Sarıoğlan, Kayseri il merkezine 61 km uzaklıktadır. Sarıoğlan, Akkışla arası uzaklık; 22 km. Sarıoğlan, Gemerek arası uzaklık: 23 km. Sarıoğlan, Şarkışla arası uzaklık: 56 km.
TARİHİ
Daha önceleri, bugünkü yerleşim yerinin kuzeydoğusunda bulunan belde merkezi, 1948 yılında Kesdoğan Çayı’nın yarattığı bir sel felaketi sonucu sel baskınına uğramış ve ardından eski yerleşim yeri terk edilerek, günümüzdeki yerine taşınmıştır. Cumhuriyet döneminde, ilçeye balkanlardan Anadolu’ya gelen 200 göçmen aile yerleştirilmiştir. Sarıoğlan beldesi, 1960 yılında ilçe olmuştur. 2012 yılında ilçe Büyükşehir yasası çıkınca Kayseri’ye bağlanmıştır.
Kayseri Sarıoğlan
GENEL
İlçe Kayseri il merkezinin kuzeyindedir. İlçe toprakları: düzlükler ve bunları kuşatan çıplak, engebeli sırt ve yamaçlardan oluşur. En büyük dağ Keçi Kalesidir ve 1500 metre yüksekliktedir.
İlçenin rakımı ise ortalama 1148 metredir. İlçede karasal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Bitki örtüsü bozkırdır. İlçe sınırlarından iki tane akarsu geçer.
Bunlardan Kızılırmak: Karaözü mahallesinden itibaren ilçe sınırlarına girer. Kale, Burunören ve Üzerlik Mahallelerinden geçerek ilçe sınırlarını terk eder. Diğer akarsu ise, Toros dağlarından çıkıp ilçe topraklarından geçerek Kızılırmak nehrine dökülen Kesdoğan çayıdır. İlçe topraklarını ikiye bölen, uzunluğu 45 km olan bu çayın üzerinde, 4 tane köprü bulunur.
Ayrıca: ilkbahar ve sonbahar döneminde mutlaka taşar, bu yüzden çayın üzerinde bentler yapılmıştır. Ayrıca yapımı tamamlanan Sarıoğlan Barajında da su tutulmaya başlanmıştır. Böylece taşkınlar önlenecektir.
Kayseri Sarıoğlan
GEZİLECEK YERLER
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
ŞAHRUH KÖPRÜSÜ
İlçe merkezine bağlı 20 km uzaklıktaki Karaözü köyü girişindedir.
Kızılırmak üzerindedir. Doğu batı yönünde uzanan kargir bir tarihi köprüdür. Köprünün yapımında: düzgün kesme taş ve kaba yontu taş kullanılmıştır. Köprünün inşa kitabesi yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmez. Köprünün batı yönündeki son kemer gözü üzerinde: çerçeveli bir taş vardır.
Bu taşta bir motif vardır, motifin ortasında salkımları bulunan bir asma ve asmanın sol yanında aslan heykeli görülür. Üst boşlukta 1328-1329 tarihleri yazılıdır. Bu hicri tarihler tamir tarihini belgelemektedir.
Bu kabartmanın ortasındaki iki yana sarkık asma çubuğu Hayat ağacını sembolize eder. Soldaki aslan kabartması ise, Selçuklu aslan kabartması tasvirine benzer.
Bu motifin hemen üstünde, kısmen aslan başı, burnu kırık, ikinci bir “Taş oluk” vardır. Bu taşın üzerine aslan ve üzüm tasvirleri işlenmiştir.
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
Ayrıca 1911-1912 tarihleri yazılıdır. Bu bir onarım kitabesidir ve köprünün 20’nci yüzyıl başlarında onarıldığı anlaşılmaktadır. Kitabeli taşın üzerinde: ejder başı şeklindeki çörtenin de aynı onarım sırasında eklendiği düşünülmektedir.
Uzunluğu 161 metredir. Tabiye genişliği 6.10 metredir. En büyük kemerin açıklığı 12 metre, yüksekliği ise 11 metredir. Köprü tamamen simetrik bir yapıya sahiptir. Çünkü: en yüksek kemerin doğusunda, giderek küçülen 2 kemer, batısında ise yine giderek küçülen 5 kemer vardır. Sekiz gözü vardır. İlk yedi göz sivri kemerlidir. Doğu yönündeki son göz yuvarlak kemerlidir.
Köprünün toprağa sağlam basması ve Kızılırmak’ın azgın sularına direnebilmesi için: kemerlerin oturtulduğu ayakların, iki ucunda, 7 tane güneyde ve 7 tane kuzeyde olmak üzere 14 tane, üçgen şekilli Tosun Burunları yani Sel yaranları yerleştirilmiştir.
Suyun geliş istikametinde, kuzey taraftaki sel yaranları hem yüksek hem de üzeri düzgün bir üslupla yayvan çatılı dam gibi kapatılmıştır.
Yanlardaki korkuluklar iyi durumdadır. Korkuluklar eni 30 cm, boyu 79 cm ebatlarında kesilmiş taşlardan yapılıştır ve 156 metre uzunluğundadır. Güney korkuluk taşlarının batı ucundaki taşın üzerinde iri rakamlarla 1935 yazılıdır. Korkulukların altına taş oluklar yerleştirilerek yağmur ve kar sularından korunmak amaçlanmıştır.
Evet, köprünün yukarıda belirttiğim gibi yapım tarihi belli değil, ancak kemer ayaklarının oturduğu ampatmanların taş işçiliğindeki farklılıklara bakılarak muhtemelen 13’ncü yüzyılın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Ancak zamanla tahrip olduğu ve 15’nci yüzyılın sonlarına doğru, su içinde kalan eski ampatmanlardan yararlanılarak günümüzde görülen yeni köprünün yapıldığı düşünülür. Yani, Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey’in oğlu Şahruh Bey tarafından yaptırılmış olmalıdır.
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
Köprünün ismi olduğuna göre, biraz “Şahruh Bey” den söz etmekte yarar var. Kendisi: Dulkadiroğulları Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey’in dört oğlundan birisidir. Kız kardeşi Ayşe Hatun Sultan; Sultan 2’nci Beyazıt’ın eşidir.
Aynı zamanda Yavuz Sultan Selim’in annesidir. 1480 yılında Şahruh Bey, Kırşehir Sancak Beyidir. Ancak, yine aynı tarihte amcası Şah Budak Bey tarafından “gözlerine mil çektirilmiş” tir. Eğer köprü Şahruh Bey tarafından yaptırıldı ise, muhtemelen 1480 yılı öncesinde yapılmış olmalıdır.
Köprü: Şahruh Beyin oğlu Mehmet Bey tarafından 1538-1539 yılları arasında onarılmıştır. Bu onarımla ilgili kitabe, köprünün halen üstündedir. Kitabe, 1928 yılında ırmağın sağ kıyısında, köprünün kuzey batı girişinde toprağa gömülü olarak bulunmuş ve Sivas Müzesine kaldırılmıştır.
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
Kitabede yazılı olanlar “Bu köprü 1538-1539 yıllarında Alaüddevle Zulkadiri Sasani’nin oğlu Şahruh Bey’in oğlu Mehmet Emir Abdullah eliyle onarıldı.”
Evet, köprü günümüzde de kullanılmaya yaya ve araç trafiği devam edilmektedir. Son bir not, köprü ile ilgili bir söylenti var. Sanırım ilginizi çeker “Korkuluk taşları arasında bulunan çukur taşına sırt dönerek bir dilek tutulur” böylece tutulan dileğin gerçekleşeceğine inanılır.
PALAS
Palas: Kayseri il merkezine 56 km, Sarıoğlan ilçe merkezine 17 km uzaklıktadır. Palas kelimesi Farsça bir kelimedir. “Palas” ın kelime anlamı eski “aba, çul, kilim, keçe” demektir. Bir diğer söylenti de Tuzla gölünde yaşayan kaz yavrularına “Palaz” denir. Kayseri’den ava giden avcılar “Hadi Palaza gidelim” şeklinde birbirlerini çağırırlarmış.
Anadolu Beylikleri döneminde, Palas, Dulkadiroğlu Beyliği hakimiyeti altına girmiştir. Sultan 4’ncü Murat: Revan seferine giderken, Palas yakınlarında konaklamıştır. 1706 yılında Türkmen aşiretlerinden Recepli kolunun bir kısmı, Halep’ten gelen göçmenlerle Palas’a yerleşmiştir.
Ulu Cami
İlçe merkezine bağlı Palas köyündedir. Cami 1233 yılında Selçuklu döneminde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır.
Kayseri Sarıoğlan Palas Tuzla Gölü
Tuzla Gölü
İlçe merkezine bağlı Palas köyü ile Bünyan ilçesine bağlı Büyük Tuzhisar köyü arasındadır.
Tarihi İpek yolu üzerinde bulunan göl ve çevresinde, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış Sultanhanı gibi birçok han, kervansaray, cami ve külliye bulunur.
Tuzla gölünün: üçte ikilik bölümü tuz ile kaplıdır. Kalan üçte birlik bölümü ise bataklık ve çamurdur. Gölün en derin yeri, güneybatıda 15 metredir. Göl denizden 1141 metre yüksekliktedir.
Kuzeyinde bir set gibi duran tepeleriyle, Kızılırmak nehrinden ayrılan Tuzla gölünün çevresinde: sazlıklar, ıslak çayırlar, tuzcul bitki bozkırları, mera ve tarım arazileri bulunur. Yaz aylarında yağışın azalmasına ve buharlaşmaya bağlı olarak göl alanı daralır, suyun içindeki tuz göl kenarında çökelmektedir.
Göl suyunun çekildiği alanlarda 10-15 cm kalınlığında bir tuz tabakası oluşur. Tuzla gölü: İç Anadolu’da insanoğlu tarafından yaratılan olumsuzluklardan etkilenmekten kısmen kurtulmuş tek tuzlu göldür. Çamurlu toprağın: romatizmaya iyi geldiği söylenir.
Kayseri Sarıoğlan Palas Tuzla Gölü
Önceleri, göl “tuzla” olarak kullanılmış, ancak içeriğinde sağlığa zararlı “alçı mayası” bulunduğunun tespit edilmesinden sonra kapatılmıştır. Göl: Ramsar sözleşmesine ikinci sıradan adaydır. Çünkü geniş ve farklı ekosistemlerin bir arada bulunmasıyla zengin bir biyolojik çeşitlilik barındırır.
Bölgede endemik bitki türleri de bulunmaktadır. Dünyada sadece Sultan sazlığı ve Tuz gölünde bulunan Elymus elongatus isimli bitki gölün doğu ve kuzey kıyılarına yayılmıştır. Bu yüzden: 1993 yılında Korunması gereken tabiat varlığı ve birinci derece doğal sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Buram buram tarih kokan bir yer, Kapadokya’nın hemen yakınında, Kapadokya kadar tarihi güzelliklere sahip olmasına rağmen, tanıtım eksikliği ve tarihi mekanların sonradan kısmen tahrip edilmesi nedeniyle, hak ettiği turizm değerine kavuşamamış bir yer, gerçekten muhteşem güzellikle yerler var, bence buraya gidin, bu tarihi yerleri tek tek gezin dolaşın, gerçekten oldukça güzel tarihi yerler var.
ULAŞIM:
İlçe Kayseri-Niğde karayolu üzerindedir. Yeşilhisar, İl merkezi olan Kayseri’ye 67 km uzaklıktadır. Yeşilhisar, Ankara arasındaki uzaklık 364 km. Yeşilhisar, Nevşehir arasındaki uzaklık 55 km. Yeşilhisar, Niğde arasındaki uzaklık 60 km.
İlçe Kayseri ilinin güneybatısındadır. İlçe: Karadağ’ın doğuya uzanan etekleri üzerinde, geniş Karahisar ovasının batı ucunda kurulmuştur. Genel olarak düz araziden oluşur. Rakımı 1330 metredir. Bölgede karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Yağmur son derece azdır. İlçede ticaret ve sanayi gelişmemiştir, ekonomi tarıma dayalıdır. Özellikle elma ve kayısı yetiştiriciliği yaygındır. İlçede orman yoktur.
Kayseri Yeşilhisar Bez Bebekleri
NE SATIN ALINIR-SOĞANLI BEZ BEBEKLERİ:
Buralara yolunuz düşerse kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik “bez bebek” satın alabilirsiniz. İlçe merkezine bağlı Soğanlı köyünde: yaşlı kadınların bugün de giydikleri yöresel kıyafetler: 20-70 cm boyunda ve 1 cm eninde, tahta ve saç iskelet üzerine giydirilmesi ile bez bebekler hazırlanıp satışa sunulmaktadır.
El işi üretimle yapılan bu bebeklerin en büyük özelliği: tamamen yerel özelliklere sahip çeşitli motif ve pullarla süslenmeleridir.
Üstünde; motiflerle süslenmiş etek, entari ve tül gelinlik olan Soğanlı Bebekleri, üç farklı boyda üretilir. Küçük boy bebekler: 20-25 cm arasında dimili yani şalvar ve etekli bebeklerdir. Orta boy bebekler: 25-30 cm arasında, dimili yani şalvar, fistan yani etek, önlüklü, kirmenli, testili, yabalı ve mini bebekli bebektir. Büyük boy bebek ise: 35-40 cm boyundadır. Bunlar da dimili yani şalvarlı, fistanlı yani etekli, önlüklü, kirmenli, testili, yabalı ve mini bebeklidir.
Kayseri Yeşilhisar Meslek Yüksek Okulu
YEŞİLHİSAR MESLEK YÜKSEKOKULU:
Okul: Fatih Mahallesi, 116 Sokakta bulunan Dr. Fuat SEZGİN Yerleşkesindedir. Kayseri Üniversitesine bağlıdır. Okul 2018 tarihinde eğitim ve öğretime başlamıştır. Veterinerlik bölümü ile bitkisel ve hayvansal üretim bölümleri vardır.
Kayseri Yeşilhisar
GEZİLECEK YERLER:
ULU CAMİ:
İlçe merkezinde, Cami Kebir mahallesindedir.
Caminin kuzey yönünde, yuvarlak kemer üzerinde, üç satırlık kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabeye göre, cami: 1348 yılında Eretna devletinin 1’nci Hükümdarı Alaaddin Eretna tarafından yaptırılmıştır. Eretna devleti kimdir? Anadolu’da Selçuklular ve İlhanlılar üzerine kurulmuş bir devlettir. Alaaddin Eretna, oğlu Hasan Bey’in ölümünden sonra bir cami, han ve hamam yaptırmıştır.
Kitabenin bulunduğu kapıdan avluya geçilir. Minare avlunun sol köşesindedir. Son cemaat yeri, iki sütunlu ve üç yuvarlak kemerlidir. Kemerler köşede, duvar üzerine oturur. Sağda üst köşede dikdörtgen şeklinde ve düz bir kapıdan çardaka çıkılır. Camiye, üzerinde üst üste iki kitabe bulunan yuvarlak kemerli bir kapıdan girilir. Ayrıca asıl kapı yanında, dikdörtgen şeklinde iki kapı daha vardır ki bunlar daha sonra pencere olarak değiştirilmiştir. İçeride karşılıklı dörder yuvarlak kaideli ve başlıklı sütun araları sivri kemerli olup düz tavanlıdır. Mihrap ve minber ahşaptır. Caminin içerisindeki mimari yapısı görenleri hayvan bırakıyor. Çünkü caminin içerisinde, 8 ayrı sütunun karşılığı, kendine paralel olarak yapılmış, 1.5 metre kalınlığında duvar bulunmaktadır.
Caminin minaresi, 12 köşeden oluşur. Her bir köşesi, yılın bir ayını işaret etmektedir.
Caminin bir diğer özelliği de, mevsim şartlarına göre değişkenlik göstermesidir. Cami yazın serin, kışın ise sıcak olma gibi bir özelliğe sahiptir. Mihrap ve minberi oyma tekniğiyle yapılmış olup devrin sanat kabiliyetini göstermesi açısından ilgi çeker.
Günümüzde 1300 kişinin aynı anda ibadet edebildiği bu cami, ilçenin en büyük camisidir.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi
SOĞANLI VADİSİ:
Soğanlı köyü: Kayseri-Niğde-Nevşehir üçgenindedir. Yeşilhisar ilçe merkezine 15 km uzaklıktadır. Vadi: 25 kilometrelik kanyon şeklinde geniş bir alana yapılmıştır. Bu geniş alanda, Roma döneminden itibaren yerleşim olmuştur.
Vadi yamaçlarında bulunan kaya mekanlar ise, Romalılar mezarlık ve ardından gelen Bizanslılar ise kilise olarak kullanmışlardır. MS 4’ncü yüzyıldan itibaren, burası Hıristiyanlığın Kapadokya’daki merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Kapadokya bölgesinde ismi geçen 8 büyük şehirden bir tanesi de “Kbistra” veya “Siyiera” yani günümüzdeki “Yeşilhisar” dır. Biraz önce belirttiğim gibi, kaya mekanlarda kiliseler bulunmaktadır. Bu kiliselerde bulunan duvar freskleri, stil açısından 10-12’nci yüzyılları yansıtmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi
Soğanlı ören yerinde yaklaşık 50 civarında kaya kilise ve mağara vardır. Ancak günümüzde bunlardan sadece 8 tanesi gezmeye müsaittir. Diğerlerinin kapı ve pencereleri, önceki yıllarda örülerek kapatılmış ve güvercinlik olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde burada gezilebilecek kiliseler: Karabaş kilisesi, Kubbeli kilise, Tahtalı (Azize Barbara) kilisesi, Yılanlı kilise, Saklı kilise, Tokalı kilise, Ballık kilise ve Geyikli kilisedir.
Ayrıca, ören yerinde bulunan “Peri Bacaları” vadiye ayrı bir güzellik katmaktadır. Ayrıca yine 400 kadar kaya oyuğu varken, oyuklar bugün kullanılmıyor.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi
Kiliselerin özellikleri:
Ihlara-Göreme-Zelve vadilerindeki kaya yerleşimleri ve kiliselerinden farklı olarak: buradaki kiliseler kubbelidir. Çünkü tüflerin üzerinde kuruludur. Kiliseler ve mezarlarda, Hz İsa ve havarilerine ait resimler ve İncil’den sahnelerin yer aldığı freskler bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi Kubbeli Kilise
Kubbeli Kilise;
En ilgi çeken kilise “kubbeli kilise” dir. Buranın diğerlerinden farkı, kayaların dışı da boyanarak ve işlenerek muntazam kubbeli bir kilise haline sokulmuş olmasıdır. Bu boyalar yüzyıllardır kaybolmadan, silinmeden bugüne kadar gelmiştir. Vadinin kuzey tarafından bulunan bu kilise iki katlıdır ve içi diğer kiliselerde olduğu gibi fresklerle doludur. Dev bir peri bacası, ustalıkla oyulmuş ve kilise haline getirilmiştir. Ayrıca yine burada: kayalara oyulmuş tüneller, merdivenler, koridorlar ve dehlizler bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi Saklı Kilise
Saklı Kilise:
Kubbeli kilisenin alt katına Saklı Kilise denir. Kiliseye kuzeyinde bulunan kapıdan girilir ve güneyinde üç bitişik odası daha bulunmaktadır. Saklı kilisenin yakınlarında daha başka kaya kiliseleri ve kaya yerleşimleri bulunuyor.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi Karabaş Kilisesi
Karabaş Kilisesi:
6’ncı yüzyılda inşa edilmiştir. Soğanlı yöresinin sanat değeri bakımından en büyük ve en güzel kilisesidir. Kilise duvarları 11 ve 13’ncü yüzyıllarda tekrar inşa edilmiştir. İlk olarak basit çizgiler ve motiflerle süslenmiştir. Freskler, 11’nci yüzyılda toprak boya ile yapılmıştır. Yağlı boyanın keşfinden sonra toprak boyalar yerine yağlı boyalar kullanılmıştır. Kilise 4 kısımdan oluşur. Kilisenin iç duvarlarını süsleyenler: İsa’nın doğumu, vaftizi, havlu ile kurulanması, dini mücadeleleri, çarmıha gerilmesi ve Saint Jean’in canavarı boğuşu gibi kompozisyonlar, 12 havarinin ve diğer azizlerin resimleri, Bizans ve Selçuklu motifleridir.
Yılanlı Kilise:
Kilise 14’ncü yüzyılda yeniden resimlendirilmiştir. İlk yapısı çok daha eskilere gider. Buradaki kompozisyonlara, diğer kiliselerde rastlanılmıyor. Kilise 3 bölmelidir. Üçüncü bölmesi: yontma taş ile yapılmış, sonradan yıkılmıştır. Duvar süslerinde: karşılıklı harp nizamı almış mızraklı askerler, İsa ve azizlerin resimleri bulunmaktadır. At üzerindeki Saint Jean’in yılana ve kurtlara saldırısı tasvir edilmiştir.
Tahtalı Kilisesi:
Yapım tarihi, 5 veya 6’ncı yüzyıla tarihlenmektedir. Daha sonraki yüzyıllarda İsa’nın vaftizi, havariler, azizler, koruyucu melekler, at üstünde bulunan Saint Jean’in canavarı öldürüşü gibi tasvirler, kompozisyonlar, portreler, Bizans ve Selçuklu motifleriyle süslenmiştir.
Sonuç:
Evet tüm bu tarihi kalıntılar, turizme açılıp milyonlarca insan buraya çekilecekten, günümüzde Soğanlı Kaya kiliseleri ve yerleşim yeri tehlike altındadır. Çünkü tepe üstlerinden kopan iri kaya parçaları kubbeli kaya kiliselerine çarpmış ve onları büyük ölçüde tahrip etmiştir. Ayrıca rüzgarın sebep olduğu erozyon ve yağmur suları da tahribata neden olmaya devam etmektedir.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
ERDEMLİ VADİSİ:
Niğde-Kayseri kara yolunun batısındadır. Yeşilhisar ilçe merkezine 4 km uzaklıkta Erdemli köyündedir. Erdemli köyünün batısında, doğu-batı doğrultusunda uzanan vadi içerisinde arkeolojik kalıntılar bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
Bu kalıntıların bulunduğu alan: Erciyes dağının aktif bir volkan iken püskürttüğü lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan kanyon şekilli bir vadidir.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
Vadinin uzunluğu yaklaşık 10 km dir. Vadi içinden, Erdemli köyünde can bulan bir su akıyor. Köylüler tarafından sulamada kullanılan bu su, vadi içerisinde bir havuzda depolanıyor.
Vadiye “İçeriköy” adı verilmekte olup sert kayalardan oluşmuştur. Vadide çok sayıda kaya mekanları (manastır, kilise, odalar, gözetleme kuleleri, güvercinlikler) bulunmaktadır.
Vadi boyunca uzanan yerleşim alanında: 11 kilise vardır.
Bu kiliselerin isimleri: Haralam, İsli, Mezarlı, Çakıllı, Cami Altı, Develi, Kırmızı, Kervansaraydır.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
Bu kiliselerin içerisinde duvar resimleri bulunur. Duvar resimlerinde İncil ve Tevrat konulu sahneler işlenmiştir. Ayrıca: bitkisel ve geometrik bazı süslemeler de kullanılmıştır.
Ayrıca yöre halkının “Ulu” ismini verdiği, kayaların doruk noktalarında bulunan mekanlar da bulunmaktadır. Vadinin derin olması, yükseklere şapel yapılmasına imkan vermiştir ve bu yüzden çok sayıda şapel mağara inşa edilmiştir. Bu şapellerin bir kısmında günümüzde de freskolar görülebilir.
Bunların dışında, ayrıca vadinin güney yamacında büyük bir manastır, kale denilen teras ve kaynak sularının biriktiği bir havuz gölet vardır.
Bölge girişinde güney yamaçta bulunan büyük sütunlu kiliseyi, özellikle görmelisiniz.
Kayseri Yeşilhisar Keşlik Köyü
KEŞLİK KÖYÜ:
İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır.
“Keşlik” beyaz kayalık yer anlamına gelmektedir. Köyün ilk yerleşimcilerinin günümüzden 300-350 yıl kadar önce buraya yerleştikleri bilinmektedir. Köyün isminin ise, burada yaşayan bir keşişten geldiği söyleniyor. Ancak yine köyün ismine ait bir başka söylentiye göre, Orta Asya’dan buraya gelen Türkmenlerin, Keşlik bölgesinden gelmeleri nedeniyle, buraya da Keşlik ismini vermiş olmalarıdır.
Evet bugün köy, 90-100 haneli kagir evlerden inşa edilmiş, güneyindeki “Karatepe” yamaçlarına dayanan bir yerleşim yeridir. Köyün hemen arkasında doğal ve tarihi kayalıkların oluşturduğu üç oluşumlu alan “Kestel Mevkii” dir. Köyde oldukça yoğun doğal mağara, sığınak, kilise, Peri bacaları ve yeraltı şehri gibi yerler bulunmakta olup, henüz turizme açılmadığından ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Bunların çoğu, günümüzde köylüler tarafından ahır ve güvercinlik olarak kullanılmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Keşlik Köyü
DOĞANLI KÖYÜ KIRKMERDİVEN YERALTI ŞEHRİ VE KAYA MEZARLARI:
Köyün güneybatısında Arapsini ve Turistik Mevkiinde kayalara oyularak yapılmış: kilise, mağara ve kaya mezarları bulunmaktadır. Ancak bunlar maalesef define avcıları tarafından tahrip edilmiştir. Yeraltı şehri, Kayseri Müze Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalarının ardından, iniş basamakları ve giriş kapak açıklığı ortaya çıkarılmıştır.
KALEKÖY:
İlçe merkezine bağlı ve 3 km uzaklıktaki Kaleköy’de harabeler bulunmaktadır.
Kaleköy’ün yaklaşık 1.5 km güneydoğusunda bulunan “Küçük Kale” nin doğu yamacındaki kayalık alanda, kaya yerleşimi ve iki tane kaya kilisesi vardır. Kuzeyindeki “Büyük Kale” ile arasındaki alanda, moloz taş ve duvar kalıntılarından oluşan, eski köy yerleşimi vardır.
Kuzeyde zeminde: Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait yeşil ve mavi renkli seramiklere rastlanmıştır. Büyük Kale’nin tepesinde, sarnıç kalıntısı vardır. Batı yamacına doğru ise, eski köy yerleşimine ait mezarlık bulunur. Buradaki mezarlar genellikle düz toprak gömü olup, güneye doğru taş sanduka sarıklı mezarlar da görülebilir. Mezarlığın karşısında: köy yolunun diğer tarafında, birbirine 100 metre uzaklıkta, Orta çağ dönemine ait 3 tane düz yerleşim kalıntıları bulunmaktadır. Bu düz yerleşimlerin, 350 metre kadar kuzeydoğusunda ise, birbirine 75 metre uzaklıkta, 30 metre çapında iki Tümülüs vardır.
Kayseri Yeşilhisar Güzelöz Köyü
GÜZELÖZ KÖYÜ:
Güzelöz köyü: Ürgüp-Soğanlı kara yolu üzerindedir.
Bu bölgede, doğal kayalıklar içerisine yapılmış kiliseler, oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Bu kiliselerin planları değişiktir, bazıları fresklerle kaplıdır, ancak ön kısımlardaki freskler tahrip edilmiştir.
Kireçli Kilisesi:
Kaya oyularak yapılmış kilise haç planlıdır. İçerisi tamamen fresklerle kaplıdır.
Geyikli Kilisesi:
Sadece apsis bölümü açıktadır. Diğer kısımları çökmüştür. Apsis bölümünde, karşılıklı iki geyik figürü dikkat çeker. Ancak bu figürler de kısmen tahrip edilmiştir.
Karaağaçlı Kilisesi:
Kayaya oyulmuş dikdörtgen planlıdır. Apsis bölümü açıktadır. Freskoları çok fazla tahrip edilmiştir.
Kayseri Yeşilhisar Güzelöz Köyü Atlı Kilise
Atlı Kilise:
Dikdörtgen planlıdır. Kuzey tarafı kayaya oyulmuş, diğer kısımları ise kesme taştan yapılmıştır. Fresk izlerinden atlı bir resim seçilebilmektedir. Kilise ismini bu freskodan almıştır.
Kayseri Yeşilhisar İçmece Şifalı Su Tesisleri
İÇMECE ŞİFALI SU TESİSLERİ:
İlçe merkezinin 10 km güneyindedir.
Burası “Dutluk” olarak da bilinir. Tesisler: 2017 yılında hizmete açılmıştır. Tesislerde: 36 tane apart daire, sosyal tesis ve 6 tane dükkan (fırın, market, kasap, restoran, kafeterya) bulunmaktadır. Ayrıca çevre düzenlemesi ve peyzaj çalışmaları yapılmıştır.
İçmecedeki suların; içeriğinde bulunan sülfür nedeniyle başta mide ve sindirim rahatsızlıkları başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiği söylenmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından verilen raporlar da suyun şifalı olduğu yönünde imiş. Su, her yaş gurubunda insan tarafından rahatlıkla içilebiliyor. İçme suyu şeklinde, aç karnına özellikle sabah içiliyor.
Burada, konaklamak düşününler için, apart otel bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
SULTAN SAZLIĞI MİLLİ PARKI:
Sultan Sazlığı, Erciyes’in kuzeyinde, Kayseri il merkezine 70 km uzaklıktadır. Sultan Sazlığı kuş cennetinin büyük kısmı ilçe sınırları içerisinde bulunur.
Sazlığın kuzeyinde bölgenin en yüksek volkanik dağı Erciyes bulunmaktadır. Sazlık, dağın eteklerinde büyük tatlı su bataklığından oluşmaktadır. Büyük kısmı sazlıklarla kaplı, yer yer kamış, kafa otu ve kındıralar bulunur. Açık havalarda ise nilüferler görülür. Sazlığın merkezine doğru ise, kuvvetli rüzgarlarda yer değiştirip, suyun alçalmasıyla aşağıya inen çok sayıda yüzen saz adacıkları görülebilir.
Sultan Sazlığı, güney ve kuzeyde bir tuzlu su gölü olan Yay Gölü ile ayrılır. Kuzeybatı köşesinde ise göle bağlı Çöl gölü vardır. Çok fazla tuz barındıran göl suyunun derinliği azdır. Çevresinde bitki örtüsü bulunmaz. Yazın kuraklaşır.
Sazlığa verilen “Sultan” ismi: bu alanın tarihi kökeninden gelir. Osmanlı Sultanlarından 4’ncü Murat, 1636 yılında Revan Seferine giderken bölgede konaklamış, otağını günümüzdeki Köşk Pınarının bulunduğu yere kurdurmuştur. Ordu 3 aydan fazla sürede burada kalır. Levazım taşıyan hayvanların yiyeceklerini temin etmek için Yay gölü içerisinde bir yol açılmış ve sazlığa geçiş sağlanmıştır. Sultanın ordusuna hizmet etmesinden dolayı, o tarihten itibaren sazlığın ismi “Sultan Sazlığı” olmuştur.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
Buraya Sultan Sazlığı isminin verilmesi hakkında bir başka söylenti daha vardır. Buna göre “Mekke’ye hacı olmak üzere giden Osmanlı Sultanları, dinlenmek ve avlanmak için uzun süre burada konaklamışlardır.”
Sultan Sazlığı ilk olarak, 1969 yılında dönemin Feke Orman İşletme Müdürü tarafından bulunmuştur. Daha sonra yapılan araştırmalarda, buranın dünya çapında önemli bir sulak alan olduğu tespit edilmiştir. Hatta, 1970 yılında, bazı kişilerin buradan topladıkları 300 bin kadar ördek yumurtasını, Kayseri’de sattıklarının öğrenilmesi üzerine, burası resmen “Su Kuşları Koruma ve Üreme Alanı” olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Öte yandan, 1977 yılında burası UNESCO tarafından “İnsan ve Biyosfer” programına dahil edilince, DSİ ile bir protokol hazırlanarak Sultan Sazlığının kurutulması önlenmiş, tedbir alınmıştır.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
Gelelim günümüze:
Burada 300 civarında kuş türü bulunmaktadır. Bu kuş çeşitliliği, Sultan Sazlığını Manyas gölünden sonra ülkemizin 2’nci önemli kuş cenneti yapar. Burada: çok sayıda kuşun beklenmesi, barınması, konaklaması ve kuluçkaya yatması için ideal bir ortam bulunmaktadır. Ülkemizin 7 önemli sulak alanından birisidir. Uluslararası Ramsar sözleşmesi kapsamına da alınmıştır. Tüm bunların yanında, Sultan Sazlığı: yörede hasırcılık ve el sanatları alanında da insanlara katkı sağlar. Köylüler sonbaharda ürettikleri saz ve sazdan yapılan el sanatı ürünleri hediyelik olarak satarlar. Evet, Sultan Sazlığında ne yapabilirsiniz.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
Sazlıkların arasında kayıkla gezinebilirsiniz. Yeşil, mavi ve sarının yarattığı büyüleyici bir fonda, kuşları izleyip fotoğraflayabilirsiniz.
Kayseri Yeşilhisar Zencibar Kalesi
ZENCİBAR KALESİ:
Kalenin: MS 6’ncı yüzyılda İranlılar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Çünkü Lidya Kralı Elyad ve Medya yani İran kralı Kyaksar arasında çıkan savaş üzün süre Yeşilhisar ovasında devam etmiştir. Savaş sonrasında yapılan antlaşmaya göre: MÖ 580 yılında, Yeşilhisar, İranlıların eline geçer. İranlı kral Kyaksar: buranın ticari ve askeri önemini bildiğinden çevresini bir hisarla çevirttirir, yukarı kaleye ise tahkimat yaptırır ve ismini “Zencibar” koyar. Günümüzde görülen duvarlar, bu hisarın kalıntılarıdır. Zencibar kalesi, uzun süre İranlılar ve Yunanlılar arasındaki sınırda bir askeri bölge olarak kullanılmıştır. Daha sonra Romalıların eline geçmiş ve Türkler bölgeyi ele geçirdiğinde de kullanılmıştır. Çünkü: kale Akdeniz Bölgesini, İç Anadolu Bölgesine bağlayan geçitlerin korunması ve bölgedeki şehirlerin güvenliği için stratejik önemdedir.
Kayseri Yeşilhisar Başköy
BAŞKÖY:
Başköy, iki vadi arasındadır. Burada: eşsiz doğa manzaraları, tarihi kilise ve kaya oyma mekanlar bulunmaktadır. Tarihi tescilli yapıları ile Aziz George Kilisesi karşısında bulunan Başköy, tarihi süreç içinde birçok medeniyet tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
Kayseri Kocasinan gezi yazıma ulaşmak için Kocasinan
Kayseri’nin Bünyan ilçesi denildiğinde: sanırım birçok kişi Bünyan Halısını hatırlayacaktır. Evet, Bünyan gerçekten halısı ile ünlü bir yöremiz. Ama bunun dışında: özellikle görmenizi önereceğim “Karatay Hanı” ve Ramsar sözleşmesine de alınmış, bir doğa harikası olan “Tuzla (Palas) gölü” bulunuyor.
Kayseri Bünyan
HALICILIK
Bünyan’da halıcılık: ekonomiye katkı anlamında, ilçe merkezi ve köylerde sıkça uğraşılan bir sanat dalı olarak yerini korumaktadır. Ancak: son 10 yıl içinde; halı sektörünün makine halısına kayması ve fiyatların iyice ucuzlaması nedeniyle, el halılarına olan talep azalmış ve bunun sonucu olarak, halıcılıkla uğraşan insan sayısı azalmıştır.
Halbuki: ilçede, her evde bir halı tezgahı mevcut olup, kadınlar tarafından halı dokunmaktadır. İlçenin adını ülke genelinde ve yurt dışında duyuran Bünyan halıcılığının; mutlaka sürdürülmesi için gerekli tedbirlerin alınmasından yanayım.
Bu nedenle: Bünyan halısı hakkında bilgi vermek istiyorum. Şöyle ki: halı motiflerinde kullanılan renkler, oldukça önemlidir. Bu renkleri elde edebilmek için kullanılan tabii kök boyalarla birlikte, çeşitli yabancı maddeler, halının uzun süre parlak ve canlı kalmasını sağlamaktadır.
Motiflerde kullanılan renklerde, dikkati çeken bir husus: kırmızı rengin çok kullanılmasıdır. Türklerin en sevdiği renk olan kırmızı rengin, asalet sembolü olması, bu rengin sık sık kullanılmasına sebep olmuştur. Kırmızı renkten sonra: sarı, mavi, yeşil, siyah ve beyaz renkler de, ağırlıklı bir şekilde kullanılmaktadır.
Günümüzde ise: sentetik boyaların kullanılması, halıların eski özelliklerini kaybettirmiştir. Önceleri halılarda kullanılan bütün malzeme yün iken, bugün pamukla yün bir arada kullanılmaktadır.
Doğal boyalarla imal edilen halılar, sentetik boyalarla imal edilenlere göre, daha uzun yıllar canlı, sağlam ve kullanışlı kalmaktadırlar.
Doğal boyaların, öteden beri dokumacılıkta kullanılan yün, pamuk ve ipek gibi doğal liflerin renklendirilmesinde, 19. yüzyıl ortalarına kadar, yani sentetik boyaların keşfine kadar, aralıksız olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Doğal boya: tabiatta bulunan çeşitli bitkilerin içerdiği boya maddelerinden yararlanılarak üretilir. Söz konusu boya maddesi, bitkilerin: kök, gövde, yaprak, çiçek ve meyveleriyle, bazı böcek türü canlılardan elde edilmektedir.
Boyaların kullanımı ise, gerek taze gerekse kurutulmuş olarak değerlendirilmektedir.
BÜNYAN HALILARININ ÖZELLİKLERİ
Bünyan halılarında, zemin iki kısımdır. Birinci kısım: kenar suların ve kolonların bulunduğu alan, ikinci kısım ise: iç mekandır. Her iki kısım arasında da bir uyum mevcuttur. Halılarda kullanılan bordürler; yer ve bölgeler itibarıyla farklılık gösterirler. Bazı bölgelerde: bordürler üç sıra iken, bazı bölgelerde 7-8 sıra olmaktadır.
Bünyan halıcılığının temeli: Orta Asya kökenli olup, zaman içinde Anadolu’daki kültürel, ekonomik ve sosyal yapıdaki değişmelerin zorlaması ile gelişim evresini tamamlamıştır.
1908-1909 yıllarından itibaren, Bünyan halılarında malzeme olarak suni boyalarla boyanmış fabrikasyon yün ipliği ve pamuk ipliği kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönem halılarda kullanılan motifler, genelde düzenleme olarak ifade edilen geometrik esaslı motiflerdir.
Bu motifler: çubuklu düzenleme, atlamalı düzenleme, geçişli düzenleme ve merkeze toplanan düzenlemelerdir. Aynı zamanda: bir motifin kenarından oluşan düzenlemelerde vardır.
Bu dönemde dokunan halıları: ipi, elden yapılıp tabii boyalarla boyanan iplerden dokunan halılar, sentetik boyalarla boyanmış Mahchester yün ipinden yapılan halılar, boyasız koyun yününden yapılan halılar (Paturel ve Anakara) ve Bursa ipeğinden yapılan halılar (ipek halılar) olmak üzere, dört gurupta toplamak mümkündür.
Bünyan halılarının cm. karesinde: ortalama 16-30 ilmek bulunur. Halının cm karesinden ilmek sayısı ne kadar fazla olursa, kalitesi o nispette iyi olur.
Bugün: Bünyan’da halıcılık ev halıcılığı olarak devam etmektedir. Halıcı esnaflar, tezgahları hazırlayıp, halı dokuyan ailelere dağıtmakta, gerekli iplikler verilmekte, bu sistem içerisinde halılar imal edilmektedir.
Herhangi bir atölye veya fabrika türü üretim söz konusu değildir. Ailelerin yüzde 70’e yakını halıcılık faaliyeti içinde bulunmakta olup, bunların içinde de yüzde 60’nın geçimi, tamamıyla halıcılıktan sağlanmaktadır.
Bir ay gibi kısa bir sürede: 6 metrekarelik bir halı dokuyabilen Bünyanlı kızlar; Bünyan halısının santimetrekaresinde, 25 düğüm bulunduğunu belirtirler. Bu kızlar: daha çocukken tezgah başına geçip, gün boyu 10 bin düğüm atarak, ürettikleri halılar ile, ailelerine katkıda bulunurlar.
Halı için gerekli ipler: Uşak’tan alınıp, Kayseri’de boyatılıyor. Dokunan halılar “ince çiçek buğdaylı, üzümlü, dönmeli, kirpikli” adları verilen geleneksel motifleri taşıyor. Gördes düğümü ile dokunan Bünyan halılarının çözgüsü, pamuk ipliğinden yapılıyor.
Kayseri Bünyan Tuzla (Palas) Gölü
TUZLA (PALAS) GÖLÜ
Tuzla gölü: İç Anadolu’da, insanlığın olumsuz etkilerinden kısmen kurtulmayı başaran, tek tuzlu göldür. Göl: Kayseri’nin 40 km. kuzeydoğusunda bulunan, Palas Ovasının bir parçasıdır.
Çöküntü ovası karakterindeki Palas Ovası, kendisini çevreleyen: Kırkkız ve Işıl Tepesi, Göztepe ve Elmalı Dağı gibi önemli yükseltiler nedeniyle, kapalı havza olma özelliğindedir.
Gölün çevresinde: sazlıklar, ıslak çayırlar, tuzcul bitki bozkırları, mera ve tarım arazileri bulunur. Yaz aylarına yağışların azalması ve buharlaşma nedeniyle, göl alanı daralır ve suyun içindeki tuz; göl kenarında çökelir. Suyun çekildiği alanlarda: 10-15 cm. kalınlığında, tuz tabakası oluşur.
Göl: 1993 yılında, I. Derece Sit alanı olarak ilan edilmiştir. Tuzla Gölü, aynı zamanda, Türkiye’nin “Ramsar” alanları listesindedir. Çünkü: geniş ve farklı eko sistemlerin bir arada bulunmasıyla, Göl, zengin bir biyolojik çeşitliliği barındırıyor.
Türkiye Kuşları Kırmızı Listesi ve İUCN kırmızı listesine göre: nesli tehlike altında olan türler arasında bulunan: toy, büyük cılıbıt, akça cılıbıt, angıt, mahmuzlu kızkuşu, küçük kerkenez gibi kuş türlerinden bazıları, bölgede göç döneminde görülmekte, bazıları ise bölgede ürerler.
Kayseri Bünyan Karatay Hanı
KARATAY HANI
Eski Kayseri-Malatya yolu üzerinde, 40’ncı kilometrede, Bünyan ilçesinin Karadayı köyündedir. Kayseri’ye olan uzaklığı: 65 km. dir.
1219-36 yılları arasında, Selçuklu veziri Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmıştır. Karadayı köyü olarak adlandırılan ve eski adı “Zamantı” olan köydedir.
Kervansaray: Selçuklu dönemi özelliklerini gösterir. Yazlık ve kışlık olmak üzere: 2 kısımdan oluşur.
Kışlık (kapalı) Kısım: Sultan I. Alaeddin Keykubat zamanında (1219-1236) , avlu kısmı ise Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmıştır. Kervansaraylarda, kışlık kısmın yanı sıra; avluya açılan kapalı odalar, mescit ve hamam bulunur.
Hanın giriş kapıları: mescidi, çörtenleri ve avluya açılan eyvan üzerindeki süslemeleri görülmeye değerdir.
Kayseri Bünyan Karatay Hanı
Anıtsal giriş kapısının üzerinde, çok değişik denebilecek, stilize harflerden oluşan bir yazıt vardır. Bu yazıtta, kervansarayın Keyhüsrev zamanında yaptırıldığı anlatılmaktadır. Kapalı bölümün yazıtında ise, II. Keykubat anıldığına göre, inşaat uzun sürmüş olmalıdır. Başka bir yorum da Celaleddin Karatay Keyhüsrev’e söz verdiği için, adını yazdırdığıdır.
Bu yapının, bir sultan hanı olduğunu düşünülebilir. Yapının, 18 kulesi ile ağırlığını hissettirmesi, buna gerekçe gösterilebilir.
Giriş kapısı üstündeki, süslemelerin geç dönemin özelliklerine uygun bir yoğunlukta, karmaşıklık düzeyinde olduğu görülebilir. Giriş kapısından girdikten sonra, dev bir beşik tonozdan geçilerek, avluya girilir.
Bu tonozun, solunda mutfak ve sonradan türbe haline getirilmiş bir bölüm, sağında ise mescit vardır. Tonozun yukarı bölümünde, solda 12 hayvanlı bir friz bulunmaktadır.
Kayseri Bünyan Karatay Hanı
Burada, alt kısımda, ahşap bölme ile kapatılmış türbe vardır. Üzerinde, büyük bir olasılıkla Osmanlı geç dönemlerinden kalma bir levha durmaktadır. Bu levhada: “ Herkes, bir eşeğe binmiş, dörtnala ahrete gidiyor “ anlamına gelen, bu yazının, kimin anısına konduğu ve ne zaman yazıldığı belli değildir.
Asıl giriş kapısını geçtikten sonra, avluya çıkılır ve tam karşıda, kapalı bölüm kapısı vardır. Kapalı bölüm, tipik bir ortaçağ kervansarayının bozulmamış halini görmek isteyenler için, ideal bir örnektir.
Avlunun sağında odalar, solunda ise 7 bölümlü bir eyvan bulunur. Kervansarayların zaman zaman kale olarak kullanıldığı iddiasını yadsıyanlar için, Karatay Han, iyi bir örnektir. Burada olsa olsa korunma amaçlı, yüksek duvarlar vardır. Gerek doğal, gerek geometrik bezeme açısından, çok zengin olan bu kervansaray, gerçek bir kültür hazinesidir.