Manisa Demirci

Manisa Demirci: Demirci ilçesi, ulaşım yollarının güçlüğü ve içinde barındırdığı Eğitim Fakültesi ve bunun 4000 civarında öğrencisi ile öne çıkıyor. Bunun yanında, elbette halı dokumacılığı var. Tarih meraklıları, Sardes şehri kalıntıları tam size göre, mutlaka gezmeli ve görmelisiniz.

Sardes şehri kalıntıları ayrıntılı tanıtım yazıma ulaşmak için.

ULAŞIM

Manisa Demirci: Demirci ilçesi, il merkezi olan Manisa’ya, 177 km. uzaklıktadır. Demirci-Simav arasındaki uzaklık: 45 km. Demirci-Bigadiç arasındaki uzaklık: 77 km. Demirci-Köprübaşı arasındaki uzaklık: 53 km. Demirci-Uşak arasındaki uzaklık: 125 km. Demirci-İstanbul arasındaki uzaklık: 612 km. Demirci-Ankara arasındaki uzaklık: 597 km. dir.

TARİHİ

Bölgedeki ilk yerleşimcilerin: tarih öncesindeki devirlerde buraya yerleştikleri düşünülmektedir. Bakır ve Tunç dönemlerinde, Çataloluk, Danışmentliler ve Kargınışıklar köyleri çevresindeki mağaralarda, insan yaşamına ait buluntular elde edilmiştir.

Sonraki tarihi süreçte, uzun yıllar Bizans hakimiyetinde kalan yöre: Malazgirt zaferinden sonra, Türk akıncıları tarafından ele geçirilir.

1390 yılına gelindiğinde ise, Yıldırım Beyazıt tarafından yöre Osmanlı topraklarına katılır. 1920 tarihinde Yunan askerleri tarafından işgal edilen bölge, 10 gün sonra kurtuluş sevincini yaşar. Çünkü: Çerkez Ethem kuvvetleri, yöreyi Yunanlılardan kurtarır. Ancak, daha sonraki dönemlerde de birkaç kez, Yunan işgali görülür. 30 Ağustos 1922 tarihinde ise, bölge, tamamen düşman işgalinden kurtarılır.

Yörenin “Demirci” isminin kaynağı hakkında çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bunlar: “Malazgirt zaferinden sonra, yöreye gelen Türk akıncıları, suları bol ve havası güzel anlamında, Türkmen dilinde buraya “Temurçi” demişler ve bu isim günümüze “Demirci” olarak değişerek ulaşmıştır. Yörenin ismi ile ilgili, başkaca söylentiler de mevcuttur.

GENEL

Manisa Demirci: Yörenin ilginç bir coğrafi yapısı bulunmaktadır ki, çok az düzlük alan bulunmaktadır. Hatta, şehir içindeki tek düzlük alanın futbol sahası olduğu söylenir. Ege ve İç Ege bölgelerinin kesişim noktasındadır. İlçe merkezinin denizden yüksekliği, 900 metredir.

Halkın temel geçim kaynağı: halıcılıktır. Bunun dışında, özellikle son yıllarda “kiraz” üretimi artmıştır.

İklim durumu değerlendirildiğinde, yöredeki yıllık sıcaklık ortalamasının 12 derece civarında bulunduğu görülür. İklim özellikleri, genel olarak, Akdeniz ve Karasal iklim özellikleri gösterir. Bir insanın sağlıklı yaşayabilmesi için gerektiği öne sürülen 18-25 derece arasındaki sıcaklık değerleri, burada yılın 120 günlük sürecinde görülebilmektedir.

 

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ

Manisa Demirci: Manisa-Celal Bayar Üniversitesinin Eğitim Fakültesi; burada bulunmaktadır. Fakülte: 1989-1990 eğitim-öğretim yılında, 4 yıla çıkarılmış ve fakülteye dönüştürülmüştür.
İlçe merkezindeki nüfusun, büyük bölümü, bu üniversitenin öğrencilerinden oluşmaktadır.

Fakülte bünyesinde: 72 öğretim elemanı bulunmaktadır. Sosyal tesisler olarak ise: 400 öğrenci kapasiteli yemekhane, 200 seyirci kapasiteli 1 spor salonu, 100 öğrenci kapasiteli kütüphane bulunmaktadır. Ayrıca, ilçe merkezinde: Yurt-Kur Müdürlüğüne bağlı yurtlarda: 900 civarında kız ve 350 civarında erkek öğrenci barınmaktadır. Yurtlar: Eğitim Fakültesi ve Meslek Yüksek Okulu öğrencileri için ortaktır.

 

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ DEMİRCİ MESLEK YÜKSEKOKULU

İlçe merkezindedir. 1994-1995 yılında eğitime başlamıştır. İthalat, ihracat ve muhasebe ve son olarak sigortacılık bölümü eklenmiştir.
2011 yılında, Ormancılık ve Orman ürünleri programı da açılmış olmasına rağmen, öğretim elemanı bulunmadığından öğrenci alınmamıştır.

Burada da, 1500 civarında öğrenci eğitim görmektedir. Meslek Yüksek Okulu öğrencileri, hemen 200 metre uzaklıkta bulunan Eğitim Fakültesinin sosyal tesislerini kullanmaktadırlar.

 

SİNEMA GÜNLERİ

Her yıl, Eylül ayının ikinci haftasında, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

KONAKLAMA

Demirci Sabancı Öğretmenevi İzmir Caddesi. No.41                                   236-4623410

NE YENİR-NE İÇİLİR

Buraya yolunuz düşerse, yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz “Demirci Kebabı” yemelisiniz. Ayrıca, güveç de düşünebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Demirci yöresinde, özellikle Cumartesi günleri kurulan ve yerel el sanatları ile organik ürünlerin satıldığı Pazar yerini mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

 

DEMİRCİ HALILARI

Burası, yöredeki önemli halıcılık merkezlerinden birisidir. Demirci halıları; 17 ve 18’nci yüzyıllarda muhteşem güzellikleriyle dikkat çekerken, 19’ncu yüzyılda, tüccarların batı tarzına yönelik siparişleri nedeniyle desenlerde büyük yozlaşma yaşanmış ve önemini kaybetmiştir.

Günümüzde ise, yüksek kaliteli halıların dokunulmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Yörede, günümüzde bulunan 10 bin civarında halı tezgahı, yöre insanının en büyük etkinliğinin yani halıcılığın göstergesidir. Burada son bir not: Demirci yöresinde özellikle yün cami halılarının üretimi ön plandadır ve dünyanın birçok yerindeki camilerde, yün Demirci halılarını görmek mümkündür.

Halı dışında, buradan: çanta, torba ve heybe türü el dokuma ürünleri de satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

 

KRAL SARAYI VE KALESİ

Manisa Demirci: Burası: Demirci çayı vadisi ve Demirköprü Barajına hakim kayalık bir yerdedir. Burada, kayalara oyulmuş merdivenler ve mezarlar görülmektedir.
Delikyar olarak isimlendirilen bu büyük kayanın dibinde ise, batıya doğru gidildiğinde, 3 mağara daha görülür.

Kalenin batı yönünde gidildiğinde ise, küçük bir tepe üzerinde yine antik dönem mezarı görülür. Kale içindeki mezar yapıları ise, Anadolu kültüründe görülmeyen tarz yansıtmaktadırlar. Bunların büyük ihtimalle: Hititler döneminde, Mısır kültüründen öğrenilen mezar türü olduğuna inanılmaktadır.

Manisa Demirci Saittai-Sidas

SAİTTAİ-SİDAS ANTİK KENTİ


İlçe merkezinin güneyinde, İcikler köyünde, köy merkezine 5 km uzaklıktadır. İlçe merkezine ise, 75 km. uzaklıktadır. Yörenin “Saittai” olan ismi, Türkler tarafından “Sidas” olarak değiştirilmiştir.
Burası ilk olarak, İngiliz arkeolog Hamilton tarafından, 1832 yılında tespit edilmiş ve dünyaya duyurulmuştur.

Ancak, tepe üzerinden inen erozyon nedeniyle, tamamen toprak altında kalmış, günümüzde çok az kısmı toprak üstündedir. Antik kalıntıların altında bulunduğu toprak alanlar ise, tarım arazisi haline getirilmiştir. Hatta: İcikler kasabasının en verimli tarım alanlarının burada bulunduğu söylenmektedir.

Bu arada, günümüze kadar olan süreçte, burada resmi arkeolojik kazı çalışmalarının yapılmamış olduğunu da söylemek gerekir. Ancak yüzey araştırmalarında: birçok mimari parça, çanak-çömlek parçası bulunmuş ve bunlara dayanarak, özellikle Roma döneminde, burada bir yerleşim bulunduğu kanısına varılmıştır. Tabii tüm bu buluntular yörenin mezar soyguncuları tarafından talan edilmesini sağlamış ve 1960 yılına gelindiğinde, buraya bir koruma görevlisi tahsis edilebilmiştir.

Evet, Sidas antik kenti: MÖ.600’lü yıllarda, Lidyalıların, sanat ve ticarette en gelişmiş ve önemli şehirlerinden biri olarak, tarihi süreç içinde yerini almıştır. Şehrin tam ortasından bir dere geçmektedir. Bu derenin etrafında, çevreye yayılmış birçok Lidya ve Roma dönemi mimari kalıntısı görülmektedir.

Hatta, ilk metal paranın, Sidas şehrinde basıldığı söylenmektedir. Malum, para, tarihte ilk olarak Lidyalılar tarafından yapılmış ve kullanılmıştır. Zaten, yörede tarım yapılan arazilerde, günümüzde de çok sayıda madeni bronz para-sikke sık sık ortaya çıkmaktadır.

Günümüzde, buraya mutlaka uğramanızı öneririm. Burada: özellikle, kentin “Kalın Kapı” olarak isimlendirilen taştan kapısı ilginizi çekecektir. Kapının diğer adı Dilek kapısıdır ve kapıdan geçerken tutulan dileklerin gerçekleşeceğine inanılır. Bunun dışında, antik dönem stadyum kalıntısı da görülmeye değerdir ve hala sağlam durumda olması ilgi çekmektedir.

 

YER ALTI SARAYI

Antik şehrin güneybatısında, Nal Tepesinin kuzey batı kısmında, yeraltı yapıları görülmektedir. Yöre halkı, bu yer altı yapılarına “Yer altı Sarayı” demektedirler. Ancak, önceki dönemlerde açıkta olan bu bölümler, zamanla erozyon nedeniyle taş ve toprakla dolmuştur.

Bu yer altı sarayının bulunduğu söylenen “Nal Tepesi” hakkında, yöre halkının anlattığı bir hikaye var. “ Sidas şehrinde yerleşik bir zengin, savaşlar nedeniyle, şehirden kaçmak durumunda kalır. Kaçarken ise, oğlunun çok sevdiği “Altın bebeği” ni; tekrar şehre geri döndüğünde almak üzere, Nal Tepesinin doğu kısmına bakan bölümdeki bir nar ağacının altına gömer.

Daha sonra ise: şöyle dediği rivayet olunur: “ Ne ev, ne zenginlik, hiç bir şey düşünmem, yalnızca oğlumun altın bebeğini bırakmak zorunda kaldım, o beni üzer, eğer tekrar Sidas şehrine dönüp o bebeği alamaz isem, bu altın bebek kimsenin olmasın”
Evet, bunu okuduktan sonra tahmin ettiğiniz gibi, kayalık olmasına rağmen, Nal tepesi soyguncular tarafından tamamen delik-deşik edilmiş, kazılmıştır. Artık, altın bebek bulundu mu-bulunmadı mı meçhul.

 

KUYULAR

Sidas antik kentinde, çok sayıda kuyu bulunmaktadır. Bu silindir şeklindeki kuyular, muhtemelen 30-35 metre derinliktedir. Ağızlarında ise, kapak olarak, düzgün işlenmiş, 10-15 cm. kalınlığında taşlar bulunmaktadır. Ancak, günümüzde bu kuyuların içlerinin taş ve toprakla dolu olduğu görülmektedir.

 

AÇIK HAVA TİYATROSU

Bölgedeki “Açık hava tiyatrosu” da ilgi çekmektedir. Tiyatro harabesi: şehir kalıntılarının güneydoğu bölümündedir. U şeklindeki yapının üç tarafı, seyirci yerleriyle çevrilidir. Kuzey tarafı ise açıklıktır. Oturma yerleri, taşlardan yapılmıştır, tek tek numaralandırılmış ve her sıranın arasında belli bir koridor mesafesi bırakılmıştır.

İlginç bir olay şu ki: 1960 yılında, tiyatronun bulunduğu bu alan: İcikler kasabası halkı tarafından temizlenmiş ve türibünler yani oturma yerleri açığa çıkarılmıştır. Bu temizliğin ardından, tanıtım için, yine İcikler kasabası halkı tarafından, burada “Yağlı Güreş Gösterileri” düzenlenmiştir.

Ancak, takip eden dönemde bu etkinlik yapılmaz olmuştur. Çünkü, tiyatro alanı da, aynı zamanda tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Sahipleri tarafından ekilip biçilmeye başlanınca, gösteriler iptal edilmiştir.

Tiyatronun seyirci oturma bölümlerinin çevresi, yine antik döneme ait: taştan yapılma, 2 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde ve yarım metre derinliğinde lahit tipi mezarlıklarla çevrilidir.

Bu lahitlere gömülen ölüler, yine taştan yapılmış kapaklar ile üzerleri örtülerek muhafaza edilmişlerdir. Bu tekne tipi lahit mezarlarda, söylenenlere göre, kral ve soyluların ve ailelerinin gömülü bulunduğu ve bu lahitlerin, günümüze kadar olan süreçte, defalarca talan edilerek soyulduğu söylenmektedir.

MAĞARA

Sidas antik kentinin hemen kuzeyinde, beyaz topraklı bir bölge bulunmaktadır ki, buraya, yöre halkı “Ak in” adını vermektedir. Evet, burası küçük bir mağaradır. Kapısından, ancak emekleyerek içeri girilebilmektedir. İçeri girenlerin anlattıklarına göre: içeride, su bulunmaktadır.

Ancak, su gittikçe derinleşmekte ve girenlerin mağaranın daha ilerisine gitmesine engel olmaktadır. Yani, bu küçük mağaranın boyutları ve nereye kadar gittiği net olarak bilinmemektedir.
Ancak, kilometrelerce uzağa kadar gidebileceği düşünülmektedir.

SİLAH DEPOSU

Sidas antik kentinin batı bölümünde: Kara Balıkçı Kabı denilen tepenin tam ortasında bulunan ve üzerinden yol geçen düzlük, ilgi çekmektedir. Çünkü: bu yolun üzerinden kağnı arabası ile geçildiğinde, alttan, tok bir ses gelmektedir.

Diğer bölgelerde işitilmeyen bu ses: tepenin altında bir yer olduğunu kanıtlamaktadır ki, yöre halkı yaşlıları, burada şehrin “Silah Deposu” bulunduğunu iddia etmektedirler. Ancak elbette kanıt yok.

YÖNETİM BİNASI

Bölgedeki bir diğer yapı kalıntısı: Hükümet binasıdır. Bu bina: yaklaşık 5 ile 10 ton arasında ağırlığa sahip taşlarla, dikdörtgen prizması şeklinde yapılmıştır. Böylece, dışarıdan bakıldığında, bir kale görünümü yansıtmaktadır. Giriş kapısı kemer şeklindedir ve taşlar birbirine kenetlenerek inşa edilmiştir.

Ancak, günümüzde, bu muhteşem binanın bazı yapı taşları, binanın temel kalıntılarından, metrelerce uzakta bulunmuştur ki, bu da, burada büyük bir deprem olduğu ve bu büyük deprem sonucu binanın yıkıldığı düşünülmektedir. Çünkü, bu yapı taşlarının bu şekilde metrelerce uzakta bulunmasının başka anlamı yoktur.

Bina, devasa taşlardan yapılmış olduğu için, günümüze kadar olan süreçte, defineciler yani soyguncular tarafından talan edilememiştir. Buradan, uzun yıllar önce çıkarılan bazı dikili taşların yani sütunların, günümüzde İcikler kasabası mezarlığının giriş kapısında kullanıldığı görülmektedir.

KRAL YOLU

Sidas antik kentinin, kuzey bölümünde, tepeler arasından geçen bir yol olduğu söylenmekte olup, buna ait, 1960’lı yıllarda yol güzergahını oluşturan bir kısım taşlar bulunduğu söylenmektedir.

Hatta, yine aynı tepelerin altında tüneller bulunduğu ve bu tünellerin şehre yaklaşık 9 km uzaklıktaki Kofurlu köyüne kadar ulaştığı, İcikler kasabasının yaşlıları tarafından anlatılan hikayeler arasındadır.

PARALAR

Sidas antik kentinde: günümüze kadar olan süreçte: Lidya, Roma ve Osmanlı dönemine ait çok sayıda sikke yani madeni para bulunmuştur. Bu madeni paralar ile, günümüzde bile zaman zaman karşılaşılmaktadır.

 

AYA-ANE ÇEŞMESİ

İlçe merkezinde, Sevinçler mezarlığının 1 km. uzağındadır.
Çeşme: Bizans döneminden kalmadır ve taş yalaklı olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Orijinal kemerindeki büyük taşlar ilgi çekicidir.

 

ESKİ HAMAM

İlçe merkezinde, Çomaklılar mevkiindedir. Hamam yapısının günümüzde kısmen ayakta kalan kalıntılarında, kırmızı tuğla ağırlıklı olarak kullanıldığı görülmektedir.

 

GÜLDÜRDEK

Burası, ilçe merkezine 22 km. uzaklıktaki Sögütçük köyü üzerindeki bir piknik alanıdır. Bu piknik alanında: yapay göletler, kır gazinosu, oyun alanları, banklar, piknik masaları, içme suyu için çeşme ve tuvaletler bulunmaktadır.

 

SARAYCIK KAPLICALARI-UYUZ HAMAMI 

Köprübaşı-Demirci kara yolu ile ulaşılır. Saraycık köyündedir. İlçe merkezine olan uzaklık: 40 km. dir. Termal suyun sıcaklığı: 50 derece civarındadır. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen hastalıklar: cilt hastalıkları, kadın hastalıkları, siyatik, kireçlenme, romatizma.
Bölgede, 60 yataklı bir konaklama tesisi bulunmaktadır. Buraya ulaşmak isterseniz: 236-4737480

Manisa Demirci Hisar Kaplıcaları

HİSAR KAPLICALARI

İlçe merkezine 4 km uzaklıktadır.
Termal suyun sıcaklığı: 45 derece civarındadır. Kaplıca suları, içme ve banyo yöntemiyle kullanılmaktadır. Belediye tarafından işletilen kaplıca tesislerinde: 2 kapalı havuz, 7 özel banyo bulunmaktadır. Ayrıca: 80 yataklı konaklama tesisi bulunmaktadır. Tüm bunların yanında, kaplıca havuzu ile bağlantılı “Aquapark” bölümü de bulunmaktadır.

 

BARDAKCI KÖYÜ İÇMESİ

İlçe merkezine, 20 km uzaklıkta, Bardakçı köyündedir.
Yerin altından soğuk olarak çıkan bu içme suyunun iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: böbrek taşı, mide rahatsızlıkları.

 

SÖYLEMİŞ CAMİSİ

Türklerin yöreyi ele geçirmeleri sırasında, Bizans kilisesi olan bu yapı, camiye çevrilir. 1298 yılında gündeme gelen bu cami: Sulamış camisi olarak geçer. Çünkü: bölgeye ilk olarak gelen Türkmenler arasında bulunan, Moğol imparatoru Baycu Noyan’ın torunu Sulamış, burayı ele geçirir.

Simav tanıtımı.

Bigadiç tanıtımı

Köprübaşı tanıtımı.

Manisa tanıtımı.

 

Manisa Gölmarmara

Manisa Gölmarmara


Gölmarmara denilince, akla hemen “kavun-karpuz” geliyor. Maalesef, yöredeki diğer ilçeler gibi, ulaşım ağı üzerinde bulunmamakta ve arada sıkışmış kalmış durumdadır ve bu nedenle, fazla bir gelişim gösterememiştir. Bu sıkıntıyı, her yıl düzenlenen “Kavun-Karpuz Festivali” ile atmaya ve yörelerini tanıtmaya çalışmaktadırlar. Yine de, siz okurlar, buralara yolunuz düşerse “Marmara” gölünü görmeyi ve gölün kıyısındaki restoranlarda, doğal ortamda yetişen “Sazan balığı” yemeği sakın unutmayın.


ULAŞIM

Gölmarmara ilçesinin, bağlı bulunduğu Manisa il merkezine olan uzaklığı: 58 km. dir. Gölmarmara-İzmir arasındaki uzaklık: 84 km. Gölmarmara-Akhisar arasındaki uzaklık: 27 km. Gölmarmara-Salihli arasındaki uzaklık: 39 km.

Manisa Gölmarmara

TARİHİ

Gediz ve Küçük Menderes ırmakları arasındaki bölge: Lidyalıların yerleşim yeri olarak önem kazanmaktadır. Bu bölgenin tam orta kısımlarındaki düzlüklerde, Maionesler egemenlik kurmuşlardı ve buraya “Maiones Yurdu” deniliyordu. Lidya krallık mezarlığının ise: Gygaria yani Marmara gölü civarında bulunduğu söylenmektedir. Yığma kum tepelerinden oluşan “Tümülüsler”, Bintepeler bölgesinden başlayarak, Akhisar Süleymanlı-Eroğlu köylerine kadar uzanmaktadır.

Malazgirt savaşında sonra, bölgede Türkler görülmeye başlar. 1075 yılında, Türkler, Manisa yöresini ele geçirirler. 1313 yılında, Saruhan Bey, bölgede, Saruhanoğulları Beyliğini kurar.

1628 yılında, burası, Marmara adı ile, Manisa’ya bağlı olarak görülmektedir.

Yöre, 1923 yılında bucak, 1987 yılında ise ilçe olmuştur. Gölmarmara ismi: yöredeki “göl” ve “mermer” ocakları nedeniyle, buraya verilmiştir. Hatta, uzunca bir süre “Gölmermere” olarak isimlendirilmiş, ama zor söylenmesi nedeniyle “Gölmarmara” olarak değiştirilmiştir.

Hani “mermer” den söz ettik te, günümüzde, yörede mermer üretimi yapılmamaktadır. Çünkü, bir zamanlar, Marmara gölünün kuzey batısındaki tepelerde mermer ocakları işletilirken, günümüzde bunlar terk edilmiştir.

GENEL

Yöre: Ege bölgesinde kalmaktadır. Denizden yükseklik: 98 metredir. Marmara dağının eteklerine kurulmuş olsa da, zamanla, yerleşim düzlük alanlara doğru kaymıştır.

İlçenin 12 km güneyinden, Gördes çayı geçmektedir. Marmara gölü ise, bölgenin en büyük coğrafi özelliğidir.

Bölgenin iklim özellikleri, tipik Akdeniz iklimi özelliklerini gösterir ve buna bağlı olarak: yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Nem oranı yüksektir.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında: meyve ve sebzecilik gelmektedir. Yaz döneminde, özellikle: kavun ve karpuz üretimi yaygındır. Zeytin ve zeytinyağı üretimi de yaygındır. Zeytin yağı asit oranı bakımından, ülkemizin en kaliteli “zeytinyağı” bu bölgede üretilmektedir.

Manisa Gölmarmara

GÖRDES BARAJI

1998-2009 yılları arasında inşa edilmiştir. Sulama ve içme suyu rezervi için yapılmıştır. İzmir ilinin içme ve kullanma suyunun büyük bölümü, buradan karşılanmaktadır.

KAVUN-KARPUZ FESTİVALİ

Her yıl, Temmuz ayının son haftasında veya Ağustos ayının ilk haftasında, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

KONAKLAMA

Gölmarmara Öğretmenevi Yeni Cami Mahallesi. Gaziler Caddesi.No.4 236-5153447

NE YENİR-NE İÇİLİR

Burada, yöresel lezzet tatmak isterseniz “keşkek” öneririm. Bundan başka: Tas kapama ve ciğer sarma da tercih edebilirsiniz. Tüm bunların yanında, buralara yolunuz düşerse, Marmara gölünde yakalanan “sazan balığı” yemelisiniz ki, bunun lezzetinin ünü, tüm yakın çevreyi sarmıştır.

Çünkü, sazan balığı, gölde, doğal ortamında yetişmektedir. Özellikle: ilçe merkezine bağlı “Hacıveliler” köyü yakınlarındaki restoranlarda ve Akpınar mesire yerindeki restoranlarda, mutlaka sazan balığı tatmalısınız.

GEZİLECEK YERLER

Manisa Gölmarmara Şahuban Camisi

ŞAHUBAN CAMİSİ

Cami: ilçe merkezinde, Belediye binası yanında, Eskice cami mahallesindedir.
Burası, Sarı İbrahim Paşa kızı Şahuban Hatun tarafından yaptırılan külliyenin bir parçasıdır. Külliye: 15’nci yüzyılda kesme taş ve tuğla kullanılarak yaptırılmıştır. Kare planlıdır, tek kubbelidir.

Külliyenin günümüze ulaşamayan medrese bölümünde, I. Dünya savaşına kadar olan süreçte, öğretim sürdürüldüğü bilinmektedir. Ancak, günümüzde, bu medrese bölümünden, yalnızca taş ve tuğla örgülü bir oda kalmıştır ki bu oda da gayet harap görünüyor. Yapının hemen arka bölümde ise, yine bu eserlerin yapıldıkları döneme ait mezar taşları görülmektedir, ancak bunların kimlere ait olduğu bilinmemektedir.

Manisa Gölmarmara Halime Hatun Camisi ve Külliyesi

HALİME HATUN CAMİSİ VE KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde, Gölmarmara çarşısı içinde, Yeni cami mahallesinde, Şahuban camisinin kuzeyindedir.

Burası, 1595 yılında tahta çıkmış, ancak tahta çıkmadan önce Manisa’da sancakbeyi olarak görev yapmış, Sultan III Mehmet tarafından, süt annesi, Halime Hatun adına yaptırılan bir külliyedir. Yapı tip olarak, Şahuban camisinin bir benzeridir. Özellikle: orijinal ve kısmen mermerden yapılmış şadırvan ilgi çekmektedir. Şadırvanın üst örtüsü daha sonra yapılmıştır.

Külliyede: cami, medrese ve imaret bulunmaktadır. Ayrıca, bir de gelir getirmesi için çifte hamam yaptırılmıştır. Bu yapılar içinde, en iyi korunarak günümüze ulaşan yapı: camidir. Cami: taş ve tuğladan yapılmıştır. Kale planlı ve yüksek kubbelidir. Özellikle kadınlar bölümünde: tavan altın yaldızlı kalem işleriyle süslenmiştir. İki renkli mermerden yapılan minber ise, yine cami de görülmesi gereken yerlerdendir.

MARMARA GÖLÜ

Saruhanlı’ya bağlı Halit Paşa kasabası üzerinden ulaşmak mümkündür. Yani: Gölmarmara ile Salihli arasındadır. Göl: yaklaşık 3400 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Denizden yükseklik, 75 metredir. Gölün ortalama derinliği ise, 3-4 metre civarındadır. Aslında, suni bir göl olarak: 1938-1945 yılları arasında, Gediz havzasına su vermek için oluşturulmuş ve takip eden süreçte, iki katı büyüklüğe kadar ulaşarak, bölgedeki barajların göl alanlarını geçmiştir.

Yani, doğal bir set gölü olmasına rağmen, aynı zamanda yapay kanallar ile, göle su takviyesi yapılmaktadır.

Gölün çevresi, çayırlar ve sazlıklarla kaplıdır. Özellikle, kuş türlerinin konaklama alanı olarak önem kazanmaktadır. Burada, su kuşlarının birçok türünü görebilirsiniz. Bunun dışında, göl çevresinde: kamp ve piknik yapmak, balık avlamak mümkündür. Ama, bu gölün sazan balığı, lezzet olarak, tüm yakın çevrede haklı bir üne sahiptir. Yani, buraya yolunuz düşerse, mutlaka sazan balığı yemelisiniz.

AKPINAR

İlçe merkezinin 4 km. doğusundaki bir mesire yeridir. Burada, Marmara gölüne karışan Akpınar kaynağı bulunmaktadır.
Bölge doğal güzellikleriyle dikkati çeken bir piknik alanıdır. İlçede geleneksel olarak yapılan “Kavun-karpuz Festivali” burada yapılmaktadır.

Manisa Gölmarmara Kral Mezarları-Bintepeler

     

KRAL MEZARLARI-BİNTEPELER BÖLGESİ

Salihli-Gölmarmara kara yolu üzerindedir.
Burada, 90 kadar Tümülüs bulunmaktadır ve bunların “Kral Mezarı” olduğuna inanılmaktadır. Bu Tümülüs denilen küçük tepeciklerde, kralların gömüldüğü taş odalar bulunmaktadır.

Yani, bu Tümülüsler: yassı ve dikdörtgen prizma şeklinde, düzgün kesilmiş uzun taş bloklarıyla yapılan, sandık kadar bir mezar odacığı üzerine yığılmış taş ve topraktan oluşmaktadır. Ancak, bunlar içinde, önemli kişilerin gömüldükleri, Ankara-Gordion antik şehrinde, Midas mezarı tümülüsü gibi, diğerlerinden daha büyük, yani Mısır piramitleri gibi yapılmıştır.

Bunların en büyüğü ise “Krezüs” ün babası Kral “Alyates” ve Kral Gyges’e ait olan Tümülüslerdir. Üç tümülüsten, ortadaki Tümülüs “Gyges Tümülüsü” olarak biliniyor. Diğer iki büyük tümülüsten: güneydoğudaki yani Marmara gölüne en uzak olan Tümülüs ise “Alyates tümülüsü” olarak biliniyor ki, görkemli yapısı, izleyenleri şaşırtıyor. Bölgenin en büyük tümülüsüdür.

Antik dönemde, Heredot,bu Tümülüsleri “Mısır piramitleri” ile mukayese etmiştir. Ayrıca: MÖ.555-465 yılları arasında yaşamış yoksul bir ozan olan “Simonides” bu Tümülüslerden söz ederken, şunları söyler: “ Efendi, önünde durduğun mezar: ulu bir Lydia kralının mezarı değil, yoksul bir adamın mezarıdır. Mezarım kocaman olacak değil ya, bu bile büyüktür bana”

Evet, bölgede, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmamıştır. Tabii doğal sonuç olarak, bunların hemen hemen hepsi, ilk ve orta çağ dönemlerinde tahrip edilmiş, yani soyulmuştur. Günümüzde ise, özellikle, yaz döneminde, gün batımında, buranın görüntüsü gerçekten çok etkileyicidir. Çünkü batan güneş, tüm ovayı “altın rengi” ne boyar.

Akhisar tanıtımı.

Salihli tanıtımı.

Manisa tanıtımı.

 

Manisa Kırkağaç

Manisa Kırkağaç


Kavun diyarına hoş geldiniz. Mutlaka tatmalısınız. Bunun dışında “Kırkağaç” denilince, Jandarma Komando askerlerinin eğitim aldıkları, büyük bir askeri birlik akla gelir ve yörenin hareketlenmesine, nüfus hareketliliğine sebep olur. Son bir nokta: tarih severler, tarihi yerleri gezmeyi sevenler, burada gezebilecekleri bolca yer bulacaklardır, çünkü: bir zamanlar, tarihin en büyük medeniyetlerinden birini kurmuş olan “Bergama krallığı” buranın yakınlarında etkinlik kurmuştur. Tarihi yerleri gezebilirsiniz.

Manisa Kırkağaç

ULAŞIM

Kırkağaç-Soma arasındaki uzaklık: 13 km. dir. Bu nedenle, daha fazla gelişmiş olan Soma yanında, Kırkağaç yeteri kadar gelişmemiştir. Soma bölümünde belirttiğim gibi, özellikle Jandarma Komando askerleri, tatil günlerinde Kırkağaç’ta kalmayıp, Soma ilçesine gitmektedirler.
İzmir-Bandırma demir yolu da, ilçeden geçmektedir.
Kırkağaç-Manisa arasındaki uzaklık: 79 km. dir. Kırkağaç-Akhisar arasındaki uzaklık: 23 km.

Manisa Kırkağaç

TARİH

Kırkağaç bölgesi: antik dönemde, Aiolis-Lydia ve Mysia bölgelerinin kesiştiği yerde kurulmuştur. Bölgede: çok eski dönemlerden itibaren, yerleşim bulunduğu görülür. Bölgede bulunan antik kalıntıların başında: bölge yerleşimcileri olan Mysialıların, ana tanrıçaları Kybele’ye ait olduğu sanılan kutsal alanlardır.

Bu kutsal alanlar, genellikle dağlardaki kayalıklara yapılmıştır. Bu dini alanlarda, niş te bir Kybele heykeli bulunur ve insanlar burada tapınırlarmış. 1400 yıllarında Türkler tarafından yerleşilen bölge: Beylikler döneminde, Karesi Beyliğine bağlıdır. Kısa sürede sınırlarını genişleten Beylik, bölgedeki birçok yerleşim yerine hakim olmuştur.

Daha sonraki tarihlerde, Rumlar-Ermeniler ve Yahudiler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan yöre: Yunan işgalinin ardından kurtuluş mücadelesinde özgürlüğüne kavuşunca, bu azınlıklar tarafından terk edilmiştir. Ancak, mübadele sonucu, özellikle Midilli, Dranova, Selanik yörelerinden ülkemize dönen mübadillerin bir kısmı, bu bölgeye yerleştirilmişlerdir.

Manisa Kırkağaç

GENEL

Yerleşim, kendi adıyla anılan ovaya ve Yunt dağı eteklerine kurulmuştur. Batısında bulunan bu büyük dağ nedeniyle, burada yaşayan insanlar, gün batımına hasrettirler. Gerek bu dağ ve gerekse yörede bolca bulunan donuk yeşil zeytin ağaçları nedeniyle, yöre, ilginç ve karanlık bir atmosfer yansıdır.

Denizden yükseklik: 100 metredir. Özellikle, ova bölgesindeki topraklar çok bereketlidir.

Halkın ekonomik aktivitelerinin başında, tarım gelmektedir. Sanayi kuruluşları ise, daha çok: domates, zeytin ve üzüm gibi ürünlerin işlenmesine yönelik kurulmuştur. Ama, yazının en başında belirttiğim gibi, Kırkağaç denilince, akla “kavun” gelir. Kırkağaç kavunlarının ünü, büyük çevreye yayılmıştır.

Yörede, Akdeniz iklimi hakimdir ki, buna bağlı olarak genellikle ılıman hava etkisi görülür. Yazları, sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçer. Dağlık kesimlerde ise, kışlar biraz sert ve kar yağışlıdır.

JANDARMA KOMANDO ER EĞİTİM ALAYI

Bu askeri birik: Soma yönünde, ilçe çıkışındadır. Askeri birliğin hemen devamında ise, ilçenin çamlık alanı yani mesire yeri bulunmaktadır. Askeri birlikte, her dönemde, yani 3 aylık fasılada, yaklaşık 5000-7000 arasında askeri personel eğitilmektedir. Gerek bunlar ve gerekse bunların yakınları, ilçe ekonomisinde etkin rol oynamaktadırlar.

Hatta: bu asker kişilerin ve yakınlarının, ilçe esnafı tarafından aşırı fiyatlarla yıpratıldığını düşünenler, asker kişilerin izin günlerinde, yakınlardaki Soma ilçesine gitmelerine de izin vermektedirler. Zaten, özellikle yemin törenlerinde, buradaki otel ve pansiyonlarda büyük yer sıkıntısı çekilmektedir.

Sizler, asker yakını olarak, özellikle yemin törenlerinde buraya gitmek isterseniz, mutlaka önceden yer ayırtmanızda yarar var. Burada bulamasanız, Soma ilçesindeki konaklama imkanlarından da yararlanabilirsiniz.

Manisa Kırkağaç

KAVUN

Kırkağaç yöresinde, yazının en başında belirttiğim gibi “kavun” meşhurdur. Yörede yetiştirilen kavun: yeşil-sarı, kırçıllı ve kalın kabukludur. Dünyanın en güzel ve lezzetli kavunu olduğu söyleniyor. Evet, yılın dört mevsimi burada kavun bulabilirsiniz ki, mutlaka tatmalısınız.

KIRKAĞAÇ ÇAM MESİRİ ŞENLİKLERİ

Her yıl, Mayıs ayının 2’nci haftasında düzenlenmektedir.

Manisa Kırkağaç

KONAKLAMA

Kırkağaç Öğretmenevi Küçük Çam Mevkii 236-5881211

NE YENİR-NE İÇİLİR

Kırkağaç mutfağında, zeytinyağının özel bir yeri bulunmaktadır. Sabah kahvaltısında bile, zeytinyağına ekmek banarak yenilebilir. Yöresel yemeklerden tatmak isterseniz: Gulak çorbası ve güveç yemelisiniz.
Yemek ardından ise, tatlı olarak “tel kadayıf” düşünülmelidir. Mevsim ilkbahar ise, höşmerim yemenizi öneririm.
Tüm bunların yanında, burayı ziyaret edenler, elbette, yörenin meşhur kavununun tadına bakmalıdırlar.

Manisa Kırkağaç

GEZİLECEK YERLER

KIRKAĞAÇ EVLERİ

Mimari tarz olarak ilginizi çekebilir. Çünkü, karakteristik özellikleri vardır. Bu özellikler, insanların yaşam şartlarıyla ilgilidir. Evlerin dış yüzleri genellikle sıvasızdır ve yalnızca ikinci katları, harçla sıvanmıştır. Yapıda, kestane ağacı tercih edilmiştir.

FABRİKA

İlçe merkezinde, Akhisar yolu üzerinde, Ermeni asıllı Karakin Şahbazyan tarafından, 1876 yılında yaptırılan bir fabrika var. Bu fabrikanın hala sağlam duran bacası mutlaka dikkatinizi çekecektir. Fabrika içinde: çırçır pamuk bölümü, zeytinyağı bölümü ve buğday öğütme bölümleri bulunmaktadır.

PAMUK HAN

Burası, ilçenin ticaret merkezidir ve İzmir merkezinde ikamet eden Kırkağaç kökenli İmros Federos adında bir Rum’a aittir. 1924 yılında, Han’ın bulunduğu meydan Cumhuriyet meydanı haline getirilmiş ve 1954 yılında, buraya Atatürk’ün beyaz mermer bir heykeli dikilmiş, ancak daha sonra Han için gelenlerin araçlarının yarattığı görüntü kirliliği nedeniyle, heykel, günümüzdeki yerine taşınmıştır.

Hanın çevresinde, birçok dükkan bulunmaktadır. Hanın 3 kapısı ise: Çiftehanlar camisi, Karaosmanoğlu camisi ve Bahçıvan pazarı bölgelerine açılır. Geniş avluda ise: palamut, meyan kökü, afyon, çeşitli kök boyaları ve diğer bir kısım ürün satılmaktadır.

ÇAM-ÇAMLIK

Kırkağaç-Soma kara yolu üzerinde: ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır. Burası, günübirlik piknik alanı olarak kullanılmakta olup, içme suyu çeşmeleri, tuvalet, banklar, piknik masaları bulunmaktadır. Çam ağaçları ile çevrili bölge, yoğun ilgi çekmektedir.

Çünkü, yöre insanının en önemli ve tek eğlence yeridir. Özellikle, panayır zamanlarında, yöre halkı çadırlar kurarak burada konaklamaktadırlar.
Bu arada, “Çam” kelimesi, Kırkağaç yöresinde bir kültürü anımsatmaktadır. Şöyle ki: çamla ilgili mazisi Orta Asya yöresindeki Şamanizm geleneklerine dayanan, gelenek ve görenekler sürdürülmektedir.

SEMERDAMLI

Burası, ilçe merkezine bağlı, Karakurt köyündedir. Frig tapınağı olduğu düşünülen bu kalıntı yarım bırakılmıştır. Çünkü: kusursuz olabilecek bir eserin, ancak tanrının elinden çıkabileceğine inanılmaktadır. Hemen yakınlarda doğu yönüne bakan merdivenler görülmektedir.

Bu merdivenler: kayaların üst bölümünde bir çeşit tanrıçanın oturma tahtı olarak tasarlandığı düşünülen oturma yerine doğru çıkmaktadır ki, buranın sunak yeri olduğu düşünülmektedir.

NAKRASA-NAKRASON-NAKRASOS

İlçe merkezine bağlı, Bakır yöresinde elde edilen bir kısım buluntuya göre, burada, Helenistik dönemde, Nakrason veya Nakrasos diye isimlendirilen bir şehir bulunduğudur. Bu şehirle ilgili en büyük kanıt ise: 1965 yılında, güneyde Harta mevkiinde bulunan ve halen Manisa Müzesinde sergilenen, 16 satırlık bir yazıttır. Bu Grek dilinde yazılmış yazıt, bir vasiyetnamedir.

Ancak iki parça olduğu düşünülen bu yazıtın, diğer parçasına ulaşılamamıştır. Evet, MÖ.1’nci yüzyıl başlarına tarihlenen yazıt: içeriği nedeniyle arkeoloji dünyasının ilgisini çekmiştir. En büyük özelliği ise: yazıtta, yöredeki bazı yerleşim yerlerinin (Tibbe, Tibbai, Pataktibeai, Deskyleion, Nakrason, Nakrasos gibi) isimlerinin geçmesidir.

Özellikle: Nakrason ilgi çekmektedir. Hatta: yöredeki günümüz yerleşimi olan Bakır kasabasının isminin bir zamanlar “Nakrason” olması da önem kazanmaktadır. Bu yazıtın bir diğer önemli yanı: dünya “Hukuk tarihi”nde, bilinen ilk yazılı “Miras Hukuku” belgesi olmasıdır.

Ancak, yine de, Nakrason antik şehrinin yeri hakkında günümüz bilim adamları çelişmektedirler. Bakır bölgesinde bulunduğunu söyleyenler yanında, bu önemli antik kentin, günümüz Yatağan köyü bölgesinde bulunduğunu da öne sürenler vardır. Çünkü: Yatağan köyünün kuzeyindeki tarlalarda, bol miktarda mimari yapı elemanı parçaları ele geçirilmektedir. Bunların yanında bulunan seramikler de, yine bu bölgede de büyük bir antik dönem yerleşiminin varlığına işaret etmektedir.

TİBBE-TİBBAİ

Günümüzdeki İlyaslar köyü bölgesindedir. Bu antik dönem şehrinin ismi de, yine biraz önce sözünü ettiğim vasiyetnamede geçmektedir.
Yine, bu yerleşim yerinin ismine: Akhisar bölgesinde ele geçirilen bir su borusu üzerinde rastlanmıştır ki bu su borusu, halen Manisa Müzesinde sergilenmektedir.

Öte yandan: yine Helenistik dönemini ünlü hekimlerinden Pergamonlu Galenus: Ünlü Tibai şarabından söz etmektedir. Ancak, yine de, bu Tibai isimli yerleşim yerinin günümüzdeki yeri tam olarak tespit edilememiştir.

Tibai antik şehrinin, günümüzde Nakrason şehri yakınlarında yani İlyaslar köyü yakınlarında bulunduğu tahmin edilmektedir. Özellikle, İlyaslar köyünün kuzeyindeki mezarlık alanında, çok sayıda mimari parçalar, sütun parçaları, lahit parçaları görülmüştür.

KALANDOS-KALANTA-KALAMOS

İlçe merkezine bağlı, Gelenbe köyü yakınlarındadır.
13’ncü yüzyıla ait Bizans piskoposluk listelerinde, Stratonikeia veya Kalandos isimli şehirden söz edilmektedir. Dolayısı ile, arkeoloji bilim adamları, bu şehrin: Siledik bölgesinde bulunduğu varsayımını ortaya atmışlardır. Ancak, diğer bir kısım bilim adamı, bu şehrin günümüz Gelenbe kasabasının bulunduğu yerde olduğunu öne sürerler. Çünkü, Gelenbe bölgesinde, bu düşünceyi doğrulayacak şekilde, bir kısım Bizans yazıtları bulunmuştur.

STRATONİKEİA-HADRİANAPOLİS

İlçe merkezine bağlı, Siledik bölgesindedir.
Kent: Suriye krallarından I. Antiokos tarafından kurulmuş ve karısının ismi verilmiştir. Şehir, Hadrianus döneminde imar edilmiş ve bu nedenle “Hadrianapolis” ismini almıştır. Günümüzde, bu antik şehir kalıntıları: Yağmurlu, Siledik ve Hamitli köylerinin bulunduğu bölgenin kuzeyinde görülmektedir.

Ancak, bu antik kentten günümüze, yalnızca birkaç sikke dışında nadir sayıda kalıntı ulaşmıştır. En önemli ve tek buluntu ise: günümüzde Manisa Müzesinde bulunan, Hadrianus’un, MS.127 yılında, Stratonikeia şehrine hitaben yazdığı 3 mektubun bulunduğu mermer steldir. Yine, aynı döneme ait: Roma imparatoru Antoninus Pius’a sunulan bir adak mevcuttur. Yine, antik dönemdeki bu şehre ait, Roma dönemi mezar taşları bulunmuştur.

KHLİARA

Burası, bir ilkçağ ve ortaçağ dönemi şehri olarak önem kazanmaktadır. Hatta: Kırkağaç ilçesinin ilk kuruluş yeri de denilebilir. Ancak, bugünkü Kırkağaç yerleşiminin olduğu yerde değildir.

YORTAN HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı Bostancı köyünde, Gelenbe kasabasının 7 km. güneyindedir. Yani, ulaşım kolaydır. İzmir-Balıkesir kara yolu, Yortan bölgesinin çok yakınından geçmektedir. Höyük, hemen ana yolun bitişiğindedir.

Bu bölgedeki ilk arkeolojik kazılar: 1900’lü yılların başında, yabancılar tarafından yapılmış ve bu kazılar sonucunda: birçok küp mezar bulunmuş ve yine bunlar, bulan yabancı araştırmacılar tarafından yağmalanmıştır.

Höyük üzerinde herhangi bir yapı kalıntısına rastlanılmaktadır. Çünkü, o dönemde yapılan yapılar, kerpiç ve ahşap kullanılarak yapılmıştır ve bunlar çeşitli nedenlerle ortadan kalktığında herhangi bir kalıntı bırakmamaktadırlar.

Kazının yapıldığı yerdeki nekropol alanında: ölüler, küplerin içine konularak gömülmüşlerdir. Bazı küplere iki ceset yan yana konulmuş ve bu cesetler: yere paralel olarak yatırılmıştır. Cesetlerin konulduğu küplerin ağzı: düz ve yassı taş ile kapatılmış, küplerin ağızları doğuya, dip kısımları batıya çevrilmiştir.
Bu durum ilgi çekmektedir. Çünkü: yine aynı döneme ait Hanay Tepe bölgesindeki mezarlarda, ölülerin bacakları karınlarına çekik yani Hocker pozisyonunda yatırıldıkları görülmektedir.

Evet, küplerin içinde, ölülere ait hediyeler bırakılmıştır. Bu hediyeler arasında: çok sayıda çanak-çömlek, idol, küçük insan figürleri, silah, alet, takı gibi pişmiş ve metal eşyalar sayılabilir. Bu eşyalar üzerinde, süsleme olarak: geometrik desenler ağırlıklı olarak kullanılmıştır.

Özellikle: çanak-çömlekler üzerinde, Luwilere (Hitit öncesi) ait bir kısım hiyeroglifler bulunması, bu çanak-çömleklerin bilimsel değerini üst düzeye çıkarmıştır. Ayrıca bu çömleklerin yapıldığı dönemlerde, çömlek çarkının bulunmaması ve bunların elle yapılmış olması da, bunlara özel değer katmaktadır. Çömlekler arasındaki örnekler: ördek biçiminde kaplar, gaga ve kesik gaga ağızlı testiler, çanaklar, meyvelikler, koku kapları, ayaklı-ayaksız kaplar sayılabilir.

FİRİG TÜRÜ KAYA MEZARLARI

Yortan höyüğünün yakınlarında 2 kaya mezar bulunmaktadır. Bunlardan birincisi: ana yolun sağ tarafında kalan ve höyüğe 4 km uzaklıktaki mezardır. Mezarın cephesi güney yönüne bakmaktadır ve bir kaya blokunun üzerine işlenerek oluşturulmuştur.

Aslında, kayanın tümü, bir anıt mezar görünümündedir. Ancak, bu görkemli ve etkileyici anıt mezar üzerinde, herhangi bir süsleme, kabartma veya yazı görülmemektedir. Bu nedenle de, yapılış dönemi ve yaptıranlar hakkında herhangi bir yorum yapılamamaktadır. Ancak, yapı tarzı ve işçilik, Frig dönemini anımsatmaktadır. Evet, girişte geçit bulunmadığından, mezarın hemen girişinden sonra, mezar odası var.

Bölgedeki ikinci kaya mezarı: Yortan höyüğünden daha değişik tarzdadır. Bu mezar, Bakırçay yanında ve kayalık bir tepenin kuzeydoğu eteklerindeki kayalara oyulmuştur. Bu mezar üzerinde de, herhangi bir kabartma, resim veya yazı görülmemektedir.

HARTA-ABİDİNTEPE TÜMÜLÜSÜ

İlçe merkezinin 13 km. güneyinde, Milinge köyüne giden toprak yolun üzerindedir.
Bu yığma toprak mezar: MÖ.6’ncı yüzyıla tarihlenir. Ancak, 19’ncu yüzyılda, Manisa-Soma demir yolunun yapımı sırasında, mezar alanı talan edilmiştir.
Bu talandan geriye kalanlar ise: bir mermer kanape ve bir cenaze alayı tasviridir. Bu cenaze tasvirinde bulunanlar: mızraklı askerler, atlar, savaş arabaları, uzun beyaz elbiseler giymiş din adamları, Lydialı kadınlar, erkekler ve çocuklardır ki, bunlar gayet muhteşem bir güzellikte tasvir edilmişlerdir.

Bu tören alayının hemen önünde ise: uzun saçlı, siyah sakallı bir adam yürümekte ve hemen yanında, iki köpek yavrusu görülmektedir. Mezar kapısının hemen girişinin üstünde tasvir edilen ise: kadın başlı ve kanatları yarı açık kuş figürüdür ki, bunun “mezar koruyucusu” olduğuna inanılır.

Evet, benim gayet güzel anlattığım bu tasvirler, günümüzde görülemiyor. Çünkü, bir zamanlar bir bütün halinde bulunan bu cenaze alayı tasviri, günümüzde paramparça ve bir kısmı ABD-Metropolitan Sanat Müzesi koleksiyonunda ve bir diğer kısmı ise meçhul yerlerdedir.

Soma tanıtımı.

Akhisar tanıtımı.

Manisa tanıtımı.