Muğla Dalaman

Dalaman

Buranın en büyük özelliği: Dalaman havaalanının açılmış olmasıdır.

Bunun yanında, ilçede tren yolu bulunmamasına rağmen, gişeleri bile bulunan tren istasyonu bulunmaktadır ki, bunun hikayesini aşağıda anlatacağım.

ULAŞIM:

Muğla-Fethiye karayolu ile, buraya ulaşmak mümkündür. Özellikle, burada havaalanı bulunması, buranın hareketlenmesine neden oluyor. Uluslar arası nitelikteki havaalanı, yoğun olarak kullanılıyor.

Dalaman Havaalanı

DALAMAN HAVAALANI:

Dalaman Havaalanı: ülkemizin en yoğun turistik bölgelerine (Marmaris, Datça, Göcek, Dalyan, Sarıgerme, Fethiye, Ölüdeniz, Kalkan, Kaş) hizmet vermektedir. Yıllık yolcu kapasitesi, 10 milyon yolcudur. 1982 yılında işletmeye açılmıştır.

4 katlı terminal binasında: 22 yürüyen merdiven ve 21 asansör var. Bu nedenle, katlar arasındaki bağlantılar gayet hızlı yürütülüyor. Zemin ve 1. katlar: gelen yolculara, 2 ve 3 katlar ise giden yolculara ayrılmıştır.

Check-in hizmeti veren 60 nokta, pasaport kontrol hizmeti veren 44 nokta bulunmaktadır. Bu nedenle, işlemler, hızla gerçekleşmektedir. Otoparkta, 550 araç kapasitelidir.

Dalaman Tarihi

TARİH:

Yörede, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmadığından, antik döneme ait herhangi bir kalıntı ve bilgi bulunmamaktadır. Ancak, antik dönemde, buranın Karya bölgesi içinde yer aldığı bilinmektedir.

Dalaman: 1983 yılında ilçe olmuştur.

Euhippe antik kentinin, Dalaman ilçesinin günümüzdeki yerleşim yerinin yakınlarında, Alaçatlı köyünün yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir.
Yörenin eski ismi: Karaçalı.

Dalaman genel

GENEL:

İlçe merkezi, denize 10 km. uzaklıktadır.

Yörenin: kuzey, doğu ve batı kesimleri dağlık, güney kesimi ise ovalıktır. Dalaman ovası: ülkemizin en verimli ovasıdır. İlçe topraklarını, Dalaman çayı sular. Toplam uzunluğu, 229 km. dir. Ortaca’nın 8 km. güneyinden denize dökülür. Bölge “günlük ağacı” yetişen nadir yerlerden biri olarak önem kazanmaktadır.

Yerleşim yerinin deniz seviyesinden yüksekliği: 15 metredir. Yüzölçümü ise, 61 km. karedir.
Yörede: tipik Akdeniz iklimi hakimdir ve buna bağlı olarak kışları ılık ve yağışlı, yazları ise kurak ve sıcak geçer.

Bölgedeki ekonomik faaliyetlerin özünde: turizm, tarım, kağıt sanayi ve nakliyecilik gelmektedir. Üretilen başlıca tarım ürünleri: buğday, ayçiçeği, pamuk ve mısırdır. Bunun yanında: nar, incir ve akavado üretimi yaygındır.

Yörenin coğrafi özelliklerinin başında: Kapıdağ yarımadası çevresindeki koylardan söz etmek gerekir. Ancak, bu koyların birçoğuna, yalnızca denizden ulaşılmaktadır.

Bu nedenle, bu koylar özellikle mavi yolculuk yapan tekneler tarafından tercih edilmekte ve kullanılmaktadır.
Bu arada, bazı koylara karayolu bağlantısı da bulunmaktadır.

Burada, ülkemizde benzeri olmayan köy var. Bu köyde: zenci nüfus fazladır. Söylenenlere göre: Mısır Hidivinin inşaat çalışmaları yaptırdığı dönemde, Mısır ülkesinden buraya çalışmak üzere gelen bu zenci vatandaşlar, zamanla geri dönmemişler, Türk vatandaşı olmuşlar ve hatta bir zamanlar: Osmanlı saraylarında çalışmışlardır. Bu köyün ismi: Akıncı köyüdür.

Dalaman Çayı

DALAMAN ÇAYI VE RAFTİNG:

Antik dönemdeki ismi “İndos” dur. Dirmil yakınlarından Kocaş Dağından doğar, toplam uzunluğu 229 km dir. Dar ve derin vadilerden akarak, Ege denizine dökülür. Çay içinde bulunan kireç taşından dolayı, turkuaz renge sahiptir.

Dalaman Çayı

Tamamen orman içinde olan nehir çevresinde birçok balık lokantası vardır. Çay üzerinde:  Bereket Barajı ve Akköprü Barajı bulunmaktadır. Bu baraj çalışmaları nedeniyle, nehirde rafting yapımının aksayabileceği ve ileriki yıllarda rafting yapılamayacağı söyleniyor.

Dalaman Çayı Rafting

Rafting:

Adrenalin dolu zaman geçirmek isterseniz, dalaman çayında rafting yapmalısınız. Rafting yapmayı düşünürseniz, yaklaşık 2 saat zaman ayırmalısınız.

Özellikle, çayda su seviyesinin en yüksek orana geldiği Mayıs ve Eylül aylarında rafting yapmanız önerilir. Rafting düzenleyen firmalar, müşterilerini gurubun başlangıç yerine transfer etmektedirler.

Raftinge 830 metreden başlanır ve 280 metreye kadar inilir. Yani, nehirde zirveden başlayıp, bu seviyeye inmek adrenalin seviyesini üst düzeyde tutmaktadır. Ayrıca, yine nehirde her yerde kayalık ve taşlıklar bulunur.

Çayın 26’nci kilometresinde, zorluk derecesi 3 ve 4 olan parkurlar vardır.

Nehrin alt bölümlerinde kalan 2’nci etap ise, river kayaking denen küçük botlarla geçilmektedir.

Bu etap: Demirli köyü, Akköprü mevkiinde start alır ve yaklaşık 12 km boyunca uzanır ve Arpacık mevkiinde son bulur. Raftingi ilk kez deneyenler için, burası önerilmektedir. Çünkü bu bölümde su akış hızı azalmaktadır.

Akköprü’den yaklaşık 5 km sonra ise açık havada yemek molası verilir. Yemekten sonra, parkurun yaklaşık 10’ncu kilometresine kadar, kürek çekilir ve bu zevkli yolculuk, animasyon ağırlıklı bir yüzme molası ile biter.

Rafting yapmayı düşünenler için son bir not: nehirdeki su seviyesinin azlığı nedeniyle, baraj kapakları belli günlerde sadece saat 11.00’de rafting için açılıyor ve belli bir süre sonra kapatılıyor.

DALAMAN TARIM AÇIK CEZA İNFAZ EVİ:

Burası, 3600 dönümlük bir arazi üzerinde 1942 yılında kurulmuştur. 250 civarında hükümlü kapasitesi bulunmaktadır. Cezaevinde: büyükbaş hayvan, küçükbaş hayvan, kümes hayvanları yetiştirilmektedir.

Ayrıca, narenciye üretimi yapılmaktadır. Hükümlüler: marangozhane, restoran işletmesi, inşaat, alüminyum doğrama, torna-tesviye ve demir atölyelerinde faaliyetlerini sürdürmektedirler.

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Bu yöreye yolunuz düşer ve yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: kesinlikle bu yöreye ait otlardan yapılan yemeklerden yemelisiniz.

Çünkü: bu yörede yetişen (kayazak, semiz otu, sarı ot, geren, labada) otlardan, yörenin kadınları muhteşem lezzetli yemekler yapıyorlar. Bu yemekleri: esnaf lokantalarında bulabilirsiniz.

Son bir not: Gazi Bulvarı üzerindeki Cezaevi Restoranına uğramanızı özellikle tavsiye ederim. Çünkü burada sunulan ürünler: tamamen doğal ortamlarda, mahkumlar tarafından yetiştiriliyor.

Piliç kızartması tercih edebilirsiniz ki, bu piliçler, buranın kümeslerinde yetiştiriliyor. Domates, salatalık ve biberler ise, yine tarladan koparılarak buraya getirilip, konuklara sunuluyor.

Dalaman Sivil Havacılık Meslek Yüksekokulu

DALAMAN SİVİL HAVACILIK MESLEK YÜKSEKOKULU:

Dalaman Atakent Mevkiindedir. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine bağlıdır.

Okul, 1999-2000 Eğitim öğretim yılında, Sivil Hava ulaştırma işletmeciliği programı ve seyahat ve tur işletmeciliği programları ile faaliyete başlamıştır. 2002-2003 yılında ise Dalaman Belediyesi tarafından yapılan bugünkü yerleşkesine geçmiştir.

Öğrenciler, 8 km uzaklıktaki Ortaca’da bulunan Yurt Kur yurtlarında kalabilmektedirler. Ayrıca: Atakent mevkii ve Dalaman merkezde özel yurt ve apartlar bulunmaktadır.

Okul, turistik faaliyetlerin yoğun olduğu bir bölgede bulunduğu için, öğrenciler, yaz döneminde havalimanı ve çevredeki turistik tesislerde çalışma imkanı bulmaktadırlar.

Dalaman Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

Dalaman Tren Gari Tigem Çiftliği

DALAMAN TREN GARI-TİGEM ÇİFTLİĞİ:

Abbas Hilmi Paşa, Padişah fermanı ile, 1893 yılında Mısır Hidivi olarak atanır.

Öte yandan, 1905 yılında buradaki çiftlik, Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa’nın kullanımına verilmiştir.

Paşa, aynı yıl, “Nimetullah” isimli yatı ile, Dalaman yakınlarındaki Sarsala koyundaki küçük bir yerleşim yerine çıkar. Burada, 30 haneli Söğüt isimli bir köy bulunmaktaydı.

Paşa: bu verimli ve yemyeşil ovaya ve av hayvanlarına hayran kalır.

Sarsala koyuna: iskele ve depo yaptırır.

Daha sonra buradan, Dalaman merkeze yol yaptırır. Bölgedeki bataklıkları kurutur, Mısır’dan getirttiği okaliptüs ağaçlarını diktirir.

1908 yılında, Dalaman’a bir av köşkü yaptırır. Aynı yıl, Mısır’da ise İskenderiye şehrine bir tren garı yaptırmayı düşünmektedir. Tren garı inşaat işini, Fransızlara verir, ancak Fransızlar garın yerini karıştırırlar ve gar binasını, İskenderiye yerine, Dalaman’a yaparlar. Dalaman’a yaptırmayı düşündüğü av köşkünün malzemelerini ise, İskenderiye şehrine gönderirler.

Dalaman Tren Gari Tigem Çiftliği

Paşa’nın Dalamandaki işçileri, gemiyle gelen malzemeyi alıp köşkün yapılacağı yere taşırlar ve hızla inşaat işine girişirler, ancak bu yoğun çalışma sonrasında ortaya av köşkü değil, bir tren istasyonu çıkar.

Hatta, işçiler bu tren istasyonunun önüne: bir bilet gişesi ve tren rayları da döşerler.

Ancak tren garı yapılsa da, burası yani tren garının yapıldığı yere en yakın tren rayları, kilometrelerce uzaktadır, yani buraya yapılan tren garına hiçbir tren gelmez, uğramaz. En yakın tren rayları, 200 km uzaktadır.

Dalaman Tren Gari Tigem Çiftliği

İskenderiye şehrinde ise, bir tren istasyonu yerine, bir av köşkü yapılır.

Hidiv: buraya geldiğinde yanlışlığı anlar, bitmiş binayı yıktırmaz ve sadece gişe bölümü ve rayları kaldırtır. Daha sonra istasyonun hemen yanına bir de cami yaptırır.

1928 yılına kadar: Hidiv Abbas Hilmi Paşa tarafından hazırlanan çiftlik, yine onun mülkiyetinde kalır. Ancak: çiftliğin organizasyonu için Türk Sanayi Bankasından aldığı krediyi ödeyemeyince, çiftlik: 1935 yılında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ve Bakanlar Kurulunun kararıyla devlet adına satın alınmış ve bir Fransız şirketine kiralanır.

Fransız şirketi, çiftliği 10 yıl kadar işletir, sonrasında ise, 1938 yılında çiftlik, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine göre Ziraat Vekaletine bağlı Devlet İşletmeleri Kurumuna devredilir.

1950 yılından sonra ise, ismi “Dalaman Devlet Üretme Çiftliği” olur.

İstasyon binası: 1930-1958 yılları arasında “Jandarma Karakolu” olarak kullanılır.

1958 yılında ise, “Devlet Üretme Çiftliği” ne devredilir.

Çiftlik arazisi, 1984 yılından bu yana: TİGEM adıyla, “Dalaman Tarım İşletmesi Müdürlüğü” olarak çalışmaktadır.

Evet hikaye burada bitmedi. Abbas Hilmi Paşa, 1905 yılında çiftlikte çalıştırılmak üzere buraya Mısırlı ve Sudanlı aileler getirtmiştir. Paşa çiftliği kaybedince bu ailelerin bazıları geri dönmüş, bazıları da Dalaman’da kalmıştır.

Çiftliğin satışı sırasında, Dalaman’da kalan Afrika kökenli ailelere, devlet tarafından Ortaca çevresinde bedelsiz arazi verilmiştir.

Günümüzde: Afrika kökenli bu ailelerin çocuklarının bir kısmı Dalaman Tarım İşletmelerinde ücretli olarak çalışmakta, bazıları da Ortaca’da kendi tarım arazilerini işletmektedir.

Evet hikayesi böyle, şimdi gelelim tren garımızın mimari özelliklerine:

Yapı 2 katlıdır. Her katında 7 oda bulunur. Gar binasının yüksek kapıları ilgi çeker. Çatı kiremitleri, eşkenar üçgen şeklinde özel üretilmiştir.

Çatı katı ve sütunsuz merdivenleri vardır. Havalandırma bacaları yapılarak, yapının kışın ılık ve yazın serin olması sağlanmıştır. Yapının çevresine, Mısır’dan getirilen palmiye ve hurma ağaçları dikilmiştir.

Dalaman Akköprü

AKKÖPRÜ-ESKİ KÖPRÜ:

Köprü: Fethiye ve Köyceğiz bölgesini, Muğla il merkezine bağlamak için yapılmıştır. Ancak günümüzde yol güzergahı değiştiğinden, köprü kullanılmamaktadır.

1936 yılında yapılan köprü: 105 metre uzunluğundadır. Oldukça geniş ve sağlam köprünün üzerinden büyük araçlar geçebiliyorlardı.

Günümüzde, köprü yakınlarında şenlikler düzenleniyor.

Ayrıca: Akköprü köyündeki pansiyonlarda konaklama yapabilirsiniz.

Son bir not: tarihi Akköprü’nün bir süre sonra baraj suları altında kalacağı söyleniyor.

Dalaman Tlos

TLOS:

Saklıkent yolunda Yakaköy’dedir. Saklıkent’e gidenlerin buraya mutlaka uğramalarını öneririm.

Giriş ücretlidir, girişte otopark vardır.

Antik kent, UNESCO Dünya Mirası Listesinde, geçici listeye dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Dalaman Tlos

Kent: MÖ 14’ncü yüzyılda Hitit belgelerinde “Dlawa” ve Likya belgelerinde ise “Tlawa” olarak geçer. Hitit kralı IV Tuthaliya’nın (MÖ 1250-1220) Lukka seferinin anlatıldığı açık hava tapınağı ortostatlarında, 14 ve 15’nci bloklar üzerinde “Dalawa ülkesine indim. Dalawa ülkesinin kadınları ve çocukları önümde eğildiler” ifadesi okunmaktadır.

Tlawa ismi: MÖ 15’nci yüzyıldan itibaren Hitit metinlerinde birçok kez karşılaşılan Lukka toprakları içerisinde “Dalawa” yerleşimi ile benzerdir.

Hitit yazılı kaynaklarında, şehrin büyüklüğünü ifade etmek için “Ülke” olarak bahsedilmektedir.

Dalaman Tlos

Kentin Tlos isminin ise, Tremilus ile Praksidike’nin 4 oğlundan biri olan Tloos’tan geldiği düşünülmektedir. Hatta: Pinaros, Xanthos ve Kragos’un onun kardeşleri olduğu tahmin edilmektedir.

Yani, Tlos kentinin Likya bölgesinin en eski şehri olduğu ve kuruluşunun MÖ 2000’li yıllara kadar uzandığı anlaşılmaktadır.

Kent: Likya yöresindeki en eski yerleşim alanındadır. Likya yöresindeki 6 önemli kentten birisidir. Bölgedeki Xanthos, Patara, Pınara, Olympos ve Myra gibi birliğin 3 oy hakkına sahip büyük altı şehrinden birisidir.

MS 43 yılında, Roma İmparatoru Claudius, Likya bölgesini bir Roma eyaletine dönüştürmüştür. Bu  dönemde de Tlos kenti, birlik içindeki önemini korumuş ve Metropolis ünvanı taşımaya devam etmiştir.

Dalaman Tlos

Patara’ya dikilen “Yol Klavuzu Anıtı” nda, Likya yol ağı, 7 farklı yönden, Tlos’a bağlanmış ve güneyde Xanthos’tan, Güneybatıda Pınara’dan, Batıda Telmessos’tan, Kuzeybatıda Kadyanda’dan, Kuzeyde Araxa’dan, Kuzeydoğuda Oinoanda’dan ve Doğuda Choma’dan gelen ticari yolların hepsi: Tlos şehrinde kesişmiştir. Bu güzergahların pek çoğu günümüzde kullanılmaktadır.

Dalaman Tlos
Hıristiyanlık döneminde, Tlos, Likya’nın önemli piskoposluk merkezlerindendir.

Bu dinsel önemin, MS 12’nci yüzyıla kadar devam ettiği belgelenmiştir. Bölgeye en son olarak 19’ncu yüzyılda gelen ve “Kanlı Ali Ağa” olarak ünlenen Osmanlı Derebeyi, Tlos Akropolünün zirvesine, antik dönem kalıntılarını da kullanarak şatosunu yani günümüzdeki kaleyi inşa ettirmiştir.

Dalaman Tlos

Evet, günümüzdeki Yaka Köyü yerleşimi, antik Tlos yerleşiminin üzerine kurulmuştur.

Antik şehir ise, oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.

Uçan at Pegasus

Mitolojiye göre Bellerofon öyküsü;

Şehirdeki bir anıt mezarın duvarlarında, uçan at Pegasos resimleri bulunmaktadır ve buna istinaden uçan ata binen Bellerofon’un bu şehirde yaşadığı düşünülmektedir. Bu konuda bir de mitolojik öykü vardır.

Tanrıça Athena: kanatlı at Pegasos’u: ağzından ateş püskürten canavarla savaşmak için giden Bellerofon’a verir.

Bellerofon; Pegasos sayesinde, canavarın alevlerinin yetişemeyeceği yüksekliğe çıkar ve oklarıyla onu öldürmeyi başarır.

Bu başarısının ardından: Likya kralının kızı ile evlenir ve taht varisi olur. Ardından, uzun yıllar mutlu bir şekilde Tlos kentinde yaşar.

Ancak: zamanla başarıları nedeniyle kibre kapılır. Bunun üzerine tanrıların öfkesini çeker. Hatta, bir gün Pegasos’a binerek Olympos dağına çıkmayı dener. Bunun üzerine Zeus’un gazabına uğrar.

Zeus: Pegasos’a bir at sineği musallat eder. At sineği atın kuyruğa altına yerleşir ve atı ısırınca at Bellerophontes’i üstünden atar, gözden kaybolana kadar yukarı çıkar.

Bu sırada Bellerophontes  ise hızla aşağıya düşer.

Sonunda, bir zamanlar düşmanların korkulu rüyası olmuş

Bellerophontes, yaşamının sonuna kadar tanrıların laneti nedeniyle sakat ve kör olarak yaşar.

Akropol:

Kentin girişindeki Akropol; 500 metre yüksekliğindedir ve dik yamaçları nedeniyle korunaklıdır. Kuzey doğusunda dik uçurumlar bulunan bir tepe üzerine kurulmuştur. Akropol alanın doğaya ve çevreye hakim görüntüsü ilgi çeker. Çevresinde yer yer sur kalıntıları görülmektedir.

Kale:

Akropolün bulunduğu tepenin doruğunda: Osmanlı döneminde yapılmış bir 14’ncü yüzyıl kalesi bulunmaktadır. Kalenin bölge hakimi olduğu tahmin edilen Kanlı Ali Ağa tarafından yapıldığı düşünülmektedir.

Bu kale, tepenin doruğunda bulunan daha eski kalıntıları gözlerden gizlemektedir. Kalenin altındaki düzlükte: Likya duvar kalıntıları bulunmaktadır. Kaleye tırmanırken, kayalara oyulmuş tapınak mezarlar görülür.

Kent Bazilikası:

Haç formlu bazilika: 84 x 32 metre boyutlarındadır.

Kronos Tapınağı:

Gök tanrısı Kronos’a adanmıştır. Kronos: ilk titan ve zamanı yaratan tanrıların tanrısıdır. Daha da ilginç olanı, Anadolu’da Kronos’a adanmış başka bir tapınak yoktur. Tapınak, MS 2’nci yüzyılda yapılmıştır. Ölçüleri: 15 x 7 metredir.

Agora:

Doğudaki geniş meydana yerleşmiştir. Kent Agorasının 6 kemerli kapısı ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Agora: 9 metre genişliğinde, batı yüzündeki duvarında yarım düzineye yakın kapıların bulunduğu uzun bir yapıdır. Agoranın güneyinde Roma dönemi surları görülebilir.

Tiyatro:

Doğudaki geniş meydanın doğusundadır.

Tlos şehrinde günümüze ulaşan en önemli yapıdır. Tiyatroda: üç katlı sahne ve iki kademeli Cavea yani seyirci oturma sıraları bulunmaktadır. Bu özellikleriyle, Likya bölgesindeki diğer tiyatrolardan ayrılır.

Tiyatronun seyirci kapasitesi, 7-8 bin arasındadır. Tiyatronun, kuzey duvarının altında “IZRARA ANITI” görülebilir. Anıtın yazıtının ancak bir bölümü görülebilmektedir.

Stadyum:

Surların hemen güneyindedir. Roma döneminde yapılmıştır. Stadyum seyirci bölümünde 9 oturma sırası vardır ve seyirci kapasitesi 3500 kişidir.

Bu stadyum değerlendirilerek, şehrin Likya bölgesinin spor kenti olduğu düşünülmektedir. Oldukça görünür şekilde günümüze ulaşmıştır. Taş bloklar halinde aşağıya doğru sıralanan oturma yerleri ilgi çeker.

Stadyumun ortasında, dikdörtgen bir havuz bulunur. Farklı yapılar bulunması nedeniyle, bölgenin spor aktiviteleri dışında, dini ve sosyal amaçlarla da kullanıldığını göstermektedir.

Nekropol Alanı:

Kentin en dikkat çeken yerlerindendir. Mezarlar oldukça gösterişli düzenlenmiş ve ana kayaya oyularak yapılmıştır. Kentte, sadece oda gömütler değil, kapalı lahitler ve Roma dönemine ait üçgen alınlıklı kapalı lahitler de görülür.

Dalaman Tlos Kaya Mezarları

Kaya mezarları:

Ören yerinde en gözde yer, kayaların içine oyularak yapılmış kaya mezarlarıdır. Bu mezarların pek çoğu günümüzde açıktır, tepelere tırmanmayı göze alırsanız bu kaya mezarların içini görebilirsiniz.

Hamamlar:

Ören yerinde, büyük ve küçük olmak üzere iki hamam vardır. Büyük hamam, aynı zamanda “Yedi Kapı” yani “Seven Gates” olarak da isimlendirilir. Çünkü 7 tane ark yapısı vardır ve bunlar günümüze ulaşmıştır.

Hamam, Erken Roma döneminde yapılmıştır ve MS 11’nci yüzyılda kiliseye dönüştürülmüştür. Bu yüzden, bölge aynı zamanda Hıristiyanlık için büyük öneme sahiptir.

Dalaman Tlos Bellerephontes

Bellerephontes Anıt Mezarı:

Günümüzde, Tlos kalesine çıkarken: yamaçtaki kayalara oyulmuş tapınak mezarları görebilirsiniz.

Bu mezarların en görkemlisi: Kanatlı at Pegasus’un, üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtıdır. Hemen tanıtımın başında, Bellerephontes mezarı demiş olsam da, yazının sonunda bu konuda açıklayıcı bilgiyi göreceksiniz.

Evet, buna yani kayaya oyulmuş figüre istinaden: Bellerephontes’in bu şehirde yaşadığı düşünülmektedir.

Ancak müze girişinin sağ alt kısmında kalan ana kaya üzerine oyulmuş bu kaya mezara ulaşmak için zorlu bir yolu geçmeniz gerekir. Yokuş yukarı taşlık bir yoldan yürünüyor ve taşlar kayıyor. Spor ayakkabınız olmalıdır.

Mezarın girişinde iki sütun bulunur.

Bellerophon kaya mezarı, yan yana konumlandırılmış iki mezar odası ve girişte bulunan bir ön odadan oluşur.

Mezar odaları içinde, diğer kaya mezarlarda görüldüğü gibi ölü yatakları bulunur.

Mellerophon kaya mezarı: ön odasında, her iki mezar odasının arasında kalan yüzey: sağlı sollu birer konsol ile sınırlandırılan, bir İon tarzı kapı betimlemesiyle doldurulmuştur.

Ayrıca mezar odalarının girişlerinde aslan, köpek ve kuş gibi farklı hayvan kabartmaları işlenmiştir.

Soldaki düzleştirilmiş kaya yüzeyine ise: şaha kalkmış kanatlı at Pegasus üzerinde duran bir mızraklı savaşçı figürü görülür. At figürünün hemen önünde Chimeira kabartması bulunur.

Mezarın ön odasında betimlenen bu kompozisyon ile, Bellerophon ve Chimeira mücadelesi vurgulanmıştır. Bellerophon mitolojisinin Likya tarihi içinde ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Bunun sonucunda, Bellerophon ve Chimeira mücadelesi, Likya bölgesi mezar sanatında sıkça tercih edilen bir figür olmuştur.

Tlos örneğinde: mezar sahibinin kendisini Bellerophon ile özdeştirdiği ve böylece de kahramanlaştırmak istediği açıktır.

Bellerophon kaya mezarının solunda, düzleştirilmiş doğal kaya yüzeyinde bir Likya yazıt bulunmaktadır. Bu yazıtta: “Hrixttibili ve eşinin burada yattığı” yazılıdır.

Böylece, Bellerophon mezarı olarak tanımlanan mezarın aslında Likçe yazıtta ismi geçen Hrixttibili ve eşine ait olduğu anlaşılmaktadır.

Dalaman Kapıdağ Yarımadası

KAPIDAĞ YARIMADASI:

Teke yarımadasından sonra bölgenin en büyük ikinci yarımadasıdır.

Dalaman Kapıkargın köyünün güney sınırından başlayıp, Akdeniz sularında son bulur. Sarsala ve Hurmalı koyları arasında kalır.

Buraya “Kapıdağ” isminin verilmesinin sebebi: “kara ile bağlantısının yaklaşık 400 metre genişlikte, doğal bir köprü gibi uzanan en dar kısmına inşa edilmiş sur kalıntıları” dır.

Muhtemelen yarımadayı ana karadan gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmış surlara ait kalıntılar günümüzde de izlenebilmektedir. Bu noktanın doğusunda Hamam koyu ve batısında ise Gökgemile koyu bulunmaktadır.

Yarımadada: birçok burun, koy ve ada bulunmaktadır.

Ayrıca: yine yarımada da: Krya, Lissa ve Lydae antik kentleri bulunmaktadır. Ancak bunlarda herhangi bir resmi arkeolojik kazı çalışması yapılmadığından gezilecek durumda değildir. Lissai kenti kalıntıları: güneyde Kargın gölünün güneyindedir.

Batıda ise Lydia kalıntıları vardır. Lydia kenti, özellikle Bizans zamanında ünlenmiştir ve günümüzde burada Bizans dönemine ait yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Kapıdağ Yarımadası 1’nci Derece Doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Arymaxa şehri:

Bu küçük yerleşim yeri hakkında çok az bilgi vardır. Arymaxalılar, Lydae ile aynı halktan oluşur, Yavansu koyuna yakın noktadaki yerleşim, muhtemelen Lydae şehrinin liman mahallesiydi.

Lydae Şehri:

Antik yazarlardan anlaşıldığına göre, Arymaxa ve Lydae şehri aynı soydan gelen halklar tarafından kurulmuştur. Kentin eski isimlerinden birisi “Kyldai” dir. Coğrafyacı Ptolemaios ise bu şehirden “Khydai” olarak söz eder.

Şehrin kelime anlamı “Lidalılar” demektir. Lida kelimesi, Yunancada olmayan Anadolu kökenli bir kelimedir. Lydae şehrinde, Roma dönemine ait birçok sivil mimari örnekleri, günümüze kadar ulaşmıştır.

Lissa Şehri:

Kapıdağ yarımadasının kuzeyinde Kocagöl yakınlarındadır.

Yaklaşık 800 dekar genişliğinde bir çanak içinde bulunmaktadır.

Kent: anakaraya, kuzeydeki 1 km uzunluğunda ve 500 metre genişliğinde, dar bir kıstak ile bağlanmaktadır. Bu kıstak üzerinden geçen bir yaya patikası dışında ana kara ile bağlantısı yoktur.

Antik kentten, sadece Plinus tarafından söz edilmekte, başkaca bilgi yoktur. Kentin sur duvarları kısmen korunmuş olup, muhtemelen MÖ 3’ncü yüzyıla tarihlenmektedir. II ve III Ptolemaios onuruna yapılan yazıtlarda: kentin ismi geçmektedir.

Mezarlar sarnıç tipidir. Ayrıca birkaç temel kalıntısından başka bir kalıntı günümüze ulaşmamıştır. Yazıtlarda: burada bir meclis ve yönetim binalarından söz edilse de, bunlara ait bir kalıntı bulunamamıştır.

Ancak unutmamak gerekir ki, burada herhangi bir resmi arkeolojik araştırma yapılmamıştır.

Kentte ulaşım günümüzde de olduğu gibi, yarımadanın güney batısında ve kıstağın doğusunda bulunan iki limandan sağlanmaktadır. Ağalimanı ve Batık Hamam. Bu her iki limana ulaşmak için kullanılan en yakın koy ise, yaklaşık 15 km uzunluğundaki bir karayolu ile Dalaman merkeze bağlantısı olan Sarsaladır.

Sarsala limanından Ağalimanına yaklaşık 1 sata süren bir tekne yolculuğuyla ulaşılır. Hemen limandan başlayan antik bir yol, yaklaşık 45 dakikalık manzaralı bir tırmanış yolculuğu sonrasında, ziyaretçileri yani sizi kente ören yerine ulaştırır.

Ören yerinde görebilecekleriniz:

Kentin özellikle Roma dönemindeki zenginliğini vurgulayan mezar anıtları vardır. Bazı duvarları, tavan yüksekliğine kadar korunmuş olan bu mezarlar, döneminin Anadolu mezar mimarisini yansıtır.

Tapınakları hatırlatan bir üst oda ve altta mezar odaları vardır. Üst yapı ve cephe mimarisine ait bütün mimari parçalar sağa-sola dağılmış haldedir.

Bu anıtsal mezarlar, gerek süslemeleri ve gerekse yazıtlarına göre, erken 2’nci yüzyıl sonuna aittir. Karşı yamaçtaki kayalık üzerinde bulunan bir kaya mezarı da, bu defa bölgenin geleneksel mezar mimarisini yansıtmaktadır.

Krya-Kryasos Şehri:

Fethiye körfezine bakan Krya antik kenti, Daedala’ya en yakın antik yerleşim yeridir. Karia-Likya sınırında bulunan bir yerleşim yeridir.

Yazılı kaynaklarda, Delos birliğine bağlı olarak görülen şehrin ismi Kryasos olarak geçer. Günümüzde şehirde Likya tipi kaya mezarları görülebilir. Ayrıca güvercin yuvası şeklindeki mezarlar da görülebilmektedir.

Daedala Şehri:

Göcek-Fethiye arasında bulunan İnlice’nin kuzeyindeki dağlık alandadır.

Şehrin ismi Luwi kökenlidir. Kelime anlamı: Heykel ormancığı veya Tanrı/Tanrıça ormancığı veya Çam ormancığı dır.

Şehir hakkındaki en eski bilgi, Strabon tarafından verilmektedir.

Strabon, Daedala şehrinin Rodos Pereiası sınırında olduğundan söz etmektedir. Aynı zamanda Karia-Likya sınırındı bulunan bu kentin, antik Glaukos (Fethiye) körfezine hakim bir yerde kurulmuş olması, muhtemelen hem denizden hem de karadan yapılacak ticaretin kontrolü içindir.

Günümüz;

Günümüzde ören yerinde: İçkale ve sur kalıntıları ile kaya mezarları görülebilir. Kaya mezarları, güvercin yuvası tarzındadır. Burada herhangi bir resmi arkeolojik araştırma yapılmamıştır, çünkü ulaşım oldukça güçtür.

Şehirle ilgili bir efsane anlatılmaktadır. Buna göre:

“Antik Yunan’da Plateea ve Boeotia bölgesi halkları tarafından, festivaller düzenlenir. Festival: Zeus ve Hera ritüelleriyle benzerlik gösteren uygulamalar içerir. Plataealıların festivallerine “Küçük Daedala Festivali” ve Boeotialıların festivallerinde ise “Büyük Daedala Festivali” ismi verilmiştir.

Plataealıların 4 yılda bir düzenledikleri Küçük Daedala Festivalinin ilk günü, Alalcomene Mahallesinde Boeotianın en büyük meşe ormanına giren Plataealılar: pişmiş et parçalarını ortalığa bırakarak kuzgunların bunları almalarını beklerler.

Kuşların, etten bir parça aldıktan sonra hangi ağaca yerleşeceğine dikkat ederler. Kuzgunların et taşıdıkları ağaçlar kesilir ve bu kesilen ağaçlar: “Daedale” yani “Kabaca yontulmuş heykeller” haline getirilir.

Büyük Daedala festivali ise, 70 yılda bir düzenlenen ve Plataealı ve Boeotialıların birlikte organize ettikleri bir festivaldir. Küçük Daedala Festivalinde, her seferde 14 heykel yapılır ve civardaki şehirlere dağıtılırdı.

Büyük Festivalde, Asapos ırmağı boyunca, konvoy oluşturularak, nehrin yukarısına çıkılır ve buradan inşa edilen büyük bir sunağa kurban adanırdı. Arabalarla taşınan daedalalar (ahşap heykeller) bu sunağa yığılır, Zeus için boğa, Hera için düveler kesilir, hepsi birlikte ateşe verilirdi.

Evet, Daedala kelimesiyle ilgili bir başka benzerlik de: “Yunan mitolojisinde kendisine kuşlarınkine benzer kanatlar yaparak uçan ilk insan Daidalaos” tur.

Gelelim günümüze, ören yerindeki kalıntılara: Daedala kentine ait kalıntılar dağlık alanda bulunduğundan ziyaret edilmesi son derece zordur.

Ancak Daedala şehrinin limanı olduğu tahmin edilen İnlice plajında, Bizans döneminden kaldığı düşünülen büyük bir yapı kalıntısı görülmektedir. Bu yapının muhtemelen depolama amaçlı kullanılan bir yapı olduğu tahmin edilmektedir.

Pasanda-Gökbel:

Ünlü coğrafyacı Strabon: Pasanda şehrinin, Kaunos şehrinin tam karşısında bulunan komşu kent olduğunu yazmıştır. Ancak kentin yeri ve büyüklüğü hakkında net bilgiler yoktur. Pasanda: Kaunos şehriyle birlikte, Telandros Attika Deniz birliğine katılmış ve yaklaşık 30 yıl boyunca Kaunos ile birlikte vergi listelerinde görülmüştür.

Dalyan’dan İztuzu’na giderken içinden geçilen küçük bir köy olan Gökbel’in Pasanda şehri üzerine kurulduğu tahmin edilmektedir.

Burada bulunan kaya mezarları ve bazı temel kalıntıları, geçmiş dönemlerde burada bir yerleşim olduğunu kanıtlamaktadır. Ancak, bölgedeki yerleşimler resmi olarak araştırılmadığından net bilgiler yoktur.

Dalaman Gökgemile Koyu

Gökgemile Koyu:

Kapıdağ yarımadasının batı yakasındadır. Koya, Fethiye’den kalkan teknelerle ulaşmak mümkündür. Ayrıca, Hamam koyundan buraya 20 dakikalık kısa bir yürüyüşle ulaşmak mümkündür. Tur tekneleri buraya pek uğramazlar. Bu yüzden oldukça sakin bir koydur.

Dalaman Gökgemile koyu

Burada sahil, plaj bölümü ağaçlarla çevrilidir. Ağaçlarla kaplı iki yeşil burnun arasında, Akdeniz’e doğru uzanmaktadır.

Çevrede çadırlı kamp kuranlar ve trekking yapanları görmek mümkündür. Koyda balık restoranları bulunmaktadır. Mükemmel bir doğa gezisi için, bu koyu ziyaret etmenizi öneririm.

Dalaman Hamam koyu

Hamam Koyu:

Hamam koyu: Kleopatra Hamamı ve Manastır koyu olarak da isimlendirilir.

Kapıdağ yarımadasının kuzeyinde, güneyinde Kuyrucak burnu, kuzeyinde Bozburun ile sınırlanan kıyıları dik yamaçlı, batı sahili kısmen plajlıktır.

Kara ulaşımı olmayan koyda, restoranların dışında ihtiyaç temini mümkün değildir. Batısındaki dar kıyı, Kapıdağ yarımadasının karaya bağlandığı yerdir.

Tepeler çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplıdır. Açık denizden rahatlatıcı esintiler alır ve bölgenin en serin koyudur.

Geniş iskelenin yanında, günümüzde bir kısmı sular altında kalmış bir Bizans manastırı veya hamama ait olduğu düşünülen kalıntılar bulunmaktadır.

Burada şnolkerle dalarak deniz altındaki manastır kalıntılarını görebilirsiniz. Buradaki kalıntıların bir hamama ait olduğu düşünülerek koya “Hamam Koyu” ismi verilmiştir.

Hamam koyunun doğusundaki kıyı çok derindir. Bu kısma tekneler yanaşır. Koyun denizi oldukça fazla temizdir. Koyda, yine sadece denizden ulaşılabilen bir restoran bulunmaktadır. Koyun ortasında, zeytin ve çam ağaçlarının arasından yukarı kıvrılan yolu çıkarsanız, tepede muhteşem bir manzara görebilirsiniz.

Çamlı Koyu:

Burada: Çamlıköy ucundan dar ve virajlı bir yoldan gidilir. Aracınızı otoparka park ettikten sonra, traktörler ile plaja gidiliyor. Gidiş ve geliş için 25 TL ücret alınıyor. Şezlong ve şemsiye için de ücret ödemeniz gerekiyor. Yeme için plajda bir işletme bulunuyor. Ancak fiyatların çok abartılı olduğunu unutmamak gerekir. Bence burayı ziyaret edecekseniz, yanınızda kendi yiyeceğinizi ve suyunuzu mutlaka götürün.

Çamlı koyunun arkasındaki tepeler, Fethiye Ölüdeniz’deki kelebekler vadisinin benzeri gibi binlerce kelebeği ağırlıyor.

Çamlı koyu, iki küçük tepenin arasına sıkışan 50 metrelik bir koydur.

Plajda: tuvalet, soyunma kabinleri ve duş vardır. Manzara muhteşemdir, denizde ise berrak ve temizdir, arkanızda yani plajın hemen bitiminde ise ormanlık alan vardır.

Çamlı koyu oldukça kalabalıktır. Çünkü araba ile gidilebilmektedir, koyun dışında ücretsiz otopark vardır.

Günübirlik tekneler ve Mavi tur tekneleri, burada yemek molası verirler.

Gelelim sonuca, burası oldukça güzel bir yer, ama burayı ziyaret edenlerin ortak şikayeti; işletmecilik yok, otoparkta aracınıza zarar verebiliyorlar, traktör ulaşımında sorunlar olabiliyor, ayrıca çok kalabalık, özellikle çocuklu aileler tarafından yoğun tercih ediliyor, yani kafa dinleme yeri değil, fiyatlar pahalı, tüm bunlardan sonra gidip gitmemek için tercih sizin.

AĞA LİMANI:

Kızıl Burnun 1 mil kuzeyinde olan Ağa Limanı, iki kol halinde karaya doğru girinti yapar.

Batıya doğru uzanan kısmına: Büyük ağa limanı, kuzey batıya doğru girinti yapan kısmına ise Küçük Ağa Limanı ismi verilir.

Küçük Ağa Limanı Sahili: Buradaki plaj çakıllıdır. Deniz derindir. Burası tekneler için geceleme durağıdır.

Büyük Ağa Limanı: Batıya doğru daralarak girer. Küçük ve çakıllı bir plajla sonlanır. Plajın önü aniden sığlaşır, fakat geri kalan kısmı oldukça derindir. Plajın alt kısmında, deniz içinde soğuk su kaynağı vardır. Bu yüzden, deniz bu kesimde oldukça soğuktur.

Yöre halkı, hafta sonlarında aileleriyle birlikte, dinlenmek ve piknik yapmak için buraya gelirler. Koyda tüm yıl boyunca açık olan bir kaynak vardır. Yabani hayvanlar da su içmek ve piknikçilerden kalan yiyecekleri yemek için sessiz olduğundan bu koya gelirler.

Plajın yanından başlayan yokuş bir patika ile, yukarıdaki Köyiçe denen yere ulaşılır. 800 metre uzaklıktaki burada Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunmaktadır.

ŞEREFLER KÖYÜ:

Dalaman merkez ile Şerefler köyü arasındaki uzaklık 4 km dir.

Dalaman Klynda

Kalynda:

Dalaman-Fethiye yolu üzerindedir. Şerefler köyü sapağında ana yoldan ayrılmak gerekir. Ayrıldıktan sonra sadece 1 km ileridedir.

Kalıntılar: Şerefler köyü okulunun 200 metre yukarısında, tepe üzerindedir. Bu tepe üzerinden, Dalaman ovasının harika manzarasını izleyebilirsiniz.

Kent, bir Karia kentidir. Patara şehrindeki yol kılavuzuna göre: Telmessos şehrinden 34.5 km ve Kaunos şehrinden ise 19 km uzaklıktadır.

Heredotos’un yazdıklarına göre, kent başlarında kralları Damasithymos ile birlikte MÖ 5’nci yüzyılda Perslerle yapılan savaşlara katılmıştır. MÖ 480 yılında Salamis deniz savaşında Kalyndalıların gemisi batmıştır.

Attika-Delos deniz birliğinin tribut listelerinde, Kaunos’a bağlı bir kent olarak gösterilmiştir. Çünkü Kalynda şehrinin bir dönem Kaunos egemenliği altında kalmıştır.

Sonra Knidos’un desteğini alarak Kaunos’a karşı ayaklandığını, Kaunos kuşatması başlayınca, bu kere Rodos’tan yardım istendiğini belirtmiştir.

MS 141 yılındaki büyük depremde hasar gören kente, Rhodiapolis’li Opramoas’ın yardım ettiği, yazıtlardan öğrenilmektedir.

Kent son olarak Bizans döneminde iskan edilmiştir.

Kalynda şehri sikke basmıştır. Sikke üstünde: Zeus başı ve kanatları açık kartal kabartması vardır.

Kentten, günümüze kalan kalıntı yoktur. Sadece birkaç duvar parçası kalmıştır.

Dalaman Kille koyu

Kille koyu:

Boynuzbükü ve Taşkaya arasında kalan geniş bir koydur. Araçla ulaşmak için toprak yol bulunmaktadır. Ancak yolu oldukça bozuktur.

Koyun ortasında uzun plaj ve arkasında bir ova bulunur. Dağlar çam ağaçlarıyla kaplıdır. Ancak koyda hiçbir tesis yoktur, bu yüzden ihtiyaçlarınızı daha önce temin ederek bu koya gitmenizi öneririm.

Bu koyda, çam kokuları eşliğinde denize girebilirsiniz.

Deniz çakıllıdır. Plaj kıyısı toprak olduğundan deniz ilk girildiğinde, bulanık görülebilir ancak daha sonra berraklaşıyor.

Çam ağaçlarının gölgesinde, piknik yapmak da mümkündür.

Ancak yolunun kötü olması nedeniyle, koy oldukça bakir kalmıştır. Sessiz ve sakin bir kamp için uygundur. Ancak koyda su yok, herhangi bir tesis, tuvalet ve soyunma kabinleri yoktur.

Son bir not: 2020 yılında Dalaman Belediyesinden yapılan bir açıklamaya göre, MUÇEV (Muğla’ya Hizmet Vakfı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı ortaklığı ile kurulan Ltd Şirk.)  ile yapılan protokol gereği, Killi koyu 4 yıllığına Halk Plajı olarak kiralanmıştır.

Kira sözleşmesi gereği, halkın kullanabileceği duş, kabin, tuvalet ve şezlonglar konulacaktır. Hadi bakalım, yeni gidenler sonucu yorum olarak bildirsinler, bekliyoruz.

Dalaman Antik Demirciler Çarşısı

ANTİK DEMİRCİLER ÇARŞISI:

Dalaman merkeze bağlı 7 km uzaklıktaki Gürköy bölgesindedir.

Ancak Gürköy’den buraya ulaşmak için yaklaşık 30 dakikalık bir yürüyüş yapmak gerekiyor. Çarşı: 13’ncü yüzyıldan kalmadır, Rumlar tarafından yapılmıştır.

Yöre halkı tarafından “Demirciler Çarşısı” olarak isimlendirilir.

Halen aktif olarak kullanılan çarşıda: tarihi dokular ve ustalıkla yapılmış birçok ürün bulunmaktadır. Bu ürünler: demir, bakır, alüminyum ve çelik el sanatları örnekleridir. Buradan hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz.

Geçmişten kalan: demir parçaları, örsler ve çekiçler görebilirsiniz. Bir rivayete göre: dükkanlardan çıkan çekiç ve örs sesleriyle dövülen demirlerden çıkan kıvılcımlar uzak köylerden görülür ve duyulurmuş.

KAPUKARGIN MAHALLESİ:

Kapukargın Mahallesi, Dalaman merkeze 11 kilometre uzaklıktadır.

Dalaman Kapukargun Kükürt Kaplıcası

Kapukargın Kükürt Kaplıcası:

KApukargın köyü yol kavşağından, kaplıca alanına kadar olan 1200 metrelik yol asfalttır. Tesis girişinde 800 yıllık bir zeytin ağacı vardır.

Ayrıca, kaplıca içerisindeki göllerin çevresine, yapay plajlar yapılmıştır.

Kükürt havuzları: 42 dönümlük arazi üzerindedir. Yaklaşır yaklaşmaz, hissedeceğiniz kükürt kokusuna alışkın olmayanlar için başta rahatsız edici gelebilir ama kısa sürede alışılıyor.

Dalaman Kapukargun Kükürt Kaplıcası

Bölge, bir mesire alanı olarak düzenlenmiştir. Kükürt havuzu ile birlikte piknik alanı bulunmaktadır. Ayrıca: spor alanları, aile çay bahçesi, restoran, tuvaletler ve otopark vardır.

Havuz çevresinde: konaklamak için çadırlı kamp ve karavan alanları bulunmaktadır. Çadır kurabilirsiniz.

Dalaman Kapukargun Kükürt Kaplıcası

Kükürt Havuzu Özellikleri:

Kükürt havuzunda bulunan suda: 17 farklı mineral bulunmaktadır. Doğal su, bütün yıl boyunca 28 derece çıkar. Bu mineralli suyun: sedef hastalığı, kas ve diz ağrılarına iyi geldiği söyleniyor.

Ayrıca: cilt hastalıklarına da iyi geliyor. Güzellik iksiri olarak bilinen çamur da suyun çıkmasıyla doğal olarak oluşuyor.

Kocagöl:

Halk arasında “Alagöl” olarak da isimlendirilir. Lagün gölüdür. Göl, Sarsala koyu yolu üzerindedir, hatta bölgeyi bilmeyenler yol üzerinde birden bu büyük su birikintisiyle karşılaşınca Sarsala koyuna geldiklerini sanırlar.

Kocagöl’ü geçtikten sonra nefes kesen görüntüsüyle Salsala koyu görünür. Gölün suyu kükürtlü ve acı sudur. Gölün çevresi, yemyeşil ormanlarla kaplıdır. Göl çevresinde: kamp yapılabilir, doğa yürüyüşü yani trekking yapılabilir ve piknik yapılabilir.

Dalaman Salsala koyu

Salsala Koyu:

Kocagöl’ü geçtikten sonra virajlı bir yoldan buraya ulaşabilirsiniz. Kapukargın-Sarsala koyu arasındaki 4 km lik yol asfaltlanmıştır. Dalaman merkeze 12 km uzaklıktadır.

Dalaman yöresinde, karayolu ile ulaşılan tek koy burasıdır. Ancak bu karayolu oldukça kötüdür. Yine de, yaz aylarında yani sezonda aşırı kalabalık olur.

Fethiye körfezinin batı ucunu oluşturan Kapıdağ yarımadasında irili ufaklı birçok koy bulunuyor. Bu koylar, mavi yolculuk teknelerine ev sahipliği yapıyor.

Dalaman tren istasyonunun yapımı için kullanılan malzemeler, Fransa’dan gemilere yüklenerek buraya gelmiştir.

Salsala koyundan denize doğru baktığınızda: sanki denizle bağlantısı olmayan büyük bir koy ve çevresi adalarla çevrilmiş bir koy görüntüsü verir.

Koy: iki kısma ayrılmaktadır. Bu kısımlar:

1-Büyük Salsala koyu.

2-Küçük Salsala koyudur.

Küçük Salrsala koyu ise, yatlar ve tekneleri ağırlamaktadır. Yani: mavi yolculuğa çıkan tekneler mutlaka buraya uğrarlar.

Büyük Salsala koyu: plajıyla ziyaretçilerin gözdesidir.

Koyda hiçbir yapılaşma yoktur. Bu yüzden bakir doğasını koruyarak günümüze ulaşmıştır.

Plaj:

Plaja giriş ücretlidir. Şezlong ve şemsiyeler de ücretlidir. Plajda: restoran, duş ve soyunma kabinleri bulunmaktadır.

Deniz:

Deniz taşlıktır. Ancak suyu soğuk değildir.

Dalaman Akkaya Garden

AKKAYA GARDEN:

Atakent, Akkaya mevkiindedir. Buraya “Gizli Vadi” de denilmektedir.

Dalaman merkeze 12 km uzaklıktadır. Yolu uzun ve virajlıdır, restoran villaların dibindedir. Ormanın içinde, doğallığı fazla bozulmadan yapılmış güzel bir mekandır.

Yemyeşil ağaçların altında, merdivenle çıkılan asma katlar yapılmış, kuş yuvası benzeri veya ağaç köşkler denebilir. Bunlar 4-8 kişiliktir. Bu köşklerde isterseniz bir şeyler yiyebilir veya içebilir ve hatta isterseniz köşklerde uyuyabilirsiniz.

Dalaman Akkaya Garden

Vadide: botanik bahçesi, restoran ve at binme yeri bulunmaktadır. Atlarla gezi turu yapılmaktadır. Restoran ise, uzun yıllardır buradadır ve oldukça büyüktür, toplam 250 kişi kapasitelidir.

Dalaman Akkaya Garden

Ayrıca: gölde tekne turu, konu turu yapılabilir. Ata binmek de mümkündür çünkü bir at çiftliği bulunuyor.

Dalaman Hippokome

HİPPOKOME:

Dalaman merkeze 30 km uzaklıktaki, Çöğmen köyü ve İt Asarı Mevkiinde bir tepe üzerindedir. Şehrin isminin kelime anlamı, Karya dilinde “At Şehri” demektir.

Dalaman Hippokome

Şehrin güneybatı ölümünde,3 tane büyük kaya mezarı bulunmaktadır. Bu mezarların sağı ve solunda, şehrin tepesine çıkmak için basamaklar halinde yol vardır. Tepeyi çevreleyen bir kale ve kalenin içinde su sarnıcı, ambar olması muhtemel bir bina yıkıntısı vardır.

Bu kısmında, ayrıca Grekçe kitabeler görülür. Kaleden bakıldığında, doğu ve kuzey tarafta Çöğmen köyünün mahalleleri görülebilir. Kuzeybatı da ise Kepezbaşı denen yerde, günümüzde izine rastlanmayan Roma ve Bizanslılardan kalma bina harabeleri bulunur.

Dalaman Oktapolis

OKTAPOLİS:

Dalaman merkeze 43,6 km uzaklıktaki  Bozbel beldesindedir.

Burası: Kragos dağı eteklerinde bir bölgenin adadır.

Şehrin ismi, mezarlardaki kitabelerden okunmuştur ve “Oktapolis” yani “Sekiz Şehir” dir. Şehrin ismi “Oktapolis” bölgede bulunan yazıtlarda ve kaynaklarda yoğunlukla geçer. İlk olarak, Kızılkaya’da bulunan iki mezar yazıtında görülür.

Günümüze kadar bilinen 7 kent, Oktapolis’in üyeleridir. Bu kentler: Hippokome, Setos, Pallene, Kastanna, lyrnai, Loanda ve Myndos’tur. Loanda şehrinde tanrılar adına dikilmiş bir stelde: Oktapolis’in kurucularının isimleri geçmektedir.

Aynı zamanda Hippokome şehrinden geçen yol, Symbra şehrine kadar devam etmektedir ve bu kentin de Oktapolis’in içinde yer aldığı düşünülür.

Bu sekiz şehirden en önemlisi ise Hippokome “At Şehri” dir.

Antik kentin içinde ve dışındaki yamaçlarda, günümüzde kaya mezarları görülür. Mezarlar sarp kayalar üzerine yapıldığından çıkmak ve yaklaşmak oldukça zordur.

Mezarlar: Likya dönemi yapısıdır. Şehrin diğer kalıntıları ise Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Kayadibi köyünün içinde, yer yer sur kalıntıları görülebilir. Bu surlar, Oktapolis şehrinin sınırlarını oluşturmaktadır. Surlar içinde kiler ve konut kalıntılarına rastlanılır.

Dalaman Deliklikavak

DELİKLİ KAVAK:

Dalaman merkeze 47 km uzaklıktadır. Elcik ve Bozbel arasındadır. Belli bir yere kadar kendi aracınız ile gidebilirsiniz ve sonrasında köylülerin traktörleriyle buraya ulaşabilirsiniz. Tepenin güney ucunda: dev bir kaya mezarı bulunmaktadır. Önündeki düzlükte ise, bir tane kaya mezarı vardır. Güney, batı ve kuzey taraflarında ise: sur kalıntıları görülür.

 HİSAR;

Gürleyik köyünden sonra yaklaşık 1 saatlik bir yürüyüşle buraya ulaşılır. Dalaman ilçe merkezine 56 km uzaklıktadır.

Gürleyik köyünün üst kısmında bulunan yerleşimdeki evler, birbirine yapışık gibi yakındır. Her evin yan tarafında: kiler, ahır ve şaraphane bulunur.

Hisar isimli bu yerleşim yeri, Bizans döneminden bu yana yani günümüze kadar yerleşim görmüştür. Özellikle şarap imalathanesi olarak kullanılmıştır. Günümüzde sadece evlerin taban kalıntıları ve şarap testilerinin konulduğu çukurlar görülebilmektedir.

MANASTIR TEPESİ:

Gürköy-Karaağaç köyleri arasında, Manastır tepesi olarak bilinen tepenin batı eteklerinde, bir manastır kalıntıları görülmektedir. Buraya ulaşmak için: Dalaman-Gürköy yolunu takip etmeniz ve Gürköy’e ulaştıktan sonra, yaklaşık 45 dakikalık bir yaya yürüyüşü gerekir.

Ancak, burada, gözle görülür belirgin bir yapı yoktur. Çünkü: Bizanslılardan kaldığı düşünülen bu yapının, 13’ncü yüzyılda, güney bölümüne Rumlar yerleşmiş, Kurtuluş Savaşının ardından yapılan mübadelede ise, bölgeyi terk eden Rumlar tarafından, bu manastırın yıkıldığı tahmin edilmektedir.

 

OİNOANDA:

Diogenes Yazıtı:

MS 2 nci yüzyılın 2 nci yarısında yazılmıştır. Yazıtın taşıyıcısı olan yapı henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, muhtemelen büyük bir stoadır. Ve yazıtın bulunduğu kamusal mekanla ilişkisi henüz bilinmemektedir.

Anadolu’nun en uzun yazıtlarından biridir ve en etkileyici içeriklerden birini taşır. 1250 kelimelik bölümü elde olan ve daha da bulunması beklenen, felsefe içerikli ünlü yazıtın bulunuş hikayesi 1884 lere kadar iner. Daha önce bulunan 51 bloğa 38 yenisi eklenmiştir. Bugün dağınık durumda ve pek çoğu daha bulunmayan yazılı blokların, kent duvarı boyunca uzandığı düşünülür.

Oionoanda vatandaşı, ünlü Dioogenes’in söylevidir. Ondan çok şey öğreniriz. Yaşam sürdükçe tartışma konusu olmaktan asla çıkmayacak birçok etkileyici konuyu çarpıcı bir anlatımla bu taşlardaki söylevde buluruz. “Yaşamın gün batımında oluşan ve kaleme alınan özgün düşünceler kazınmıştır” taşlara. Bilimsel bakışın dünden çok daha ileride olduğu bugün bile çoğunun ulaşamadığı akıl düzeyini göstermektedir.

“Sağlıklı bir beden olmadan hiçbir şey olmayacaktır. Bu nedenle bedenlerinizi onurlandırmalıyız. Hiç bir mutluluk temelde kötü değildir. Ama bazı mutluluklara ulaşmanın yolu, onların değerini kat kat aşan kargaşadan geçer. Gerçek mutluluk yaşamın lükslerinde değil bilimdedir. …… benliğimizi saran ölüm ve tanrılardan korkmak gereksizdir. Tanrının daha önce nerede yaşadığımı bilmek isterim. Başkalarının peşinden giderek gerçeklik asla bulunmaz. Beden ruh tarafından örselenir ve kötü yola sürüklenir. Ruh bedenden ayrılıp varlığını sürdürmez O’nun bir parçasıdır.”

Muğla Marmaris

Muğla Marmaris

 

Türkiye’nin en güzel turizm beldelerinden biri Marmaris. Mutlaka gidip görülmesi gereken, yeşil ve mavi renklerinin buluştuğu, cennet gibi bir yer. Yurt dışından milyonlarca insanın gelip yaşadığı bu güzellikleri, bizlerde, sizlerde yaşamalısınız. 

ULAŞIM

Evet: bulunduğunuz yerden, bir şekilde Marmaris’e ulaşmanız mümkün. Marmaris; tanınan ve bilinen bir yer olması nedeniyle; gerek karayolu ve gerekse havayolu ile buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Elbette, özel aracınız ile de. Marmaris’in belli başlı merkezlere uzaklıkları şöyle:

Muğla: 56 km., Bodrum: 173 km., Dalaman: 88 km., Datça: 75 km., Gökova: 32 km. Karayolu ulaşımında; Muğla’dan çıktıktan sonra Gökova sapağını geçtiğinizde, Marmaris’in meşhur ağaçlıklı yolu na giriyorsunuz. Burada ki asırlık okaliptus ağaçlarının altındaki asfalt yolda araba sürmenin keyfi bir başka. Bu arada: Marmaris’e ana merkezlerin uzaklıkları ise şöyle: Ankara: 678 km., İstanbul: 836 km., Antalya: 369 km. ve İzmir: 281 km.

Havayolu ile de buraya gelmek mümkün. Uçakla gelecekler için, en yakın havaalanı: Dalaman. Dalaman buraya 90 km. uzaklıkta. Bodrum-Milas havaalanı ise, 140 km. uzaklıkta. İzmir Adnan Menderes Havaalanı: 284 km. uzaklıkta. alaman havaalanından, Marmaris şehir merkezine, otobüs seferleri var. Ayrıca: taksilerle de ulaşmak mümkün.

Muğla Marmaris Genel

GENEL

Evet: ülkemizin en büyük turizm merkezlerinden biri. Marmaris: gerek merkezi ve gerekse çevresiyle, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İklim uygun, nem oranı düşük, turistik tesisler muhteşem. Çevrede: gerek eğlence, gerek tarihi antik kalıntı ve gerekse deniz, güneş ve sukünet arayanlar için her türlü ortam mevcut.

Bu da Marmaris’in bu kadar revaçta olmasına neden oluyor. Ayrıca: burada, diğer sayfiye yerlerinde olduğu gibi, çok sayıda yazlık konut var. Bu nedenle: yaz başlangıcında, doğal olarak buranın nüfusu, birden yükseliyor.

Marmaris’te kalenin de bulunduğu, eski kent: bir alışveriş merkezi gibidir. Araç trafiğine kapalı, üstü tentelerle örtülü sokaklara sıralanmış dükkanlar ve tezgahlar, çok renkli bir görüntü oluşturur. Alışveriş niyetiniz olmasa bile, bu sokaklarda dolaşmaktan keyif alacaksınız.

Muğla Marmaris Çam balı

Marmaris’te geleneksel ürünlerin satıldığı pazar yeri ararsanız: her Perşembe günü, Marmaris Belediyesinin modern Pazar binasında kurulan pazara gitmelisiniz. Ayrıca: İçmeler’de Çarşamba, Armutalan’da Perşembe, Beldibin’de ise Pazar günleri, geleneksel pazarlar kuruluyor ve gerek yerli halkın ve gerekse turistlerin büyük ilgisini görüyor.

Çam Balı

Muğla Marmaris Rodos Gezisi

Evet, bu pazar yerlerinde: Marmaris’in ünlü çam balı, yöresel el işi halı-kilim-dokuma ürünleri, her çeşit baharat ve şifalı otlar, hediyelikler, meyve-sebze satılıyor. Marmaris’te ne satın alalım diye düşünürseniz; hiç düşünmeden, buraya özgü, “çam balı” alın derim.

Gerçekten; çarşı içinde de, yalnızca “bal ve bal ürünleri” satan dükkanlar var. Bunlarda: her türlü bal ve bal ürünleri (polen gibi) bulmanız mümkün. Marmaris gezinizi tamamlarken, yanınızda mutlaka şehir içinden alacağınız “çam balı” bulunmalı. Yollardan yani karayolu üzerindeki seyyar satıcılardan almanızı önermiyorum.

Çünkü: bunların sahte veya karışık çıkma olasılığı çok yüksek. Size tattırdıkları ile, almak istediğinizde paketleyip verdikleri birbirinden farklı. ( Marmaris’li bir bal satıcısından aldığım bir ipucu: balın iyi olup olmadığını denerken, almak istediğiniz balı, bir kürdan/kibrit parçasına bulaştırın, akışkanlığına bakın, akışkanlığı fazla ise, balın kalitesi düşük, akışkanlığı yavaş ise, kalitesi yüksektir.

Diğer bir yöntem ise: yine bir toplu iğnenin ucunu bala batırın ve çakmak ile yakın: çıtır çıtır yandığında biliniz ki şekerlenmiştir, aksi halde gerçek baldır. Şehir içindeki satıcılarda ise, böyle bir olasılık yok. Paranızın karşılığını, tam olarak alabileceksiniz.

Rodos Gezisi:
Marmaris’e gelmişken: bir gününüzü de Rodos’a ayırabilirsiniz. Türk vatandaşları için, günü birlik Rodos turlarında, yurtdışı çıkış harcı ödenmesi gerekmiyor. Ancak: yanınızda elbette pasaport bulunması gerekiyor.

Yazın, her gün Marmaris Marinadan, Rodos’a hareket eden katamaran tipi tekneler var. Marmaris’ten Rodos’a, saat: 09.00 ve 16.00 da seferler var. Bu seferlerin karşılıkları ise: yine bu saatlere yakın. Yani: 08.00 ve 16.30 da. (Yine de, bu saatleri, gitmeden önce lütfen teyit edin)

Muğla Marmaris Tarihi

TARİH

Tarih sahnesinde, bu bölge, Karyalı’ların yaşadıkları ve uzun süre egemenlik sürdürdükleri bir yer olarak tanınır. Takip eden dönemde: çeşitli medeniyetler, bölgede egemenlik kurarlar.

Bugün, Marmaris’te kentleşme: kale çevresinde gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Beldibi ve Armutalan sırtlarından, denize ve İçmelere kadar, çok geniş bir alana yapılan Marmaris’te ; Kale, İskele ve Marina ile sınırlandırılmış bölümü, tarihi kent merkezi olarak adlandırılıyor.

Bu bölgedeki tarihi yapılar: 16-20 nci yüzyıllar arasındaki dönemlere tarihlenir. Yani: Osmanlı dönemine ait. Kale çevresindeki tarihi yapılar olduğu gibi korunmuş ve restore edilmiş.

Büyük bölümü: bar ve alışveriş merkezi olarak kullanılıyor. Konut kullanımı da var, ama çok az. Sokaklar: dar, ahşap yapılar çıkmalı, tıpkı diğer Osmanlı kentlerinde olduğu gibi.

Marmaris’in çevre yerleşimlerinde de, çok sayıda antik yerleşim kalıntısı görmek mümkün. Bunları gezmekten hoşlananlar için; ayrıntılı bölge anlatımlarında o yörede görebileceğiniz antik kalıntıları anlattım.

Burada: genelde insanlar ayrıntılı tarih okumak istemiyor. Genel olarak değerlendirmek gerekirse: Marmaris’te geçmişte, antik çağlarda, bulunduğu yer itibarı ile, Kyria bölgesinin önemli yerleşimlerinden biri olmasa da (Milet, Efes, Didim, Bergama gibi) bu çevrede de, nispeten küçük olsa da, yerleşimler olmuş.

Marmaris İsmi

Bu arada: Marmaris adı nereden gelmiş? Belki merak edenler olabilir. Fazla ayrıntıya girmeden, Marmaris adı şöyle oluşmuş: “

Şehir, bugün bulunduğu tepede, ilk yerleşimcileri olan Türkmen’ler tarafından, Bizans döneminde, “Mermer Şehri “ ismiyle kurulur. Menteşoğulları Beyliğinin egemenliği döneminde, mermer ticaretinde, altın çağ yaşanır. Bu dönemde, mermer ticaretinde muhteşem zenginleşen, bu liman kentinin adı: “Mermeris” olur.

Mermeris ismi: Yunancada “Marmaras”, İtalyancada “Marmarice/Marmaris”, İngilizcede “Marmorice” olarak geçer. Bölge; I. Dünya Savaşından sonraki İtalyan işgali altında kalınca; özellikle “Marmaris” ismi sıkça kullanılır ve daha sonraki Cumhuriyet döneminde de bu ismin kullanılmasına devam edilir.

Başka bir rivayet daha var. Bu da bizden: “Kanuni Sultan Süleyman; kendi yaptırdığı ve halen Marmaris’te görülen kaleyi beğenmez ve kalenin mimarını astırır. Bu nedenle, Marmaris isminin “Mimaras” dan geldiği de rivayet edilmekte.

Yozgat’ın Boğazlıyan kazası aklıma geldi. Oranın da belki biliyorsunuz dur, Ermenilere zulüm yaptı diye, Kaymakam’ı asılmış. İlçenin adı da, bu yüzden: Boğazlıyan. Bu arada: Kanuni Sultan Süleyman dönemini anlatan televizyon dizisi, insanların bu döneme olan ilgilerini üst düzeye çıkardı.

Gerçekten, Kanuni’nin en büyük düşü, Rodos adasını almaktı ve bunun için her türlü hazırlık ve girişimler yapılmış, bu kale de bunlardan biri.

Evet: Marmaris’in içinde ve çevresindeki gezilecek yerleri, görebildiğim ve gidebildiğim ölçüde anlatmaya çalışacağım. Buyurun geziye.

MARMARİS İÇİNDE GEZİLECEK YERLER

 

Muğla Marmaris Kalesi

 

Muğla Marmaris Kalesi

MARMARİS KALESİ VE MÜZE

 

Marmaris Limanının arkasında, denize hakim bir konumda, yarımada üzerine inşa edilmiştir. Yat limanının arkasında yüksek bir noktadadır. Kaleye günümüzde, mahalle arasında, dar ve basamaklı bir sokaktan geçilerek çıkılmaktadır. Bu sokağın girişinde ise Hafza Sultan Kervansarayı vardır.

Kale hakkındaki ilk bilgiler, MÖ 490-425 yılları arasında yaşamış Halikarnasoslu tarihçi Heredot tarafından verilmiştir. Heredot, kalenin ilk olarak MÖ 3 binli yıllarda yapıldığını yazmıştır.

Bu kale, MÖ 334 yılında, Marmaris’i işgal eden İskender tarafından onarılmıştır. Bu dönemde, bir Karia kenti olan Physkos yani günümüzdeki Marmaris, Ege denizi ve Akdeniz arasında bir geçiş noktasıdır. Kentin limanı ise Rodos ve Mısır’a açılan ticaret yollarının üstünde, stratejik bir konumdadır.

“Bahriye Kitabı” yazarı Piri Reis, Marmaris Limanını ayrıntılarıyla anlattığı yazılarında ve çizdiği haritalarda, Marmaris Kalesinden söz etmez. Yani, Marmaris kalesi, 1494-1520 yılları arasında yoktur.

Marmaris Kalesi hakkında bir diğer kayıt ise Evliya Çelebi’ye aittir.

Marmaris kalesi ve Evliya Çelebi

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, bu kale hakkında tutulan notlar bulunmaktadır. Bunlara göre, 17’nci yüzyılda Marmaris ve çevresini gezen Evliya Çelebi “1522 yılında Rodos seferi öncesinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın buraya bir kale yapılması için emir verdiği ve kalenin sefer sırasında askeri üs olarak kullanıldığını” yazmıştır.

Devamında ise “kalenin ana kaya üzerine, 4 tabyalı olarak inşa edildiğini” yazar. Ayrıca “düzgün taşlardan oyulmuş, 400 ayak uzunluğunda duvarı bulunduğu, giriş kapısı üstünde de bir kitabe içinde dizdar, imam, kayyum ve nöbetçiler için birer oda bulunduğunu” belirtir.

Burada bir söylentiden söz etmek gerekir. Bu söylenti aynı zamanda, yöreye Marmaris isminin verilmesiyle de bağlantılıdır. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez, ancak efsane şöyledir “Kanuni Sultan Süleyman Rodos’u aldıktan sonra kalenin yapıldığı yere gelir, karaya çıkar ancak mimarın çizdiği projeyi ve kaleyi beğenmez.

Bu sırada mimara hitaben “ya mimar bu kale azdır” der. “Mimar azdır” diye diye bu deyim günümüze “Marmaris” olarak gelmiş ve yörenin ismi olmuştur.

Kalenin büyük bölümü, 1’nci Dünya Savaşı sırasında, körfeze giren Fransız savaş gemisi tarafından top atışına tutularak yıkılmıştır. Çünkü 1913 yılında bir Alman gemisi, Fransızlardan kaçarak Marmaris limanına sığınır, Fransızlar gemiyi ister ama gemi Osmanlılar tarafından verilmez.

Bunun üzerine Fransızlar sahil şeridine mayın döşerler. Osmanlı askerleri bu mayınları etkisiz hale getirir, buna kızan Fransızlar, kaleyi top atışına tutarlar.

Kalenin içi ise, Cumhuriyet dönemi öncesinden itibaren iskan edilmeye başlanır ve 1970’li yıllarda yeni iskan izni verilmez, kalede mevcut 18 konut ise kamulaştırılarak yıkılır. Günümüzde kalenin uzunluğu 120 metre ve genişliği 10 metredir. Kalenin içinde 18 oda, 1 çeşme ve 1 ark bulunmaktadır ve ziyaretçiler tarafından gezilmektedir.

1980-1990 yılları arasında ise kale restore edilir.

Muğla Marmaris Müzesi

 

Muğla Marmaris Müzesi

Müze

1991 yılında ise, kalenin içinde “Marmaris Müzesi” ziyarete açılmıştır.

Kalenin giriş bölümü, iç bahçeye açılır. Avluda sağ ve sol yanda bulunan merdivenler ile surlara çıkılır. Müzede 7 tane kapalı alan bulunmaktadır. Bahçeden giriş sağlanan iki kapalı mekan: Arkeoloji Salonu olarak düzenlenmiştir.

Bu salonlarda ve bahçede: çevreden toplanan taş eserler, amforalar ve Kinidos, Burgaz, Hisarönü kazılarında bulunan eserler sergilenmektedir.

Sağda görülecek olan ilk salon “Knidos Salonu” dur. Datça Knidos antik kentine ait olan eserler burada sergilenmektedir.

Sonraki salonda da çeşitli buluntular sergileniyor. Bunlar arasında dikkati çekenler: pişmiş topraktan yapılmış kandiller, figürinler şişeler, çeşitli kaplar, cam eserler, ok uçları, sikkeler ve süs eşyaları bulunmaktadır.

Etnografya Salonunda ise, Osmanlı dönemi sonlarına tarihlenen günlük yaşamla ilgili objeler sergileniyor. Bunlar: halı, kilim, bakır mutfak eşyaları, mobilyalar, silahlar ve süs eşyalarıdır. Kapalı mekanların diğerleri ise, sanat galerisi, büro ve depo olarak kullanılmaktadır.

Muğla Marmaris Havza Sultan Kervansarayı

 

Muğla Marmaris Havza Sultan Kervansarayı

HAVZA SULTAN KERVANSARAYI

Kaleye çıkan yolun dar ve basamaklı sokağın hemen başındadır. Üzerindeki kitabeye göre, yapı 1545 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından annesi adına yaptırılmıştır. Bu Osmanlı dönemi yapısının yapılış amacı: Rodos seferi sırasında konaklamaktır.

Kervansaray, iki katlı ve dikdörtgen planlıdır. Üzeri kemerle örtülüdür. Kervansaray yapısında bir büyük ve yedi küçük oda vardır. Ayrıca bir de hamam bulunur. Alt kat dükkanlar, üst kat ise konaklamak için düzenlenmiştir.

Günümüzde, özel mülkiyete ait olan yapı, kafe ve bar olarak işletilmektedir. Kervansarayda hat sanatının en güzel örneklerinden birisi olan mermer kitabe görülmeye değerdir. Bu kitabede yazılı olanlardan anlaşıldığına göre, burayı Sultan Süleyman kendisi yaptırmıştır ve annesine herhangi bir atıf yoktur.

Muğla Marmaris Jinan Bahçesi

 

Muğla Marmaris Jinan Bahçesi

JİNAN BAHÇESİ

Marmaris kalesinin hemen aşağısındadır. Atatürk Caddesi üzerinde Kaymakamlık konutu önündeki park, Jinan Bahçesi olarak düzenlenmiştir. Çin’de de Marmaris Bahçesi düzenlenmiştir.

Marmaris’in Çin Halk Cumhuriyetinin Shandog Eyaletindeki kardeş şehri Jinan şehrinin adını taşıyan bu bahçe, Asya stili çardak benzeri pagoda ve havuz düzenlemeleriyle oluşturulmuştur.

Park alanında “Jinan” anısına 3 metre yükseklikte mermer bir anıt vardır. Havuz 194 metre karedir, yeşil alan 283 metre kare ve yürüyüş alanı ise 314 metre karedir. Bahçede bir de lokanta bulunmaktadır.

BEDESTEN

İlçe merkezinde Tepe Mahallesinde çarşı içindedir. Bedesten 2000 yılında, aslına uygun olarak restore edilmiştir. Ortasındaki avluda, üç katlı, yekpare mermer havuz bulunur. 32 dükkan, nargile ve Türk kahvesiyle, her kesimden ziyaretçinin buluştuğu bir yer olarak tanınır.

Ancak son aldığım bir habere göre, deprem riski nedeniyle, Bedesten, Marmaris Belediyesi tarafından mühürlenerek kapatılmıştır.

Muğla Marmaris İbrahim Ağa Camii

 

Muğla Marmaris İbrahim Ağa Camii

İBRAHİM AĞA CAMİİ

Kemeraltı Mahallesindedir.

Mengenlizade İbrahim Ağa tarafından, 1789 yılında yaptırılmıştır. 1800-1849 yılları arasında Marmaris’i ziyaret eden İngilizler, seyir defterine “Marmaris kalesinin” bakımsızlığını yazmışlar, ancak caminin mimarisini beğendiklerini not etmişlerdir. Caminin üzerinde bulunan büyük kubbe, mimari açıdan dikkat çeker. Caminin iç tasarımı ise oldukça sadedir.

Muğla Marmaris Sarı Ana Türbesi

SARI ANA TÜRBESİ

İlçe merkezinde, Sarıca Ana Mahallesindedir. Kaleye yakın bir yamaçta Değirmen Çayı kenarındadır. Marmaris’e kuzeydoğudan, kuşbakışı bakan bir konumdadır. Yanında yeni bir cami vardır.

Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine çıkmadan önce Sarı Ana’yı ziyaret etmiştir. Çünki kendisi kehanetleriyle ünlüydü. Kanuni, Sarı Ana’dan olumlu kehanet alınca, Rodos’u kuşatır. Ayrıca, yine bir söylentiye göre, Rodos seferine hazırlanan Osmanlı ordusunun bütün askerleri, Sarı Ana’nın tek ineğinin sütü ile kahvaltı yapmıştır.

Buradaki Mevlevihanenin kesin yapım tarihi bilinmiyor. Yapının 16’nci yüzyılda kurulduğu ve Sultan II Mahmut zamanında, yani 1836 yılında onarıldığı biliniyor. Günümüzde, Mevlevihanenin yerine, Sarı Ana Camii ve Türbesi yapılmıştır.

Türbedeki kitabe, Mevlevihanenin giriş kapısından sökülerek buraya getirilmiştir. Onarıma ait bu kitabede Mevlevihanenin adı “Haşim Dede Tekkesi” olarak geçer.

1986 yılında bu yapı yıkılarak, sekizgen tuğla örgülü türbe ve yeni bir cami yapılmıştır. Eski türbenin kitabesi, yeni türbenin üzerine yerleştirilmiştir. Mevlevihaneye ait su kuyusu ve hazire, halen mevcuttur.

Muğla Marmaris İyilik Kayalığı

 

Muğla Marmaris İyilik Kayalığı

İYİLİK KAYALIĞI ARKEOLOJİ PARKI

İlçe merkezinde, bir tepe eteği “İyilik Kayalığı” olarak düzenlenmiştir. 2004 yılından önce bu bölge araçların park edildiği bir alan olarak kullanılıyordu. Ayrıca alanın hemen yanında ruhsatsız bir kahve de buranın parka dönüştürülmesi sırasında yıkılarak park önü açılmıştır. Park alanı 2100 metre karedir.

Park alanında, MÖ 4’ncü yüzyıl ile MS 4’ncü yüzyıllar arasına ait objeler sergilenmektedir. Ele geçen pek çok buluntu ve özellikle mezar buluntuları, ilk şekilleriyle sergileniyor. Özellikle, 1999 yılında özel bir mülkte bulunan Roma dönemine ait lahit parkta görülmeye değer eserler arasındadır.

Alan, 1’nci derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Muğla Marmaris Blue Port Avm

 

Muğla Marmaris Blue Port Avm

BLUE PORT ALIŞVERİŞ MERKEZİ

Marmaris ilçe merkezindeki tek AVM’dir. Girişi Siteler yolu üzerindedir. Deniz sahilindedir. Alışveriş merkezi içinde, birçok ünlü mağaza ve restoran bulunmaktadır. Üst katta ise fast-food bölümü vardır. Marmaris tatilinde, uygun fiyatlı bir şeyler yemek isteyenler burayı tercih ederler. Yani, genellikle yemek için tercih ediliyor. Özellikle terastaki manzara mutlaka görülmelidir. Merkezin önünde bulunan havuzda zaman zaman su şovları yapılmaktadır.

Muğla Marmaris İskele ve Yat Limanı

 

Muğla Marmaris İskele ve Yat Limanı

İSKELE VE YAT LİMANI ÇEVRESİ

Buradaki Netsel Marina; Güney Ege bölgesinin en büyük ve modern yat limanı. 720 yat kapasiteli. Yatlara, her türlü servis veriliyor. Marina ile çarşı arasındaki rıhtımda ise, Mavi Yolculuk ve günübirlik gezi tekneleri bağlanıyor. Marina ve Çarşı arasında ise, Mavi yolculuk ve günübirlik teknelerin bağlantı yeri olan “Belediye Rıhtımı” bulunmaktadır.

Muğla Marmaris Barlar Sokağı

BARLAR SOKAĞI

Yat Limanından, Değirmençayı Deresini takip ederek içeri yöneldiğinizde, barlar sokağına çıkarsınız. Burada: her türlü müzik zevkine hitap eden barlar; sağlı-sollu sıralanıyor. Eğlence, sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyor. Rıhtıma paralel ve dik inen sokak, Marmaris’in gece yaşamının en renkli noktalarını oluşturuyor. Müziğin ve eğlencenin her türü var.

Muğla Marmaris Günnücek

GÜNNÜCEK

Muğla Marmaris Günnücek

Burada yazın sıcaktan bunalırsanız: Netsel Marina’yı geçip, “Günnücek” piknik alanına gidebilirsiniz. Burada: yazın suyu çok azalan bir dere var. Piknik alanı: Orman İdaresi tarafından düzenlenmiş.

Plaj ve kamp alanından yararlanabilirsiniz. Ayrıca: nesli tükenmekte olan, özel bir ağaç “Güllük” ağaçlarını göreceksiniz. Bunların gölgesinde piknik yapabilirsiniz.

Güllük ağacı; evet, bu ağaç önemli. Niye? Çünkü: yalnızca ülkemizde yetişiyor. Yok olma tehlikesi var. Bulunduğu ortama, çok fazla oksijen vermesiyle de biliniyor. Dünya’da ise, yalnızca Anadolu’nun belli yörelerinde (Marmaris, Köyceğiz, Fethiye, Milas) yetişiyor.

Eczacılıkta, parfüm ve kozmetik sanayinde kullanılan sığla yağı, bu ağaçtan elde ediliyor. Sığla yağı: esmer gri renkli, bal kıvamında, hoş kokulu ve acımsı tadı olan bir madde. Bileşiminde: uçucu yağ, reçine ve sinnamik asit bulunuyor.

Yara iyileştirici, asalak öldürücü ve balgam söktürücü özellikleri var. Merhem ya da yakı halinde bazı deri hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Mısır’da ise, antik dönemde, mumyalama işlerinde kullanılmış.

 

Marmaris Çevresi

Köyceğiz

Köyceğiz

Köyceğiz: Muğla-Fethiye kara yolunun 60’ncı km. de. Anayoldan, 1 km. içeride, göl kenarında.
Köyceğiz’in belli başlı merkezlere uzaklığı şöyle: Dalaman: 30 km., Marmaris: 60 km., Muğla: 60 km., Datça: 133 km., Bodrum: 197 km., İzmir: 280 km.

Köyceğiz

GENEL:

Köyceğiz: genellikle, tatilcilerin , Ege denizi kıyısının bütününde yapacakları bir gezi veya Fethiye’ye giderken yakınından geçtikleri bir belde. Öncelikle deniz kıyısında bulunmadığını söylemem gerek. Büyük bir gölün kıyısında. Köyceğiz gölü. Bu gölün: denizle birleştiği yerde, büyük bir delta var. Ayrıca: yörenin en önemli antik kentlerinden: Kaunas buradadır.

Evet: burası zengin doğal güzellikleri ve narenciye bahçeleriyle, sakin bir turistik belde. Adını ise: biraz öncede sözünü ettiğim, Köyceğiz gölünden almıştır.

İlçenin en büyük gelir kaynağı: tarımdır. Ayrıca: burada, yoğunlukla gezginci arıcılıkta yapılıyor. Köyceğiz Gölünün Akdeniz ile birleştiği Dalyan Boğazında ise: balık üretim çiftlikleri var. Buraya has çok ilginç bir özellik daha var. Köyceğiz; Türkiye’nin Rize’den sonra, en çok yağış alan bölgesi. Buradaki kış yağmurları; 2-3 ay sürüyormuş.

Tüm bunların yanında: ilçe merkezinde, göl kıyısında, bol miktarda; restoran ve kafeterya var. Bu kafeteryalarda: göl manzarası ile çayınızı yudumlamanız mümkün.

Köyceğiz Kaunos

TARİH:

Tarihçi Heredot ve Coğrafyacı Strabon’a göre: MÖ.3000 yıllarında; Karlar ve Leglerin burada yerleşmiş olduklarını öğreniyoruz. Çevrede: bu devirlere ait bulunan şehir kalıntıları, kaleler, su kemerleri ve çok sayıda kaya mezar bulunmaktadır.

Daha önce de sözünü ettiğim gibi: Köyceğiz Gölünün, sahile birleştiği bölgedeki “Kaunos” şehri, antik çağda, Karia bölgesinin önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biriymiş. Kaunos ören yerinin anlattığım yazıda, şehrin tarihi bölgenin tarihine yön vermektedir.

Menteşeoğulları Beyliği; 1291 yılında, burayı, Bizanslıların elinden almış ve bölgede Türk hakimiyeti başlamış.

NE YENİR:

Köyceğiz’de bulunduğunuz sürede: mevsimine göre: her türlü ot ile hazırlanan mezeler tadılabilir. Ayıca ve mutlaka balık yemelisiniz. Özellikle: kefal çok lezzetli. Yine; hediyelik veya kendiniz için bir şeyler almak isterseniz: Köyceğiz’de bal üretimi yaygın ve güzel. Köyceğiz balı veya arı ürünlerini satın alabileceğiniz yerler var.

Köyceğiz Meslek Yüksekokulu

KÖYCEĞİZ MESLEK YÜKSEK OKULU-KÖYCEĞİZ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU:

2001 yılında kurulan okul, 2011 yılında fiilen eğitim ve öğretime başlamıştır. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine bağlıdır. Yüksekokul bünyesinde: çeşitli programlar bulunmaktadır.

GEZİLECEK YERLER:

Köyceğiz Gölü

KÖYCEĞİZ GÖLÜ

Dalaman çayının etkisiyle, tektonik bir çukurun içinde alüvyonların etkisiyle oluşturulmuş bir göldür. Çevresi dağlarla çevrilidir. Gölü besleyen kaynaklar oldukça çoktur. Bunlar: Namnam çayı, Kargıcak çayı ve Yuvarlak çaydır. Ayrıca kaynak suları da gölü besler.

Köyceğiz Gölü

Göl, körfez ağzının alüvyonlarla tıkanmasıyla oluşmuştur, ancak gölün fazla suları, 10 km uzunluğunda dar bir kanalla Akdeniz’e boşaltılır. Yani, gölün denizle bağlantısı kesilmemiştir.  Köyceğiz gölünün gideğeni “Dalyan Boğazı” dır. Bu doğal kanal: 1.5 metre derinliktedir ve büklümlere (mendereslere) uzanan bu doğal kanal, gölü Akdeniz’e bağlar.

Köyceğiz gölü

Göl, Türkiye’nin 16’ncı büyük gölüdür. Denizden yüksekliği 8 metredir. Gölün derinliği 20 ile 60 metre arasında değişir. Büyüklüğü ise 52 km karedir. Evet göl kıyısında gölün panoramik manzarasını izleyebileceğiniz mekanlar bulunmaktadır.

Göle büyük yatlar ile sürat teknelerinin girmesi yasaktır. Sadece: gezi tekneleri göle girerler. Öğle saatlerine kadar tamamen durgun olan göl, öğleden sonra esen ve Köyceğiz’e hayat veren meltem ile gölde sörf ve yelken sporu yapılmasına imkan verir. Ayrıca: yine gölde olta ile sazan balığı avcılığı yapılmaktadır.

Köyceğiz merkez koridoru

KÖYCEĞİZ MERKEZ KORDONU

Göl kıyısında 2.2 kilometrelik sahil kordonu bulunur.

Köyceğiz Merkez Koridoru

Bu sahil yolunda yürüyüş yolları ve kafeler bulunmaktadır.

Köyceğiz Hapishane Adası

HAPİSHANE ADASI-AŞIK ADASI

Gölde küçük bir ada bulunmaktadır. Bu adaya “Hapishane Adası” ve “Aşık Adası” denir. Bu ada, önceki dönemlerde askeri amaçlarla kullanılmış, sonrasında ise hapishane olarak kullanılmaya başlanmıştır. Adada: Cenevizlilerden kalma bir kale kalıntısı vardır.

Köyceğiz Hapishane Adası

Aşık adası olmasıyla ilgili yöreden anlatılan bir öykü vardır. Şöyle ki “birbirine aşık olan iki genç, aileleri evlenmelerine izin vermeyince, bu adaya sığınırlar. Ailelerinin baskısından kurtulmuşlardır ancak her ikisini de adada bir yılan sokmuş ve adada ölmüşlerdir.”

Köyceğiz Kulak Kamp ve Mesire Alanı

KULAK KAMP VE MESİRE ALANI

Köyceğiz Belediyesi tarafından Köyceğiz gölünün en batısında kurulmuştur. Kargıcak çayının göl ile birleştiği yerdedir.

Köyceğiz Kulak Kamp ve Mesire Alanı

Burası: piknik yapmak için tanzim edilmiş bir alandır. Alanda: oturma alanları, tuvaletler, kapalı restoran bölümü, köprülü dev süs havuzu ve sığla ağaçları bulunmaktadır. Burada aynı zamanda çadır kurmak mümkündür. Bölgede kamp yapmak ücretsizdir. Ancak eğer mevcut çadırlardan kiralamak isterseniz, günlük ortalama ücret 25 TL dir.

Köyceğiz Tekne Turları

KÖYCEĞİZ TEKNE TURLARI

Dolmuş tekneler: hemen caminin yanındaki iskeleden günün her saati hareket eder. İztuzu plajına ulaşmak için, dolmuş tekneleri kullanabilirsiniz. Dolmuş teknelerin belirlenmiş sefer saatleri yoktur, doldukça hareket ederler. Sazlıklar arasında bulunan kanallardan devam eden yolculuk yaklaşık yarım saat sürer.

Köyceğiz Tekne Turları

Bu yolculuk sırasında: önce kaya mezarlarının önünden geçiliyor. Dalyan binalarının bittiği yerden itibaren Delta bölümü başlar, ana kanalı takip ederek devam eden yolculuk, kanallarda bulunan balıkların denize kaçmasını önleyen kapıya varılır.

Bu kapı tekneler geçerken açılır, geçtikten sonra ise tam bir labirentin içine ulaşılır.

Burada, yani labirentin içinde tekne kaptanları yılların verdiği tecrübeyle yollarını bulurlar.

Köyceğiz Tekne Turları

İztuzu plajına varıldığında, tekneden kumsala ayak bastığınız yer tatlı sudur. Bu bölüm, deniz tarafına nazaran derindir. Hemen karşıda ise bol tuzlu Akdeniz bulunur.

Köyceğiz Tekne Turları

Konu tekne turları ancak İztuzu plajına ulaşmak için bir de karayolu bulunmaktadır. Dalyan minibüs kooperatifi tarafından düzenlenen İztuzu dolmuş seferleriyle de İztuzu plajına ulaşabilirsiniz. Dolmuşlar Dalyan meydanındaki caminin önünden hareket ederler. Öze aracınız ile İztuzu plajına gitmek isterseniz, Dalyan Çarşı meydanından Dalyan tabelalarını takip ederek gidebilirsiniz.

Dalyan, İztuzu plajı arasındaki karayolu uzunluğu 12 km dir. Aslında aradaki mesafe çok yakın olmasına rağmen, sazlıklar nedeniyle yol uzamaktadır.

Köyceğiz Dalyan

DALYAN VE DALYAN KANALI

Dalyan, ismini Dalyan çayı üzerinde kurulan dalyanlardan alır. Köyceğiz gölü, sazlıklarla kaplı doğal bir kanalla Akdeniz’e bağlanır. Bu kanaldan akan nehir: yakınındaki Köyceğiz gölünden doğarak İztuzu denizine akmaktadır.

Köyceğiz Dalyan

Bu tür yani denizle doğal bir kanal vasıtasıyla birleşen göllere “Ayaklı göl” denir. Dünyada bu tür sadece 7 göl bulunmaktadır.

Köyceğiz Dalyan

Dalyan kanallarının derinliği 2 ile 7 metre arasında değişmektedir. Kanal, sazlıklarla çevrili labirent şeklinde bir kıyıdır, tam karşısında kral mezarları bulunmaktadır. Dalyan boğazında tüm heybetiyle ayakta duran kaya mezarları görebilirsiniz.

Köyceğiz Dalyan

Ayrıca, dünyaca ünlü İztuzu plajı da buradadır. Bölgede: mavi yengeç, Nil kaplumbağası ve caretta caretta kaplumbağaları bulunmaktadır. Ayrıca: kanaldaki sazlıklarda yüzlerce tür bitki yetişmektedir. Dalyan çevresinde 180’den fazla kuş türü de bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerle, Dalyan 1998 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak seçildi.

Köyceğiz Sülüngür Gölü

SÜLÜNGÜR GÖLÜ

Dalyan boğazının ucunda, Dalyan’a giderken, Sülüngür denen tatlı-tuzlu su karışımı küçük bir lagün gölü daha vardır. Küçük ama doğası güzel bir göldür. “Sülüklü göl” olarak da isimlendirilir.

Köyceğiz Sülüngür Gölü

Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenlerin ziyaret etmesini öneririm. Gölü geçip yayla yoluna çıktığınızda çevrenin muhteşem bir manzarasını görebilirsiniz. Ayrıca bu çevreyi ziyaret ederseniz, nar suyu içmenizi de öneririm. Gölün çevresinde tahta banklar var, bunlarda piknik yapmak mümkündür.

Göl, kefal balığının yumurtlama alanıdır. Bu yüzden, göl koruma altındadır.

Son bir not, buradaki gölde yüzmek yasaktır, çünkü gölde yer yer bataklıklar görülmektedir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

KAYA MEZARLARI

Kaunos kentinin en önemli özelliği, günümüzde bile ayakta duran kaya mezarlarıdır. Bunlar ülkemizin tanıtım filmlerinde de sık sık görülür ve tanıtım simgesi haline gelmiştir.

Antik dönemdeki inanışlara göre, mezarlar ne kadar yüksekte olursa, tanrıya o kadar yakın olunurdu. Bu yüzden: krallar, başarılı komutanlar ve siyasetçilerin mezarları hep dağ yamaçlarına yapılmıştır.

Persler ve Büyük İskender’in şehri ele geçirmesiyle mezarların yarım kaldığı tahmin edilmektedir. Ancak, yarım kalmış kaya mezarları, bu tür eserlerin yapım aşamasını göstermesi açısından hayli ilginçtir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Balıklar dağının güney yamacına, oldukça yüksek bir duvar gibi yükselen kayalara yapılan tapınak cepheli kaya mezarları, MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenir ve sonraki Roma döneminde de kullanılmıştır. Mezarlar: Çandır Alagöl kıyısında, yer yer denizden 80 derecelik bir açı ile yükselen dağ yamacına oyulmuştur.

Yamaçta 6 tane mezar gurubu bulunmaktadır.

Bazılarının yükseklikleri 9 metreye ulaşır.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Yapılış stiline göre: mezarlar bir niş içinde gibi görünür. Ancak bu stil oldukça fazla emek gerektirmiştir ve uygulama sadece Kaunos ve yakın çevresinde görülür.

Mezarların çok azında yazıt bulunur. Bu yazıtlı mezarlardan birindeki yazıtta “iki kelimesi” vardır. Diğer yazıtlı mezardaki yazıt ise “Karya kökenli değildir.”

Bunun sebebinin, Maussolos döneminde, Kaunos şehrinin Helen kültürü etkisine girdiğini ve kaya mezarların daha sonraki dönemlerde Romalılar tarafından da kullanıldığını gösterir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Tapınak cepheli bu kaya mezarlarında: yan duvarların arasındaki İon sütunların taşıdığı üçgen alınlıklı cephenin gerisinde: basamaklarla çıkılan bir ön oda ve yine bir kapıyla açılan mezar odası bulunur. Sütunların üstünde friz ve alınlıklar bulunur.

Mezarlarda alınlıklar genellikle işlemesizdir.

Ancak sadece bir mezarda, alınlıklarda karşılıklı duran iki aslan figürü ve sivri köşelerde bir kuş ve mitolojik yaratık bulunur.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Likya tipi mezarların içinde, ölülerin üzerine yatırıldığı kline yani üç tane taş yatak bulunur. Ayrıca, yakılan ölülerden geri kalanların içine konulduğu kapların, dik yerleştirildiği küçük nişler vardır.

Bu nişler: tapınak cephesi biçiminde şekillendirilen birer plaka ile kapatılmıştır.

Evet: Dalyan’ı yüksekten izleyen kaya mezarlarının binlerce yıl önce hangi teknik kullanılarak yapıldığı bilinmemektedir. Hangi aletler kullanılarak o kayalar oyulmuş meçhuldür. Sadece mezar odası oyulmamış, mezar odasının dışında dağ da oyularak, mezar, dağdan bağımsız hale getirilmiştir. Bir kişi, mezarın çevresinde rahatlıkla dolaşabilmektedir. Çünkü amaç mezara tapınak havası vermektir.

Köyceğiz Sultaniye Kaplıcaları

SULTANİYE KAPLICALARI

Köyceğiz-Hamitköy yolu üzerinde, Ekincik mevkiine giderken tabelasını görebilirsiniz. Köyceğiz merkeze 12 km uzaklıktadır. Yalnız buraya araba ile ulaşmak oldukça sıkıntılıdır, bunu unutmamak gerekir. Dalyan tur tekneleriyle buraya ulaşmak mümkündür, yolculuk yaklaşık 20 dakika sürer, ancak bu tekneler günübirlik gezi tekneleridir yani sadece Sultaniye Kaplıcalarına değil, tüm Dalyan bölgesinde gün boyu gezinti yapılan teknelerdir.

Sultaniye Kaplıcaları, Köyceğiz gölünün güney batısında, Ölemez Dağının eteklerindedir.

Kaplıca Köyceğiz Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kaplıcaya giriş ÜCRETLİDİR.

Kaplıcanın: günümüzden 2000 yıl önce MÖ 100’lü yıllarda Kaunoslular tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kaplıca takip eden dönemlerde de kullanılmıştır ve Roma döneminde buraya büyük bir hastane yapılmıştır. Bu hastanenin kalıntıları günümüzde görülmektedir.  Hatta söylenenlere göre, 400 kişilik bu hastanenin kapısında “Tanrılar adına buraya ölüm giremez” yazısı bulunuyormuş. Bu yüzden kaplıcaların bulunduğu dağa “Ölemez Dağı” ismi verilmiştir.

Kaplıca bölgesinde Bizans döneminde de tesisler yapılmış, ancak bu tesisler zamanla Köyceğiz Gölü suları altında kalmıştır.

Köyceğiz Sultaniye Kaplıcaları

Gelelim Kaplıca sularının özelliklerine:

Kaplıca bölgesine ziyaretçilerin çoğunluğu tekne turları ile geliyorlar. Tekne turlarıyla buraya gelenler sadece 2 saat kalıyorlar. (genellikle 11-13 arasında gelirler.)

Kaplıca bölgesinde duş alma ve soyunma kabinleri bulunuyor. Burayı ziyaret ederseniz, ağır kükürt kokusuna tahammül etmeniz gerekiyor, bunu unutmayınız, hatta çamur banyosundan sonra bu kükürt kokusunun vücudunuza sineceğini ve ancak 2-3 gün sonra ortadan kalktığını da bilmelisiniz.

Kaplıcada iki bölüm bulunuyor.

Birinci bölüm: Termal havuz bölümüdür. Burada iki tane havuz vardır, bu havuzlardan bir tanesi karma ve diğeri ise sadece kadınlara hizmet vermektedir.

39 derece sıcaklıktaki su: kalsiyum klorür, sülfat, kalsiyum, kalsiyum sülfür ve radon içermektedir. Yani radyoaktivitesi oldukça yüksektir. Hatta, yüksek radyoaktivite ölçüsü, dünya da Endonezya’daki kaplıcadan sonra ikinci sırada gelmektedir.

Kaplıca sularının iyi geldiği hastalıklar: romatizma, siyatik, cilt ve kadın hastalıklarıdır.

Burada konaklamak da mümkündür, prefabrik evlerde kiralık odalar vardır. Çünkü, herhangi bir tedavi için 21 günlük kür gerektiği söyleniyor. Ayrıca göl kıyısında güzel bir kafeterya bulunuyor.

Köyceğiz Çamur Banyoları

Gelgirme Kaplıcası-Kükürtlü Çamur Banyoları

Kaplıcadaki ikinci bölümdür.

Ziyaretçiler, kaplıca sularına girerken, ayrıca kükürtlü çamur banyolarını da tercih ederler. Çamur banyosu yapılan yerde, su göl kıyısından sürekli devir daim yapıyor. Bu yüzden diğer çamur banyosu tesislerine göre daha temizdir. Çamur “Güzellik çamuru” olarak adlandırılır.

Köyceğiz Çamur Banyoları

Sürülen çamur geleneksel olarak 45 dakika bekletilmesi gerekiyor. Kuruyan çamur, deriyi geriyor ve gözenekleri temizliyor. Vücuda sürülmesiyle teni yumuşatıp kırışıklıkları giderdiği söyleniyor.

Ancak, bu çamur banyosunun bir turistik animasyona dönüştüğü söyleniyor yani sağlığın ötesinde animasyon yönü öne çıkıyor. Özellikle yabancı turistler, soyunup çamura bulanıyor ve sonra hatıra fotoğrafı çektirmekten çok hoşlanıyorlar.

Evet çamura bulandıktan sonra, Köyceğiz gölüne girerek veya duş alarak çamurlardan temizlenirler ve isteyenler diğer kaplıca havuzuna girebiliyorlar. Bu kaplıca havuzunda da 30 dakika kalmak uygun görülmektedir.

Köyceğiz İztuzu Plajı

İZTUZU PLAJI

Buraya: Dalyan üzerinden karayolu ile ulaşılabilir.

Dalyanağzı Plajına ise Dalyan’dan kalkan teknelerle ulaşılır. Tekneler: Köyceğiz gölü ve sonrasında labirent gibi kıvrılan Dalyan kanalından geçerek İztuzu plajına ulaşırlar. İztuzu ile Dalyan merkez arasındaki uzaklık tekne ile 45 dakika ve araç ile 15 dakikadır.

Antik dönemlerde İztuzu kumsalı yoktur. Günümüzde İztuzu sahilinden 3 km içeride kalan Kaunos antik kentinin limanı, buradaymış. Ancak zaman içinde Kaunos şehrinin limanı, nehrin getirdiği alüvyonlarla kapanır. Çünkü Dalaman çayı: antik dönemde Ortaca ve Dalyan’dan geçiyormuş.

MÖ 200’lü yıllarda Rodos’ta büyük bir deprem olunca, Anadolu’nun güneybatı kesimleri büyük ölçüde harap olur. Bu deprem, Dalaman çayının yatağını da değiştirir. Bunun sonucunda ise İztuzu sahili ortaya çıkar.

Dalaman çayının yatağı değişince, kumların sürüklenmesi tersine döner. Dalgalar kumları kıyıya sürüklemeye başlar. İztuzu önlerindeki kayalıklar, dalgaların hızını kestiği için kumlar günümüzdeki yerde birikmiş ve İztuzu sahili oluşmuştur.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Kumsal:

Göl sularının, Akdeniz’e, denize boşaldığı yerdeki sahil yani plaj kısmı: 5.5 km uzunluktadır. Sahilin genişliği ise 50 ile 200 metre arasındadır.

Sahil boyunca hiçbir yapılaşma yoktur. Sadece: ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamak için birkaç büfe, duşlar, tuvaletler ve soyunma kabinleri vardır.

Bu uzun kumsalın bir ucunda “İztuzu Plajı” ve diğer ucunda ise “Dalyanağzı günübirlik plaj tesisleri” bulunmaktadır. Kumsalın orta kısmı ise el değmemiş yapısı ile ziyaretçileri beklemektedir.

Kumsalı: küçük bir doğal kanal bölüyor. Bu kanal, göl suyunu denize bağlar.

Dalyan üzerinden gelen günübirlik gezi tekneleriyle doğu tarafında bulunan Dalyanağzı Plajına ulaşılır.

İztuzu Plajına ise karayolu ile ulaşılır.

İztuzu plajı: 2008 yılında Avrupa’nın en iyi açık alanı ve 2011 yılında ise Avrupa’nın en iyi plajı seçilmiştir.

Her iki kısım da farklı özelliklere sahiptir.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Deniz

Deniz sığdır, deniz içinde uzun süre yürüseniz de boyunuzu aşmaz. Ancak öğleden sonraları hafif dalga olabilmektedir. Deniz suyunun tuz oranı biraz fazladır ancak yine de yüzerken rahatsızlık vermez.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Denizde tuzlu suya girdikten sonra, hemen arkadaki kanaldaki tatlı su da duş yapabilirsiniz. Zaten dalyan kısmı yani suyu tatlı olan bölüm tamamen dalgasızdır, su hep sakindir.

Köyceğiz İztuzu Plajı Caretta Caretta Kaplumbağaları

Caretta Caretta Kaplumbağaları

Bu muhteşem sahil: Caretta Caretta kaplumbağalarının üreme alanıdır. Ancak bu üreme alanı: İztuzu kumsalının karayolu ile gidilen tarafındadır ve günlük turlarla gelen ziyaretçiler, sadece tekne turu yaptıkları için maalesef bu merkezi göremeden Dalyan’dan ayrılırlar.

Kaplumbağaların üreme döneminde, kumsalda gece kalınması yasaktır. Ayrıca kumsalda kumlar şemsiye batırılması, köpek gibi hayvanların getirilmesi ve işaretli yerlere şemsiye batırılması ve çukur kazılması, gürültü yapılması ve ışık yakılması yasaktır. Zaten bu yüzden plaj erken saatlerde kapatılmaktadır.

Kaplumbağaların sahile yumurta bırakmaları nedeniyle, sahilin ismi “Kaplumbağa Sahili” olarak da geçmektedir.

Kaplumbağalar yanında, buranın yine ilginç bir canlısı Mavi yengeçlerdir. Bunlar ismini: ayakları ve kıskaçlarında bulunan mavi renkten alırlar. Asıl vatanları Kuzey Amerika’dır, muhtemelen Ege kıyılarından geçen büyük yük gemileri aracılığı ile buraya geldikleri düşünülmektedir.

Köyceğiz Ekincik koyu

EKİNCİK KOYU VE PLAJI

Köyceğiz merkezden Hamit köy üzerinden buraya ulaşabilirsiniz. Ekincik köyünü geçtikten sonra kumsala ulaşılır. Yol, dağlık ve dolambaçlıdır. Plaj Köyceğiz Belediyesi tarafından işletiliyor. Giriş ücretli değildir.

Kumsal çok güzeldir. İnce çakılımsı taşlarla döşelidir.

Köyceğiz Ekincik koyu

Küçük bir dere, kumsalı ikiye böler. Dereyi geçip plajın ikinci kısmına geçerseniz, yanınızda masa, sandalye ve şemsiye varsa, denize girip sahilde güneşlenebilirsiniz.

Deniz de temizdir. Ancak denizde yer yer derinlikler fazladır ve bu yüzden çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler için tehlikelidir. Deniz sabah güzel, öğleden sonra bozuluyor, dalgalanıyor, bu arada insanlar da yoğun kalabalık olarak denize girince, kumları kaldırıp suyu bulandırıyorlar.

Köyceğiz Ekincik koyu

Plajda şezlong ve şemsiye kiralayabilirsiniz, ayrıca plajda yine kiralık localar bulunuyor.

Kumsalda çeşitli tesisler vardır.

Hatta voleybol sahası da düzenlenmiştir. Soyunma kabinleri ve duş mevcuttur ve bu hizmetler ücretsizdir.

Yolun kıyıya ulaştığı yerde, yatların demirlemesi için uygun iskele ve büfe bulunur. Büyük “T” iskelesi sayesinde rıhtıma çok sayıda tekne yanaşabiliyor. Dünyanın en ünlü yelkencileri ve ülkemize gizli gizli gelen dünya starları buraya uğruyorlar.

Köyceğiz Ekincik koyu

Çünkü Marmaris-Göcek arasındaki günübirlik ve mavi tur teknelerinin uğrak yeridir. Ancak buraya çok sayıda yat ve tekne uğramasının olumsuz bir yanı vardır. Çünkü bu tekneler, özellikle yabancı tekneler, koy içinde sintine yani bütün pisliklerini boşaltmakta ve bu yüzden, deniz zaman zaman sahile kadar ulaşan pisliklerle dolu olmaktadır.

Koyun sağ tarafında kalan dalgakıran sebebiyle, koyun kendi kendine temizlemesi zorlaşıyormuş. Kumsal ve iskele çevresinde çok sayıda lokanta, otel ve pansiyon bulunur. Burada: su sörfü, su kayağı ve diğer deniz sporları yapılabilmektedir.

EKİNCİK KAMPİNG

Ekincik Ova Sokak Sahilindedir. Kamp alanı, Köyceğiz merkeze 35 km uzaklıktadır. Kendi çadırınız veya karavanınızla gelebilirsiniz. Ayrıca kampta bulunan kiralık çadır ve kulübeleri de kullanabilirsiniz.

Köyceğiz Yuvarlak çay vadisi

YUVARLAKÇAY VADİSİ

Köyceğiz merkezinin kuzeydoğusundadır.

Topgözü pınarlarından doğar ve Dalyan ovasının kuzeyindeki suları toplayarak Köyceğiz gölüne dökülür. Yuvarlakçay kaynağı, göle yaklaşık 30 km uzaklıktadır. Bu çayın üzerinde birçok dinlenme tesisi bulunmaktadır. Ama özellikle, Şelalesi ve güzelliğiyle ilgi çeker.

Kayaların arasından çıkıp, gün ışığıyla tanışan kar suları, seyrine doyum olmayan bir şelaleye dönüşür. Su oldukça soğuktur, ayaklarınızı suyun içinde birkaç dakika tutamazsınız.

Buraya yolunuz düşerse, mutlaka “alabalık” yemenizi öneririm. Çünkü çayda birçok alabalık çiftliği bulunmaktadır.

Köyceğiz Palmiye Merkezi

PALMİYE MERKEZİ

Köyceğiz merkeze 2 km uzaklıkta, Ekincik yolu üzerindedir. 1993 yılında Dr Ragıp Esener tarafından kurulmuştur. Kuruluş amacı: palmiye sevgisinin ve türlerinin arttırılmasıdır. Merkezde 140 palmiye türü bulunmaktadır.

Merkezde: Botanik bahçesi, Palmetum yani yaşayan palmiye müzesi, kaktüs ve sukkulent evi, Tropik Sera, Tropik meyveler bölümü ve Su bahçeleri bulunmaktadır. Bu bitkiler arasında 30 çeşit zakkum da bulunmaktadır.

Köyceğiz Kaunos

KAUNOS

Dalyan Beldesindedir. Buraya gitmek için, Dalyan’dan tekneye binmeniz gerekir. İskelede tekneden indikten sonra yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş gerekir.

Denizden yatla gelenler ise, Delikli Ada çevresine demirleyip tekneyle kanalı izleyerek iskeleye çıkabiliyorlar.

Kaunos antik kenti, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunmaktadır. Giriş ücretlidir.

Köyceğiz Kaunos

Kent hakkında genel bilgi:

Karya bölgesindedir.

Ünlü Sinoplu Coğrafyacı yazar Strabon: Kaunos’un tersanesi ve ağzı kapanabilen bir limanı olduğunu yazmıştır.

Kent: Miletos’un oğlu Kaunos tarafından kurulmuştur.

Kaunos’un antik dönem efsanelerinde, ikiz kız kardeşiyle ilişki kurduğu söylenir. Bu konudaki bir başka söylenti ise şöyledir “Efsaneye göre Apollo’nun oğlu Karya Kralı Miletos’un ikiz çocukları vardır. Oğlu olan Kaunos, kız kardeşi Byblis kendisine aşık olunca, onun bu aşkına karşılık vermemiştir.

Bunu öğrenen Kral oğlunu ülkesinden kovar. Sürgüne gönderilen Kaunos, kendisini sevenlerle birlikte Karya bölgesine gelerek bu kenti kurar. Kız kardeş Byblis ise, hayatına son vermek isteyerek, yüksek bir kayanın üzerinden kendisini atar.

Ama Nympheler yani su perileri, Byblis’e acır ve onu bir pınara dönüştürürler.

Roma döneminin en önemli üç şairinden biri kabul edilen Ovidius’un anlattığı bir öykü ise şöyledir “Miletos’un: Kaunos ve Biblis adındaki ikiz çocukları birlikte büyürken, Biblis ikizine karşı duygusal yakınlık duyar ve bunu bir mektupla Kaunos’a bildirir.

Durumu öğrenen ve büyük bir öfke ve tiksintiyle karşılayan Kaunos, ikizini bir daha görmemek için Milet şehrinden kaçıp Karya ile Likya sınırına gelerek Kaunos kentini kurar.”

” O tarihten sonra bu tür acıyla biten aşklara Kaunos aşkı demek adet olmuştur.

Köyceğiz gölünün Akdeniz’le birleştiği yerde bulunan şehir, zamanla Karya’nın önemli bir limanı ve ticaret merkezi olmuştur. Kent: deniz ticareti ve verimli arazileri nedeniyle oldukça zengindi. İncir ve kerestesi ve tuz üretimiyle ünlüydü.

Ancak bunlara karşı: Kaunos şehri tarih boyunca iki sorunla yaşadı, bunlardan birincisi şehri çevreleyen arazideki sazlıklardan kaynaklanan sıtma, diğeri ise Kalbis ırmağının (günümüzdeki Dalyan çayı) kentin limanını balçıkla doldurmasıydı.

İlk kez, MÖ 800’lerde iskan edilmesine rağmen, şehrin ismi ilk olarak MÖ 544 yılında Pers generali Harpagos’a karşı gösterdiği direniş nedeniyle geçer.

Şehir, Perselere karşı oluşturulan Attika-Delos deniz birliğine katılır.

II Peloponnesos Savaşında, her iki taraf da Kaunos’u liman olarak kullanırlar.

Köyceğiz Kaunos Sikkesi

MÖ 337 yılından sonra şehir, Karya Strabı Mausolos’un yönetimine girer. Ardından büyük bayındırlık faaliyetleri başlar ve şehir Yunanlı görünüm kazanır, ilk sikke bu dönemde basılır. Bu sikkeler, Fethiye Müzesinde görülebilir.

MÖ 333 yılında ise Büyük İskender, Persleri yenerek bölgeyi ele geçirince, şehir: Mausolos’un kız kardeşi Prenses Adanın, sonra Antigonos’un ve daha sonra Ptolemaios’un yönetimine geçer.

Rodos Krallığı, Bergama Krallığı ve Roma egemenliğiyle devam eden süreçte bölge limanın dolmaya başlamasıyla önemini yitirir.

Çünkü ilk yapıldığında önemli bir liman kenti olmasına rağmen, alüvyonlarla denizin dolması nedeniyle zamanla şehir liman özelliğini yitirmiştir.

Arkeolojik Araştırmalar

Evet, yıllar sonra Kaunos antik şehri, ören yeri İngiliz Hoskyn tarafından keşfedilmiştir. 1842 yılında bölgeye geldiğinde, bulduğu yazılı bir blok üzerinde “Kaunos halkı ve meclisi” yazısını görünce, buranın Kaunos kenti olduğuna inanmıştır.

Kentteki ilk arkeolojik resmi araştırmalar, 1966 yılında Türk ekibi tarafından başlatılır.

Antik kentin birçok yerinde, Paleolitik dönemden kalma taş çatal, bıçak ve ok uçları bulunmuştur. Bunlar şehrin gücünü ve refahını ortaya koymaktadır. Bu bölgede, özellikle MÖ 5’nci yüzyılın ilk yarısında basılan sikkelerin ön yüzünde “kanatlı bir figür” arkasında ise “piramit biçiminde tek parça büyük taşlar” bulunuyormuş.

Ayrıca üzerinde bulunan “K” ve “B” harfleri ile Kaunos’un ilk ismi “Kbid” in ilk iki harfine referans olması açısından da önemlidir.

Köyceğiz Kaunos Güzeli Heykeli

Kaunos Güzeli Heykeli

2013 yılında yapılan kazılarda bulunan bir heykel ilgi çeker.

Heykel: Kaunos’un baş tanrısı Basileus Kaunios’a adak olarak sunulan mermer eşyaların bırakıldığı kireç çukurunda bulunmuştur.

Kaunos baş tanrısı Basileus Kaunios’a adak olarak sunulduğu düşünülen bu heykelin adı “Kaunos Güzeli” olarak saptanmıştır. Bu genç kız heykelinin MÖ 3’ncü yüzyılda, stil özelliklerine göre Helenistik dönemde yapıldığı anlaşılmıştır.

Heykel dünya mirası olarak listeye dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

23 asırlık genç kız heykelinin, gerekli çalışmaların ardından Fethiye Müzesinde sergileneceği söyleniyor.

Köyceğiz Kaunos Aslanı

Kaunos Aslanı

Kaunos kentinde, 1965 yılındaki bir kaçak kazı sonrasında ele geçirilen bu aslan heykeli: Köyceğiz ilçesinin simgesi olarak kabul edilmiş ve halen ilçe merkezinde şehir meydanında sergilenmektedir.

Günümüzden 2000 yıl önce ise, yine bu aslan heykeli, Kaunosluları temsil ediyordu. Kaunos aslanının sağ pençesinde görülen “ezilmiş öküz başı”: Kaunoslular döneminde “Düşman medeniyetlerini” temsil eder.

Antik Kaunos Tuzlası

Burası, Anadolu coğrafyasında bir ilktir. Antik dönemde göz merhemi yapımında aranan bir katkı maddesi olan Kaunos tuzunun üretildiği tavalar: İztuzu sahilindedir.

Kaunos Tuzlası: Kaunoz tuzunun üretildiği tava ve kanallardan oluşan antik tuzla tesisi: İztuzu sahilinin kuzeyinde doğu-batı yönünde uzanan kumul alan üzerinde kurulmuştur.

Alanın ölçüleri 35 x 50 metredir. Tuzla tesisi: hemen kuzeyindeki kireçtaşından koparılan yumruk büyüklüğündeki irili-ufaklı taş parçalarından yapılmıştır. Bu taşlar birbirine kireç harcı ile bağlanmıştır. Tesiste: 48 tava ve 4 kanal vardır.

Kent Surları

Kentin uzun suru: liman kuzeyinden başlar ve Dalyan köyünün ötesindeki sarp kayalığa kadar uzanır. Kuzey batı bölümündeki sur duvarları. MÖ 323 ile MÖ 30 yılları arasında Helenistik dönemde yapılmıştır. Limana doğru uzanan surlar ise, MÖ 750-475 yılları arasında yapılmıştır.

Kentin Limanı

Akropolün aşağısındaki Sülüklü Göldür. Çünkü antik dönemde, deniz, Kaunos şehrinin Akropolüne kadar geliyordu. Günümüzde Sülüklü gölün olduğu yer, bir zamanlar eski limandı. Kaunos harabelerinin eteğindeki bu gölete tekne giremiyor. Bazı kaynaklara göre, tehlike durumunda, göl bir zincirle kapatılıyormuş.

Deniz Fenerleri

İskele bölgesinde kayalara oyulmuş oyuklar görülür. Bu oyuklar, Kaunos şehrine yük taşımak için antik limana yanaşan gemilere fener görevi yapmak için yakılan büyük ateşlerin yeridir.

Liman Agorası

Sülüklü göl kenarındaki düzlükte, çeşme binası ve stoa arasındadır. Bu alandaki ilk yapılar, MÖ 5’nci yüzyılda yapılmaya başlanmıştır. Ancak buradaki Agora, MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmış ve Roma dönemi sonuna kadar kullanılmıştır.

Agora: şehrin sosyal ve ekonomik yaşamının merkezidir. Ama aynı zamanda, şehrin kültürel ve tarihsel belleğini ifade etmektedir.

Köyceğiz Kaunos Akropol

Akropol

Antik kentteki en önemli kalıntıdır.

Köyceğiz Kaunos Akropol

Kent merkezinin kurulu bulunduğu Akropol: 152 metre yükseklikteki bir tepe üstündedir. Güney yamacı tamamen sarp olan akropolün zirvesinde, kulelerle desteklenmiş orta çağdan kalma bir sur duvarı bulunmaktadır.

Surlar

Kentin uzun sur duvarları: Limanın kuzeyinden başlar, Dalyan köyünde ilerler ve sarp kayalığa kadar uzanır. Bu surların kuzey kısmı: Satrap Mousollos döneminde yapılmıştır.

Surların kuzeybatı bölümü ise, Helenistik dönem yapısıdır. Limana doğru olan surlar ise, Arkaik dönemden kalmadır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Tiyatro

Akropol tepesinin batı yamacındadır. Şehirde ayakta kalarak günümüze ulaşmış en büyük ve en etkileyici yapıdır. Roma dönemi özellikleri taşımaktadır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Helenistik tiyatrolarda görülmeyen, yarım daireden büyük bir yapısı vardır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Tiyatroda 33 oturma sırası vardır. Seyirci kapasitesi 5 bin kişidir. Tiyatroda oturan seyirciler, aynı zamanda çevrenin muhteşem manzarasını izleme şansına sahiplerdi. Tiyatronun batı bölümünde, bazilika tipinde bir kiliseye ait kalıntılar bulunur.

Stoa

Eski liman olan Sülüklü gölün kuzey bölümünde yapılan kazılarda: Stoa ortaya çıkarılmıştır. Stoa’nın bulunduğu bölge, MÖ 5’nci yüzyılın başlarından itibaren özellikle dinsel mimari için kullanıma açılmıştır.

Stoa’nın bulunduğu doğal düzlükler, Liman çevresi boyunca dar bir alanda uzanmaktaydı. Stoa’nın çevresinde birçok heykel kaidesi vardır. Ancak bu heykeller bulunamamıştır, muhtemelen arkeolojik araştırma adı altında bölgeye gelen yabancı hırsızlar tarafından çalışmıştır.

Tapınak

Aşağıda, bir daire biçiminde örülmüş ve yivsiz sütunları bulunan yapının tamamlanmamış bir tapınak olduğu tahmin edilmektedir. Yapının arkasında: üç basamakla yükseltilmiş bir podyum görülür. Ancak bu daire biçimindeki yapının ne olduğu bilinmemektedir.

Roma Hamamı

Hamam: Roma imparatorluk döneminin, şehirdeki bir damgası gibidir. Üzerine standart hamam planına göre inşa edildiği yüksek teras, çok uzaklardan bile görülebilmektedir. Hamam: temizlik dışında aynı zamanda sosyal bir kulüp görevi üstlenirdi.

Köyceğiz Kaunos Ölçüm yeri

Ölçüm Platformları

Kaunos şehrinde günümüze kadar korunarak iyi durumda gelmiş rüzgar ölçüm platformları bulunmaktadır. Çünkü: kentin cadde ve sokakları, rüzgar yönüne doğru kurulmuştur. Antik yazarların hepsinin dile getirdiği bu durum, Kaunos şehrindeki şehir plancılığını göstermektedir.

MÖ 5’nci yüzyıla tarihlenen yuvarlak bir yapı vardır. Bu yapının: alt çapı 15.80 metre ve üst çapı ise 13.70 metredir.

Mermerden üç basamaklı olarak yapılan bu platformun blokları birbirine demir kenet ve tübel kullanılarak bağlanmıştır. Bloklar üzerine eşit aralıklarla kazınmış olan haç formu işaretler bulunur.

Böylece dairesel yapı, 16 eşit parçaya bölünmüştür. Doğuyu, batıyı, güneyi ve kuzeyi işaret eden sektörler, kendi içlerinde tekrar eşit dilimlere bölünmüştür. Basamaklar üzerinde çeşitli yazılar bulunur.

Ancak, yapının bir bölümü muhtemelen deprem sonucunda yıkılmıştır. Ardından buradaki basamak blokları, yakındaki bir Bizans binası inşaatında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.

Bu yuvarlak yapının rüzgar ölçüm platformu olduğu tahmin edilmekle birlikte, ölçümlerin nasıl yapıldığı anlaşılamamıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler

Bodrum

Kuşadası