Tuzlukçu, Konya arası uzaklık: 127 km. Tuzlukçu, Akşehir arası uzaklık: 29 km. Tuzlukçu, Ilgın arası uzaklık: 42 km. Tuzlukçu, Yunak arası uzaklık: 45 km.
TARİHİ
Tuzlukçu bölgesindeki yerleşim, önceleri bir oba olarak kurulmuştur. Ketenli yaylasından gelenler yaz döneminde bu odaya gelir ve konaklarmış. Ancak daha sonraları bu insanlar, buraya göç etmiş ve sürekli burada yaşamaya başlamıştır.
Yöredeki ilk yerleşim alanı, bugünkü Yukarı Mahalle’de bulunan Hüyük isimli tepenin çevresidir. Daha sonra, Aşağı Mahalle çevresine ise, Sultandağı eteklerinde hayvancılık yapan Avşar Türkmenlerinden bir gurup gelerek yerleşmiştir.
İlçenin isminin Tuzlukçu olmasının sebebi: Bu konuda çeşitli söylentiler vardır. Buna göre, çevre ilçe ve köylerden tuz getirmek için tuz gölüne giden kervanlar, konaklamak için burayı kullanıyorlarmış ve bu yüzden buraya Tuzlukçu ismi verilmiştir.
Diğer bir söylentiye göre ise: arazinin kıraç ve ağaçsız olması, esen sert rüzgarlardan da çok toz kalkmasından dolayı, yöreye “Tozlukçu” ismi verilmiş, bu isim sonra değişerek “Tuzlukçu” olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Tuzlukçu, Akşehir ilçesine bağlıdır. 1929 yılımda Yukarı ve Aşağı Tuzlukçu Mahallelerinin birleşmesiyle nahiye olur. 1949 yılında Belediye Teşkilatı kurulur ve 1990 tarihinde İlçe statüsü alır.
Konya Tuzlukçu
GENEL
İlçe merkezi Akşehir-Yunak kara yolundan 7 km içeridedir. Tuzlukçu bir ovanın içerisindedir. Denizden yükseklik 960 metredir. İlçe topraklarında hiç akarsu yoktur. İlçenin güneybatısında Akşehir gölü bulunur. Bitki örtüsü bozkırdır. Genelde yeşillik azdır. İlçede ekonomi tarıma dayalıdır.
HALICILIK
1980 yılından sonra ilçede halı dokumacılığı yaygınlaşmıştır. İlçe merkez ve köylerinde yaklaşık 1000 halı tezgahı vardır. Burada özellikle ipek halı dokunuyor, yolunuz düşerse bakmanızı görmenizi tavsiye ederim.
TUZLUKÇU ULUSAL KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ
Bu festivalin en büyük özelliği At yarışlarıdır. Festivalin diğer etkinlikleri: ipek halıcılığı, üzüm ve karpuzdur. 1994 yılından bu yana her yıl geleneksel olarak Eylül ayında yapılmaktadır.
Konya Tuzlukçu
GEZİLECEK YERLER
Konya Tuzlukçu İlkokulu
TUZLUKÇU İLKOKULU
Tarihi okul binası: tek katlıdır, kat altında bodrum bulunur. Kerpiç ve taştan yapılmış, kırma ahşap çatısı kiremit kaplıdır. Pencereler, uzun dikdörtgen ve sivri kemerlidir. İki kapısı bulunur. Her iki kapı üzerinde: 1926 ve 1937 tarihli kitabeler vardır. Kuzeybatı tarafındaki kapı kapatılmıştır. Yapı: 2000 yılında tecil edilerek koruma altına alınmıştır. 2001 yılında restore edilmiştir. 2008 yılından bu yana Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılmaktadır.
Konya Tuzlukçu Cuma-Mezarlık Camii
TUZLUKÇU CUMA-MEZARLIK CAMİSİ
Yukarı Mahallede mezarlık içindedir. 2011 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Cami: 1929 yılına kadar iki ayrı köy (Yukarı ve Aşağı Tuzlukcu Köyü) arasında kalan mezarlık alanına inşa edilmiştir.
Her iki köy, Cuma, bayram ve cenaze namazları için bu camiye geldiklerinden, camiye “Cuma Camii” ismi verilmiştir. Caminin kitabesi yoktur. Ancak muhtemelen 1850’li yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Cami dikdörtgen planlıdır.
Mezarlık içerisinde düz sayılabilecek bir yere yapılmıştır. Minaresi yoktur. Girişe eklenen camekanlı bölüme bir basamakla çıkılır. İç duvarları sıva üzerine boyalıdır. Tavanı: 6 tane ağaç direğin desteklediği, ahşap kirişler üzerine ahşap kaplamadır.
Mihrap: sade görünümlüdür. Minber: mihrabın sağ tarafındadır. Özgün olan ahşap minberin dış yüzeyi yağlı boya ile boyanmıştır.
1970’li yıllara kadar caminin çatı örtüsü, kara örtü yani saz-hasır karışımıdır. 1970’li yıllarda bu çatı örtüsü kaldırılmış ve kiremit kaplı beşik çatı yapılmıştır.
Konya Tuzlukçu Ali Efendi Çeşmesi
ALİ EFENDİ ÇEŞMESİ
İlçe merkezinde Pazar Mahallesi Akşehir caddesi üzerindedir. Çeşme: düz cepheli, haznelidir. Cephenin ortasında Latin harfleriyle yazılmış bir kitabe bulunur. Bu kitabeye göre, çeşme 1932 yılında Hacı İbrahim oğlu Ali Efendi tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin sağ alt köşesindeki devşirme malzemeye bakınız. Bu malzeme bir mezar stelidir ve üzerinde “ayakta duran iki insan” figürü vardır.
KONARI MAHALLESİ CAMİSİ
Konarı Köyündedir. Özgün mimarisi korunmuş olan cami, kitabesi olmamakla birlikte muhtemelen 19’ncu yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. 2016 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
Bahçe içinde, tek katlı, dikdörtgen planlı, düz toprak damlı, moloz taştan yapılmıştır. Mihrabında: geometrik ve bitkisel süslemeler vardır. Cami iç duvarlarında: beyaz sıva-boya üzerine süslemeler bulunur.
Görele, Giresun arası uzaklık: 59 km. Görele, Tirebolu arası uzaklık: 18 km. Görele, Eynesil arası uzaklık: 13 km. Görele, Trabzon arası uzaklık: 71 km.
TARİHİ
11’nci yüzyıldan sonra bölgeye Türkmenler yerleşmiştir. Bölgenin ismi “Koralla “ iken, değiştirmişler ve “Görele” olmuştur. Ancak bu yerleşim yeri, 1771 yılında bir isyanın ardından boşaltılmış ve günümüzdeki yerine taşınmıştır. (Osmanlı döneminde Sultan I. Mahmut zamanında (1699-1754) burada çıkan bir ayaklanma, gönderilen Osmanlı donanmasının burayı yakıp yıkmasıyla bastırılmıştır.)
1873 yılında burada Belediye kurulur. 1923 yılında ise İlçe olur. 1916 yılında bölge Ruslar tarafından işgal edilmiştir. İşgal, 13 Şubat 1918 tarihinde sona ermiştir. Bu işgal sırasında, bölgede Ermeni vahşeti ve toplu katliamlar görülmüştür.
Giresun Görele
GENEL
İlçe bağlı bulunduğu Giresun ilinin kuzeydoğusundadır. Kuzeyden güneye doğru, yükselti artar, dağların tepesinde biter. En büyük dağ 2180 metre yükseklikteki Aladağ’dır. Görele’nin 10 km sahil şeridi vardır. Bu yüzden ilçede balıkçılık da önemli yer tutar.
Yöre, iklim gereği her mevsim yağışlıdır. Bundan dolayı her çeşit bitki yetişir. Bunların başında ise fındık, mısır, çay gelir. Ormancılık yaygındır ve büyük önem taşır. Hayvancılık ta yapılır.
Giresun Görele
Kemençe yörede en önemli müzik aletidir. Hatta buraya “Kemençenin Başkenti” denilmektedir. İlçe merkezinde büyükçe bir kemençe heykeli vardır. Görele ilçesinin köylerinde farklı şiveler vardır.
DENİZE GİRİLECEK YERLER
Deliklitaş Halk Plajı
Görele sahilinde bulunan doğal oluşumlu ilginç kaya, yöre halkı tarafından “Deliklitaş” olarak isimlendiriliyor. Burada bulunan Deliktaş ile ilgili söylentiler var. Şöyle ki “borcu olan, derdi olan, çocuğu olmayan delikli taştan geçerse dertlerinden kurtulur” diye bir inanç vardır. Deliklitaşın hemen arkasında bir mağara var. Bu mağaranın da bir arkeolojik alan olduğu söyleniyor.
NE YENİR
Buraya gelip de Karadeniz pidesi yememek olmaz. Burada pide 85 yıllık bir geçmişe sahiptir. Görele de yapılan pide: Görele pidesidir ve pidenin lezzetli olabilmesi için, fırının ısısından pidenin servise sunulmasına kadar birçok özellik vardır.
Yörede: kıymalı, peynirli, kavurmalı, sucuklu, karışık, kaşarlı, kuşbaşılı pide çeşitleri vardır ama ben köy peynirinden yapılan peynirli pideyi öneriyorum. Yok ben pide yemem derseniz, o zaman önerim karalahana yemeğidir.
Giresun Görele Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu
GÖRELE UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU
Giresin Üniversitesine bağlıdır. 2009 tarihinde kurulmuş ilçe merkezinde Mimar Sinan İlköğretim Okulu binasında eğitim öğretim başlamıştır. 2014-2015 yılları başında ise Giresun Üniversitesi Görele Güzel Sanatlar Fakültesi binasına yerleşmiştir. 2015 yılında ise, şu anki binasına taşınmıştır. 760 öğrenci eğitim görmektedir.
SİS DAĞI ŞENLİKLERİ-OTÇU GÖÇÜ
İlk olarak 1999 yılında yapılmıştır. Ardından her yıl geleneksel olarak Temmuz ayında yapılmaya devam edilmektedir.
Giresun Görele
GEZİLECEK YERLER
Giresun Görele Şehitlik
ŞEHİTLİK
İlçe merkezinde Kumyalı mahallesinde bulunan şehitlik 1916 yılında yapılmıştır ve burada 67 şehit bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşının devam ettiği günlerde, 27 Temmuz 1916 günü, Ruslar tarafından işgal edilen bölgelerde şehit olanların anısına yaptırılmıştır.
SİS DAĞI VE SİS DAĞI YAYLASI
Sis dağı “C” statüsünde Milli Park ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
İlçe merkezinin sahile 40 km uzaklıktaki en büyük dağı olan Aladağ’ın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis) dağı 2182 metre yüksekliktedir. Doğu Karadeniz sıradağlarının uzantılarından biridir. Üzerinde yirmi civarında oba vardır.
Sis dağına Giresun-Eynesil yakınlarında sahilden içeri giren yaklaşık 40 km lik köy yolu ile ulaşılır. İlçe merkezinden buraya 1.5 ile 2 saat arasında ulaşılır. Trabzon ve Giresun illeri sınır bölgesindeki bu yörede, Temmuz başına kadar karlar erimez. Bu guruba dahil sis pazarı yaylası, Erikbeli mevkiinin 25 km kuzey batısındadır.
Her yıl Temmuz ayının 3’ncü Cumartesi günü yapılan “Sis Dağı Şenlikleri” yöredeki çok sayıda köy ve obalardan gelenlerle kutlanır. Sis dağı “Milli Park” statüsü verilerek koruma altına alınmıştır. Yaylanın rakımı 2102 metredir.
Sis dağı Yaylasının eteklerinde ve çevresinde: Kabesuyu, Alanobası, Karageliş, Kurtini, Çalış Obası, Oğulbey, Örümcek Obası, Seyit Ahmet Obası, Göcüktane Yaylaları ile çevrilidir. Yaylalar Beyazıt köyü hudutlarındadır.
Giresun Görele Haç Dağı
HAÇ DAĞI
İlçe merkezine 3 km uzaklıktadır. Kuşçulu köyü mevkiindedir. Doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Küçük bir düzlüktür. Burada oldukça büyük tarihi bir çınar ağacı ve hemen altında bir çeşme bulunur. Çeşmenin suyu kışın ılık, yazın soğuk akar. Çınarın hemen yanında köy konağı vardır. Bütün bunların arkasında ise, görkemli Haç dağı görülür.
Uzaktan bakılınca “Haç” a benzediğinden bu isim verilmiştir. Ancak bazıları da bu dağa Haç değil “Haş dağı” derler. Haç dağı, sahilden 3 km uzaktadır. Zirvesinin rakımı deniz seviyesinden 1000 metre yüksekliktedir.
Dağın tepesinde, bir düzlük vardır. Zirvenin güneyinde ise “Evliya” denen bir yer bulunur. Burada şehitlerin yattığı söylenir. Yine zirvenin altında “Dongirik” denen bir mağara vardır. Mağara, içine taş atıldığında “dongirik” diye ses çıkarır ve taş derinlere doğru yuvarlanır.
Mağara ismini bu çıkardığı sesten alır. Mağaranın hemen yanında içi oyuk bir taş bulunur. Bu taşa “dibek taşı” denir. Yağmur yağdığında oyuk içinde biriken yağmur suları yeşilimsi renktedir ve bu suyun şifalı olduğu söylenir.
Hatta vücuttaki sivilce ve siğilleri giderdiği söylenerek suya “Siğil suyu” ismi verilmiştir.
Kanlıdere Muharebe Yeri
İlçe merkezine 6 km uzaklıktadır. Haç dağında 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşında, önemli bir çatışma yaşanmış ve Ruslar mağlup olmuştur.
Giresun Görele Dokuz Göz Yaylası
DOKUZ GÖZ YAYLASI
Buraya iki yolla ulaşılır. Birinci yol: Yeğenli köyünden, diğer yol ise Daylı köyündendir. Sahile en yakın yayla konumundadır. Yaylanın bir bölümü, Milli Park statüsüne alınmış ve buraya gelenlerin konaklaması için tesis yapılmıştır.
İsmini dokuz ayrı su kaynağı bulunmasından almıştır. Yaylada iki büyük düzlük vardır. Büyük düzlüğün arkasında Sis dağı, diğer tarafında ise Haç dağı ve Karadeniz bulunur. Denizden yükseklik 1000 metredir. Yaylada, her yıl geleneksel olarak “Dokuz göz Yayla Şenlikleri” yapılmaktadır.
Giresun Görele Hapan Kahvesi
HAPAN KAHVESİ
İlçe merkezine bağlı Karlıbey köyü Hapan mevkiinde yol kenarında bir tepe üzerindedir. Günümüzde halen burayı işleten 84 yaşındaki Osman Koyun tarafından 70 yıl önce, tahta ve taş kullanarak inşa edilmiştir. Yapı: tahta kapısı, pencereleri ve taş duvarlarıyla Karadeniz mimari kültürünü yansıtmaktadır.
Yöre halkının araç olmadığı dönemlerde, yol üzerindeki tepede bulunan Hapan Kahvesinde konaklarmış.
Giresun Görele Gelinkaya
GELİNKAYA
Sis dağının güneybatısındadır.
Çanakçı Kuşköyün doğusuna düşen bu doğal kayalık: Sis dağının yamacına yaslanmış, 30-40 metre yükseklikte ve bebeğini sırtında taşıyan bir kadın görünümündedir.
Halk arasında bir söylence vardır. Buna göre “Yıllar önce güzel bir gelin ve çok sevdiği kocasıyla bir de çocuğu varmış. Karı kocayla birlikte oturan bir de yaşlı kaynana varmış. Ailenin geçimi, hayvancılığa dayalıymış.
Yaşla kaynana: bu mutlu aileyi çok kıskanıyormuş. Kaynana çok titiz ve geçimsiz biriymiş. Gelin, çoktan bu yaşlı acuzeyi terk edip gidecekmiş, ama kocasını ve çocuğunu da çok seviyormuş. Bir gün genç gelin, yanında çocuğu ile birlikte, Sisdağının yamaçlarına ineklerini otlatmaya gitmiş. İneklerden Sarıkız diye adlandırılanı çok hoyrat, dik başlı, diğerlerine uymayan, onlardan ayrılıp ormana giden bir hayvanmış.
Genç gelin, bebeğini avutup emzirirken, sarıkız kaşla göz arasında yok olmuş, öteki sığırlardan ayrılıp ormanın derinliklerine gitmiş. Gelin bir süre sonra ineğin yokluğunu fark etmiş ve hemen aramaya başlamış. Genç gelin Sarıkızı bulabilmek için Sisdağını dolanıp dururmuş, her yeri aramış ama ineği bulamamış.
Akşam yaklaştıkça, korkmaya başlamış, eve gitse kaynanadan, dağda kalsa kurttan kuştan korkarmış. Ama hiçbir iz bulamamış ve ağlamaya başlamış. Gözyaşları akan derelere karışmış, karanlık iyice bastırıp gecenin sessizliği çökünce artık yapabileceği bir şey kalmadığını düşünmüş ve Allah’a yalvarmış “Allahım ya beni kuş et uçur ya da taş et dondur” Gelinin yakarışları kabul görmüş ve o an taş olmuş.
Giresun Görele Çavuşlu Beldesi
ÇAVUŞLU BELDESİ
İlçe merkezine bağlı bir sahil kasabasıdır. İlçe merkezine 5 km uzaklıktadır. En yüksek yeri 560 metre rakımlı Kuru Kale Tepesidir. Karadeniz Sahil Transit geçiş yolu, beldenin içinden geçer.
Giresun Görele Çavuşlu Beldesi
Çavuşlu da cam önü denen yerden denize girilebilir. Görele ilçesinin denize girilebilecek iki yerinden birisidir.
Giresun Görele Yavuz Sultan Selim Han Yazlık Konağı
Yavuz Sultan Selim Han Yazlık Konağı
Sultan II Beyazıt oğlu Şehzade Selim, Trabzon Sancağında görev yaparken, Payitaht seferleri sırasında yol güzergahında bulunan Çavuşlu yöresinde konak çevresini çok beğenir ve burada bir Yazlık Konak yaptırır.
Yapı 3 katlıdır. Birinci kademe: yapılabilecek saldırılara karşı korunmak için 1.5 metre kalınlığında, kara taş sur duvarları ile çevrilidir. İkinci kademe: kale tabir edilen yapılardan oluşur. Konağın iki kapısı vardır.
Güney cephesindeki ana kapı “Bab-ı Adalet” yani “Adalet Kapısı” olarak bilinir. Doğu yönündeki ikinci kapısı “Lebi Derya” kapısıdır. Konağın yapımında kullanılan kara taşlar: Kuru kale ve Dokuzgözden temin edilmiş, taşınarak buraya getirilmiştir.
Giresun Görele Kuru Kale-Kurul Kale
Kuru Kale-Kurul Kale
Cenevizliler döneminde yapıldığı tahmin edilen kale: daha sonra Romalılar, Pontuslar, Selçuklular, Rumlar ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır.
Günümüzde yağmalanmış ve talan edilmiş olarak harabe halde durmaktadır. Kalede, Ceneviz döneminden kalma kayalara oyulmuş lahit mezarlar görülür.
Ayrıca yine burada Selçuklu döneminden kalma bir sur kalıntısı bulunmaktadır. Daha da önemlisi günümüzde Kuru kale’den çevrenin muhteşem manzarasını, Sis dağını ve Zıva vadisini izleyebilirsiniz.
Sulu Mağara
Kuru kale çevresindedir. Mağaranın içinde içilebilir bir su kaynağı ve gölet bulunur.
Hınıç Taş Kemer Köprü
Orta ve Merkez Mahalleleri arasındaki vadiden akan “Küçük dere” üzerindedir. Tarihi İpekyolu buradan geçer. Günümüzde köprü sağlamdır. Ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmez, muhtemelen 700 yıllık olduğu söylenir.
Giresun Görele Ziva Deresi Vadisi
Zıva Deresi Vadisi
Çavuşlu Beldesinden Karadeniz e dökülen Çavuşlu deresi, Zıva vadisini oluşturur ve bu yol takip edildiğinde Sis dağına çıkılır.
Giresun Tirebolu hakkındaki gezi yazım için Tirebolu
Hitit, Roma, tam bir tarihi hazinesi bölge, tarih sevenler buraya mutlaka giden, adım adım gezin, bir zamanlar burada bulunan Hitit kutsal alanından ele geçen sunak taşları, halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.
ULAŞIM
Emirgazi, Konya arası uzaklık: 140 km. Emirgazi, Karapınar arası uzaklık: 38 km. Emirgazi, Ereğli arası uzaklık: 60 km.
TARİHİ
Bölgede Eski Kışla (Dikilitaş) ve Arısama (Belkaya) yörelerinde yapılan kazılarda eski çivi yazılı tabletler ele geçirilmiş olup bunlar Hitit döneminden kalmadır. Söylenenlere göre: Hititlerden kalma Eski Kışla üzerinde bulunan kale ve yeraltı şehrinde Romalılar ve Bizanslılar yaşamıştır. Bu yerleşim merkezlerindeki ve Bağlıca köyündeki halk, 500 yıl kadar önce bir kısmı Arısama dağındaki kaleye, bir kısmı da günümüzdeki Emirgazi’nin kurulu olduğu yere yerleşmiştir. İlçe ismini 2 km güneydoğuda bulunan Emrullah Gazi türbesinden almıştır. Osmanlı Salnamelerinde Emirgazi ismi geçmez. Köy durumundaki yerleşim yeri, 1990 yılında ilçe olmuştur.
Konya Emirgazi
GENEL
İlçe Orta Anadolu bölgesinde, Ereğli ovası kenarında, Karacadağ volkanik dağ kütlesinin kuzeyindedir. İlçenin topraklarının büyük kısmı ovalık ve bozkır görünümündedir. İlçenin güneyinde Karacadağ yöresinde ormanlık alanlar vardır.
Ortalama rakımı 1085 metredir. İlçede geçim kaynağının büyük bölümü tarıma dayalıdır. 1980-1990 yılları arasında da nakliyecilik faaliyeti yoğun olarak yapılmıştır. Türkiye’de deprem riskinin en az olduğu bir bölgededir. İlçede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.
HALICILIK
Yörede halıcılık yaygındır. Atkısından çözgüsüne, her şeyi ile yünden dokunan halıcılık oldukça gelişmiştir. El dokuması halı ve kilimler meşhurdur. Kullanılan ipler kök boya ile boyanmaktadır.
EMİRGAZİ SUNAKLARI-STELLERİ
Emirgazi ilçesini tanımak için özellikle Hititleri ve bölgede bulunan Hitit yazıtlarını yani stelleri, Hitit sunaklarını bilmek gerekir. Çünkü, günümüzden binlerce yıl öncesi bölgenin durumunu bu sunaklar anlatmaktadır.
Emirgazi Stelleri olarak adlandırılan Hitit Stellerinin üzerindeki yazıtların çözümünde dikkati çeken husus: kullanılan yazı türünün Hitit öncesi dönemde Anadolu’da hüküm sürmüş olan Luvi alfabesine büyük benzerlik göstermesidir.
Konya Emirgazi Hitit Sunakları
Hitit Sunakları
Emirgazi bölgesinde beş sunak bulunmuştur. 1904 ile 1906 yılları arasında bu sunaklar, ikincil adreslerinden yani bulundukları yerden alarak kendi bildiklere yere taşıyan kişilerden alınmıştır.
Bunlar silindirik formdadır. 4 tanesi Luvi hiyeroglifleriyle yazılmıştır. Beşinci sunak ise, ikincil kullanım yerinde ağır hasar görmüştür, dikdörtgen prizması şeklindedir, üzerinde yine öncekilerle aynı yani benzer nitelikli bir yazı bulunmaktadır.
Bir diğer altıncı parça ise, 1953 yılında yine bölgede ikamet eden bir kişiden alınmış olup, bazalt bu parça dikdörtgen bir kaide veya sunağın bir köşesine aittir, iki yüzeyde de yazılıdır.
Sunakları adayan kişi: metinlerde adı geçen Kral IV Tudhaliya’dır ve MÖ 13’ncü yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir. Bu parça halen Konya Arkeoloji Müzesindedir.
Konya Emirgazi Hitit Sunakları
Bu sunaklarda:
Sunaklar üzerindeki metinlerde:
Karacadağ’dan “Balta dağı” olarak bahsedilir. Sarpa (Arısama-Kel dağ-Kötü dağ) dağından: “Kutsal dağ” olarak bahsedilir. Zaten tarihi kaynaklarda da Sarpa dağı, önemli bir dini merkez olarak belirtilir. Sarpa dağında: koruyucu tanrı Ala’nın kültü yani tapınma yeri vardır. Bu tapınağa sunulacak kurbanların sunumu için Emirgazi Stelleri yapılmıştır. Uda şehri (Emirgazi yakınlarında kurulmuş antik bir şehirdir): koruyucu tanrı Ala’ya sunu yapmakla görevlidir.
GEZİLECEK YERLER
Konya Emirgazi Emrullah Gazi Türbesi
EMRULLAH GAZİ TÜRBESİ
İlçeye ismini veren Emrullah Gazi’nin türbesi 2 km güneydoğudadır.
KÖTÜ DAĞ (ARISAMA DAĞI)
İlçe merkezinin 3 km kuzeydoğusundadır. Tam bir dağ denemez, daha çok bir tepe kadar büyüklükte küçük bir dağ denilebilir. Buraya “Sarpa dağı” ismi de verilmektedir. Hitit metinlerinde geçen Sarpa dağı, Arısama dağıdır.
Dağ halk arasında “Kötü dağ” olarak tanınıyor. (Halk arasında bu dağa neden kötü dağ denildiğini, niye böyle bir isim verildiğini öğrenemedim.)
Dağ: Arısama ismini, dağın doğusunda bulunan eski bir Roma şehri olan “Aristama” şehrinin isminden (günümüzde burada Belkaya kasabası bulunmaktadır) almıştır.
Hititler: Sarpa dağını dini hayatlarında tanrının kendisi gibi görmüşlerdir. Ayrıca, yine dini metinlerde: Sarpa dağına, düzenli bir şekilde sunu yapılacağından bahsedilmektedir. Yine, aşağıda söz edeceğim: “Emirgazi sunak ve stellerinde yazılan metinlerde: Sarpa dağına stel dikildiğinden ve bu stele kimsenin zarar vermemesi gerektiği” yazılıdır.
Belkaya (Aristama)
Aristama kelimesine, ilk kez, Tarihçi Batlamyus’un hazırladığı haritalarda rastlanılır. 1900’lü yıllarda bölgede araştırma yapan Ramsay: Arisama şehrini, Konya bölgesinde antik dönemdeki adını koruyan tek yerleşim yeri olarak nitelendirir.
Buranın bazı kaynaklarda Hitit yerleşkesi ve bazı kaynaklarda ise Roma yerleşkesi olduğu iddia edilmektedir.
Aristama şehri, Roma döneminde de “Hyde” (günümüzdeki Gölören) antik şehrine bağlıdır. Hyde ve Aristama şehirleri arasındaki mesafe 10 km civarındadır. Bu durumda: Arista şehri, Hyde şehrinin aşağısındaki ovalara hakim olmak için bir karakol olarak kullanıldığı anlaşılır.
Evet gelelim şehrin kökenine: “Aristama” kelimesinin kökeni “Hititcedir” ve buna istinaden şehrin Hitit şehri olduğu anlaşılır. (Hitit sözlüğünde “Ardistama” kelimesi “sunu/sunak” anlamına gelmektedir.)
Belkaya şehri, Hitit döneminde kurulmuş olsa da, daha sonra Roma döneminde de bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Hatta: bölgede bulunan Roma dönemine ait olan bazı tabletler de dini içeriklidir ve Aristama dağının Roma döneminde de kutsallığını koruduğu anlaşılır.
Belkaya köyü ile ilgili kayıtlara devam edelim. 1097 yılında bölgede yapılan Haçlı Savaşının ardından, Türkler buralara yerleşmeye başlarlar.
Osmanlı döneminde, Arisama’da 2 camiden söz edilir. Bunlar: Arisama köyü camisi ve Ahmet Efendi Camisidir. Bu camiler günümüzde yoktur. Günümüzde burada görülen cami 1910 yılında yapılmıştır.
Yine Osmanlı döneminde Arisama’da camilerden başka bir de köy odası varlığı kayıtlıdır. Arisama köy odası, Belkaya camisini yapan Niğde Fertekli Nafi Usta tarafından yapılmıştır. Arisama yani Belkaya’da günümüzde bulunan caminin de aynı dönemde yapıldığı tahmin ediliyor.
Köy odası, taş duvarlı toprak damlı bir yapıdır. Pencereleri dikdörtgen, kapısı ise oval kemerlidir. Yapıda, bir aralık ve bir oda bulunur. Oda içindeki ahşap dolaplar üzerinde bitki bezemeler süsleme olarak kullanılmıştır. Oda üzerindeki kitabede yapım tarihi olarak 1923 tarihi yazılıdır. Bu köy odası, 1992 yılında koruma kurulu tarafından koruma altına alınmıştır.
Belkaya Camisi
Belkaya köyünde bugün kullanılan iki camiden birisi olan Belkaya camisi: 1914-1926 yılları arasında yapılmıştır. Cami inşaatını Niğde Fertekli Nafi Usta yapmıştır. Cami beş bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbeyle örtülü harimden meydana gelir. Caminin minaresi, 1987 yılında yapılmıştır.
Eskikışla-Kıçıkışla
Arisama dağının batı yamacındadır.
Emirgazi’nin kuzeyinde Kıçıkışla veya Eskikışla adı altında bulunan mahallenin önemi: 20’nci yüzyıl başlarında beş Hitit sunağının bulunduğu yer olmasından kaynaklanmaktadır.
Kral IV Tuthaliya’ya ait olan bu eserlerin Kıçıkışla mevkiinde bir çeşmenin yanında bulunduğunu Kıçıkışla’da oturan bir çiftçi anlatmıştır. Çiftçi: sunakların Arısama Dağı’nın tepesinden getirildiğini, çocukken duymuş. Sunakların üzerindeki kitabeler Sarpa Dağından bahsetmektedir. Sarpa dağı, büyük olasılıkla Arısama dağıdır.
Eskikışla’nın 1 km doğusunda Dikilitaş mevkii vardır.
Dikilitaş Mevkii
Dikilitaş mevkii, Arısama dağının 1.92 km batısında, 1075 metre rakımdadır. Düz bir yerleşim alanıdır. Burası muhtemelen İmparator IV Tuthalija döneminde bir sunak alanı olarak kullanılmıştır ve burada 4 adet sunak bulunmuştur. (Sunaklar günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.)
Dağın batı yamacında “Dikilitaş” mevkii denen yerde: bulunan steller yani yazıtlar ve sunakların üzerindeki açıklamalara göre: Arısama dağı: gerek Hititler ve gerekse onların öncesinde Luwiler tarafından “Kutsal Dağ” ve bir dini merkez olarak kabul edilmiştir.
Hatta: bu dağda, koruyucu tanrı Ala’nın bir tapınma merkezi bulunuyordu. Bu yüzden: dağa adak sunakları ve steller yapılmıştır. Bu yüzden: bu dağın arkeolojik açıdan ayrıntılı incelenmesi sonucu, sanırım günümüzden binlerce yıl öncesine ait kalıntılar ve kültürel izler bulunabilecektir.
Günümüzde: bu dağda: tarihi önemde bir kale, kaya oyması, kilise ve büyük bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Her ne kadar bu kalıntılardan söz edilse de, bence en önemli ve görünür kalıntı kaledir.
Roma-Bizans Kalesi
Dağın tepesinde Bizans kalesi bulunuyor. Kale, Arsima dağının en yüksek tepesindedir. Yapının surları oldukça geniştir, kulelerle tahkim edilmiştir.
Kale: kuzey güney yönünde 120 metre, doğu-batı yönünde ise 90 metredir. Sur ve kulelerin farklı evrelerde yapıldığı göze çarpar. Günümüzde 10 metreyi bulan sağlam surlar görülebiliyor. Ayrıca kalenin kuzeyinde 30 metre uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde bir sur parçası bulunuyor.
İlk yapılış dönemi, harçsız hafif işlenmiş taşlardan ve horasan harcı ile yapılmıştır. Kalenin güneş giriş kapısında, hac desenli bir blok kireçtaşı bulunuyor. Yamaçlar: kaleden düşen taşlarla kaplıdır, çıkış zordur ve tehlikelidir. Kalede su ihtiyacının karşılanması için kullanılan sarnıçlar, bugün de görülebilmektedir.
Genel olarak bugün görülen kale yapısı Bizans’tır ama tüm duvarların altındaki temeller farklı daha erken bir döneme aittir. Demir çağı veya Hitit olması muhtemeldir. Kalede yaşayan Romalılar ve yerli halk: Arap akınlarının başlaması sonucu güvenlik tehlikesi nedeniyle buradan ayrılarak Karacadağ bölgesine yerleşmiş ve orada yaşamaya başlamışlardır.
Evet bu kaleyi günümüzde gezmek isterseniz, dağın yakınına kadar araçla ve oradan 1 saatlik bir tırmanış yapmanız gerekiyor.
Uda-Uru şehri
Hitit arşivi dışındaki arşivlere göz atıldığında, Uragit’te bulunmuş bir yazıtta “Uda” şehri ismi geçmektedir. Ancak çivi yazılı metin, şehrin yeri hakkında ipucu sağlamaz. Eski Asur metinlerinde geçen Udum şehri, Hitit kayıtlarında geçen Uda ile aynı olabilir diye düşünülür.
II Mursili dönemine tarihlenen, babası I. Suppiluliuma’nın icraatlarının anlatıldığı çivi yazılı metinde, Uda şehrinin yeri hakkında ipucu sunulmaktadır. Buna göre Uda şehri, kralın beşkent Hattuşa’dan çıkarak kült gezileri düzenleyebileceği bir uzaklıktadır.
Koruyucu tanrı için gerçekleştirilen bir ritüeli anlatan çivi yazılı metinden anlaşıldığı kadarıyla Uda şehri bir Hitit Kralı (IV Tuthamia) tarafından Sarpa dağına kurbanlar sunmakla görevlendirilmiştir. Hitit Kralının Uda şehri halkını Sarpa dağına sunu yapmakla görevlendirmesi, Uda şehrinin Sarpa dağına yakın ve günlük yürüme mesafesinde olduğunu belgeler.
Yani: Uda şehrini, Emirgazi Altarlarına yaklaşık 500 metre mesafedeki Maltepe Höyük ile lokalize etmek mümkündür.
MALTEPE HÖYÜK
İlçenin yaklaşık 2 km kuzeyindedir.
Emirgazi’nin Kale mahallesinde cumanin 1.27 km kuzeyinde, 1108 metre rakımdadır. Höyüğün ölçüleri yaklaşık 210 x 170 metredir. Yüksekliği 4 metredir. Maltepe Höyüğü yakınlarında Arısama dağı vardır.
Bu dağın batısında Eskikışla mevkii ismi verilmiş ve Emirgazi sunakları da bu bölgede bulunmuştur. Maltepe Höyük ile Arısama dağı arasında yaklaşık 1-1.5 km lik bir mesafe vardır. Bu mesafe, yerleşim yeri ile onun kutsal dağı arasındaki birkaç saatlik mesafe olduğunu ifade eder.
Ancak burada herhangi bir resmi arkeolojik araştırma yapılmadığından bazı varsayımları kanıtlamak mümkün değildir. Umarım en kısa zamanda resmi arkeolojik kazılar yapılır da bir kazanların bu en ünlü Roma kenti ortaya çıkarılır.
Konya Beyşehir hakkındaki gezi yazım için Beyşehir