Kayseri İncesu

Kayseri İncesu

Tarihi kalıntıları ile öne çıkan, Kapadokya tipi yerleşimlerin benzerleri ama daha eski tarihli benzerleri olan, üzüm ile meşhur bir yöremizdir. Yakın tarihe meraklı olanlar, burada özellikle Kara Mustafa Paşa külliyesini incelerken, büyük keyif alacaklardır.

Kayseri İncesu

ULAŞIM

İncesu: Kayseri-Niğde kara yolu üzerindedir. İncesu-Kayseri arasındaki uzaklık: 30 km. dir. İncesu-Niğde arasındaki uzaklık: 116 km. İncesu-Ürgüp arasındaki uzaklık: 48 km. İncesu-Ankara arasındaki uzaklık: 350 km. İncesu-Aksaray arasındaki uzaklık: 175 km. İncesu-Adana arasındaki uzaklık: 331 km.

TARİHİ

Yörenin Kapadokya bölgesine yakın olması, Kapadokya’da oluşturulan  kültürlerden etkilenmesine neden olmuştur. Tarihi: MÖ.2000 yıllarına kadar gidebilmektedir. O dönemde: İncesu’nun bulunduğu yerde: Sadogora isimli bir yerleşim yeri bulunmaktadır. Viranşehir köyünün ismi ise: Nazians olarak bilinmektedir.

Yani: bunlar Kapadokya bölgesinin önemli yerleşim yeridir. Viranşehir ve Derabağ bölgelerinde: bu önemli yerleşim dönemlerinin izlerini taşıyan: kilise ve şapel kalıntıları görülmektedir. Ayrıca: kaya mezarları, Kırklar ini, kayalara oyulmuş birçok in görülmektedir. Ancak, bunlar: Ürgüp ve Göreme’deki benzerlerine nazaran, daha basittir. Bunun nedeni ise, bunların Kapadokya bölgesindeki benzerlerinden daha eski olduğunun kanıtıdır.

Takip eden tarihi süreçte: 1315 yılında, yöre, Osmanlı yönetimine geçer. Yavuz Sultan Selim; Çaldıran zaferi dönüşünde, bir süre burada, yani İncesu vadisinde konaklar. Sonraki dönemlerde: Bağdat ticaret yolunun buradan geçmesi nedeniyle: çevresi gür ve geniş ormanlarla kaplı yörede: sık sık eşkıya çetelerinin saldırıları söz konusu olur.

Halk, bu saldırılardan bıkar ve durumu Osmanlı yönetimine iletir. Padişah IV. Mehmet, halkın sıkıntılarının önlenmesi için, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı: İncesu’ya gönderir. 1660 yılında bölgeye gelen Paşa: buraya, cami, medrese, kervansaray, hamam, çeşme, fırın, dükkanlar ve su yollarından oluşan büyük bir külliye yaptırır.

Böylece: yöredeki eşkıya saldırıları önlenmeye çalışılır. Çünkü, külliyenin çevresi, sur şeklinde bir duvarla çevrilir. Yani, günümüzdeki İncesu yerleşimi: 1660 yılında Kara Mustafa Paşa tarafından kurulmuştur.

Evet, İncesu: 1876 yılına gelindiğinde, Kayseri’ye bağlı bir kaza olarak görülüyor. 1901 yılına gelindiğinde ise, ilçe merkezi olur.

İlçenin isminin kaynağı: yöre, antik dönemlerde “Sadoora” olarak bilinmektedir. Bugünkü ismi ise: ilçeden akan İncesu deresinden gelmektedir.

GENEL

İlçe merkezi: Erciyes dağının güney ve güneybatı eteklerinde kurulmuştur. Rakım: 1330 metredir. Erciyes dağı ve Tekke  dağı eteklerinde, az miktarda ormanlık alanlar görülür. İlçeden geçen, İncesu deresi, Aksu bağlarından doğar.

Ekonomik etkinliklere bakıldığında: yörede, halkın geçim kaynaklarının başında: bağcılık geldiği görülür. Eylül ayı içinde üzümler toplanır ve pekmez kaynatılarak, gerek kendi ihtiyaçları karşılanır ve gerekse pazarlarda satılarak ekonomik girdi sağlanır.

İklim özellikleri: burada, yarı kurak karasal iklim görülmektedir. Kış ayları, soğuk ve kar yağışlı geçer. Yaz ayları ise, kısa ama çok sıcaktır.

İlçede bulunan evler: kendilerine özgü yapı şekilleriyle dikkati çekmektedir. İlçe merkezinin, uzun ince ve dar sokaklarında, sıra sıra dizili bu evlerin arasında gezinmek büyük bir keyif. Bu evlere, yuvarlak kemer kapıdan giriliyor ve hemen içeride, geniş bir avlu ile karşılaşılıyor.

Kayseri İncesu

ÜZÜM- ÜZÜM FESTİVALİ

İncesu, tüflü toprakları ve kayalık bağları ile, bölgede en kaliteli üzümlerin yetiştirildiği bir yer olarak öne çıkıyor. Yörede: üzüm üretimi yüksek düzeydedir. Hatta: 30 civarında üzüm  türü yetiştirilmektedir. Yetiştirilen bu üzümler: Eylül ayı içinde toplanır: pekmez yapılarak, kurutularak, sirke, şarap, meyve suyu olarak tüketilmektedir.

1991 yılından bu yana, her yıl Eylül ayı içinde, ikinci cumartesi günü, yörede “Üzüm Festivali” şenlikleri düzenlenir. Festival etkinliklerinde: üzüm üreticileri, yetiştirdikleri üzümlerin kaliteleriyle yarışırlar. Ayrıca: konserler ve başka bir kısım gösteriler düzenlenir.

İlçe merkezindeki, büyük üzüm anıtını görünce, burada üzümün önemini hatırlayacaksınız.

NE YENİR-NE İÇİLİR

İncesu yöresinde: birçok mantı çeşidi yapılmaktadır. Bunlardan öne çıkanlar: etli mantı, sıkma mantı, soğanlı mantıdır. Hatta, peynirli mantı bile yapılmaktadır. Arzunuza göre tadabilirsiniz.

Tatlı düşünürseniz, yöreye has muhteşem bir lezzet, mutlaka: ekmek tatlısı (ekmek aşı) denemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Yörenin üzüm orijinli ürünleri meşhur. Özellikle: pekmez almanızı, küçük bidonlarda satılan pekmez satın almanızı öneririm. Özellikle: tahin helvası gibi beyaz ve katı olan, çalma pekmezi bulup satın alın. Çünkü: bu pekmezin yapımı çok zor ve emeklidir. Beyaz üzümden, yumurta ve çoğa denilen bir ot ile yapılır.

Bunun  dışında, unutmamak gereken son bir not: eğer halı merakınız varsa, İncesu yöresinde, birçok evde halı tezgahı bulunuyor ve ülkemizin en iyi halıları üretiliyor.

KONAKLAMA

Öğretmenevi                          Atatürk Caddesi.                               352-6913242

GEZİLECEK YERLER

Kayseri İncesu Kara Mustafa Paşa Külliyesi

KARA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ

İlçe merkezindeki en önemli tarihi kalıntıdır. Ancak: külliyenin, günümüzde Kayseri yolu girişine gelen b ölümündeki giriş kapısı: 1925 yılında yıktırılmıştır. Kervansaraya: Kayseri yönünden gelen araba ve kervanlar: Boğazköprü de, Niğde yönünden gelenler ise Yavaş bölgesinde: İncesu derbentleri tarafından teslim alınır ve külliyedeki kervansaraya getirilirmiş. Kervansarayda, yolculara ücretsiz ekmek ve yemek verilirmiş.

Atların yemleri, ısınması ise yine ücretsiz kamu hizmeti olarak verilirmiş. Külliyeye gelen yolcular: handa kalır, namaz için camiye, temizlik için hamama giderlermiş. Çarşıda ihtiyaçlarını karşılayabilirmiş.

Böylece: İncesu zamanla canlı bir ticaret ve konaklama merkezi olmuş. I. Dünya savaşına kadar bu canlılığı devam etmiş ve daha sonra ise, canlılığını yitirmiştir.

Külliyedeki eserlerin bir kısmı, 1955 yılında restorasyona tabii tutulmuştur. 1970 yılında yaşanan sel, buranın bir süre kapalı kalmasına neden olmuştur.

KERVANSARAY

Kervansarayda: kapalı kısımda hasırlar bulunurmuş. Yatak-yorgan ise, gelen yolculara kira karşılığı verilirmiş. Böylece  temizlik sağlanırmış.

Buranın: binası ve avlu kısmındaki kemerler, iyi durumda olarak günümüze ulaşmıştır. Duvarların içinde: kemerli ve büyük bir kapıdan giriliyor. Eskiden, burada iki kanatlı, ahşap bir kapı bulunurmuş. Avlunun üç yanı: revaklarla çevrili görülüyor.

Revakların içinde ise, ocaklar görülüyor. Ölçüleri: 56 x 52 metredir. Avlunun ortasındaki menzil yeri: ot  deposu olarak kullanılmıştır. Yanlarda ise, hayvanların su içmesi için yalaklar var.

Kervansarayın hemen dışında, güneydoğuda, dere kenarında “aşhane” görülmektedir. Aşhanenin ortasında ise, büyük bir ocak yeri ve yanlarda yemek odaları görülüyor. Ancak, burası günümüzde harap halde.

Bu kervansaray ile ilgili son bir not: Faruk Nafiz Çamlıbel isimli şairimizin han duvarları isimli şiirini, buradan ilham alarak yazdığı söyleniyor.

HAMAM

Kesme taştan yapılmıştır. Yapılış anındaki orijinal durumunu korumaktadır. 4 kısımdan oluşmaktadır. Batı  duvarının ortasındaki bir kapıdan: kubbeli soyunma  kısmına girilir.

Ortada göbek taşı ve yanlarda kurnalar görülüyor. Altta ocak ve üstünde, su deposu bulunuyor. Isınan su, künklerle, duvar içlerinden kurnalara gidermiş. Isınan hava ve duman ise: duvar içlerinden ve alttan açılmış kanallar vasıtasıyla bacalara ulaşır ve oradan dışarı atılırmış.

ARASTA-ÇARŞI

Bir kısmı, eski ve orijinal halini koruyarak, günümüze ulaşmıştır. Kervansarayın hemen batısındaki sokakta, her iki yana yerleştirilmiş; derinlikleri 5 metre olan sıra sıra dükkanlardan oluşmaktadır. Sokağın eni: 10 metredir. Uzunluğu ise: 80  metredir.

Sokağın güney tarafında, yüksek kemerli bir kapı, kuzey tarafında ise bir şey yok, açık. Sokağın doğu tarafında: 13 dükkan ve takiben Kervansarayın kapısı ve sonra 5 dükkan ve aşhane var.

Sokağın batı tarafında ise: 18 dükkan var. Evet, sokak zamanla doldurulmuş olduğundan, günümüzde dükkanlar ,yol seviyesinin altında kalmış olarak görülmektedir.

Kayseri İncesu Kara Mustafa Paşa Külliyesi

CAMİ-MEDRESE

Külliyenin güneybatı tarafındadır. Önünde: dershane ve dere  tarafına uzanan yedi hücre görülüyor. Buralar: medrese olarak kullanılmış. Medresenin dershanesinde, müderrisler ders verir, yanlardaki hücrelerde ise öğrenciler ders çalışırlarmış.

VİRANŞEHİR ROMA MEZARLARI

İlçe merkezine bağlı, 10 km. uzaklıktaki Viranşehir köyündedir. Kayseri yönünden gelişte ise, Kayseri-Adana kara yolu üzerinde, 25’nci km.de, Viranşehir yönüne sapılıp, 4  km. kadar gitmek gerekiyor.

Aslında, burada yalnızca bu Roma mezar mabedi değil, birçok harabe var. Zaten bu harabeler nedeniyle, yöreye Viranşehir ismi verilmiştir.

Köy yolu üzerindeki mabet şeklinde ve bir tepe üzerindeki mezar, Romalılar döneminden kalmadır. Kesme taştan yapılmış olup, günümüzde harap durumdadır. Yine de, günümüzde Kapadokya bölgesindeki tek Roma anıtı olarak önem kazanmaktadır.

KIRKLAR İNİ- TENTEN İNİ

Bunlar: Derebağ bölgesindedir. İlçe merkezine 2 km. uzaklıktadır. Her iki mağara da, her ne kadar büyük uğraşılar sonucu yapılmış olsa da, Ürgüp-Göreme yani Kapadokya bölgesindeki benzeri mağaralara nazaran,  daha basit ve az resimlidir. Arkeologlar, bunu, bu bölgedeki yerleşimin Kapadokya’dan daha eski ve daha ilkel olduğuna bağlıyorlar.

Kırklar ini: çok büyük. Aşağıdan yukarıya doğru, ancak bir kişinin çıkabileceği bir yer var. Bu yerin, ağzı büyük bir kaya parçası ile kapatıldığında ise, hiç kimsenin buraya girmesi mümkün değil. Yani, muhteşem korunaklı bir yer. Dik bir kayalığın başında bulunuyor.

İçeride, muntazam bir kilise var. Kilisede, aydınlatma için, kayalara çukurlar oyulmuş ve buralara yağ-fitil konularak aydınlatma sağlanmış. Papazın vaaz vereceği yer belirlenmiş. Kilisenin hemen girişinde, kayalara oyulmuş, iki mezar görülüyor.

Ancak, burada kimlerin yaşadığı, kimler zamanında yapıldığı hakkında herhangi bir bilgi yok. Sadece, kilise bölümünde, 1993 yılında yapılan resmi araştırmalarda, bazı motiflere ve haç işaretlerine rastlanmıştır.

Özellikle bu haç işaretlerinin, erken Hıristiyanlık dönemlerinin ilk zamanlarına kadar gidecek eskilikte olduğu söyleniyor.

Kırklar ini bölgesinin, tam karşısında, yaklaşık 200 metre uzaklıkta, Tenten ini var. Burası da, sarp bir kayalığın yamacına yapılmıştır. Kapısını, bir değirmen taşı ile kapatmak mümkün. Burada yaşayanlar, akşam olduğunda, bu değirmentaşı ile kapıyı kapatmışlar.

Kayseri İncesu Tekgöz Köprüsü

TEKGÖZ KÖPRÜSÜ

İlçenin kuzey yönünde, Kızılırmak üzerindedir.

Süleyman Şah (Kanuni Sultan Süleyman olarak da değerlendirilmektedir) zamanında, Hacı Ali Şir (bazı kaynaklarda köprünün Mimar Sinan tarafından yapıldığı söyleniyor, net bir bilgi yok) tarafından yaptırılmıştır. Köprünün uzunluğu: 120 metredir.

Köprünün ismini de aldığı tek büyük kemeri: 27 metre çapında ve 18 metre yüksekliğindedir. Küçük kemer ise: 11.5 metre çapında ve 7.5 metre yüksekliğindedir. Eskiden: Kırşehir-Kayseri yolu üzerinde bulunan köprü, yeni yol yapılınca, günümüzde kullanılmaz olmuştur.

Niğde tanıtımı.

Ürgüp tanıtımı.

Aksaray tanıtımı.

Kayseri tanıtımı.

 

Kayseri Sarız

Kayseri Sarız

Sarız denilince, ilk akla gelenler “kilim” ve doğal kaynak sularıdır. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, Sarız her ne kadar, özellikle bir zamanlar buradan göçerek, İngiltere’ye yerleşmiş insanlar tarafından sık sık ziyaret edilmekte ise de, yaptığım tüm araştırmalara rağmen, burasının tarihi ve turistik özelliklerine ait, herhangi bir kaynağa rastlayamadım.

Bu konuda, resmi makamların internet yayınlarını incelediğimde bırakın ilçenin tarihi ve turistik yönlerinin tanıtılmasını, inanın, ilçenin bir fotoğrafını bile bulmak mümkün olmadı.

Yine de, Sarız Anadolu’muzun tam ortalarında bir yerlerde ve mutlaka bir gün buradan yolunuz geçebilir, umarım, sizler burayı gördüğünüzde, bu satırlara ilave edebilecek yorumlar bırakırsınız ve bu yorumlarınızı hep birlikte paylaşırız.

Yoksa, Sarız, yalnızca kahvehaneleri, kilimleri ve doğal suları ile gündeme gelebilecek bir yer değil, hatta, bu dünyaca ünlü kilimler bile, tam olarak tanıtılmamış, halbuki internet dünyasında, gerek Sarız ve gerekse dünyaca ünlü kilimlerinin mutlaka tanıtılması gerektiğini düşünüyorum.

ULAŞIM

Sarız ilçesi, Kayseri-Kahraman Maraş-Adana devlet kara yolunun, 4 km. kıyısındadır. İlçenin diğer yönünde ise, Afşin ve devamında Elbistan bulunuyor. Sarız-Afşin arası, 74 km. uzaklıktadır.
Sarız-Kayseri arasındaki uzaklık: 128 km. dir. Sarız-Pınarbaşı arasındaki uzaklık: 43 km.

TARİHİ

Yöre: Yavuz Sultan Selim döneminde, Osmanlı egemenliğine girmiştir.
Sarız yöresindeki ilk yerleşimcilerin, 1840’lı yıllarda, Adana yöresinden buraya gelerek yerleşen Avşar göçerleri oldukları bilinmektedir. Hatta, yörenin isminin de (Sarız) yine, bunlarla ilgili olduğu sanılıyor.

Şöyle ki, ilçenin içinden “Sarız” çayı geçmekte ve Avşarlar, bu çay çevresindeki, ilkbaharda açan sarı güzel çiçeklere “Sarıöz” ismini vermişlerdir. Bu Sarıöz ismi, zamanla değişerek, yörenin “Köyyeri” olan ismi, günümüze “Sarız” olarak ulaşmıştır.

Yöre, 1946 yılında, İlçe statüsüne kavuşmuştur.

Kayseri Sarız

GENEL

İlçe: Akdeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinin kesişim noktasında bulunmaktadır. Merkez bölümü, genellikle düzlükte bulunmasına rağmen, bazı yerler engebeli ve dağlıktır. Seyhan nehrinin kolu olan Sarız çayı, ilçenin ortasından geçer.

Yörede egemen iklime bağlı olarak, kışları sert ve soğuk, yazları ise kurak ve serin geçer.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında tarım ve hayvancılık gelir. Bunun dışında: kilim ve halı dokumacılığı da etkindir. Merkezde kurulu bulunan, Sarız Hanımeli Kooperatifi tarafından üretilen halı ve kilimler, il merkezinde pazarlanmaktadır.

NE SATIN ALINIR

Sarız ilçe merkezinde, el dokuma kök boyalı Sarız kilimleri, bir kısım evde dokunmaktadır ki, bu konuda merakınız varsa, sorarak, bunların dokunduğu yerleri bulup, satın alabilirsiniz.

Sarız yöresinde, özellikle üretilen düz dokumaların kullanım alanları: duvar yaygısı, yük perdesi, yüklük örtüsü, sedir/kanepe örtüsü, yastık, çuval, heybe gibidir. Duvar ve yer yaygıları, genellikle iki kanat olarak ve ayrı ayrı dokunur ve daha sonra birleştirilir.

Dokumalar, sarma tezgahlarda dokunduğundan, boyları uzundur.
Bunun dışında, Sarız bölgesinde, kaliteli bal üretimi de yapılıyor.

GEZİLECEK YERLER

Sarız yöresi ile ilgili yaptığım araştırmalarda, burada, arkeolojik Sit alanı olarak belirlenen ve koruma altına alınan, üç yer bulunduğunu öğrendim. Bunlar: Kuşçu köyündeki: Yunaktaşı yerleşim alanı ve Nekropol alanıdır.

Bunların dışında, bir de ilçe merkezine 13 km. uzaklıktaki Tavla köyünde bulunan “Tavla höyük” biliniyor. Ancak, yazının başında belirttiğim gibi, bu tarihi varlıklar hakkında, hiçbir resmi ve özel kayıtlı bilgi yok, umarım bu satırları, konu ile ilgili birileri okur ve arkeolojik bilgileri bizimle paylaşırlar.

Siz; Sarız yöresine yolunuz düşerse, burada özellikle, Sarız kilimleri görmeye çalışın, çünkü bu yörenin kilimleri, her ne kadar günümüzde yeteri kadar değer verilmese de, inanın dünyaca ünlü, belki de, Sarız yöresinden yurt dışına çalışmaya giderek, daha sonra yerleşenler tarafından, bu güzellikler dünyaya tanıtılmış olabilir.

Afşin tanıtımı.

Elbistan tanıtımı.

Sarız tanıtımı.

Pınarbaşı tanıtımı.

Kayseri Felahiye

 

Kayseri Felahiye: bağlı bulunduğu Kayseri ilinin kuzeydoğusundadır ve Kızılırmak yayı içindedir. Kızılırmak ilçe merkezinden geçmektedir.

İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. Yüzey şekilleri olarak, genel anlamda engebeli düz araziler hakimdir.

İlçenin hakim iklimi: yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve sert geçen karasal iklimdir. En fazla yağış ilkbahar döneminde olmaktadır. Halkın büyük bölümü tarım ve hayvancılık ile geçinmektedir. Özellikle Kızılırmak havzası, mikro klima özellikleri taşıması nedeniyle seracılık faaliyetlerine çok uygundur. Sebze ve meyve üretimi yoğundur. Elma ve Silahtar köyünde yetiştirilen üzüm kalitesiyle ünlüdür.

Kayseri Felahiye

ULAŞIM

Kayseri-Felahiye arasındaki uzaklık 59 km. dir. Felahiye ilçesine, diğer komşu ilçeler şu uzaklıktadır: Çayıralan: 36 km. Boğazlıyan: 36 km. Çandır: 20 km ve Özvatan: 16 km. dir.

Kayseri Felahiye

TARİHİ

İlçenin kuruluşunun Hitit dönemine kadar uzandığı düşünülmektedir. Hitit döneminden sonra ise Roma ve Osmanlı egemenlikleri görülür.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ise, Yozgat-Boğazlıyan ilçesinin bir nahiyesi iken, 1925 yılında, ilçe “kurtuluş” anlamına gelen “Felahiye” ismini almıştır. 1926 yılında ise, Kayseri il merkezine bağlanmış ve 1957 yılında ilçe statüsüne ulaşmıştır.

NE YENİR

Felahiye ilçesine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: ilk önerim “arabaşı” olacaktır. Bunu daha önce tadanlar hatırlayacaklardır: hamurla yapılan ve tepside servis edilen yemek: kaşıkla alınır, çorbasına batırılır ve ardından ekmeksiz olarak yutulur.

Yani: bir tür hamur yemeğidir ve yutularak yenilir. Çorbası ise, tavuk suyundan yapılır. Tabii Kayseri yöresindesiniz ve yörenin yine ünlü lezzetlerinden “mantı” yine burada meşhurdur.

Arabaşı çoğu ziyaretçi tarafından yenilmesinin zor olması nedeniyle tercih edilmez, ama mantı elbette muhteşem lezzetiyle yöreye özgü bir tat olarak tercih edilebilir.

Kayseri Felahiye
Kayseri Felahiye
Kayseri Felahiye

 

GEZİLECEK YERLER

Ben; buraya yolum düştüğünde, öncelikle, buranın tarihi ve turistik yapısını incelemek, bunları gezip görmek ve sizlere yansıtmak istedim. Ama: gezip gördüğüm yerler arasında: özellikle “yapı” olarak isimlendirilen Roma dönemi tapınak mezarı ve ilçe merkezindeki sıtma pınarı ilgimi çekti.

Diğer birkaç yer daha olduğu söylendi ama tüm araştırmalarıma ve ilgililere sormama rağmen, oralar ile ilgili herhangi bir metin, belge veya yazılı kaynak, bilgi bulamadım. Bu yüzden: umarım bunlar hakkında bilgi sahibi olanlar bu satırları okurlar ve bizleri aydınlatıcı bilgilerini yorum olarak yazarlar.

Önemli olan: bilgiyi paylaşmak ama şu da bir gerçek ki, Felahiye’de sanırım turizm veya turist gibi bir durum veya bir beklenti, bir düşünce söz konusu değil, çünkü dediğim gibi, tarihi ve turistik kaynaklarla ilgili sadece bir veya iki satır yazı var, ama insanlar ayrıntılı tanıtım ister ve beklerler, bunu dikkate alan olmamış.

 

YAPI

İlçe merkezine 7 km uzaklıkta, batıda, Kerpiç köyün yakınlarında bulunan yapı: Roma dönemine aittir ve Roma mezarı olduğu düşünülmektedir. Burası bir zamanlar “Kapadokya” Eyaleti sınırları içinde kalıyormuş.

Vadiye bakan bir tepe üzerinde inşa edilmiş olan yapı: büyük mermer blok taşlardan yapılmıştır. Bu taşlar: buraya 10 km uzaklıktaki mermer ocağından buraya getirilmiştir.

Anıt mezarın: MS.2. yüzyılın ikinci yarısında (muhtemelen MS.1400-1600 yılları arasında) tapınak planlı olarak inşa edildiği saptanmıştır. Bir podyum üzerinde yükselen dikdörtgen formlu mezar anıtının: pronaos (burası tapınak yapısının ön oda kısmıdır) kısmı yıkılmıştır.

Ancak, anıtın iç kısmı: naos ve tonoz üst örtüsü büyük oranda korunarak günümüze ulaşmıştır. Yapının duvarları: biraz önce belirttiğim gibi, 10 km uzaklıktaki mermer ocağından buraya getirilen ve birbirine kenetlerle bağlanmış mermer bloklardan oluşmaktadır.

Bu mermer blok taşlar: çok iri olmalarına rağmen, düzgün işlenmiş durumlarıyla ilgi çekmektedir. Bu mermer bloklar: 3-4 metre uzunluğunda ve 1 metre genişliğindedir. Köşe alınlıkları, iyi işlenmiş motiflerle süslenmiştir. Kemer taşlarının arası, kurşun bağlarla tutturulmuştur.

Dış cephenin dört köşesinde: korint başlıklı pilasterler görülmektedir.
İlk olarak: 1909 yılında, H.Gregoire isimli bilgin: Kapadokya’ya yaptığı seyahat sonrasında burayı, birkaç fotoğraf ile birlikte yazılarında yayınlamıştır.

Evet, yapı: temelinden çatısına kadar sağlam olarak günümüze ulaşmış olması nedeniyle önemlidir. Sadece: başıboşluk nedeniyle, kaçakçılar tarafından, yapının kemerinde hazine olabileceği düşünülerek, kemer kısmı dinamitle patlatılmış, ana giriş kapısı halatlar bağlanan araçlarla çekilerek tahrip edilmiştir.

Anadolu Roma dönemi tapınak biçimli mezar anıtlarının güzel bir örneği olan bu mezar anıtını mutlaka görmenizi öneririm. Yoksa şu anda burada resmi arkeolojik çalışmalar ve koruma gündemde değil, böyle giderse kısa zaman sonra gerek tabiat şartları ve gerekse kaçakçıların girişimleri nedeniyle yapı yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

DÖRT PENCERE

İlçe merkezinin 8 km uzağında Silahtar köyü ve Kızılırmak vadisi arasında bulunan bu mekan: özellikle çok uzaklardan görülen dört penceresiyle ilgi çekmektedir ve sağlam olarak günümüze gelmiştir ve bir zamanlar konaklama yeri olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

BEŞ KIZLAR KALESİ

Yine ilçe sınırları içindeki bu nispeten yıkılmış harap olmuş yapı: “beş kızlar” olarak isimlendirilmektedir.

 

SITMAPINARI

İlçe merkezinde, Cumhuriyet mahallesinde bulunan ve halen kullanılmakta olan bu büyük su kaynağı üzerine: antik dönemde, Romalılar tarafından bir havuz yapılmıştır. Takip eden süreçte, defineciler tarafından birkaç kez kazılarak hasar verilmesine rağmen, yine de havuz günümüze kadar ana özelliklerini koruyarak ulaşmıştır.

Havuzun tabanı bir zamanlar mermer kaplıymış ve bu tabandaki 15 civarındaki delikten su fışkırıyormuş. Tonozlu kısımda ise, ana su kaynağı var. Yine tabandaki mermerde, diğerlerinden daha büyük bir delikten: tazyikli bir su fışkırıyor ve bu su; zaman zaman 1 metre yüksekliğe kadar yükseliyor. Aslında: burası bir süre öncesine kadar yıkık ve toprağın altında imiş.

Yörede söylenenlere göre: Kayserioğlu İskender isimli bir kişi: burada, yüzeye çıkan suyun kaynağını araştırırken, burayı eşmiş ve yapıyı ortaya çıkarmış. Yapının üzerindeki mermer kitabede, buranın Kayseri Rum döneminden kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak, net olarak yapılış tarihi bilinmemekte, kitabede buranın onarım tarihi yazılıdır. Yine söylenenlere göre, burası Kayseri Rum kralının kızının piknik yeri imiş.

Sıtmapınar’dan çıkan kaynak suyunun birçok derde şifa olduğu söylenmektedir. Zaten, yöre insanları yani yakın çevredekiler evlerinde kullandıkları içme suyunu, buradan bidonlara doldurarak karşılıyorlar. Yani, buralara yolunuz düşerse, pınarın suyundan içmeyi sakın ihmal etmeyin.

Çayıralan tanıtımı.

Boğazlıyan tanıtımı.

Çandır tanıtımı.

Özvatan tanıtımı.