Konya Halkapınar

Konya Halkapınar

Halkapınar, Konya arası uzaklık: 168 km. Halkapınar, Ereğli arası uzaklık: 17 km. Halkapınar, Ulukışla arası uzaklık: 44 km.

TARİHİ

MÖ 3000 ile 2000 yılları arasında Anadolu’da kurulan şehir devletlerinden birisi de Ön Hititler tarafından kurulan ve merkezi, bugünkü ilçenin 4 km güneyinde bulunan İvriz köyündeki “Tuvana krallığı” şehir devletidir.

Bu devlet, merkezi İvriz olmak üzere MÖ 1200 ile 742 yılları arasında hüküm sürmüştür. Bu krallıktan günümüze, bugün İvriz’de bulunan Kral Varpalavas’a ait İvriz kaya kabartması kalmıştır. Tuvana krallığının yıkılmasından sonra MÖ 64 yılında bölge Romalıların eline geçer.

Yöre, Türkler tarafından fetih edilmeden önce: şimdiki Karayusuflu ve Büyükdoğan köyleri arasında bir Bizans şehri olan “Anari” şehri bulunuyordu.

Anari kralı, çok sevdiği kızı ölünce, burada “Zengi” adında bir mabet yaptırdı. Halk bu mabette düzenlenen ayin günlerine katılırdı. “Zengi” sözü zaman içinde değişime uğrayarak “Zanapa” oldu.

Ancak bölge sık sık saldırı ve işgallere uğradığından Zengi mabedi yıkıldı, tekrar yapıldı ama tekrar yıkıldı. Bu durum: yakın geçmişte bulunan döneme ait bir bronz para üzerinde görülmektedir. Paranın bir yüzünde “kız” resmi, diğer yüzünde ise “Zengi” ibaresi yazılıdır.

Kurtuluş Savaşından sonra, Zanapa, Ereğli ilçesine bağlı bir nahiye iken, 1954 yılında Belediye Teşkilatı kuruldu ve kasaba oldu.

1962 yılında ilçenin ismi “Zanapa” değiştirildi ve “Halkapınar” oldu. Halkapınar, önceden Ereğli ilçesine bağlı iken ayrılarak ilçe statüsü kazanmıştır. Zanapa olan ismi 1962 yılında Halkapınar olarak değiştirilmiştir. Halkapınar, 1990 tarihinde ilçe olmuştur.

Konya Halkapınar

GENEL

Halkapınar, İç Anadolu Bölgesinin güney doğusundadır. Konya il merkezinin en uzak ilçelerinden birisidir. Orta Torosların kuzey eteklerinde kurulmuştur. İlçe, güneyde Bolkar dağları ve kuzeyde

Güney dağı arasında yerleşmiştir. Yörede: karasal iklim görülür, buna göre yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk geçer. İlçe sınırlarında bulunan Delimahmutlu deresi ve onun birleştiği İvriz çayı önemli akarsulardır.

Her iki çay da 1985 yılında açılan İvriz Barajına dökülmektedir. Bölgede 1985 yılında kurulan İvriz Barajı, tarım alanlarını sular altında bıraktığından, Halkapınar halkı başka yerlere göç etti.

GEZİLECEK YERLER

İVRİZ TARIM ANITI VE SU KAYNAĞI

İvriz kaya anıtı diğer ismiyle Hitit Kabartması, Ereğli ilçesinin 17 km uzağında bulunan İvriz köyündedir. Çay başlangıcının biraz ilerisinde, kaya üzerindeki kabartma Geç Hitit döneminde yani MÖ 1180-700 yılları arasında Tuvana ülkesinin en görkemli krallarından Varpalawas tarafından yapılmıştır. Anıt ile ilgili ayrıntılı gezi yazısını, Ereğli ilçesini tanıtım yazısında bulabilirsiniz.

İvriz Yazılı Kaya Anıtı hakkındaki ayrıntılı yazım için  İvriz Yazılı Kaya Anıtı

Konya Halkapınar Mindos Kalesi-Kaya Saray Köyü

MİNDOS KALESİ (KAYASARAY KÖYÜ)

İlçenin 9 km doğusundadır.

Kayasaray köyü: Orta Torosların en yüksek ikinci dağı olan (3430 metre) Aydos dağının önünde tabiatın içeriye doğru oyduğu bir vadide yükselen sipsivri kayaların önünde kurulmuştur. Köyün rakımı 1700 metredir.

Mindos kalesi: Kayasarayın 150 metre doğusundadır. Halk tarafından: Kale-i Mindos olarak da bilinir. Kayanın çevresinde kale yapısı olduğu söylenmekte, ancak kaleden günümüze ulaşan bir yapı kalmamıştır.

Çok fazla erozyon geçirmiş bir alan, 1980’lerde tepeden düşen kayalar köy evlerine ve insanlara zarar verdiği için afet bölgesi ilan edilmiş ve köy yamaca taşınmıştır. Ama günümüzde köylüler, sivri kayaya alışkanlık ve çeviklikle 15-20 dakikada tırmanıyorlar.

Dolayısı ile kale yapıları da muhtemelen tepeden yuvarlanan kayaların altında kalmıştır. Yukarıdan düşen kayalar da kale surlarının yapı taşları olma ihtimalidir.

Kayasarayda Mindos Kalesi büyük olasılıkla kaya kütlesinin yamaçlarına kurulmuş kaledir. Bu kaleden: Hititler, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar yararlanmıştır.

Kalenin üstünde Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu düşünülen üzerine haçlar kazınmış mermer taşlar bulunur. Osmanlı dönemine ait kitabeli taşlar da görülebilir. Hatta bugün köy cami kapısının üstünde bir kitabeli taş bulunmaktadır ki, bu taş Kanuni Sultan Süleyman dönemine aittir.

Evet, zaman içinde kalenin bulunduğu yerden yani tepeden düşen kayalar ve yıkılan evler, kurumuş otlar yüzünden çanak-çömlek incelemesini engellemiştir. Ancak bulunan birkaç gövde parçası Roma-Geç Antik döneme tarihlenmektedir. Ama bu az sayıdan çanak-çömlek parçası burasının daha eski dönemlerde de kullanılmadığına işaret etmez.

Mindos kalesinin doğusunda bulunan tepede muhtemelen Helenistik veya Roma dönemine ait bir mezar odası bulunmaktadır.

Konya Halkapınar Kayasaray

Kayasaray

Kale köyünde kalenin dışında, diğer kaya kütlesinde “Kaya Saray” adı verilen odalar bulunmaktadır. Bunlar kaya içine oyulmuştur. Ayrıca, kayaya oyulmuş masalar ve koltuklar bulunmaktadır. Son bir not: Kayasaray köyünde, beyaz kiraz yetiştiriliyor, uygun zamana denk gelirseniz, tatmayı unutmayın.

KARAKAYA (HALKAPINAR-ESKİHİSAR-GAVURÇUKURU MEVKİİ)

Eskihisar, ilçe merkezinin 5 km güneydoğusundadır.

Karakaya, Eskihisar’ın 1.39 km güneybatısındaki Gavurçukuru mevkiindedir. Karakaya olarak adlandırılan kale Dibek kalesinin doğusunda bulunmaktadır. Kalenin mimari izleri bazı yerlerde görülmektedir.

Ancak alan çok otla kaplı olduğundan dolayı çanak-çömlek bulunamamıştır. Sadece göze çarpan birkaç gövde parçası olmuştur. Burası da Halkapınar’daki diğer kaleler gibi büyük olasılıkla Toroslardan vadiye olan inişi kontrol etmekteydi.

YASSIKAYA KÖYÜ

Delimahmutlu ve Aksu derelerinin sol yakasının sonunda, denizden 2250 metre yüksekliktedir. Köyde: halı ve kilim dokumacılığı ile hayvancılık yapılmaktadır. Yassıkaya’nın üstünde Aydos tepesi yamacında “İstavol Yaylası” vardır.

Yassıkaya halkında “Dağ hastalığı” denen bir tür hastalık yaygındır. Deniz yüzeyinden yükseldikçe: hava içindeki oksijenin parsiyel basıncı düşmektedir. Bu yüzden: eksilen oksijen basıncını gidermek için, kandaki alyuvarlar ve hemoglobin artar.

Buna bağlı olarak: ağız ve diş etlerinde, dudaklarda, yüzde morarma, mavi renge çalan bir görünüm ve tırnak yataklarında morarma görülür. Özellikle çocukların İstavol yaylasına çıkınca, solunum güçlüğünden “horoz gibi çırpındığı” söylenmektedir.

KIZLAR OĞLANLAR KAYA ANITI VE MANASTIRI

İvriz köyünün güneyinde, Ambar köyündedir.

Doğal bir mağara ağzına, işçiliği oldukça güzel ve kaliteli, çok katlı düzgün taştan bir bina yapılmıştır. Manastır: erken Bizans dönemine aittir. Giriş kısmında duvar fresklerinin izleri görülmektedir. Ancak genelde büyük bir tahribat vardır. Kızlar ve Oğlanlar Sarayı olarak bilinen, ikinci bir kaya anıtı ve manastı, halen tarihin izlerini taşımayı sürdürmektedir.

AYDINKENT (İVRİZ) CAMİİ VE MİNARESİ

İlçe merkezine bağlı İvriz köyündeki cami ve minaresi, Karamanoğulları Beyliği döneminden kalmadır. Geçmiş yıllarda minarenin üst kısmının sonradan sıvanması ve hatalı tamirat ve tadilat çalışmaları görmesi nedeniyle, gerçek özellik ve tarihi değerini kaybetmiş, basit bir minare görünümündeydi. Minare, son dönemde orijinaline uygun restore edilmektedir.

Konya Halkapınar İvriz-Aydınkent Koca Köprü

İVRİZ (AYDINKENT) KOCA KÖPRÜ

İlçe merkezine bağlı İvriz köyü girişinde, bir zamanlar Almanlar tarafından kurulan Elektrik santralinin hemen önünde, İvriz çayı üzerindedir.

Eski kervan yolu İvriz çayını bu bölgede Koca Köprü ve hemen yukarısındaki İvriz köprüsüyle geçer. Doğu-batı doğrultusunda 8.15 metre uzunluğunda ve 4.10 metre genişliğindedir. Yarım daire kemerli, tek gözlü bir köprüdür.

Aslen dik olan tabliye onarımlarla düzleştirilmiştir. İvriz’in yeni yol güzergahı nedeniyle sadece Elektrik Santraline geçişte kullanılan bir köprü durumundadır. Köprünün kemer örgülerinde düzgün kesme taşlar, tonoz örgüsünde kaba yontu taşlar ve tempan duvarlarında moloz taşlar kullanılmıştır.

Sonradan yapılan betonarme korkuluğun üst kısmına da demir parmaklık şeklinde korkuluk ilave edilmiştir. Köprünün memba tarafındaki devşirme görünümlü kilit taşında Arapça rakımlarla “1772-73” tarihi oyma olarak yazılmıştır. Bu kitabe mevcut köprünün yapımına ait olmalıdır. Köprünün mimari kuruluşu, malzeme ve teknik özellikleri de bu tarih için uygundur.

Konya Halkapınar İvriz-Aydınkent Köprüsü

İVRİZ (AYDINKENT) KÖPRÜSÜ

Eski İvriz-Ereğli yolunun güneybatısında, hemen köy çıkışında, İvriz çayı üzerinde, tarihi Hitit anıtının hemen yakınındadır.

Güneydoğu-kuzeybatı doğrultusundaki köprünün tabliyesi 10.35 metre uzunluğunda ve 3.70 metre genişliğindedir. Mevcut haliyle yarım daire kemerli, tek gözlü ve dik köprülerdendir.

Köprü, Gertrude Bell’in Mayıs 1905 tarihinde İvriz’e yaptığı gezide çektiği fotoğraflarda “tek gözlü, hafif sivri kemerli, dik tabliyeli ve korkuluksuz olarak görünmektedir.

Günümüze bazı onarımlarla da olsa oldukça sağlam ulaşmış ve halen kullanılmaktadır. Köyün yeni yol güzergahı değiştiği için şimdi sadece tarihi Hitit anıtına ziyarete gelenlerin geçtiği bir köprü durumundadır.

Köprünün temel örgülerinde düzgün kesme taşlar, tonoz örgüsünde kaba yontu taşlar kullanılmıştır. Tempan ve korkuluklar moloz taş örgülüdür. Yapılan onarımlarda kemer ve tonoz çimentolu harçla sıvanmıştır. Tempan ve korkuluk duvarlarının taşları da sıva derz yapılmıştır.

Aslen taş döşeli olan tabliyenin üzeri de çimentolu harçla kaplanmıştır. Gertruud Bell’in fotoğraflarında oldukça düzgün kesme taş örgülü kemer ve kaba yontu taş tempan duvarları ve taş döşeli tabliye de açıkça görülmektedir.

Köprünün yapım tarihine ait kitabe yoktur. Muhtemelen Karamanoğulları dönemi eseri olduğu tahmin edilmektedir. Köprünün kemer biçimi, malzeme ve teknik özellikleri, daha geç yani muhtemelen 18’nci yüzyıl özellikleri göstermektedir.

Nitekim hemen aşağıda aynı tarzda kurulmuş İvriz Koca Köprü’nün 1772-1773 tarihli kitabesi vardır. Bu köprü de muhtemelen o tarihlerde yapılmış olmalıdır.

KARAYUSUFLU TARİHİ ÇINAR

İlçe merkezine bağlı Karayusuflu köyündedir. Yaşı tam olarak bilinmeyen o dev çınar ağacı, büyük gövdesi ve heybetli çınar gibi duruşuyla, çok sayıda kişiyi dalların altında barındırması, serinliğiyle dikkat çekiyor. Ağacın yaşının muhtemelen 800 yıllık olduğu tahmin ediliyor. Ağacın gövde çevresi 8.5 metredir.

Konya Halkapınar İvriz Barajı

İVRİZ BARAJI

1981 yılında başlanan baraj inşaatı, 1985 yılında tamamlanmıştır.

Tarihi süreç içinde, buralara uğrayan gezginler: berrak bir kaynak suyunun Akgöl Kuş Cennetini beslediği, Elma dağına kadar bir alanı suladığı, doğa harikası bir ortam olduğundan bahsederler. Ancak günümüzde Akgöl, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır ve çevre yeşil dokusunu yavaş yavaş kaybetmektedir.

Konya Derbent

Konya Derbent

Derbent, Konya arası uzaklık: 78 km. Derbent, Beyşehir arası uzaklık: 53 km.

TARİHİ

18’nci yüzyıldaki Osmanlı belgelerinde yörenin ismi “Tatlarhisarı” olarak geçer. 1729 yılına kadar Akşehir Sancağına bağlı kalmıştır. 1880’lerden sonra Konya Salnamelerinde “Derbent” ismi görülür. Bu tarihte Derbent’te bir medrese bulunduğu ve medresenin 40 öğrencisi bulunduğu kayıtlıdır. Yerleşim 1930 yılında Belediyelik, 1990 yılında ise ilçe olmuştur.

Osmanlı döneminde Derbent kelimesi “teşkilat” anlamı almaktadır. Ayrıca: dağlar üzerindeki geçitlerde ve boğazlarda bulunan karakollara da “derbent” denilmiştir.

Konya Derbent

GENEL

İlçe: kuzeyden doğuya uzanan Morbel dağları, doğudan güneye uzanan Aladağ, güneyinde Ablağı ve Dikmen dağları ile batı ve kuzeyinde bulunan yaylalarla çevrilidir. İlçenin güneyinde Derbent Aladağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim bölgesi bulunur.

Bu bölge Aladağ çevresinde konumlanmıştır. Arazi güneye doğru yükselmektedir. İlçenin ortalama rakımı 1480 metredir. 1950 metre rakım üzerindeki alanlar ve kısmi açıklıklar dışında kalan tüm arazi orman alanıdır. Orman dokusu yer yer meşe olmak üzere çam ağaçlarından oluşmaktadır

İlçe sınırları içinde Çiftliközü Göleti, Derbent Göleti ve Alişar Göleti olmak üzere 3 adet gölet bulunmaktadır.

İlçe yüksek rakımı sebebiyle Konya ilinin en çok kar yağışı alan ilçeleri arasında yer alır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlıdır. Tipik İç Anadolu bölgesi iklimi hakimdir.

İlçenin en önemli ekonomik kaynakları tarım ve hayvancılıktır.

İPEK YOLU KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ

Her yıl geleneksel olarak yapılan festival, Hasaniçi Koruluğunda yapılır.

Konya Derbent

GEZİLECEK YERLER

Konya Derbent Aladağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi

ALADAĞ KÜLTÜR VE TURİZM KORUMA VE GELİŞİM BÖLGESİ

2017 yılında Resmi Gazetede yayınlanarak ilan edilmiştir. Aladağ zirve noktası 2339 metredir ve kayak yapmaya elverişlidir, kar kalitesi uygundur.

Proje kapsamında: kış sporları imkanlarının geliştirilmesi, her düzeyde kayakçıya hitap eden kayak pistlerinin çoğaltılması ve alanın yaz aylarında da kullanıma açık tutulması planlanmaktadır.

Evet bu bir plan, bu projenin buraya yapılmasının oldukça uygun olduğunu düşünüyorum, çünkü il merkezine yakın, diğer bazı turistik merkezlere de yakın ve kayak severler tarafından yoğun olarak kullanılacağını düşünüyorum, tek eksiği konaklama tesisi olur ki, büyük olasılıkla konaklama tesisleri de özel sektör tarafından yapılacaktır.

Bekliyoruz bakalım. Halen burada 1950 metre rakımda, günübirlik ihtiyaçları karşılamak için konumlandırılan ve Derbent Belediyesi tarafından yapılan bir kulübe bulunmaktadır. Bu tesis dışında alanda başka bir tesis yoktur.

Konya Derbent Güllüpınar Kum döken Suyu

GÜLLÜPINAR KUMDÖKEN SUYU

Kum döken suyu, İlçe merkezine bağlı Aşağıçiğil Beldesine yaklaşık 5 km uzaklıktadır.

Ilgın-Aşağıçiğil karayoluna 1 km uzaklıktadır. Yani ana yola çok yakındır. Ana yoldan kum döken suyunun bulunduğu alana kadar kilitli taşla yapılmış yol vardır.

Doğal yani hiçbir enerji kullanılmadan kendi başına akan bir çeşmedir. Dağın zirvesinde bulunan su Orman idaresinden de izin alınarak aşağıda düz bir alana indirilmiş ve çevresine piknik alanı yapılmıştır.

Bu su içildiğinde böbrek taşlarının kolay düşürüldüğü söyleniyor. Böbreklerinde taş ve kum olan insanların 10-15 gün devamlı bu suyu içtiklerinde şifa bulacakları belirtiliyor. Zaten Belediye tarafından suyun analizi yaptırılmıştır.

Buna göre: suyun tadı ve renginin çok iyi olduğu, sertlik derecesinin düşük olduğu, içinde yararlı mineral maddelerin bolca bulunduğu, kokusuz ve içiminin çok rahat olduğu bildirilmiştir.

Çeşmenin çevresi Belediye tarafından mesire yeri olarak düzenlenmiştir. Çamların altında piknik yapmak için oldukça uygundur.

Konya Derbent Kum döken suyu Sağlık ve Kültür Festivali

KUMDÖKEN SUYU SAĞLIK VE KÜLTÜR FESTİVALİ

Her yıl geleneksel olarak Ağustos ayı içerisinde, 1264 metre rakımlı Kum döken suyunun bulunduğu ormanlık alanda festival coşkusu yaşanıyor. Festivale, çevre ilçe, belde ve köylerden büyük bir katılım oluyor. Ayrıca festivalde: Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri yanı sıra siyasi parti ve birçok kurum yetkilileri de katılıyor.

Konya Derbent Elikesik Hanı

ELİKESİK HANI

Konya-Derbent-Akşehir kara yolu üzerindedir. İlçe merkezine bağlı Kalburcu (Güneyköy) köyünde, Aladağ’dan Konya ovasına akan Başara Nehri vadisinde, Altınapa Barajı üzerindeki köprüye gelmeden öncedir. Aladağ eteklerinde eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir.

Konya-Derbent ve Doğanhisar’ı birbirine bağlayan kervan yolu üzerinde kurulmuştur. Ancak modern kara yolu yapılınca bu eski kervan yolu artık kullanılmamaktadır.

Peki niye hana bu isim verilmiştir? Kesin bir şey yok, ancak bir söylentiye göre: bir işçinin inşaat kazası sonucu bir gün elini kaybetmesi nedeniyle bu ismin verilmiş olmasıdır.

Han muhtemelen 13’ncü yüzyıl yapısıdır. Avluya giriş kapısı üzerindeki kitabe yeri bulunmasına rağmen günümüzde kitabe yoktur, kaybolmuştur, bu yüzden kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı bilinmiyor. Ancak: aynı yol üzerinde bulunan Kuru çeşme ve Altınapa Hanlarına benzediğinden, genellikle 13’ncü yüzyıl başlarında 1200-1210 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Yani, bu esas alınırsa Türkiye’nin en eski Selçuklu hanıdır. Küçük boyutlu bir handır. İki bölümden oluşmaktadır. Bunlar: açık bir avlu ve kapalı bir bölümdür. Kapalı bölüm, avludan daha geniştir. Zaten bu hanı, diğer hanlardan ayıran en büyük özelliği: küçük avlusudur.

Bu hanın her iki tarafından sadece 2 hücre bulunur ve bunlar servis tesisleri olarak kullanılıyormuş. Bunlar çökmüştür, ancak yerde izleri görülür. Avluya açılan taç kapının kesin şekli bilinmiyor. Ancak muhtemelen örtülü bölümün kapısına benzer.

Bir varsayıma göre, avlunun önünde bir cami olduğu düşünülmektedir. Hanın doğu tarafında ise, hamam olduğuna inanılan bir odanın izleri vardır. Avluda bir su oluğu bulunmaktadır.

Bugün harabe halindedir. Burada 2008-2010 yılları arasında kazılar yapılmış, ancak bu kazılar bilimsel prosedürlere uymadığından, avlunun orijinal yönü değiştirilmiştir.

 Konya Beyşehir hakkındaki gezi yazım için  Beyşehir

Antakya Defne

Antakya Defne
 

Antakya Defne: Antakya şehrinin büyükşehir olması nedeniyle, şehir iki merkez ilçeye ayrılmış olup bir tanesi Defne ilçesidir, buranın en büyük özelliği, Antakya il merkezindeki Harbiye’nin buranın sınırları içinde olmasıdır, Harbiye başlı başına bir turizm mekanıdır.

Antakya Defne
 

TARİHİ:

Antik çağın ünlü Daphne kentinin burada bulunduğu söyleniyor.

Efsaneye göre, Tanrıların babası Zeus’un oğlu Işık tanrısı Apollon, bugün Asi adıyla bilinen Orontos ırmağının kıyısında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne’ye aşık olur ve onunla konuşmak ister.

Ancak, Daphne, Tanrılarla sevişen kadınların başlarına neler geldiğini bildiği için korkuya kapılır ve kaçmaya başlar. Apollon ise, onu kovalar, aralarındaki mesafe gittikçe kısalır ve bir an gelir Daphne, Apollon’un nefesini saçlarının arasında duyar.

Artık kurtuluş imkanı kalmadığını anlayınca, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak bağırır “Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru” der. Bunun üzerine Daphne ağaca dönüşür.

Kokulu saçları, yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzanır, körpe ayakları kök olur. Daphne’nin gözyaşları, zamanla şelalelere dönüşür. Bu manzara karşısında şaşıran Apollon üzülür.

Sonra da sarılır ve Daphne’nin sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir. “Defne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak.

Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler, şarkılarda, şiirlerde adımız yan yana geçecek” Antakya Mozaik Müzesinde, Apollon’un Defne’yi tam yakaladığı sırada defne ağacını dönüşmeye başladığını betimleyen çok sayıda mozaik figür bulunmaktadır.

Evet, bu öykünün geçtiği yer, günümüzdeki Harbiye’dir.

Büyük İskender’in ardıllarından Seleucus döneminde, çağlayanları ile tanınan bir sayfiye yeri olan Daphne, çok sayıda villaları ve eğlence yerleriyle ünlüydü. Stadyumda düzenlenen oyunların ihtişamı dillere destandı.

Roma döneminde Antakya’nın su ihtiyacı buradan sağlanırdı. Antakya’ya ilk su getirilmesi, İmparator Galigula tarafından sağlanır.

Asıl su yolu inşaatı, MS 81-96 yılları arasında Antakya’da ikamet eden İmparator Trajan döneminde olur.

MS 115 yılında büyük bir deprem olur. Ardından imparator şehirde evler, halk hamamları yaptırır. Defne bölgesinde ise Diana Tapınağı yaptırır ve tahrip olan Antakya şehir surlarını tamir ettirir.

İmparator Trajan’dan sonra imparator olan Hadrian (129-131) su yollarını tamir ettirir. 525-526 yıllarında meydana gelen büyük deprem sonrasında, su yolları imparator Justinyen tarafından tamir ettirilir. Sonuç olarak bu su yolları, MS 12’nci yüzyıla kadar aktifdir.

İmparator Gallus döneminde şehir eski ihtişamını kaybetmeye başlamış, ardından Arap istilaları ile darbe yemiş ve bir daha eski parlak günlerine dönmemiştir.

Ancak şiddetli depremler, bu büyük şehri yıkıp yok etti ve günümüze gözle görülür bir kalıntı bırakmadı.

GENEL:

Hatay’ın güneybatısındadır. İlçenin doğusunda Altınözü, batısında Samandağ, kuzeyinde Antakya ve güneyinde ise Yayladığı vardır. Asi nehri ve Haç dağı arasındadır. 2012 yılında Hatay, Büyükşehir olunca, Hatay merkez ilçesi ikiye bölünmüştür.

Antakya ve Defne adıyla iki yeni merkez ilçe kurulmuştur. İlçenin en önemli özelliği “Harbiye” isimli bölgenin burada bulunmasıdır. Harbiye ne kadar bir tabiat cenneti olarak görülse de, plastik masa ve sandalyeli kebapçıların derme çatmalığı ortamı bozmuş, yapılaşmanın yol açtığı bozukluk hemen göze çarpmaktadır.

Ayrıca, benim en garipsediğim ise, kebapçıların tabelalarındaki Arapça yazılardır. Çünkü günümüzde buradaki esnafın büyük çoğunluğu, Suriye kökenlidir.

Oteller, pansiyonlar hatta nargile evlerinde, kafelerde bile Arapça konuşulur.

DEFNE AĞACI:

Ana vatanı Anadolu ve Balkanlardır. Defne, bütün yıl koku veren ve yaprakları hiç solmayan ağaçlardan birisidir. Güneşi ve güneşli yerleri sever. Işık Tanrısı Apollon’un gözdesidir. Defneden: ilaç ve sabun yapılır.

NE YENİR.

Buraya yolunuz düşerse ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, biberli yani katıklı ekmek, cevizli biber, humus ve çökelek öneririm. İçli köfteyi de unutmayın.

NE SATIN ALINIR:

Buraya yolunuz düşerse, Harbiye’den ipekli ürünler satın alabilirsiniz, ayrıca defne yaprağı da bulmak mümkündür. Defne sabunu ve zahter de olabilir.

GEZİLECEK YERLER:

Antakya Defne Harbiye
 

HARBİYE:

İlçe merkezine 8 km uzaklıktadır. Platonun güneyinden fışkıran kaynaklar, şelaleler meydana getirdikten sonra Asi nehrine karışırlar.

Bu şelalelerin antik dönemdeki ismi Kastalia, Pallas ve Saramannadır.

Harbiye günümüzde çok ünlü ve ilgi gören bir mesire yeridir. Derin vadi içinde, yüksek çınar ağaçları, defne ağaçları ve şelalesiyle huzur veren bir ortam olarak tercih ediliyor.

Ancak huzur bakımından biraz sıkıntılı gibi, burası restoran ve kafeteryalarla doldurulmuş, yani doğal ortam bitmiş, Harbiye bölümünde aşağıya doğru şelaleye inerken, birçok kafe ve restoran bulunuyor.

Hatta burada birçok yerden sular akıyor, su sesleri arasında yemek yiyebilirsiniz. Ama burası genellikle kahvaltı için tercih ediliyor, özellikle şehir dışından gelen turlar, sabah kahvaltısını burada yaptırıyorlar.  

Ayrıca, yörede dokunan doğal ipekli ürünler satılıyor ve oldukça yoğun ilgi görüyor. Öte yandan, yörenin en iyi künefesi burada yapılıyor, unutmayınız.

Hidro Atatürk Park:

Hidro Park; Harbiye bölgesinde Belediye tarafından kurulan bir park alanıdır. Yeşil alan ve yürüyüş yolları bulunmaktadır. Ayrıca suni bir havuz bulunuyor.

Antakya Defne St Simon Manastırı
 

ST SİMON MANASTIRI:

Defne ve Samandağ ilçeleri arasında Aknehir mahallesinin yakınlarındadır. Samandağ ilçe merkezine 12 km uzaklıktadır.

6’ncı yüzyılda kurulan manastır, 480 metre rakımlı tepededir.

Burası: Stilitler tarikatı kurucusu, Antakyalı St Simon tarafından erken Hıristiyanlık döneminde dini eğitimler verilmek üzere kurulmuştur.

Stilitler tarikatının kurucusu Saint Simon Stilit, aynı dönemde kendisiyle aynı ismi taşıyan yaşlı Simon’un manastırına gider ve orada dini dersler alır.

Daha sonra Antakya’ya döner ve burada manastır kurar, tarikatıyla ilgili ayinler yapıp dini eğitimler verir ve inzivaya çekilir. Tarikat mensupları: yaklaşık 1.5 metre genişliğinde ve 10 metre yüksekliğinde olan bu sütunların üzerinde kaldıkları için “Terk-i Dünya Tarikatı” de denilmektedir.

 St Simon Stilit, 10 metre yükseklikteki taş sütun üzerinde, 45 yıl inzivaya çekilerek yaşadığı yer olarak da bilinir. Burada: kilise, vaftizhane, sarnıç ve başkaca mimari kalıntılar görülür.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.

İskenderun merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.

Samandağ gezi ve tanıtım yazısı için.