Fethiye Ören Yerleri

Fethiye Ören Yerleri: ilk tanıtacağım şehir “Telmessos” dur.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos
 

TELMESSOS

Fethiye Ören Yerleri, birinci durak: Telmessos antik kentinin, günümüzdeki Fethiye ilçe merkezi yakınlarındaki Belen’de; MÖ 3 binlerde kurulduğu tahmin edilmektedir.

Şehir antik Likya bölgesinin en batısında, Karia sınırında bulunuyordu.

Telmessos, Lykia bölgesinin bilinen en eski antik kentidir.

Günümüzdeki Fethiye körfezi, antik dönemde Telmessos körfezi olarak adlandırılmıştır.

“Livius” da, körfezin bir yanının Karia ve diğer yanının ise Lykia olduğu yazılıdır.

MÖ 5’nci yüzyıla ait sikkelerde ise, yörenin ismi “Telebehi” olarak geçer.

Ancak şehrin ilk kurucuları hakkında bilgi yoktur.

 

Telmessos İsmi

Telmessos isminin antik çağda Apollon’un oğlu olan Telmessos’dan geldiği tahmin edilir. Antik kentin, güneş tanrısı Apollon tarafından kurulduğuna ve şehre oğlunun ismini verdiğine inanılmaktadır.

Bu isim “Işıklar Ülkesi” anlamına gelmektedir. Çünkü yörede güneşli gün sayısı, yılda 211 gündür.

Şehrin diğer adı olan Telebehi de benzer anlamlar taşımaktadır.

Gelelim, Telmessos isminin efsanesine

Tanrı Apollon, Finike kralı Agenor’un kızlarından birine aşık olur ve aşık olduğu kişinin ölümlü olması nedeniyle, aşkını açıklamaktan çekinir.

Ancak, Apollon, kıza yakın olmak için, kıza bağlı bir köpek olmayı tercih eder.

Çok utangaç olan Kral Agenor’un kızına, küçük ve sevimli bir köpek olarak yaklaşır.

Kız, zamanla kendisine alışınca da, genç bir delikanlıya dönüşür, kızın sevgisini kazanır ve evlenirler.

Daha sonraki dönemlerde ise bir oğulları olur ve ismini Lykia dilinde “Aydınlık Ülke” anlamına gelen Telmessos koyarlar.

Apollon çocuğunu bu yeni kente kahin olarak  tayin eder.

Şehrin tarihi gelişimi

Uzun süre Lykia’ya karşı bağımsızlığını korumuş olan şehir, MÖ 6’ncı yüzyıl ortalarında Pers hakimiyetine girer.

MÖ 5’nci yüzyılda “Delos Birliğine” girer, MÖ 362 yılında ise Lykia’ya katılır. Ardından, Lykia topraklarını hakimiyeti altına alan Perslere geçer ve Karia Saprapı Mausolos tarafından yönetilmeye başlar.

MÖ 333 yılında, bölgede Büyük İskender hakimiyeti görülür. Söylenenlere göre, şehir, kendi isteğiyle Büyük İskender’e teslim olmuştur.

Bir başka söylentiye göre ise: Büyük İskender, donanması ile Telmessos kıyılarında geldiğinden, kumandanlarından Nearkos, o dönemin kent yöneticisi Antipatrides’ten yanlarındaki müzisyen ve esirlerin kente alınmasını ister.

Bu istek kabul edilir. Ancak müzisyen olarak kente girenler, müzik kutularının içlerine sakladıkları silahları çıkararak, gece, şölen esnasında akropolü ele geçirirler.

MÖ 188 yılında Bergama Krallığı bölgede egemen olur.

MS 8’nci yüzyılda şehrin ismi, Bizans İmparatoru II Anastasius onuruna “Anastasiupolis” olarak değiştirilir.

Sonraki 200 yıl boyunca, şehir bu isimle anılır.

MS 10’ncu yüzyıl başlarında ise, şehrin ismi Rumlar tarafından “Makri” olarak değiştirilir. Makri kelime anlamı “uzak şehir” demektir.

Şehrin bugünkü ismi ise, Osmanlı döneminin ilk pilotlarından olan Fethi Bey’in Kahire’ye giderken uçağının 1913 yılında buraya düşmesi nedeniyle 1934 yılında verilmiştir.

 

Kahinlik

Öte yandan, şehrin antik dönemde bir kehanet merkezi olduğu ve kahinlik özelliğinin babadan oğula geçtiği de bilinmektedir. Kahinlerin kayaların üzerine çıkarak Akdeniz’in mavi sularına bakarak kehanetlerde bulundukları düşünülür.

Tarihçi Heredot’a göre: Telmessos şehri bir zamanlar bölgenin önemli bir kehanet merkeziymiş. Lidyalı kral Krezüs, Pers kralı Kyros’a karşı savaşa hazırlanırken: Sardes kentinin çevresini yılanlar sarmış, atlar ise otlamayı kesip yılanlara saldırıp yemeye başlamışlar.

Bunun üzerine, olay Telmessos Kahinlerine sorulmuş ve alınan cevap “Krezüs üzerine yabancı dil konuşan bir ulusun yürümesini beklesin, bunlar ülkeye yayılacaklar, boyunduruk altına alacaklar, yılan toprağın oğludur, at ise savaşçı ve göçebe hayvandır.”

Evet bu kehanet bir süre sonra gerçekleşmiştir. Krezüs, Perslerle yapılan savaşı kaybeder, ancak ölümden kurtulur ve esir alınır, Pers kralı Kyros, onu bir danışman gibi yanında gezdirir.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Anfi Tiyatro
 

Telmessos Amfi Tiyatro

1993 yılında yapılan resmi arkeolojik sondaj kazılarında, toprağın 3-4 metre altında, tiyatronun oturma sıralarını buldular. 1995 yılında ise, tiyatrodan kalabilen tüm kalıntılar gün ışığına çıkarılmıştır.

Türkiye’de denize en yakın ve en eski tiyatrodur. Hemen şehrin iskelesi yanındaydı. Tiyatro, erken Roma döneminde yapılmış ve MS 2’nci yüzyılda onarılmıştır. Tiyatro ilk yapıldığında 6000 seyirci kapasitelidir.

Ancak, günümüzde ise, tiyatroda 2000-2500 seyirci oturabilmektedir. İki oturma gurubu vardır. Üst oturma sıralarının tamamında dolgu malzemesi kullanılmıştır.

Tiyatronun 4 girişi bulunmaktadır, bunlardan sadece 3 tanesi sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Kalan bir tanesi bozulmuştur. Tiyatro, Bizans döneminde arena olarak kullanılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Anfi Tiyatro
 

Fethiye Ören Yerleri nden Telmessos günümüzde “Kentsel Sit” alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Ancak, daha önceki bir dönemde, antik tiyatrosunun oturma sıralarında bulunan büyük mermer blokların, Fethiye Limanı yapımı sırasında limanda kullanıldığı rivayet edilmektedir, Fethiye Limanına giderseniz, denizin içindeki büyük taş blokları görebilirsiniz.

 

Lahitler

Günümüzde Fethiye ilçe merkezinde Lykia tipi birçok lahit görülmektedir. Bunlardan bir tanesi Amintas Kaya mezarlarının altındaki sokakta ve bir tanesi de Hükümet Binası ile iskelenin yanındadır.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Lahitler
 

Hükümet binası yanındaki kabartmalı lahit, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. MÖ 340 yılına ait olduğu düşünülen bu lahdin kapağındaki kabartmalarda: dörder savaşçı ellerinde kalkanları olduğu halde savaşmakta, uzun giysili bir adam sağ tarafta koltukta oturmaktadır. Yan yüzlerde de figürler vardır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

KADYANDA-CADİANDA

Fethiye Ören Yerleri, ikinci durak Fethiye merkezine 25 km uzaklıktadır.

Üzümlü beldesinin güneydoğusunda, bir tepe üzerindedir.

Tepenin yüksekliği yani rakımı 915 metredir.

Yani Fethiye limanı bölgesine tepeden bakar, muhteşem bir manzara vardır.

Yolun büyük kısmı asfalt, kısa bir bölümü ise stabilizedir. Bu bölüm, çamların arasında bir dağ yoludur, bazı yerleri bozuktur. Burayı orman içinde bir Likya şehri olarak düşünün. Şehir, engebeli bir dağ yamacı boyunca, yarım daire şeklinde konumlanmıştır.

Tanıtıma başlamadan önce söylemek gerekir: buraya mutlaka spor ayakkabısı ile gidin, çünkü yerlerde çam yaprakları var ve oldukça kaygan, ayrıca yanınızda mutlaka su bulundurun.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Buraya ulaştığınızda, hemen ön tarafta otopark var, aracınızı buraya park edebilirsiniz. Giriş ücretli, müze kart geçiyor.

Şehrin kuruluş tarihinin, MÖ 3 binli yıllara indiği tahmin edilmektedir.

Şehir: Karia ve Likya bölgelerinin arasında kalmış ve her türlü özellikleri barındıran bir kent olarak öne çıkmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Fethiye Ören Yerler inden Kadyanda, Likya dilinde “Kadawanti” olarak bilinir.

Pilinus ise şehrin ismini Lykia dilinde “Cadianda” olarak yazmıştır.

Günümüze ulaşan kalıntıların en eskisi: MÖ 5’nci yüzyıldan kalmadır. Ayrıca: Likya bölgesinin, Hekatomnosların kontrolünde olduğu döneme ait bir kitabede, Karya Satrabı Piksodoros’un yaptığı bir bağıştan söz edilmektedir. Bu satrap MÖ 340-334 yılları arasında satraplık yapmıştır. Bu bağış, büyük olasılıkla: Karya şehri olan Kaunos’a karşı girişilen bir harekatta, Kadyandalıların satraba yardım ettiğini ifade etmektedir.

MÖ 168 yıllarında şehrin kendi sikkesini bastırdığı anlaşılmaktadır.

Ancak kent, özellikle Roma döneminde önem kazanır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Günümüzdeki kalıntılar

Kent, doğal nedenlerle oldukça fazla yıpranarak günümüze ulaşmıştır.

En eski tarihli olarak, günümüze, kenti saran çevre duvarlarının bir kısmı, kaya mezarları ve bazı kitabeler kalmıştır. Kaya mezarları, iri taşlardan oluşur.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tiyatro
 

Tiyatro

Akropolün güney yamacındadır.

Küçük tiyatronun Caveası (yani seyircilerin oturduğu bölüm) yarım daire şeklindedir.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tiyatro
 

Ancak bir deprem sonucu yıkıldığı tahmin edilmektedir. Taşların bir kısmı daha sonra kullanılmıştır. Günümüzdeki görüntüsü, tiyatronun bir zamanlar oldukça gösterişli bir yapı olduğunu hissettirmektedir. Tiyatro Roma döneminde de tamir edilerek kullanılmıştır. Oturma sıralarının birinci bölümü oldukça sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Ancak sahne tamamen yıkıktır.  

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tapınak
 

Tapınak

Akropol bölümünde 5 basamakla ulaşılan bir tapınak kalıntısı vardır. Ancak hangi tanrıya ait olduğu bilinmiyor. Tapınak kalıntısının duvar taşları çevreye yayılmış durumdadır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Agora Ticaret Alanı
 

Agora-Ticaret Alanı-Çarşı

Hemen Tapınak yanındadır. Buranın revaklı çarşı dükkanları yani stoası  tamamen yıkılmıştır. Stoa 82 metre uzunluktadır. Muhtemelen deprem sonucu yıkılmış olmalıdır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Hamam
 

Hamam

Akropol’un kuzey çıkışında, tepeye doğru çıkarken, tepenin kenarındadır.

Stadion un güney tarafına bitişiktir. Roma taş işçiliği görülür. Halen görülmekte olan ışıklı üç odaya bölünmüştür. Batı odası: Roma İmparatoru Vespasian (MS 9-79) banyosu olarak şehirden elde edilen para ile yapılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Stadion
 

Stadion

Uzunluğu 183 metredir. Genişliği ise 9 metredir. Küçük ama sevimlidir.

Kuzey yönünde, yarışları izleyenler için düzenlenen 6 oturma sırası vardır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Stadion
 

Resmi arkeolojik kazılarda ele geçen yazıtlara göre, Candianda şehrinde “atletizm şenlikleri” düzenleniyormuş.

Evet, dağın tepesinde günümüzden yüzlerce yıl önce koşu yolu yapmışlar. Bu koşu pisti, her yıl Yeşil Üzümlü Köyünde geleneksel olarak Nisan ayında yapılan festivaldeki yarışlarda kullanılmaya devam edilmektedir.

Mabet ve Mezar Odası

Stadion üzerinde, Dor stilinde bir mabet ve mezar odası görülür.

Burada 8 atlete ait bir heykel kaidesi bulunmuştur. Kaidelerden birisi üzerinde “Kadyanda” yazısı bulunmaktadır. Elbette sadece kaideler var, heykeller ortada yoktur, muhtemelen çalınmıştır.

Sarnıçlar

Kadyanda, bölgenin en yüksek yerine konuşlandığından, çevreden kanallarla buraya su getirmek mümkün olmamıştır. Bu yüzden şehrin su ihtiyacı yerin altına yapılan büyük su sarnıçlarıyla karşılanıyormuş.

Stadion çevresinde, 4 büyük sarnıç vardır. Tapınağın doğu kesiminde, geniş bir alanın altında inşa edilmiş, birbirine geçmeli, 4 büyük sarnıç bulunmaktadır.

Agora yakınlarında da 1 sarnıç bulunur. Bu sarnıçlar günümüzde bile su tutabilmektedir.

Tüm bu sarnıçlar, kentin antik dönemde su sorununun ne kadar büyük olduğunu kanıtlamaktadır. Hatta, bu su sıkıntısı nedeniyle, sonraki süreçte kentin terk edildiği de tahmin edilmektedir.

Mausoleum

Fethiye ovasına bakan yamaçtadır. Oldukça yüksek temeller üzerine oturtulmuştur. Silindirik çatılıdır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Mezarlar
Kadyanda Mezarlar

Mezarlar

Şehrin kuzey bölümünde 4 tane Lykia dönemine ait mezarlar bulunmaktadır.

Mezarların MÖ 4’ncü yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.

Bunlardan üç tanesi, ev tipi mezardır. Ancak günümüze yıkık olarak ulaşmıştır.

4’ncü mezar ise: yekpare yani tek bir parça kayaya oyulmuştur. Buna “Atlı Mezar Anıtı” denir.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Atlı Mezar Anıtı
 

Atlı Mezar Anıtı

Orman yolunun yaklaşık 4’ncü kilometresinde, orman içinde “Atlı Mezar Anıtı” vardır. Anıtın işçiliği oldukça güzeldir. Bu mezar anıtı; MÖ 400 yılına tarihlenmektedir.

Anıtın güney yüzündeki kabartmada: “divana uzanmış bir adam figürü” vardır. Bu muhtemelen mezarın sahibi olmalıdır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Atlı Mezar Anıtı
 

Kuzey yüzündeki kabartmada ise: “elinde mızrak ve kalkanla, yere dizleri üstüne çökmüş rakibi savaşçıya saldıran bir atlı figürü” bulunmaktadır.

Bu sahnenin: Troya savaşında, Archilleus tarafından öldürülen Troyalı Kahraman Hektor olduğu düşünülmektedir.

 

Salas Anıt Mezarı

Buranın muhtemelen Kadyandalı bir Prens mezarı olduğu tahmin edilmektedir.

Üzümlü köyü ile ören yeri arasındaki bir yamaçtadır. Anıt günümüzde oldukça harap durumdadır.

Dört yönünde de kabartmalar bulunan mezar, tek bir kaya bloğundan kesilmiştir.

Ön yüzünde tek bir kabartma görülür. Ön yüzdeki kabartmanın üzerinde “Salas” kelimesi yazılıdır.

Her iki yan yüzlerde ise, friz halinde ikişer tane kabartma görülür.

Güney yöndeki yan yüzde: altta iki savaşçı düello yapmaktadır. Bunun üstünde birçok figürden oluşan kurban sahnesi görülür.

Kuzey yöndeki yan yüzde: iki kişi düello yapmaktadır. Üst kısımda ise diğer yüzdekinden farklı olarak ziyafet sahnesi görülür.

Bu kabartmalar değerlendirildiğinde, anıt mezarın muhtemelen Karyalı Hekatomnidler ailesinden Kadyandalı bir prensese ait olduğu düşünülmektedir.

Anıt mezar ise, kocası Likyalı Prens Salas tarafından yaptırılmış olmalıdır.

Tarih olarak ise MÖ 400’lü yıllar düşünülür.

Günümüzde Salas kaya mezarı, yer hareketleri nedeniyle içine yapıldığı ana kaya kütlesiyle birlikte yan yatmış olarak bulunuyor.

Bu anıtın bazı parçaları, buradan kaçırılmıştır ve günümüzde Londra British Museum’da sergileniyor.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Sur Duvarları
 

Sur duvarları

Kenti çevreleyen sur duvarlarının bir bölümü, en erken tarihe tarihlenmektedir. Kentin dik yamaçları ve arazinin özelliklerine göre, sur duvarları birçok kez inşa edilmiştir. Bu duvarlardan, güneydekiler günümüze sağlam olarak ulaşmıştır. Tiyatro alanına, istinat oluşturan sur duvarı ise, Helenistik döneme aittir ve kaliteli bir işçilik görülür.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Nekropol Alanı
Kadyanda Nekropol Alanı

Nekropol alanı

Kentin güney bölümünde, sur duvarlarının dışında kalmaktadır. Kemerli Roma dönemi mezarları her yere dağılmış ve yıkılmış durumdadır. Zaten günümüzde burada yoğun kaçak kazı çukurları bulunmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Gezi yolu
 

Gezi Yolu

Kent kalıntılarında, 1992 yılında resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında, kent kalıntıları yani ören yerinin rahatça gezilebilmesi için 2.5 km lik bir yürüyüş yolu düzenlenmiştir.

 

Fethiye Ören Yerleri Pinara
 

PİNARA

Fethiye Ören Yerleri, bir diğeri “Pinara”.

Fethiye-Kaş karayolu üzerinde (40’nci kilometrede), Eşen yakınlarında Minare köyündedir. Yoldan 5 km içeriye girilmektedir.

Fethiye ilçe merkezine 45 km uzaklıktadır. Akdağ eteklerindedir.

Giriş ücretsizdir.

Günümüzde harabeler: köyün gerisindedir. Buraya ulaşmak için Minare köyünün girişinden sonra, dik bir rampadan yukarı çıkılır. Bu yol yaklaşık 2 km dir ve stabilizedir. Yani burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz, yolun bu son bölümünün oldukça bozuk olduğunu aklınızda bulundurun. Peki bu yol niye bozuk derseniz, bunun cevabı olarak, bölgenin dağlık olduğu ve iş makinalarının buraya girmesinin mümkün olmadığı söyleniyor. Bu yüzden düzgün yol yapılmıyormuş.

Ayrıca yanınızda spor ayakkabısı olmalı, çevre çok ıssız olduğundan yanınızda su veya benzeri içecek ve yiyecekler bulunmalıdır. Son bir not: burayı gezmek için en az 3 saat ayırmalısınız ve çevrenin aşırı ıssız olmasını düşünerek, en geç saat 14.00 veya 15.00 gibi orada olmanız lazım, akşama kalmamak gerekir.

Minare Köyü:

Minare köyünün ismi, üzerinde kuş yuvasına benzeyen mezarların bulunduğu bir kayadan alır. Çünkü bu kaya, minare şeklindedir. Bu kayanın yüzünde yüzlerce oda oyulmuştur. Apartman gibi yükselen bir kaya parçasının üzerine yüzlerce mezar oymuşlar.

Baş döndürücü yükseklikteki, yüksek duvar gibi dik sarp kayasının cephesine, iki bin yıl öncesinin imkanlarıyla, güvercin yuvaları gibi gömüt delikleri açan taş ustaları, günümüzde bile bize, nasıl da inanılmazı başardıklarının göstergesidir. Sırf burada mı, şehrin birçok yerinde bu taş ustalarının ince işçilikleri görülmektedir.

Ancak bu odaların bulunduğu yere günümüzde ulaşmak mümkün değildir. Yani dimdik bir dağ gibi kaya parçasıdır.

Antik dönemde, Likya uygarlığının en büyük ve en öne çıkan şehirlerinden olan “Pınara” şehrinin isminin anlamı Lykia dilinde “Yuvarlak” demektir.

Şehrin ilk kuruluşu hakkında, antik dönem yazarlarından Stephanus Byzantion: “Xantos şehrinin nüfusu çok fazla artınca yaşlılardan bir gurup Kragos Dağının yüksek olan tepesinde bir kent kurup, adını da yuvarlak manasına gelen Pınara ismini verdiler” diye yazmıştır.

Şehrin ilk kuruluşu hakkında yapılan araştırmalarda, ilk kuruluş dönemi “Troya” ya kadar gitmektedir. Çünkü Troya savaşında “Pınaralı Okçu Pandaros” dan söz edilir. Pandaros, Troya’da Sarpedon’un yanında yiğitçe çarpışmıştır. Strabon, kent için “Pandaros’un kızı, yeşil ormanın bülbülü” demiştir.

Antik dönem yazarlarından Strabon ve Stephanos Byzantions: Pınara şehrinin Lykia bölgesinin çok önemli bir kenti olduğunu belirtmiştir.

Kentin ismi Likçe kitabelerde “Pinale” olarak okunmaktadır.

Lykia birliği içinde, 3 oy hakkına sahip olan 6 şehirden birisidir.

 

Kentin tarihi süreci

Pınara: MÖ 333 yılında Büyük İskender’e kapılarını açarak teslim olur.  İskender’in ölümünden sonra ise, şehir Bergama Krallığına bağlanır. Takip eden dönemde ise, Roma imparatorluğunun bir şehri olur. Roma döneminde, şehir imar edilmiş ve canlandırılmıştır.

Ancak MS 141 ve 241 tarihlerindeki depremlerde, şehir büyük zarar görür. Ardından, MS 8’ncu yüzyılda terk edilir. 1957 yılındaki depremde şehir yeniden zarar görür, tepelerdeki kayalar aşağıya kayarak kalıntıların arasına karışırlar.

 

Güzellik Yarışması

Yazılı kaynaklara göre, bölgedeki ilk güzellik yarışması bu şehirde yapılmıştır. Şehirde: Tanrıça Afrodit’e adanan, ilginç mimari özellikleri bulunan bir tapınak yapısı kalıntısı vardır.

 

KALINTILAR

Günümüzde antik şehirdeki kalıntılar arasında: hamam, tiyatro, agora, odeon, kaya mezarları, Yukarı Akropol ve Aşağı Akropol bulunmaktadır.

Uçan mezarlar-Bir Öykü

Likyalılar “Phoenix” isimli kuşun varlığına inanırlarmış. Likya inanışlarına göre: ölen insanın ruhu, başka bir canlıya, özellikle de kuşa dönüşür uçar gidermiş. Vücudu ise öylece kalırmış. Bu inanışı ölümsüzleştiren ise “Phoenix” isimli kuş imiş.

Bu ölümsüz kuşun: renkli tüyleri, altın gibi parlak kanatları, sevimli bakışı varmış. Hep güneşe doğru uçarmış, ancak güneşe yaklaşınca güneş ışınları ile yanar, külleri yere dökülürmüş.  Dökülen küllerinden yeniden doğar ve güneşe doğru uçarmış.

Bu böylece: ölümsüzlüğe doğru, sonsuzluk içinde devam eder dururmuş. Phoenix kuşu, görünmezmiş, ancak ölenin ruhunun görünen, insana yakınlığı ile bilinen güvercin biçimine dönüştüğü düşünülürmüş.

Çeşit çeşit renkleri, adları ile her güvercin ölen bir insanın ruhuna bürünür, gelir anıt mezara konar, orada yaşarmış. Yaşadığı yer, ölmeden önce yaşadığı eve benzemeli, aynısı olmalıymış ki, zorluk çekmesin.

Bir kuş biçiminde: yaşamaya devam eden kral, kraliçe, soylu veya herhangi bir kentli, anıt mezarından tüm kentle birlikte, yaşamını devam ettirirmiş, aynı zamanda kentin denetleyicisi, gözcüsü durumundaymış.

Kentte yaşayanların iyi olmaları için yardımcı olur, tanrılara yakarışlarda bulunurmuş. İşte bu öyküyü dinledikten sonra, çevrenizdeki mezarları daha anlamlı görebilirsiniz.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Yukarı Akropol
 

Yukarı Akropol

Şehrin Akropolu, yuvarlak bir kayadadır. Bu kayanın yuvarlak olması nedeniyle, şehre “Pınara” ismi verilmiştir. Pınara ören yerine yaklaştığınızda uzaktan, Yukarı Akropol’ün sarp olan doğu yamacında, kayaya oyulmuş yüzlerce kaya mezarı görülür. Bu ev tipi Lykia mezarlarının, şehre Xanthos şehrinden gelen kolonistler tarafından kullanıldığı söylenmektedir.

Akropole güney cepheden, kayaya oyulmuş bir merdivenle çıkılır.

Akropolün çevresi surlarla çevrilidir ve doğu kısmında Bizans dönemine ait yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılar, bölgenin Bizans döneminde de kullanıldığını ifade etmektedir.

Yukarı Akropol yetersiz kalınca, ulaşımın daha kolay sağlandığı Aşağı Akropol devreye sokulmuştur.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Prens Mezarı
 
Prens Mezarı

Dere kenarındaki kral mezarlarından bir tanesi oldukça önemlidir. Çünkü bu mezarın alınlığında ve duvarındaki kabartmalar ilgi çeker. Bu kabartmalarda: 4 önemli antik kentin gravürleri vardır. Bu kabartmalarda surlarla çevrili bir kent izlenir.

Bu nedenle, mezar kabartmasındaki kentin Pınara olduğu ve mezarın prense ait olduğu tahmin edilmektedir. Akropol kısmının doğusunda Bizans yapıları bulunmaktadır.

Bunlara bakarak bölgenin Bizans döneminde de kullanıldığını açıklamaktadır. Akropol’un doğusunda ise, Pınara Harabeleri bulunmaktadır. Harabelerde, zengin mimari kalıntılar görülüyor.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Mezarlar
 

 

Aşağı Akropol

Burada: Odeon, agora, tapınak gibi yapılar ve çeşitli mezarlar bulunmaktadır.

Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması, Lykia sivil mimarisine ışık tutmaktadır.

Aşağı Akropol’un dik yamaçlarına rağmen, gerek terasın oluşturulması ve gerekse tahkimat açısından sur duvarı ile desteklenmiştir.

Surun güneyindeki kapıdan geçilerek kenti dolaştığınızda, arkasını yamaca dayamış Odeon ve önündeki düz alanda kentin odağını oluşturan Agora görülür.

Aşağı Akropol’un, alt kesiminde Antik Çağda geçirdiği depremler ile büyük zarar gören pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş pek çok mezar görülür.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Mezarlar
 

Surun güneyindeki kapıdan geçerek kenti girilince, arkasını yamaca yaslamış Odeon ve önündeki düz alanda Agoranın, şehir merkezini oluşturduğu görülür. Aşağı Akropolün alt kısmındaki su kaynağı çevresinde, kentin Antik Çağda geçirdiği depremler sonucunda büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş çok sayıda mezar dikkat çeker.

 

Afrodit Tapınağı

Burası Afrodit’e adanmış tapınak diye geçse de kalk şeklindeki kolonları ve önündeki “Phallus” simgesiyle büyük olasılıkla bir aşk evi olarak düşünülebilir. Tapınak kalp planlıdır. Bu tapınak yüzünden şehre “Güzellikler Merkezi” de denilir.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Tiyatro
 

Tiyatro

Kaya gömütlerinin yanında, yaklaşık 2000 kişilik tiyatro bulunmaktadır.

 

Fethiye Ören Yerleri Leteon Şehir Girişi
 

LETOON

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer antik şehir “Letoon” dur.

Arifler Mahallesi Fethiye-Kaş karayolu üzerinde 65’nci kilometrededir. Kalkan’a 19 km uzaklıktadır. Seralar arasında kalmıştır. Xanthos ve Patara kentleri arasında kalır. Kumluova mahallesi merkezine yaklaşık 400-500 metre mesafededir.

Giriş ücretlidir. Giriş ücreti 12 TL. dir. Oldukça güzel bir giriş yeri bulunmaktadır ve tuvalet buradadır.

Giriş yerinden sonra: antik kentin hikayesinin anlatıldığı bir  sinevizyon gösterisi ve ardından gezi yolunu takip ederek ören yerini gezebilirsiniz. Ancak öğle saatlerinde gezecekseniz, yanınızda mutlaka şapka ve su bulundurmalısınız.

Şehrin kuruluş efsanesi

Bu hikaye, Şair Ovidius tarafından anlatılmıştır.

Tanrılar Tanrısı Zeus: Titanlardan Kios ve Phoibenin kızı Leto’ya aşık olur ve Leto’ya sahip olur. Leto hamile kalır.

Çapkın Zeus’un kıskanç karısı Tanrıça Hera: Leto’yu takip ettirir ve onun Zeus’tan olacak çocuğunu doğurmasına engel olmaya çalışır.

Sonuçta Leto, Anadolu’daki “Lykia” bölgesine kaçar ve Hera’dan kurtulur.

Leto. Delos adasında ikiz çocukları Artemis ve Apollon’u doğurur.

Daha sonra Ksanthos nehrinin denize ulaştığı yere gelip, nehir boyunca, Leto Tapınağının bugünkü bulunduğu yerdeki kaynağa gelinceye kadar yürür. Kaynakta çocuklarını yıkamak ister, ancak yerli halk tarafından engellenir. Bunun üzerine, Leto, yerli halkı “Kurbağa” ya çevirir.

Ancak başka bir söylentiye göre ise, Apollon, “Patara” da doğmuştur.

Evet, Leto adına kurulan “Letoon” antik kendi, Lykia bölgesinin kutsal merkezidir.

Şehrin Tarihi Süreci

Şehirdeki en eski yerleşim izleri, MÖ 7’nci yüzyıla kadar gitmektedir.

Kent, tanrıça Leto’yu onurlandırmak ve ona tapınak inşa etmek için kurulmuştur.

Yani: Likyalıların dinsel ve politik bir alandı, din merkezidir. Ören yerinde bulunan birçok yazıtın da gösterdiği gibi, federal kutsal alan, yönetici güçlerin tüm dini ve siyasi kararlarının halka açıklandığı yerdir.

Daha doğrusu Lykia birliğinin birleşik sunağı durumundadır.

Likya birliğine bağlı olan 23 kentten biridir. Likya birliği şehirlerinin yıllık toplantıları burada  yapılırmış.

Dönemin başkenti Xanthos şehrine 21 km uzaklıktadır yani oldukça yakındır.

Roma döneminde İmparator Hadrianus döneminde kültür merkezi haline gelen şehir, MS 7’nci yüzyılda Arap saldırıları nedeniyle terk edilmiştir.

Arkeolojik Araştırmalar

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde ilk kazılar, 1962 yılında Prof. Metzger tarafında başlatılmış, Christian Roy tarafından sürdürülmüş ve şehir ortaya çıkarılmıştır.

Bu araştırmalar sonucunda, şehirdeki ilk yerleşimin MÖ 8’nci yüzyıla kadar indiği görülmüştür.

Fethiye Ören Yerleri Leteon Kalıntılar
 


Kalıntılar

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde 3 tane tapınak vardır. Bu tapınak kalıntıları, 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Tapınaklar

Fethiye Ören Yerleri Leteon
 

Nymphaeum

Tapınakların güneybatısında, bazıları Letonun intikamıyla dönüştürülen talihsiz çobanların olduğu su kaplumbağaları ve kurbağalarla dolu kutsal bir su kaynağına bağlı nymphaeum vardır.

Burası muhtemelen dini bir daldırma töreninde kullanılmış ve Helenistik dönemde yapılmış, Roma döneminde ise yarım daire şeklinde bir havuz eklenmiştir.

Her üç tapınak ta kutsal suya yönlendirilmiştir. Çünkü tapınaklar yapılmadan önce kentte “su” ve “kayalara” tapınılmıştır. Ören yerinin bir kısmı hala suyla kaplıdır. Yer altı suyu tablasının mevsimsel yükselmesi nedeniyle, Letoon kutsal alanındaki anıtlar ve arkeolojik kalıntılar tehdit altındadır. Ancak 2006 yılında su seviyesinin düşürülmesi için su kanalları yapılmıştır.

Özellikle su periler için çeşme inşa edilmiştir.

Çeşme: kutsal suyun bulunduğu alanda, yarım daire şeklindedir.

Klasik dönemde: Hıristiyanlığın kabulünün ardından, Artemis ve Apollon tapınakları sönmüş kireç haline getirilmiş, ancak Leto tapınağı ancak Antik çağ sonunda yıkılmış ve bu yüzden tapınak bloklarının büyük kısmı korunarak günümüze ulaşmıştır.

Hadrian Çeşmesi

Çeşme binası: Tapınağın güney batısında, Nymphe kültüne adanmıştır. Bu çeşmenin doğu kenarında erken Hıristiyanlık dönemi kilisesi bulunmaktadır. Çeşme Roma döneminde İmparator Hadrian onuruna yapılmıştır.

Bazilika-Kilise

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde, Bizans dönemi kilisesinin kalıntıları, kilisenin MS 6’ncı yüzyılda inşa edildiğini ve 7’nci yüzyıl ortalarında, muhtemelen Arap saldırılarıyla yıkıldığı tahmin edilmektedir.

Yapının nef ve koridorlarının zemini, geometrik desenler ve hayvan figürleriyle süslenmiştir. Ancak günümüzde bunlar görülmemektedir.

Kilisenin nefi, iki koridordan ve altı sütundan oluşan bir sıra ile ayrılmış, 7 bölümden ulaşmaktadır. Nef ve kanal arasındaki bölüm, içine kanal perdesi ve direklerinin yuvalanmış olacağı bir kaide ile açıkça işaretlenmiştir.

Kilisenin bir özelliği: batı ucunda narteks olmamasıdır. Bunun yerine, batıdaki nef ve koridora doğrudan bir atriumdan girilir.

Kazı sırasında çok sayıda içki kabı bulunmuştur. Buna göre, Arkeolog Martin Harrison: kilise üyelerine “Sarhoş Rahipler” ismi verilmiştir. Martin Harrison: Newcastle Tyne Üniversitesinde görevlidir ve buradaki kazıları bir süre yönetmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Leteon Leto Tapınağı
 

Leto Tapınağı

En baştaki bu tapınak Artemis’in annesi “Leto” ya aittir. Diğerlerine nazaran en iyi korunmuş tapınaktır. Hatta: boyutları ve heykel süslemelerinin kalitesiyle, Türkiye’deki Yunan mimarisinin en istisnai örneklerinden ve dünyadaki en iyi korunmuş Yunan tapınaklarından birisidir.

Kral Arbinas tarafından MÖ 5-4’nci yüzyıllarda yapılmıştır. Tapınağın yapımında: berrak renkli, mermer yanılsaması yaratan çok ince kireç taşı kullanılmıştır. Zarif bir korint sütun dizisiyle süslenmiştir. Kült odasını iyonik bir revak çevreliyor.

Günümüzde yıkıntıları görülen tapınak ise, bu sözünü ettiğim tapınağın üzerine MÖ 150’li yıllarda yapılmış İon düzeninde bir tapınaktır.

Tapınağın boyutları 30,25 x 15,75 metredir. 6 tane, 11 metre yükseklikte sütun bulunur.

Tapınağın güney kısmında, MS 7’nci yüzyılda terk edilen bir bazilika ve manastır kalıntıları vardır.

2000-2007 yılları arasında Leto tapınağı orijinal ortamında yeniden inşa edilmiştir. 1950’lerden beri yapılan kazılarda bulunan Leto tapınağına ait mimari parçalar, bu projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlamıştır.

Artemis Tapınağı

Ortada bulunmaktadır. Daha küçüktür ve çok da iyi korunmamıştır.

Bu tapınak “Artemis” e aittir ve MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Apollo Tapınağı
 

Apollon Tapınağı

Doğuda bulunan tapınak ise, Apollon’a aittir ve Dor düzeninde MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

Günümüzde oldukça harap durumdaki tapınak Helenistik dönemden kalmadır.

Tapınağın cellasında muhteşem bir mozaik bulunmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Apollo Tapınağı Zeminindeki mozaik
 

Mozaki: taban süslemesi olarak yapılmıştır.

Ortasındaki güneş motifi “Işık ülkesi Lykia” yı, sağdaki Lyra betimlemesi Tanrı Apollon’u ve soldaki ok sadağı ve yay ise Tanrıça Artemis’i sembolize etmesi açısından önemlidir.

Mozaik tapınağın inşa edildiği Helenistik döneme aittir.

Mozaik zemin hava şartlarından olumsuz etkilenmemesi için; bulunduğu Apollon Tapınağı cellasından kaldırılmış ve Fethiye Müzesinde halen sergilenmektedir. Tapınak cellasına ise, mozaik eserin bir kopyası yerleştirilmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Letoon 3 dilli yazıt
 

Üç dilli Yazıt

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde; 1973 yılında Apollon Tapınağı ile doğuda insan eliyle taşlanmış ana kaya arasında, tören yolu güzergahında bulunan ve Fethiye Müzesinde sergilenmekte olan üç dilde yazılmıştır. Apollon Tapınağı yakınındaki Helenistik çöplük alanı içinde bulunmuştur.

Likya’da ele geçen stel: Likçe, Aramice ve Eski Grekçe olmak üzere 3 dille yazılmıştır.

Likya’da ele geçen stel içinde çok özel bir yere sahiptir.

Stelin kesin tarihi için MÖ 337 yılıdır.  

Stelin ön yüzünde 41 satırlık Likçe, yan yüzünde 27 satırlık Aramice ve diğer yan yüzde de 35 satırlık eski Yunanca metin yer alır.

Yazıt hem Krya-Likya ilişkileri, hem Perslere karşı özgürlüğünü yitiren halklarla krallığın ilişkileri, hem de satraplarla Pers büyük kralının ilişkileri üzerine çeşitli ipuçları verir.

Aynı zamanda yazıtın Likya dilinin çözülmesine sağladığı büyük katkının yanı sıra, diğer bir büyük önemi de Likya bölgesinde “Polis” şehir devleti sisteminin varlığını kanıtlamasıdır.

Bu kararname Hekatomnid Sülalesinin, Maussolos’un kardeşi, Karya ve Likya bölgeleri satrapı olan Piksodaros tarafından, Pers Büyük Kralı III Artasarkes’in ilk hakimiyeti yılında MÖ 358 yılında Ksanthos’ta yayınlanmıştır. Bu yıllarda şehirde Pers hakimiyeti vardır.

Karya Tanrısı “Baseleus Kaunios” için bir kült oluşturulması öngörülmektedir.

Kutsal alanın mali ihtiyaçlarının karşılanması, rahiplik kurumu, kutsal alanda hizmet verecek olan diğer kült personeli, bayram günlerinin sayısı ve kurban hediyeleri konularında düzenlemeleri ve uyulması gereken kuralları içeren metin bu kurallara uymayanları tanrıların öfkesinin cezalandıracağı belirtilerek son bulmaktadır.

Bu metinde Piksadoros’un Likya’yı daha kuvvetli bir şekilde Karya’ya bağlama girişimi görülmektedir.

Basileus Kaunios kültü, Büyük İskender ve ardılları döneminde, artık Letoon’da görülmez. Onun yerine Likya’nın geleneksel tanrıları olan Leto, Artemis ve Apollon almışlardır.

Üç dilde stelde Likçe metinlerden de Likya’da şehir devletleri ile şehirler çevresinde yaşayanların ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmektir.

Arruntii Anıtı

Arruntil anıtı: Lykia’nın ilk senatörü olan Arruntius Claudianus Vespasianus tarafından yapılmıştır.

Ksantos şehrinin ünlü Arruntius ailesine mensup Arruntius: Atlı sınıfa katılmış ve 10 yıl kadar başarılı bir asker olarak hizmet etmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Roma Tiyatrosu
 

Roma Tiyatrosu

Fethiye Ören Yerleri, Letoon Ören yerinin kuzeyinde Stoa ve arkasını kısmen doğal yamaca yaslamış tiyatro bulunmaktadır. İyi korunmuştur. Likya Tiyatroları içinde Caveası (seyircilerin oturduğu bölüm) çok iyi korunmuş olarak günümüze ulaşan örneklerden birisidir. Yapı Helenistik dönemde, yaklaşık MÖ 2’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Tiyatronun kapasitesi yaklaşık 7800 kişidir. Orkestrası (erken dönemde koronun şarkı söylediği yer) çapı 20 metredir.

Helenistik gelenekse inşa edilmiştir. Orta bölüm kayaya oyularak şekillendirilmiştir. Yan kanatlar ise bu işlem sırasında çıkan bloklar kurtarılarak inşa edilmiştir. At nalı formundaki Caveanın bir kısmı tepenin yamacına yaslanmıştır.

Evet, MÖ 2’nci yüzyılda inşa edilen Letoon tiyatrosu, Helenistik zamanların en güzel tiyatro yapılarından birisi olarak kabul edilmektedir. Her iki tarafta da girişlere açılan tonozlu geçitlere sahiptir.

Tiyatro kutsal törenler için inşa edilmiştir.

Tiyatro: bir Likya mezarlığından geçen Xanthos’tan gelen yolun sonunda bulunuyor. Güney tarafındaki giriş, 16 maskeden oluşan ilginç bir oymaya sahiptir. Antik dönemde ziyaretçilerin tiyatronun içinden geçmesi sağlanmıştır.

 

SIDYMA

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer antik döneme ait şehir “Sıdyma”.

Fethiye-Kaş karayolu üzerinde, Eşen beldesini geçince, Dodurga köyü yakınlarındadır. Dodurga köyünün hemen bitişiğindedir.

Fethiye Ören Yerleri nden Sıdyma şehri Fethiye ilçe merkezine 55 km uzaklıktadır.

Antik kent, Kragos dağı eteklerinde kurulmuş olup, denizden yüksekliği 500 metredir. Ulaşılması oldukça güç bir yere kurulmuştur.

Kalıntılar

Fethiye Ören Yerleri, Sıdyma antik kentinde görebileceğiniz kalıntılar şunlardır: kaya mezarları ve Agorasındaki çeşitli antik sütunlardır.

Ayrıca küçük bir amfi tiyatro bulunmaktadır. Bunun 6-7 tane oturma sırası günümüze ulaşmıştır.

Bunların dışında: su sarnıçları, hamam kalıntısı köyün kuzey tarafında bulunan Likya kaya mezarları ve Dodurga köyünün tarlalarına doğru uzanmış alanlarda çok sayıda lahit mezar vardır.

 

ARSADA-ARAKSA

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer şehir “Arsada” dır.

Fethiye ilçe merkezine 40 km uzaklıktadır.

Kayadibi köyünden uzun ve dik bir patika yürünerek ulaşılan Arsa köyü yakınlarındadır. Köyün hemen batısında uzun alçak bir tepe bulunmaktadır. Xanthos vadisinin gerisinde ve günümüzde adıyla Akdağ yamacında kuruludur. Kurulu bulunduğu yerin yüksekliği 900 metredir.

Lykia, Phrygia ve Pisidia sınırları arasında kalmıştır.

Araksa isminin anlamı Luwi ve Karia dillerinde “sunağı olan mabet” demektir.

Lykia yazıtlarında bu kentin ismi “Araththi” olarak geçer.

Kentin ne zaman kurulduğu bilinmez.

Batıya doğru vadiye oldukça dik inen tepenin doğu yamacında, aşağı-yukarı yarı yolda,  2.5 metre kalınlığında taştan örülmüş bir sur duvarı bulunur.

Bu sur duvarının 300 metrelik bölümü sağlam olarak günümüze ulaşmıştır.

Erken Hıristiyanlık dönemine ait olduğu tahmin edilen bu kale, özenle yerleştirilmiş büyük poligonal bloklardan yapılmıştır.

Kente ait yapılardan günümüze ulaşan yapı yoktur.

Ancak köyün içinde ve çevresinde çok sayıda Lykia dönemi mezarı vardır.

Çoğu Gotik Lahit mezar tipindedir ve oldukça fazla tahrip edilmişlerdir.

En az bir tane ev tipi kaya mezarı ve çevrede birçok yontulmuş, yazılı bloklar bulunmaktadır. Yazıtların hepsi kitabedir. Köyün biraz üstünde, kuzeye giden patikanın yanında 2.5 metre yüksekliğinde bir kaya çıkıntısında, bir atlıyı canlandıran bir kabartma görülmektedir.

 

Fethiye Merkezinde gezilecek yerler.

Fethiye Kayaköy ve çevresi.

Fethiye Ölüdeniz.

Fethiye Genel bilgiler.

Fethiye Göcek ve çevresi.

Fethiye Girme Kaplıcaları.

Fethiye Saklıkent.

 

Muğla Milas

Muğla Milas

Kaptan Cousteau, Gökova ve Mandayla körfezlerindeki kıyıları gördükten sonra, “Dünyada cennet arayan, Gökova’da bulur” demiş. Ama, yalnızca cennet değil, Milas yöresi tam bir tarih hazinesi. Ben buraya gittiğimde, özellikle: Uzunyuva ve  Gümüşkesen mezar anıtı ve Müzeden etkilenmiştim. Tarihi atmosferi sevenler için, mutlaka zaman ayrılması ve gezilmesi gereken bir yer.

ULAŞIM

Uluslar arası Milas hava alanı, bu bölgeye ulaşımın en kolay yolu. Hava alanı, ilçe merkezine, 10 km. uzaklıktadır. Kara yolu ile gelmeyi düşünenler için ise: gerek Aydın ve gerekse Söke üzerinden, buraya ulaşmak mümkün.

Muğla Milas

TARİHİ

Kentin kuruluşunun, MÖ.1000 yılına kadar uzandığı düşünülüyor. Bölgede, önceleri Karia ve daha sonraki dönemlerde ise, Menteşe Beyliğine başkentlik yapmıştır.

İlçenin, antik dönemdeki ismi: Mylasos ya da Mylasa. Karia bölgesinin ulusal tanrısı Zeus Karios Mabedi; bu bölgede bulunuyor ki, o dönemde Karialıların bir haç yeri gibi imiş.

Karialılar

Savaşçı milletti. Kalkan ve sorgucu bulmuşlardı. Denizlerde  de çok üstündüler. Korsan olan bu ırk; MÖ.7.yüzyılda, Mısır kıyılarına kadar inerler. Aynı yıllarda: Lidyalıların yanında, Pers savaşlarına katılırlar.

Lidya kralı Giges: kutsal emanet olarak saklanan, Herakles’in “Altın Savaş Baltası”nı; Karialılara hediye eder. Onlar da baltayı; Karya, Lidya ve Mysia’nın ortak haç yeri olan, Milas yakınlarındaki; biraz önce sözünü ettiğim, Zeus Karios Mabedine gömerler.

Zaten, Labranda’daki bu kutsal alana giden kutsal yolun başlangıç bölümü: Milas şehrinde, günümüzde “Baltalı Kapı” olarak tanınan ve alınlığında çift yüzlü Karya Baltası (Labros) bulunan kemerli anıtsal kapıdır.

Evet, tarihi süreç incelendiğinde: Mylasa isimli kentin, Karya bölgesinin batısındaki en büyük ve önemli kentlerden biri olduğu görülüyor. İsmindeki “Asa” eki: çok eski bir yerleşim yeri olduğunun ifadesidir. Şehir: MÖ. 450-440 yılları arasında: Attikadelos deniz birliği üyesidir. MÖ. 1’nci yüzyılda, şehrin liderliğini yapmış olan Euthydemos ve Heybreas adında iki önemli kişi yetişmiştir.

Tarihçi Strabon’a göre: Mylasa, iç Karia’nın 3 önemli kentinden biridir. Diğerleri ise: Alabanda ve Stratonikeia. Mylasa: MÖ.5.yüzyılda: İonia ayaklanmasına ve Pers ordularına karşı, bölge şehirlerinin direnişine katılır.

MÖ. 446 yılında, Berymdon Savaşından sonra: Pers hakimiyetinden kurtulurlar ve Attika Delos Deniz Birliğine katılırlar.

Mylasa

Diğer Karia kentleri gibi, MÖ.334 yılında, Büyük İskender tarafından, Karia kraliçesi Ada’ya teslim edilir. (Bu prensesin lahdi: belki dikkatinizi çekmiştir, Bodrum Kalesinde bulunmaktadır.)

Şehir: MÖ.129 yılında, Roma’ya bağlanır. Takip eden Bizans döneminde ise, piskoposluk merkezi haline gelir. MS.4.yüzyıldan sonra: şehir, yavaş yavaş önemini kaybeder. 5.yüzyılda, şehirde, küçük bir Hristiyan topluluğu olduğu görülüyor. 5.yüzyılın ikinci yarısında: Roma’dan gelerek, şehirde, Hristiyanlık için çalışan ve kızlar için manastır açan Kseni isimli, ünlü bir rahibenin yaşar.

Tarihi süreç incelendiğinde: 13.yüzyılda, Milas yöresi, Menteşe Oğulları Beyliği döneminde, Beylik merkezi olarak kullanılır. 17.yüzyılın ikinci yarısında, Milas bölgesine gelen Evliya Çelebi: ünlü Seyahatnamesinde, Milas için şunları yazar: Milas, Sodra dağı eteklerinde, 1000 kagir evin, tütünü ve narenciyesi bol, Şeyh es Şüşteri adlı evliyanın yaşadığı yer”

Şeyh Şüşterinin mezarı: günümüzde, Atatürk bulvarının tam ortasındadır. Mezar kaybolmasın diye, bir mermer üzerine adı yazılarak dikilmiştir.

İlçenin her yanı: mermerlerle kaplı. Doğal olarak, mabetler kenti adını almış. Milas sınırları içinde, 27 antik kentin kalıntılarını görmek mümkün. Özellikle: İasos, Labrabda, Euromos ve Heraklia öne çıkıyor ve bu şehirlerin kalıntıları ziyaret edilebilecek potansiyelde.

Takip eden dönemde, bölgede: Karialılardan sonra, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlılar egemen olmuşlardır.

Milas isminin kaynağı: rüzgarlar  tanrısı Ailos’un soyundan gelen “Mylasos”dan gelmektedir.

Muğla Milas

GENEL

Milas: her ne kadar 27 antik kenti barındırarak, tarihi çekiciliğini öne çıkarsa da, doğal zenginliklerde barındırmaktadır. Milas yöresinde, iki göl var. Biri Bafa ve diğeri Tuzla gölleri. İkisi de denizden kopmuş, ikisi de tuzlu ama kuş zenginliği açısından büyük önem taşıyorlar.

Bafa gölü; Milli park olarak ilan edilerek koruma altına alınmış. Binlerce kuş barınıyor. Güllük deltasında ise, Tuzla sulak alanı bulunuyor. İlçe merkezine, 23 km. uzaklıkta, Sırtlandağı mevkiinde bulunan “Halep çamı” ormanı, tabiat koruma alanı olarak koruma altına alınmış. Çünkü: bu tür orman çok az yerde bulunuyor. Bu alanda: 40-50 yaş gurubu, Halem çamlarından oluşan bir orman var.

Muğla Milas Halıları

MİLAS HALILARI

Milas: Türkmen boylarının en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Bunun doğal sonucu olarak, burada, kendine özgü karakteristik özellikler taşıyan halılar dokunmaktadır.

Halı geleneğinin, bölgede, 16.yüzyılda seccade halıları dokunmasıyla başlar. 18.ve 19.yüzyıllarda ise, renk ve özellik olarak, Barok stili özellikler taşıyan halılar dokunmaya başlanır. Dokumada, tamamen yün kullanılmıştır. Bu yünler: kök ve doğal boyalarla renklendirilmiştir.

Klasik el dokumaları: mihraplı, Milas seccadeleridir. “Ada Milas” isimli halılar, eski örneklerin başında gelir. Kenar süslerinin, yan yana sıralanmasından oluşur. Her suyun içindeki motifler, genelde birbirlerinin tekrarıdır.

Milas bölgesinde, başka bir gurubu oluşturan halılar da “Madalyonlu” örneklerdir. Bu halılar: kare, dikdörtgen, altıgen olarak, çeşitli tiplerde dokunur.

Günümüzde, Milas halıları, ilçenin şu köylerinde dokunmaktadır: Karacahisar, Ören Dört Tepe, Gereme, Bozalan, İkizköy, Pınarköy, Mezgit, Gürceğiz, Akçakaya.

Muğla Milas Evleri

MİLAS EVLERİ

Milas evleri: 19. ve 20.yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Büyük bölümü restore edilerek kullanılmaya devam edilmektedir. Bu evler: 2 katlıdır, giriş avludan yapılır. Evlerin: ahşap destekli çıkmaları, sokağa taşar. Zemin katlar: genellikle depo ve kiler olarak kullanılır. Mutfak, tuvalet ve ahır: avlunun bir köşesindedir. Avludan üst kata, ahşap yada mermer bir merdivenle çıkılır. İlginizi çekerse, evleri gezebilirsiniz.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Milas bölgesinde, zeytinyağlı yemekler yaygındır. Mumbar dolması, kabak çiçeği dolması, keşkek, çiçek kızartma, börülce, çaykama böreği düşünülebilir. Tatlılardan ise, zerde, mutlaka tatmanız gereken bir lezzet. Tabii bunların dışında, denize yakın bu bölgede: deniz ürünlerini de tatmanızı öneririm. Bunların dışında: Milas’ın köftesi de meşhurdur.

Labranda antik kent kalıntılarına giderseniz: buraya çıkarken Kargıcak köyündeki kır lokantasına mutlaka uğrayın. Burada: saçta yapılan oğlak kavurması ve tercihinize göre, mis gibi domateslerle hazırlanan menemen yemenizi öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Milas yöresinden: bu yöreye özgü, el dokuması halılar satın alabilirsiniz. Bunun dışında: İlçe merkezinde, Salı günleri Pazar kuruluyor. Bu Pazar, hem ucuz ve hem de renkli. Buraya, yerli ve yabancı turistler akın ediyorlar ve taze sebze ve meyveden, çam kokulu ballara, zeytinin her çeşidine, incecik işlenmiş yerel dokumalara kadar pek çok ürüne rastlamak ve satın almak mümkün.

GEZİLECEK YERLER

İLÇE MERKEZİNDE, GEZİ PLANI

İlçe merkezinde: Hisarbaşı mahallesinde bulunan, Zeus Karios Tapınağı var.

Muğla Milas Zeus Karios Tapınağı

ZEUS KARİOS  TAPINAĞI

Tapınağın Korint başlıklı tek sütunu: günümüzde ayakta olup görülebilir. Bu sütunun diğer ismi “Uzunyuva” Hisarbaşı mahallesinin doğusundadır. Tek bir sütundur. 3.5 metre yüksekliğindeki bir podyum üzerinde yükselir.

Tarihi yayınlarda: biraz önce sözünü ettiğim gibi: Zeus Kairos olarak bilinir. Ancak: üzerinde leylekler yuva yaptığı için, halk arasında, uzun yuva olarak adlandırılıyor. Sütunun uzunluğu: yaklaşık 10 metredir. Söylenenlere göre: bu sütun, Zeus adına yapılan bir tapınaktan geriye kalan tek sütundur.

Evet, maalesef, 2000 yıllık kaide mermerleri, birileri tarafından sprey boya sıkılarak boyanmış göreceksiniz. Ancak, özel bir teknikle eski haline getirilmesi için, bu mermer kaidenin temizlenmesi işi, İtalyanlara ihale edilmiş. Çünkü, mermer gözeneklere boya işlemiş.

Bu sütunun hemen başlangıç noktasındaki bir taş-yıkık barakada yapılan baskında: yerin 22 metre  derinliklerine kadar inen bir tünel ve bu  tünelin ucunda, Karya bölgesinin efsanevi ilk kralı Hekaios’un anıt mezarı bulunmuştur. Bu anıt mezar hakkında ayrıntılı bilgiyi, merak edenleriniz, yine bu siteden bulabilirler.

Kentin eski surlarından: günümüze gelen tek kalıntı: “Baltalı Kapı” olarak bilinen Kapı kemeridir.

Muğla Milas Baltalı Kapı

BALTALI KAPI

MÖ.1. yüzyılda yapılmıştır. Kapı kemerini: başlıkları bir sıra palmet ve yivle süslü iki paye taşımaktadır. Dış tarafındaki kilit üzerinde: çift yüzlü, balta kabartması bulunmaktadır. Zaten, kapı bu yüzden ismini almıştır. Kapının bulunduğu yer: Labranda’daki Zeus Tapınağına giden, kutsal yolun başlangıç yeridir.

Daha sonra: Gümüşkesen Anıtı görülmelidir.

Muğla Milas Gümüşkesen Mezar Anıtı

GÜMÜŞKESEN MEZAR ANITI

Sodra dağı eteğinde, Gümüşlük Semtindedir.

Mezar yapım tekniği ve mermer süslemelerin karakteristik özellikleri nedeniyle, MS.2.yüzyılın ortalarına tarihlenmektedir.

Antik kent nekropolü (mezarlığı) içindeki bu ihtişamlı anıt, Milas şehrinin yöneticisi, komutanı veya diğer bir üst düzey kişi veya aile için yaptırılmış olmalıdır. Çünkü: nekropol alanında, bu şekil bir yapı yapılması için, dönemin kent senatosunun izninin gerektiği biliniyor.

Mezar yapısı

Sodra Dağı ocaklarından çıkarılan, gri damarlı mermerden yapılmış. Arazi yapısı meyilli olduğu için, düz bir platform üzerinde yükseliyor. Yapı: 3 bölümden oluşuyor. Bunlar: gömülerin bulunduğu mezar odası, dinsel törenlerin yapıldığı ve sütunlarla çevrili orta kat ve bu sütunlar tarafından desteklenen çatı katı.

Giriş kapısı: batı cephesindedir. Mezar odasının zemininde: mevcut izlerden, ölülerin lahitlerin içine defnedildikleri anlaşılmaktadır.

İkinci katta

Çatıyı taşıyan sütunlar var. Bu sütunların arasında, zamanında ahşap korkuluklar bulunduğu anlaşılıyor.

Orta katın, zemin döşemesinde; kuzey tarafta bulunan ve huni gibi aşağıya doğru daralan delik: buradaki dinsel törenler sırasında, mezar odasına kutsal bir sıvı ya da kurban kanı akıtıldığını gösteriyor.

Çatının tavanı: mezarda yatan kişinin önemini vurgularcasına, geometrik ve bitkisel motiflerle, nakış gibi işlenmiştir.

Gezimize devam ettiğimizde, Firuz Ağa Camisi karşımıza çıkıyor.

Muğla Milas Firuzağa Camisi

FİRUZAĞA CAMİSİ

İlçede, Menteşe Oğulları döneminden kalma en önemli eserdir. Daha sonra: Osmanlı dönemine ait bir yapı görülebilir.

Muğla Milas Çöllüoğlu Hanı

ÇÖLLÜOĞLU HANI

İlçe merkezinde, Belen camisinin yakınındadır. 1737-1738 yılları arasında, Abdülaziz Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde özel mülkiyettedir ve yıkık durumdadır. Yapının: kuzey ve güneyde, iki girişi vardır. Güneydeki giriş, tam eksende, güneydeki ise sağ köşededir.

Girişten sonra: taş döşeli bir avlu ve avlunun çevresinde, çift katlı odalar bulunmaktadır. Alt kat binek hayvanlarına, üst kat ise insanların konaklamasına ayrılmıştır. Soğuk ve güvenlik nedeniyle, alt kat pencereleri küçük yapılmış, kapılar ise bunun tersine hayvanların girebilmesi için büyük yapılmıştır.

Elbette: Milas Müzesine mutlaka zaman ayırmalısınız.

Muğla Milas Müzesi

MİLAS MÜZESİ

İlçe merkezinde, Hayıtlı Mahallesindedir. İlçe ve çevresindeki ören yerlerindeki kazılarda elde edilen eserlerin bir kısmı, burada sergileniyor. Müze: 1987 yılında hizmete açılmış.

Müze Müdürlüğü: Milas Kültür Merkezi binası içinde bulunmaktadır. Kültür Merkezi: toplam 1.5 dönümlük bir bahçe içinde, bodrum katı da bulunan, 2 katlı bir yapıdır. Binanın ana giriş katında: Müze sergi salonu ve idari birimler var.

Muğla Milas Müzesi

Teşhir salonunda 11 vitrin bulunmaktadır. Bu vitrinlerde: Stratonikeia kazılarında ortaya çıkarılan: altın eserler, İassos kazılarında bulunan pişmiş toprak kandiller ve ayrıca: heykeller, heykel başları sergileniyor. Yani, sergilenen eserler: MÖ.6-5 bin yıllardan başlayarak, Roma dönemine kadar uzanan geniş bir dönem içerisinde tarihleniyor.

Sergilenen eserler arasında: seramikler, taş baltalar ve altın eserler ile mermer heykel başları ve torsolar bulunuyor. Müzede sergilenmekte olan, özellikle geometrik dönem (MÖ.10-8.yüzyıl) ve klasik dönem (MÖ.5-4 yüzyıl) seramik eserleri,  dönemlerinin özelliklerini son derece iyi ortaya koyan örnekler olması açısından ilgi çekiyor.

Bunların yanında: Iasos antik kenti kazılarında ele geçirilen, MÖ.6.yüzyıla ait bir av sahnesinin betimlendiği duvar kabartması ile yine İassos bölgesindeki Çanacıktepe de bulunan, Helenistik döneme ait, iki yanında koçları ile betimlenmiş, Artemis heykel gurubu, müzenin önemli eserleri arasında öne çıkıyorlar.

Bir diğer önemli obje ise

Karya’nın iki önemli kenti olan Latmos ve Pidasa arasında yapılan “Dostluk ve Kardeşlik Anlaşmasının” yazılı bulunduğu yazıt. 1998 yılında, Arkeologlar tarafından, Kapıkırı köyüne ait yayla evlerinden birinde bulunmuş. MÖ.2-3.yüzyıllarda gerçekleştirildiği tahmin edilen yazıtta: Latmos ve Pidasa kentlerinin dini törenlerden, kız alıp vermeye ve mülk edinmeye ve savaşlarda ortak hareket edeceklerine dair konuların ayrıntıları yer almaktadır. “Aralarında evlenme yoluyla akrabalık tesis etmeleri için, hiçbir Latmoslu bir başka Latmosluya kızını vermemeli veya kız almamalı ve 6 yıl süreyle, Latmoslu Pidasalıya ve Pidasalı Latmosluya kız verip almalı……..” Mutlaka görmelisiniz.

Bahçe ise, açık sergi alanı olarak kullanılıyor.

Evet, ören yerlerinde gerçekleştirilen kazı çalışmaları ile bulunan eserlerin tamamı, yer sıkıntısı nedeniyle açık teşhir edilemiyormuş. Bu nedenle: Türkiye Kömür İşletmeleri Milas Lojmanları önündeki, yaklaşık 14 dönümlük arsa, yeni müze yapımı için, tahsis edilmiş. 2009 yılı eser sayısı: yaklaşık 55 bine ulaşan müzedeki eserlerin, günümüzde yalnızca 569 tanesi kapalı teşhir ve vitrin, 430 tanesi Balıkpazarı ve Açıkhava müzesinde sergileniyor.

MİLAS’IN ÇEVRESİNDE GEZİLECEK YERLER

Muğla Milas Beçin Kalesi

Muğla Milas Beçin Kalesi

BEÇİN KALESİ

Milas-Ören karayolu üzerindedir. İlçe merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Bizans yapısıdır. Menteşe Oğulları döneminde onarılmıştır. Milas şehrini merkez yapan Menteşe Oğulları, hükümet merkezini ise, savunması kolay olduğu için “Beçin” kalesine taşımıştır.

Kalenin güney bölümü: surlarla çevrilidir 1974 yılında restore edilmiştir. Kalede: hamam ve sarnıç kalıntıları görülebiliyor. Esas yerleşimin bulunduğu: 200 metre yukarıdaki iç kale bölümünde ise: Bizans şapeli, Menteşe oğulları döneminden kalma: Kara Paşa Medresesi, Türbe, Ahmet Gazi Medresesi, Orhan Bey Camisi, Hamam, Bey Hamamı, Kızılhan, Yelli Camisi ve Medresesi günümüze kadar ulaşmıştır ve görülebilir.

Muğla Milas Labranda

LABRANDA

Labranda ismi: Zeus’un sembolü, Amazonların savaş aracı olan, “çift yönlü” bir balta olan “Labrys”den gelmektedir. Aslında Zeus’un simgesi, elinde şimşek tutmasıdır.

Herakles (Herkül) Amazon Kraliçesi Hippolyte’yi öldürdüğü için çifte ağızlı baltayı; 3 yıl kölesi olarak yaşayacağı Lydia Kraliçesi Omphale’ye hediye eder. Bu balta uzun yıllar Lidya hazinesinde kalır. Aradan yıllar geçer. Lidya’da iktidarı elinde tutan Mermnad hanedanlığı, gücünü Milaslı muhafız Arselis’ten alır.

Ancak Gyges’in ayaklanması sırasında, Lidya hazinesi de yağmalanır. Hazineden çift ağızlı baltayı alan ve Milas’a getirip Zeus kült heykelinin eline veren kişi Arselis’tir. Yani: Arselis, Zeus’un Labraundos olarak anılmasını sağlayan kişidir. Böylece Zeus’un çift ağızlı balta ile anılmasını sağlar. Çift ağızlı balta taşıyan Zeus simgesi, Karya sikkeleri ve Roma dönemine kadar uzanan dönemde sıkça görülür.

Antik kent: İlçenin kuzeyinde, Koca Yayla bölümünde bulunmaktadır. İlçe merkezine, 14 km. uzaklıktadır. Denizden 650 metre yüksekliktedir. Antik Latmos dağ sırasının güneybatı bölümündedir. Bir antik kent olmaktan çok, bağımsız bir kutsal alan, bir kült merkezi olarak tasarlanmıştır.

Yolu iyi durumdadır

Ülkemizin, en iyi korunmuş antik kentlerinden biridir. Kayralıların, ikinci kralı, Mozolus burada doğmuş ve kral olduğunda, burayı başkent yapmıştır. Daha sonra ise, başkentini, harika mozolesini yaptırdığı, Halikarnassos’a taşımıştır.

Labranda: Zeus Labrandosun kutsal alanıdır. Antik dünyada tapınaklar tanrının evi olarak kabul edilmekteydi ve bu bağlamda Labraunda, sahip olduğu anıtsal tapınaklar ve bağlantılı yapıları ile Zeus Labraundos’un (Labraunda’lı Tanrı Zeus) evidir.

Burası muhtemelen kendi rahipleri tarafından yönetilmekte ve çevre yerleşimlerinin tamamına ait bir hac yeri olarak kabul görmekteydi. Buraya ulaşmak ve dini ritüellerini yerine getirmek isteyen Karyalılar, Milas’tan başlayarak 14 km boyunca devam eden, 8 metre genişliğindeki taş kaplamalı “Kutsal Yol” u büyük kortejler halinde ve coşku ile geçiyorlardı. Kutsal alan her yıl, büyük dinsel bayramlar için gelen ziyaretçileri 5 gün boyunca ağırlıyordu.

Bu bölgede: MÖ.600 yıllarından itibaren yerleşim bulunduğu öğrenilmiştir. Bu kutsal alanda yapılan araştırmalarda: MÖ.497 yılında, Karyalılar ile Persler arasında bir savaş yapıldığı ve Kayralıların yenildiği görülüyor.

MÖ.355 yılında, Labrandada yapılan kurban şöleninde: Karya kralı Mousolos, kendisine yapılan bir suikastten son anda kurtulur.

Bunun üzerine

Burada bir dizi yeni yapılanmaya gidilir. İlk önce: Hekatomnid yapı projesini hayata geçirmek için büyük mermer bloklarının taşınması gerekir ve Milas ile Labraunda arasına taş döşeli bir yol inşa ettirir. Suni teraslar, küçük bir Dor bina, anıtsal merdiven, iki geniş ziyafet salonu, sundurmalı yapı, stao ve çevresi sütunlu Zeus Tapınağı gibi yerler yapılır.

Mousolos öldüğünde kardeşi ve karısı olan Artemisia, Kraliçe olur. Ancak kendisi, Karya hükümdarı olarak sadece 2 yıl kalır. Ünlü antik dönem yazarı Strabon: kocasının acısına dayanamayan Artemisia’nın MÖ 351 yılında öldüğünden söz eder. (Kocası için yaptırdığı; dönemin sanat harikası mezar anıtı halen Londra British Museum’da sergileniyor.)

Artemisia&dan sonra Karya Kralı ve Satrapı olarak Anadolu’nun en zengin adamı olarak yazılan İdrieus başa geçer ve MÖ 344 yılına kadar ülkeye hükmeder. İdrieus, imar faaliyetlerini sürdürür, ilk olarak tapınağı genişletir. Ancak, MÖ.344 yılında, İdreus’un ölümü sonrasında, bu imar faaliyetleri biter.

Helenistik dönem sonrasında, şehir eski canlılığını kaybeder. Ancak, MS 1’nci yüzyılda Lbraunda yeniden önem kazanır. İmar çalışmalarında en göze batanı: ziyaretçilere hem ruhani hem de fiziki arınma imkanı sağlamak için tapınak girişleri arasına yapılan hamamdır. MS 2’nci yüzyılda, alana ticari ve dini yapılar eklenmeye devam edilir. MS. 4.yüzyılda: bölgede büyük bir yangın olur ve kutsal alanın, kült yeri olarak kullanılması sona erer.

Gelelim günümüze

Antik dönemde: Mylasa ve Labranda arasında, 8 metre genişliğinde ve 12 km. uzunluğunda kutsal bir yol vardı. Burası, zamanında, Mylasa’nın (bugünkü Milas) dinsel merkezi olarak kullanılan Labranda ile arasındaki bağlantı yolu idi. Günümüzde: bu kutsal yolun döşeme izlerini görmek mümkün.

Alana giriş, güney ve güneydoğuda bulunan iki giriş kapısından sağlanıyor. Bunlardan biri: “Dor binası” olarak isimlendirilen, dikdörtgene yakın ve düzensiz oluşumuyla dikkati çekiyor. Kuzeye dönük, 4 sütunlu, mermer cepheli. Roma döneminde, bu yapı, hamam kompleksinin içine dahil edilmiş.

Propylon bölgesi

Kuzeyde, uzun odalara açılan bir duvarla sınırlanıyor. Bu uzun odalar: depo veya hazine odaları olarak kullanılmış. 12 metre genişliğindeki merdivenlerle, orta terasa ulaşılıyor. Burası: Hekatommos sülalesinin başlattığı ilk yapıdır. Mabet benzeri bir binadır. Burada, büyük olasılıkla: Mausolosun karısı ve kız kardeşi olan Artemisia’nın ve belki de Zeus’un heykellerinin saklandığı düşünülüyor.

En üst terasta

Zeus Mabedi bulunuyor. Mabet:  doğu yönüne dönük. Cephede 6 ve yanlarda 8 olmak üzere, bir sıra sütun dizisi bulunuyor. Bu sütunlu mabet: İdrieus tarafından takdis edilmiş. Mimar Pytheos tarafından yapıldığı düşünülüyor. Evet, burası yerleşimin en iyi korunagelen yapısıdır. Güney duvarı, döşeme seviyesinden 8 metre yüksekliğindedir.

Kutsal alanın kuzeyinde, dik bir yokuş var. Bunun güney yamacında, mabedin üzerinde 15 metre uzunluğunda, bir mezar var. Mezar odası ve girişi: çıkıntılı tonozdur. Çatı: Dor düzeninde, granitten yapılmıştır.

Kutsal alanın, batısında, 200 metre uzaklıkta: stadyum bulunuyor. Bu bölüm, kentin Roma döneminde yapılmış. Stadyumun arkası, istinat duvarı ile sağlamlaştırılmış. Her iki başta da, yarışların başlama ve bitiş taşları bulunuyor. Bunları günümüzde de görebilirsiniz. Kutsal alanda yapılan, 5 günlük şölenlerde, burada yarışların düzenlendiği  düşünülüyor.

Kehanet ve su

Şehirde su işlevselliğiyle ön plana çıkmıştır. Hatta: burada “hydrophoroi” yani “su testisi taşıyan kadın” heykelcikleri bulunmuştur. Buna bakarak: şehrin Zeus tapınımından önce, Ana Tanrıça Kybele için bir kült yeri olduğu düşünülmektedir.

Ancak: burada suyun kehanetle ilişkisi de yoğun olarak izlenmektedir. Çünkü: şehir, bir kült alanı olmasının yanında aynı zamanda bir kehanet merkeziydi. Çünkü, MS 1’nci yüzyılda, antik dünyada birçok yerde, birçok kehanet merkezi vardı.

Arkeolojik verilere göre: Labraunda’da içinde süslü ve kutsal balıkların bulunduğu bir havuz varmış. Bu balıklara bir soru sorulur, ardından suya atılan yemleri yeyip yemediklerine bakılırmış. Yemleri yediklerinde “evet” ve yemediklerinde ise “hayır” olarak sorunun cevabı verilirmiş. Bu havuzdan evet yanıtı alındığında, havuza: altın takılar, bilezik ve küpeler atılırmış. Ünlü filozof ve devlet adamı Plinus: Labraunda’da yılan balıklı bir gölcük olduğundan söz etmiştir.

Evet, Labranda bölgesi kazıları

1948 yılında, İsveç Üniversitesi elemanları tarafından başlatılmış ve günümüze kadar devam etmiştir. İsveçli arkeolog Prof Axel Persson, tunç çağı buluntularını tespit etmek için geldiği Milas’tan, Labraunda’yı keşfederek ayrılmıştır.

Gerek Zeus Tapınağının dayanıklı temelleri ve gerekse kutsal balıkların havuzu olan mermer bir yapı, toprak altından henüz çıkarılamamıştır. Tapınak alanının üzerindeki yamaçta çıkarılanlar arasında: 2 metre kalınlığındaki duvarı olan ve “Andron” ismi verilen erkekler kulübü ve içinde, 3 adet, lahde benzeyen yapı ile birlikte bulunan bir abide benzeri mezar var.

Muğla Milas Euromos

Muğla Milas Euromos

EUROMOS

Milas-Söke karayolunun 12’nci km. dedir. Ana yol tam ortasından geçmektedir. Özellikle: antik kentin tapınağının sütunları, yoldan geçerken rahatlıkla görülebiliyor. Bu sütunlar yüzünden, yöre halkı, buraya: “Ayaklı” ismini vermiş.

Karia’nın önemli kentlerinden bir tanesidir. Antik dönemde önemli yolların kavşağında bulunması, kıyı Karya’yı iç Karya’ya bağlaması nedeniyle önemlidir.

Evet, şehrin ismine: tarihte ilk kez, MÖ.5.yüzyılda rastlanıyor.

Bu tarihte, Perslere karşı kurulan Attika-Delos Deniz Birliğine vergi veren şehirler listesindedir.

Euromos şehri: Mylasa ile vatandaşlık anlaşması yapar. Zaman zaman ise, Herakleia şehrinin saldırılarına maruz kalırlar ve Mylasa şehrinin yardımını isterler.

Likya egemenliği, arkasından Perslerin bölgeyi işgaliyle birlikte karmaşık bir süreç, daha sonra yapılan barış antlaşmasıyla Pers egemenliğinin kabullenilmesi, Büyük İskender ve sonrasında generalleri tarafından bölge değişik güçler tarafından el değiştirir. Sonra Romalılar bölgeye gelir ki, bugün kalıntıların büyük kısmı Roma dönemine aittir. Özellikle tapınak öne çıkar. Sonra Bizans dönemi, sonra Türk Beylikleri dönemi (14’ncü yüzyıldan sonra Menteşe Beyliği yöreye hakim olur) olur.

Şehrin Bizans döneminden  sonra yerleşime sahne olmadığı görülür. Bu bir şans, çünkü her yeni gelen topluluk, kendinden önceki kalıntıları değiştirerek ve tahribata uğratarak kullanır. Bizans’tan sonra yerleşim olmaması kalıntıların iyi durumda kalmasını sağlamıştır. Ancak kalıntıların ve özellikle mermerlerin büyük bölümü, kireç ocaklarına götürülmüş ve yok edilmiştir.

Yazılı kaynaklarda, Heredot buradan söz eder. Nis denen bir kişi öne çıkar. Bu kişi, kehanet merkezleri arasında bilgi alışverişi yapan veya kehanetlerin çözümlenmesine yardım eden kişidir. Heredot, bu kişiye Europos ismini verir. Çünkü Trakya’da Karca bir yazıtı okuması, Karca bilmesi ve ilaveten Europoslu olması, bu şahsın Euromoslu olduğu kanaatini uyandırır.

Neden Europos değil de Euromos? Çünkü Atika-Delos listelerinde ve bazı yazıtlarda kentin ismi Europos olarak geçer. Dolayısı ile Europe, kentin ismi, Euromos ise yakın bölgeye verilen isim olarak kabul görür.

Euromos, MS 4’ncü yüzyıldan itibaren karşımıza çıkar. Bu büyük ölçüde Pers Saprapı Mousolos’un bölgeyi Helenleştirme politikasının neticesi olarak verilmiş bir isim olmasıdır.

Kalıntılar ve surların içindeki yerleşime bakılınca, Euromos’un antik dönemde önemli bir yerleşim olduğu kesindir.

Euromos şehrinde, Zeus Lepsynos tapınağının UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesine dahil olması için çalışmalar sürdürülmektedir. Eğer asıl listeye girerse, özellikle Avrupa’dan önemli destekler alınır ve destinasyon olarak bütün dünyaca bilinir.

Günümüzde, antik şehirde görülebilecek kalıntılar şunlar: İmparator Hadrianus zamanına tarihlenen, Zeus Tapınağı. Bu tapınakta yapılan kazılarda, MÖ.6.yüzyıla ait kalıntılar bulunmuştur.

Tapınağın cephesindeki 8 sütun, günümüzde hala ayaktadır. Sütunların diğerlerinin de ayağa kaldırılması için çalışmalar sürdürülmektedir. Sütunlar üzerindeki kitabede: tapınağın yapımında para yardımında bulunanların isimleri yazılıdır.

Bunun dışında: surlar, tiyatro, agoradaki lahit mezarlar görülebiliyor. Tiyatronun, beş sırası görülebiliyor. Tapınağın karşısındaki yamaçlarda dolaşırsanız, sur kalıntılarını görebilirsiniz.

Muğla Milas Iassos

Muğla Milas Iassos

Muğla Milas Iassos

       

IASSOS

Kıyıkışlacık köyündedir. Maalesef, burada da, köy, antik şehir kalıntılarının hemen üzerine kurulmuştur. İlçe merkezine: 18 km. uzaklıktadır. Eskiden buraya yalnızca deniz yolu ile ulaşılıyorken, günümüzde karayolu bağlantısı da bulunmaktadır. Antik şehir: kıyıya çok yakın, kayalık küçük bir ada ile bu adanın karşısındaki alanda kurulmuştur. Adanın çevresi 2.5 km. ve yüksekliği 70 metredir. Zamanla, ada karayla birleşerek, yarım ada halini almıştır.

Ören yerinin girişinde: tabelalar ile, aydınlatıcı bilgiler verilmiş. Ancak, dediğim gibi, antik kent kalıntıları; gerek köylüler ve gerekse hayvanları tarafından, işgal edilmiş durumda. Biz yine de, İassos kentini anlatmaya devam edelim.

Kent: MÖ.9.yüzyılda, Argoslu kolonistler tarafından kurulmuştur. Daha sonra Milet şehrinden gelen göçmenler, kente yerleşmişlerdir. Bu yörede bulunan sikkelerde: sakallı bir kişinin başı üzerinde “kurucu İassos” diye yazdığı görülmektedir. Bu nedenle, şehrin adının buradan geldiği düşünülmektedir.

Bunların yanında: bölgede yapılan arkeolojik araştırmalarda: Miken çömleği, Miken evleri bulunmuş ve yerleşimin çok daha eskilere kadar gittiği değerlendirilmiştir.

Muğla Milas Iassos

Şehrin en önemli tanrıları

Apollo ve Artemis’tir. Şehirdeki kabartmalardan birinde: Artemis, Astias’ı gösterir. Bu yerel tanrıça: Astias isimli bu yerel tanrıça: Artemis’e benzemektedir. Şehirde, bu iki tanrı dışında tapınılan Diyonizos adına ise, festivaller düzenlenir. Bu festivallerde: müzik ve tiyatro gösterileri sunulur.

Şehir: tarihi süreç içinde: Perslerin, Ispartalıların eline geçmiş ve MÖ.403 yıllarında yağmalanmıştır. MÖ.386 yılında yapılan kral barışı ile, şehir, yine Pers egemenliği altına girer. Daha sonra ise, İskender, saldırarak burayı ele geçirir. MÖ.201 yılında, Makedonya kralı V. Philiph, MÖ.219 yılında Roma imparatorluğunun egemenliği görülür.

Romalılar döneminde, imparatorluğun bölgedeki en güçlü üçüncü şehri olur. Ancak, her ne kadar özel bir koruma alanına sahip olsa da, kent, uzun süre herhangi bir ulusun egemenliği altında kalmamıştır. Şehrin en  dikkati çeken yerlerinden biri olan surları ise, 19.yüzyıla kadar sağlam olarak gelmiş olsa da, günümüzde bu surlardan eser kalmamıştır.

Bunun dışında, İassos şehri, döneminde, bulunduğu konumun çok imtiyazlı olması, ünlü mermeri ve balıkçılık ile öne çıkmıştır. Antik çağlarda, bir ada üzerinde bulunan İassos şehri, bölümün başında söz ettiğim gibi, günümüzde bu adanın ana kara ile birleşmesi sonucu, anakaradan ulaşım mümkün hale gelmiştir.

Burada görebileceğiniz kalıntılar şunlar:

Zeus Megistos Tapınağı: kentin doğu bölümündedir. Burada: bir adak yapısı yani kutsal bir yer var.

Tiyatro: Zeus Tapınağının üstündedir. Kentin ortasında bulunan yükseltinin kuzey-doğu yamacındadır. Helenistik geleneklere göre kurulan yapı: Zopatros tarafından, Roma döneminde onarılmıştır. Tiyatro duvarındaki yazılarda: oyuncular, müzisyenler ve bu etkinliklere destek veren kişilerin isimleri yazılıdır.

Seyirciler kısmı, yuvarlatılmış kesme bloklardan yapılmıştır. Sıralar ise, beyaz mermerdir. Günümüzde yıkık durumda olan sahne binası ise, daha sonraki dönemlerde yapılmıştır.

Kale: kentin en üst noktasındadır.

Hıristiyanlık döneminden kalmadır. Limana hakim durumdaki kalenin içinde, tipik bir ortaçağ kulesi ve büyük bir sarnıç bulunmaktadır. Kale  duvarları, dıştan yuvarlak ve kare kalelerle desteklenmiştir.

Agora: Kent meclisi olarak kullanılan yapı: daire biçimli orkestra ve onun arkasındaki dört merdivenli, üç bölüme ayrılmıştır. Oturma sıralarının altları, tonozlarla desteklenmiştir. Agoranın çevresini saran stoalarda bulunan yazıtlara göre, yapım tarihinin, MS.130 yılları olduğu düşünülüyor. Agoranın, güneybatı köşesindeki geniş düzlükte, Artemis Astias Tapınağı bulunuyormuş.

Anıtsal Mezar: şehirdeki ilginç yapıların başında gelmektedir. Mezar odasının üzerinde, küçük bir korint tapınağı var.

Balık Pazarı: Roma dönemine ait, en ünlü mezar, halk arasında balık pazarı olarak bilinmektedir. Balık pazarı anıt mezarı: 1995 tarihinde “Balık Pazarı Açıkhava Müzesi “ olarak ziyarete açılmıştır. İassosta yaşayanların balık düşkünlüğünü, ünlü coğrafyacı yazar Strabon şöyle yazmaktadır.”

Bir gitar konserini dinleyen İassoslular, balık satışının başladığını bildiren kampana sesini duyunca, konseri bırakıp, balık pazarına inerler. Yalnız, kulağı ağır işiten biri kalır. Sanatçı, yerinden kalkar ve bu tek dinleyiciye doğru ilerler.

“Bana gösterdiğiniz hürmet ve müzik sevginiz karşısında minnettarım. Çünkü, kampana vurur vurmaz, sizden başka herkes kalkıp gitti” der. Adam “ Ne diyorsun, kampanamı çaldı? Öyle ise, bana da müsaade” diyerek, pazara  doğru koşmaya başlar.

Şehirde yapılan kazılarda bulunan pek çok para üzerindeki “Yunus balığını” gösteren resimler: ünlü İassos efsanesini anımsatır. Bu efsaneye göre: “ Yunus balığı ile çok iyi bir dostluk kuran İassos’lu bir çocuk, hem Plinius ve hem de Aelian tarafından zikredilir.

Plinyus: Büyük İskender’in, bu hikayeden çok etkilendiğini ve İassos’lu bu genci yanına aldığını ve hatta onu deniz tanrısı Poseydon’un rahiplerinin başına getirdiğini anlatır.

Son olarak: İassos bölgesini ziyaret ederseniz, müzede satılan küçük taş ve seramik heykelciklerden satın almayı unutmayın, güzel bir anı ve hediyelik olarak kullanabilirsiniz.

Muğla Milas Bargylia

Muğla Milas Bargylia

Muğla Milas Bargylia

BARGYLİA

İlçe merkezine, 25 km. uzaklıkta, Boğaziçi köyündedir. Eski bir Karia kentidir. Kentin adı: halk dilinde “Varvil”dir. Karya dilinde ise, kentin adı “Andanos” tur. Kentin isminin: MÖ.2000 yıllarında, Luwi veya MÖ.1000 yıllarında Karia dilinden geldiği ve “yüksek yer” anlamında kullanıldığı tespit edilmiştir.

Yine de, antik dönemlerde, şehir isimlerinin efsanelerle bağlantılı olduğu bilinmektedir. Bu şehre ait efsane ise şöyledir: “Bellerophon’un yakın arkadaşı Berglos, kendisinin kanatlı atı Pegasus’un attığı bir çifte ile ölür. Buna çok üzülen Bellarophon, arkadaşının anısına, bu kenti kurar ve kente, onun ismini verir. Bu yüzden, Barglia şehrinin sikkeleri üzerinde, Pegasus tasvirleri bulunur.

Tarihi süreç içinde, kentin ismine ilk kez: MÖ.5.yüzyılda kurulan Attika-Delos Deniz Birliğine ödenen vergi listesinde rastlanır. Büyük İskender’in, Karia bölgesini ele geçirmesinden sonra, kent, üs olarak kullanılır. MÖ.3.yüzyıldan sonraki dönemde gelişme gösteren kent, bu dönemde özellikle: Artemis Kindyas Tapınağına sahip olması ile ün kazanır. Helenistik dönemde de, kentin önemi vurgulanır ve Bergama krallığının donanmasının, kent limanından yararlandığından söz edilir. Hıristiyanlık döneminde ise, kent bir piskoposluk merkezi olarak öne çıkıyor.

Bir zamanlar deniz kıyısında bulunan kent önünde, zamanla bataklık oluşur. Bu bataklık, Osmanlı döneminde tuzla olarak kullanılır. 17.yüzyılda, burayı ziyaret eden Evliya Çelebi: Tuzla’da üretilen tuzun lezzetinden söz eder ve bu tuzun Batı Anadolu’da tüketildiği gibi, Fransa’ya ihraç edildiğini de yazar.

Kent ören yerinde

Bizans döneminde, savunma duvarları yapılmıştır. Bu duvarlar, kalıntılar boyunca uzanan tepelik üzerinde dağılmıştır. Kuzeye bakan bölümde ise: Helenistik bir tiyatro ve tapınak alanları görülmektedir.

Özellikle: Arthemis Kindyas’ın çok saygı gördüğü bu kentte, alçak bir tepeciğin kuzeyindeki kalıntılarda, Roma izleri açıkça görülmektedir. Kabartmalı sunak üzerinde, uzun elbiseli, elinde oku ile Arthemis Kindysos, Lir çalan Apollon ve uzun pelerinle bir erkek tasvir edilmiştir.

Bu erkek, kente adını veren, Bargyolos’tur. Tiyatronun güney duvar parçaları günümüze ulaşmıştır. Cavea’nın parçaları ise, yerlerinden sökülerek başka yerlerde kullanılmıştır. Oturma sıralarından günümüze herhangi bir iz kalmamıştır.

Muğla Milas Heraklia-Latmos

Muğla Milas Heraklia-Latmos

Muğla Milas Heraklia-Latmos

HERAKLİA-LATMOS 

Heraklia antik kentin kalıntılarına, günümüzde: Bafa gölünün, Bodrum yönündeki bitiminden, Çam içi köyünden dönülüp, 9 km. lik asfalt bir yol ile varılıyor. Kentin ilginç bir mitolojik hikayesi var. Şöyle ki: “Ay tanrıçası Selene; bir gece burada uyuyan çoban Endymion’u görür.

Ona aşık olur. Zeus; Selene’nin aşkını kıskanır ve genç çobana, öfkeyle bir ceza verir. Çobanı: hiç uyanmamaya, sonsuz bir gençlik uykusunda uyumaya, mahkum eder. Evet, çoban Endymion, o tarihten bu yana, hiç uyanmadan aynı yerde kalmıştır. O derin uykusunda düşler görürken, ay tanrıçası Selene, her gece gelip yanında yatarmış. Selene, Endymion’a, tam 50 çocuk doğurmuş. “

Burası, antik dönemde liman kenti olarak kullanılmış. Günümüzde ise, ön bölümünde “Bafa gölü” ve arkasında ise, antik dönemdeki ismiyle, Latmos dağları (günümüzdeki ismi: Beş parmak dağları) uzanmaktadır. Bilinen tarihi: MÖ.7.yüzyıla kadar uzanmaktadır. Helenistik ve Roma dönemlerinde parlayan kent, deniz ticaretiyle zenginleşmiştir.

Kent: yarı  tanrı Herakles adına istinaden: Herakleia adını almıştır. Surları; 6.5 km. uzunluğunda ve 26 kule ile desteklenmektedir. Bu derece görkemli surlar ve kuleler: şehrin savunmasına verilen önemi ifade ediyor.

Kent: düzenli bir plana sahiptir. Athena Tapınağı: bir kaya üzerindedir. Mermer yazıtından kolaylıkla görülmektedir. Agoranın doğusundaki bir ev avlusunda: Boulevterion bulunmaktadır. Kent: Bizans döneminde, piskoposluk merkezi olarak kullanılmıştır. Buranın kutsal alanı, Hıristiyanlık döneminde de kutsal sayılmıştır.

Antik kentte: günümüzde, çam içi köyünün gençleri tarafından, eşeklere binilerek, yaklaşık 5-6 saat süren turlar düzenleniyor. Arap Avlusu denilen bölgedeki, antik tiyatro kalıntıları görülebiliyor.

Antik kentte, bugün görebileceğiniz kalıntılar şunlar: Athena Tapınağı, Agora, Surlar, Mezarlar, Tiyatro, Bouleterion, Endiymion Tapınağı, Yediler Manastırı, adalarda kilise ve manastır kalıntıları görülebiliyor.

Muğla Milas Keramos

Muğla Milas Keramos

KERAMOS

Bodrum-Milas karayolu üzerinde, Beçinkale yoluyla ayrılan yerde, 45 km. lik asfaltla ulaşılır.

Eski adı: Gereme ve yeni adı “Ören Gökova”dır. Antik dönemde: Keramos kenti, Kayralıların Krysaor birliğinin bir üyesidir. Adının anlamı ise: “Çömlek” tir. Helenistik dönemde, kent, Rodos egemenliği altındadır. MÖ.129 yılında, Roma döneminde, kent, Romanın Küçük Asya eyaleti içinde yer alır ve daha sonraki dönemde, giderek önemini kaybeder.

Günümüzde burada görülebilecek kalıntılar şunlar: Meşekayası dağları üstünde, sur duvarları ve kayalık bir terasta bulunan ve yerel halk  dilinde “Bakıcak” diye bilinen yerde, kentin iki önemli tapınağı bulunmaktadır. Bu tapınaklar, 25 metreye varan uzunlukları ile dikkati çekmektedir.

Kurşunlu yapı, taşları birleştirmek için kullanılan kurşun zıvanalar nedeniyle, bu ismi almıştır. Teras duvarlarının doğu bölümü yıkılmıştır. Terasın üstündeki düzlemde ise: Korinth ve İyon düzeninde, yapı parçaları bulunmaktadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler

Fethiye Merkez Gezilecek yerler
 

Fethiye Merkez Gezilecek yerler rotamızda ilk yer “Karagözler Mahallesi” dir.

 

KARAGÖZLER MAHALLESİ

Fethiye Merkez Gezilecek Yerler, ilk Mahalle: Birinci Karagözler ve İkinci Karagözler diye iki kısma ayrılır. Her iki Karagözler bölümleri de, iki ucundaki dik yokuşlarla birbirine bağlanan, denize paralel ikişer sokaktan oluşur. Bu teraslanmış yapısı nedeniyle, evlerin çoğunun önü açıktır ve deniz görür.

Karagözler, yazları serin ve kışları ise oldukça soğuktur. Ancak unutmamak gerekir ki yaz döneminde Fethiye sıcaktan kavrulurken buranın serinliği insanları buraya çekiyor.

Çünkü sırtını dağa vermiştir ve denizin rüzgarı burayı fazla etkilemektedir. Güneyi kapatan tepeler nedeniyle az güneş alır.

Özellikle güneş almayan evlerin, kışın çok soğuk olduğu söyleniyor.

Yörede oldukça fazla İngiliz nüfus bulunuyormuş.

Birinci ve İkinci Karagözler plajlarında, denizde asla dalga olmaz, yüzmek için oldukça idealdir.

Fethiye Merkez Gezilecek Yerler, Karagözler mahallesinde: Kuleli ve Boncuklu gibi koylara ulaşmak oldukça kolaydır. Hatta, Fethiye merkeze, bisiklet ile 3-5 dakikada gidilebilir. Çalış plajı 15 dakika uzaklıktadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler
 

Fethiye Kürek Yarışları Kamp Alanı

Plajda, Belediyeye ait “Kayıkhane Tesisi” bulunmaktadır. Burada her türlü su sporu yapılabilmektedir. Hatta her yıl geleneksel olarak 9-10 Şubat tarihlerinde burada “Akdeniz Kupası Kürek Yarışları” yapılır. Burada 1000 metrelik parkur bulunuyor.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Aşıklar Tepesi
 

AŞIKLAR TEPESİ

Fethiye Merkez Gezilecek yerler, Fethiye ilçe merkezindeki Aşıklar Tepesi, Karagözler Mahallesinden başlar ve Kesikkapı Mahallesinde biter. Burası bir seyir terasıdır.

Dağ üstünde kalan uzun yol kısmı “Aşıklar Tepesi” olarak isimlendirilir.

Burada özellikle akşamları, Fethiye merkezinin muhteşem bir manzarasını görmek mümkündür.

Tepede, piknik masaları bulunmaktadır.

Gençler genellikle otomobil ve motosikletleriyle çıkıp, ilçeyi kuş bakışı izlemektedirler.

 

CUMHURİYET MAHALLESİ

Fethiye Merkez Gezilecek yerler, Cumhuriyet Mahallesi, şehir merkezinin mahallelerinden biridir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Balık Pazarı
 

BALIK PAZARI

Fethiye Merkez Gezilecek Yerler den Cumhuriyet Mahallesinde 96 Sokakta bulunan Balık Pazarının ilk kuruluş yılları, 1957 yılına kadar gidiyor. O yıllarda, burada sadece haftanın Salı günleri kurulan bir Pazar var ve pazarda, çevreden gelen üreticiler ürettikleri ve yetiştirdikleri ürünleri satıyorlardı.

Yine o yıllarda, çarşı içinde “Balık Taşı” denen bir yer vardı ve balıkçılar orada kendi tuttukları günlük balıkları satıyorlardı. Daha sonra burası kasapların yoğunlukta olduğu bir yere dönüşünce “Kasaplar Çarşısı” ismiyle anılmaya başlandı.

1999 yılında ise çarşıda balık satan dükkanlar artmaya; kasaplar ve peynir satan dükkanlar yerini balık pişiren meyhanelere bırakıyor.

Ancak aynı dönemde burada Türkiye’de benzeri olmayan bir uygulama da başlıyor.

Burada “balığını al, pişirmesi bedava” diye bir sistem devreye sokuldu.

Çember şeklindeki restoranların ortasındaki avluda: balık pazarı bulunuyor. Balık pazarından satın aldığınız balık tezgahta temizleniyor ve oturduğunuz restorana getiriliyor, burada cüzi bir pişirme parası verdiğinizde balığınız pişirilip size servis ediliyor. Öncesinde ise, oturduğunuz restoranda yöreye has mezeler servis ediliyor. Tabii isteyenler için alkollü içecek servisi de vardır.

Evet, sonuç olarak günümüzde burada açık havada faaliyet gösteren 10 tane balık restoranı bulunuyor.

Evet sonuçta restoranlar, burada balık dışındaki ilave harcamalarınızdan, meze ve salatalar ile ve özellikle içeceklerinizden para kazanıyorlar. Fiyatlar da pek fazla aşırı değildir ama yine de sipariş vermeden önce fiyatları kontrol etmenizi öneririm, aksi halde yüksek faturalar ödeyebilirsiniz.

Mezeler ve salatalar gayet lezzetlidir. Çalışanlar da ilgilidir. Zaten ilçe merkezinde akşam saatlerinde en kalabalık yer burasıdır. Özellikle sezonda burada yer bulmak mümkün değil.

Ama sonuçta burası deniz kıyısı bir yer, balık yemek ve deniz ürünlerinden tatmak da ziyaretçilerin en büyük tercihlerindendir.

Son bir not, balık sevmeyip de ortamı görmek isteyenler de burayı ziyaret edebilirler, balık sevmeyenler için et, köfte ve tavuk gibi değişik ürünler de servis ediliyor.

Evet burası zaman zaman aşırı kalabalık oluyor, burayı ziyaret etmek isterseniz biraz erken gitmenizi öneririm.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Paspatur
 

PASPATUR

Cumhuriyet Mahallesinde 45 Sokaktadır.

Fethiye Marina’dan yürüyerek buraya ulaşabilirsiniz.

İsmini: yüzyıllardır ortasından akan “Paspatur suyundan” almıştır. Eskiden evlerde buzdolabı olmayan dönemlerde, halk suyu testilere doldurup soğuması için paspatur suyunun içinde bekletirmiş. Çevredeki esnaf ise, gündüz pazardan aldığı meyvesini, kavun ve karpuzunu soğuması için suya koyar, akşam evine soğuk götürürmüş.

Evet, günümüzde ördekli havuzun bulunduğu yere “Paspatur Suyu” deniliyor. Havuzun yanında bir kahve bulunuyormuş. Şehrin eşrafı, bu kahveyi yoğun olarak kullanıyormuş.

Ördekli havuzun yanından kaynayan su, üstü açık kanallarla evlerin önünden geçerek denize bağlanıyordu. Evlerde kullanılan su ise bu kanallara dökülerek denize ulaşıyordu.

Yörede yaygın söylentiye göre: Paspatur suyunu için herkes tekrar Fethiye’ye gelirmiş ve hatta buraya yerleşirmiş.

Ancak, yukarıda belirttiğim gibi evlerdeki kullanılan sular, evlerin önünden geçen kanallara dökülüyormuş yani bu suyun içilmesi, muhtemelen ördekli havuzun yanındaki kaynaktan içildiği tahmin ediliyor, yani hijyen nedeniyle suyun içilmesinin pek mümkün olmadığı söyleniyor.

Gelelim Paspatur kelimesinin anlamına:

Paspatur kelime anlamı “Eski Kent” demektir.

Ancak buranın ismiyle ilgili bir başka bağlantı da söyleniyor. Şöyle ki, 1800’lü yıllarda burada bulunan krom madeni Fransızlar tarafından işletilmektedir, “Paspatur” kelimesi de Fransızca “geçmek, adımlamak, turlamak” anlamındadır.

Fethiye yöresinin en eski yerleşim yeridir.

Burası denize yakın olması nedeniyle, Fethiyeli tüccarların ticarethaneleri buradaymış.

Cumhuriyetten sonra mübadele nedeniyle, Rumlar buradan ayrılınca evlerini boşaltmışlar, bu evlerin bir kısmı bölgede üretilen mahsuller (palamut, tütün, susam gibi) için depo olarak bir kısmı ise marangoz, demirci ve tamirci olarak kullanılmıştır. Tüccarlar tarafından burada depolanan ürünler, bir süre sonra gelen gemilerle başka yerlere gönderilirmiş.

Daha sonra ise bu ahşap cumbalı evler restore edilmiş ve günümüzdeki otantik çarşı oluşturulmuştur.

Çarşının ortasından su kemeri geçmektedir.

Günümüzde burada: hediyelik eşya dükkanları, halıcı ve kilimciler, kuyumcular ve butikler bulunmaktadır. Şemsiyeli sokak oldukça fazla ilgi çekmektedir. Önceki yıllarda yöreye gelen turistler bütün alışverişlerini buradan yaparlarmış. Ancak sonraları Belceğiz, Çalış ve Hisarönü yörelerinde kendi çarşıları açılınca, burası eskisi gibi yoğun tercih edilmez olmuştur.

Ayrıca barlar, restoranlar ve kafeler vardır ve akşam saatlerinde burada yoğun kalabalıklar görülür.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Hamamı
 

Fethiye Hamamı

Burada bir de “Fethiye Hamamı” bulunuyor. Hamam Sokak 4 numaradadır. Hamam Osmanlı dönemi yapısıdır. 1891 yılında yapılmıştır. Günümüzde de hamam olarak hizmet vermektedir.

 

Eski Camii

Caminin 1791 yılında inşa edildiği söyleniyor, yani Fethiye merkezinde günümüze ulaşan en eski yapılarından birisidir. Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Kalesi
 

FETHİYE KALESİ

Çarşı caddesinde ilçe merkezine 2-3 km uzaklıkta, kaya mezarlarının yanında, şehre hakim bir tepe üzerindedir. Kaleye ulaşmak için son bölümde 40-50 basamak çıkmak gerekir. Ancak kalenin çevresinde oldukça fazla kayalık alan bulunmaktadır ve bunlar tehlikeli olabilmektedir.

Çoğu burcu ve duvarı yıkık durumdadır.

Kayıtlarda, Roma döneminden kaldığı yazılıdır. Daha sonra ise, MS 15’nci yüzyılda Rodos Şövalyeleri tarafından onarılıp kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Kalesi
 

Kalenin üzerinde oldukça büyük bir Türk bayrağı, şanlı bayrağımız dalgalanmaktadır.

Buraya çıkarsanız, sadece muhteşem güzel bir Fethiye manzarası izleyebilirsiniz. Bunun haricinde kale de sadece, duvarlara oyulmuş birkaç yazı ve tarihi belirsiz birkaç sarnıç bulunmaktadır. Harabeye dönmüş haldeki kalenin ayakta kalabilen kuzey kısmındaki surların temel hizasındaki taşlarından bazılarının Helenistik, bazılarının ise Roma dönemine ait olduğu görülür.

Kalenin yanında “Amintas Kaya Mezarları” bulunmaktadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Amintas Kaya Mezarları
 

AMİNTAS KAYA MEZARLARI (KRAL MEZARLARI)

Kesikkapı Mahallesindedir. Giriş ücretlidir, giriş ücreti 10 TL. dir

Kaya Mezarları: Telmessos antik kentinin hemen yanında Fethiye güneyindeki dik kayalık yamaçtadır. Buraya ulaşmak için, yaklaşık 100 basamak çıkmak gerekir. Özellikle en görkemli mezar olan Amintas mezarına ulaşmak için oldukça düzgün merdivenler bulunur.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Amintas Kaya Mezarları
 

Bu kayalara oyulmuş mezarlar, Likya döneminden yani MÖ 4’ncü yüzyıldan kalmadır. Yani Helenistik dönem yapısıdır. Kaya mezarlarından 3 tanesi tapınak tipinde, diğerleri ise sivil mimari örnekleridir. Tapınak tipinde olan 3 mezardan en görkemli olanı: “Harpapos oğlu Amintas” a aittir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Amintas Kaya Mezarları
 

Amintas Mezarı

Diğerlerine nazaran daha iyi durumda günümüze ulaşan bu mezar, halk arasında “Kral Mezarı” olarak bilinir. Kral mezarının sütunları yıpranmış olmasına rağmen yıkılmamıştır.

Soldaki sütunun orta bölümünde MÖ 4’ncü yüzyıl ve ayrıca: Herpamiasoğlu Amintas” yazılıdır. Ancak, burada ismi yazılı Amintas denen kişinin kim olduğu bilinmemektedir.

Mezar odasına açılan bölümde, dört ana panele ayrılmış bir kapı tasviri görülür. Odanın iç kısmında ise, düz ve kaba işlenmiş bir tavan ve 3 tane kline, yani üzerine ölü yatırılan sedir vardır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Amintas Mezarı
 

Diğer iki mezarın ise: sütunları ve mezar konturları hasarlıdır.

Kaya mezarlar, daha önceki dönemlerde soyulmuş ve Hıristiyanlık döneminde ise insanlar tarafından büyük fiziki zarar görmüşlerdir.

Telmessos antik kenti ve kaya mezarları, tarihi süreç içinde birçok kişi tarafından ziyaret edilmiştir. 1850’li yıllarda ise, Fransız Charles Texier, burayı ziyaret etmiş, anıtların çizimlerini yapmış ve anıtın sol üst köşesine “İsmini” kazımıştır.

 

PATLANGIÇ MAHALLESİ

CEZAYİRLİ CAMİİ

Fethiye Merkez Patlangıç Mahallesinde Cezayirli Hasan Paşa Caddesindedir.

Cami, 1791 yılında Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Hasan Paşa, ayrıca Kemer Köprüsü, yayla yolundaki Paşa Hanı, Yaka köyündeki su kemerleri gibi birçok yer yaptırmıştır.

Hasan Paşa: aslen Fethiye Yaka Kalelidir. Yani Cezayirli değildir. Orada Cezayir Dayısı ünvanı aldığından kendisine Cezayirli Hasan Paşa denilmiştir. Cezayirli olmadığı, Fethiye’nin Kale Köyünde doğmuş ve Türk olduğu bilinmektedir.

 

TAŞYAKA MAHALLESİ

Fethiye ilçe merkezinde, deniz kıyısında olmayan iç kısımlardaki bir mahalledir. Mahalle Ölüdeniz yoluna doğru olan son toplu yerleşim alanıdır. Tepelik ve merkeze uzaktır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Şehit Fethi Bey Parkı
 

ŞEHİT FETHİ BEY PARKI

Bölgenin en büyük parkı, daha önce bataklık olan alana yapılmıştır. Park alanı içinde: 800 metre koşu bandı, 650 metre sahil yolu, 800 metre bisiklet yolu, 5 bin metre karelik çocuk oyun alanları, seyir terası, su ve yel değirmenleri, çeşitli aktivitelerin yapılacağı büyük bir meydan bulunmaktadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Şehit Fethi Bey Anıtı
 

Şehit Fethi Bey Anıtı

Yüzbaşı Fethi Bey (1887-1914) ilk Türk pilotlarından birisidir. Ayrıca ilk hava şehidimizdir. Fethi Bey ve Sadık Bey: İstanbul-Kahire uçuşunu yaparken, 27 Şubat 1914 tarihinde Şam’ın Taberiye ilçesi yakınlarında uçağı düşerek şehit olur. Mezarı Şam yakınlarında Selahattin Eyyübi Türbesindedir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Şehit Fethi Bey Anıtı
 

Muğla’nın Meğri kasabasının ismi de, onun anısına “Fethiye” olarak değiştirilir. Anıt, daha önce başka yerde iken, (antik tiyatronun hemen karşısında bulunan parkın içinde) bu park alanında düzenlenen rekreasyon alanına taşınmıştır. Anıt, Helkeltıraş Onur Uslu tarafından yapılmıştır. Yüksekliği 4 metredir. Ağırlığı 2 tondur.

 

FOÇA MAHALLESİ

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Çalış Plajı
 

ÇALIŞ PLAJI

Fethiye merkeze 3 km uzaklıktadır. 10 dakikalık bir araç yolculuğu ile buraya ulaşmak mümkündür. Kumsalın toplam uzunluğu 4 km dir. Yani oldukça uzundur, neredeyse şehir çıkışına yakındır. Bu yüzden bölgede çok fazla sayıda otel ve yazlık ev bulunmaktadır. Çalış Plajı: Çalış Koruma Derneği tarafından işletilmektedir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Çalış Plajı
 

Çalış isminin kaynağı: Ahmet Gazi isimli bir Osmanlı Komutanının, Çalış sahiline yakın bir yerde katıldığı bir savaş sırasında, düşman saldırıları karşısında direnen bir askere “Dayan baba, biraz daha çalış, düşmanı yenmemize az kaldı” şeklindeki sözlerinden kaynaklandığı söylenir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Çalış Plajı
 

Deniz

Deniz aniden derinleşiyor, çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler için uygun değildir.

Deniz kum ve ince çakıllıdır, normal derinliktedir. Denizin içindeki taşlar rahatsız edici olabiliyor, bu yüzden deniz ayakkabısı ile girilmesi öneriliyor, çünkü taşlar ile birlikte denizde nadir de olsa olta, kanca vs bulunduğu da söyleniyor.

Burada deniz, Ölüdeniz’e göre daha dalgalı olduğu için deniz suyu biraz bulanıktır. Ancak bu bulanıklık kirlilik değildir.

Körfezin yapısı gereği, deniz sabah saatlerinde durgun, öğleden sonra ise biraz hareketlidir. Saat: 18.00’den sonra da durgundur.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Çalış Plajı
 

Buna bağlı olarak, özellikle yörenin yerlileri, burada sabah saat 10.00’dan sonra denize girmezler.

Çünkü yosunlar ve dalgalar nedeniyle denizin keyfi kaçıyor. Deniz dalgalı olduğu için dipteki kum ve taş kalkıyor ve oturmadan başka yeni bir dalga geliyor.

Bu durumda elbette çevrede birçok alternatifler bulabilirsiniz.

Burada su sporları yapabilirsiniz.

Ayrıca: burada; Nisan ayından itibaren Caretta Carettaların doğumu ve denize yürümeleri görülebilir. Plaj, Caretta Carettaların yumurtalarının korunması için Üniversiteli öğrenciler tarafından iki ay gözlemleniyor. Bu süreçteki barınma ve yiyecek ihtiyaçları ise, yöre halkı tarafından sağlanıyor. Bu dönemde, yavruların denize ulaşabilmeleri için, plaj, akşam saat 19.30 civarında kapatılıyor.

Sahil

Plaj bölümü: geniş ve güzeldir.

Ancak kum değil taşlıktır bu yüzden özellikle çocuklar sahili sevmiyorlar. Çocuklu aileler buna dikkat etmelidir.

Evet: Çalış plajı: Fethiye yöresinde, oldukça bilinen bir yer olmasının yanında, birçok sosyalleşme alanına da sahip olmasıyla öne çıkmaktadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Çalış Plajı gün batımı
 

Burası, özellikle “Günbatımı” izlenmesi için oldukça uygundur. Banklara oturarak güneşin batışını mutlaka izlemenizi öneririm.

Sahil boyunca: barlar, otel ve restoranlar bulunmaktadır. Sahil boyundaki yürüyüş yolu yani “Kordon” 3 km uzunluktadır.

Akşamları burada yürüyüş yapılmaktadır.

Çünkü burada çok fazla sayıda kafe, restoran, eğlence mekanı ve hediyelik eşya dükkanları bulunmaktadır.

Çalış sahilinde 10 tane beş yıldızlı otel de vardır.

Safari ve tekne turları buradan düzenleniyor.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Çalış Kuş Cenneti
 

Çalış Kuş Cenneti

Çalış Kuş Cenneti, Fethiye girişindedir. Fethiye Belediyesi tarafından “Doğa Park Alanı” ilan edilmiştir.

Her yıl göçmen kuşlar ve flamingolar burada belli bir süre kalmaktadırlar.

Burada şimdiye kadar 222 ile 242 arasında kuş türü sayılmıştır. (Ancak şimdilerde bu kadar kuş türü görülmüyor.) Çünkü: alanın büyük bölümü sazlıktır. Bu bölge, canlılara zarar verilmemesi için koruma altına alınmıştır. Çalışın en ucunda “Sat” diye bir beach club var. Kuş cenneti tarafındaki bu plajın suyu çok daha durgun olduğu için daha temiz duruyor.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Şövalye Adası
 

Şövalye Adası

Çalış plajının karşısındadır. Eski ismi “Meğri Adası” dır. “Meğri” kelime anlamı: “uzak diyar”dır.

Ada ismini, 15’nci yüzyılda burada bulunan Rodos Şövalyelerinden almıştır. Adada: Rodos şövalyelerinin yaptırdığı kale kalıntıları ve sarnıçlar görülmektedir. İki küçük tepeden oluşan adada, antik dönemlerdeki yerleşim, Zeytinli tepenin kuzey ve güney yamaçları ve iki tepe arasındaki düzlükte olmuştur. Zeytinli tepenin kuzey yamacındaki sur duvarları, yaklaşık 1 metre kalınlığındadır. Sur duvarlarının günümüze ulaşan toplam uzunluğu ise sadece 3 metredir. Sonuç olarak, adada günümüze ulaşmış kalıntıların çoğu Bizans döneminden kalmadır ve Bizans döneminde, günümüzde olduğu gibi ada konut alanı olarak kullanılmıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Şövalye Adası
 

 

Fethiye körfezini ince uzun ve bir lades kemiği şeklinde kapatır. Fethiye limanını korunaklı hale getirir. Adanın doğusunda Çalış plajı, batısında Kızılada, güneyinde Fethiye ve kuzeyinde açık deniz vardır.

Sessiz ve sakinliğiyle ilgi çeker. Dinlenmek ve kalabalıktan uzaklaşmak için güzel bir yerdir.

Adada birçok canlı türü yaşamaktadır. Buraya geçmek için Çalış sahilinin başında bulunan Şat iskelesi kullanılır. Şat iskelesinden motorlarla buraya ulaşmak mümkündür. Ancak adada inerken merkeze döneceğiniz saati kaptanınızda teyit edin ve bence kaptanınızın cep tel numarasını mutlaka alınız.

Bölgeyi çevreleyen birçok adalar zincirinde yerleşim yeri olan yer adadır. Daha da ötesi ülkemizde yerleşime açılmış nadir adalardan birisi olarak kabul edilir.

Adada günümüzde 4 konaklama tesisi ve 70 bina bulunmaktadır. Çünkü Şövalye adası 1970’li yıllarda imara açılmıştır. Çalış plajı tarafından, deniz altından adaya su ve elektrik gelmektedir.

Bu yüzden özellikle yabancıların ilgisini çekmektedir. Şövalye adası, İngiliz basınında her dönem kendisine yer bulmuştur.

Yabancı turistler, adada bulunan tarihi kalıntıları da gezmektedirler.

Özel plaj alanı ve restoranı vardır. Ancak plaj taşlık ve yanınızda deniz ayakkabısı götürmeniz şiddetle önerilir. Restoran derseniz, fiyatları pahalı, bunu düşünerek restoranı değerlendiriniz.

Ada, 1994 yılında “Doğal Sit Alanı” ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Ördek Adası
 

Ördek Adası

Ördek adası, Çalış plajına 2 km ve Fethiye ilçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Kuş cennetiyle aynı bölgede olup kuş koruma alanı olarak düzenlenmiştir. Sahil bandının düzenlenmesi sırasında Fethiye Belediyesi tarafından oluşturulan Ördek Adası, ziyarete açılınca, büyük ilgi çekmiştir. Ziyaretçiler, burada bulunan ördekleri beslemektedirler.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Yörük Çadırı Kerimoğlu Müzesi
 

Yörük Çadırı, Kerimoğlu Müzesi

Çalış mevkiinde bulunan müze kıl çadır içindedir. Burada, eskiden yörede kullanılan tüm malzemeler sergilenmektedir.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Yörük Çadırı Kerimoğlu Müzesi
 

Özellikle Yörükler tarafından kullanılan malzemeler bulunuyor. Ayrıca, burada “Yörük Çadırı Restoranı ve Kıl Çadırı Türkü Bar” bölümü bulunmaktadır. Burada diskotek kültüründen ayrı olarak her yöreden halk türküleri söyleniyor.

KESİKKAPI MAHALLESİ

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Müzesi
 

FETHİYE MÜZESİ

Fethiye Merkez Gezilecek Yerler, Kesikkapı Mahallesi 505 Sokaktadır. Müzeye giriş ücretsizdir.

Müzenin çekirdek eserleri, 1960 yılından itibaren toplanmaya başlamıştır. Toplanan eserler, bir depoda korunmuştur. 1987 yılında ise yeni bir müze binası yapılmış ve eserler, ziyarete açılmıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Müzesi
 

Müze: 2 salondan oluşmaktadır.

1-Arkeoloji Salonu.

2-Etnoğrafya Salonu.

Arkeoloji Salonu:

Burada sergilenen eserlerin çoğunluğu, seramik gurubu eserlerdir. Eserler: MÖ 3 binli yıllardan, Bizans dönemi sonuna kadar uzanan döneme aittir.

Heykeller

Müzede özellikle 2010 yılında Tlos antik kenti tiyatro kazısında bulunan Roma imparatorları Hadrianus ve Antoninus Pius’un heykelleri görülmelidir.

Kaunos Antik Kenti Figürü-Kaunos Kybelesi

Kaunos antik kentinden çıkarılan bu figür, yarım metre uzunluğundadır. Üstünde: Nike, iki geyik, sekiz aslan ve akrep kabartması bulunmaktadır.

Tringual Stel

Bu bölümdeki en önemli eser, Lykia dilinin çözülmesini sağlayan “Stel” dir. Stel: bir Makedon savaşı sonrasında 2 Atinalının, Kaunoslular tarafından şereflendirilmesine aittir. Bu stel üzerinde, 3 değişik dilde (Likçe, Grekçe, Aramice) yazılmış bir metin bulunmaktadır. Bu stel, klasik çağdaki yöre halkının dili olan Likçe’nin çözümlenerek okunmasında önemli rol oynamıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Müzesi Kumrulu genç kadın
 
Kumrulu Genç Kız Heykeli

Müzedeki bir başka önemli obje: “Kumrulu Genç Kız Heykeli” dir. Yanında iki kadın heykeli bulunmaktadır. Bu heykel: Artemis kültürü ile ilgilidir. Ancak en önemli yanı, yörede antik dönemde bir Artemis Tapınağının bulunmasının kanıtlanmasıdır. Ayrıca: Tanrı-Kahraman Kakasbos’a adanan adaklar bulunmaktadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Müzesi mozaik buluntular bölümü
 
Mozaik Buluntular bölümü

Letoon antik kentinde bulunan Apollon Tapınağının taban süslemesi bulunduktan sonra buraya getirilmiştir. Mozaik panonun ortasında bulunan “güneş” motifi ilgi çekmektedir. Motif: Işık ülkesi Lykia’yı, soldaki ok ve yay Tanrıça Artemis’i ve sağdaki betimleme Tanrı Apollon’u tasvir etmektedir.

Azize Katherina Heykeli

Bu heykel, gemilerin önüne takılırdı ve koruyucu özelliği olduğuna inanılır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Müzesi Etnografya Salonu
 

ETNOĞRAFYA SALONU

Burada, yöreye has çeşitli el işlemeleri, el dokumaları, üç etekler, kaftanlar, gümüş takılar gibi objeler sergilenmektedir.

Bu bölümde, ahşaptan bir “Dastar Tezgahı” sergileniyor. Bu eser, Üzümlü çevresinde dastar dokumacılığında kullanılan bir tezgahtır ve halen çalışır durumdadır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler Fethiye Müzesi açık mekanlar
 

Açık Mekanlar

Müzenin açık mekanlarında: lahit mezarlar, büyük taş objeler ve Izraza anıtı sergileniyor.

Fethiye Ören yerleri.

Fethiye Kayaköy ve çevresi.

Fethiye Ölüdeniz.

Fethiye genel bilgiler.

Fethiye Göcek ve çevresi.Fethiye Göcek ve çevresi

Fethiye Girme kaplıcaları.

Fethiye Saklıkent.