Karabük

Birkaç kez dışından geçtim, bir keresinde şehrin içine girdim, uzaktan görüntüsü, özellikle Demir-Çelik Fabrikaları nedeniyle çok kasvetli. Şehrin içi ise, Demir-Çelik çalışanları tarafından yoğun olarak yaşanılan bir yer olmuş. Türkiye’de, Karabük denilince, yine Demir-Çelik, yani Kardemir akla geliyor.

ULAŞIM

Karabük-Bartın arasındaki uzaklık: 80 km. Karabük-Kastamonu arasındaki uzaklık: 120 km. Karabük-Çankırı arasındaki uzaklık: 195 km. Karabük-Bolu arasındaki uzaklık: 130 km. Karabük-Zonguldak arasındaki uzaklık: 170 km. Karabük-Ankara arasındaki uzaklık: 230 km. Karabük-İstanbul arasındaki uzaklık: 400 km.

TARİH

Yöredeki ilk yerleşimciler: Hititler, Frigler, Helenistik krallıklar, Roma ve Bizanslılar. Malazgirt zaferinden sonra, Anadolu’ya yerleşen Türklerin bir kısmı da, bu taraflara yerleşirler.

1937 yılına gelindiğinde: Safranbolu’ya bağlı: Öğbeli köyünün bir mahallesi iken, 1935 yılında, Ankara-Zonguldak demiryolunun açılması ve buradan geçmesi nedeniyle, önem kazanmıştır.

1937 yılına gelindiğinde ise, burada temelleri atılan “Karabük Demir-Çelik Fabrikaları” buranın öne çıkmasını sağlamıştır. 1953 yılına gelindiğinde, Karabük, Zonguldak iline bağlı bir ilçe olmuştur. 1995 yılına gelindiğinde ise, ülkemizin 78’nci ili olmuştur.

Adının çıkış noktası: Kara ve bük sözcükleri: kara çalılık yer anlamındadır. Karabük isminin buradan geldiği söyleniyor.

GENEL

İl merkezinin rakımı, yani denizden  yüksekliği: 278 metredir. Coğrafi yapı ise, engebeli olup büyük düzlükler yok. Yani, tarıma uygun araziler çok az. Bunun sonucu olarak: il topraklarının, % 65’i orman, % 22’si tarım alanıdır. Orman alanları fazla olmasına rağmen, orman ürünlerine dayalı sanayi gelişmemiştir.

Ama yine de ülkemizin en yoğun orman alanı bulunan yöresidir. Sanayi: Demir-Çelik sektörüne paralel olarak gelişmiştir. Şu an da, fabrikada: yaklaşık 4200 personel görev yapmaktadır.

Ama, bu personelin çoğu dışarıdan gelmiş ve hatta birkaç nesil geçmiş olmasına rağmen, yine de Karabüklü olmayı benimsedikleri pek söylenmiyor. Fabrikanın şehre diğer bir armağanı ise, her zaman dumanlı, sisli ve karanlık bir gökyüzü. Her ne kadar bacalara filtre takılmış olsa da, yine de gökyüzü dumanlı, sisli ve puslu.

İl genelinde, genellikle karasal iklim görülür. Çünkü, şehir Karadeniz kıyısından içeride kalmaktadır. Bu nedenle Karadeniz’in nemli havası, burada görülmemektedir.

Yörede kurulan Demir-Çelik Endüstrisi sayesinde, ülkemizin birçok yerinden göç almıştır. Sanayileşme ile birlikte, yöreye gelen işçi aileleri, ilin sosyal hayatının temel unsurları olarak öne çıkmıştır.

KARABÜK ÜNİVERSİTESİ

Üniversite bünyesindeki fakülteler: Teknik Eğitim, Güzel Sanatlar, Fen, Mühendislik, İktisadi ve İdari bilimler, Teknoloji, Tıp, İşletme, İlahiyat olmak üzere: 9 tanedir. Enstitüler ise: Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Demir-Çelik Enstitüsü olmak üzere 3 tanedir.

 

GEZİLECEK YERLER

Maalesef il merkezinde gezilip görülecek bir yer yok.

Karabük Eskipazar

Karabük Eskipazar

Eskipazar, genç neslin, askerlik sonrasında terk ettiği ve İstanbul-Ankara gibi yerlere göçtükleri ve ancak son yıllarda yapılan arkeolojik kazılar sonucu, Anadolu’nun en büyük antik kentlerinden birinin bulunduğu bir yöremizdir.

Buraya gidenler veya yakınlardan geçenler, tarih meraklıları, mutlaka ve mutlaka, “Hadrianapolis” antik kentini gezin, görün.

Karabük Eskipazar

ULAŞIM

Eskipazar, il merkezi olan Karabük’e 38 km. uzaklıktadır. Eskipazar-Ankara arasındaki uzaklık: 103 km. Eskipazar-Çankırı arasındaki uzaklık: 42 km. Eskipazar-Düzce arasındaki uzaklık: 166 km. Eskipazar-İstanbul arasındaki uzaklık: 347 km.

Karabük Eskipazar

TARİH

Karabük yöresindeki en eski yerleşim: Eskipazar ilçesindeki Yazıboz köyündedir. Burada bulunan bir höyüğün: muhtemelen MÖ.2500 yıllarında ilk kez yerleşime ev sahipliği yaptığı öğrenilmiştir. Daha sonra Hititler, Frigya ve Kimmerler ve daha sonra Persler yörede hakimiyet kurmuşlardır.

Büyük İskender Anadolu’ya girince, 333 yılında Pers egemenliği biter. Helenistik dönem başlar. Büyük İskender ölünce bölgede kurulan Btinya krallığı ise, Romalılar tarafından tarih sahnesinden silinir.

Roma döneminde: Romalılar, Karadeniz yöresindeki ormanları ve madenleri ele geçirmek için, bu yörede önemli kentler kurmuşlardır. Bunlar: Hadrianopolis ve Kimistene.

Hadrianopolis kalıntıları, günümüze kadar ulaşmıştır. Bunun dışında, bir kısım Roma dönemi kaya mezarları da görülmektedir.

1071 Malazgirt zaferinden sonra: Türkler Anadolu’ya girmeye başlamışlardır. Hadrianopolis kentini de içine alan Paflagonya bölgesi: Emir Karatekin liderliğindeki Oğuz Türkleri gurubu tarafından sağlanmıştır. Viranşehir olarak isimlendirilen yöre, 1398 yılında, Osmanlılar tarafından ele geçirilir.

1845 yılına gelindiğinde ise, kasabanın ismi Viranşehir değil, Mecidiye olarak değiştirilmiştir. Cumhuriyetin ilan edildiği tarihlerde: burada, 2 han, birkaç  dükkan ve üç ev bulunduğu ve Perşembe günleri Pazar kurulduğu biliniyor.

Cumhuriyet devrinde bucak olan yöre, kurulan pazarın eskiliği nedeniyle, Eskipazar adını almıştır.

Karabük Eskipazar

GENEL

İlçe, Batı Karadeniz bölgesindedir. İlçenin Karabük DDY uzantısı üzerinde bulunan Eskipazar ırmağının suladığı saha, iklim bakımından en elverişli yeridir. Sulak bölgede, sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır.

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 710 metredir. İlçenin gerek iklim ve gerekse bitki örtüsü durumunu değerlendirmek için, bölgenin üç bölüme ayrılması gerekiyor.

İlçe, zengin taş ocaklarına sahiptir. Öyle ki, bu taş ocaklarından çıkarılan taşlar: Anıtkabir ve TBMM’nin inşaatında kullanılmıştır. Yöreden çıkarılan traverten taşları, ülkenin her yerine gönderilmektedir.

Bunun dışında, yörenin ekonomik etkinliğinin temelinde, orman gelmektedir. Demir-Çelik sanayisi ve porselen yapımında kullanılan manyezit maddesi de, ilçe topraklarından çıkmaktadır. Yani, Eskipazar, yer altı zenginlikleri bakımından, güçlü bir yer.

Karabük Eskipazar

GEZİLECEK YERLER

Karabük Eskipazar Hadrianaupolis

HADRİANAUPOLİS

Bu antik kent, Karadeniz bölgesinin Zeugması gibi görülüyor. Kentin kurulduğu alan değerlendirildiğinde ise, o dönemde, yörede bulunan 6 büyük merkezden biri olduğu kanısına varılıyor.

Antik kentte  bulunan mozaiklerin kazı alanında sergilenebilmesi için çatı yapılması planlanıyor.

MÖ. 64-40 yılları arasında;  Romalı İmparator Adrionus tarafından kurulduğu, imparatorun adına izafeten Adrianopolis olarak isimlendirildiği ve MS.5.yüzyıla kadar yerleşim amacıyla kullanıldığı tahmin edilen şehirdeki kazılarda, Anadolu’da örnekleri daha önce hiç görülmeyen bazı zemin mozaikleri bulundu. Kent: daha sonra Bizans hakimiyetine girmiş ve 1085 yılına kadar bu durum devam etmiştir.

Gaziantep’teki Zeugma mozaiklerini hatırlatan: at, fil, panter ve geyik gibi birçok tasvirin yer aldığı mozaiklerin üst kısımları kapatılarak sergilenebilmesi için proje hazırlanıyor.

Şehirde, geç Helenistik, Roma ve Erken Bizans dönemlerine ait 14 yapı kalıntısı tespit edilmiş. Günümüzde burada görebilecekleriniz şunlardır: mahzenler, saray merdiven kalıntıları, hamam harabeleri, sığınak ve su kanalları. Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi vermek istiyorum:

Karabük Eskipazar Hadrianaupolis

1. Nolu Kilise Yapısı:

Bizans devri surlarının yaklaşık 2.5 km. doğusunda, Göksu ırmağı vadisinin 500 metre kuzeyinde, Yerebatan denilen bir tepenin en üstündedir. Bu kilise yapısının tabanında: muhteşem güzel mozaikler görebilirsiniz. Bu mozaiklerin: büyük olasılıkla, şehir dışından gelen ustalar tarafından yapıldığı düşünülüyor.

2.Nolu Kilise Yapısı:

2003 yılında bulunmuştur. Şehir merkezinde, yani diğer kilisenin 4 km. batısında, Göksu ırmağının 500 metre kuzeyindeki bir bölgede bulunmaktadır. Bu kilisenin tabanında da, muhteşem güzel mozaikler görülüyor.

1.Nolu Hamam Yapısı:

2005 yılında bulunmuştur. Kent merkezindedir. Yapı, büyük olasılıkla, 5’nci yüzyılda yapılmış ve 7’nci yüzyıl sonuna kadar kullanılmıştır. Bu bölgede ele geçirilen sikkelerden, hamamın, 8’nci yüzyıl başlarında terk edildiği görülmektedir. Bu yapının temelinde de, 5’nci yüzyılda yapılan bir mozaik bulunmuş ve görülmektedir.

2.Nolu Hamam Yapısı:

Eskipazar-Hacıahmetler yolunun hemen güneyindedir. 2007 yılında, yapının 9 bölümü ortaya çıkarılmıştır. Yapının tabanı, geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir.

Karabük Eskipazar Hadrianaupolis

Geç Dönem  Roma Villası: 5’nci yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. 2’Nolu Kilise yapısının, yaklaşık 150 metre doğusundaki düzlüktedir. Villa yapısında, 10 mekan ortaya çıkarılmıştır. 2’Nolu mekanın duvarında, ev sahibi ve karısının resimleri, mozaikle işlenmiştir ve halen görülebilmektedir.

ÇETİÖREN MESİRE YERİ

İlçe merkezine 10 km. uzaklıktadır.

Burada, su kaynakları, yaban hayatı ve zengin bitki örtüsü vardır. Ayrıca: masalar, banklar, ocaklar, çeşmeler, tuvaletler, otopark ve yaklaşık 2500 kişilik bir anfitiyatro var. Bu anfitiyatroda, yağlı güreş etkinlikleri düzenleniyor.

EĞRİOVA MESİRE YERİ

İlçe merkezine 25 km. uzaklıktadır.

Burası da, bir ormanlık alandır. Ama, alanın ortasında yaklaşık 5 metre derinliğinde, suni bir gölet bulunuyor. Sanırım, orman yangınları için tedbir amaçlı oluşturulmuş bir gölet. Burada: masalar, ocaklar, çeşmeler bulunuyor. Gölette: balık avlayabilirsiniz. Çadırlı kamp ve doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.

Karabük Eskipazar Kimistene Antik Kenti

KİMİSTENE ANTİK KENTİ

İlçe merkezine bağlı, Deresemail köyünde; Asar tepe dağ silsilesinin üzerindeki dört yükselti üstündeki antik bir yerdir. Ancak buranın bir şehir mi, yoksa köy mu olduğu konusunda net bilgiler elde edilememiştir.

Buranın daha çok bir dini yerleşim yeri olduğu tahmin ediliyor. Çünkü, Anadolu’da, bu tür dini yerlerin, bu tür yüksek yerlere kurulduğu örnekleri yoğun olarak görülmüştür.

Tepelerden birinin üzerinde: Akropolis bulunmaktadır.

Bu zirveye, Roma döneminde bir tapınak inşa edilmiştir. Bu tapınak, günümüzde temel seviyesinde görülmektedir. Tapınak: bir kutsal yol ile, doğu yamacında bulunan anıtsal bir girişe ve merdivene bağlanmaktadır.

Tapınağın parçaları, maalesef zaman içinde, çevre köylere yayılmıştır. Tapınak ulaşılması güç bir yere inşa edilmiş olması nedeniyle, yapılan arkeolojik araştırmalarda burada pek fazla adak eseri elde edilememiştir.

Buna göre, tapınak pek fazla ziyaret edilen bir yer olmasa gerek diye düşünülmektedir. Evet, bu tapınağın 4’ncü yüzyıla kadar kullanıldığı ve bir deprem sonucu yıkıldığı düşünülüyor.

Daha sonraki dönemde, bu tapınak üzerine herhangi bir yapı yapılmamış olması nedeniyle, dini-mimari kalıntılar günümüze kadar gelebilmiştir.

İkinci yükselti üzerinde, Akropolis var. Burada da: kayaya oyulmuş niş ve mezar alınlığı şeklinde mezarlar ve mezar taşları bulunmuştur.

Karabük Eflani

Karabük Eflani

Aslında: Eflani: sanırım Ankara-Safranbolu-Bartın-Amasra yol güzergahı üzerinde olsaydı, mutlaka bir şekilde turizmden bir şeyler elde edebilirdi? Soru işareti koydum çünki, bundan tam olarak da emin değilim.

Çünkü: Eflani, tarihi ve doğal özellikleri olan bir yer değil. Bu şirin ilçemizde, DSİ tarafından yapılmış üç suni gölet ve yeşillik bir ortam, seven-beğenen ve tercih edenler için var.

Karabük Eflani

ULAŞIM

Eflani, bağlı bulunduğu il merkezi olan Karabük’e 42 km. uzaklıktadır. Eflani-Safranbolu arasındaki uzaklık: 34 km. Ama: ince bir ayrıntı var. Ankara-Safranbolu-Bartın yol güzergahı, Eflani’den geçmiyor. Eflani, daha içeride yani bu yola 24 km. içeride kalıyor.  Eflani-Bartın arasındaki uzaklık: 86 km. Eflani-Amasra arasındaki uzaklık: 90 km. Eflani-Kastamonu arasındaki uzaklık: 136 km.

Karabük Eflani

TARİH

Yöredeki ilk yerleşimcilerin, Hititler olduğu bilinmektedir. Hitit metinlerinde, Eflani yöresinden, Halanu (Yün) olarak göz edildiği bilinmektedir. Helenistik krallıklar döneminde ise, yine Eflani yöresinde yerleşimler görülür. Helenistik krallıklardan, Bitinler: Romalıların, Batı Karadeniz bölgesini ele geçirmelerini önlemek için, Eflani de üs görevi üstlenmişlerdir.

Eflaninin, tarihte bilinen ikinci adı, Bitinya kralı Nikomedes’in oğlunun ismine izafeten “Phylomenes Yurdu” olarak geçmektedir.

1084 yılına gelindiğinde ise, Kastamonu ve Sinop yöresini ele geçiren Kara Tigin Bey: burayı da hakimiyeti altına alır. Daha sonra Bizans görülse de, 1213 yılından sonra yöre tamamen Türklerin egemenliği altına girer.

Cumhuriyet döneminde, Eflani, Safranbolu’ya bağlı bir ilçe olarak görülüyor. 1953 yılında ise İlçe olur. 1995 yılında ise, Karabük il olunca, Eflani Karabük iline bağlanır.

Karabük Eflani Leylekler

GENEL

Bölge, genellikle küçük düzlük ve tepeliklerden oluşmaktadır. Orta kısımda, DSİ tarafından yapılan ve turizm amaçlı olarak kullanılan 3 adet suni gölet bulunmaktadır. Tepelerde ise, sert ve kayalık arazi görülür.

Yörede: genellikle karasal iklim hüküm sürer. Buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve bol kar yağışlı geçer. Ancak ova köylerinde, iklim biraz daha ılımandır.

Ancak, yöreye özgü en büyük özellik, yoğun sistir ve bazen bu yoğun sis, görüş mesafesini 5 metreye kadar indirmektedir.

Eflani bölgesinde: iklim her mevsim yağışlı olduğundan, bölge tamamen ormanlarla kaplıdır. Ancak bölgenin çok soğuk olması ve don tehlikesi nedeniyle: sebze ve meyve yetişmez. Buğday ve arpada ise verim çok düşüktür.

Eflani de yerleşik insanların büyük bölümü: Karabük Demir-Çelik Fabrikası emeklilerinden oluşmaktadır. Ayrıca: İstanbul’da çalışan fırıncı-pastacıların büyük bölümü de: Eflani yöresindendir. Çünkü: Eflani yöresi, dışarıya sürekli göç vermektedir.

 

NE YENİR

Eflani yöresine yolunuz düşerse, tatmanızı önereceğim yerel lezzetler: hindi eti, bandırma, çökelek gözlemesi, mantar gözlemesi olabilir. Bandırma: tavuk veya hindi eti suyuna banılarak yenilen bir tür yemektir.

Eskiden sabah saatlerinde yenen yemek, günümüzde soğuk kış akşamlarında yeniliyor. Ancak her zaman yapılmaz, sadece özel günlerde yapılıyor.

Özellikle: mevsimine göre ve emin olduğunuz takdirde, kanlıca mantarının çok lezzetli olduğu bu yörede, bu mantar türünü tadabilirsiniz. Tatlı derseniz, buraya has ve muhteşem bir lezzet Miyana helvasıdır, unutmayınız.

 

GEZİLECEK YERLER

Karabük Eflani Kürei Hadit Camii

KÜREİ HADİT CAMİİ

İlçe merkezine bağlı Demirciler (eski ismi Küre-i Hadid köyü) köyünde İncüvez mevkiindedir. İlçe merkezine 15 km uzaklıktadır. 

Giriş kapısındaki kitabeye göre, cami 1453 yılında Candaroğlu İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır. Peki neden buraya bu camiyi yaptırmıştır? Çünkü, o dönemlerde buradan önemli bir maden olan demir çıkmaktadır. 

1888 yılında ise Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa tarafından restore ettirilmiştir. Cami halk arasında “Direkli cami” olarak da bilinir. Cami beylikler dönemi sanatını yansıtmaktadır. Cami: Orta Asya ve Türkistan geleneğini Anadolu’da yaşatan kökü süslü ahşap çadır direklerine dayanan eserlerdendir.

Caminin ustası bilinmemektedir. Candaroğlu döneminde, ustası bilinmeyen bu tipteki camiler genellikle Ankaralı ustalar tarafından yapılıyordu. Bu nedenle, bu caminin de Ankaralı ustalar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. 

Dış kısmı moloz taştan işlenmiş, taş araları sıvanmıştır. Yani dıştan oldukça sadedir. Duvarlarda dolgu duvar tekniği kullanılırken, mihrapta ise kalıplama tekniği kullanılmıştır. Dikdörtgen planlıdır.

Üzeri, iki ahşap direğin desteklediği, ahşap bir tavanla örtülmüştür. Tavan sistemi, Kastamonu Kasaba köyünde bulunan hiçbir metal kullanılmadan yapılan Mahmut Bey Camii tavanı gibi, bindirme tekniğiyle yapılmıştır. İçi tamamen ahşap olan camide, Selçuklu oyma sanatı hakimdir. 

Harimin kuzeyinde, kadınlar mahfili ve mahfilin altında ise 8 tane zikir hücresi vardır. Yapıda en süslemeli yer mihraptır.

Mihrapta alçı ve kalem işi süslemeler vardır. Yöre halkı süslemelerin son zamanlarda yapıldığını belirtir. Ayrıca, ana kirişi taşıyan sütunlar üzerine, lale devrine ait olan oldukça basit bitki motifleri süslemeleri yapılmıştır.  

Caminin doğu bitişiğinde bir türbe vardır. Bu türbede iki sanduka vardır. Yöre halkının söylediklerine göre bu sandukalar Şeyh Mahmut ve eşine aittir.

Bu bilgi kanıtlı değildir ancak camide bulunan 1890 yılına ait iki pirinç şamdan üzerinde “Şeyh Mahmut’un dergahı” yazısı, bu tahmini güçlendirmektedir. 

Üst tarafta ise mezarlık bulunmaktadır. Bunlara bakarak köyün eskiden burada kurulu olduğu daha sonra ise biraz daha yukarıya taşındığı anlaşılmaktadır. 

 

BOSTANCILAR GÖLETİ

İlçe merkezine, 3 km. uzaklıkta, Soğucak yolu üzerindedir. Merkeze yakın olması nedeniyle tercih edilmektedir. Gölün ebatları: genişliği 1 km. ve derinliği: 20-25 metre civarındadır. Gölde olta balıkçılığı yapılır.

Buranın bir özelliği var. Burada gölet yapılmadan önce bir ilkokul binası bulunuyormuş ve okul sular altında kaldıktan sonra uzun süre, okulun çatısı gözükmüş ve halk buraya “Okullu gölet” ismini vermiş. 

Karabük Eflani Esencik-Kulüp Köyü Göleti

ESENCİK-KULÜP KÖYÜ GÖLETİ

İlçe merkezine 11 km uzaklıkta, Pınarbaşı-Azdavay yolu üzerindedir. Yolu asfalttır. Gölün boyutları: genişliği 2.5 km. ve derinliği ise, 40-50 metredir. Gölet bölgesinde piknik yapmak için gerekli alt yapı bulunuyor. Piknik masaları ve tuvalet mevcut.

Karabük Eflani Bostancı-Ortakçılar göleti

BOSTANCI-ORTAKÇILAR GÖLETİ

İlçe merkezine 3 km. uzaklıkta, Daday yolu üzerindedir. İlçe merkezine 3 km uzaklıktadır. Göletin ebatları: genişliği 1.2 km. ve derinliği: 25-30 metredir. Gölet ormanlık iki bölgenin arasındadır ve doğal güzellik sergilemektedir. Burada da, piknik yapmak için alt yapı tamamlanmıştır. Yörenin en çok tercih edilen göletlerindendir.

 

ULU YAYLA

İlçe merkezine 20 km. uzaklıktadır. Bu yolun büyük kısmı asfalt, kalanı ise stabilizedir. Yaylanın genişliği 3 km. olup, burada: her yıl 8 Ağustos tarihinde yayla şenlikleri düzenlenmektedir.

 

BEDİL YAYLASI

İlçe merkezine 10 km. uzaklıktadır. Yolun büyük kısmı asfalttır. Yaylanın kuzeyinde: 70-100 metre arasında değişen yüksekliklere sahip, kaya bloklar bulunmaktadır. Bu kaya üzerinden, tüm ova köyleri kuşbakışı görülebilmektedir.

Zaten, kaya blok üzerinden görülen bu manzara, büyüleyicidir. Buranın bir diğer özelliği: özellikle sonbahar aylarında mantar toplamaya gelen yerliler tarafından yoğun olarak tercih edilmesidir. Çünkü, yöreye özgü, muhteşem lezzetli bir “kanlıca mantarı” türü bulunuyor.

Karabük Eflani Cinoğlu Mağarası-Kaya Tüneli

CİNOĞLU MAĞARASI-KAYA TÜNELİ

İlçe merkezine bağlı Acıağaç köyünün 4 km kuzey batısındadır. Tamamen el yapımı olan mağara 2.5 metre yükseklikte ve 2.5 metre genişliktedir. At nalı şeklinde ve üstü tonozlu mağaranın ağzı, at nalı şeklindedir. Mağaraya girdikten sonra çoğu kazılarak tahrip edilmiş 130 basamaklı bir merdiven ve ardından temiz bir su çıkmaktadır, daha ileri gidilemiyor. 

 

ULUGEÇİT MAĞARASI

Ulugeçit köyünün 500 metre uzağındadır. Mağaranın girişi 1 metre ve yüksekliği 70 cm dir. Kapıdan içeriye girildiğinde ise, yükseklik 3 metreye çıkar, genişlik ise 4 metredir. 1945 yılında, 2’nci Dünya Savaşı sırasında, mağara sığınak olarak kullanılmak için yöre halkı tarafından temizlenmiştir.

Mağaranın 500 metre batısında, oval biçimde bir kaya tüneli vardır. Yine oldukça dar (75 cm yükseklik ve 60 cm genişlik) olan bu tünel de, 5 metre gidildikten sonra çökmeler nedeniyle daralır ve daha ileri gidilemez, nereye gittiği bilinmemektedir.