Erzincan Üzümlü

Erzincan Üzümlü

 

Erzincan Üzümlü: Eski adı “Cimin” dir. Cimin ismi nereden gelir? Cimin adı, eski tarihlerde yaşadığı sanılan ve efsanelere konu olan Cimcime Sultan’dan kaynaklanır. Erzurum’da Cimcime Hatun adına yaptırılmış tarihi eser vardır. Bu eser, Cimcime Sultan’ın varlığını kanıtlar.  

Üzümlü ilçesi, il merkezine 23 km uzaklıktadır.

Erzincan Üzümlü

İlçe kendine has hoş kokulu siyah üzümü ile ünlüdür. Dünyada ilk ve tek patentli üzüm “Cimin üzümü” dür.

Ancak ilçenin bir diğer özelliği: deprem riski çok yüksek yörelerden biri olmasıdır. Türkiye’nin kuzeyini doğu-batı yönünde geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı, Üzümlü’nün güneyindeki tepelik sahaya ulaşır ve böylece Üzümlü, birinci derece deprem bölgesi olur. Zaten geçmişte burada birçok deprem yaşanmıştır. Özellikle 1939 ve 1992 yılındaki depremler büyük hasar vermiştir.

 

GEZİLECEK YERLER

 

ÜZÜMLÜ KALESİ

İlçe merkezinin yaklaşık 500 metre doğusunda yüksek bir tepe üzerindedir. Kaleye, tepenin batı yamacında bulunan ve aynı zamanda kaya mezarına da götüren bir antik yoldan ulaşılır.

Kalıntılar arasında bir sunak dikkat çeker ve kalenin tarihlendirilmesinde yardımcı bir unsur olarak değerlendirilir. Günümüzde kalenin ana unsuru olan sur duvarı belirgin değildir. Bu da kalenin çok eski dönemlerde terk edildiğini kanıtlar.

Erzincan Üzümlü Altıntepe Kalesi

 

ALTINTEPE KALESİ

İlçe merkezine 15 km uzaklıktadır. Erzincan-Erzurum kara yolunun 100 metre kuzeyindedir. 60 metre yüksekliğinde bir tepede bulunuyor.

Bölgedeki ilk kazılar, 1959 yılında Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof Tahsin Özgüç tarafından başlatılmış ve 1967 yılına kadar sürdürülen kazılarda, Urartu dönemine ait önemli mimari kalıntılar ve küçük eserler ortaya çıkarılmıştır. Bunlar: boğa başlı kazan, altın düğmeler, küpeler, mobilya aksamları ve seramiklerdir. Bunlar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.

2003 yılından beri, burada Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof Dr Mehmet Karaosmanoğlu başkanlığında arkeolojik kazılar sürdürülmektedir. Bu kazılarda, MÖ 600-550 yıllarına tarihlenen bir Bizans dönemi kilisesi bulunmuştur. Tepenin doğu yüzündeki burun üzerinde kilise üç neflidir ve zemini mozaik kaplıdır.

Urartulardan kalmadır. Günümüze kadar ulaşmış en sağlam Urartu şehirlerinden birisidir. Buranın Urartular döneminde, batı sınır bölgesinde devletin krala bağlı bir beyliği veya valiliğiydi. Çünkü doğudan batıya doğru uzanan yol nedeniyle, Urartuların Altıntepe’deki varlığı hem askeri hem de siyasi açıdan büyük önem taşıyordu.

Erzincan Üzümlü Altıntepe Kalesi

Urartu, Pers, Bizans ve Anadolu Selçuklu dönemlerinde kullanılmıştır. Günümüzde kalede bulunan kalıntılar şunlardır: Urartu (MS 850-600) dönemine ait bir tapınak, kabul salonu, açık hava tapınağı, yer altına taşlarla örülmüş 3 mezar odası ve sur duvarları, giriş kapısının taş temelleri görülebilir.

Bizans döneminden ise, bir kilise ve sur duvarları bulunuyor. Kazılar sonucu bulunan buluntular: fildişi ve madeni eşyalar, miğfer ve kalkanlar, seramikler ve duvar resimleridir. Çivi yazılı tunç eşyada, kral adları bulunmuştur. Buluntularda: tanrı, insan ve hayvan figürleri ve çeşitli motifler yoğunluktadır.

Urartu sanatının parlak dönemlerine ait yüksek düzeyli eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Erzincan Üzümlü Akkoyunlu Camisi-Akkoyun Sultan Camisi

 

AKKOYUNLU CAMİSİ-AKKOYUN SULTAN CAMİSİ

İlçe merkezinde bulunan caminin 3 satırlık kitabesine göre: 1301 yılında İncili oğlu Emir Say tarafından yaptırılmıştır. Caminin ismi nedeniyle Akkoyunlular döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Ancak kitabede, Akkoyunlularla açık bir bağlantı yoktur.

Akkoyunlular yazılı bu tarihten (1301) yaklaşık 170 yıl sonra burada hüküm sürmüşlerdir. Anılan tarihte burada İlhanlılar vardı. Büyük ihtimalle, İlhanlılar zamanında yapılan mescit, Akkoyunlular zamanında elden geçirilmiş ve adı değiştirilmiştir.

Mescit, büyük Erzincan depreminde yıkılmıştır.

1965 yılında restore edilmiştir. Her türlü süs ve değerden yoksun bir binadır. 1997 yılında düzgün kesme taş malzemeyle yapılmış minaresinin şerefesinde baklava dilimi, gül bezek ve karanfil gibi motiflerle süsleme yapılmıştır. Günümüzde de cami olarak faaliyetini sürdürmektedir.

ŞEYH KARPUZ MAĞARASI

Merkez kale tepesi denen yerdedir. Üzümlü kalesinin yamacındadır.

Burası hakkındaki efsaneye göre: mağarada kış mevsiminde, çevrenin karlı olduğu zamanlarda, yemyeşil dallar arasında bir karpuzun çıktığı görülür. Kış ortasında büyük bir karpuzun yetiştiğine hayret eden halk, buranın ulu bir şahsın türbesi olduğuna inanır. Bundan dolayı, burası halk arasında “Şeyh Karpuz Mağarası” olarak anılır.

Bir başka efsaneye göre ise, Rus işgali sırasında, tepeye doğru Rus askerlerinin çıktığı görülür. Bu sırada mağaradan bir el silah sesi duyulur, bundan kaçan Rus askerleri halk tarafından kovulur ve şehir kurtulur. Ancak gerçekte burası, kaleye gidilen, taşlarla düzenlenmiş patika yolla ulaşılan, doğal kayaya oyulmuş bir kaya mezarıdır.

Yaklaşık 30 metre kare büyüklüğündedir. 58 x 128 cm ölçülerindeki dikdörtgen şekilli kapı açıklığının sağ tarafında, 40 x 65 cm ölçülerinde bir niş vardır. Küçük bir giriş bölümünden sonra, 190 x 225 cm ölçülerinde ve yaklaşık 3 metre yükseklikte bir odadan ibaret olan kaya mezarının duvarlarında da iki niş bulunur.

Bunlardan küçük olanı 30 x 40 cm ve büyük olanı ise 54 x 60 cm ebatlarındadır. Mezarın içinde çokça kaçak kazı yapılmış ve bolca ortaçağ seramiği ve iskelet parçaları bulunmuştur. Muhtemelen buranın Urartu (MÖ 900-550) yıllarından kalma bir kaya mezarı olduğu düşünülmektedir.

Mağaranın içinde taş duvarlarda, çizgiler ve mum koymak için yapılmış oyuklar vardır. Ayrıca mağara içinde bir taştan, ince bir toprak akmaktadır.

Burayı halk ziyaret yeri olarak kabullenmiştir.

HIDIRELLEZ GÖLÜ

Çadırtepe köyünün kuzeyindedir. Bol kaynak suları bulunmaktadır.

BAYIRBAĞ BELDESİNDEKİ KALINTILAR

Manastır Kalıntısı

Beldenin 4 km kuzeybatısında bir manastır kalıntısı vardır. Manastırdan, günümüze yüksek duvarlarla çevrili bir avlu çevresine yerleştirilmiş ve yenilenmiş iki ev ve bir ahır ulaşmıştır. Avlu girişinin solunda, duvara monte edilmiş küçük bir bazalt taş üzerinde, Ermenice bir kitabe yazılıdır. Kilise, küçük boyutlu bir köy mabedi olarak inşa edilmiştir.

Yerdeki yuvarlak profilli taşlardan, kemerli bir giriş kapısına sahip olduğu anlaşılır. Yapının cephesinde, üzerine haç işlenmiş taşlar dikkat çeker. Güney bölümde kiliseyle bitişik durumda yarım yuvarlak apsisli bir ek şapel vardır.

Apsisin yanında yerden 1.5 metre yükseklikte birer niş bulunur. Güney duvarı ortasında bir mazgal pencere açıklığı vardır. Ancak pencere çerçevesinde taşlar tahrip olmuştur. Kilisenin güneydoğusunda, şapelin yanında bulunan yuvarlık kemerli bir açıklıktan ulaşılan ve doğuya doğru uzanan bir gizli geçit bulunur.

Günümüze kalan manastır evleri iki parçadan oluşur. Alt tarafları moloz taştan, üst bölümleri kerpiçten örülmüş duvarlara sahiptir. Evler iki katlıdır. Kilise, ona bağlı şapel ve gizli geçit Ortaçağ’dan, evlerin ise daha yakın tarihten kalmış olacağı değerlendirilmektedir.

Hüseyin Beyzade Ahmet Bey Çeşmesi

Belde camisine bitişiktir. Çeşme gri renkli, düzgün kesme taş malzemeden yapılmıştır. Alınlık kısmındaki beyaz renkli taşa işlenen kitabe, Arap ve Latin harfleriyle yazılmıştır. Osmanlıca olarak yazılmış kitabe, 5 satırdan oluşur. Kitabede yapılış tarihi olarak 1951 ve yaptıran olarak ise Hüseyin Bey Zade Ahmet Bey ismi yazılıdır. Mihrap nişi şeklinde bir nişe sahip olan çeşme günümüzde de kullanılmaktadır. Üst kısımlarını asma dalları ve yaprakları sarmıştır.

Konak Çeşmesi

Beldedeki konağın önündedir. Kitabesinde 1801 yılında yapıldığı yazılıdır. Düzgün kesme taş malzemeyle inşa edilmiş olan çeşmenin iki yandan kademeli başlıklı, birer plasterle sınırlandırılmıştır.

Altta dikdörtgen şekilli bir yalak vardır. Daha üstte daha faal durumda bir musluk ile kase koymak için kemerli iki küçük niş bulunur. Kademeli profillerden meydana gelen kornişin üzerinde, içerisinde ay-yıldız motifinin bulunduğu üçgen alınlık görülür. Oldukça sağlam durumdaki çeşmede başkaca süsleme yoktur.

 

 

Bayırbağ Değirmenönü Mesire Alanı

Bayırbağ beldesindedir. Pahnik çayı çevresinde bol ağaçlıklı ve yeşilliği ile zengin bir doğal örtüye sahiptir. Mesire alanının altyapı çalışmalarının büyük kısmı tamamlanmıştır.

KARAKAYA BELDESİNDEKİ KALINTILAR

Karakaya Kalesi ve Kaya Basamakları

Kale, Karakaya beldesine 3 km uzaklıkta, ovadan 400 metre yüksekte, sarp bir kayalık üzerine kurulmuştur. Kalenin doğusunda dar bir vadi bulunmaktadır. Kuzey tarafından gelen çay, kalenin doğusundan geçerek ovaya doğru akar. Kalenin bu kısmı sert ve dik, yalçın doğal kayalardan oluşmuştur. Kalenin batısında 5-7 m uzunluğunda moloz-yontu taşla örülmüş sur duvarı kalıntısı vardır.

Ancak bağlantıları tahrip olduğundan, sınırları tam olarak bilinmemektedir. Kalenin kuzeydoğusunda, sarp yamaçtan aşağıdaki suya inen kaya basamakları son derece önemlidir. Basamakların üst bölümünde gerçekleştirilen kaçak kazılarda ortaya çıkarılan toprak, merdivenlerden aşağıya atıldığından, basamaklar günümüzde kullanılmayacak durumdadır.

Eskiden beri üzeri örtülü bir gizli su yolu olduğu anlaşılan bu merdivenlerin, kale halkının aşağıdaki çay ve son derece soğuk kaynak suyuna ulaşmasını sağlayan gizli bir ulaşıma hizmet ettiği düşünülmektedir.

Hemen bunun güneyinde, ana kaya yontularak başka bir patika yol oluşturulmuştur. Gizli yoldaki basamakların sayısı 45’dir. Son üç basamak, toprak altında kalmıştır. Basamakların yüksekliği 30 cm, genişliği 110-190 cm, kalınlığı ise 25-50 cm arasında değişir.

Karakaya kalesinin konumu savunmaya son derece elverişlidir. Ancak kaleyi ve basamakları kimlerin ve hangi tarihte yaptıkları bilinmemektedir. Kalenin biraz aşağısındaki Urartu Göletleri, Altıntepe’ye yakınlığı, savunmaya elverişli konumu, ana kayaya yapılan taş işçiliği ile kalenin ve merdivenlerin Urartu döneminde yapıldığı düşünülmektedir.

Kilise Kalıntısı

Karakaya Beldesinin kurulduğu yamaçta, üst mahallede, bahçeler içindedir. Dıştan dışa 3 x 6.40 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı, küçük bir şapeldir. Şapelin sadece apsis bölümü ile kuzey duvarı günümüze kadar sağlam gelmiştir. Diğer bölümlerinin duvarlarının üst kısımları yıkılmıştır. Burası geçmişte “Keleriç” olarak nitelendirilen yerde oturan azınlıkların ibadeti için kullanılmıştır.

Hacı Nutullah Camisi

Karakaya beldesindedir. Yaklaşık 200 yıllık camidir. Cami, Hacı Nutullah Efendi tarafından yaptırılmıştır. Ancak 1992 yılındaki depremde hasar gören cami, tamamen yenilenmiştir ve bu yüzden orijinalliğini kaybetmiştir.

Halk arasında, caminin önceden, değerli ahşap süslemelere sahip olduğu söylenmektedir. Eski caminin, ahşap destekli ve çatılı olduğu: caminin çevresinde bugünde bulunan üç parçaya bölünmüş ahşap direk ve başlıklardan anlaşılmaktadır.

Caminin önünde küçük bir mezarlık vardır. Buraya halk arasında “Şeyh Mezarlığı” denir. Ancak burada özellikle mezar ve mezar taşına rastlanmamıştır. Mezarlıkta, yörenin yetiştirdiği alimlerden Abdurrahman Efendi’nin mezarı bulunur.

Mezarlığın kuzeybatı köşesinde ise, Karakaya’nın yetiştirdiği alimlerden Pir-i Sami Hazretlerinin ders okuttuğu bir oda vardır. Ocak başlarındaki dolap süslemelerinin orijinal özelliklerini muhafaza eden bu oda, günümüzde yenilenmiş durumdadır. Günümüzde de cami kullanılmaya devam ediliyor.  

Karakaya Çermik Mesire Alanı

Karakaya beldesindedir. Soğuk suları, yeşilliği ve yerden kaynayan kaynarca adı verilen şifalı suları ile doğal güzelliğe sahiptir. Çermikte alabalık yetiştirme göletleri de vardır. Her yıl 20 Mayıs tarihinde, Kaynarca şenlikleri düzenlenmektedir.

Erzincan tanıtımı.

Kemah tanıtımı.

Kemaliye tanıtımı.

 

Ordu Aybastı

Ordu Aybastı

Ünye-Akkuş-Niksar kara yolu, Karadeniz sahil yolunu, Doğu Anadolu’ya bağlayan önemli ulaşım yollarındandır. Akkuş-Ordu arası uzaklık: 125 km. Akkuş-Ünye arası uzaklık: 70 km. Akkuş-Niksar arası uzaklık: 39 km. Akkuş, Tokat arası uzaklık: 96 km.

TARİHİ

Ege kökenli Miletliler, denizci bir kavimdir ve kıyılara ağırlık vererek, bu bölgede kıyılarda Ticaret kolonileri kurmuşlardır. Sonra Persler kıyılarda Pazar siteleri kurarlar. Ardından yani Persler yenilip yok olunca MÖ 301 yılında bölgede Pontus krallığı kuruldu. Akkuş, Pontus devleti içinde dağlık ve ormanlık arazide bulunan bir köydü.

Gelelim bölgede Türk hakimiyetine. Danişmentliler, Malatya’dan Niksar’a kadar oldukça geniş bir bölgeyi ele geçirmişlerdir. Bu dönemde de Akkuş’da Türk hakimiyeti görülür. Danişment askerleri, bölgeye gelen ilk Türkler olmuştur. Danişmentlilerin yıkılmasından sonra bölgede Selçuklu hakimiyeti görülür.

1858 yılında ise, kayıtlarda bölgenin ismi “Karakuş” dur. Sivas eyaletine bağlı Canik sancağına bağlıdır. Karakuş yüzyıllar boyunca: Tokat ilinin ve iç kesimlerinin ticari mallarının kıyıya ve Ünye limanına ulaştırıldığı bir yer olarak kullanılmıştır. Yani, buradan geçen bir kervan yolu vardır.

Bu kervan yolu, Karakuş ve civarına ekonomik olarak büyük yararlar sağladı ve Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar kullanıldı. 1892-1920 yılları arasında Osmanlının son dönemlerinde Karakuş nahiye oldu. 1954 yılında Karakuş ilçe olur, ama ismi de Akkuş olarak değiştirilir.

Yine aynı yıllarda açılan Kereste fabrikası, 1990’lı yıllara kadar çalıştırılmış ve ilçe ekonomisinde büyük fayda sağlamıştır.

Ordu Aybastı

GENEL

İlçe Orta Karadeniz iç kesimlerinde bulunan Canik dağları Argan Tepesi eteklerinde kuruludur. Tokat iline yakın olduğundan, Tokat kültürü etkileri yaygındır. Arazi engebeli bir yapıya sahiptir. İlçe merkezi yüksek tepelerle çevrilidir.

Denizden yükseklik ortalama 1300 metredir. Çevresinde bulunan tepeler, orman ve çayırlık alanlarla kaplıdır. İlçe topraklarında Tif ve Karakuş ırmakları bulunur. Tif ırmağı, diğer bazı derelerle birleşir ve Yeşilırmak’a karışır.

Yörede karasal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak her mevsim yağışlı geçer. Kışlar genellikle serttir. Yörede yaşayanların başlıca ekonomik kaynakları, tarım, hayvancılık, orman ve el sanatlarıdır. Yayla ve kış turizmi yoğundur.

NE YENİR

Buralara yolunuz düşerse, patentli Akkuş Şeker fasulyesi almalısınız. Kendine has tadı, aroması ve kokusu vardır. Herhangi bir zirai mücadele ilacı ve suni gübre kullanılmadan yetiştirilir.

AKKUŞ KÜLTÜR, SANAT VE TURİZM FESTİVALİ

Akkuş Belediyesi tarafından organize edilir. Festival kapsamında, her yıl Kırkpınar seviyesini aratmayan yağlı güreşler yapılır, konserler ve çeşitli etkinlikler düzenlenir.

Ordu Aybastı Kar Festivali

KAR FESTİVALİ

İlçede kış turizmini geliştirmek için her yıl geleneksel olarak 1500 metre rakımlı Argan Yaylasında düzenlenir. Festivalde: kızak yarışları, kar etkinlikleri ve off-road yarışları düzenleniyor.

Ordu Aybastı

GEZİLECEK YERLER

Ordu Aybastı Küçük Kertil

KÜÇÜK KERTİL

Akkuş-Niksar kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 1.5 km uzaklıktadır. Burası bir mesire yeridir. Tamamen kayın ormanlarıyla kaplıdır ve deniz seviyesinden ortalama 125 metre yüksekliktedir. Yaz aylarında burada piknik yapılabilecek mesire yeri vardır. Kameriyeler, spor alanları, otopark ve çocuk oyun alanları bulunur.

 

BÜYÜK KERTİL

Küçükkertil’den yaklaşık 1 km daha ileridedir. Burada oldukça küçük bir tesis var. Burada da oldukça lezzetli et yiyebilirsiniz.

Ordu Aybastı Argan Yaylası

ARGAN YAYLASI

Akkuş-Niksar kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 3 km uzaklıktadır.

Rakımı ortalama 1600 metredir. Çevresi tamamen ormanlarla kaplıdır. Zirvesi ilçeye hakimdir. Havası ve suyu ile ünlüdür. Yaylada, Ağustos ayında bile kar bulunur. Ancak herhangi bir kayak merkezi kurulu değildir.

Yaylanın en büyük özelliği: kötü ve çirkin, beton yapılarla kirletilmemiş olmasıdır. Yayla, Turizm merkezi ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Yaylada, piknik yapabilirsiniz. Ayrıca trekking yani doğa yürüyüşü yapmak mümkündür.

Ordu Aybastı Anıt Kayın Ağacı

ANIT KAYIN AĞACI

İlçe merkezine bağlı 10 km uzaklıktaki Çayıralan köyündedir. Ağacın net yaşı bilinmemektedir. Ancak muhtemelen 220-320 yıllık olduğu tahmin edilmektedir. Yörede  “Gürgen” ağacı olarak isimlendirilir. Tepe çapı 27 metredir. Boyu 50 metredir. Çapı 1.9 metredir. Ağaç tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

 

UMUT BARAJ GÖLETİ

İlçe merkezine 13 km uzaklıktaki Karaçal köyündedir.

Göletin çevresi doğal bitki örtüsü ile çevrilidir ve bu alanda, aynı zamanda göl manzarası ile piknik yapmak mümkündür. Ancak buraya ulaşım yolu üzerinde yani, Baraj göleti yolu üzerinde, Tif çayı üzerinde alabalık tesisleri vardır. Burada üretilen alabalık oldukça lezzetlidir.

Ordu Aybastı Derviş Mehmet Türbesi

DERVİŞ MAHMET TÜRBESİ

Tuzak köyü mezarlığındadır. İlçe merkezine 19 km uzaklıktadır. Derviş Mehmet, günümüzden yaklaşık 900 yıl önce, Danişment Beyliği döneminde burayı fetheden biridir. Türbe yapısı, ahşap ve iki bölgelidir. Türbe içinde ilk girişte bir ve içeride dört sanduka vardır.

Ordu Aybastı Kevgir Kalesi

KEVGİR KALESİ

İlçe merkezine 30 km uzaklıktaki Seferli ve Alan köyü sınırları içinde, Erbaa ilçesi sınırındadır. Halk arasında kaleye “Keygür” ve “Keçi” kalesi de denilir.

Kalenin çevresi uçurum olup, savunmaya oldukça elverişlidir. Hasan Uğurlu barajına akan Tif çayı, kale topraklarını içine alacak şekilde bu bölgede “U” yapar. Kale, Tif çayından 400 metre yüksektedir.

İlçe merkezine uzaktır ve ulaşım yetersiz ve sıkıntılıdır. Kaleye doğu yönünden çıkılır. Doğu yönüne bakan kapısı, yarıya kadar toprağa gömülmüştür.

Kale, Pontus döneminde VI. Mitridat zamanında yapılmıştır.

Ordu Aybastı Kevgir Kalesi

Yapılış amacı: savunma, erzak ve silah deposudur. Kale de bir dönemler para basılan bir darphane bulunduğu tahmin ediliyor. Çünkü: kalenin çevresi uçurumlarla çevrilidir ve ayrıca surlar vardır, kaya içine oyulmuş gizli yollar, oyma odalar ve bu odalardaki potalar, burada bir darphane bulunduğu iddiasını güçlendirir.

Rivayetlere göre, kalenin içindeki yeraltı şehrinde işlenen altınlar, atlara yüklenip deniz kıyısına götürülür ve buradan gemilere yüklenerek Trabzon’a gönderilirmiş.

Kale yakınlarında MS 113 yılına tarihlenin bir Roma sikkesi bulunmuştur. Bu durum, kalenin yapılışından sonra Roma ve Bizans döneminde de kullanıldığını kanıtlamaktadır. Hatta kalenin Arap döneminde de kullanıldığı bilinmektedir. Çünkü kalede mermer kalıntılarda Arapça yazılar görülüyor.

Günümüzde kale harabe halindedir. Kale içindeki evlerin duvarlarında mermer parçaları bulunur. Bu evler harç ve tuğladan yapılmıştır. Ayrıca kale içinde: odalar, tüneller, merdivenler (bu merdivenler oldukça büyüktür, 8 kişi aynı anda merdivende yürüyebilir.), gizli bağlantılar ve yollar görülebilir.
Bu sözü edilen gizli yol: Tifi çayına doğru inmektedir ve toplam 752 basamak vardır. Bu tünelin bir başka rivayete göre, Akkuş topraklarında bulunan ve Esgeros Bank denen bir bankaya bağlandığı söylenir. Günümüzde bu tünele girilebilmektedir ancak tünelin içi oldukça serindir, yaz aylarında bile nefes verildiğinde buhar çıkar.

 

Odalar içine yapılmış potalar görebilirsiniz. Üç odada yaklaşık 75 tane pota tespit edilmiştir.

Son bir not, Kevgir kalesi, darphane derken, burada elbette definecileri çeken, efsaneler de bulunmaktadır. Pontus döneminde, burada darphane bulunduğuna inanılır. Söylenenlere göre, bu darphanede çalışan, altını işleyen işçiler, kendi aralarında anlaşarak, malzemeden çalarlar. Bunun üzerine kalede çalışan bütün işçiler bir eğlence sırasında zehirlenerek öldürülür.

Kale içindeki geniş tüneller ile altın basma potalarının bulunduğu tüneller taşla doldurularak kapatılır. Yani, kale içinde işlenmiş ve işlenmemiş halde tonlarca altın bulunduğu söylenmektedir.

Ayrıca bir de “Papazın Definesi” söylentisi var. Rivayete göre, sürgün olarak buraya gönderilen bir papaz, definesini burada toprağa gömmüştür.

Ordu Ünye hakkındaki gezi yazım için  Ünye

Elazığ Keban

Elazığ Keban

Elazığ Keban; Elazığ’da bulunduğum sırada Keban’a defalarca gittim ve özellikle bir keresinde hemen barajın aşağısında, barajdan çıkan suların aktığı ırmak kıyısındaki DSİ Misafirhanesinde kalırken, barajın kapakları açılmıştı, o gök gürültüsüne benzer uğultuyu hiç unutamıyorum. Kapaklar açıldığında gerçekten gerek görüntü ve gerekse ses olarak muhteşem bir ortam yaratılıyor, ancak sanırım yeterli yağışların olmaması nedeniyle kapaklar uzun süredir açılmıyordur.

Evet, baraj gölü oldukça güzel, gerek Keban ilçesinden barajın bendi üstüne çıkarak gezdim, bendin hemen karşısında sağ tarafta gölün kıyısında bir tesis vardı, bir de iskele, iskeleden tekne ile gölde gezilebiliyordu, gerekse baraj gölünün başka yerlerinde (örneğin Elazığ-Tunceli) kara yolu üzerindeki bölümlerinde gezdim, balık tuttum.

Keban, Elazığ ve çevresi için tam bir nimet, bir cennet, yörenin güzelliği, buralara yolunuz düşerse mutlaka Keban ilçesine gidin, bu güzellikleri görün, hatta yolunuz düşmese bile zaman ayırın ve gidin, yapıldığında Türkiye’nin gururu olan bu barajı gezin görün.

ULAŞIM

Keban, Elazığ arası uzaklık 46 km dir. Keban, Ağın arası uzaklık: 38 km.

TARİHİ

İlçenin hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 10’ncu yüzyıla ait bir yerleşim yeri olduğu, Keban barajının yanımı nedeniyle yörede gerçekleştirilen kazılar neticesinde ortaya çıkarılmıştır. Keban barajının yapımı sırasında, İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ tarafından yapılan kurtarma kazılarında ele geçen arkeolojik buluntular, Keban ve çevresinin tarihine ışık tutmuştur. Keban, 1700’lü yıllardan itibaren, ekonomik yönden (simli kurşun madeni üretimi ve işletmesi) canlanmaya başlamıştır. Hatta 1834 yılına kadar; bölgede Eyalet Merkezi olduğu bilinmektedir. Ancak bir süre sonra Keban eski önemini kaybetmiş ve 1834 yılında Eyalet Merkezi Harput olmuştur. Neden Keban ismi? Osmanlı döneminde ve Osmanlı kayıtlarında, ilçenin adı “Keban Madeni” olarak geçmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunda ise sadece “Keban” ismi kullanılmıştır. Keban kelimesi, eski yazılış olarak “Keben” şeklindedir. Keban adının anlamı ise “üstten aşma, aşırtma” dır. Keban adının en doğru izahı, Keban’ın coğrafi konumu ile ilgili olarak “dağ yolu” anlamına gelmektedir. Çünkü, Keban’da Taşbaşı mevkiine kadar olan 2.5 saatlik yol yalçın kayalarla kaplıdır.

Elazığ Keban

 

GENEL

İlçe, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alan küçük bir ilçedir. Keban denilince ilk akla gelen Keban Barajı ve Hidroelektrik santralıdır. Keban, ince ve uzun bir şerit halinde, küçük bir suyun kenarında ve dağların arasında kurulmuştur. Bunun sebebi, yörenin maden yatakları bakımından zengin olmasıdır. Öte yandan Keban’da mevcut olan bitki örtüsünün yani ormanların büyük bölümü, maden işletmeciliği sırasında yok edilmiştir. İlçe merkezi doğudan batıya doğru uzanan Bezirgan deresi, Nallı ziyaret tepesi, Bendin taşı ve Seftil tepesi arasında sıkışmış bir vadidedir. Bu vadi 2.5 km kadar uzanır ve meyve bahçeleri ile kaplıdır. Ortalama rakım 780 metredir. Bölge, 3’ncü derece deprem kuşağındadır. İklim durumuna bakıldığında, Keban barajı ve meydana gelen büyük göl, ilçenin iklimini değiştirmiştir. Tamamen karasal iklimin yani yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçen mevsim şartları zamanla değişmiş, ilçede günümüzde deniz iklimine yakın bir iklim görülmektedir.

Elazığ Keban

 

KEBAN BARAJI VE HİDROELEKTRİK SANTRALI

Baraj yeri, Elazığ il merkezine 45 km ve Malatya’nın 65 km uzağındadır. Baraj: Karasu ve Murat nehirlerinin birleştiği yerden 10 km daha aşağıda, nehrin aktığı en dar boğazlardan birindedir. Karasu ile Murat nehirlerinin birleşmesiyle meydana gelen Fırat nehrinin bu birleşme noktasından itibaren, ilk uygun baraj yeridir. Ön çalışmaları 1936’lı yıllara kadar uzanır. Derivasyon tünelleri ile 1965 yılında fiilen yapımına başlanmış ve 1975 yılında tamamlanmıştır. Kaya dolgu ve beton ağırlık yapılarını içine alan, karma bir yapıdır. Baraj gölü 125 km uzunluğundadır. Genişliği yer yer değişmektedir. Türkiye’nin ikinci büyük suni gölüdür. (birinci: Atatürk baraj gölü) Fırat nehri su gücü enerjisi üretimi bakımından Türkiye’nin en büyük kaynağı durumundadır.

Elazığ Keban

Keban barajı bu amaçla, Fırat üzerinde kurulmakta olan dev barajlar serisinin kilit noktasında bulunan ilk ana barajdır. Barajda elektrik üretimi yanında, balık üretimi de yapılmaktadır. Gölün çevresinde halkın yararlandığı mesire alanları da bulunmaktadır. Feribotla, göl üzerinden Pertek ve Çemişgezek ilçelerine geçiş yapılmaktadır. Özellikle iskelelerde ve Elazığ-Bingöl kara yolu üzerinde çok sayıda balık lokantası vardır.

NE YENİR

Keban yöresine yolunuz düşerse, tek bir öneri, ya alabalık ya da gölde üretilmiş sazan balığıdır. Ancak bunların çiftlik yani özel üretim balıkları olduğunu unutmamak gerek, yani suni yemle besleniyorlar ve bu suni yem balığın tadını etkiliyor, ama yine de oldukça lezzetliler. Özellikle, ben de Elazığ’da bulunduğu sürede ara sıra Keban baraj gölüne gidip balık tuttum, çiftlik değil doğal ortamda yakalanan oldukça büyük sazan ve aynalı sazan balıkları var. Hatta bir aralık gölün kıyısında bulunan deri fabrikasından göle fabrika artıkları atılıyor ve bunlar gölü ve avlanan balıkları olumsuz etkiliyordu ama sonradan fabrika kapatıldı. Göl üzerinde gerek yasal ve gerekse kaçak balık tutuluyor, orijinal balıklar çok lezzetli.

Elazığ Keban

GEZİLECEK YERLER

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Külliyesi

 

YUSUF ZİYA PAŞA CAMİİ VE KÜLLİYESİ

Külliye, Keban ilçe merkezindedir. Çarşılar Mahdigeresinde eğimli bir arazidedir.

Sultan I. Abdülhamit’in saltanatı sırasında Keban’da valilik yapmış olan Yusuf Ziya Paşa tarafından 1794-1799 yılları arasında yaptırılmıştır. Yusuf Ziya Paşa, Keban eyalet merkezinde görev yapmış bir validir. Daha sonraları Sultan III Selim ve II. Mahmut dönemlerinde iki defa sadrazamlık yapmıştır. Keban’ın imarı için yoğun şekilde uğraşmıştır. Külliyeyi yaptırdıktan sonra külliyenin ihtiyaçlarını gidermek ve devamlılığını sağlamak için  de yine aynı isimle bir vakıf kurmuştur.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi

Külliye: bir avlu çevresindeki cami, medrese, kütüphane, çeşme ve bunların biraz uzağından türbeden meydana gelir. Bu yapılardan sadece medrese günümüze ulaşmamıştır. Cami ve kütüphane, eğimli arazide teraslanmış bir avlu üzerine yapılmıştır. Avlunun giriş çıkışı için 3 kapısı vardır. Bunlardan: kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerinde bulunan 2 kapıdan merdivenle inilir. Güneybatıdaki kapıdan ise çıkılarak avluya girilir. Avlunun güney köşesinde “L” biçimli bir koridorun iki yanında, beş gözden oluşan hela bölümü vardır. Hela ile kütüphane arasındaki alanda ise, günümüze ulaşmayan medrese bulunduğu tahmin ediliyor. Medrese zaman içinde bakımsızlıktan yıkılmıştır. Kuzeybatıdaki kapının kemeri üstünde yapım yılı olarak; 1798 tarihli kitabe vardır.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi

 

Cami

Camide yuvarlak kemerli açıklıklı kapı üzerinde üç beyitlik bir kitabe vardır. Bu kitabede 1798 yılı yazılıdır. Kare planlı caminin orta kısmı dört sütunun taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Kubbe kurşunla kaplıdır. Ana kubbenin eteğinde hurma ve çiçek açmış ağaçlar biçiminde dizilmiştir. Kenarlarda tonozlar vardır. Minber sadedi, mihrap ise gayet güzel taş işçiliği gösterir. Büyük tunç şamdanlar, üzerindeki bezemeler dikkat çeker. Harim kapısının iç içe iki yuvarlak kemeri arasında iki kitabe vardır.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi

 

Minare

Caminin batısında bulunan minare, tamamen müstakil olarak inşa edilmiştir. Minare: caminin kuzeybatı köşesindedir. Kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli ve kurşun kaplı külahlıdır. Cami, günümüzde halen aktif bir ibadethane olarak kullanılmaktadır. Cami, Osmanlı mimarisinin ender örneklerinden birisidir, bu yüzden buralara yolunuz düşerse mutlaka gidin ve güzel camiyi görün. Özellikle: caminin mermer minberi, kubbe işlemeleri, ahşaptan yapılan kadınlar mahfili, vaaz kürsüsü, kapıları, pencere kepenkleri görülmeye değerdir.

Şadırvan

Caminin kuzeybatısındadır. Sekizgen haznesi mermerdir. Sekizgen planlı şadırvan üzerini örten kubbe bugün mevcut değildir.

Kütüphane

Yapı, caminin batısındadır. Avlunun kuzeybatısındadır. Üst katında bulunan kitabede 1797-1798 tarihleri yazılıdır. İki katlıdır. Kare planlıdır. Her iki katta birbirine benzer. Üst kata çıkış: cepheye yerleştirilen ahşap dikmeli, sakıflı ve üzeri sundurmalı merdivenle sağlanmıştır. Ancak bu merdiven yıkılmış ve yeniden ahşap olarak yapılmıştır. Yapısı mevcut zamanımıza gelebilen tek Elazığ ve çevresine ait kütüphanedir. Kütüphanenin kitapları farklı yerlere gönderilmiştir. Yani kütüphane günümüzde aktif değildir.

Türbe

Külliyenin kuzeybatısında, 300 metre uzaklıktadır. Türbe: kesme taştan yapılmıştır, kare planlıdır. Üst örtüsü tamamlanmadan bırakılmıştır. Sivri kemerli açıklıklı bir kapısı vardır. Kapının üzerindeki kitabe boştur. İki yanı, ikişer nişle süslenmiştir. Türbede, Yusuf Ziya Paşa’nın iki kızının defnedildiği tahmin edilmektedir. Türbenin doğu yönünde bir mezarlık bulunur. Türbenin önünde kapının solunda yapılan ayrı olarak kesme taştan inşa edilen çeşme vardır.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Çeşme

 

Çeşme

İlçe Merkezinde Yusuf Ziya Paşa kızının türbesinin yakınındadır. Osmanlı dönemi yapısıdır. Eyvanlı çeşme tipindedir. Düzgün kesme taştan yapılmıştır.

Hamam

Külliyenin güneydoğusunda 300 metre uzaklıktadır. Doğu-batı doğrultusundaki yapı, tek hamam olarak inşa edilmiştir. Üst örtüsü tamamen, beden duvarları ise kısmen yıkık durumdadır. Sıcaklık kısmı molozlarla doludur.

Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı

 

VAKIF HANI-DENİZLİ KERVANSARAYI

İlçe merkezine bağlı Denizli (Abidun) köyündedir.

Keban-Ağın kara yolunun 8’nci kilometresinden kuzeye dönüldükten sonra 1 km uzaklıktadır. Yapının kitabesi yoktur. Yapımına ait herhangi bir belgede de bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Sultan IV Murat tarafından Bağdat seferi sırasında (1635-1638) yaptırılmış tipik bir Osmanlı eseridir. Öte yandan, bu yapı, Sultan IV Murat’ın Bağdat seferi sırasında kullandığı güzergaha oldukça uzaktır. Yani, yapım yılı ve yaptıran konusunda net bilgi yoktur. Kervansaray doğudan batıya giden antik yol (İpek yolu) üzerindedir. Yapı avlusuzdur. Taç kapısı cephede bir çıkıntı oluşturmaz ve yükselen bir eyvan biçiminde dışarı açılır. Bu özellikler, Selçuklu dönemine ait bir geç devir eseri olduğunu hissettirmektedir. Bu durum düşünüldüğünde, yapının 13 ile 14’ncü yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülür.

Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı

Peki ne için kullanılmıştır? Büyük olasılıkla, Denizli Kervansarayı, Keban madenine odun kömürü getiren veya geçici işlerde çalışmak için gelenler tarafından konaklamak için kullanılmıştır. Hatta madende dönemsel olarak çalışan teknik elemanlar tarafından da kullanıldığı düşünülür.

Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı

 

Mimari özellikleri

Dikdörtgen planlıdır. Üzeri beşik tonoz örtülüdür. Kapalı avlulu kervansaray tipindedir. Yani sadece kapalı kısmı vardır. Kapalı kısmı küçük boyutlu bir kapı ile girilir. Hanın güney duvarında, tabandan yaklaşık 1 metre yükseklikte bir açıklık vardır. Silindir şeklindeki bu açıklığın, hanın temizliği yapılırken atıkların dışarıya atılması için kullanıldığı düşünülür. Yer döşemesine ait bilgi yoktur, günümüzde zemin toprak olarak durmaktadır. Kapı çift kemerlidir. İki kemer çevresinde yer alan kitabe tamamen silinmiştir. Tek kubbeli mescit, avlu ortasında havuzu, avlu batı kanadında hamamı ve yolcu odaları bulunmaktaydı.

Günümüz

Yapı günümüzde genel manada ayaktadır. Köylüler yapıyı depo ve ahır olarak kullanmaktadırlar. Ancak günümüzde bu bölge yakınlarında bu derece sağlam ve ayakta kalabilmiş başkaca kervansaray yapısı yoktur.

Elazığ Keban Çırçır Şelalesi

 

ÇIR ÇIR ŞELALESİ

Keban ilçesinin hemen girişindedir. Burada Keban Alabalık Tesisleri bulunur.

Elazığ Keban Çırçır Şelalesi

Şelale, 1974 yılında Keban barajının inşa edilmesinin ardından oluşmuştur. Barajdaki bir çatlaktan meydana gelebileceği düşünülse de, yapılan araştırmalar sonucundu suyun tamamen kaynak suyu olduğu tespit edilmiştir. Şelalenin bulunduğu alan, yılın 12 ayı, sabit 10 derece sıcaklığa sahiptir.

Elazığ Keban Çırçır Şelalesi

Şelale bölgesinde yetiştirilen alabalıklar, Türkiye’nin çeşitli yerlerine gönderilir. Alabalık pazarında, Keban alabalık markası ile yerini almıştır. Ziyaretçiler serin bir ortamda balık yiyebilmektedirler. Özellikle yaz aylarında yoğunluk yaşanıyor.

IV MURAT KÖPRÜSÜ

Keban ilçe merkezindedir.

Sultan IV Murat, Bağdat seferine giderken, askerlerinin geçişi için bu köprüyü yaptırdığı söylenir. Köprünün ayakları taştan yapılmıştır. Günümüzde köprü yıkık durumdadır. Yıkılan köprünün iki ayağına demir uzatılıp üstüne tahta konularak ulaşım sağlanmaktadır. Buraya yolunuz düşerse gidin görün hoş görülecek bir şey kalmamış, hani 4’ncü Murat köprüsü isminden bile şüpheliyim.

BUZLUK MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı Altınkürek köyü sınırları içindedir.

Mağara giriş kısmı geniş olup 2-3 metre sonra daralmaktadır. Bu tünel, ilçede 1950’li yıllarda maden ocağı işletmesi tarafından kazılan ve maden çıkmayınca bir süre sonra kendi haline bırakılmıştır. Mağara 420 metre uzunluğunda ve 2 metre yüksekliktedir. Mağaranın en büyük özelliği: yazın soğuk, kışın ise sıcak olmasıdır. Yani bir tür doğal klima özelliği taşır. Sıcaklık, mağara içinde sabit 10 derece civarında bulunuyor. Dikine aşağı inişli uzanan mağaranın, yazın hava akışına paralel olarak buzlu olduğu söylenmektedir. Gelelim mağaranın en özel kısmına: son yıllarda burada “Soğuk Mağara” adı ile bir restoran kurulmuştur. Mağaradaki restorana gelenler, yaz günlerinde soğuk hava nedeniyle üşüyorlarmış. Dışarıda hava sıcaklığı 40-45 derece olduğunda, mağaranın içinde 10 derece ısı insanların ilgisini çekiyor.

Elazığ Keban Köprüsü

 

KEBAN KÖPRÜSÜ

Köprü Erzincan-Elazığ kara yolunda Fırat Nehri üzerindedir. Keban Barajı ve Hidroelektrik santralı duvarının hemen altındadır. Doğal manzarasıyla ilgi çekiyor.

KALEBAN (YASSI KALE)

İlçe merkezine bağlı Ulupınar köyündedir. Buranın antik dönemde savunma amacıyla yapılmış bir gözetleme kulesi olduğu tahmin ediliyor. Kale yüksek bir tepe üzerindeki kayalıklarda kurulmuştur. Bugün, alanda çok miktarda taş vardır.

BEYDEĞİRMENİ KÖYÜ MİRALI MEZRASI KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine bağlı Beydeğirmeni Köyü Mirali Mezrasındadır.

Elazığ-Keban kara yolunun yaklaşık 5’nci kilometresinde, yolun güney batısında 5 km içeridedir. Kaya mezarları, köyün batısında, 100 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir.

1’nci Mezar Odası: Tepenin güney yamacındadır. Ana kayaya oyulmuş olan ve muhtemelen dikdörtgen formlu bir girişe sahiptir. Mezar odasının girişi tahrip edilmiştir. Mezarın içerisinde kline yani ölünün yatırıldığı sedir bulunmamaktadır. Ancak sağ duvarda bir niş bulunur.

2’nci Mezar Odası: 1’nci mezarın kuzeyinde, tepenin doğuya bakan yamacındadır. Dikdörtgen formlu girişi vardır. Mezar odasının içi ve tavanı tahribata uğramıştır. Bu mezar odasının kuzeyinde, tepeye doğru çıkan kayaya oyulmuş basamak izleri vardır. Tepenin üstünde, yaklaşık 3 x 4 metre boyutlarında muhtemelen gözetleme kulesine ait, harçlı duvar izleri bulunur. Merdivenlerin bu gözetleme kulesine çıktığı tahmin edilmektedir. Tepenin köye doğru inen doğu yamacında çatı kiremitleri ve seramik parçaları bulunmuştur.

Elazığ Keban Sarkıt Dikit Mağarası

 

KEBAN SARKIT DİKİT MAĞARASI

Mağara “Gümüşkaya” mağarası olarak da bilinir. Kısa bir süre önce keşfedilmiştir. Dağın eteğindeki dik kayalıklarda zorlu tırmanış sonucu buraya ulaşılır. Mağaranın hangi çağa ait olduğu bilinmez. Mağara 200 metre derinliktedir. Mağarada milyonlarca yıllık olduğu değerlendirilen oluşumlar görülebilir.

Ağın tanıtımı.

Elazığ tanıtımı.