Kayseri Özvatan ilçesi, il merkezi Kayseri’ye 75 km uzaklıktadır.
TARİHİ
İlçe sınırları içerisinde bulunan en eski yerleşim yerleri, Kızılırmak kıyısında bulunan ve Hititlere ait olan Harsanız ve Zırha kaleleridir. MÖ 430 yılında bölgede Roma hakimiyeti görülür ve bu yüzden Zırha kalesinde de Roma izleri belirgindir. İlçedeki ilk yerleşim yeri Kale Mahallesidir.
Bu dönemde, yöre Yozgat’a bağlı iken “Kaleköy” şeklinde isimlendiriliyordu. 1924 yılında, mübadele sonucu Anadolu’ya gelen Selanik göçmenleri buraya yerleştirilmiştir.
Belde 1956 yılında Belediye olur. 1990 yılında Kayseri-Felahiye ilçesine bağlı ve ismi “Çukur” bucağı iken “Özvatan” olarak değiştirilmiş ve ilçe yapılmıştır. Özvatan isminin de bir özelliği vardır.
Şöyle ki “8’nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kendisinin ve Partisi Anavatan partisinin isimleri birleştirilerek Özvatan ismi” bulunmuştur.
GENEL
İlçe ortasından “Öz Deresi” geçer. İlçe oldukça engebeli bir arazide kuruludur. Arazi ormanlık ve fundalıktır. İlçenin rakımı ortalama 1350 metredir. Çevresi dağlarla çevrilidir. En yüksek dağ Toros dağlarının devamı olan Akdağ’dır ve yüksekliği 2233 metredir. Bozkır iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.
GEZİLECEK YERLER
ÇAN KULESİ
Cumhuriyet mahallesi Yunak Sokakta bulunan çan kulesi, ilçenin simgesidir.
Çan kulesinin en büyük özelliği, üzerinde yıllardan bu yana varlığı bilinen leylek yuvasıdır.
1960 yılından bu yana, aralıksız her yıl, Nisan ayının son haftasında baharın müjdecisi leylek ailesi çan kulesi tepesindeki yuvalarına dönerler. Leyleklerin dönüşü, ilçe halkı tarafından sevinçle karşılanır. Agios Nikolaos (Aya Nikola) Rum kilisesinin ayakta kalan çan kulesidir.
Kilise, 1703 yılında Rumlar tarafından yaptırılmıştır, kilise günümüze ulaşmamış ama çan kulesi hala ayakta durmaktadır. Rumlar, 1924 yılındaki mübadele sonrasında, buradan ayrılarak Yunanistan’a dönmüşlerdir.
Ana kaya üzerine, kesme taştan yapılan çan kulesi, dört sütunlu, üzeri kubbeli, tavanı ve sütun altları kaidelidir.
Çan kulesi, 2002 yılında: daha önce Yunanistan’a göç eden Anastasios Panapiotidis tarafından restore ettirilmiştir.
ÖZVATAN ŞELALESİ
İlçe meydanında Çınaraltı çay evi yanında bulunmaktadır. Şelalenin döküldüğü alanda bulunan büyük kaya parçalarında, doğal taşlarla yapılan çalışma ile travertenler oluşturulmuş, burada küçük gölcükler yaratılmıştır.
HIRSANIZ VE ZIRHA KALELERİ
Yukarıda Tarihçe bölümünde bu kalelerin Hitit döneminde yapıldığı ve Romalılar tarafından yoğun olarak kullanıldığını yazdım. Ancak maalesef bu kaleler turizme yani ziyarete açık değil, her hangi bir bilgi yok, düzenleme yok.
Akkışla, tarih meraklıları için bir hazine barındırıyor, bu hazine “Kululu Kalesi” buralara yolunuz düşerse, mutlaka Kululu kalesini ziyaret edin, tabii buradan çıkarılan bütün kalıntılar Kayseri Müzesinde sergileniyor, sonrasında Kayseri Müzesine de gitmeniz şart.
ULAŞIM
Akkışla, bağlı bulunduğu il merkezi olan Kayseri’ye 80 km uzaklıktadır. Akkışla, Sarıoğlan arası uzaklık: 21 km. Akkışla, Sivas arası uzaklık: 70 km.
TARİHİ
Yörenin ismi önceleri “Conalı” dır. Sonra “Kuzu güdenli” olarak değiştirilmiştir. Daha sonra ise kurulduğu yere göre kuzeydeki kayaların beyazlığından “Ak” ve kış aylarında hayvanların dışarıda kışlamasına müsait olması nedeniyle de “Kışla” kelimesi birleştirilmiş ve yöreye “Akkışla” ismi verilmiştir. 1954 yılında nahiye, 1987 yılında ilçe olmuştur.
Kayseri Akkışla
GENEL
İlçe il merkezi olan Kayseri ilinin doğusundadır. İlçenin doğusunda Hınzır dağı vardır. Bu dağlar, vadilerle yarılmıştır. İlçenin rakımı ortalama 1370 metredir. İlçe sınırlarından Acısu akarsuyu geçer ve Kızılırmak’a ulaşır.
İlçede, ova, göl ve gölet yoktur. Yörede karasal iklim hakimdir, buna göre yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer.
Hakim bitki örtüsü bozkırdır. İlçe halkının büyük kısmı veya yakınları yurt dışında bulunmaktadır. Bu yüzden, her yıl Haziran ve Temmuz aylarında yurt dışında çalışanların buraya gelmesiyle ilçenin sosyal hayatı canlanır.
Kayseri Akkışla
GEZİLECEK YERLER
Kayseri Akkışla Kululu Kalesi
KULULU KALESİ
İlçe merkezine bağlı dağlık bir bölgededir. Kayseri’nin 78 km kuzey doğusundadır.
Kululu’yu çeviren dağlardan en yükseği, güneybatıda bulunan 1527 metre yükseklikteki “Kaletepe” denilen kayalık dağdır. Kaletepe: yumurta biçimindedir. Yaklaşık 100 metre uzunluğunda, 25 metre genişliğindedir. Güneyden kuzeye doğru hafifçe alçalır
Tabal harabeleri: Sitadelin üzerindeki ana kayaya kurulmuştur.
Sitadelin güney ucunda: MS 2’nci yüzyıla tarihlenen Tümülüs bulunur.
Kululu Kaletepe Stadelinde: 1967 yılında kazı ve yüzey araştırmaları yapılır.
Bilimsel çalışmalar sonucunda: yerleşkenin en erken Geç Hitit medeniyetine ait olduğu, sonrasında Helenistik ve Roma dönemlerinde de yoğun olarak iskan gördüğü anlaşılmıştır.
Geç Hitit dönemine ait yapı kalıntılarının büyük ölçüde, sonraki dönemlerde tahrip edilmiş olduğu görülür.
Kayseri Akkışla Kululu Kalesi
Kalenin kitabesi yoktur. Yani, ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı net olarak bilinmez.
Ancak günümüze kadar gelen duvar kalıntılarından kalenin Helenistik dönemde yani MÖ 33 ile MS 20 yılları arasında yapıldığı, daha sonra Romalılar tarafından da uzun süre kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Bugün, kaleye ait bazı duvar kalıntılarından başka herhangi bir iz yoktur.
Kale çevresinde ise: Geç Hitit dönemine ait heykeller ve hiyeroglif yazılı kitabeler bulunmaktadır. Ayrıca: heykeller, çanak-çömlek, damga ve silindir mühürler gibi eserler bulunmuştur.
Bunlar, yörede Hitit döneminden itibaren yerleşim bulunduğunu kanıtlamaktadır. Hatta sarp kayalık üstünde kurulu olan kalede, hiyeroglifli yazıtlarla birlikte, bir sarayın varlığına işaret eden taştan oyulmuş çok sayıda insan, aslan ve sfenks yontusu bulunmuştur. Bunlardan ayakta duran 3 metre yüksekliğindeki bir erkek yontusu oldukça dikkat çekicidir.
Kayseri Akkışla Kululu Kalesi
Günümüzde Kayseri Müzesinde sergilenen bu yontu, tek bir andezit bloktan oyulmuştur. Büyük olasılıkla MÖ 8’nci yüzyılın ikinci yarısı ve daha çok da son çeyreğinde yaşamış olan Tabal kralının yontusudur.
Başsız olan figür, içte ayak bileklerine kadar inen, kısa kollu bir elbise ve bunun üstüne, kenarları koridorlu ve püsküllü bir manto giymiştir. Özellikle mantolarda kumaş kıvrımlarının belirtilmiş olması, yontu sanatında ilk kez karşılaşılan önemli bir yeniliktir. Kırık başın, Malatya ve İvriz yontularına benzer tarzda ve sakallı olduğu söylenebilir.
Kayseri Akkışla Kululu Kalesi
Yani: bu buluntular: bölgesel Tabal krallığı ile ilgilidir. Kalıntılara geçmeden önce, burada kurulan Tabal krallığından biraz söz etmekte yarar var. Tuzhisar kasabasının merkezinde halen kalıntıları bulunan hisar: MÖ 1200-800 yılları arasında Tabal krallığından kalma “gözetleme kulesidir.
Anadolu’da hüküm süren Etiler: MÖ 1200 yılında Medlerin ve Perslerin istilasına uğrar ve yıkılırlar. İstiladan sonra dağılan Etiler, Kululu köyünde Tabal krallığını kurarlar ve burayı kendilerine başkent yaparlar.
Bu krallık, 24 prenslik merkezinden oluşuyordu. Tabal krallığını, önemli merkezlerini istila ve saldırılardan haberdar etmek için, şehrin yakınına gözetleme kulesi yapmışlardır. Kasabadaki hisar kalıntısı, bu gözetleme kulelerinden birinin kalıntısıdır. Kule temelleri: köyün içinde Çatalpınar mevkiinde ve su deposu yanındadır.
Evet: Nevşehir, Niğde ve Kayseri civarına kadar genişleyen Tabal krallığının başkenti Kululu’dur. Tabal krallığı: MÖ 7’nci yüzyılın başlarında, İskit ve Kimmerlerin, Anadolu’yu istilası sırasında İskit ve Kimmerlere karışarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. Bu Geç Hitit krallığının tarih sahnesinden silinmesiyle, Hiyeroglif yazı da unutulmuştur.
Kululu bölgesi; 1940 yılında Bünyan Kaymakamı bir teftiş sırasında Akkışla bucağına bağlı Alevkışla köyünde, Hacı Hüseyin oğlu Hacı’nın evinde hiyeroglifli anıtı (Kululu’da bulunan mezar stelleri; bulunma sırasına göre numaralandırılmıştır) görmesi ve müzeye yollaması ile tanımıştır.
1967 yılında, Kululu yerleşiminde ilk kazı çalışmaları yapılır. Geç Hitit, Helenistik ve Roma yapı katları bulunur. Kululu’da: Hiyeroglif yazılı anıtlar ve kurşun rulo levhalar, küçük heykeller ve sfenksler gibi ilginç buluntular ortaya çıkar.
Yaklaşık olarak MÖ 8’nci yüzyıla ait olup buluntular bugün Kayseri Müzesinde sergilenmektedir.
Kululu 1 Steli
1935 yılında bir evde bulunmuştur. Üç tarafı Luvi hiyeroglifleriyle yazılmıştır. 6 satırlık yazıt: kendini Tuwati’nin hizmetkarı olarak tanıtan Ruwa isimli bir kişiye aittir. Tuwati kralı Wasusarma’nın babasıdır. MÖ 8’nci yüzyıl ortalarında, hüküm sürmüştür.
Kululu 2 Steli
1945 yılında Kullulu’da Bossert tarafından bulunmuştur.
Bu stelin’de üç tarafında Luvi hiyeroglifleri vardır. MÖ 8’nci yüzyıl ortalarına tarihlenen stel, Panuni adında bir prense adanmış abidedir.
Kululu 3 Steli
1967 yılında Kululu’da bir evin duvarında kullanılmış olarak bulunmuştur. Üstü yuvarlatılmış kireçtaşından olan stelin ön ve sol yüzünde, 4 satırlık bir yazıt bulunur.
Kululu 4 Steli
1983 yılında bulunmuştur. Bir stelin üst parçasıdır ve her yüzünde yazıt vardır. Kululu 1 gibi, bu da Ruwa’ya ait bir mezar taşıdır ve Tuwati’nin hükümdarlık dönemi olan MÖ 8’nci yüzyıla aittir.
Kululu 5 Steli
1977 yılında Kayseri Müzesi tarafından, Kululu’lu bir köylüden satın alınmıştır. Üç yüzünde, 8 satırlık yazıt vardır. Bu yazıt, bazı yapıların inşaatına ait bir kitabedir. MÖ 8’nci yüzyıla tarihlenir. Yazıt: Çiftlik ve Kululu 2 stelleriyle benzerlik gösterir.
Kayseri Akkışla Uğurlu Kale ve Nekropol Alanı
UĞURLU KALE VE NEKROPOL ALANI
Kale ilçe merkezine bağlı Uğurlu köyünün yaklaşık 2 km doğusundadır.
Kale, savunma amaçlı olarak kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiştir. İçerisinde ana kaya oyularak büyük bir sarnıç yapılmıştır. Kalenin çapı yaklaşık 125 metredir. Yüzeyde: Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait seramik parçaları vardır. Kalenin yaklaşık 75 metre kuzeydoğusunda, tarım arazisi üzerinde bulunan yaklaşık 25 metrelik kayalık tepede yer yer bulunan basit kaya mezarları, kaçak kazılar sonucu açığa çıkarılmış ve tahrip edilmiştir.
AKKIŞLA MESCİT
İlçe merkezine bağlı Şen mahallesindedir.
Yapı: 1955 yılında yapılmıştır. Kare planlıdır, avlusuz ve minaresizdir. Yapının arka ve yan cepheleri çamur sıvalıdır. Girişi taş kemerlidir. Mescidin ahşap tavanının iki büyük ahşap kolon taşır, kırma çatışı kiremitlidir. 1990 yılında onarım görmüştür.
AKKIŞLA MERKEZ CAMİSİ
İlçe merkezine bağlı Cumhuriyet Mahallesindedir.
Cami dikdörtgen planlıdır. Mihraba dik, iki sıra ahşap sütun dizisiyle üç bölüme ayrılmıştır. Mihrap ve minber orijinal değildir. Sonradan seramikle kaplanmıştır. Camide mihrap yönünde iki, doğu ve batı yönünde iki olmak üzere, toplam dört mazgal pencere bulunur. Caminin kuzey yönünün üst katında, kadınlar mahfili vardır. Güneydoğu köşede, 1996 yılında yapılmış bir minare bulunur.
Kayseri Kocasinan hakkındaki gezi yazım için Kocasinan
Sarıoğlan, Kayseri il merkezine 61 km uzaklıktadır. Sarıoğlan, Akkışla arası uzaklık; 22 km. Sarıoğlan, Gemerek arası uzaklık: 23 km. Sarıoğlan, Şarkışla arası uzaklık: 56 km.
TARİHİ
Daha önceleri, bugünkü yerleşim yerinin kuzeydoğusunda bulunan belde merkezi, 1948 yılında Kesdoğan Çayı’nın yarattığı bir sel felaketi sonucu sel baskınına uğramış ve ardından eski yerleşim yeri terk edilerek, günümüzdeki yerine taşınmıştır. Cumhuriyet döneminde, ilçeye balkanlardan Anadolu’ya gelen 200 göçmen aile yerleştirilmiştir. Sarıoğlan beldesi, 1960 yılında ilçe olmuştur. 2012 yılında ilçe Büyükşehir yasası çıkınca Kayseri’ye bağlanmıştır.
Kayseri Sarıoğlan
GENEL
İlçe Kayseri il merkezinin kuzeyindedir. İlçe toprakları: düzlükler ve bunları kuşatan çıplak, engebeli sırt ve yamaçlardan oluşur. En büyük dağ Keçi Kalesidir ve 1500 metre yüksekliktedir.
İlçenin rakımı ise ortalama 1148 metredir. İlçede karasal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Bitki örtüsü bozkırdır. İlçe sınırlarından iki tane akarsu geçer.
Bunlardan Kızılırmak: Karaözü mahallesinden itibaren ilçe sınırlarına girer. Kale, Burunören ve Üzerlik Mahallelerinden geçerek ilçe sınırlarını terk eder. Diğer akarsu ise, Toros dağlarından çıkıp ilçe topraklarından geçerek Kızılırmak nehrine dökülen Kesdoğan çayıdır. İlçe topraklarını ikiye bölen, uzunluğu 45 km olan bu çayın üzerinde, 4 tane köprü bulunur.
Ayrıca: ilkbahar ve sonbahar döneminde mutlaka taşar, bu yüzden çayın üzerinde bentler yapılmıştır. Ayrıca yapımı tamamlanan Sarıoğlan Barajında da su tutulmaya başlanmıştır. Böylece taşkınlar önlenecektir.
Kayseri Sarıoğlan
GEZİLECEK YERLER
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
ŞAHRUH KÖPRÜSÜ
İlçe merkezine bağlı 20 km uzaklıktaki Karaözü köyü girişindedir.
Kızılırmak üzerindedir. Doğu batı yönünde uzanan kargir bir tarihi köprüdür. Köprünün yapımında: düzgün kesme taş ve kaba yontu taş kullanılmıştır. Köprünün inşa kitabesi yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmez. Köprünün batı yönündeki son kemer gözü üzerinde: çerçeveli bir taş vardır.
Bu taşta bir motif vardır, motifin ortasında salkımları bulunan bir asma ve asmanın sol yanında aslan heykeli görülür. Üst boşlukta 1328-1329 tarihleri yazılıdır. Bu hicri tarihler tamir tarihini belgelemektedir.
Bu kabartmanın ortasındaki iki yana sarkık asma çubuğu Hayat ağacını sembolize eder. Soldaki aslan kabartması ise, Selçuklu aslan kabartması tasvirine benzer.
Bu motifin hemen üstünde, kısmen aslan başı, burnu kırık, ikinci bir “Taş oluk” vardır. Bu taşın üzerine aslan ve üzüm tasvirleri işlenmiştir.
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
Ayrıca 1911-1912 tarihleri yazılıdır. Bu bir onarım kitabesidir ve köprünün 20’nci yüzyıl başlarında onarıldığı anlaşılmaktadır. Kitabeli taşın üzerinde: ejder başı şeklindeki çörtenin de aynı onarım sırasında eklendiği düşünülmektedir.
Uzunluğu 161 metredir. Tabiye genişliği 6.10 metredir. En büyük kemerin açıklığı 12 metre, yüksekliği ise 11 metredir. Köprü tamamen simetrik bir yapıya sahiptir. Çünkü: en yüksek kemerin doğusunda, giderek küçülen 2 kemer, batısında ise yine giderek küçülen 5 kemer vardır. Sekiz gözü vardır. İlk yedi göz sivri kemerlidir. Doğu yönündeki son göz yuvarlak kemerlidir.
Köprünün toprağa sağlam basması ve Kızılırmak’ın azgın sularına direnebilmesi için: kemerlerin oturtulduğu ayakların, iki ucunda, 7 tane güneyde ve 7 tane kuzeyde olmak üzere 14 tane, üçgen şekilli Tosun Burunları yani Sel yaranları yerleştirilmiştir.
Suyun geliş istikametinde, kuzey taraftaki sel yaranları hem yüksek hem de üzeri düzgün bir üslupla yayvan çatılı dam gibi kapatılmıştır.
Yanlardaki korkuluklar iyi durumdadır. Korkuluklar eni 30 cm, boyu 79 cm ebatlarında kesilmiş taşlardan yapılıştır ve 156 metre uzunluğundadır. Güney korkuluk taşlarının batı ucundaki taşın üzerinde iri rakamlarla 1935 yazılıdır. Korkulukların altına taş oluklar yerleştirilerek yağmur ve kar sularından korunmak amaçlanmıştır.
Evet, köprünün yukarıda belirttiğim gibi yapım tarihi belli değil, ancak kemer ayaklarının oturduğu ampatmanların taş işçiliğindeki farklılıklara bakılarak muhtemelen 13’ncü yüzyılın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Ancak zamanla tahrip olduğu ve 15’nci yüzyılın sonlarına doğru, su içinde kalan eski ampatmanlardan yararlanılarak günümüzde görülen yeni köprünün yapıldığı düşünülür. Yani, Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey’in oğlu Şahruh Bey tarafından yaptırılmış olmalıdır.
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
Köprünün ismi olduğuna göre, biraz “Şahruh Bey” den söz etmekte yarar var. Kendisi: Dulkadiroğulları Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey’in dört oğlundan birisidir. Kız kardeşi Ayşe Hatun Sultan; Sultan 2’nci Beyazıt’ın eşidir.
Aynı zamanda Yavuz Sultan Selim’in annesidir. 1480 yılında Şahruh Bey, Kırşehir Sancak Beyidir. Ancak, yine aynı tarihte amcası Şah Budak Bey tarafından “gözlerine mil çektirilmiş” tir. Eğer köprü Şahruh Bey tarafından yaptırıldı ise, muhtemelen 1480 yılı öncesinde yapılmış olmalıdır.
Köprü: Şahruh Beyin oğlu Mehmet Bey tarafından 1538-1539 yılları arasında onarılmıştır. Bu onarımla ilgili kitabe, köprünün halen üstündedir. Kitabe, 1928 yılında ırmağın sağ kıyısında, köprünün kuzey batı girişinde toprağa gömülü olarak bulunmuş ve Sivas Müzesine kaldırılmıştır.
Kayseri Sarıoğlan Şahruh Köprüsü
Kitabede yazılı olanlar “Bu köprü 1538-1539 yıllarında Alaüddevle Zulkadiri Sasani’nin oğlu Şahruh Bey’in oğlu Mehmet Emir Abdullah eliyle onarıldı.”
Evet, köprü günümüzde de kullanılmaya yaya ve araç trafiği devam edilmektedir. Son bir not, köprü ile ilgili bir söylenti var. Sanırım ilginizi çeker “Korkuluk taşları arasında bulunan çukur taşına sırt dönerek bir dilek tutulur” böylece tutulan dileğin gerçekleşeceğine inanılır.
PALAS
Palas: Kayseri il merkezine 56 km, Sarıoğlan ilçe merkezine 17 km uzaklıktadır. Palas kelimesi Farsça bir kelimedir. “Palas” ın kelime anlamı eski “aba, çul, kilim, keçe” demektir. Bir diğer söylenti de Tuzla gölünde yaşayan kaz yavrularına “Palaz” denir. Kayseri’den ava giden avcılar “Hadi Palaza gidelim” şeklinde birbirlerini çağırırlarmış.
Anadolu Beylikleri döneminde, Palas, Dulkadiroğlu Beyliği hakimiyeti altına girmiştir. Sultan 4’ncü Murat: Revan seferine giderken, Palas yakınlarında konaklamıştır. 1706 yılında Türkmen aşiretlerinden Recepli kolunun bir kısmı, Halep’ten gelen göçmenlerle Palas’a yerleşmiştir.
Ulu Cami
İlçe merkezine bağlı Palas köyündedir. Cami 1233 yılında Selçuklu döneminde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır.
Kayseri Sarıoğlan Palas Tuzla Gölü
Tuzla Gölü
İlçe merkezine bağlı Palas köyü ile Bünyan ilçesine bağlı Büyük Tuzhisar köyü arasındadır.
Tarihi İpek yolu üzerinde bulunan göl ve çevresinde, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış Sultanhanı gibi birçok han, kervansaray, cami ve külliye bulunur.
Tuzla gölünün: üçte ikilik bölümü tuz ile kaplıdır. Kalan üçte birlik bölümü ise bataklık ve çamurdur. Gölün en derin yeri, güneybatıda 15 metredir. Göl denizden 1141 metre yüksekliktedir.
Kuzeyinde bir set gibi duran tepeleriyle, Kızılırmak nehrinden ayrılan Tuzla gölünün çevresinde: sazlıklar, ıslak çayırlar, tuzcul bitki bozkırları, mera ve tarım arazileri bulunur. Yaz aylarında yağışın azalmasına ve buharlaşmaya bağlı olarak göl alanı daralır, suyun içindeki tuz göl kenarında çökelmektedir.
Göl suyunun çekildiği alanlarda 10-15 cm kalınlığında bir tuz tabakası oluşur. Tuzla gölü: İç Anadolu’da insanoğlu tarafından yaratılan olumsuzluklardan etkilenmekten kısmen kurtulmuş tek tuzlu göldür. Çamurlu toprağın: romatizmaya iyi geldiği söylenir.
Kayseri Sarıoğlan Palas Tuzla Gölü
Önceleri, göl “tuzla” olarak kullanılmış, ancak içeriğinde sağlığa zararlı “alçı mayası” bulunduğunun tespit edilmesinden sonra kapatılmıştır. Göl: Ramsar sözleşmesine ikinci sıradan adaydır. Çünkü geniş ve farklı ekosistemlerin bir arada bulunmasıyla zengin bir biyolojik çeşitlilik barındırır.
Bölgede endemik bitki türleri de bulunmaktadır. Dünyada sadece Sultan sazlığı ve Tuz gölünde bulunan Elymus elongatus isimli bitki gölün doğu ve kuzey kıyılarına yayılmıştır. Bu yüzden: 1993 yılında Korunması gereken tabiat varlığı ve birinci derece doğal sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.