Yenice kelimesini söylediğinizde veya arattırdığınızda, karşınıza mutlaka birkaç tane yenice çıkacaktır.
Bunların başlıcaları ise: Çanakkale ve Karabük illerine bağlı Yenice ilçeleridir.
Bunun yanında, daha küçük belde olarak birçok Yenice var.
Umarım, şu an Karabük-Yenice ilçesini aradınız. İşte size: yeşilliklerin bolca bulunduğu ve özellikle aynı bölgede 13 tür ağacın yetiştiği: Açık Hava Orman Müzesi bulunan, bir doğa cenneti.
Unutmadan, Şeker Kanyonunu görmeden, sakın buradan ayrılmayın. Tarih derseniz, hayır yok tarihi kalıntı ve eser yok.
ULAŞIM
Yenice, il merkezi olan Karabük’e 35 km. uzaklıktadır. Yenice-Çaycuma arasındaki uzaklık: 46 km. Yenice-Zonguldak arasındaki uzaklık: 71 km. Yenice-Bartın arasındaki uzaklık; 87 km.
TARİH
Yenice tarihi hakkında elde edilen ilk bilgiler: 1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından, buranın Cenevizlilerden ele geçirilmesiyle başlar.
Söylentilere göre: Fatih Sultan Mehmet, komutanlarına sorar: “Nice oldu”.
Komutanların cevabı: “Yenice alındı” İşte böylece, yörenin ismi “Yenice” olarak belirlenmiş olur.
15’nci yüzyılda Bolu şehrine bağlı bir nahiye iken, 1953 yılından sonra Zonguldak iline bağlanmış ve 1995 yılında ise, Karabük iline bağlanmıştır.
Evet, Yenice, tarihi özellikleriyle öne çıkan bir yerleşim yeri değil.
GENEL
Biraz önce tarih bölümünde, Yenice’nin tarihi özellikleriyle öne çıkan bir yer olmadığını söyledim. Peki, buranın önem kazanan özellikleri nedir? Yenice: ormanlarıyla öne çıkıyor. İlçe topraklarının, yaklaşık % 86’sı ormanlık alan.
Yenice ilçesinde bulunan ormanlar: çok sayıda ağaç türünü barındırmasıyla önem kazanıyor. Yani, bu ormanlar, tam anlamıyla bir ağaç müzesi olarak değerlendiriliyor. Evet, ilçe topraklarının % 85’lik bölümü: ormanlarla kaplıdır.
Bölgede: düz ve ova niteliğindeki arazi yoktur. İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 130 metredir.
Yenice ırmağı: hemen ilçe merkezinden geçmektedir. Zonguldak il sınırlarında ise, Filyos çayı ile birleşerek Karadeniz’e dökülmektedir.
Yenice yöresinde iklim: Karadeniz iklimi hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar serin, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yenice ırmağı vadisinde ise, mikro klima iklim özellikleri görülür.
İlçe ekonomisi: ormancılığa dayanmaktadır. Buna bağlı olarak: ilçede, orman ürünleri üretim ve satışı yapılan tesisler bulunmaktadır. Özellikle: mobilya ve sandalye yapan tesisler görülmektedir.
NE YENİR
Yenice’de, Karadeniz bölgesinin başlıca lezzetlerinden olan “karalahana” yemeği, ilk olarak tadılmasını önereceğim lezzetlerin başındadır. Bunun dışında: mısır unundan yapılan “malay” ve tatlı olarak “ceviz helvası” önerebilirim.
NE SATIN ALINIR
Yenice yöresinde: hediyelik eşya sektörüne yönelik ağaç ürünleri çok revaçtadır. Bunlar arasında: baston, ağaç kaşık, maket yenice evi var. Bunlardan görüp beğeninize göre tercih edip, satın alabilirsiniz.
Yiyecek bir yerel lezzet satın almak isterseniz: Yenice Balı almanızı önerebilirim. Burada, yeşillikler içindeki çiçeklerin bolluğu, arıcılığı hızla geliştirmiş ve kalitesi yüksek bal üretimini sağlamıştır.
GEZİLECEK YERLER
SEYİR TERASI
İlçe merkezine bağlı Merkez Mahallesindedir. İlçe merkezine 14 km ve il merkezine ise 40 km uzaklıktadır. Yenice kent ormanının hemen yanındadır. Özel araçla gitmeniz gerekiyor. Giriş ücretsizdir. Burası, muhteşem manzaralar sunuyor.
Seyir terasının bulunduğu alanda: restoran, kafe, dinlenme alanı, piknik yerleri, bungalov evler bulunuyor. 29 tane bungalov evde, gecelemek mümkündür. Orman içinde sessiz, sakin ve temiz havalı bir ortam, buralara yolunuz düşerse, bence gidin görün.
TREKKİNG-YÜRÜYÜŞ PARKURLARI
Yenice: son dönemlerde, resmi kurumların katkısıyla bu konuda bayağı yol almış durumda. Özellikle: Kaymakamlık tarafından hazırlanan ve haritası çıkarılarak basılan ve gelenlere dağıtılan parkurlarda: tercihiniz ölçüsünde yürüyüş yapabilirsiniz. Orman içinde, birkaç tane parkur oluşturulmuş. Yürüyüş meraklıları için, bu parkurlar, elbette çok güzel.
GÖKPINAR YAYLASI-AÇIK HAVA ORMAN MÜZESİ
İlçe merkezine 9 km. uzaklıkta ve orman içindedir. Bu bölgenin en büyük özelliği: 4 hektarlık bir alanın: Arberatum yani açık ismi ile: Açık Hava Orman Müzesi olarak belirlenmesidir.
Bu nedenle, orman ve ormancılık konusunda araştırma yapan bilim adamları, mutlaka buraya geliyorlar. Burada, aynı bölgede: 13 çeşit ağaç bulunduğu söyleniyor.
Burası: Zümrüt Yenice Göktepe Şenliklerinin düzenlendiği bir yer olarak öne çıkıyor. Yenice ilçesinin halk tarafından en çok tercih edilen piknik yeridir.
ACISU
İlçe merkezine 30 km. uzaklıkta bir mesire yeri.
Burada çıkan suyun şifa verdiği önerilen hastalıklar şunlar: böbrek ve romatizmal hastalıklar. Kaynaktan çıkan su içildiğinde: böbrek taşlarının düştüğü, ayrı bir bölümdeki suya girip banyo yapıldığında ise romatizmal hastalıkların iyileştiğine inanılıyor.
ŞEKER KANYONU
Karabük-Yenice karayolunun 3.ncü km. dedir. Bence Yenice yöresinde mutlaka görmenizi önereceğim başlıca yer.
Kanyonun içinden “Şeker Çayı” geçer ve uzunluğu 6.5 km.dir. Kanyonun toplam uz unluğu: 7 km.dir. Yükseklik ise: 100-250 metre arasında değişmektedir. Ancak, burada yürüyüş yapmaya niyetlenirseniz, bazen kanyon yer yer çok daralıyor ve hatta, yüzmek zorunda bile kalınıyor. Kaya tırmanış meraklıları için: kanyon kayaları gayet uygundur.
SÜREYYA ÇAMLIĞI
Yenice-Zonguldak demiryolu hattında, Kayadibi mevkiindedir. Burası, güzel bir çamlık ve piknik-mesire yeri olarak kullanılıyor.
İsmi ise, ilginç. 1960 yıllarında ülkemizi ziyaret eden İran Şahı Rıza Pehlevi’nin eşi Süreyya, tren seyahati sırasında burada mola vermiş ve kahvaltı yapmış ve bu olaya istinaden yöreye: Süreyya Çamlığı ismi verilmiştir.
Safranbolu’ya birkaç kere gittim, en son 1 Nisan 2019 tarihinde, burayı ziyaret ettim ve gezi yorumlarım aşağıdadır.
Yaklaşık 3000 yıllık tarihi geçmişinde, pek çok uygarlığın yaşadığı ilçede, önemli kültürel zenginlikler vardır. Özellikle, Osmanlı döneminden kalma: han, hamam, cami, çeşme, köprü ve konaklar, ziyaretçilerin ilgisini çeker.
1990’lı yılların başından bu yana, küçük ve orta ölçekli turistik tesislerin oluşumu ile, turizm, ilçe ekonomisinde yerini hissettirmeye başlamıştır.
Terk edilen konaklar; otel ve lokanta gibi işlevlerle yeniden açılmış, anıtsal eserler restore edilmiş, kaybolan el sanatları, turistik amaçla yeniden canlılık kazanmaya başlamıştır.
Kente adını, safran bitkisi verir.
Safran Çiçeği
Safranbolu ilçesinin hemen girişinde, Safran çiçeğinin bir anıtı ile karşılaşacaksınız.
Safranbolu’ya ismini veren ve en kalitelisi Safranbolu’da yetiştirilen safran çiçeği: dünyanın en pahalı baharatıdır. Bu yüzden, sahteciliği en fazla yapılan baharat türüdür. Safran bitkisinin ürün olarak kullanılan kısmı: sadece ortadaki liflerdir.
Bu yüzden yetiştirilmesi ve bakımı çok emek ister. Bu yüzden, altın kadar değerlidir. 1 kilo kuru safran elde etmek için, ortalama 150 bin safran çiçeği gerekir. Kendi ağırlığının 100 bin katı kadar sıvıyı, sarıya boyar. Ayrıca: ilaç, gıda ve kozmetik sektöründe kullanılır.
Bir zamanlar, yörede 40 köyde üretilen bu bitki, zaman içinde boya teknolojisi ve ilaç sanayindeki gelişmeler nedeniyle bitmiş, günümüzde sadece devlet destekli bazı projelerle yaşatılmaya çalışılmaktadır.
ULAŞIM
Ankara-İstanbul karayolunun, Gerede kesiminden ayrılarak, 82 km. sonra Karabük’e ve 8 km. sonra ise Safranbolu’ya ulaşılır. İlçenin kuzey yönünde bulunan Bartın’a uzaklık ise, 74 km. ve doğuda bulunan Kastamonu’ya uzaklık ise, 105 km.dir. Ankara-Safranbolu arasındaki uzaklık: ortalama 2.5 saattir.
TARİHİ
İlçe, tarihi geçmişinde, en üstün ekonomik ve kültürel düzeye, Osmanlı döneminde ulaşır. Çünkü; 17’nci yüzyılda, İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde, önemli bir konaklama merkezi idi. Bunun sonucunda, ticaret gelişmiş ve bölge zenginleşmiş. Günümüzde ise, turizm, Safranbolu’nun en önemli ekonomik getirisi durumuna gelmiş.
Özellikle: Ankara’ya yakın olması ve hafta sonları ile tatil günlerinde, değişik bir yer görmek isteyen Ankaralıların tercih ettikleri bir bölge haline gelmiş. Elbette, burası yalnızca Ankaralılar tarafından tercih edilen bir yer olmaktan öte; buraya yöredeki diğer şehirlerden ve hatta İstanbul’dan da ziyaretçiler gelmektedir.
Yurt dışından gelen var mı? Ben son gittiğimde, özellikle çekik gözlü turistlerin yoğun olduğunu gördüm, “Tayvanlı” olduklarını öğrendim.
Safranbolu tarihi özelliklerinde, mimari öne çıkıyor. Bu mimari özellikler, 17’nci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun kentsel gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir.
NE SATIN ALINIR
Safranbolu’da öncelikle safran ürünleri ve yine safrandan yapılan lokum satın alabilirsiniz. Safranlı ürünler: kolonya, sabun, çay gibi ürünlerdir.
Ama en favori olanı, bol köpüklü Türk kahvesi yanında ikram edilen “Safranbolu lokumu” dur. Bu lokumun çeşitli türleri var. Bunlar: safranlı sade, safranlı lokumlu, safranlı fıstıklı, çifte kavrulmuş, güllü gibi.
Yörenin cevizli yaprak helvası da oldukça lezzetli ve güzeldir.
Ama tabii buraya has olanı, yani safranlı lokumu satın almanızı öneririm. Bu lokumun özellikleri: diğer lokumlara göre hafif olması, yedikten sonra ağızda şeker tadı bırakmamasıdır. Ayrıca içene katılan safran, eşsiz bir tat verir. Yani buraya gelip te gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için bir hediye düşünürseniz, safranlı lokum öneriyorum.
Ancak: ilçede birçok yerde bu tür lokum satılıyor, fiyatlar her bir yerde ayrı (25 TL. den başlayıp 60 TL. ye kadar çıkıyor) ve her satıcı, kendi ürününün orijinal olduğunu öne sürüyor. Tercih sizin, bilmenizi isterim, normal şartlarda 1 kilo safranlı sade lokumun fiyatı: 37-40 TL. arasında değişir, bunun aşağısındaki fiyatlarda satın alacağınız lokumlar hakkında, yorum yapmak istemiyorum, takdir size ait. Yoksa 1 kilo lokum için: 50-60 TL vermek, bence pek mantıklı değil.
YEMEK KÜLTÜRÜ
Safranbolu’da, mutlaka kuyu kebabını tadın. Odun ateşinde, özel hazırlanmış kuyularda, kuzuların kancalarla kuyulara sallandırılması ile hazırlanan bu kebabı, beğeneceksiniz.
Ayrıca, özellikle hamur işleri yönünden zengin bir kültüre sahip ilçede, ailelerin hafta sonu keyfinin önemli bir parçası olan Safranbolu bükmesini de tadın.
Kavrulmuş kıyma, ince doğranmış soğan, ıspanak veya pazı, biraz karabiberden oluşan iç, fırınlarda pide hamuru içine konularak pişirilir.
Pişince üzerine tereyağı sürülür. Kiren şerbeti ile birlikte ikram edilir. Sonuçta tatlı deneyin lütfen. Örneğin, Safranlı zerde. Pirinç su ile yumuşayana kadar haşlanır.
İçine, isteğe göre çekirdeksiz üzüm konur. Şeker ve akşamdan ıslatılmış bir tel safran suyu ilave edilerek, muhallebi kıvamında pişirilir ve kaselere konur, soğuduktan sonra servis yapılır.
GEZİLECEK YERLER
ESKİ HÜKÜMET KONAĞI-KENT TARİHİ MÜZESİ-KAYMAKAMLAR EVİ
Safranbolu çarşısı içinde, Hıdırlık yokuşu sokağı üzerindedir. Giriş ücretlidir. Safranbolu’da kale olarak bilinir. 1904 yılında, Safranbolu Kışlası Kumandanı Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Hacı Mehmet Efendi’ye Yarbay karşılığı olan “Kaim-Makam” denilmesi nedeniyle, evlerinin adı, halk arasında bu isimle anılmıştır. İki katlı ve tamamen kesme taştan yapılmış bir yapıdır. Özgün bir Türk evi niteliğindedir.
800 metre kare kapalı alanı ve bir mahzeni vardır. 1976 tarihinde çıkan bir yangın sonucu bina yanmıştır. Kültür Bakanlığınca, 1979 yılında kamulaştırılmış ve restorasyonu yapılarak, Safranbolu Kaymakamlığına tahsis edilmiştir.
Bina, Müze olarak dekore edilmiş, kullanıldığı dönemlerdeki çeşitli giysi eşyaları ve diğer günlük aksesuarlar görülebilir.
Canlı mankenlerle eski zaman ev yaşamı betimlenmiştir. Zemin katta: “Hayat” denen ve zemini taşla kaplı bölüm vardır. Zemin kat duvarlarının büyük bölümü, ahşap malzemeden yapılmıştır. Yapının üst bölümleri ise, ahşap ve kerpiç dolgudur.
Avlunun içinde güzel bir bahçe bulunuyor. Evet, burası: Safranbolu ile ilgili her türlü bilgi, belge, eşya, görsel malzeme, ses ve video kayıtlarının görülebileceği bir yer olarak ilgi çekiyor.
SAAT KULESİ
Eski Hükümet Konağının arkasındaki saat kulesi, eski kalenin orta bölümündedir. Günümüzde faaldir. Kule, Sultan III. Selim’in Sadrazamlarından İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797 yılında yaptırılmıştır.
Çatısı kiremit döşelidir. Yüksekliği 20 metredir. Saatin sesi uzaklardan duyulur. 7 günde bir kurulan saat, zembereksiz olup 60 kiloluk bir ağırlıkla çalışmaktadır.
HIDIRLIK TEPESİ
Giriş ücretlidir, ücret 1.5 TL. dir. İlçe merkezini gezmeden önce, buraya çıkın, buradan ilçenin panoramik görüntüsü muhteşem güzeldir. Otobüs veya araçlar, hemen yakınında park ediyor, yaklaşık 100-150 metrelik fazla dik olmayan bir yokuş çıkmak gerekiyor.
Burası: Türklerin Safranbolu’ya geldiklerinde, ilk konakladıkları yerdir. Günümüzde; yağmur duası ve Hıdırellez şenlikleri burada yapılır.
Tepe üzerinde; Köstendil Kaymakamı Hasan Paşanın türbesi (1845), iki namazgah, Hızır Paşanın mezarı ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Dr. Ali Ataman’ın (1955) anıt mezarları vardır. Buraya gittiğinizde mutlaka safran çayı için.
CİNCİ HANI VE HAMAMI (YENİ HAMAM)
Her iki görkemli yapı, Sultan İbrahim’in Sadrazamlarından Cinci Hoca tarafından muhtemelen 1640-1648 yılları arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Hemen ilçe merkezinde görülebilir. Kesme ve moloz taştan yapılmış han, iki bölümlüdür, iki katlı ve 62 odalıdır. Giriş kapısının kilit ve anahtarı görülmeye değerdir.
Çünkü Türk demir işçiliğinin güzel örnekleridir. Cinci han, günümüzde otel, restoran, kafe ve bar olarak hizmet vermektedir. Cinci hamamı ise, kadın ve erkeklere ayrılmış iki bölümlü olarak günümüzde de faaliyettedir.
ESKİ ÇARŞI
Burada buram buram tarih kokan sokaklar görülmektedir. Safranbolu’nun eski yapılarına hiç dokunulmamıştır. Yerler taş, dükkan kepenkleri tahtadır.
Her yerde, hediyelik eşya satan dükkanlar vardır, ama alışılmışın tersine, burada fiyatlar oldukça ucuzdur. Yalnız dikkat edin, burada esnaf sürekli ve yoğun olarak gelip geçenlere lokum ikram ederler ve almazsanız ters ters bakarlar.
Özellikle eski çarşıda ara sokaklarda büyük lokum imalatçılarının lokum satılan yerler var, buradan satın almanızı öneririm. Ancak paket olanlardan ziyade, taze olduğunu kontrol ederek, açık satılan lokumlardan satın alın.
Arasta kahvesinde, kahve içmeyi unutmayın, közde yapılıyor. Tarihi fırından simit alın. Zamanınız varsa Demirciler Çarşısına gidin, orada uygun fiyatla eski eşyalar bulup satın alabilirsiniz.
Demirciler Çarşısı
İzzet Mehmet Paşa camisinin altından geçen, Akçasu deresinin iki yanında kuruludur. Çarşı, soğuk demircilik el sanatlarının üretildiği tek lonca çarşısıdır. Bakırcı ve kalaycı esnafı, bu çarşıda çalışırlar.
YEMENİCİLER ARASTASI
Köprülü Mehmet Paşa camiinin bitişiğinde, 48 ahşap dükkandan oluşan ve yemeni denilen ayakkabının yapıldığı eski lonca çarşısıdır. Restore edilen çarşı, turistik amaçlı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda, aynı zamanda, Ahmet Demirezen Yemenicilik Müzesi’ de ziyarete açıktır.
SAFRANBOLU EVLERİ
Safranbolu evleri, yüzlerce yıllık bir süreçte oluşan Türk kent kültürünün, günümüzde yaşamaya devam eden, en önemli yapı taşlarındandır.
Ülkemizin tümünde bulunan, yaklaşık 50 bin kadar korunması gereken kültür ve tabiat varlığının, 1131 tanesi Safranbolu’dadır. Bu zenginlik, burayı, bir müze kent haline getirmiştir. Korumacılıktaki başarısı, kente, korumanın başkenti unvanını kazandırmıştır.
Geleneksel Türk toplum yaşamının tüm özelliklerini yaşatabilmiş ve uzun tarihi geçmişinde yarattığı kültürel mirası, çevresel doku içinde korumayı becermişlerdir. Kentin ününü oluşturan, Safranbolu evleri, 18 ve 19’ncu yüzyıllarda, Türk hayatının geçmişini, kültürünü, ekonomisini, teknolojisini ve yaşama biçimini yansıtır.
Mükemmel mimarlık bilgisi ile yapılmışlardır. İlçede, yaklaşık, 2000 geleneksel Türk evi vardır. 1975 yılında, Anıtlar Yüksek Kurulu, kenti, SİT alanı ilan etmiş ve evlerin, 800 kadarı, yasal koruma altına alınmıştır. Daha sonra ise, bu kültür varlığı, yabancıların da ilgisini çekmiş ve 1994 yılında ise, UNESCO tarafından, ” Dünya Kültür Mirası Listesine” dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Evler, Safranbolu’nun üç ayrı kesiminde toplanır.
Birincisi şehir (çarşı) diye bilinen ve kışlık olarak kullanılan kesim: burada daha çok lonca tipi esnafların ve günümüzde turistik amaçlı işletmelerin yoğun olarak bulunduğu bölümdür.
İkincisi: Kıranköy denilen, İlçenin tam ortasında bulunan ve 1923 yılındaki mübadele öncesinde, 2800 civarında Ortodoks Rum’un yaşadığı ve Ayestefanos kilisesi (günümüzdeki Ulu cami) ve hamamlar, sarnıçlar ve taş konakların bulunduğu bölümdür.
Üçüncü olarak ise; eskiden yazlık konakların bulunduğu Bağlar semtidir.
Geyik boynuzları
Safranbolu’da konak çatılarının köşelerinde genellikle geyik boynuzları sarkıtıldığını göreceksiniz. Çünkü, geyik boynuzları, haneyi kötü ruhlardan korur ve haneye şans getirdiğine inanılır.
Çevredeki ormanlarda, bir zamanlar çok fazla geyik bulunuyormuş, ancak yanlış avlanma nedeniyle, günümüzde geyik sayısı oldukça azalmış, ancak yine de günümüzde her ev veya konak olması da, her sokakta bir ev veya konak çatısında mutlaka geyik boynuzu asılı görülür.
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA CAMİSİ
Çarşıda, Çeşme mahallesindedir. Çarşıda, büyük kemerli bir kapıdan, avlusuna girilir. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1662 yılında yaptırılmıştır.
İZZET PAŞA CAMİSİ
Çarşı içindeki bu cami, 18’nci yüzyıl Sadrazamlarından İzzet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kendisi, Padişah III. Selim zamanında 1794-1798 yılları arasında Sadrazamlık yapmış, aslen Safranboluludur. Cami: İstanbul’daki Nuruosmaniye Camisinin küçük bir modeli olarak tamamen kesme taştan yapılmıştır. Bahçedeki güneş saati ilginç, görün.
SAFRANBOLU YAKIN ÇEVRESİNDE GEZİLECEK YERLER
Kristal Teras
Safranbolu’ya yolunuz düşerse, burayı mutlaka görmelisiniz. Kesinlikle burayı görmeden geçmeyin. Burası ilçe merkezine 8 km uzaklıktadır. Çok da iyi olmayan bir yolu var, bazen iki araba yan yana zor geçiyor ama yine de mutlaka gidin görün.
Kanyonun üzerinde, 80 metre yükseklikte ve 11 metre genişliktedir. 75 ton ağırlık taşıyacak kapasiteye sahip, gözenekler vardır.
Bunlar 3 cm kalınlığında ve 3 parça camdan oluşur. Aynı anda yaklaşık 400 kişi taşıma kapasitesi vardır. Terasın büyüklüğü 100 metre karedir.
Hani buranın güvenilir olup olmadığını merak edenler için şöyle diyorlar “Roketatar mermisi gelse bu camlar kırılmaz, terasa bir şey olmaz” Yine de, yükseklik korkunuz varsa, çıkmayın çünkü hemen ayaklarınızın altında, muhteşem bir kanyon manzarası, derinlik görülüyor.
Bulak( Mencilis) Mağarası
Safranbolu ilçe merkezine 8.5 km uzaklıktadır. Türkiye’nin dördüncü en büyük mağarasıdır. Yolları virajlı, yani pek iyi değil, uzun süre yolculuk yapmak gerekiyor. Mağaraya özellikle yaz döneminde gitmenizi öneririm.
Çünkü yaz döneminde bu büyük mağaranın içi kalabalık oluyor ve boş bir mağarayı gezmek biraz ürkütücü olabiliyor. Giriş ücretlidir. Ancak mağaraya girmek için 200 basamaklı bir merdiveni tırmanmak gerekiyor. Bu merdivenleri çıkmadan bir tesis var, ama burası pek öyle iç acıcı bir yer değil, kötü ve hatta tuvaletleri iyice kötüdür.
Orman içinde saklı kalmış bir mağaradır. İçeride 350 metrelik bölüm aydınlatılmıştır ama bazı yerlerde aydınlatma yetersiz kalıyor. Mağaranın içi oldukça geniş ve derindir. Mağara içindeki yürüme alanı, yaklaşık 400 metre civarındadır. (Aslında mağaranın derinliği 6 km kadar gidiyormuş)
Demir merdivenle bazı iniş-çıkışlar bulunuyor. Mağara kalabalık ise, bu merdivenlerle sıkışma olabiliyor. Çünkü mağaranın içindeki gezi güzergahı, gidiş ve geliş aynı yerden dönüş olarak planlanmıştır.
Yorulduğunuzda oturup dinlenebileceğiniz yerler vardır. Mağaranın içlerine yürüdükçe, sarkıt ve dikitler daha da güzelleşiyor. Alanya’da Damlataş mağarasını gezenler, burası ona benziyor.
Gelelim sonuç bölümüne: mağarada yönlendirme tabelaları eksik, yani tamamen kendi başınıza geziyorsunuz denebilir. Bazı bölümler çok karanlık, bu yüzden, yukarıda sözünü ettiğim gibi yaz mevsiminde yani kalabalık sezonda buraya gidin. Yoksa büyük mağarada, loş bölümlerde kendi başınıza gezmek pek keyifli olmuyor.
Tokatlı Kanyonu
Kristal terasın altında görülmektedir. Burası Safranbolu İncekaya mevkiindedir. Giriş ücretlidir. Kanyonun bir ucunda Tokatlı köyü ve diğer ucunda ise, Eski Çarşı’nın Gümüş Mahallesi vardır. Tokatlı köyü nedeniyle, buraya “Tokatlı Kanyonu” ismi verilmiştir.
Kristal cam terasın hemen altında güzel bir yürüyüş parkuru vardır. Parkurun başlangıcından sonuna kadar, yürüyüş yaparsanız, size çeşitli ağaçlar, bitkiler ve kayalar, bazı akarsular, dereler eşlik edecektir. Kanyonun doğası güzel, inme ve çıkma pek fazla zorlamıyor.
Çünkü dinlenme yerleri vardır. Ahşap merdivenlerle aşağıya iniliyor. Aşağıda piknik alanları bulunuyor. Kanyon içinde, sağdaki iniş yolunda, bir de cafe ve tuvalet vardır. Burayı gezmeyi düşünenler, rahat ayakkabılar ve kıyafetler giymelidir.
Ovacık ilçesi, il merkezi Karabük’e 48 km uzaklıktadır. Ayrıca Ovacık, Safranbolu arası 58 km dir.
GENEL
İlçe Batı Karadeniz bölgesindedir. 1’nci derece deprem bölgesidir. En büyük deprem 1944 yılında meydana gelmiştir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1100 metredir. İlçenin en yüksek yeri Boduroğlu Yaylası ve Kıraçtepedir ve 1400 metre yüksekliktedir.
İlçe genel olarak ormanlık, dağlık, engebeli ve dağınık bir arazi yapısına sahiptir. Bu dağlık alanların dışında yer yer düzlükler vardır. Yörede karasal ve Karadeniz iklimi hakimdir ve buna bağlı olarak kışlar soğuk ve kar yağışlı, yazlar ise serin ve yağışlı geçer. Bölgede yaşayanların önemli kısmı, Kardemir ve diğer sanayi şirketlerinden emekli olanlardır.
TARİHİ
Bölge 1350 yılında Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1869 yılında Kastamonu salnamesinde, ilçenin ismi “Ulak” olarak geçer.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Ovacık, Çankırı ili Çerkeş ilçesine bağlı bir bucak iken, 1957 yılında ilçe olmuştur. 1995 yılında Karabük il olunca, Ovacık ilçesi Karabük iline bağlanmıştır.
NE YENİR
Buralara yolunuz düşerse mutlaka “çullu böreği” yemelisiniz.
Karabük Ovacık
GEZİLECEK YERLER
Ovacık ilçesiyle ilgili yaptığım incelemede, bölgede gezilecek birkaç yer belirtilmesine rağmen, bu yerlerle ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadım, yani sanırım tanıtım ile ilgili sorun var.
Karabük Ovacık Adam Kurutma Kayası
ADAM KURUTMA KAYASI
Burada ilginç kayalar bulunuyor. Kayanın bir yanı 30 metre, diğer yanı 100 metredir. Yörede anlatılan efsaneye göre “Bir zamanlar, bölgede acımasız bir bey yaşamaktadır. Bu bey, aklına estikçe insanları köpeklerine parçalattırır ve diri diri gömdürürmüş.
En büyük eğlencelerinden birisi de yakaladığı kişileri kızgın saç üzerinde namaza durdurup, ayakları yandıkça zıplamalarını seyretmekmiş. Bir gün bey amansız bir hastalığa yakalanır. Tüm hocalar ve hekimler, beyin derdine çare bulamazlar.
Bey acılar içinde kıvranırken, bir gece rüya görür. Rüyasında: Hızır “senin derdinin dermanı adam kurutma kayası, kayalara git, üstündekileri çıkar, iki rekat namaz kıl” der.
Ertesi gün, bey hemen kayalara gider, soyunur, kayaların üstüne çıkar, namaza duracaktır ama kaya güneşten çok kızmıştır ve ayakları yanmaya başlar.
Hoplaya-zıplaya güçlükle namaz kılar ve ellerini dua için açtığında, Hızır’ın sesi gelir “Ey acımasızların acımasızı, sen ki zavallı insanlara layık gördüğün cehennem azabını kendinde denedin, artık tövbe et, kötülüklerden arın, halkına yardımcı ol ki şifa bulasın” der.
Bey, bunun üzerine yaptıklarından pişmanlık duyar, tövbe eder ve iyileşir. Bu yüzden, yörede bu kayaların bir kısım hastalıklara iyi geldiğine inanılır.
GÖZETLEME KULESİ
Kıraçtepe mevkiinde, yangın gözetleme kulesidir.
Karabük Ovacık Pürçükören Köyü
PÜRÇÜKÖREN KÖYÜ
Köy, Karabük il merkezine 35 km ve Ovacık ilçe merkezine 11.5 km uzaklıktadır.
Karabük Ovacık Gerdek Boğazı Kaya Mezarları
Gerdek boğazı kaya mezarları
Soğanlı çayı vadisinde bulunan Pürçükören köyü Karakoyunlu mahallesindedir. Mezarlar ilk olarak Leonhard tarafından bulunmuştur. Mezarların MS 7’nci yüzyıl ve daha eski olduğu tahmin edilmektedir.
Mezarların genel görünümü, üçgen alınlıklı, giriş ve üç odadan oluşan, birbirine açılan odalardan meydana gelir. Niş bulunan odalarda tavan süslemesi olarak, iç içe dikdörtgenler kullanılmış ve ağaç mimarisi taklit edilmiştir. Sütun başlıkları hurma yaprağı ile süslü olup doğu mimarisinin etkisi görülür.
Karain kaya mezarları
Pürçükören köyü Karakoyunlu mahallesinin güneybatısında, kayalara oyulmuş dört odadan meydana gelmiştir.
Kayadibi mağarası
Pürçükören köyü Karakoyunlu mahallesinin doğu kısmında, kaya içine oyularak yapılmıştır. At nalı biçiminde girişi olan mezar odasında aslan başları bulunmuştur.
TAŞOĞLU KÖYÜ TARİHİ CAMİİ
Yörede anlatılan bir efsaneye göre: Asar mahallesinde bulunan tarihi caminin ermişler tarafından, geyiklerle ormandan getirilen kereste ile yapıldığı söylenir.
Bir gün, sabaha karşı yine geyiklerle köylünün ekinlerinin içinden kereste taşınırken, bazı köylülerin görmesi üzerine bağırdıkları, kereste taşıyanlara sitem ettikleri, bunun üzerine kereste taşıyan bu ermişler de köylülere hitaben “ekin önünden yatar, arka kısmından kalkar, hepinizin boğazından çıksın” demişlerdir. O günden sonra, bu yöre halkı hep urlu (dış guatrlı) olmuştur.