Trabzon Arsin

Trabzon Arsin

Arsin, Trabzon il merkezine çok yakın. Deniz kıyısında, şirin ve yeşillikler içinde bir yerleşim yeri.

ULAŞIM

Trabzon’a 20 km. uzaklıkta. Trabzon ile arasında Yomra ilçesi var. Diğer yanında ise: Araklı.

Trabzon Arsin

TARİHİ

İlçe, burada yakın çevredeki diğer yerleşim birimleri gibi, Orta çağdan bu yana iskan olduğu düşünülen bir yer. Ama: herhangi bir antik kalıntı yok. Bölgenin genelinde olduğu üzere, 1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet, burayı da Osmanlı topraklarına katıyor. Daha sonra ise, Rus işgali. Daha sonra, işgalden kurtuluş.

Arsin, kelime olarak: “temiz” ve “arınmış” anlamına geliyor. Bu kelimelerin temelinde ise, buranın plajları, ilçenin kıyılarındaki kumsalların temizliği ifade edilmek istenmiş.

Trabzon Arsin

GENEL

İlçe merkezi sahil kesiminde ve hafif meyilli bir arazi üzerinde kurulmuş. Karadeniz kıyında: 7 km. lik sahil şeridi var.

İklim özellikleri olarak: yazları serin, kışları ılık bir yapı hakim. Yani: ılıman iklim hakim. Bölgenin yüksek kesimleri ve vadiler; özellikle sonbahar ve yaz mevsimi başlangıcında, sürekli sisli.

İlçede: geçim kaynağı olarak: tarım ve balıkçılık öne çıkıyor. Tarım olarak: mısır, kuru fasulye, patates, lahana, patlıcan, biber, domates ve salatalık öne çıkıyor. Balıkçılık değerlendirildiğinde ise: denizden, mezgit, kefal, istavrit, hamsi, kalkan ve Yanbolu deresinde ise, doğal ortamda yetişen alabalık, bıyıklı sazan türü balıklar avlanıyor.

NE YENİR

Arsin ilçesinde, özellikle alabalık yemenizi öneriyorum. Çünkü: özellikle Yanbolu deresinin yukarı kesimlerinden yakalanan kırmızı benekli alabalık muhteşem bir lezzet.

Trabzon Arsin

TURİZM

Arsin ilçesinde: turizm denince, antik kalıntı beklememek gerek. Burada: doğal güzellikler, doğal plajlar öne çıkıyor. Özellikle: sahil boyunda yapılmış birçok turistik tesis var. Bunlarda: kamping için uygun alanlar bulmakta mümkün.

YANBOLU

İlçenin bütün turistik tesisleri burada konuşlandırılmış. Burada: Yanbolu deresi, denize dökülüyor.

Trabzon Arsin Santa Harabeleri

SANTA HARABELERİ

Dumanlı köyü sınırları içindedir. Bu yüzden: buraya Dumanlı harabeleri de deniliyor. Buraya ulaşmak için: Yanbolu deresi boyunca, yaklaşık 55 km. olan yolun 15. km. si stabilize ve diğer kısmı ise topraktır. Yani: zor bir ulaşım. Yaz mevsimi haricinde, araç trafiği yok.

Bir zamanların: madenci kasabası. Havzada mevcut: demir, kurşun ve kurşunla birlikte çıkarılan gümüş madenleri işletilmiş. Madenlerin verimli işletildiği: 16-18.yüzyıllar arasında, bölge önemli ölçüde gelişmiş ve ekonomik refaha kavuşmuş. Ancak: 19. yüzyıl başından itibaren madenler kapatılmaya başlanmış. Bunun üzerine: bölge de, tarım ve hayvancılık yapılmaya başlanmış.

1923 nüfus mübadelesi sonucu, boşaltılmış. Mübadele ile boşalan bölgedeki arazi ve binaları; hazineden satın alan çevre köylüleri yerleşmiş.

Kıyıdan 50 km. içeride, 1600 metre yüksekliktedir. Çevresi: çeşitli yükseltilerle çevrilmiştir. Bölgeye giriş, yalnızca kuzey kısımdandır. Bölge: dışa kapalı, kendi içinde su kaynağı ve tarıma elverişli bahçeleri ile öne çıkıyor.

3 yamaç üzerinde, 7 mahalle kurulmuş. İlk yerleşimcilerinin orta çağda olduğu düşünülen, bu yöre, eski bir Rum şehri. 19.yüzyılda, en parlak  dönemini yaşamış. Toplam nüfus: 5000 kişiye kadar ulaşmış.

Merkez mahallede: 8 kilise varmış. Ayrıca: birçok okul bulunuyormuş. Kiliselerden, günümüze yalnızca 5 tanesi ulaşmış. Rum taş işçiliğinin güzel örneklerini oluşturan evlerden ise, yalnızca 300 tanesi günümüze ulaşmış. Burada: demircilik ve gümüşçülük yapılmış. Ayrıca: kiremitcilik, taşçılık, terzilik te görülmüş.

Bugün, köyün bulunduğu yer, yayla olarak kullanılıyor. Köyde: yıl boyunca ikamet eden, yalnızca bir aile kalmış.

Santa çevresinde: büyük çoğunluğu, 19.yüzyıla ait, sanatsal değere sahip, birçok anıtsal dini ve sivil mimari yapı bulunuyor. Bunlar: taş ve ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiş. Zamanınız olursa, buraya gitmenizi öneriyorum. Fethiye’de ki Rum köyü gibi bir yer.

Ama özellikle: evlerin tümünün manzarasının bulunması ve yeşillikler içinde yerleşimleri, mimari açıdan mükemmel. İlginizi çekebilir. Ama, kesinlikle yolunun berbat olduğunu mutlaka göze almanız gerekiyor. Rezalet bir yol var.

Ordu Gülyalı

Ordu Gülyalı

Deniz kenarında, yeşillikler içinde, güzel bir ilçe. Ordu ilinde, mavi bayraklı plaja sahip, nadir yerlerden biri.

ULAŞIM

Gülyalı-Ordu il merkezine: 16 km. uzaklıktadır.

TARİHİ

Tarihi süreç içinde: birçok Türkmen aşiret ve oymaklarına ait toplulukların, bu yörede egemen oldukları biliniyor. Büyük kitleler halinde, Karadeniz bölgesine yerleşen Türkmenler’in bir kısmı da, buraya yerleşmiştir. Ebülhayr Bey’e ait Türkmenlerin, Ebülhayr olarak isimlendirilen (Gülyalı) buraya yerleşmeleri, 16. yüzyıl sonlarına rastlar.

Bu tarihte, bu topraklar tamamen boştur. Ebülhayr Bey, tımar sipahiliğinden sonra, Kethüdalığa getirilir. Kethüdalık, Osmanlı devletinde: büyük devlet adamlarının işlerini gören, sorumlu kişilere verilen isimdir. Ebülhayr Bey, bulunduğu çevrenin sorumlu kişisi olarak Kethüdalık yapar.

Çevrede, bu kadar geniş bir yetkiye sahip olan Ebülhayr Kethüda’nın: kendisine yörede duyulan sevgi, saygı ve güvenden dolayı Divanbaşılığı yaptığı topraklara adı verilir ve bu topraklar, 16.yüzyıldan günümüze kadar, Ebülhayr olarak anılır.

Evet, tarihi süreç içinde, çevre nüfusunun artması, yerleşim alanlarının genişletilmesi hizmetlerinin en iyi şekilde olması amacı ile beldede, 1971 yılında, Belediye kurulması gündeme gelmiş, ancak “Abulhayır” adının Arapça olması gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Bunun üzerine: Abulhayır adı “Kıyı” anlamına gelen “Yalı” ile “Gül” kelimelerinin birleşmesiyle oluşan “Gülyalı” olarak değiştirilmiştir.

Ordu Gülyalı

GENEL

Turizm açısından öte, ilçenin birçok sorununun bulunduğunu öğrendim. Özellikle: ilçenin başlangıcından bitişine kadar olan kara yolu boyunca: alt veya üst geçit yok. Bu da, turizmin yoğunlaştığı yaz aylarında, yayalar açısından büyük sıkıntılar oluşturuyormuş.

Fındık bahçeleri, ilçe topraklarının % 90’nı oluşturmaktadır. Kivi üretimi de yaygın olarak yapılmaya başlanmıştır.

NE YENİR

Gülyalı’da, Türk mutfağının bütün zenginliklerini görmek mümkün. Mahalli yemeklerden özellikle tatmanızı önereceklerim şunlar: Pancar çorbası, Pancar diblesi, Pancar sarması, hamsi buğulama, içli hamsi, mısır çorbası, turşu kavurması.

Bütün bu yemeklerin yanında, mısır ekmeği.

Ordu Gülyalı

GEZİLECEK YERLER

Evet, Gülyalı, Karadeniz gezisi sırasında: Karadeniz Sahil Otoyolunda üzerinden geçmeniz gereken bir ilçe. Ama: henüz turizm yönünden gelişmelerin sağlanmadığı bir ilçe. Buranın tek öne çıkan yanı: Mavi bayraklı bir plajının bulunması. Ordu ve yöresinde, bu mavi bayraklı plajın ayrı bir yeri var. Başkaca da, bir şey anlatmam mümkün değil, çünkü yok.

Ordu Gülyalı Mavi Dünya Plajı

MAVİ DÜNYA PLAJI

Burası, aynı zamanda bir çadır kamp yeridir. İlçenin tepealtı mevkiinde bulunmaktadır. Hem yazın ve hem de kışın hizmet verilmektedir. Burada: kafe, bar, balık restoran ve plaj tesisleri var. Kapasite: 600 kişilik. Kumsal uzunluğu: 1.5 km. Burada: denize girmenin yanında, restoran bölümünde: özellikle Akçaabat köftesi tatmanızı öneriyorum. Ayrıca: balık çeşitleri ve pide çeşitleri de var.

Bunların dışında: ilçeye bağlı Kestane köyündeki 2 kemerli bir köprü, bir taş çeşme ve cami: ilçenin turistik yerleri olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu köy merkeze yaklaşık 14 km. uzaklıkta.

KESTANE KÖYÜ KÖPRÜSÜ

Kestane Köyü: Fatih Sultan Mehmet döneminde de önemli bir yerleşim sahası olarak öne çıkmaktadır. O dönemde, köyün adı: Kestane Deresi olarak geçer. Köyde: 1911 yılında yapıldığı tahmin edilen ve halen kullanılan, iki kemerli bir köprü bulunuyor. Köprü: Turizm Bakanlığı tarafından, Sit alanı olarak koruma altına alınmış.

KESTANE KÖYÜ TARİHİ KURTLU ÇEŞME

Kestane Köyü: Kurtlu Mahallesinde bulunmaktadır. Turizm Bakanlığı tarafından, Sit alanı olarak koruma altına alınmıştır. Çeşmenin: 150-200 yıllık olduğu tahmin edilmektedir. Halen faaldir.

KESTANE KÖYÜ, TAŞ CAMİSİ

Yaklaşık 100 yıllık olduğu düşünülmektedir.

Ordu Mesudiye hakkındaki gezi yazım için  Mesudiye

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu
Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

Tarihte büyük yeri olan ve dünya tarafından tanınan Yason Burnu ve kilisesi, işte buradadır. Bütün dünya biliyor dedim, belki ilginizi çekmiştir, buraya temel olarak anlatılan “Arganotlar Efsanesi” genel anlamda, Yunanlı antik çağ yaşayanlarının; Akdeniz’den Karadeniz’e yaptıkları uzun deniz yolculuğunu anlatıyor ve mitoloji meraklıları tarafından, bu efsane çok iyi bilinmektedir.

Evet, Ordu ilinin, Perşembe ilçesinin sınırları içinde bulunan: Yason Burnu ve kilisesi, gerçekten görülmesi gereken bir yerdir. Bölge 2004 yılında I. Derece arkeolojik ve II. Derece doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir. 1980’lerden sonra buranın ismi “Kiremit Burnu” olarak değiştirilmiştir.

ULAŞIM

Eski: Ordu-Samsun kara yolu üzerindedir. Ordu’ya 25 km. ve Perşembe’ye ise 15 km. uzaklıktadır. Çaytepe sınırları içindedir. Samsun-Çarşamba havaalanına uzaklık: 100 km. dir. Ordu’ya uzaklık ise: 35 km. dir. Perşembe’ye uzaklık: 20 km.dir.

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

GENEL

Yason burnu yarımadası, küçük ama güzel bir doğal görünüme sahip bir yarımadadır. En çok turist çeken bölgelerden biridir. 2008 yılında, burayı: 90 bin yerli ve yabancı turist ziyaret etmiştir. Su sporları ve dalgıçlık için, çok sayıda turist gelmektedir. Ayrıca: define aramaya meraklı yöre halkı, burada birçok kez denemeler yapmıştır.

Burnun önü taşlık olmakla birlikte, gemiler bu bölgede durabilmektedirler. Yason adı: Argonotlar ile birlikte, burada karaya çıkan: Yason’dan kalmıştır.

Yason burnunda: 4 bin yıllık taşlar yontularak yapılmış balık havuzları bulunmaktadır. Bu havuzlardan: Roma’ya balık gittiğine dair ciddi belgeler bulunmuş. Yüzey araştırmaları: kil yatakları ve eski dönemlerde seramik imalatı ve ticaretinin yapıldığını gösterir.

Yarımadanın kıyıları, tamamen deniz kabukları ile adeta süslenmiştir. (Deniz kabukları o kadar çok ki, burada deniz kabukları ve deniz kabuklarından yapılan hediyelik eşya satanları göreceksiniz.)

Yason’da, Karadeniz’in ilk tersanesi yapılmış. Ordu Valiliği tarafından, 2004 yılında, su altında yapılan araştırmalarda, bu tersaneye ait olduğu iddia edilen, 27 ayak bulunmuş.

Bu şirin yarımadada, 320 gün, güneşin doğuş ve batışını seyretmek imkanı vardır. Güneş deniz üstünden doğup, yine deniz üstünden batar. Hatta, buradan: Ünye burnu görülebilir.

Arganotlar efsanesindeki tekne Yason Burnu’na yerleştirilmek için yapılıyormuş. Bu teknenin: kilisenin bahçesine konulması düşünülüyormuş. (Ağustos 2017 tarihinde böyle bir obje yoktu)

Ayrıca: Yason Yarımadasının, bütünüyle aydınlatılarak, gece-gündüz gezilmesinin sağlanacağı bildiriliyor.

NE YENİR

Buradaki restoranda: şansınız varsa, yani yapılmış ise “Vejeteryan çiğ köfte” deneyebilirsiniz. Çiğ köftede, et yerine fındık unu kullanıyorlar.

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

YASON YARIMADASI

Yason yarımadası, adını Yunan mitolojisinde zenginliği ve iktidarı simgeleyen “Altın Post” u aramak için Argo adlı gemiyle Ege denizinden Karadeniz’e açılan Argonotların efsanevi lideri Iason’dan alır. Ayrıca, yine bu antik yerleşim, MS 3’ncü yüzyılda buraya gelerek “Işıklar Bayramı” adı verilen tören kutlamalarıyla bilinir.

Işıklar Bayramı

Buradaki kilisede her yıl “Işıklar Bayramı” kutlanıyordu. Ancak 1924 yılında, buradaki insanlar mübadele nedeniyle göç edip ayrılınca, kilise atıl duruma geçti ve bayram kutlamaları bitti. Kutlamalar: sabah gün doğumuyla başlar, gün batımına kadar devam ederdi. Buradaki küçük kilise, daha sonraki yıllarda küçük bir restorasyonla açıldı ama içinde fresk veya herhangi bir tarihi kalıntı bulunmuyor.

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

 

 

 

 

 

ALTIN POSTU ARAMA HİKAYELERİ /EFSANELERİ

Bu yarımada: Aromauts’ların, İasos önderliğinde, “Altın Post” u arama hikayelerinin anlatıldığı: Argonautica Efsaneleriyle de ünlüdür. Bu efsanenin kahramanları: Troya’lı olarak kabul edilir.

Bu efsane şöyledir

Yunanistan-Teselya’da, İolkos kralı Aison: iktidar yükünden bıkıp, devlet yönetimini oğlu İason erişkinliğe yetişinceye kadar, kardeşi Pelias’a bırakır.

Pelias: kahinler tarafından, tek sandaletli bir adama karşı uyarılır.

Derken: oğul İason; erişkinliğe erişir ve tahtta hak iddia etmeye başlar. Günü geldiğinde, Iolkos’a doğru yola çıkar. Yolu üzerindeki Delphoi’ye uğrayarak Apollon’a ne yapması gerektiğini danışır.

Apollon: panter postu giymesini ve elinde bir kargı taşımasını öğütler. Yason, karşısına çıkan bir ırmağı, Tanrıça Hera’nın yardımıyla geçerken sandaletinin birini suya düşürür.

Kral Pelias, tek ayağı sandaletli, panter postlu adamı karşısında görünce uyarıları anımsar ve iktidarını korumak için bir şeyler yapması gerektiğini düşünür. Yason’u şehirden uzaklaştırmak için bir hileye başvurur ve İason’a: kral olmadan önce, uzaklardaki Kolkhis ülkesinden, ailesine ait olan efsanevi altın postu alıp getirmesini söyler.

İason, bu yolculuğa çıkmayı kabul eder. Tanrıça Athena’nın yardımıyla “Argo” adını verdiği sağlam bir gemi yaptırır. Bu gemi: 55 kürekli bir gemidir ve onu yapan ustanın ismi: Arestor’un oğlu Argos’dur.

Gemiye, aralarında: Theseus, Herakles ve Orpheus gibi kahramanların ve yarı tanrıların bulunduğu ve en güvendiği 50 arkadaşını mürettebat olarak toplar.

Gemi törenle Ege denizine açılır. Çeşitli adalara uğradıktan sonra, Truva’yı geçerek Çanakkale Boğazından Marmara’ya çıkarlar, oradan da Karadeniz’e. Ürkütücü, bilmeyeni yutan bir deniz olarak bilinen Karadeniz’de büyük tehlikeler atlatırlar. Hırçın bir ata benzeyen Karadeniz’in yelelerine sımsıkı tutuna Argonotlar, Amazonların yurduna vardıklarında aslında Ordu sınırlarına varmışlardır.

Bu dümdüz ovada dinlenirken, doğuda zincire vurulmuş Prometheus’u görürler. Bu uysal ovayla uysallaşan Karadeniz, yolculuğun devamında yine hırçınlaşır. Dağların öfkeli duruşları denizi de sertleştirmiştir sanki.

Denizle çarpışır gibi  duran dalgaların arasında birden, bir küçük yarımada çıkıverir karşılarına. Rüzgarların biriktiği bir yerdir burası. Öfkeli tepelerin soluklandığı bir küçük düzlüktür. Kayaların tehditkar uzantıları arasından geçerek kıyıya yanaşırlar.

Tanrılara kurbanlar adarlar, denizin kayalıklarla nasıl oynaştığını izlerler. Ülkelerine yüzünü dönen güneşin akşamla bir yangın doğurduğunu görürler. Burayı çok severler. Önderlerinin adını verirler buraya “Yason”. Yola devam ederler.

Bilinmeyen sularda, tehlikeli bir yolculuktan sonra: İason ve Argonotlar: Kolkhis (buranın günümüzdeki Gürcistan ülkesi olduğuna inanılmaktadır) ülkesine varırlar. Burada, kral Aietes, İason’un bir dizi kahramanlık sınavından geçerse, altın postu alabileceğini söyler.

Postu vermek için, burnundan ateş püskürten iki boğayı boyunduruğa vurma şartı ve ona yardıma koşan kralın kızı Medea, ayrı bir konudur.

İason’un altın postu bulabilmesi için, Medea, hypnos (uyku)’la işbirliği yapıp: postu koruyan ejderhanın uyumasını sağlıyor ve İason’a bir mızrak vererek, onun ejderhayı öldürmesini sağlıyor.

Daha sonra: babasının vermediği altın postu çalıyorlar. Altın post, İason, Medea ve erkek kardeşi Absyrtos. Hepsi birlikte, Argo gemisine binip kaçıyorlar. Peşlerine düşen babası (Gürcü kral) yakalayamasın diye, Medea, kardeşi Absyrtos’u parçalıyor ve etlerini Karadeniz’e atıyor. Baba: oğlunun parçalanmış bedenini denizden toplayıp, dini tören yapmak uğruna, Argo gemisini takipten vazgeçiyor.

Derken, zorlu bir deniz yolculuğundan sonra: Teselya’ya varırlar. Ancak: kral Pelias, tahtını İason’a bırakmaya razı olmaz. Bunun üzerine: Medea, kralın kızlarını bir gösteride kandırır. Yaşlı bir koçu parçalayıp, kazanda, tılsımlı otlarla kaynatarak içinden canlı bir kuzu çıkarır.

Kralın kızları, yaşlı babalarının da bu kuzu gibi gençleşeceğini düşünerek, kralı öldürürler, parçalarını kazanda bir güzel kaynatırlar ve kral yok olur. Böylece, İason krallık tahtına oturur. Medea ile evlenir ve çocukları olur. Ben burada daha fazla uzatmayıp bitirmek istiyorum. Ama biliniz ki, efsane devam etmektedir.

Günümüzde, İason ve beraberindeki Argonotlar tarafından yapılan bu yolculuğun rotası çıkarılmış ve önceki yıllarda, bu yolculuk bir kısım maceraperest (Tim Severin) tarafından tekrarlanmıştır. MÖ.470-460 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen bir vazoda: İason altın postu alırken, Athena’nın ona baktığı betimlenmiştir. Argo gemisine ait betimlemelerde ise, geminin direk başının insan başlı olarak tasvir edilmesi, geminin konuşabildiğinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir.

Son olarak bir şey daha söyleyip, bu konuyu kapatmak istiyorum. Şöyle ki: Arganotlar’ın Karadeniz değil, Güney Amerika’ya kadar gittikleri yönünde, söylentiler de ortaya atılmıştır. Yani: bu efsanenin temelinde, coğrafi unsurlar bulunmaktadır.

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

GEZİLECEK YERLERİ

Eğer, seyahat güzergahınız, Samsun’dan Doğu Karadeniz’e doğruysa, Ordu ilimize 35 km. kala, Çaytepe Mevkiine geldiğinizde, sol kıyıda, Yason yarımadasını görürsünüz. Bu noktada, biraz mola vermenizi, şiddetle öneriyorum.

Restore edilmiş kiliseyi gezerken, burundaki fenere doğru küçük bir yürüyüş yapar, Karadeniz’in rüzgarını solur, İason ve Medea’nın, mola vermek için burada karaya çıktığını hatırlayarak, zihninizde antik çağlara, kısa bir yolculuk yaparsınız.

Evet, burası, antik dönemde, Argonot Efsanesinin yaşandığı yer olarak kabul ediliyor. Çalışmaların tamamlanmasının ardından, efsanenin yaşandı dönemde, altın postu bulmak için deniz yoluyla Kafkasya’ya giden Argonotlar’ı taşıyan geminin, 16 metrelik minyatürü de, kilise bahçesine monte edilerek, tarih canlandırılacakmış.

Ordu Perşembe Çaytepe Yason Burnu

HAGİOS NİKOLAOS YASON KİLİSESİ

Perşembe ilçesi, Çaytepe-Çaka sınırları içindeki Sit alanındadır. Yason fenerinin bulunduğu burunda, bir kilise yıkıntısı bulunur. Yağma ve yakıp yıkmalar sonucunda yok olan kilisenin, yıkıntıları üzerinde Rumlar tarafından yeniden bir kilise yapılır. Hagios Nikolaos adıyla da bilinen Yason kilisesi: I. Derece arkeolojik ve II. Derece doğal sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

İlk kilisenin: Arganotlar tarafından, uzun deniz yolculuğunda kıyılarda yaptıkları kiliselerden birinin bulunduğu yerdedir. Yani: 2700 yıllık bir geçmiş söz konusudur. Yason burnundaki kiliseyle ilgili ilk bilgileri veren Ortaçağ tarihçisi Panaret: 14’ncü yüzyılda, Trabzon Rum İmparatoru Alexios ile birlikte, burada İsa’nın doğumu ile ilgili bir ayine katıldığını anlatmaktadır.

Minas Bişikyan isimli gezgin ise, 1817 yılında buraya Panaya (Meryem Ana) isimli eski bir manastır veya kilise gördüğünü yazar. Bişikyan’ın söz ettiği Panaya kilisesi, 1868 yılında yıkılarak, yerine Hagios Nikolaos adında ve günümüze ulaşan kilise inşa ettirilmiştir. Bu isim önemlidir. Çünkü Ortodoks inanışında, Aziz Nikolaos yani Noel Baba, gemicileri koruyan aziz olarak bilinmektedir.

Eskisinin üzerine yeni yapılan bu kilisenin en büyük özelliği: Karadeniz bölgesinde, deniz kenarında olan tek kilisedir.

Bu kilise: 1869 yılında, yörede yaşayan Rumlar ve Gürcüler tarafından yapılmıştır. Mimarisi: özelliklidir. Üç apsisli, küçük kubbeli olup, cephesinde açık ve koyu taşlar kullanılarak hareketlilik sağlanmıştır.

Kilise, içte iki sıra sütunla, üç nefe ayrılmıştır. Güneyde ve batıda olmak üzere, iki girişi vardır. Batıda: asıl giriş üzerinde, açık pembe renkli bir taş üzerinde, alçak kabartma şeklinde, karşılıklı iki hayvan figürü tasvir edilmiştir. Kapı ve pencere pervazları, açık bej renkli taşlardan, ana duvarlar koyu gri taşlardan yapılmış olup, farklı renklerden oluşan güzel bir tezat ortaya çıkmıştır.

Üç cephesinin de deniz manzaralı olması yönüyle, kilise mimarisinin nadir örnekleri arasında yer almaktadır. Bunun dışında, yüzeyde çeşitli d önemlere ait seramik parçaları gözlemek mümkündür.

Ancak: zaman içinde, yıkılmaya yüz tutmuştur.

1991 yılı sonunda, kilisenin kubbesi ve tavanının bir kısmı çökmüştür. 6 adet taş sütundan, ikisi yıkılmıştır. Kilisenin sahil yoluna yakın olması ve ender bulunan doğal yarımadada bulunması, yerli ve yabancı ziyaretçilerin dikkatini çekmektedir.

2004 yılında restorasyon çalışmaları ile, aslına uygun olarak onarılmıştır ve mülkiyeti Maliye Hazinesine aittir.

Günümüzde, yalnızca kubbesi, Osmanlı tarzındadır. Kilisede: mitolojik kitaplar ve hediyelik şaraplar sunan bir sanat galerisi, mini konserler, mini seminerler yapılması için hazırlıklar sürdürülüyormuş. Günümüzde, burada kamp ve karavan turizmi yapılabilmektedir.

DENİZ FENERİ

Yuvarlak kule, kara yolundan da rahatlıkla görülebiliyor. Denizden pek fazla yüksek olmayan fener kulesinin ışığı 8 km uzaklığa kadar ulaşabiliyor. Gövde demirden üretilmiştir. Orta noktasında incelen beli, taban ve tavan bölümlerinde kalınlaşıyor. Bazı günlerde denizden savrulan dalgaların tuzlu suları ile yıkanıyor.

YALANCI YASON BURNU-SÜLÜ BURNU

Yarımadanın, hemen 300 metre batısındaki, “Yalancı Yason Burnu” olarak geçen yerdir. Diğer adı: Sülü burnu. Çok güzel ve oya gibi işlenmiş kıyıya sahiptir. Antik çağlara ait balık kayalara oyulmuş balık havuzlarını burada görebilirsiniz.

SONUÇ

Burada, şahsa ait: “Yason “ isimli bir açık hava restoranı var. Her türlü yeme-içme ve dinlenme hizmeti veriliyor. Ayrıca: otopark sorunu da yok. Bu çevreden geçerseniz, buraya uğramayı sakın ola ihmal etmeyin.

Ordu Perşembe hakkındaki gezi yazım için  Perşembe