Niğde Ulukışla Çiftehan Kasabası

 

Niğde Ulukışla Çiftehan Kasabası

Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı Çiftehan Kasabası doğa ve tabiat harikası aynı zamanda da dünyanın en iyi, en kaliteli kaplıca suyu buradadır. Çiftehan Kaplıcaları meşhurdur. Ayrıca yaylacıların en gözde mekanıdır ve yazın sıcaklardan kaçanlar Çiftehan yaylasına geliler

Çifthan Kaplıcalarına vardığımızda çok değişik bir coğrafya ile karşılaştık. Sıra sıra dizilmiş dağlar otellerin bulunduğu alanı çevrelemiş, dağların başında belki bin yılların meydana getirdiği irili ufaklı sivri yuvarlak şekiller dağların başına sarılmış, hangi tarafa dönerseniz ruhunuzu okşayan, kalbinize huzur verip aklınıza hitap eden Allah’ın bahşettiği bu mücessem ve muhteşem güzellik sizi büyülü bir aleme götürür.

Bir dağın başında oturmuş, bir dağın yamacında ayakta imiş gibi insana benzer şekiller sizi hayretlere düşürür. Onlara bakarken bir heykeltıraşın emeği olmadığını anlar, Allah’ın büyüklük ve azameti karşısında Allahu ekber demekten kendinizi alamazsınız. Vadiden yükseklere doğru, yükseklerden vadiye doğru inen dağlar yamaçta ele ele verip, vadide ise yeşilin her tonu ile buluşup, dağlara ağaçları bir elbise giydirip envai türlü sanatla nakşedip süsleyerek şair ve ediplere muhteşem bir ilham kaynağını takdim eder sizlere.

Şair iseniz o muhteşem coğrafyada oturup ilhamınızı şiirinizle ortaya koyabilirsiniz. Gece ve gündüz aleminin böcekleri ve kuşların tatlı nağmeleriyle canlı ve İlahi bir orkestrayı dinleyebilirsiniz. Şayet yazar iseniz, aklıma gelmeyen ve bu İlahi kitabın tefsirini takdim etmek için akıllara durgunluk veren bu cazip alemi kaleme alabilirsiniz.

Hayata renk katacak dağlarla ağaçlarla yazılmış o büyük ayetleri okuyabilirsiniz. Bütün bunları cazip hale getiren yerden İlahi bir rahmet olarak tecelli eden berrak ve şifalı suyun size vereceği sıhhat ve afiyetle bazı hastalıklardan kurtulup geleceğinize bir güç ve güzellik katabilirsiniz.

Şifalı suya girdiğinizde kendinizi son derece hijyen bir ortamda bulup, oraya gelen insanların hem iç alem hem de dış alemini etkileyecek zenginliklerle donatılmış bir ortamın bahşettiği o güzellikler, her zaman arzu ettiğiniz bir dünyayı takdim eder sizlere.

Nevşehir Kozaklı

Nevşehir Kozaklı

Kozaklı denilince akla ilk gelen kaplıcalardır, çünkü yıllardır, hatta yüzyıllardır burada termal su kaynakları bulunuyor ve bu su kaynakları dünya standartlarının çok üzerinde kaliteli termal su kaynakları olarak tescil edilmiştir.

Zaten buraya gittiğinizde o kadar çok beton bina yani otel göreceksiniz ki, burası tam bir Termal Turizm Merkezi olmuş, elbette bu termal turizm kaynakları yanında başka turizm destinasyonlarına ihtiyaç var mı, varsa bile kimsenin umurunda değil, yani burada Kaplıca kaynakları dışında, geçmişe yönelik, turizme yönelik başka bir alternatif yok, zaten aranmamış, bence Kozaklıya giderseniz muhteşem güzel ve yararlı kaplıca kaynaklarından yararlanın, başka bir şey aramayın, otel-motel, ben bunları tavsiye etmek istemiyorum, bir otelde kaldım, ilginç bir oteldi ama isim vermek istemiyorum, oteli siz seçin.

ULAŞIM

Kozaklı, Nevşehir arasındaki uzaklık: 85 km. Kozaklı, Kayseri arası uzaklık 90 km. Kozaklı, Kırşehir arası uzaklık 84 km. Kozaklı, Yozgat arası uzaklık 85 km.

TARİHİ

İlçe: 1954 yılında birbirine yakın mesafede olan köylerin birleşmesiyle kurulmuştur. İlçenin ismi ise, diğer köylerin birleştirildiği yer olan Kozaklı köyünün isminden gelmektedir.

Nevşehir Kozaklı

GENEL

Kozaklı denilince ilk akla gelen kaplıcalardır. Bu kaplıcaların bulunduğu bölgedeki oteller oldukça büyük bir turizm potansiyeli yaratırlar, zaten Kozaklı ülkemizin en büyük Termal Sağlık Merkezlerinden birisidir.

Tabii bunları söyleyince yörede yaşayanların ekonomisi tarıma dayalı demek belki biraz garip olabilir ancak gerçekten yörede tarım da önemli bir ekonomik getiri unsuru olarak öne çıkmaktadır.

Yörede yerleşik insanlar Türkmen ve Yörük aşiretleridir. İlçe İç Anadolu Bölgesinin Orta Kızılırmak bölümündedir. Doğuda Yenifakılı, güneyde Hacıbektaş, Avanos, batıda: Mucur, kuzeyde ise Şefaatli ilçeleriyle komşudur. Erciyes dağı ile Hasan dağı arasında, volkanik bölge içerisinde jeotermal su kaynaklarına sahip, oldukça geniş bir plato üzerinde yer alır. İlçenin rakımı 1050 metredir.

KOZAKLI MESLEK YÜKSEK OKULU

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesine bağlıdır. Okurlar kusura bakmasınlar, okulla ilgili birkaç kelime tanıtım yazmak isterdim ancak okul kendi internet sitesinde böyle bir tanıtım yazısına ihtiyaç hissetmemiş.

Nevşehir Kozaklı

GEZİLECEK YERLER

Nevşehir Kozaklı Kaplıcaları

KOZAKLI KAPLICALARI

Kozoğlu isimli kişi, yörede bulunan sıcak suyun çevresini kayalarla çevirmiş ve bir hamam oluşturmuştur. Hamam çevre köylerinin ortasında bulunduğu için “Hamamorta” ismini almıştır. Bu durum: Türbe taşlarında bulunan yazılardan anlaşılmaktadır. Taşların üzerinde yapılan incelemede: Kozoğlu isimli kişinin Selçuklu döneminde yaşadığı ve İlçenin adının bu kişiden geldiği rivayet edilir.

Evet, günümüzde Kozaklı kaplıcaları oldukça kaliteli suya sahiptir. Burada bulunan sularda: sodyum, kalsiyum ve klor bulunmaktadır. A ve C gurubu şifalı sular gurubuna girer. Sıcaklığı 27-93 derece arasındadır.

Nevşehir Kozaklı Kaplıcaları

Termal su, yerin 350 ile 500 metre altından, herhangi bir dış etken olmadan kendiliğinden çıkar. Diğer termallerden ayrılan özelliği: toprağın altından çıktığı gibi kullanılmasıdır. Bunun anlamı: termal su hava ile temas ettiği andan itibaren gazları ve mineralleri uçmaya başlar.

Su kullanılan alana düşer düşmez kullanıldığında tüm şifası, mineralleri, gazları kullanan kişiye geçer. Bu durumda sıcaklığı 40-43 derece arasındadır. Yani su herhangi bir depolama işlemine tabi tutulmuyor, suyu soğutmak için soğuk su katılmıyor.

Kullanılan su yüzde 100 doğaldır. Gerek banyo yolu ile ve gerekse içilerek kullanılmaktadır. (Biraz fazla ayrıntı oldu ama inanın buranın suyu diğer birçok termalden bu saydığım özellikleri nedeniyle farklıdır zaten bu yüzden oldukça büyük bir turistik potansiyeli var.)

Kaplıcaların suyu hangi rahatsızlıklara iyi gelmektedir. “İltihabı olmayan romatizmal hastalıklar, kireçlenmeler, cilt hastalıkları, kronik iltihaplı kadın hastalıkları, damar sertlikleri, mantar hastalıkları.”

Günümüzde burada 30 tane otel ve motel bulunmaktadır, yatak kapasitesi ise 10 bindir. Zaten internette Kozaklı diye arattığınızda, ilk birkaç sayfa otellerin sayfası çıkıyor. Otellerin yanında Kozaklı’da Belediye tarafından işletilen kaplıcalarda bulunmaktadır.

Sonuç olarak: Kozaklı, günümüzde Türkiye’nin en önemli Termal Sağlık Merkezlerinden birisidir. Bunun dışında ilgili makamların zaten yörenin turistik özelliklerini tanıtma diye bir düşüncesinin olmadığı görülüyor, Kozaklı sadece kaplıcalar, oteller olsun yeter denilmiş sanırım.

KOZOĞLU TÜRBESİ

Kozoğlu yörede hamamların tespiti açısından özel öneme sahiptir. Daha önce belirttiğim gibi kendisi bölgede hamam yaptırmıştır. Sonrasında hamam çevresinde yerleşimin artmasına bağlı olarak burası “Hamamorta Köyü” olarak anılmaya başlamıştır.

Kozoğlu’na ait olduğu sanılan bir mezar ise çok sonraları türbe biçimine dönüştürülmüştür. Kozoğlu Türbesi adıyla bilinen bu türbe günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Ancak mezarda yatan kişinin kimliği ve mezarın hangi dönemden kaldığı kesin belli değildir. Yapıldığı söylenen hamam ile ilgili herhangi bir bulgu da yoktur.

Hatta: burası Yozgat Sarıkaya ilçesine oldukça yakındır. (60 km.) Romalılar, Sarıkaya yöresinde bir hamam yaptırmışlar ve o hamamın kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır. Muhtemelen Romalılar buraya da bir hamam yaptırmıştır, çünkü termal kaynaklara karşı Romalıların aşırı ilgisi vardır. Ancak burada yani Kozaklı da Roma dönemine ait herhangi bir kalıntı kalmamıştır.

KANLICA YERALTI ŞEHRİ

İlçe merkezinin 8 km kuzeydoğusundadır, Kanlıca Beldesi yakınlarındadır. Beldenin 3 km doğusunda, Kocatepe adıyla bilinen doğal bir tepe üzerinde Kanlıca Höyüğü bulunmaktadır. Kanlıca beldesinin bulunduğu yerde ise, daha önce yeraltı şehri olarak kullanılmış doğal bir mağara vardır.

Cevriyat mevkiinden başlayan mağara, Büyükyağlı köyünün Lale mevkiine kadar uzanır. Yani toplam uzunluğu 3.5 km kadardır. Mağaranın belli bölümleri, Kapadokya’daki diğer mağaralar gibi gizlenme amacıyla kullanılmıştır.

Nevşehir Avanos ile ilgili gezi yazım için  Avanos

Rize Kalkandere

Rize Kalkandere

Ülkemizin bu şirin yöresinde: herhangi bir tarihi kalıntı veya eser bulunmamaktadır. Burası: daha çok doğal güzellikleriyle öne çıkan bir yerdir. Konumuz turizm ve tanıtım yaptığımız yörelerin turistik özelliklerini ön plana çıkarmamız nedeniyle: ben şahsen, buranın turistik özellikleriyle ilgili yazacak çok şey bulamadım ve 2022 yılında, buradan geçtiğimde ki yarım gün kadar kaldım; turizme yönelik herhangi bir yer veya etkinlik göremedim.

Zaten, internetten Kalkandere hakkında araştırma yaptığımda, gerek kamu kurumlarının ve gerekse özel kişilerin internet sitelerinde de, yörenin turistik özelliklerine ait herhangi bir bilgi ve belge, hatta fotoğraf yok. Yani: sanırım turizm pek umursanmamış.

Öte yandan, buranın insanı, gerçekten, doğa olarak cenneti andıran yörede yaşarken, çay dışında bir şey düşünmemiş ve düşünmüyor, yani yaşamın her döneminde çayın büyük önemi ve yeri var, bunun dışında pek bir şey düşünülmüyor, ama unutmamak gerekir ki, büyük şehirlerde yaşayan insanlar, doğaya, sessizliğe, yeşile hasret ve bu güzellikler, bu insanları cezp edebilir, ama elbette en büyük eksiklik olan “TANITIM” şart.

Evet, ben yine de, Kalkandere ilçemizin güzelliklerini ve özelliklerini bir nebze de olsa, siz okurlara tanıtabilmek açısından, kısa bir yazı sunuyorum.

ULAŞIM

Kalkandere ilçesinin, denize uzaklığı: 13 km .dir.
Kalkandere ve bağlı bulunduğu Rize ili arasındaki uzaklık: 33 km. dir. İlçe merkezi ve il merkezi arasında, yoğun toplu taşım aracı seferleri bulunmaktadır. Kalkandere-İkizdere arasındaki uzaklık: 40 km. Kalkandere-İyidere arasındaki uzaklık: 15 km. Kalkandere-Trabzon/Of arasındaki uzaklık: 22 km. dir.

TARİH

İlçenin ismi, ilçe merkezinden geçen “Karadere” isimli derenin yatağında bulunan ve suyun rengini kara gösteren taşlardan gelmektedir. Yani, önceleri “Karadere” olarak isimlendirilen ilçe, sonra “Kalkandere” olarak isimlendirilmiştir. Derenin birçok kez, aşırı yağışlar sonucu kabarması nedeniyle de, “Kabaran dere” anlamında “Kalkandere” isminin verildiği düşünülmektedir.

Evet, bu isim kökeni tamamlandıktan sonra, yörenin tarihi geçmişine kısaca bakalım. Yörede: sırası ile, Kimmerler, Persler, Selçuklular, Trabzon Pontus Devleti ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır. Türkler, ilk olarak 11’nci yüzyılda, bölgeye gelmişlerdir. 1048 yılında, bir Selçuklu askeri birliği, yörede görülür. Çünkü: Rizey bölgesini, Erzurum bölgesine bağlayan bir yaya yolunun, buradan geçtiği bilinmektedir.

Evet, 1461 yılında, bölgenin diğer yerleşimlerinde olduğu gibi, burası da, Fatih Sultan Mehmet tarafından, Osmanlı egemenliğine sokulmuştur.
1916 yılında kısa süreli Rus işgali görülür. 1957 yılında, Kalkandere ilçe yapılmıştır.

GENEL

Kalkandere ilçesi, Rize ilinin, deniz kıyısından uzak, iç kesimlerde kalan 4 ilçesinden birisidir. İlçe merkezinin denize uzaklığı 13 km. dir.

İlçe arazisinin büyük bölümü engebelidir. Düzlük denecek yer, yok denecek kadar azdır. Bu arazinin: % 77’lik bölümünde tarım yapılır ve bu tarım yapılan arazinin % 97 de, çay üretimi yapılmaktadır. Bu çay üretimi: ilçede bulunan Çaykur’a ait 2 ve özel sektöre ait 6 fabrikada yürütülmektedir. Bunun yanında, ilçe halkı, yalnızca kendi ihtiyacını karşılamak adına, küçük ve büyükbaş hayvan besiciliği yapmaktadırlar.

İlçe sınırları içinde, yükseklikleri 1000 metre civarında çok sayıda tepe vardır ve bunların arasında, birçok irili-ufaklı dere bulunmaktadır.

Genel olarak, hareketsiz bir yaşamın egemen olduğu bir yerdir. Çay üretimi dönemi dışında, yöre insanı, zamanının büyük bölümümü: ilçede bolca bulunan kahvehaneler ve lokallerde geçirmektedirler.

Çünkü, ilçede, ekonomik etkinliklerin başında, çalışma hayatı, tamamen çay üretimine dayanmaktadır. Hatta, yine ilçede yaşayanların büyük bir bölümü, çay fabrikalarında daimi veya geçici işçi olarak çalışmaktadırlar. Yani, sonuç olarak, ilçe ekonomisi büyük ölçüde çay üretimine dayanmaktadır.

Bölgenin iklimi: ılıman ve yağışlıdır. Buna bağlı olarak, aşırı soğuklar görülmez.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Burada tadabileceğiniz en başlıca gıda: baldır. Yörede, yılda yaklaşık 30 ton civarında bal üretimi yapılmaktadır. Bunun dışında yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: mısır ekmeği, kara lahana yemekleri düşünebilirsiniz. Bu arada, turşu kavurmasını da unutmamak gerekir. Bunların yanında, elbette “hamsi” ile yapılan çeşitli yemekleri tercih edebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Yöreye yolunuz düşerse, çay fabrikalarından çay ve yörede yetiştirilen bal satın almanızı öneririm. Özellikle, burada yetiştirilen balı başka yerde bulamasınız, mutlaka satın almanızı öneririm.
Bunun dışında, burada da, keten ve kendir tohumlarından üretilen feretiko bezi ve bu bezden üretilen muhteşem güzellikte el sanatı ürünleri var, bunlar da ilginizi çekebilir.

GEZİLECEK YERLER

PİKNİK ALANI

İlçe merkezine 3 km uzaklıkta, Kalkandere-İkizdere kara yolu üzerinde, dere kenarındadır. Belediyeye ait piknik alanı, özel şahıs tarafından işletilmektedir.
Buraya yolunuz düşerse, özellikle alabalık yemenizi öneririm.

ZIVANE KÖPRÜSÜ CAMİSİ

Cami, Of’un Keler köyünden sökülerek bugünkü yerine çay alım merkezinin üzerine kurulmuştur. Cami, H.Hoca köyünün Zıvane köprüsü mevkiindedir. Bölgenin ahşap camilerinin en iyi örneklerinden birisidir. Az kalsın yerine yapılan beton camide kalıp tahtası olarak kullanılacaktı.

Cami içten 7.40×7.35 m. ebatlarında, kare planlı bir harimden meydana gelmektedir. Ahşap yığma olarak yapılmış kırma çatılıdır.

Giriş kapısı, batı cephesindedir. Harimin kuzey kısmında U planlı mahfil bulunur. Aydınlanma, doğu ve güneydeki iki sıralı pencerelerle sağlanmıştır. Taşıma sırasında, bu pencerelerin bazıları kapatılmıştır.

Yapı, ahşap süsleme bakımından çok zengindir. Kapı, mihrap, minber, mahfil ve tavan çok çeşitli motif ve kompozisyonla süslenmiştir. Kapı kanatları ve yan pervazları stilize hayat ağacı ile süslenmiştir. En dışta hasır örgülü panolar bulunmaktadır.

Ahşap mihrap nişini kıvrım dallı stilize bir ağaç çevreler. Minberin yan aynalıkları Şimşirli Camisi gibi dikey panolara bölünmüş, her pano içerisine dalları lalelerle sonuçlanan ağaçlar yerleştirilmiştir.

Minber kapısının üzerinde ajur olarak değişik süslemeler, ağaçlar, Hz. Süleyman mühürleri bulunmaktadır. Mahfil köşkü ve korkulukları, stilize lale, rozet ve püsküllü silmelerle camiyi içten çepeçevre dolaşır. Tavan göbeği, dışta kare içte sekizgen şekillidir ve yüzeyi rozet, kıvrımdal ve lalelerle kaplıdır.

Mihrap üzerinde mihrap ayeti yazıldıktan sonra Sahibül hayrat olarak Ömer adı geçmektedir. Kapı üzerindeki kitabe okunamamıştır. Hem mihrapta, hem de kapı üstündeki kitabede, 1834 tarihleri okunabilmektedir. Yani, cami, 1834 yılında, Ömer adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır.