Tokat il merkezinin hemen yanında. Burada, Mahperihatun kervansarayında ve Ballıca mağarasında mutlaka bir süre mola vermelisiniz.
ULAŞIM
İlçe merkezi, Tokat-Turhal kara yolundan 5 km. içeridedir.
Pazar ilçesinin, il merkezi olan Tokat’a uzaklığı ise: sadece 25 km. dir.
TARİHİ
İlçe, Selçuklular döneminde, Sultan Gıyasettin Keyhüsrev tarafından; muhtemelen 951 yıllarında kurulmuştur. Ancak: yörede, daha önceki dönemlerde de yerleşim bulunduğu kesindir. Şöyle ki: Pazar yöresinde uzun süre Romalılar ve ardından Bizanslılar egemen olmuşlardır. Daha sonra ise, bölgede: Danişmentli Melik Ahmet Gazi görülür. Takip eden tarihi süreçte: 1256 yılında İlhanlılar, 1335 yılında Eretnaoğulları, 1381 yılında Kadı Burhanettin ve 1392 yılında ise, Osmanlılar görülür.
İlçenin isminin kaynağı: İlçe önceleri “Kazaabat” sonra “Kazova” ve takip eden dönemde: “Ayan Pazarı” ve “Aynalı Pazar” ve Cumhuriyet döneminde ise “Pazar” olarak isimlendirilir. 1987 yılında İlçe merkezi olmuştur.
GENEL
İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 623 metredir. Güney sınırı dağlık, kuzey sınırı ise: Yeşilırmak ile çevrilidir.
Yörede mevcut ormanlık alanlar, bir hayli fazladır. Sulama ise, Yeşilırmak tarafından sağlanmaktadır.
İklim: yörede, Karadeniz ve Orta Anadolu’nun karasal iklimi egemendir. Buna göre: kışlar ılık ve yağışlı, yazlar ise sıcaktır.
İlçe ekonomisi: tarıma dayanır. Çünkü, halkın büyük bölümü, tarım ile uğraşır.
GEZİLECEK YERLER
MAHPERİ HATUN KERVANSARAY
Pazar ilçe merkezindedir. Anadolu Selçuklu eserlerinin en güzellerindendir. Hem açık, hem de kapalı kısımları olan, medrese tarzında inşa edilen bir kervansaraydır.
Anadolu Selçukluları döneminde, Sivas-Tokat-Amasya-Samsun-Sinop kervan yolu üzerinde kurulmuştur. Taç kapısı: Anadolu Selçuklu dönemi klasik özelliklerini taşımaktadır. Kapı üzerinde, kitabesi bulunmaktadır.
Bu kitabeye göre: Kervansaray yapısı: Sultan I. Alaaddin Keykubat eşi Mahperi Hatun tarafından; 1239 yılında yaptırılmıştır. Belki merak edenler olabilir. Mahperi Hatun kimdir? Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat: stratejik öneme sahip Alaiye kalesine saldırdığında, burayı koruyan Kyr Vard isimli komutan: direnmeden kaleyi teslim eder.
Ancak, daha sonra, Sultan’ın adil ve dürüst davranışlarına hayran olur ve Müslümanlığı kabul eder. Kızı Huand’ı da, Sultan ile evlendirir. Huand: takip eden dönemde “Mahperi Hatun” adını alır. Alaaddin Keykubat’ın ölümünden sonra, Selçuklu tahtına geçen Gıyaseddin Keyhusrev, Mahperi Hatun’un oğludur.
Bunlar: Kayseri ve Konya yörelerinde yerleşik iken, burada bu kervansarayın yapılmasının ve bu isimle anılmasının sanırım tek nedeni: bir şekilde, bu yöreden geçmeleri ve yöredeki ihtiyacı hissederek, böyle bir kervansaray yaptırmalarıdır.
Evet, yapının dış duvarlarına payandalar konularak: kale görünümü verilmiştir.
Günümüzde: üst örtüsü tamamen ortadan kalkmıştır. Halen, burada, özel bir şirket tarafından işletilen bir restoran bulunuyor. Burada: 700 yıl öncesinde yapılan yapıda, her türlü eğlence aktiviteleri düzenlenebiliyor, sizler de, zamanınız olursa, bir yemek molası verip, Tokat kebabı tadabilirsiniz.
BALLICA MAĞARASI
Ballıca mağarası, ilçe merkezine 8 km. uzaklıktadır. Tokat-Ballıca Mağarası hakkında, ayrıntılı yazımı, yine bu sitede, Ballıca Mağarası başlığı altında bulabilirsiniz.
Roma döneminde büyük bir şehir merkezinin kalıntılarının üzerine kurulmuş bir İlçemiz. Yani: yurdumuzun benzeri birçok yerinde olduğu gibi, tam bir tarih katliamı ile karşılaşmak isterseniz, tarihi yerleri gezmeyi sevenler için, buraya mutlaka uğramalarını ve Tokat Müze Müdürlüğünün üstün gayretleriyle oluşturulan açık hava müzesini ziyaret etmelerini öneririm. Başkaca ne var derseniz, yok.
ULAŞIM
Sulusaray, Tokat il merkezine: 69 km. uzaklıktadır. Sulusaray-Artova arasındaki uzaklık: 30 km. Sulusaray-Yeşilyurt arasındaki uzaklık: 11 km.
TARİHİ
Sulusaray bölgesinin tarihi incelenirken: burada, daha önceki yerleşim olan “Sebastopolis” hakkında, tarihi sürecin incelenmesi gerekir.
Sebastopolis kentinin kuruluş tarihi ve kuranı, kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklara göre ise: MÖ.1.yüzyılda kurulduğu yazılıdır. Roma imparatoru Trajan zamanında, şehrin, Capadokya eyaletine dahil edildiği, yazılı kaynaklarda görülmektedir. Bu konudaki kitabe: Capadokya valisi Arian adına, şehrin ileri gelenleri ve halkı tarafından dikilmiştir. Şehrin isminin kelime anlamı: büyük ve azametli şehir anlamındadır.
Sulusaray ilçesi: Mart 1921 tarihinde, Tokat şehrine bağlıdır. 1923 depreminden sonra ise, İlçe merkezinin hasar görmesi üzerine, ilçe merkezi Sulusaray’dan alınarak, Çamlıbel bucağına nakledilir. Bir süre sonra ise, 1 944 yılında, Artova’ya nakil yapılır. 1987 yılında ise, bu kez Yeşilyurt kasabasına bağlanır. 1991 yılında ise, yeniden ilçe olarak fiilen ve resmen faaliyete başlanılır.
GENEL
İlçe merkezi: dağlarla çevrili bir ova üzerinde, Çekerek ırmağının kıyısında kurulmuştur.
Ülkemizin benzer birçok yerinde olduğu gibi: günümüzde 4000 nüfuslu olan Sulusaray kasabası, antik kentin üzerinde kuruludur. Kasabalıların yaşadıkları evlerin köşelerinde ve diğer yerlerinde, antik kalıntılar, yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
SEBASTAPOLİS ANTİK KENTİ
Günümüzdeki ilçe yerleşimi, bu antik kentin üzerine kurulmuştur. Buradaki antik kent ise, ilk Tunç çağından günümüze uzanmaktadır. Ancak, yine de kentin kuruluş tarihi, kesin olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklara göre: MÖ.1.yüzyıldan söz ediliyor. Kentin ismi olan “Sebastapolis”: Latincedir ve büyük, ulu, azametli şehir anlamına gelmektedir.
Zamanla, şehir: Roma İmparatoru Traianus zamanında, Kapadokya Eyaletine dahil edilmiştir. Bu konuda: kitabe var. 1987 yılında, Tokat Müze Müdürlüğü tarafından, burada, kurtarma ve sondaj kazıları yapılmıştır. Bulunan mimari parçalardan: buradaki kentin: Roma ve Bizans dönemlerinde, önemli bir yerleşim yeri olduğu ortaya çıkmıştır.
Burada bulunan kalıntılar ile, antik Tokat şehrinin bulunduğu “Comana Pontica”dakiler, büyük benzerlik göstermektedir. Bunun sonucunda: her iki kentin arasında, yakın ilişkiler bulunduğu ve döneminin çağdaş iki kenti olarak öne çıktığı anlaşılmıştır.
TAPINAK
Kuzey doğuda, sur duvarlarına yakın bir yerde yapılan kazılar sonucunda bir yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Doğu-batı yönünde, yarım daire biçimindeki ve büyük apsisli yapı kalıntısının duvarlarının, taş ve aralarında moloz malzeme ile örüldüğü görülmektedir. Tapınağın tabanı, koyu renkli mermer ile kaplanmıştır. Yapının batı tarafında, yine mermer kaplama tespit edilmiştir.
Tapınak olduğu tahmin edilen yapı kalıntısında, ayrıntılı arkeolojik kazılar yapıldığında, kime adandığı ve ne zaman yapıldığı hakkında kesin bilgilere ulaşılabileceği düşünülmektedir. Çünkü, bu yapı, halen kullanılan bir evin altında kalmış durumdadır.
HAMAM
Antik kentin doğusundadır. Ortaya çıkarılan ön plandaki taş duvarların bir bölümünde, yangın izleri görülüyor. Halen duvarlarında kükürt izleri bulunan hamamın, antik dönemde, günümüzde ilçenin 3 km. güneybatısında faaliyette bulunan kaplıca suyu ile çalıştırıldığı düşünülmektedir.
ŞEHİR SURLARI
Kendin doğusunda yapılan kazılarda ortaya çıkarılan duvar kalıntısı: 17 metrelik boyu ile önem kazanmaktadır. Bu duvar: kesme taşlarla ve harç kullanılmadan yapılmıştır. Duvarı destekleyen, iki tane, dörtgen payanda görülüyor. Ayrıca, duvar üzerinde, 2 adet mazgal açıklığı bulunuyor.
SEBASTOPOLİS AÇIK HAVA MÜZESİ
1987 yılında, Tokat Müze Müdürlüğü tarafından, yörede bulunan eserlerin sergilenmesi kararlaştırılır ve bir açık hava müzesi oluşturulur. Eserler, burada toplanarak, yerli-yabancı turistlerin ziyaretine sunulur. Halen, burada 60 civarında eser sergileniyor. Bu sergilenen eserlerden öne çıkanlar:
Arslan Heykeli: Taştan yapılmıştır. Açık mat kahverengidir. Başı kırılmış olup, sadece yeleleri görülüyor. Ayak üzerinde çizgilerle, hatlar oluşturulmuş. Sol ön küreği üzerinde: ata binmiş süvari kabartması işlenmiş. Bu aslan heykellerinin muhtemelen 2 tane olduğu ve Sebastopolis Sarayının girişinde bulundukları tahmin edilmektedir.
Friz Parçası: Boğa ve Medusa başı işlenmiştir. Medusa canlı olarak işlenmiş, saçları dağınık olmayıp, aşağı doğru sarkıyor. Muhtemelen, MS.2 ‘nci yüzyılda yapılmıştır.
Burada: bunların dışında, birçok firiz, sütun başlıkları ve mimari parçalar sergileniyor.
SULUSARAY KAPLICALARI
İlçe merkezine, 3 km. uzaklıkta, Ilıca köyü içindedir. İlçe merkezi ve kaplıca arasındaki ulaşımda, herhangi bir sorun yok.
Burada: antik dönemlerden kalan kalıntılar bulunmaktadır. Ancak, 1962 yılında yapılan modern tesisler ve daha sonraki yıllarda ilave edilenler ile, kaplıca kullanıma açılmıştır. Günümüzde burada: yeterli konaklama tesisi bulunuyor. 2 otel, lokanta, gazino ve motel bulunuyor. Ancak, bu konaklama imkanları yetersiz geliyor ve ziyaretçilerin bir kısmı da, çadırlarda konaklıyor.
Kaplıca suyunun analizlerinde: çıkış sıcaklığının 55 derece olduğu ve özellikle romatizmal hastalıkların tedavisinde yararlı olduğu tespit edilmiştir.
Bu güzel şehrimizin tarihi ve turistik özellikleri, yoğun değil. Ben bir kaç kez gittim ve bu güzel şehri gördüm.
ULAŞIM
Kastamonu-Ankara arası uzaklık: 245 km. Kastamonu-Zonguldak arası uzaklık: 271 km. Kastamonu-Bolu arası uzaklık: 246 km. Kastamonu-Sinop arası uzaklık: 189 km. Kastamonu-İstanbul arası uzaklık: 508 k m. Kastamonu-İzmir arası uzaklık: 824 km. ve Kastamonu-Samsun arası uzaklık: 310 km. dir.
Hava ve demiryolu ulaşımı bulunmuyor.
TARİHİ
Şehrin bilinen tarihi: Hititlere kadar uzanır. MÖ. 4’ncü yüzyılda: Persler görülür. Daha sonra Büyük İskender ve sonra Pontus krallığı. MÖ.1’nci yüzyılda Romalılar ve 395 yılında ise Bizans.
Bölgede, Türkler: ilk defa: Danişmentliler zamanında görülür. Ahmet Gazinin oğlu Gümüş Tekin devrinde, 1105 yılında, Danişmentlilerin idaresi altına giren bölge, yaklaşık yüz yıl, bu şekilde yönetilir. 1213 yılında, Anadolu Selçukluları, bölgeyi ele geçirir.
1460 yılında, bölge Osmanlı idaresine girer. Bu dönemde: bölge, önemli bir ilim ve kültür merkezi olarak dikkati çekiyor. Bir çok bilim adamı yetişir.
Şehir: milli mücadelede, lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle, büyük yararlar sağlamıştır. Özellikle: Ankara’ya: İnebolu-Kastamonu yolundan: yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah taşınmıştır.
GENEL
Kastamonu, tarihi ipek yolu üzerinde bulunmaktadır. Çeşitli malların alınıp-satıldığı ve ticaretle uğraşanların konaklayabilmeleri için yapılan hanlar, günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedirler.
Şehirde: serin, yarı karasal iklim türü hüküm sürer. Kışları soğuk ve yazları ise ılıktır.
İstiklal Savaşında, toprakları işgal edilmemesine rağmen en çok şehit veren bir yöremiz. Çanakkale Savaşındaki, 253.000 şehitten, 93.000 şehit, Kastamonulu imiş. Özellikle: Ankaralılar için, bir şey hatırlatmak istiyorum. Ulus’ta bulunan Atatürk Anıtının çevresinde, mermi taşıyan kadın heykeli, Kastamonulu Şerife Bacı.
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ
Kastamonu Üniversitesi: 2006 tarihinde kurulmuş olup, 3 fakülte, 5 yüksek okuldan oluşmaktadır. Fakülteler: Fen-Edebiyat, Eğitim ve Orman Fakülteleridir. Toplam: 7147 öğrenci bulunmakta olup, 180 akademik personel görev yapıyor.
Üniversitenin ana kampüsü: Daday yolu, 3. km. de bulunan, Kuzeykent kampüsüdür.
ATATÜRK VE KASTAMONU
Atatürk, 23 Ağustos 1925 tarihinde, Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatlerde, şapkayı halka göstererek, giysi devriminin ilk işaretini verdi. Yani: 25 Kasım 1925 tarihinde, 671 sayılı şapka kanunu çıkmadan önce: vatandaşlar şapka giymişler ve bu yenilik, medeni kıyafetin bir parçası olarak, halk arasında iyi karşılanmıştı. Bundan sonra: cübbe ve sarık giymek yasaklandı.
ALIŞVERİŞ
SOFRA BEZİ
Düz beyaz patiska bez üzerine, ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel, geometrik, motif işli, değişik boyutlardaki ahşap kalıpların, özel hazırlanmış tek renkli boyaya batırılarak, basılması suretiyle meydana getiriliyor.
Beyaz bez üzerindeki siyah olarak meydana getirilmiş olan “sini bezi”, sofra örtüsü, masa örtüsü, kadın baş örtüsü olarak kullanılıyor. Son yıllarda, Kastamonu nun en sevilen hediyelik eşyası olan sini bezine, değişik uyarlamalar yapılarak, etek, perde, örtü olarak kullanıldığı görülüyor.
FANİLACILIK
Fanila, Kastamonu yöresel el dokuma sanatlarından biridir. Geçmişi hakkında bilinen en önemli bilgi, Kurtuluş Savaşı sırasında, ordunun i giyim eşyasının Kastamonu fanilalarından karşılandığıdır. Geçmişte, yalnızca iç giyim olarak kullanılan fanilalar, günümüzde hem iç giyim, hem de dış giyim olarak kullanılıyor.
Kastamonu fanilasının en önemli özelliği: tamamen pamuk iplikten üretilmesidir. Bu sayede, fanila, dört mevsim giyilebilme özelliği kazanır. Kışın vücudu sıcak tutmasından, yazın ise ter emme özelliğinden dolayı, tercih edilmektedir. Dikiş ve dantelleri, ev hanımları tarafından yapılır.
NE YENİR
Yapılan derleme çalışmalarında, Kastamonu da, 812 çeşit yemek tespit edilmiştir. Bu yemeklerden yaklaşık 500 adedinin, Anadolu’nun diğer yörelerinde bilinmediği ortaya çıkmıştır.
Kastamonu elması, üryani eriği, Tosya’nın üzümü, İnebolu’nun kestanesi, kirazı, Azdavay’ın armudu, Araç’ın ceviz ve kızılcığı, Taşköprü’nün eriği, sarımsağı, keten-keneviri, Tosya’nın pirinci meşhurdur.
ETLİ EKMEK
Saç üstünde pişirilir. Patatesli, mantarlı, yoğurtlu, cevizli, ıspanaklı gibi çeşitleri yaygın olarak yapılıyor.
BANDUMA
Hindi eti ile yapılan bir çeşit börek.
MIKLAMA
Ispanaklı, etli, patatesli, mantarlı, çökelekli olarak yapılır.
ÇEKME HELVA
Bir çeşit helva.
GEZİLECEK YERLER
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Cumhuriyet caddesinde. Müzenin bulunduğu bina: 1914-1917 yılları arasında yaptırılmıştır. Batı Karadeniz bölgesinin: milli sanat ve kültür kalıntılarının toplandığı bir müzedir.
Mimarı: Kemalettin Bey. Bina: tarihi süreç içinde: İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türk Ocağı, Parti Binası, İkinci İstiklal Mahkemesi binası olarak kullanılmış.
1925 yılında: Atatürk, Kastamonu şehrini ziyaretinde, tarihi “Şapka ve Kıyafet Devrimi” ile ilgili nutkunu, burada vermiş.
Evet, bu müzede: günümüzde: Kastamonu ve çevresinden toplanan: buluntular, kazı ve satın alma yolu ile ele geçen arkeolojik eserler sergileniyor. Bunlar: Roma, Bizans, Candaroğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerine ait.
Lahit: Roma lahdinin ön cephesinde: iki çelenk, ortasında boğa başı, üstünde savaşçı Dioscur var. Arka cephesinde, iki çelenk Medusa başı, çelenk üstünde aslan ve kartal kabartmaları var.
Satyr: Roma devrine ait mermerden çıplak erkek heykelidir. Kaide üzerinde duruyor. Sol omzunda, sağ omzuna doğru sarılan dağarcığı eli ile tutuyor.
Kadın Heykelciği: Helenistik döneme ait, pişmiş toprak heykelcik, tahtına oturmuş vaziyette sağ eliyle saçını tutuyor. Başında: tacı var. Sağ elinin altında, aslan duruyor. Elbise kıvrımları, son derece doğal olarak şekillendirilmiş.
Lahit: Sert beyaz mermerden yapılmış, Roma dönemine aittir. Kapak ve kutu demir bir mengene ile, bir arada tutuluyor. Kapak yüksek bir çatı görünümünde. Köşelerinde akroterler var. Ön cephede, yarım çelenk, çelengin üzerinde bir çiçek, sağda yarım bir çelenk, üzerinde bir baş, ortada kitabe var.
LİVA PAŞA KONAĞI. ETNOĞRAFYA MÜZESİ
1879-1881 yılları arasında: Mirliva Sadık Paşa tarafından, özel konut olarak yaptırılmıştır. 1978 yılında ise, Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve restorasyonu yapılarak, 1997 yılında hizmete açılmıştır.
Zemin katta: yanlardan çıkan merdivenlerin ulaştığı iki sütunlu portiklerin meydana getirdiği sahanlıktan sonra, binaya çift kanatlı, iki kapıdan giriliyor. Bu katta: ön ve arka cephelerde: demir işi kafesler ile emniyet sağlanmıştır. Çevre duvarı, kesme taş ile çevrelenmiştir.
İç bölme duvarları, ahşap bağdadi olarak yapılmış, diğer katlarda ahşap karkas tekniğiyle inşa edilmiştir. Zemin kattaki anıtsal girişin üzerinde, birinci ve ikinci katlarda, orta cephelerde çıkma yapılmış ve simetrik düzenlenmiştir. Bu çıkma bölümleri, alttan payandalarla desteklenmiştir.
Orta Katta: Kastamonu el sanatlarını yansıtan: ahşap eserler, dokumacılık, baskıcılık, kunduracılık, semer-koşum, urgancılık, bakırcılık sanatlarının icrası; odalarda seksiyonlar halinde yansıtılıyor.
Üst Katta: Müze ev olarak, gelin yatak odası, oturma odası, baş oda, günlük oda, misafir odası olarak düzenlenmiş. Üst kat salonlarında: Etnoğrafik eserler sergileniyor.
75.YIL.CUMHURİYET EVİ
Özel mülkiyetten satın alınmış ve bakım ve onarımı yapılarak, Kastamonu Valiliği tarafından, 1998 günü hizmete açılmıştır.
Binanın içi: mahalli malzemelerle döşenmiş, bağış yolu ile elde edilen Etnoğrafik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca: Atatürk’ün Kastamonu gezisi, Şapka ve Kıyafet Devrimine ait fotoğraflar ile objeler sergileniyor. Müze ev olarak, tanıtım hizmetlerinde kullanılıyor.
MÜNİRE MEDRESESİ EL SANATLARI ÇARŞISI
Kesme ve moloz taşlardan, 1746 yılında, yaptırılmıştır. Bina: uzun yıllar, Vakıflar öğrenci yurdu olarak kullanılmış ve 1999 yılında boşaltılınca, İl Özel İdare Müdürlüğüne tahsis edilmiştir.
Yapıda: 25 oda ve odaların önünde revaklar var. Burası, daha sonraki süreçte: Kastamonu Valiliği tarafından, turizm amaçlı el sanatları çarşısına dönüştürülmüş. Her odada: mahalli el sanatı ustaları, ürünlerini yapıyor ve pazarlıyorlar.
KASTAMONU KALESİ
Kale: 12.yüzyılda, Bizans döneminde, tabii kayalık bir arazi üzerine; 112 metre yükseklikteki, tepe üzerine kurulmuştur. Dış sur duvarlarından, günümüze yalnızca bir kule parçası kalmıştır.
İç kale sağlamdır. Bugünkü şekli: Candaroğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerindeki onarımlar sonucudur.
Kalenin uzunluğu: 155 metre, genişliği ise 30-50 metredir. Basık kemerli kapıları, sivri kemer şeklindeki geçit tonozları, Orta Çağ Türk mimarisinin özelliklerini taşır.
Doğu, kuzey, güney yönündeki kuleler, burçlar ve sur duvarları, günümüze kadar gelmiştir.
Kastamonu kalesi ile ilgili olarak bir efsane, günümüze kadar ulaşmıştır. Belki ilginizi çeker. Efsane şöyle:
“ Kastamonu Tekfurunun kızı Moni: kaleyi kuşatan Türk askerlerinin komutanını, kalenin burçlarından görür görmez aşık olur. Aşkını: dadısı aracılığı ile, komutana haber göndererek bildirir. Komutan: Mina’nın aşkına karşılık verir. Bunun üzerine: Mina, kalenin anahtarlarını, Türk komutana verir.
Günlerce süren kuşatmaya rağmen kalenin alınamaması ve ancak, sonunda Türk askerlerinin kale kapısından rahatça içeri girmeleri üzerine; Tekfur, araştırır ve kalenin anahtarının kızı tarafından, Türklere verildiğini öğrenir. Bunun üzerine: kızı Mina’yı, kale surlarından aşağıya attırır.
Bunun üzerine: Türkler tarafından “Kastın neydi Moniye” denir. Bu söz; zaman içinde, değişerek “Kastamonu” ya dönüşür.
ATATÜRK VE ŞEHİT ŞERİFE BACI ANITI
Kurtuluş Savaşı sırasında, Kastamonulu kadınların fedakarlıkları: Şehit Şerife Bacı da sembolleşmiştir. Bu büyük anıt: Türkiye Cumhuriyetinin unsurları Atatürk ve figürlerle ifade edilmektedir. Cumhuriyet meydanında bulunuyor.
Heykeltıraş Tankut Öktem tarafından; 1990 yılında yapılmıştır.
ATATÜRK ANITI
Kışla parkında bulunan anıt: Kastamonu Valiliği tarafından yaptırılmıştır. 1982 yılında tamamlanan anıt, Şapka ve Kıyafet Devriminin, 75. yıl dönümünde, 1982 yılında açılmıştır.
SAAT KULESİ
Hükümet konağının arka tarafındaki tepede, 1885 yılında yaptırılmıştır. Ancak: yeniden yaptırılma değil, İstanbul-Sarayburnu’ndan sökülerek, buraya getirilmiş ve aynı şekilde inşa edilmiştir. Bu özelliği nedeniyle: sürgün saat olarak da bilinir.
Rivayete göre: İstanbul-Sarayburnu’nda bulunan saat: yerli-yersiz çaldığı bir gece yarısında, Padişahın gözde cariyesinin çocuğunu düşürmesine sebep olur. Tam o sırada, Kastamonu’dan gelen saat talebi üzerine, bu saat yerinden sökülerek, Kastamonu’ya gönderilir. Ülkemizde, diğer birçok şehirde olduğu gibi, Sultan II. Abdülhamit zamanında yaptırılmıştır.
Kare bir kaide üzerinde, 12 metre yüksekliğindedir. Açık sarı ve açık yeşil renkte, kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak kemerli bir kapı ile içine girilen kule, içten iki katlıdır. Dört yöne de yuvarlak ve geniş pencereler açılmıştır. Katlar arası, dışarıya taşkın silmelerle belirlenmiştir.
Kulenin ikinci katında bulunan saatin malzemeleri ve onun üzerinde de çanı var. Kulenin üzeri, piramidal bir külahla örtülmüş. Bu tür saatlerin hepsinin, bir emini vardır. Saat emini denilen bu kişiler, saatin ve saat kulesinin bakımı ve korumasını yaparlar, periyodik aralar ile de saatin zembereğini kurarlar.
Evet, bu saat kulesi, uzun yıllar bakımsız ve metruk bir vaziyette kalmış ve 2002 yılında, Belediyenin katkıları ile tamir edilmiş, çevre düzenlemesi yapılmış.
Saat: günümüzde halen çalışıyor. Saatin sesi ise, gürültüsüz ortamlarda, rahatlıkla işitiliyor.
EV KAYA MEZARI
Kastamonu’da, en eski kaya mezardır. Endüstri Meslek Lisesi yanında, tabii kaya bloku üzerindeki, 45 derece meyilli tabandan, 8 metre yükseklikte oyulmuştur.
Mezarda: üç giriş yeri ile, üç mezar odası var. MÖ.7’nci yüzyıl başlarında: Paflagonyalılar tarafından yapıldığı sanılıyor.
Alanda: üçü anıtsal olmak üzere, toplam 8 adet kaya mezarı var. Anıtsal mezarların ikisinin içindeki mezar odalarında: ikişer adet ölü sediri bulunuyor.
Alana ismini veren Ev Kaya Mezarı: sütunlu ön cephesi ve alınlığındaki “Hayvanlar Hakimesi Tanrıça” betimlemesi ile, oldukça ilgi çekiyor.
Mezarlar: MÖ.7’nci yüzyıl başlarında, Frig kültürü etkisi altında, bir kaya mezarından çok, açık hava kutsal tapınım alanı olarak yapılmış.
İSMAİL BEY HANI (KURŞUNLU HAN)
İl merkezinde, Nasrullah meydanındadır. 1460 yılında, Candaroğlu İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı: kare planlıdır. Alt katında: 14 oda, ahır ve üst katında ise: 29 oda var. Kesme ve moloz taşlardan inşa edilmiş.
AŞIR EFENDİ HANI
Urgan hanı da denilmektedir. Nasrullah meydanındadır. 1748 yılında, Aşır Efendi tarafından tamamlattırılmıştır. Alt kattaki odalar: o zamanlar, ahır olarak kullanılmış. Doğu girişinin sağ ve solundaki merdivenlerle çıkılan üst katta: 29 oda var. Bu handa: halen ticari yaşantı sürdürülmektedir.
HÜKÜMET KONAĞI
1902 yılında, ulusal mimari akımının kurucusu Mimar Vedat Tek tarafından yapılmıştır. Zemin üstünde: iki kat olarak yapılan bina, stil açısından, batı klasiszmi ile, dış duvar süslemeleri ve pencere şekillerindeki Osmanlı oryantalizminin bir birlikteliğini yansıtmaktadır.
Evet, bu yapı, 102 yıl, hem işlevini yitirmeden ve hem de herhangi bir restorasyon geçirmeden günümüze kadar varlığını sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir.