Yunak, Konya arası uzaklık: 190 km. Yunak, Ankara arası uzaklık 260 km. Yunak, Akşehir arası uzaklık: 60 km. Yunak, Polatlı arası uzaklık: 121 km.
TARİHİ
Antik dönemde, Lidya devletinin Kral Yolu (Altın Yol) Yunak bölgesinden geçiyordu. Yunak ve çevresinin ormanlarla kaplı olduğu ve yoğun olarak bağcılık yapıldığı bilinmektedir.
Ancak yöreye ilk yerleşim 16’ncı yüzyıldan sonra olur ve ilk olarak Karataş deresi yöresine yerleşilir. Bunu takiben doğu illerinden gelenler, yöreye yerleşirler. Ayrıca: Bulgaristan’dan ülkemize gelen soydaşlarımızın bir kısmı da bu bölgeye yerleştirilmiştir.
1912 yılında Yunak, Akşehir ilçesine bağlı bir bucak merkezidir. 1953 yılında ise Konya iline bağlı bir ilçe olur.
Yunak isminin kaynağı: Bu konuda çeşitli görüşler vardır. Bunlara göre: “Yöre insanının Karataş deresinde çamaşır ve hayvanlarını yıkayanların isteklerini anlatırken kullandıkları kelime “Yunak” dır ve anlamı “yıkanalım” dır. Bir diğer görüş ise: Turgutlular, koyun ve kuzularını Karataş deresinde yıkarlar ve temizlenen hayvanlara bakarak “Yünü Ak” derlermiş. Bu kelimeler, günümüze “Yunak” olarak gelmiş ve ilçenin ismi olmuştur.
Konya Yunak
GENEL
Yüzölçümü olarak Konya ilinin büyük ilçelerinden birisidir. İlçenin bütün unsurları, yerleşimin merkezi olan “Hükümet Caddesi” çevresinde yoğunlaşmıştır. Halk buraya çarşı der. İlçe, İç Anadolu Bölgesindedir.
İlçe batıda bulunan Bayaktolu dağının batı eteklerinde, hafif meyilli bir arazi üzerinde kurulmuştur. İlçenin doğu ve güneyinde geniş düzlükler bulunur. Merkez çevresi ise dağlıktır. Rakım 985 ile 1169 metre arasında değişmektedir. Ortalama rakım ise 1071 metredir. Bölgenin ekonomisi tamamen tarım ve hayvancılığa bağlıdır. Yunak yöresinde GES (güneş enerjisi panelleri) projesi uygulanmakta ve güneş ışınlarından enerji elde edilmektedir.
YUNAK MESLEK YÜKSEK OKULU
Konya Selçuk Üniversitesine bağlıdır. 2013 yılında ilçedeki okulun binası tamamlanmıştır. 2013 yılında Yunak Meslek Yüksek Okulu kurulmuş ve Maliye, Bankacılık, Sigortacılık, Elektrik bölümleri bünyesinde olarak eğitim-öğretim başlamıştır.
GEZİLECEK YERLER
Yunak ilginç bir yer, tarihi kalıntılar çok, Roma ve Bizans dönemine ait birçok kalıntı bulunmasına rağmen, bu kalıntılarla ilgili hiçbir resmi bilgi-belge yoktur.
Bu yüzden: yörenin turizm potansiyeli oldukça yüksek olmasına rağmen, sanırım ilgi-alaka seviyesi düşük ve bu yüzden sadece bilgi verme amaçlı birkaç yerden söz edeceğim, ama gidip görmeye kalkarsanız, bazı kalıntıları görebilirsiniz, ama herhangi bir belge-bilgi olmadığından sanırım pek keyifli bir gezi olmaz.
SAAT KULESİ
İlçe merkezinde Hükümet Konağı önünde Anıt Meydanındadır. Saat kulesi: 10 metre genişliğinde, 17 metre yüksekliğindedir. Önünde havuz vardır. Kule: mermer ve çini kaplamadır.
KARATAŞ MAHALLESİ
İlçenin ilk yerleşim yeri olan burada “Kızoğlan Mağarası” isimli bir mağara bulunmaktadır. Mağaranın Hitit ve Roma döneminden kaldığı düşünülmektedir. Ancak turizme açılmamıştır.
Yine Karataş Mahallesinde, Karataş deresi denilen yerde dere yakınında beyaz mermer sütuna benzer, düz bir sabit kaya vardır. Bu kayanın üzerinde oyulmuş yuvarlaklar bulunur. Buraya halk arasında “Düldül Ayağı” denilir. Bir hazine işareti olabileceği düşünülerek burada kaçak kazılar yapılmış, ancak sadece boş küpler bulunmuştur.
Konya Yunak Karataş Mahallesi Yeraltı Şehri
Yeraltı Şehri
Karataş Mahallesindedir. Yeraltı şehrinin tek girişi ve havalandırma bacası vardır. Ancak havalandırma bacaları, dışarıdan insanlar tarafından dökülen molozlarla tıkanmıştır. Genel olarak 1.5 metre yüksekliğinde ve 1 metre genişliğinde olan galerileri, labirent gibidir. Galeriler arası bağlantılar, kubbemsi yapılı ve daha alçak tavanlıdır. Buna karşılık değişik amaçla kullanılan batı bölümler ise daha geniştir.
TURGUT KASABASI
Bölgenin en eski yerleşimlerinden olan Turgut ve çevresinde yoğun antik kalıntılar bulunmaktadır. Bunlar değerlendirildiğinde, bölgenin tarihinin 5 bin yıl öncesine kadar gittiği tahmin edilir. Roma ve Bizans dönemini takiben, Anadolu’ya gelen Türk aşiretleri bölgeye yerleşirler. Bu aşiretlerden birisi olan Turgutoğulları, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmişlerdir. Bu Türkmen aşiret beyleri arasında Turgut adını almış ulu kişiler de vardır. Bu yüzden beldeye “Turgut” ismi verilmiştir.
Turgut kasabasının önceki ismi “Miskamit/Misk” dir.
Miskamit Şehri Harabeleri
Kasabada: gerek mezarlıkta bulunan Roma dönemine ait Grekçe kitabeler ve gerekse çeşmelerde kullanılan devşirme malzemeler, zengin bir Roma şehri olduğunu kanıtlamaktadır. Roma döneminde, şehir, Eski Kışla denen yerden başlar, Kara Kuyu’ya kadar uzanırdı. Harunlar’daki kale de bu şehre aitti. Şimdiki mezarlığın olduğu yerde bir mabet vardı. Bu mabedin kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Mabed, Bizans döneminde kiliseye çevrilmiştir. Mezarlıkta, Bizans dönemine ait kitabeler bunu kanıtlar. Koca Çeşmenin yanındaki evlerin duvarlarında haçlı mermer mimari parçalar devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Bunlara bakarak günümüzdeki Merkez Camisi civarında da bir kilise varlığı tahmin edilmektedir.
HAZİNE İNİ
İlçe merkezinin doğusunda, Kurşunlu dağının doğu kısmındadır. Dağın üzerinde, kale denilen bir kalıntı vardır. Halk tarafından, hazine aramak için açılan kazılarda, su sarnıcına benzer bir çukur bulunmuştur. Bu çukurun, antik dönemde maden ocağı olarak çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Kalede: güneye doğru ve kuzeybatıya doğru uzanan iki ayrı sur mevcuttur.
PİRİBEYLİ KASABASI
Pissiya Şehri Harabeleri
Samıt ve Kapaklı mevkiindedir. Turizme yönelik herhangi bir bilgi verici çalışma yapılmadığından, bilgi yoktur.
KARAGÖZ
Ağılı Mevkii
Burada kilise ve şehir harabeleri bulunmaktadır. Ancak turizme yönelik herhangi bir bilgi verici çalışma yapılmamıştır.
Konya Beyşehir hakkındaki gezi yazım için Beyşehir
Sarayönü, Konya arası uzaklık: 52 km. Sarayönü, Selçuklu arası uzaklık 53 km. Sarayönü, Cihanbeyli arası uzaklık 109 km. Sarayönü, Kadınhanı arası uzaklık: 42 km. Sarayönü, Altınekin arası uzaklık 42 km.
TARİHİ
Laodicea (Combusta) olarak bilinin günümüzdeki ismiyle Ladik, Roma döneminde önemli bir idari merkez olmakla birlikte, Romanın Efes’ten başlayarak Melitea’ya (günümüzdeki Malatya) uzanan doğu askeri yolunun bağlantısını oluşturuyordu.
Bölge coğrafi yapı itibarıyla batıdan Konya’ya geçişin son durak yeri olduğu için, Selçuklular döneminde Haçlıların yağma ve talanına uğramıştır.
İlçenin batısında Saiteli (bugünkü Kadınhanı) ve güneyindeki Ladik dağları eteğinde Bosokili (Öziçi) isimli iki kasaba bulunur. Bu iki kasabanın halkı: Haçlı Ordularının geçiş yolu üzerindedir ve bu orduların yağmalarından kurtulmak için bugün Yukarı Mahalle (Tolobası) denen yerdeki “inlere” göçerler.
Çünkü: bu inler, emniyet ve saklanabilmek açısından oldukça uygundur. Bu yüzden, kendi kasabalarından göç ederek buraya gelenler ilçenin kuruluşunda öncülük etmişlerdir.
“Tolobası” denen bu inlerin, o dönemde hem sığınak, hem de mesken olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir.
İlçenin ismi de bu inlere bağlanır. Büyüklüğü, konforu ve kullanışlı olması nedeniyle bu inler “Saraya” benzetilirmiş ve bunlara “Sarayini” ismi verilmiştir. Zamanla bu isim değişerek “Sarayönü” olmuştur.
Öte yandan: bu inlerin yanında bir saray bulunduğuna da inanılır. İlçenin toprakları ve yerleşme merkezi, bu sarayı önünde kurulduğu için bölgeye “Sarayın önü” denilmiştir. Bu isim zamanla değişime uğramış ve günümüze “Sarayönü” olarak gelmiştir. Evet, bu ismi geçen inler, günümüzde kapalıdır.
Sarayönü, ilk olarak Pir Hüseyin Cami çevresinde gelişmiştir. Sultan II Abdülhamit döneminde, Anadolu-Bağdat-Hicaz demiryolunun buradan geçmesiyle şehir merkezi hızla gelişmiştir.
1896 yılında yapılan demiryolu ve buradaki istasyon binası bir Alman firması tarafından yapılmıştır. Milli Mücadele yıllarında yerleşim yeri “İskele” ismiyle bilinmektedir. Kadınhanı ilçesine bağlı bir bucak iken 1 Nisan 1959 tarihinde ilçe olmuştur.
Konya Sarayönü
GENEL
Cihanbeyli platosunun güney uzantısındaki düzlükler üzerinde bulunmaktadır. Yani yüzey şekilleri bakımından oldukça sadedir. İlçenin güneyinde Batı Torosların bir uzantısı olan Ladik dağları bulunur.
Doğu-batı doğrultusunda uzanan bu dağlar 1800-1900 metre yüksekliktedir. İlçenin rakımı ortalama 1068 metredir. İlçede akarsu yoktur, sadece Beşgöz denen yerde yeraltı su kaynaklarından beslenen bir gölet bulunur. Yöre halkı, tarım ve hayvancılık yaparak geçinir. Genellikle hububat ve bakliyat ekilir. Zaten Sarayönü ilçesinde iki tane “Devlet Üretme Çiftliği” bulunuyor.
Konya Sarayönü Meslek Yüksek Okulu
SARAYÖNÜ MESLEK YÜKSEK OKULU
Konya Selçuk Üniversitesine bağlıdır. Okul 1992-1993 öğretim yılında İsmet ve Ümmühan Önel İlköğretim Okulu binasında öğretime başlamıştır. 2000 yılında okulun Ankara yolu üzerinde kendi hizmet binası inşaatı tamamlanmış ve 2000-2001 öğretim yılında kendi binasında öğretime başlamıştır. Okulda: Bilgisayar Teknolojileri, Bitkisel ve Hayvansal Üretim, Çevre koruma teknolojileri ve gıda işletme ön lisans eğitimleri verilmektedir.
HALICILIK-LADİK HALISI
Sarayönün’de dokunan halılar, Kayseri-Bünyan halıları ile benzerlik gösterir yani oldukça güzeldir. Özellikle ilçe merkezine bağlı Ladik kasabasında halıcılık çok gelişmiştir. Bu halıların özelliği: ilmiklerinin sık, dokunuşlarının ince, desenlerinin ağır ve fiyatlarının yüksek olmasıdır. Yerli tip Sarayönü halısı ise, genellikle iki parçalı ve 12 metre karedir. İlmikleri kaba, desenleri sadedir, fiyatları da nispeten daha ucuzdur.
Konya Sarayönü
GEZİLECEK YERLER
Konya Sarayönü Ladik
LADİK
Günümüzde Halıcı olarak adlandırılan Ladik, ilçe merkezine 7 km uzaklıktadır.
Helenistik dönemde Seleukoslar sülalesi tarafından Laodikeia adıyla kurulmuş olan kent, Roma döneminde İmparatorluğun doğu yolları üzerinde bulunan konumuyla daha da önem kazanmıştır.
Askeri başarılarından dolayı Stratonikos adındaki bir askeri onurlandırmak üzere Laodikeia halk meclisinin aldığı kararı içeren ve Erken Helenistik döneme tarihlenen bir yazıttan Laodikeia’da bir askeri birliğin konuşlandırıldığı anlaşılır.
Büyük olasılıkla bu bölge, Roma dönemi boyunca da askeri önemi devam etmiş olmalıdır. Hatta bu askeri birliğin, Lanciarii olarak adlandırılan seçkin süvari birliği olduğu iddia edilmektedir.
Leodikeia ve yakın çevresinde ele geçen imparatorluk dönemi yazıtları da Latin kökenli vatandaşların bölgede önemli oranda bir nüfusa sahip olduklarını ve kent yönetiminde etkin olduklarını gösterir.
Yani, Ylkaonia ovasının büyük bölümünü kaplayan bu çevrede imparatorluk mülkleri yer almakta idi. Ovalık sahalar olması nedeniyle buralarda çok sayıda malikanenin bulunması doğal kabul edilmektedir.
Ancak bölgenin en önemli kenti durumunda olan Ladik ise, nispeten dağlık bir arazi yapısına sahiptir. Büyük olasılıkla bu dağlık arazi, Roma döneminde ormanlarla kaplı idi. Bu açıdan bakıldığında Ladik çevresi, geniş malikaneler için uygun şartlar taşımaktaydı.
Zaten bulunan yazıtlardan bu bölgede çok sayıda malikane olduğu bilinmektedir ki bunlar ormandan arazi açılarak oluşturulmuş olmalıdır. Büyük olasılıkla bu durum, Kurşunlu köyündeki kurşun ve civa madenlerini çıkarmak için bu çevredeki tüm ormanların kesilerek ocaklardaki madenlerin işletilmesi için kullanılmış olmalıdır.
Böylece Laodikeia arazi çıplak hale gelmiştir. Zaten şehre “Laodikeia Katakekaumene” ismi yani “yanık, yanmış toprak” denmesinin de altında bu durum yatmaktadır.
Evet, bunları niye yazdım, İlçe merkezine bağlı Ladik kasabası, bir zamanlar önemli bir şehir olmasına, burada birçok imparatorluk mülkü olmasına rağmen, bugün burada turizme yönelik, tarihe yönelik kalıntı bulunmamaktadır.
Yani maalesef bu kadar önemli bir Roma kentinden geriye kalan, gezmenizi önerebileceğim bir yer yoktur. Çünkü bölgedeki tarihi kalıntılar ve taşlar, ev yapımlarında, çeşmelerde, çeşme yalaklarının yapımında kullanılmıştır. Buralara yolunuz düşerse, Ladik Mezarlığına gidin, mezarlıkta çok sayıda antik döneme ait mezar taşı bulunmuştur.
Ladikli Ahmet Ağa
Sarayönü yöresinde kendisini tanımayan, bilmeyen oldukça azdır. Bu yüzden bu önemli şahsiyet hakkında kısaca bilgi vermeden geçemedim. Ahmet Ağa, 1888 yılında Sarayönü ilçesine bağlı Ladik (Halıcı) kasabasında doğmuş ve 26 yıl askerlik yapmış bir İstiklal Savaşı gazisidir. Kurtuluş savaşının ardından memleketine dönmüş ve vefatına kadar Ladik kasabasında yaşamıştır.
Konya Sarayönü Hatip Camii
HATİP CAMİİ
Cami, Yukarı Mahallede, Karaçayır deresinin aktığı Çayır mevkide sağda Fatih Caddesi üzerinde Çatal Çeşmenin karşısındadır.
Caminin yapım tarihi ve banisi yani yaptıran hakkında net bilgi yoktur. Ancak yöredeki yaşlılardan alınan bilgilere göre: caminin 1922-1923 yıllarına kadar duvarları kerpiçtir. Bu tarihlerde duvarları moloz taştan yeniden örülmüş ve tabanı da rutubeti önlemek için taşla doldurulmuştur.
Cami çeşitli zamanlarda büyük tamiratlar görmüş, duvarlar moloz taştan örülmüş ve üzeri sıvanarak subasman seviyesinden çatıya kadar beyaz kireç ile badanalanmıştır.
Gelelim mimari özelliklerine
Yapı kareye yakındır. Toprak zeminden yaklaşık 90 cm yükseltilmiş bir platform üzerine inşa edilmiştir. Bir tanesi pencereler arasında, diğeri kapı ile pencere arasında olmak üzere iki eski yazılı taş kitabesi vardır.
Harim kısmına kuzeybatı cephedeki çift kanatlı kapıdan girilir. Harimin üstü, mihrap duvarına dik olarak yerleştirilen ve harimi üç sahına ayıran, iki sıra halinde, ikişer ahşap sütunun taşıdığı, ahşap hatıllar üzerine ahşap kirişlemedir.
Üstü kara örtü ile kapatılmıştır. Ahşap sütunlar 25 cm çapında ve 4.5 metre yüksekliğindedir. Ahşap sütunlar, zemindeki rutubetin ağacı çürütmemesi için devşirme mermer kaidelere oturtulmuştur.
Mihrap, harim içinde en göze çarpan kısımdır. Tamamen ahşaptan, çakmalı ve oymalı olarak yapılmıştır. 19’ncu yüzyılda yapılmış olmasına rağmen Anadolu Selçuklu geleneğini yaşatmaktadır.
Selçuklu devrinin stilize bitkisel motiflerinin, yeni bir anlayışla ahşaba tatbiki suretiyle meydana getirilen ve 18’nci yüzyıldan sonra, Konya ve çevresinde yaygınlaşan, yeni bir üslubun temsilcileridir.
1950’li yıllarda cami oluklu saç levhalarla kaplı kırma çatı ile muhafaza altına alınmıştır. Yine bu tamiratlar sırasında, Bizans dönemine ait Latince yazılı bir mermer kitabe, cami cephesine yerleştirilmiştir.
Burada bulunan diğer kitabede okunan yazılara göre, buranın daha önce yani 1656 yılında bir medrese olarak yapıldığı ve sonradan camiye dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.
Ancak yine yöredeki yaşlılardan alınan bilgilere göre, buranın hep cami olduğu ve bu kitabelerin camiye tamirat sırasında sonradan yerleştirildiği söylenmektedir.
Konya Sarayönü Pir Hüseyin Bey Camii-Yukarı Cami
PİR HÜSEYİN BEY CAMİSİ-YUKARI CAMİ
Cami, İlçe merkezinde Yukarı Mahallede, İnlere giden Pir Hüseyin Bey caddesi üzerindedir.
Halk arasındaki ismi “Büyük Cami” dir. İlçe, önceleri bu cami çevresinde gelişmiştir. Caminin inşa tarihi hakkındaki bilgileri, bugün önünde duran, eskiden yaz aylarında mihrap olarak kullanılmış olan antik lahit kapağının alt yüzündeki yazılardan anlaşılır.
Mihrap panosunun alt kenarına, “Onun tarihi 811 yılıdır” yazılıdır. Buna istinaden caminin 1408 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında Turgut oğlu Pir Hüseyin Bey tarafından yaptırıldığını öğreniyoruz.
Camiyle ilgili başka bir kaynakta ise caminin 1200 yılında yapıldığı belirtilmektedir. Ancak bu tarihe itibar edilmemektedir. Caminin orijinal kitabesi bugün mevcut değildir. Ancak camiyi yapan usta/mimar bilinmiyor. Dıştan dışa 13.70 x 20 metre ölçülerinde, dikdörtgen bir saha üzerine yapılmıştır. Duvarlar 75 cm kalınlığındadır.
Minare: caminin kuzeybatı cephesinde 2.33 x 2.40 metre ölçüsünde, yaklaşık kare bir kaideye oturmaktadır. Silindir gövdeli ve kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefesi vardır. Sivri külahlıdır. Minareye basık kemerli bir kapıdan girilir.
Kapının üzerinde inşa kitabesi vardır. Burada sadece “1944” rakamı kazınmıştır. Yani, caminin 1944 yılında bazı tamirat ve ilaveler gördüğü ve minarenin bu tarihte camiye ilave edildiği düşünülür.
Caminin giriş kapısı batı cephesindedir. Camiye, çift kanatlı, tablalı ahşap giriş kapısından girilir. Harimin üstü, mihrab duvarına dik yerleştirilen ve harimi üç sahına ayıran, iki sıra halinde, beşer ahşap sütunun taşıdığı ahşap hatıllar üzerine ahşap kirişlemedir.
Üzeri kara örtü ile kapatılmıştır. Ahşap sütunların yüksekliği 5.15 metredir. Mahfile, harime girişin hemen solunda yükselen ahşap merdivenlerle çıkılır. 1892 yılında Sarayönü zenginlerinden Hacı Abdullah Ağa tarafından: caminin mihrabın üst kısmı, mahfil kısmı, vaaz kürsüsü, eski minber ve oluklu saç levhalarla kaplı kırma çatısı onarılmış ve yenilenmiştir.
Konya Sarayönü Çatal Çeşmesi
ÇATAL ÇEŞMESİ
Yukarı Mahallede, Selçuklular döneminden kalma Pir Hüseyin Camisi avlu duvarı dışındadır. Çeşme Roma dönemine ait bir mermer kaide kullanılarak Osmanlı döneminde yapılmıştır. Bu çeşme ile ilgili bir rivayet var “bu mermer kaideyi, kirman eğiren bir kadın omuzunda taşıyarak buraya getirip yerleştirmiştir.” Elbette kaide oldukça büyük ve böyle bir ihtimal yok gibi görünür, ama böyle bir söylenti var.
Konya Sarayönü Hatip Çeşmesi
HATİP ÇEŞMESİ
Çatal çeşmeden 100 metre aşağıda, Hatip Mahallesi içerisindedir. Çatal çeşme ile aynı dönemde yapılmıştır. Çatal çeşme ve Hatip çeşmesi: yöredeki kişilerin söylediklerine göre, Mehmet ve Hacı Halil Ağaların büyük dedeleridir.
Konya Sarayönü Beşgöz Pınarı
BEŞGÖZ PINARI
İlçe merkezinin 6 km kuzeyindedir. Beşgöz gölü yeraltı kaynaklarından beslenmektedir. Bu yeraltı kaynaklarından bir kısmı ise Beyşehir gölünden gelmektedir. Gölün suları ise, Beşgöl çayı ile boşalmaktadır. Beşgöl çayında alabalık üretimi yapılmaktadır. Ayrıca: Konuklar ve Gözlü Devlet Üretme Çiftlikleri ve Kökez ile Kolukısa köylerinin toprakları bu kaynaktan sulanmaktadır.
Konya Sarayönü Hatip Anıtı
HATİP ANITI
Kaya kabartması, kayalık bir duvardadır. Duvarın altından su kaynar. Düzleştirilmiş kaya yüzeyindeki duvarın uzunluğu 5 metre, eni ise 2 metredir.
Kaya kabartmada: sağa doğru adım atar vaziyette bir Hitit Kralı/Tanrısı görülür. Öne doğru uzattığı sol elinde, bir mızrak tutar.
Başında: uzun, konik başlık var. Omuzundaki yay, kemerine takılı kısa kılıcı, ayaklarında kıvrık uçlu ayakkabılar görülür. Konik başlığın ön tarafında tanrısallığın simgesi olan boynuzlar görülür.
Çünkü Kurintiya, ölümünden sonra tanrısallaştırılmıştır. Kabartma büyük olasılıkla: IV Tuthaliya ile kuzeni Tarhuntassa kralı Kuruntiya arasındaki Bronz Tablet’teki anlaşmada bahsedilene benzer bir sınır işaretidir.
KURUNTİYA YAZITI
Anıtın 1 metre gerisinde bir yazıt var. Bu yazıtta: “Kuruntiya, Büyük Kral, Kahraman, Muwatalli’nin oğlu, büyük Kral, Kahraman” yazıları okunmuştur. Sadece Hitit Krallarının kullanabildiği “Büyük Kral” ünvanının yazılı olması, Kuruntiya’nın Hitit tahtı üzerinde hak iddiasını göstermektedir. Çünkü: Kuruntiya, Kral II Muwatalli’nin bilinen iki oğlundan biridir. Muwatalli’nin ölümünden sonra, Urhi-Tessub isimli oğlu kral olur ve III Mursili ismini alır. Ancak birkaç yıl sonra, Muwatalli’nin kardeşi Hattuşili: III Mursili’yi devirerek tahta geçer. Kuruntiya ise, babasının kurduğu başkent Tarhuntassa’nın merkez olduğu bir bölgenin vasal kralı olarak atanır.
Konya Kadınhanı: Kadınhanı, Konya arası uzaklık: 58 km. dir. Kadınhanı, Ilgın arası uzaklık; 27 km. Kadınhanı, Akşehir arası uzaklık: 75 km. Kadınhanı, Yunak arası uzaklık 113 km Kadınhanı, Afyonkarahisar arası uzaklık 165 km. Kadınhanı, Ankara arası uzaklık 258 km.
TARİHİ
Eskiden ilçenin ismi “Saideli” idi ve savaşta üstün başarılar gösteren Said ismindeki bir beye arpalık olarak verildiği için bu ismi almıştır.
Anadolu Selçukluları döneminde, Raziye Devlet Hatun tarafından bu önemli İpek Yolu üzerindeki Saideli yakınlarına bir kervansaray yaptırılır. Raziye Hatun: Anadolu Selçukluları döneminde 13’ncü yüzyılda Konya’da yaşamış bir Sultan hanımıdır.
Danişmendoğullarından Yusuf’un oğlu Muzafferüddin Mahmut Bey’in kızıdır. Muhtemelen Sultan I. İzzettin Keykavus’un eşidir. Muzafferüd-din Mahmut kızı olan Devlet Hatun’un asıl ismi ise Raziyedir. Raziye Hatun: 1223 yılında Saideli Seyrekviran’da kışlık bir kervansaray yaptırmıştır.
Bu kervansarayın kitabesinde “1223 yılında Mahmut kızı Raziye Hatun” tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Raziye Hatun, öldüğü zaman Konya Alaaddin Tepesinin doğusunda bulunan Mihmandar Mahallesinde yaptırdığı “Hatuniye Camisi” ne gömülmüştür.
Evet, uzatmadan daha yakın geçmişe yani Cumhuriyet dönemine gelelim. 1883 yılında beri Belediye olarak idare edilen ilçede, 1933 yılında Cumhuriyetin Onuncu yılı kutlamaları yapılmış ve çarşıdaki parka “Cumhuriyetin 10. Yılı Dönümü Anıtı” dikilmiştir. 1935 yılında ilçenin “Saideli” olan ismi “Kadınhanı” olarak değiştirilmiştir.
Konya Kadınhanı
GENEL
İlçe bağlı bulunduğu Konya ilinin batısındadır. Konya-Afyonkarahisar kara yolu üzerindedir. İlçenin güneyi dağlık, kuzeyi ovalıktır. Güneyinde Sultandağları vardır. İlçe merkezinin rakımı ortalama 1128 metredir. Halkın büyük bölümü ziraat ve hayvancılıkla uğraşır. İlçe merkezi, kasaba ve köylerinde 7 bin aile çiftçilik yapmaktadır. İklim: yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlıdır.
NE YENİR
Buraya yolunuz düşerse “tahinli pide” deneyin derim.
FAİK İÇİL MESLEK YÜKSEK OKULU
Konya Selçuk Üniversitesine bağlıdır. 1992 yılında açılmıştır. 1993-1994 eğitim öğreti yılında Harita ve İnşaat programları ile öğretime başlamıştır. 2006 yılında ise “Faik İçil” Meslek Yüksek okulu olmuştur.
Konya Kadınhanı
GEZİLECEK YERLER
Konya Kadınhanı Güner-Faruk İçil İlkokulu
GÜNER-FARUK İÇİL İLKOKULU
Okul ilçe merkezinde Turgutlu Mahallesi Konya caddesindedir.
Osmanlı zamanında okulun bulunduğu yerde “Eyüp Ağa Camisi” ve bahçesinde de mezarlık bulunuyordu. 1927 yılında, Konya Valisi İzzet Bey zamanında, okul binası, Alman mühendislerin kontrolünde ve Avrupa tarzı olarak 2 katlı inşa edilmiştir. 1928 yılında bitirilince hizmete girmiştir.
Konya Kadınhanı Raziye Hatun Kervansarayı
RAZİYE HATUN KERVANSARAYI
Önceleri yıkık bir durumda olan han, 1987 yılında restore edilerek günümüzdeki haline gelmiştir. Bu onarımda: hanın portal yani ana kapı kemerinin üzerindeki yıkılmış duvarlar örülmüş, çatısı betonarme döşemeyle kapatılmıştır. Zemini taş döşenerek, portaline kapı takılan yapının iç duvarlarının sıva ve badanaları yapılarak, dükkan olarak kullanılmak amacıyla yan bölümlerin tonozlarını taşıyan kemerlerin altına ince birer duvar örülmüştür. Böylece yan sahınlarında altışar tane bağımsız birim oluşturulmuştur. Evet, önce yapılan onarımları anlattım şimdi ise, hanın yani kervansarayın yapılış öyküsü:
Konya Kadınhanı Raziye Hatun Kervansarayı
Tarihçe bölümünde de söz ettiğim gibi, Raziye Hatun, 12223 yılında Saideli Seyrekviran yöresinde kışlık bir kervansaray yani burayı yaptırır.
Kervansaray, tamamen taştan yapılmış olduğundan “Taşhan” diye de bilinir.
Yapının kitabesinde “1223 yılında Mahmut kızı Raziye Hatun” tarafından yaptırıldığı yazılıdır.
Konya Kadınhanı Raziye Hatun Kervansarayı
Anadolu Selçuklu hanlarının tipik şemasına uygundur. Bunun en belirgin özelliği: hanın avlusunun bulunduğu, bugünkü yapının iki yanındaki duvar uzantılarıdır. Bu uzantıların beden duvarları dışında da devam etmesi, avlunun kapalı mekandan daha geniş olduğunu ifade eder.
Yapı: kesme taştan yapılmıştır ve açık ile kapalı bölümlerden oluşur. İnşaatta duvar ve örtüde sıralı olarak kesme traverten taşı, taç kapıda ve dış duvarlarda ise çok sayıda antik devşirme malzeme kullanılmıştır. Doğuda bulunan ön cephenin ortasında: barınak kısmının taç kapısı bulunur. Kemer açıklığının içinde bir kitabe panosu ve özenle yerleştirilmiş Bizans dönemi devşirme malzemeler görülür. Hanın cephesinde: ayakta duran iki kadın kabartması dikkat çeker.
Konya Kadınhanı Raziye Hatun Kervansarayı
Evet: kervansaraydan günümüze sadece: kapalı mekan gelebilmiştir. Kapalı mekanın ölçüleri: 22 x 29 metredir. Kapalı mekana: cepheden, öne doğru taşırılmış bir portalden girilir. İç mekan: dikdörtgen planlıdır ve boyuna düzenlenerek, ortadaki daha geniş ve yüksek olan üç sahna bölünmüştür. Üst örtü yine beşik tonozdur. Yapının dışa kapalılığı oldukça vurgulanmış, iç kısım ancak her bir sahnın arka duvarında yer alan birer mazgal pencere ile aydınlatılmıştır.
Günümüzde Kadınhanı Belediyesi tarafından sergi salonu olarak kullanılmaktadır.
Konya Kadınhanı İbrahim Paşa Camisi
İBRAHİM PAŞA CAMİSİ
İlçenin en büyük camisidir.
1721 yılında İbrahim Paşa tarafından yaptırılan cami, 1859 yılında yıktırılarak halk tarafından yeniden yaptırılmıştır. Minaresi 1876 yılında yaptırılmıştır.
Konya Kadınhanı Kestel Ormanları ve Göleti
Kestel (Beykavağı) Konya-İstanbul kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 15 km uzaklıkta Beykavağı (Kestel) köyündedir.
KESTEL ORMANLARI VE GÖLETİ
Beykavağı (Kestel) ormanları ve göletinin resmi adı “Kestel Orman Tabiat Parkı” dır. Burada kara çam ormanları içerisinde, doğal su kaynakları bulunur. Burada bulunan Beydağı yani Kestel göleti ise, 2006 yılında DSİ tarafından açılmıştır. Böylece Kestel Orman Tabiat Parkı’nın değeri artmış, halkın ilgisi yoğunlaşmıştır.