu döneme ait çok sayıda devşirme malzeme kullanıldığı görülür. Kilise olarak bilinen yapının tek bir odası kalmış olup, yapımında malzeme olarak tuğla kullanılmıştır. Bizans dönemi özelliği gösterir.
Beşikdüzü, Trabzon arası uzaklık: 45 km. Beşikdüzü, Eynesil arası uzaklık: 17 km. Beşikdüzü, Tonya arası uzaklık: 21 km. Beşikdüzü, Şalpazarı arası uzaklık: 17 km.
TARİHİ
Tarihi süreç içinde, Beşikdüzü ile ilgili ilk kayıt: 1’nci yüzyılda Plinius tarafından burada bulunan bir limandan “Liviopolis Limanı” olarak söz edilmesiyle görülür. Osmanlı tahrir defterlerinde Livopolis bir Subaşılık olarak kayıtlıdır. 1834 yılında Padişah fermanı ile müstakil nahiye olmuş ve 1916 yılında Vakfıkebir nahiyesine bağlanmıştır. 1987 yılında ilçe olur.
Peki neden Beşikdüzü ismi? “Beşik” kelimesi, Türkçede “soy, akraba, ata yurdu” anlamında kullanılır. Bu yüzden Türkler, eski yerleşmelere “Beşik” adını verirler, çünkü bu yerlerin kendi soy ve akrabalarından kaldığına inanırlar. Bugünkü ilçenin güneyinde yükselen Beşikdağı’nın da böyle bir anlamı olduğu düşünülür. Çünkü dağın çevresinde birtakım eski yerleşmelere ait kalıntılar bulunmaktadır.
Trabzon Beşikdüzü
GENEL
İlçe, Karadeniz kıyısına paralel uzanan, Doğu Karadeniz Dağlarının batı ucu olan ve Harşit çayı ile Değirmendere vadilerinin şekillendirdiği dağlık bölgenin sahil kesimindedir. Yani, deniz kıyısında sahil yerleşimidir. Beşikdüzü doğal bir limana sahiptir. İlçe merkezi düz olup deniz seviyesindedir. İç kesimleri ise oldukça engebelidir. Deniz kıyısında sahil yerleşimi dedim ancak Beşikdüzü, Karadeniz sahil yolunun en fazla yıkıp geçtiği ilçe olarak bilinir. Eskiden deniz kenarında olan ilçenin günümüzde sahille hiçbir bağlantısı kalmamıştır.
Yörede tipik Karadeniz iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak yazları serin, kışları ılık geçer. Trabzon yöresinin en kültürlü yerlerinden birisidir. Çünkü burada çok fazla okumuş insan vardır. Hatta burada kurulan Köy Enstitüsü, 1940-1953 yılları arasında eğitim vermiştir. Kapatıldıktan sonra ise Anadolu Öğretmen Lisesine dönüştürülmüştür. Böylece her evde bir öğretmen bulunmaktadır. Günümüzde burası yatılı Beşikdüzü Fen Lisesi olarak eğitim vermektedir.
BEŞİKDÜZÜ MAYIS YEDİSİ ŞENLİKLERİ
Bu şenliklerin kökeni Orta Asya’ya kadar uzanır. Çepni Türkleri, bu geleneklerini günümüze kadar sürdürmüşlerdir.
Mayıs Yedisi şenlikleri, bahar mevsiminin bitip yaz mevsiminin başladığını, yaylalara çıkma zamanın geldiğini bildiren bir gelenektir. Bu şenliklerde: yaylalara çıkacak olanlar sahile inerler, denizde büyükbaş hayvanlarını yıkarlar, bahara veda eğlenceleri yaparlar.
Ardından aklanan paklanan hayvanlarıyla birlikte yaylalara çıkarlar. 20 Mayıs 2000 tarihinde bir deniz kazasında 38 kişi ölmüştür ve kazanın sebepleri araştırıldığında, Mayıs Yedisi şenliklerinin herhangi bir organize yapılmadan kutlandığı anlaşıldı.
Çünkü yöre insanı, iç kesimlerden gelenlerin de katılımıyla bu geleneksel şenlikleri yaparken, iki balıkçı teknesi kapasitesinin çok üstünde yolcu almış ve alabora olarak deniz kazası meydana gelmiştir. Ardından resmi makamlar tarafından “Mayıs Yedisi Şenlikleri” nin, organize bir şekilde yapılması için şenliklerin, 20 Mayıs tarihini de içine alacak şekilde her yıl “18-19-20 Mayıs” tarihlerinde yapılmasına karar verilmiştir.
Trabzon Beşikdüzü Teleferik tesisleri
TELEFERİK TESİSLERİ
Teleferik hattı toplam 3100 metredir. Karadeniz bölgesinin en uzun teleferiğidir. Teleferik Beşikdüzü sahili ile 550 rakımlı Beşikdağı Tepesi arasında kuruludur.
Trabzon Beşikdüzü Tepesi
Beşikdağı tepesi, hem ilçeye ve hem de Büyük Liman adıyla bilinen doğal koya hakim durumdadır.
Trabzon Beşikdüzü Teleferik Tesisleri
Teleferik, iki kabinli “var-gel” sistemiyle çalışıyor. Her kabini 55 kişilik kapasiteye sahiptir. Saatte 400 kişi taşıyabiliyor. Yolculuk 10 dakika sürmektedir. Bölgeyi kuşbakışı izlemek için bence bu teleferik yolculuğunu yapınız.
NE YENİR
Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: karalahana çorbası, sarması ile pazı tercih edebilirsiniz. Isırgan oto yemeği de düşünülebilir. Kuymak ve kaygana da unutulmamalıdır. Ayrıca her mevsimde her türlü deniz balığını bulmak mümkündür.
DENİZE GİRİLECEK YERLER
Belediye Plajı Sosyal Tesisleri
Çağlar Parkı ve Adacık Mahallesindedir.
Beşikdüzü Liman arkası
Burada da denize girilebiliyor.
Trabzon Beşikdüzü
GEZİLECEK YERLER
Trabzon Beşikdüzü Şehit Üsteğmen Erdal Kurtoğlu Parkı
ŞEHİT ÜSTEĞMEN ERDAL KURTOĞLU PARKI
İlçe sahilindeki bu park Karadeniz bölgesinin en güzel parklarından birisidir. Park, 1992 yılında yapılmış ve hizmete açılmıştır. Park içinde, çay ocağı, çocuk oyun alanları, havuz ve açı oturma gurupları vardır. Parka 1994 yılında Güneydoğu Anadolu’da şehit düşen Üsteğmen Erdal Kurtoğlu’nun ismi verilmiştir. Öğrendiğime göre, park alanının satılma durumu söz konusuymuş.
Trabzon Beşikdüzü Dilektaşı Tatil Köyü-Pirinçlik Park Tesisleri
DİLEKTAŞI TATİL KÖYÜ-PİRİNÇLİK PARK TESİSLERİ
2007 yılında Pirinçlik Park Tesisleri adıyla hizmete açılmıştır. Tesiste 10 tane bungalov ev, 300 kişilik aquapark, 250 kişilik restoran, kamelyalar, spor alanları ve 200 metre uzunluğunda kumsal bulunmaktadır.
ÇEŞMEÖNÜ KALE KALINTISI
İlçe merkezinin batısında, Ağasar deresinin çıkışındaki limanın mendirek başlangıcında, denize doğru uzanan burnun ucunda bir kale kalıntısı vardır.
Ancak bu kale kalıntısı, büyük ölçüde tahrip olarak günümüze ulaşmıştır.
Yapılan araştırmalara göre, bu kale kalıntısının muhtemelen “Liviopolis” olduğu düşünülür. Diğer bir olasılık ise, Liviopolis kalesinin Eynesil kalesi olmasıdır. Yapılacak arkeolojik araştırmalar ile bu durum netleşecektir.
Tüm bunların ardından, biraz bugünkü Çeşmeönü Kalesinden söz edelim. Kale, Akhisar deltasının 1 km kadar batısında, alçak bir burun üzerindedir. Deniz seviyesinden 5 metre kadar yüksektedir.
Burun üzerinde, sur duvarlarıyla çevrili alan oldukça küçüktür. Sur duvarlarının hepsi, günümüzde yıkılı durumdadır. Duvarların kalınlığı 1 metredir. Dış yüzü doğal taşlarla örülmüştür. Bunların arasında kalan boşluklar ise küçük taşlar ve kiremit parçalarıyla doldurulmuştur.
Kara tarafında, kare planlı iki büyük kule kalıntısı bulunmaktadır. Kalenin kapısının burada bulunduğu tahmin edilir. Çeşmeönü kalesi, 1486 yılına ait kayıtlarda Liyopoli diye geçer. Daha sonra bu isim Yavabolu’ya dönüşmüştür.
Sonuç, Çeşmeönü kalesinin tarihine ait hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Ancak eski denizcilik haritalarında bu sahilde bir demir atma yeri işaretlidir. Bu kale ve önündeki doğal liman, bir zamanlar Karadeniz’deki deniz ulaşımında önem taşıdığını göstermektedir.
BAYIRKÖY KAYA KİLİSELERİ-KAPILIKAYA
Beşikdağı Tepesinin doğu yamacında, Bakırköy’de iki tane kaya kilise bulunmaktadır. Bunlar 14 ile 15’nci yüzyıla tarihlenir. Sultan II Mehmet döneminde (1451-1481) Osmanlı egemenliği altındaki bölge Hıristiyan nüfusuyla birlikte yeniden yapılandırılmıştır. Yani, Beşikdağı eteklerinde kaya kilisesi yapmak için uygun ortam vardı.
Kaya kiliselerinden biri, Bakırköy merkezine yakındır. Yol kenarında ve üst kesiminde doğal bir mağara vardır. Mağara: kuzey-güney yönünde, geniş bir mekandan oluşur. Mağaranın dibinde, iki odalı olarak kaya kilise oyulmuştur. Mağara girişinden, batı odasına girilir. Doğu odasında ise apsis vardır. Bu odada sonradan açılan bir aydınlatma penceresi bulunur.
Kapılıkaya
İkinci kaya kilise, yine yolun üst kesimindedir. Bir kaya kütlesinin köşesine oyulmuştur. Kapılıkaya olarak tanınır. Kilisenin kapısı: dikdörtgen ve yüksek eşiklidir. Kapının üzerine kemer görünümü verilmiştir.
Duvarlar düzeltilmiştir, duvarlardaki izler buradaki kaya yüzeyinde bir zamanlar fresk bulunduğunu kanıtlar. Girişin doğusunda: duvar düzeltilerek bir kaya panosu yapılmıştır. Bu panonun bir ikon olduğu düşünülüyor. Kilisenin kapısından sonra ön odaya giriliyor. Ön oda ölçüleri: 2.5 x 2.2 metre ölçülerindedir.
Odanın tavanı, zeminden 2.6 metre yüksekliktedir. Zeminin çevresi 20 cm yükseklikte bir seki ile çevrilidir. Duvar yüzeylerinde izler görülür, bu izlerin bir zamanlar burada freskler bulunduğunu kanıtlar.
Ön odanın doğusunda, yarım daire şeklinde oyulmuş apsis odası bulunur. Bu odanın çapı, 1.6 metredir. Apsis duvarının ortasında aydınlatma penceresi vardır. Pencerenin uzunluğu 53 cm dir. Zeminin çevresi seki ile çevrilmek istenmiş, ancak yarım kaldığı görülmektedir.
Muhtemelen apsis duvarları da bir zamanlar fresklerle kaplıydı. Sonuç: kaya kilisenin: yüksek eşikli kapı girişi nedeniyle bir çilehane işlevi gördüğü düşünülmektedir.
Trabzon Beşikdüzü Şahmelik Kalesi
ŞAHMELİK KALESİ-KALEGÜNEY KALESİ
İlçe merkezine bağlı Kalegüney ve Ardıçatak köyleri arasındadır. Kalegüney köyü üzerinden buraya ulaşılır. Bu yüzden, kaleye Kalegüney kalesi de denir.
Bir sırt üzerinde bulunan kale kalıntısı, kuzeydeki köyün adına istinaden “Şahmelik Kalesi” olarak bilinmektedir. Kalenin yapım tarihi net değildir, muhtemelen Geç Roma, Erken Bizans döneminde yapıldığı düşünülmektedir.
Kale 13 x 17 metre boyutlarındadır. Hem kuzeyden hem de güneyden, kayaya oyularak yapılan basamaklardan çıkılır. Üst kısımda, çeşitli büyüklükteki mekanları ifade eden kaya kesikleri ve direk delikleri bulunur. Bu izler ele alındığında, kalenin yöreyi ve yolu kontrol eden bir karakol kalesi olduğunu kanıtlamaktadır.
Kaleden günümüze kalan kalıntılar: Sahildeki Eynesil kalesi ile bu kalenin üst kesimlerinde bulunan köyleri, dağlık kesime bağlayan sırt yolu, bu kalenin önünden geçiyor. Bu yolun hemen yanında, doğal bir kaya yükseltisi üzerine, kayaya oyulmuş basamaklar, kesikler ve delikler görülür.
KUŞ KALESİ-KALE KAYASI
İlçe merkezine bağlı Akçiriş ve Çıtlaklı köyleri arasındaki vadide, vadiye doğru uzanan bir kaya çıkıntısının üstündedir. İlçe merkezine 15 km uzaklıktadır.
Kaya çıkıntısının bir avcı mekanı olduğu tahmin ediliyor. Bu yüzden “Kuş Kalesi” ismi veriliyor. Ancak “Kale Kayası” olarak da biliniyor. Kaya çıkıntısı yaklaşık 30 metredir. Bu çıkıntıyı, yamaca bağlayan yerlerde, büyük taşlarla örülmüş bir duvar kalıntısı vardır.
Kaya çıkıntısının kenarları diktir. Üzerinde küçük bir platform vardır. Bu platformun üstünde ise bazı kesik izleri ve birkaç delik görülür. Sonuç, fazla büyük olmayan bu kalenin, aşağıdaki Ağasar vadisi ve yukarıda sırt üzerinden geçen eski yolu kontrol amacıyla yapılmıştır.
Yukarıdaki yol ile Şalpazarı ilçesinin üst kısmından Ağasar kalesi yakınlarından geçilerek dağlık bölgeye ulaşılır.
Trabzon Çaykara hakkındaki gezi yazım için Çaykara
Mersin Toroslar: Mersin ilinde, şehir merkezinin, kuzeydoğu bölümünü oluşturmaktadır.
GENEL
Mersin Toroslar: Mersin ilinde, yüz ölçümü en büyük ilçedir. Güneyinde Akdeniz, batısında Yenişehir ve Mezitli ilçeleri bulunmaktadır. Mersin ilinin en büyük iki mezarlığı da, buradadır. İlçe adını, Toros dağlarından almıştır.
Mersin Toroslar
GEZİLECEK YERLER
YUMUKTEPE
İlçe merkezinin 1 km. kuzeybatısında, Demirtaş mahallesindedir. Arkeoloji dünyasında özel bir yeri vardır. Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biridir. Burada, uzun yıllardır sürdürülen kazı çalışmaları, günümüzde de sistemli bir şekilde sürdürülmektedir. Ancak, gerek höyük üzerinde teraslar açılarak yapılan ağaçlandırma ve gerekse hemen yanından geçen Müftü deresinin zaman içindeki taşkınları, höyük üzerindeki kazı alanında ve tabakalarda büyük hasarlara neden olmuştur. Yine höyük üzerinde, sonraki zamanlarda bir kısım mimari yapılar yapılmış olup bu yapılarda, eski kalıntılar devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.
Burada, tarihi süreç içindeki ilk yerleşimin: Neolitik dönemde olduğu ve takip eden dönemlerde, sürekli yerleşime açık bulunduğu biliniyor. Hitit, Bizans ve İslami devirlerde de, yerleşim sürmüştür. Bu yerleşim dönemlerine ait, özel buluntular ele geçirilmiş olup, bunlar günümüzde Mersin Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Burada bulunan höyük: 2.5 metre derinliğe inildiğinde, bir kale harabesi ortaya koymuştur ki, bunun bir benzeri, Boğazköy kazılarında Hitit yapılarında görülmektedir. Özellikle Hitit döneminde, Yumuktepe’nin çevresinin surlarla kuşatılmış olduğu anlaşılmıştır. Bu duvarlar, MÖ.1200 yıllarına kadar, kenti korumuştur. Ancak, bu dönemde, şehirde büyük bir yangın çıktığı anlaşılır.
Bölgede yapılan araştırmalarda: Akdeniz bölgesinde, zeytin ve incirin ana vatanının burası olduğu, üzümün ise daha geç dönemde geldiği anlaşılmıştır.
BELENİŞLİK KALESİ
Soğucak yaylasındadır. Kale: 2 katlı ve dikdörtgen planlıdır. Dış duvarları ise, kesme blok taşlarla örülmüştür. Giriş kapı açıklığı, zeminden yüksekte olduğundan, buraya kullanıldığı dönemde giriş-çıkış için bir ahşap düzen kullanıldığı düşünülmektedir. Son yıllarda yapılan onarımlar nedeniyle, kalenin özellikle giriş kısmı özgünlüğünü kaybetmiştir. Orta çağ dönemine tarihlenen kalenin duvarlarının eteklerinde ise, bir kaya mezarı bulunmaktadır.
ÇATAL ÇEŞME
Soğucak yaylasında, Çatal çeşme mevkiindedir. Burada: Bizans dönemine ait, yapı taşları, devşirme olarak kullanılmıştır. Üzerinde yan yana iki haç bulunan bir blok taş: çeşme duvarının ön yüzüne yerleştirilmiştir. Çeşme, yere düşerek çevreye yayılmış taşların yerine yerleştirilmesiyle restore edilmiştir. Çeşmenin yakınlarında: bir kiliseye ait temel kalıntıları, küçük bir sarnıç ve vaftiz teknesi görebilirsiniz.
SARNIÇ
Soğucak yaylasında, Deriseki köyünde, Sarnıç Mevkiindedir. Bulunduğu konumu nedeniyle, bölgeye sarnıç ismi verilmiştir. Yörede az bulunan arkeolojik buluntudur.
GÖZENE KALESİ
İlçe merkezine bağlı, Gözne Beldesine girişte, yüksek kayalar üzerindedir. Yapı: 2 bölümden oluşmaktadır. Doğuda bulunan yapı: biri güneyde ve üçü kuzeyde olmak üzere, 3 burçlu ve dikdörtgen tarzdadır. Kapı eşiği: zeminden, 2 metre yüksekliktedir. Yapıda: 5 tane ışık ve havalandırma deliği görülüyor. Batıda bulunan yapı: burası 3 pencereli ve 2 kapılı bir kule formundadır. Tavan: yerden çatıyı saran bir kemerle ikiye bölünmüştür. Evet, kalede çevre düzenlemesi yapılmıştır. Burayı gezebilirsiniz, tarih meraklılarının gezmesini öneririm.
SİNAP KALESİ
Namrun kalesinin 6 km. kuzeyindedir. Bazı yayınlarda, buraya “Kalecik” denildiği de görülür. Yapı: dikdörtgen planlı ve 4 kuleli ve 3 katlıdır. Ancak: çatısız olan 3’ncü kat hasarlıdır ve gerekli araştırmalar yapılamamıştır. Evet, dikdörtgen planlı olan kalenin her köşesinde, bir kule bulunmaktadır. Kuzeydoğuda yer alan kule haricindekiler, diğer kuleler birbirinin aynısıdır. Kule içlerinde, üst katlara çıkan merdiven basamaklarının izleri görülmektedir. Giriş, muhtemelen doğu duvarı içindedir. Kulenin ikinci katında, 6 adet gözetleme deliği bulunmaktadır. Kalenin duvarları kısmen yıkılmış, iç yapısı tamamen yok olmuştur. İç duvarlarda kesme taşlar, dış duvarlarda ise moloz taş kullanılmıştır. Kaleye en yakın su kaynağı: 25 metre kadar güneydeki bir kuyudur. Güney cephede bulunan giriş kapısının üzerinde, boş bir yazıt yeri bulunmakta olup, yazıt bulunamamıştır.
PAPERON-ÇANDIR KALESİ
İlçe merkezine bağlı Çandır köyünün, kuzeybatısında, Ayvagediği yaylasının 7 km. doğusunda, 1450 metre yükseklikte bir plato üzerindedir. Buranın: Bizans döneminde yapılmış, Papirion veya Papurion kalesi olabileceği düşünülmektedir. 14’ncü yüzyılda, burası, bir dönem Karamanoğulları tarafından da kullanılmıştır. 14’ncü yüzyıl sonlarında ise, Memlükler tarafından ele geçirilmiştir. Kalenin en öne çıkan özelliği: yapısıdır. Kaleye çıkmak için, yaklaşık 170 basamaklı, kıvrımlı bir merdivenden çıkmak gerekmektedir. İlk merdiven basamaklarının bulunduğu yerin, doğu tarafı duvarlarla korunmuştur. Ancak günümüzde bu duvar yıkıldığı için, yerine demir korkuluk yapılmıştır. Merdivenin birinci kısmının sonunda, yuvarlık pervazlı bir kapı ve bunu takip eden koridor görülür. Bu koridorun duvarları, uçurumun kenarına dayanır. Bu tarz, bölgede pek rastlanan bir özellik değildir. Merdiven basamaklarının yok olan taş basamakları yerine, bazı yerlerde demir basamaklar yapılmıştır.
Zirvede bulunan kale içinde: bir kilise kalıntısı ve 2 katlı bir yapı kompleksi bulunmaktadır. Yapı kompleksinde: büyük odalar, geçiş kapıları, bazı süsleme unsurları ve hatta boya izleri görülebilmektedir. Üst kat odalarına, küçük bir merdivenle çıkılmaktadır. Bu yapı kompleksini çevreleyen geniş alanın duvar kalıntıları, yer yer görülebilmektedir.
Burada bulunan kilise kalıntısının ise, taş işçiliği incelendiğinde, buranın 11’nci yüzyılda yapıldığı kanısını uyandırmaktadır. Apsis kenarındaki yan odalarda, 2 katlı bir görüntü ortaya çıkmış olup, bu durumda, çevredeki yapılarda görülen bir özellik değildir. Buraya yolunuz düşerse, her ne kadar tahrip olmuş olsa da, kilisenin taşlarında yer alan motifleri görmenizi öneririm. Kalenin doğusunda, Kızlar Manastırı denilen bir yer var. Buradaki yapılaşma tarzı da, kilise ile benzerlik göstermektedir.
Evet, kale bunlardan ibaret değil. Ancak, diğer büyük bölümü: yoğun bitki örtüsüyle kaplanmıştır. Yine de, diğer bölümlerde, kullanıldığı zamanlarda, kaledeki sivil halkın ikamet ettiği yerlere ait bazı temel kalıntıları görülmektedir.
KIZLAR MANASTIRI
Çandır kalesinin doğusundadır. Halk: buraya da kale ismi vermiştir. Aslında bir manastır bulunmaktadır. Yüksek bir tepenin eteğindeki burunda kurulmuştur. Ancak, yapının mimari kalıntılarından çok azı günümüze ulaşmıştır. Özellikle, ana kaya üzerine çekilen set duvarından, hiçbir iz günümüze ulaşmamıştır. Ancak, üzerinde 18 satırlık bir yazıt bulunan kilise duvarı, günümüze sağlam olarak ulaşmıştır. Kilisedeki duvar işçiliği, Çandır kalesindeki kilise yapısına benzerlik göstermektedir.
HANGEDİĞİ KALESİ VE MANASTIRI
İlçe merkezine bağlı, Yavca köyünün 7 km. güneyindedir. Kale, çok tahrip olmuştur. Kaleyi çıkış için: stabilize bir yol kullanılmaktadır. Kale zirvesinde: orman gözetleme kulesinin doğusundaki kalıntıların bulunduğu bölüme: güneye doğru ilerleyerek ulaşabilirsiniz. Kalenin doğu zirvesinde görebilecekleriniz: merdiven basamakları, duvar kalıntıları, sarnıç, Bizans seramikleri vardır.
ASAR KALE-HİSAR
İlçe merkezine bağlı, Güzelyayla yaylasına giden yol üzerindedir. Yaylaya varmadan buraya ulaşmak mümkündür. Kale yapısının dış bölümü: kalker, kesme blok taşlarla örülmüştür. Duvar taşlarının iç yüzü düzgündür. Kuzeybatıdaki kule: bir kalıntı halindedir yani haraptır. Buranın üst katı çökmüş olmasına rağmen, 2 katlı olduğu anlaşılmaktadır. Yapıdaki çökme nedeniyle, mazgallar ve kulenin tepesi, zeminle birleşmiştir. Kulenin yapı ve taş işçiliği, ortaçağ dönemini anımsatmaktadır. Güneydeki kule odası girişi yıkıktır. Kule odasının iç duvarları, düzgün kesme kalker taşlarla yapılmıştır. Burada, çok süslü ve değişik bir taş ve duvar işçiliği kullanılmıştır.
EVCİLER KALESİ
Çandır kalesinin doğu yamacında, İlçe merkezine bağlı Arslanköy yolunda, 20’nci km. dedir. Yapı: 3 katlıdır ve dikdörtgen planlıdır. Alt katı: 2 bölümlüdür. Buranın, basit bir iç avlusu ve iç kalesi bulunmaktadır. İç kale: tepenin zirvesindedir. İç avlunun duvarları, güneye doğru alçalmaktadır. Muhtemelen Bizans döneminde yapıldığı düşünülen bu iç avlunun, köşesinde, yuvarlak bir kule görülmektedir.