Kayseri Tomarza: Kayseri il merkezinin hemen güneyinde, halı dokumacılığının öne çıktığı bir yerleşim yeridir.
ULAŞIM
Tomarza, bağlı bulunduğu Kayseri il merkezine, 55 km. uzaklıktadır. Tomarza-Ankara arasındaki uzaklık: 405 km. Tomarza-Ürgüp arasındaki uzaklık: 129 km. Tomarza-Niğde arasındaki uzaklık: 145 km.
TARİHİ
Tomarza ismi: tarih sahnesinde ilk kez, 16’ncı yüzyılda Erciyes dağı adlı bir yazılı eserde, Jennings isimli bir batılı yazar tarafından kullanılmıştır. Tarih sahnesinde, yörede egemenlik kuran uluslar: Kapadokyalılar, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar.
Bizanslılar: Anadolu’yu ele geçirdiklerinde, Kafkaslardan gelen yaklaşık 50 bin civarındaki Ermeni, Anadolu’nun diğer yöreleriyle birlikte, buraya da yerleşmişlerdir. Çünkü: Türk-İslam akınlarına karşı, bunları bir tampon olarak kullanmak istemişlerdir. Tomarza adı da, buradan gelmektedir.
1071 yılındaki Malazgirt zaferinden sonra ise, Uygur Türkleri ve İran’dan gelen Avşar Türkleri, bölgeye yerleşirler. 1877-1878 yıllarına gelindiğinde ise, doğu Anadolu’daki Rus işgalinden çekilen muhacir Türkler, yöreye yerleşirler.
Tomarza: 1953 yılında ilçe olmuştur.
GENEL
İlçe merkezi, düz bir arazi üzerinde kurulmuştur. İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 1350 metredir.
İklim özellikleri değerlendirildiğinde: yörede karasal iklim hüküm sürdüğü ve buna bağlı olarak kışları soğuk ve yağışlı, yazları ise sıcak ve kurak geçtiği görülmektedir. Kış aylarındaki yağışlar, yağmur ve kar şeklindedir. Gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı, çok fazladır.
İlçe halkının ekonomik etkinlikleri, tarım, hayvancılık, işçilik ve halı dokumacılığı üzerinde yoğunlaşmıştır. Rakımın yüksekliği ve iklimin elverişsizliği nedeniyle, meyve üretimi yoktur.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Tomarza yöresine yolunuz düşerse, burada tatmanızı önereceğim yöresel lezzetler: kabak çiçeği dolması, sulu döğme köftesi ve bulgur köftesidir.
Ayrıca, Kayseri yöresine has genel bir lezzet olan: hingel mantısı ve tepsi mantısı deneyebilirsiniz.
KONAKLAMA
Öğretmenevi Şehit Tamer Gülveren Cad. Hükümet konağı arkası. 352-6612973
GEZİLECEK YERLER
TOMARZA KİLİSESİ
İlçe merkezinde, Cumhuriyet mahallesindedir.
Yapılış tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, 19’ncu yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Yapının, ön cephesi yıkıktır. Duvarlarında, dört pencere var. Pencereler, altın işlidir. Yapı içinde ise, büyük kısmı dökülmüş freskler ve süsleme motifleri görülüyor. Süslemeler muhteşem güzel. Bu yöreye yolunuz düşerse, mutlaka görmelisiniz.
GÜLBABA TÜRBESİ
İlçe merkezine bağlı, Gülveren köyü mezarlığındadır. Köyde yaşayanlar tarafından: rüyalarında, burada bir meftun görüldüğü söylenmiş ve bölge kazıldığında, bir ceset bulunmuştur. Bunun: Gülbaba isimli bir zata ait olduğu ve bu zatın: Kıbrıs savaşına katıldığı, savaşanlara su dağıttığı ve kendisini soranlara, Kayseri-Tomarza’dan olduğunu söylediği iddia edilmektedir. Evet: ölünün bulunduğu yerde, yakın zaman öncesinde, mimari özellikler taşıyan bir türbe yaptırılmıştır.
Tarihi kalıntıları ile öne çıkan, Kapadokya tipi yerleşimlerin benzerleri ama daha eski tarihli benzerleri olan, üzüm ile meşhur bir yöremizdir. Yakın tarihe meraklı olanlar, burada özellikle Kara Mustafa Paşa külliyesini incelerken, büyük keyif alacaklardır.
ULAŞIM
İncesu: Kayseri-Niğde kara yolu üzerindedir. İncesu-Kayseri arasındaki uzaklık: 30 km. dir. İncesu-Niğde arasındaki uzaklık: 116 km. İncesu-Ürgüp arasındaki uzaklık: 48 km. İncesu-Ankara arasındaki uzaklık: 350 km. İncesu-Aksaray arasındaki uzaklık: 175 km. İncesu-Adana arasındaki uzaklık: 331 km.
TARİHİ
Yörenin Kapadokya bölgesine yakın olması, Kapadokya’da oluşturulan kültürlerden etkilenmesine neden olmuştur. Tarihi: MÖ.2000 yıllarına kadar gidebilmektedir. O dönemde: İncesu’nun bulunduğu yerde: Sadogora isimli bir yerleşim yeri bulunmaktadır. Viranşehir köyünün ismi ise: Nazians olarak bilinmektedir.
Yani: bunlar Kapadokya bölgesinin önemli yerleşim yeridir. Viranşehir ve Derabağ bölgelerinde: bu önemli yerleşim dönemlerinin izlerini taşıyan: kilise ve şapel kalıntıları görülmektedir. Ayrıca: kaya mezarları, Kırklar ini, kayalara oyulmuş birçok in görülmektedir. Ancak, bunlar: Ürgüp ve Göreme’deki benzerlerine nazaran, daha basittir. Bunun nedeni ise, bunların Kapadokya bölgesindeki benzerlerinden daha eski olduğunun kanıtıdır.
Takip eden tarihi süreçte: 1315 yılında, yöre, Osmanlı yönetimine geçer. Yavuz Sultan Selim; Çaldıran zaferi dönüşünde, bir süre burada, yani İncesu vadisinde konaklar. Sonraki dönemlerde: Bağdat ticaret yolunun buradan geçmesi nedeniyle: çevresi gür ve geniş ormanlarla kaplı yörede: sık sık eşkıya çetelerinin saldırıları söz konusu olur.
Halk, bu saldırılardan bıkar ve durumu Osmanlı yönetimine iletir. Padişah IV. Mehmet, halkın sıkıntılarının önlenmesi için, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı: İncesu’ya gönderir. 1660 yılında bölgeye gelen Paşa: buraya, cami, medrese, kervansaray, hamam, çeşme, fırın, dükkanlar ve su yollarından oluşan büyük bir külliye yaptırır.
Böylece: yöredeki eşkıya saldırıları önlenmeye çalışılır. Çünkü, külliyenin çevresi, sur şeklinde bir duvarla çevrilir. Yani, günümüzdeki İncesu yerleşimi: 1660 yılında Kara Mustafa Paşa tarafından kurulmuştur.
Evet, İncesu: 1876 yılına gelindiğinde, Kayseri’ye bağlı bir kaza olarak görülüyor. 1901 yılına gelindiğinde ise, ilçe merkezi olur.
İlçenin isminin kaynağı: yöre, antik dönemlerde “Sadoora” olarak bilinmektedir. Bugünkü ismi ise: ilçeden akan İncesu deresinden gelmektedir.
GENEL
İlçe merkezi: Erciyes dağının güney ve güneybatı eteklerinde kurulmuştur. Rakım: 1330 metredir. Erciyes dağı ve Tekke dağı eteklerinde, az miktarda ormanlık alanlar görülür. İlçeden geçen, İncesu deresi, Aksu bağlarından doğar.
Ekonomik etkinliklere bakıldığında: yörede, halkın geçim kaynaklarının başında: bağcılık geldiği görülür. Eylül ayı içinde üzümler toplanır ve pekmez kaynatılarak, gerek kendi ihtiyaçları karşılanır ve gerekse pazarlarda satılarak ekonomik girdi sağlanır.
İklim özellikleri: burada, yarı kurak karasal iklim görülmektedir. Kış ayları, soğuk ve kar yağışlı geçer. Yaz ayları ise, kısa ama çok sıcaktır.
İlçede bulunan evler: kendilerine özgü yapı şekilleriyle dikkati çekmektedir. İlçe merkezinin, uzun ince ve dar sokaklarında, sıra sıra dizili bu evlerin arasında gezinmek büyük bir keyif. Bu evlere, yuvarlak kemer kapıdan giriliyor ve hemen içeride, geniş bir avlu ile karşılaşılıyor.
ÜZÜM- ÜZÜM FESTİVALİ
İncesu, tüflü toprakları ve kayalık bağları ile, bölgede en kaliteli üzümlerin yetiştirildiği bir yer olarak öne çıkıyor. Yörede: üzüm üretimi yüksek düzeydedir. Hatta: 30 civarında üzüm türü yetiştirilmektedir. Yetiştirilen bu üzümler: Eylül ayı içinde toplanır: pekmez yapılarak, kurutularak, sirke, şarap, meyve suyu olarak tüketilmektedir.
1991 yılından bu yana, her yıl Eylül ayı içinde, ikinci cumartesi günü, yörede “Üzüm Festivali” şenlikleri düzenlenir. Festival etkinliklerinde: üzüm üreticileri, yetiştirdikleri üzümlerin kaliteleriyle yarışırlar. Ayrıca: konserler ve başka bir kısım gösteriler düzenlenir.
İlçe merkezindeki, büyük üzüm anıtını görünce, burada üzümün önemini hatırlayacaksınız.
NE YENİR-NE İÇİLİR
İncesu yöresinde: birçok mantı çeşidi yapılmaktadır. Bunlardan öne çıkanlar: etli mantı, sıkma mantı, soğanlı mantıdır. Hatta, peynirli mantı bile yapılmaktadır. Arzunuza göre tadabilirsiniz.
Tatlı düşünürseniz, yöreye has muhteşem bir lezzet, mutlaka: ekmek tatlısı (ekmek aşı) denemelisiniz.
NE SATIN ALINIR
Yörenin üzüm orijinli ürünleri meşhur. Özellikle: pekmez almanızı, küçük bidonlarda satılan pekmez satın almanızı öneririm. Özellikle: tahin helvası gibi beyaz ve katı olan, çalma pekmezi bulup satın alın. Çünkü: bu pekmezin yapımı çok zor ve emeklidir. Beyaz üzümden, yumurta ve çoğa denilen bir ot ile yapılır.
Bunun dışında, unutmamak gereken son bir not: eğer halı merakınız varsa, İncesu yöresinde, birçok evde halı tezgahı bulunuyor ve ülkemizin en iyi halıları üretiliyor.
KONAKLAMA
Öğretmenevi Atatürk Caddesi. 352-6913242
GEZİLECEK YERLER
KARA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ
İlçe merkezindeki en önemli tarihi kalıntıdır. Ancak: külliyenin, günümüzde Kayseri yolu girişine gelen b ölümündeki giriş kapısı: 1925 yılında yıktırılmıştır. Kervansaraya: Kayseri yönünden gelen araba ve kervanlar: Boğazköprü de, Niğde yönünden gelenler ise Yavaş bölgesinde: İncesu derbentleri tarafından teslim alınır ve külliyedeki kervansaraya getirilirmiş. Kervansarayda, yolculara ücretsiz ekmek ve yemek verilirmiş.
Atların yemleri, ısınması ise yine ücretsiz kamu hizmeti olarak verilirmiş. Külliyeye gelen yolcular: handa kalır, namaz için camiye, temizlik için hamama giderlermiş. Çarşıda ihtiyaçlarını karşılayabilirmiş.
Böylece: İncesu zamanla canlı bir ticaret ve konaklama merkezi olmuş. I. Dünya savaşına kadar bu canlılığı devam etmiş ve daha sonra ise, canlılığını yitirmiştir.
Külliyedeki eserlerin bir kısmı, 1955 yılında restorasyona tabii tutulmuştur. 1970 yılında yaşanan sel, buranın bir süre kapalı kalmasına neden olmuştur.
KERVANSARAY
Kervansarayda: kapalı kısımda hasırlar bulunurmuş. Yatak-yorgan ise, gelen yolculara kira karşılığı verilirmiş. Böylece temizlik sağlanırmış.
Buranın: binası ve avlu kısmındaki kemerler, iyi durumda olarak günümüze ulaşmıştır. Duvarların içinde: kemerli ve büyük bir kapıdan giriliyor. Eskiden, burada iki kanatlı, ahşap bir kapı bulunurmuş. Avlunun üç yanı: revaklarla çevrili görülüyor.
Revakların içinde ise, ocaklar görülüyor. Ölçüleri: 56 x 52 metredir. Avlunun ortasındaki menzil yeri: ot deposu olarak kullanılmıştır. Yanlarda ise, hayvanların su içmesi için yalaklar var.
Kervansarayın hemen dışında, güneydoğuda, dere kenarında “aşhane” görülmektedir. Aşhanenin ortasında ise, büyük bir ocak yeri ve yanlarda yemek odaları görülüyor. Ancak, burası günümüzde harap halde.
Bu kervansaray ile ilgili son bir not: Faruk Nafiz Çamlıbel isimli şairimizin han duvarları isimli şiirini, buradan ilham alarak yazdığı söyleniyor.
HAMAM
Kesme taştan yapılmıştır. Yapılış anındaki orijinal durumunu korumaktadır. 4 kısımdan oluşmaktadır. Batı duvarının ortasındaki bir kapıdan: kubbeli soyunma kısmına girilir.
Ortada göbek taşı ve yanlarda kurnalar görülüyor. Altta ocak ve üstünde, su deposu bulunuyor. Isınan su, künklerle, duvar içlerinden kurnalara gidermiş. Isınan hava ve duman ise: duvar içlerinden ve alttan açılmış kanallar vasıtasıyla bacalara ulaşır ve oradan dışarı atılırmış.
ARASTA-ÇARŞI
Bir kısmı, eski ve orijinal halini koruyarak, günümüze ulaşmıştır. Kervansarayın hemen batısındaki sokakta, her iki yana yerleştirilmiş; derinlikleri 5 metre olan sıra sıra dükkanlardan oluşmaktadır. Sokağın eni: 10 metredir. Uzunluğu ise: 80 metredir.
Sokağın güney tarafında, yüksek kemerli bir kapı, kuzey tarafında ise bir şey yok, açık. Sokağın doğu tarafında: 13 dükkan ve takiben Kervansarayın kapısı ve sonra 5 dükkan ve aşhane var.
Sokağın batı tarafında ise: 18 dükkan var. Evet, sokak zamanla doldurulmuş olduğundan, günümüzde dükkanlar ,yol seviyesinin altında kalmış olarak görülmektedir.
CAMİ-MEDRESE
Külliyenin güneybatı tarafındadır. Önünde: dershane ve dere tarafına uzanan yedi hücre görülüyor. Buralar: medrese olarak kullanılmış. Medresenin dershanesinde, müderrisler ders verir, yanlardaki hücrelerde ise öğrenciler ders çalışırlarmış.
VİRANŞEHİR ROMA MEZARLARI
İlçe merkezine bağlı, 10 km. uzaklıktaki Viranşehir köyündedir. Kayseri yönünden gelişte ise, Kayseri-Adana kara yolu üzerinde, 25’nci km.de, Viranşehir yönüne sapılıp, 4 km. kadar gitmek gerekiyor.
Aslında, burada yalnızca bu Roma mezar mabedi değil, birçok harabe var. Zaten bu harabeler nedeniyle, yöreye Viranşehir ismi verilmiştir.
Köy yolu üzerindeki mabet şeklinde ve bir tepe üzerindeki mezar, Romalılar döneminden kalmadır. Kesme taştan yapılmış olup, günümüzde harap durumdadır. Yine de, günümüzde Kapadokya bölgesindeki tek Roma anıtı olarak önem kazanmaktadır.
KIRKLAR İNİ- TENTEN İNİ
Bunlar: Derebağ bölgesindedir. İlçe merkezine 2 km. uzaklıktadır. Her iki mağara da, her ne kadar büyük uğraşılar sonucu yapılmış olsa da, Ürgüp-Göreme yani Kapadokya bölgesindeki benzeri mağaralara nazaran, daha basit ve az resimlidir. Arkeologlar, bunu, bu bölgedeki yerleşimin Kapadokya’dan daha eski ve daha ilkel olduğuna bağlıyorlar.
Kırklar ini: çok büyük. Aşağıdan yukarıya doğru, ancak bir kişinin çıkabileceği bir yer var. Bu yerin, ağzı büyük bir kaya parçası ile kapatıldığında ise, hiç kimsenin buraya girmesi mümkün değil. Yani, muhteşem korunaklı bir yer. Dik bir kayalığın başında bulunuyor.
İçeride, muntazam bir kilise var. Kilisede, aydınlatma için, kayalara çukurlar oyulmuş ve buralara yağ-fitil konularak aydınlatma sağlanmış. Papazın vaaz vereceği yer belirlenmiş. Kilisenin hemen girişinde, kayalara oyulmuş, iki mezar görülüyor.
Ancak, burada kimlerin yaşadığı, kimler zamanında yapıldığı hakkında herhangi bir bilgi yok. Sadece, kilise bölümünde, 1993 yılında yapılan resmi araştırmalarda, bazı motiflere ve haç işaretlerine rastlanmıştır.
Özellikle bu haç işaretlerinin, erken Hıristiyanlık dönemlerinin ilk zamanlarına kadar gidecek eskilikte olduğu söyleniyor.
Kırklar ini bölgesinin, tam karşısında, yaklaşık 200 metre uzaklıkta, Tenten ini var. Burası da, sarp bir kayalığın yamacına yapılmıştır. Kapısını, bir değirmen taşı ile kapatmak mümkün. Burada yaşayanlar, akşam olduğunda, bu değirmentaşı ile kapıyı kapatmışlar.
TEKGÖZ KÖPRÜSÜ
İlçenin kuzey yönünde, Kızılırmak üzerindedir.
Süleyman Şah (Kanuni Sultan Süleyman olarak da değerlendirilmektedir) zamanında, Hacı Ali Şir (bazı kaynaklarda köprünün Mimar Sinan tarafından yapıldığı söyleniyor, net bir bilgi yok) tarafından yaptırılmıştır. Köprünün uzunluğu: 120 metredir.
Köprünün ismini de aldığı tek büyük kemeri: 27 metre çapında ve 18 metre yüksekliğindedir. Küçük kemer ise: 11.5 metre çapında ve 7.5 metre yüksekliğindedir. Eskiden: Kırşehir-Kayseri yolu üzerinde bulunan köprü, yeni yol yapılınca, günümüzde kullanılmaz olmuştur.
Sarız denilince, ilk akla gelenler “kilim” ve doğal kaynak sularıdır. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, Sarız her ne kadar, özellikle bir zamanlar buradan göçerek, İngiltere’ye yerleşmiş insanlar tarafından sık sık ziyaret edilmekte ise de, yaptığım tüm araştırmalara rağmen, burasının tarihi ve turistik özelliklerine ait, herhangi bir kaynağa rastlayamadım.
Bu konuda, resmi makamların internet yayınlarını incelediğimde bırakın ilçenin tarihi ve turistik yönlerinin tanıtılmasını, inanın, ilçenin bir fotoğrafını bile bulmak mümkün olmadı.
Yine de, Sarız Anadolu’muzun tam ortalarında bir yerlerde ve mutlaka bir gün buradan yolunuz geçebilir, umarım, sizler burayı gördüğünüzde, bu satırlara ilave edebilecek yorumlar bırakırsınız ve bu yorumlarınızı hep birlikte paylaşırız.
Yoksa, Sarız, yalnızca kahvehaneleri, kilimleri ve doğal suları ile gündeme gelebilecek bir yer değil, hatta, bu dünyaca ünlü kilimler bile, tam olarak tanıtılmamış, halbuki internet dünyasında, gerek Sarız ve gerekse dünyaca ünlü kilimlerinin mutlaka tanıtılması gerektiğini düşünüyorum.
ULAŞIM
Sarız ilçesi, Kayseri-Kahraman Maraş-Adana devlet kara yolunun, 4 km. kıyısındadır. İlçenin diğer yönünde ise, Afşin ve devamında Elbistan bulunuyor. Sarız-Afşin arası, 74 km. uzaklıktadır.
Sarız-Kayseri arasındaki uzaklık: 128 km. dir. Sarız-Pınarbaşı arasındaki uzaklık: 43 km.
TARİHİ
Yöre: Yavuz Sultan Selim döneminde, Osmanlı egemenliğine girmiştir.
Sarız yöresindeki ilk yerleşimcilerin, 1840’lı yıllarda, Adana yöresinden buraya gelerek yerleşen Avşar göçerleri oldukları bilinmektedir. Hatta, yörenin isminin de (Sarız) yine, bunlarla ilgili olduğu sanılıyor.
Şöyle ki, ilçenin içinden “Sarız” çayı geçmekte ve Avşarlar, bu çay çevresindeki, ilkbaharda açan sarı güzel çiçeklere “Sarıöz” ismini vermişlerdir. Bu Sarıöz ismi, zamanla değişerek, yörenin “Köyyeri” olan ismi, günümüze “Sarız” olarak ulaşmıştır.
Yöre, 1946 yılında, İlçe statüsüne kavuşmuştur.
GENEL
İlçe: Akdeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinin kesişim noktasında bulunmaktadır. Merkez bölümü, genellikle düzlükte bulunmasına rağmen, bazı yerler engebeli ve dağlıktır. Seyhan nehrinin kolu olan Sarız çayı, ilçenin ortasından geçer.
Yörede egemen iklime bağlı olarak, kışları sert ve soğuk, yazları ise kurak ve serin geçer.
Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında tarım ve hayvancılık gelir. Bunun dışında: kilim ve halı dokumacılığı da etkindir. Merkezde kurulu bulunan, Sarız Hanımeli Kooperatifi tarafından üretilen halı ve kilimler, il merkezinde pazarlanmaktadır.
NE SATIN ALINIR
Sarız ilçe merkezinde, el dokuma kök boyalı Sarız kilimleri, bir kısım evde dokunmaktadır ki, bu konuda merakınız varsa, sorarak, bunların dokunduğu yerleri bulup, satın alabilirsiniz.
Sarız yöresinde, özellikle üretilen düz dokumaların kullanım alanları: duvar yaygısı, yük perdesi, yüklük örtüsü, sedir/kanepe örtüsü, yastık, çuval, heybe gibidir. Duvar ve yer yaygıları, genellikle iki kanat olarak ve ayrı ayrı dokunur ve daha sonra birleştirilir.
Dokumalar, sarma tezgahlarda dokunduğundan, boyları uzundur.
Bunun dışında, Sarız bölgesinde, kaliteli bal üretimi de yapılıyor.
GEZİLECEK YERLER
Sarız yöresi ile ilgili yaptığım araştırmalarda, burada, arkeolojik Sit alanı olarak belirlenen ve koruma altına alınan, üç yer bulunduğunu öğrendim. Bunlar: Kuşçu köyündeki: Yunaktaşı yerleşim alanı ve Nekropol alanıdır.
Bunların dışında, bir de ilçe merkezine 13 km. uzaklıktaki Tavla köyünde bulunan “Tavla höyük” biliniyor. Ancak, yazının başında belirttiğim gibi, bu tarihi varlıklar hakkında, hiçbir resmi ve özel kayıtlı bilgi yok, umarım bu satırları, konu ile ilgili birileri okur ve arkeolojik bilgileri bizimle paylaşırlar.
Siz; Sarız yöresine yolunuz düşerse, burada özellikle, Sarız kilimleri görmeye çalışın, çünkü bu yörenin kilimleri, her ne kadar günümüzde yeteri kadar değer verilmese de, inanın dünyaca ünlü, belki de, Sarız yöresinden yurt dışına çalışmaya giderek, daha sonra yerleşenler tarafından, bu güzellikler dünyaya tanıtılmış olabilir.