İzmir Efes Yamaç Evler

İzmir Efes Yamaç Evler

Yamaç evler, Efes antik kenti içinde, ilave ücret ödeyerek girilen bir bölümdür. Çünkü, buranın restorasyonu için çok büyük paralar ödenmiştir. Öyle ki yamaç evlerin üstünün kapatılması maliyetinin 10 milyon dolar olduğunu duydum. Ama Efes antik kentini ziyaret ettiğinizde, bence kesinlikle ilave bir ücret ödeyerek burayı da mutlaka gezin ve görün, inanılmaz güzel, inanılmaz orijinal yerler.

Evet şimdi Yamaç Evler hakkında ayrıntılı tanıtıma başlıyorum.

Kuretler caddesi üzerinde, Hadrian tapınağının karşısında, Bülbül dağının kuzey yamacına konuşlandırılmış bulunan bu 7 ev ve içlerinde yaşayan aileler, Efes’in en işlek semtinin merkezindeydiler.

Antik şehrin tam merkezinde bulunan bu evler, yaklaşık dört bin metre kareye yayılmıştır.

öNEMİ:

Efes şehrindeki zengin ve ünlülerin evleri, Efes’teki yamaç evler, antik çağın en zengin vatandaşlarının bazılarının özel hayatına benzersiz bir bakış açısı sağlar. Bu evler, zengin Efeslilerin belediyeye misafir ağırlama ve günlük işlerinde kullanılması için verdikleri evlerdir. Yüksek rütbeli Roma ordusu subayları, valiler ve zengin tüccarlar ve daha fakir Efeslilerin tüm aileleriyle birlikte yaşadığı tek kişilik odalara kıyasla, çok büyüktüler.

 

öNCESİ

Yamaç evler bölgesi, Romalılar tarafından yaşam alanına dönüştürülmeden önce, Helenistik dönemde (MÖ 6’ncı yüzyıldan MÖ 4’ncü yüzyıla kadar) mezarlık olarak kullanıldı. Yeni yerleşimciler evleri inşa ederken, kendilerinden öncekilerden kalan malzemeleri de kullandılar.

Kuruluş Aşaması

MÖ 200 yıllarında Kuretler caddesine açılan dar sokaklar, masif taş duvarlar kullanılarak üç teras oluşturuldu. Bu üç terasın her bölümüne dikilmiş ikişer ev vardı. Yani, üç terasta, orijinal olarak altı tane bitişik ev yapılmıştır.

Ara sokaklar çok dardı. Bazı ev sahiplerinin evlerini tonoz çatı ile kapattıklarına  dair kalıntılar vardır. En kuzeydeki terasta, MS 1’nci yüzyılda, bir mesken inşa edildi. Diğer teraslarda ise bir el sanatları mahallesi gelişti.

İzmir Efes Yamaç Evler
EVLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

En yüksek noktadaki ev ile, en alt noktadaki ev arasında 27 metrelik yükseklik farkı vardır.

Evler üçü bir katta ve ikisi iki katta ve üç katta olmak üzere, üç ayrı teras üzerine inşa edilmiştir ve sadece ara sokakları ve geçitleri paylaşırlar.

Evler, hemen hemen aynı ölçülerde (400-600 metre kare) olan, sütunlu avlulu şekildedir.

Evlere, ara sokaklardan bir dizi basamakla girilir. Yani, evlerin her birinin doğrudan sokak erişimi vardır.

Bu teraslar, ilk olarak MÖ 1’nci yüzyılda sığınak olarak kullanılmış olsa da, bugün görülebilen evler MS 1’nci yüzyılın sonuna kadar inşa edilmemiştir.

 

Ana girişler:

Ana girişler, dar taraflı koridorlar tarafında konuşlandırılır. Mermer yüzlü portrelerle çevrelenmiştir.

 

Kutsal Amaçlı Yerler

Giriş bölgelerinde ve iç bahçede, görünüşleri, amaçları ve aile gelenekleri doğrultusunda değişiklik gösteren kutsal amaçlı yerler vardır. Bu bölgelere küçük ibadet oyukları, bu oyuklarda epiksi kahraman sahneleri veya ölenlerin anısına buketler konulmaktaydı.

 

Zemin Katlar:

Avlular-Peristil:

Evler, dört sütunla çevrili, açık bir prestil etrafından ortalanmıştır. Merkezdeki avlular 25-50 metre arasındadır.

Büyük mermer avlu/salonlar, ince sütunlara sahiptir. Avlu, oldukça lüks şekilde dekore edilmiştir. Avlular, iletişim merkezi ve misafirler için prestifli yer olma konumunu korumuştur.

Çok iyi işçilikli mozaikler, duvarlara gömülü kuyular ve çok yüksek kalitede duvar süslemeleri vardır. Küçük figürlü konsantrasyonları ile yapılan dekorasyonlardan, avluların evleri temsil eden yerler olduğu anlamı çıkar. Avlular aynı zamanda ışık kaynağı olarak hizmet vermekteydi.

Zemin katta bulunan diğer mekanlar:

Salona açılan oturma ve yemek odaları, üst katta ise yatak odaları ve misafir odaları bulunuyordu.

Pencereler:

Evin tüm odalarında pencere yoktu, sadece açık salondan gelen ışıkla aydınlatılıyordu. Bu yüzden odaların çoğu loştu ama bu sayede hırsızların pencerelerden eve girmesi de engelleniyordu. Pencereler, genellikle kapıların üstünde, yüksek seviyelere yapılmış, bunlardan bazıları demir çubuklarla çevrelenmiş, ekstra ışık sağlamak için metal ve camdan oluşan meşaleler konmuştur. Fakat bunların sürekli açıkta olan ateşleri, her zaman bir tehlike oluşturuyordu.

İzmir Efes Yamaç Evler

İlham Perileri Odaları:

Bunlar muhtemelen misafir kabul odaları olarak kullanılmıştır. Ancak bu odaların aslında ne için kullanıldıkları net değildir. Ama duvarlardaki dekorasyon, odaların misafir kabul odaları olabileceğini gösterir. Öyle ki, odaların kenarlarında şarap amforaları bulunmuştur.

Yemek Odası:

En önemli odalardan biriydi. Rahatlığına ve ruhu iyileştirdiğine inanılan müzik çalınırdı. Konuklar kanepelerde yarı yaslanmış olarak oturur, ayakları cömertçe süslenmiş mermer veya bronz masalarda yemek yerlerdi.

Üretimle ilgili Odalar:

Misafir ağırlama salonları ve oturma odaları hariç, evlerde üretimle ilgili odalar da vardı. Bu odalar, genelde evin girişine yakın olarak konumlandırılırdı. Merdiven ya da koridorla ulaşılabilen üretim odasının birçok ev tarafından kullanılacak şekilde oluşturulması ilginçtir.

Mutfak:

Gömme mutfak genelde bulunmazdı. Duvardaki resimlerden, yemeklerin genellikle dışarıdan sağlandığı anlaşılmaktadır.

Banyolar;

Bu evlerin ayrıca zeminin altından ve duvarların içinden geçen kil borularla sağlanan sıcak ve soğuk su akan özel banyoları vardı.

 

Isıtma Sistemi:

Evlerin merkezi ısıtma sistemlerinde kil borular kullanıldı. Evler kaplıcalarda kullanılanlara benzer bir sistemle ısıtılırdı.

İzmir Efes Yamaç Evler

Su Sistemi:

Peristilin yani avlunun yukarısında temiz hava için bir açıklık vardı ve yağmur yağdığında yağmur suyu avlunun ortasında bir havuzda veya kuyuda toplanırdı. Her evin içindeki özel kuyularda su toplanabilirdi. Evlerin su ihtiyacı, kuyulardan ve genellikle giriş bölgelerinde avlularda bulunan çeşmelerden sağlanıyordu. Ayrıca sıcak ve soğuk su vardı.

Tuvaletler:

Tuvaletler, gelen ziyaretçilere kolaylık olması için ön bölgelerdeydi. Kanalizasyon, bölümlere ayrılmış bir kanal sistemiyle kurulmuştu.

İzmir Efes Yamaç Evler
Üst Katlar

Üst katlara sütunlarla çevrili bir merdivenden ulaşılırdı. Depremden sonra ulaşılan yığınlarda bulunan duvar parçaları ve mozaik zeminler, üst katlardaki odaların da zengin şekilde dekore edildiğini gösterir.

İzmir Efes Yamaç Evler

Duvarlardaki sanat eserleri:

Evlerin en inanılmaz kısmı zemin ve duvarlardaki güzel sanat eserleridir. İç odaların duvarları, özellikle mitolojik konular tasvir eden fresklerle süslüydü. Duvarlar, mitolojik sahneleri tasvir eden muhteşem alçı heykeller ve resimlere sahipti.

Yamaç evlerin birkaç duvar resmi, sakinlerinin günlük yaşamlarına dair bir fikir veren çizimler ve grafitlere sahiptir. Çizimler ağırlıklı olarak gladyatörleri, karikatürleri ve hayvanları gösteriyor. Graffiti, kişilerin adlarını, şiirleri ve aşk beyanlarını içerir.

Özellikle ilgi çekici olan, fiyatları da dahil olmak üzere (örneğin: soğan, 3 eşek, kimyon-1/2 eşek, termal banyolara giriş 12 eşek) günlük hayatın mallarına ve gerekliliklerine atıfta bulunan 30 listeden oluşan bir guruptur.

Ayrıca ev sahipleri, birçok özel portrede resmedilmişti. Evlerin ana mekanlarında sergilenen bu portrelerin aile bireylerine ait oldukları düşünülmektedir.

İzmir Efes Yamaç Evler

 Şimdi günümüzde ziyarete açılan bazı evlerle ilgili bilgiler:

Doğu Külliyesi: 

Doğu külliyesi, 2500 metre karelik bir alanı kapsar ve üç teras üzerine inşa edilmiş müstakil evlerden oluşur.

Külliyenin başlangıcı MS 1’nci yüzyıla kadar uzanır ve bu evler MS 7’nci yüzyıla kadar iskan edilmiştir.

Günümüzde tüm alan, değerli iç mekanları havanın zararlı etkilerinden korumak için masif çatı ile kaplanmıştır.

Kuzey yolundaki caddede Kuretler caddesine açılan dükkan vardır. Bu sıra binalar, dükkan (taberna) veya bar olarak kullanılmıştır. Taberna yani dükkan ve caddenin arasındaki tören yolunda, geç Helenistik döneme ve İmparatorluk zamanına ait olan anıtsal eserler sıralanmıştır.

Roma dönemi ev tipleri

Geç Roma-Erken Bizans konutları iki ana formda yapılıyordu. İnsula (apartman) tipi konutlar ve Domus (özel) konutlardır. Yamaç evler, her iki yapı tipinin de özelliklerini göstermesine rağmen, büyüklükleri ve özel konutlar olması nedeniyle Domus sayılır.

 

Domus Evi:

En göze çarpan bina, varlıklı kişilerin yaşadığı bir villa ve orta sınıf vatandaşlara ait birkaç ev olan “Domus” olarak adlandırılır. Domus, varlıklı bir aileye ait iki katlı bir evdi. Bu evde: bir avlu, bir salon, bir yemek odası ve özel bir bazilika da dahil olmak üzere, birkaç odası korunarak günümüze ulaşmıştır.

Avlu (peristil) sütun dizileriyle çevriliydi. MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. MS 37 yılındaki depremden sonra restore edilmiştir. MS 300 civarında renkli mermer kaplamala ve peristil yani avlunun güney kısmına bir çeşme eklenmiştir.

İzmir Efes Yamaç Evler Bazilika

Salonun güneyindeki oda, özel bazilika olarak düzenlenmiştir. Bazilika, konuklara büyük bir zenginlik ve önem izlemini vermek için özel olarak tasarlanmıştır. Bu bazilika, yaklaşık MS 160 yılında inşa edilmiştir. Duvarlar mermerdir ve beşik tonoz fresklerle süslenmiştir.

İzmir Efes Yamaç Evler
Batı Külliyesi

Günümüze kadar mükemmel bir şekilde korunarak gelmiştir. Burada peristilli yani avlulu veya iç avlulu, en az beş lüks villa bulunur. Odaların çoğu, freskler ve sanat eserleriyle dekore edilmiştir. Ayrıca, bu bölümde tüm evlerde akan su ve küvetli banyo izlerine rastlanmıştır. Bu bölüm, Anadolu’nun batısında, Roma dönemine ait en büyük antik mozaik zemin koleksiyonunu barındırır.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

 

Bu mozaikler, MS 1’nci yüzyıl başlarından MS 3’ncü yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan dönemde yapılmıştır. Mozaiklerin çoğu: İtalya’dan gelen mozaiklerle bağlantılı olan, küçük siyah ve beyaz taşların kullanıldığı geometrik desenlerdir.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

Çok az sayıda renkli ve figüratif mozaik bulunmaktadır. Bunlar: Triton, Nereids, Dionysos, Medusa ve bir aslan.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

Nereid ve Triton mozaiği, evin oturma birimindedir.

Görüntü stilistik olarak MS 3’ncü  yüzyıla tarihleniyor. Gorgon’un başı, Roma dönemine özgü bir şekilde, boğazına Herakles düğümüyle bağlanmış iki yılanın kuyruklarıyla gösterilmiştir. Yılanların vücutları, kanatlı kafasının yanlarında kıvranıyor ve başları yukarıda, birbirine bakıyor gibi görünüyor.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri Medusa Başı

Medusa’nın yuvarlak yüzü oldukça insani, kadınsı ve güzeldir.

X şeklindeki arka plan, muhtemelen Aegis’i temsil eden gri pullardan oluşan bir desene sahiptir.

İnce bir şekilde uygulanan görüntü, kesişen dairelerin tekrar eden siyah ve beyaz deseninden oluşan büyük bir dikdörtgen mozaik alanla çevrilidir.

Daha ince siyah dörtgen bir çerçeve içinde siyah oval bir çerçeveye sahiptir.

Aynı odada, bu mozaiğin solunda, Dionysos’un bir büstünü içeren bir amblemi olan, aynı boyut ve stilde başka bir mozaik daha vardır.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri
En büyük villa (Ziyarete açıktır)

Bu villaya Kuretler caddesinin ortasından basamaklı bir yolla ulaşılır.

Batı kompleksinin en büyük villalarından birisi, MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiş ve MS 2’nci yüzyılda değiştirilen, iki katlı ve avlulu bir evdir.

Evin çift kanatlı kapısı vardır. Eve girince, sağda görülen merdivenler, ikinci kata çıkmayı sağlar. İkinci kat, tamamen yıkılmış durumdadır. Yaygın bir geleneğe göre, ikinci katta yatak odaları bulunmaktadır.

Giriş kapısından birkaç basamakla zemin kata inilir.

Merdivenlerin bittiği giriş holünde: avlu görünümündeki orta bölümün ortasında, akan su sistemi ve olukları olan bir şadırvan vardır ve eve girenlerin temizlenmesi içindir.

Oradan karşıdaki peristile yani avluya geçilir.

Peristilin ortasında avlu benzeri göğe açılan bir bölüm ve bu bölümün çevresinde mozaik zeminli koridorlar ve bunların arkasında odalar ve holler bulunur.

Bunun güneyindeki alçak tonozlu mekan, ev sahibinin sıcak yaz günlerinde istirahat ettiği yerdir.

Zemin katında 12 oda bulunur. Toplam yaşanabilir alan sayısı 900 metre karedir. Korunarak günümüze ulaşmış odalar: hol, mutfak ve küvetli banyodur.

Bu villanın zemin ve duvar mozaikleri arasında: Herakles, Ariadne, Eros, tavus kuşu ve çiçek motifleri vardır.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

Salondaki odalardan biri, fresklerin konularından dolayı “tiyatro odası” olarak adlandırılır. Oldukça büyük olan giriş açıklığının solunda Euripides’in “Orestes” oyunundan bir  sahne tasvir edilmiştir. Roma dönemi tiyatro oyuncularının tamamı maske kullanan erkeklerdir.

Bu nedenle, fresklerdeki oyuncular maske takmış olarak gösterilmiştir. Sağda komedi yazarı Menander’in Sikyonios adlı oyunundan bir sahne var. Soldaki geniş duvarın üst kısmında ise, Herakles ile Akhilleus arasındaki mücadele temsil edilmektedir.

Yunanistan’ın en büyük nehir tanrısı olan Akhilleus, Calydon Kralının kızı Deianeira ile evlenmek ister. Ama Deianeira, Aşil’in ejderha ya da boğa gibi varlıkların şeklini alabileceğini bildiği için onunla evlenmek istemez.

Bunun üzerine Herkül araya girer ve kavga çıkar. Freskte çömelmiş olarak gösterilen kız, kavganın konusu olan kızdır.

Efes Yamaç Evler

Peristilin yani avlunun kuzey cephesi, MS 4’ncü yüzyılda değiştirilmiş ve burada duran evin ana odası, iki küçük odaya bölünmüştür. Bu bölümde bulunan yangın izleri de aynı döneme aittir.

Peristilin yani avlunun açık bölümünün üst kısmı, benzer malzemelerle eski modellerine benzetilerek yeniden yapılmıştır.

Girişin sağındaki açıklığı geçtikten sonra, sağdaki oldukça geniş alan, evin hamamıdır. Hamamın sadece alt yapısı korunmuştur. Duvarlarda kışın soğuk havalarda evi ısıtmak için sıcak havanın dolaştığı görülen bacalar vardır.

İzmir Efes Yamaç Evler
2’nci villa-B Evi (Ziyarete açıktır)

Tarih, bilim ve kültür için mükemmel bir referans olan bu ev, restorasyonu ve muhafaza edilmesi zorlu bir yapıdır. 2000 yılında ziyarete açılan Yamaç evler-2’nin kazılmış bölümlerinde bir de müze açılmıştır. Restorasyonu halen devam eden bina, 2011 yılından bu yana, yüz binden fazla kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Ev, güneyde Yamaç evler caddesi ve kuzeyde Kuretler caddesiyle sarılmıştır.

İnsulan tipi yani çok kişiye kiralanan ev, üçgen alt planlıdır. Kenarları, iki basamaklı giriş yollarıyla çevrilidir. Bu yollardan, müstakil evlere de giriş yapılmaktadır. Girişler, 27 metrelik açıklığın üstünden gelir.

Villa, MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Yapıda önce “Muses Salonu” na girilir. Salon, duvarlarında Musa freskleri olduğu için bu ismi almıştır.

Başlangıçta evin girişi diğer tarafta olmasına rağmen, restorasyon sırasında bu şekilde yapılmıştır.

İlham perileri salonundan son derece güzel olan peristile yani avluya girilir.

Peristil yani avlu, ortadaki açık bölümün daha büyük ve daha dekoratif olması dışında, A evindekine benzer. Korint sütunları ince ve zariftir. Ortada görülen kuyu, suların kesildiği zamanlarda kullanılıyordu.

Cam Tonozlu İstirahat Odaları:

Avlunun güney tarafında, genellikle kayadan oyma serin odalar vardır. Bu odalardan bazıları: döşeniş biçimlerine göre sınıflandırılmış, efendilerin bölgeleri olarak değişik cam mozaiklerle süslenmiş, duvarlar ve yer döşemesi mermer yüzle kaplanmıştır.

Ev sahibinin istirahat ettiği bölümün tonozuna cam mozaik işlenmiştir. Cam mozaikler, antik dönemde sanatın en üstün biçimi olarak kabul edilir. Bu cam mozaiklerin, MS 5’nci yüzyıla ait olduğu düşünülüyor.

Dionysos ve Ariadne figürlerinin bulunduğu ilüzyonik bir şarap evi ile çevrelenmiş ortadaki mozaik “cenneti” tasvir eder.

Mozaikler “Hıristiyanlık” tan önce olduğu gibi Dionysos ve Ariadne, merkezde bir daire içinde ve çevrelerinde cennette var olduğu düşünülen tavus kuşu, ördek, horoz vb. var.

Efes Yamaç Evler

Bu bölümün zemini, sepet örgü desenli siyah-beyaz mermer kaplıdır.

Buradan evin avlusuna girilir. Atriumun batı duvarı da yapım tarzından anlaşılacağı üzere geç bir döneme aittir. Evin orijinal girişi bu duvarla kapatılmıştır.

Evet, B evi 900 metre karelik bir alanı kaplar. Atriumlu, hiçbir noktası eksik planlanmamış eksiksiz bir evdir. Atrium, dar bir avlu şeklindedir. Köşelerde sütunlar, sütun aralarında ise ahşap kirişler vardır. Ahşap kirişlerin montaj ve demontajını kolaylaştırmak için kolonlarda uygun prizler sağlanmıştır.

Tuvalet:

Batı köşesinde evin çok kişilik tuvaleti bulunur. Tuvaletin girişinde, günümüzdeki helalara benzer bir hela bulunmaktadır. Buradaki duvarlar da tamamen fresklerle kaplıdır.

Mutfak:

Batıdaki son boşluk evin mutfağıdır. Tuvaletin yanındaki oda, MS 1’nci yüzyıla ait olduğu sanılan evin birinci katının mutfağıdır. Oldukça dar olan mutfağın batı duvarındaki kemerli ocaklar, benzerleri arasında en iyi korunmuş olanlardır.

Efes Yamaç Evler Yemek Odası

Yemek odası: 

Avludan çıkıldığında, soldaki oda yemek odasıdır. Bu odada, prestile bakan taraf, çubuk şeklinde düzenlenmiştir. Hane halkının yemeklerini burada birlikte yediği varsayılır.

Salon ve Yemek Masası:

Bunun bitişiğindeki salon gibi görünün boşluk ise, ana oda denilen evin en önemli odasıdır. Ev sahibi, misafirlerini burada karşılamıştır. Bu odanın zemini yanlarda düz, ortada renkli mozaiklerle kaplıdır.

Kenarlar, bu kısımlara sedirler konulduğu için tek renkli ve sadedir. Odadaki kırmızı masa yerinde keşfedilmiştir. Masanın oldukça yüksek olan ayağı; yarı yatay pozisyondaki kanepenin üzerine gerilmiş ve yemek yiyenlere çirkin görünmemesi için fazla oyulmuştur.

Efes Yamaç Evler
FLAVİUS FURİUS EVİ-ÜNİTE 6

Evler arasında en etkileyici olandır. MS 3’ncü yüzyılda dönemin konsülü Gaius Glavius’a ait saray tipi evdir. Bu ev, Yamaç evlerin en görkemlisidir. Mermer salonun tamamı, çeşitli ithal renkli mermerler ile geniş kaplama alanları vardır.

Evin yemek salonu: üç katlıdır ve taban alanı 178 metre karedir. Bu yemek salonunda, Anadolu ve Ege adalarından getirilen 22 farklı tür mermer, granit ve oniks taşlarla kaplanan 350 metre karelik duvarlar, MS 270-280 yılları arasında gerçekleşen büyük depremde yerle bir olmuştur.

Deprem sonucu, yıkılan duvarlar ve diğer kıymetli kalıntılar, yıllar içinde toprağa gömülerek, evlerde yer alan eserlerin günümüze kadar korunması sağlanmıştır. Bu salonda dağılmış halde bulunan 120 bin parça mermerin, bir araya getirilme çalışmaları adeta bir puzzle çözer gibi devam ediyor.

Prestil ev ve diğer evler;

Bu evde, MS 450 yıllarına tarihlenen freskler vardır.

Efes Yamaç Evler Sokrates Firizi (Selçuk Efes Müzesi)

Başka bir evde, kompleksin kuzeydoğu köşesinde, mükemmel durumda “Sokrates” i tasvir eden bir fresk bulunmuştur. Sokrates’i bir bank üzerinde otururken gösteren fresk, oldukça iyi durumdadır. Sokrates (MÖ 469-399) yılları arasında Atina’da yaşamıştır.

Modern Batı felsefesinin kurucularından biri olarak kabul edilen bu hatip ve filozof, tartışma metodu yoluyla, akıl, mantık, ahlak ve demokratik ilkenin genel pratiğine dair fikir ve söylevleriyle tanınır.

Yamaç evlerdeki fresk, Yamaç evlerin genel olarak MS 2-5’nci yüzyıllar arasında yapıldığı göz önüne alındığında, Sokrates’in ölümünden en az 500 yıl sonra bile Ege havzasında bilinen bir figür olarak resim ve heykellerinin yapıldığını gösteriyor.

Evet, bu fresk günümüzde Selçuk Efes Müzesinde sergileniyor.

Günümüz

Evler, MS 262 yılındaki büyük deprem ve tusunami tarafından olumsuz etkilendi. MS 7’nci yüzyılda ise bir dizi yıkıcı Arap akını ve limanın sürekli dolmasıyla Efesliler Ayasulluk Tepesine taşındıklarında bu evler terk edildi.

Terk edildikten sonra, heyelan ve çamur kaymaları nedeniyle evler toprak altında kaldı. Ancak toprak evleri iyi korumuştur.

Efes Gezi Planı

Gezi Planı

Kuruluş Öyküsü

 

İzmir Karşıyaka

İzmir Karşıyaka

Karşıyaka, İzmir merkez (Konak) arası 19 km. dir.

TARİHİ

Küçük Yamanlar tepesinin kayalık zirvesinde yapılan araştırmalar sonucundaki buluntular, MÖ 6000 yıllarından günümüze kadar, yörede kesintisiz yerleşim bulunduğunu gösterir.

Karşıyaka: deniz kenarına kadar inen Yamanlar ormanları ve yemyeşil bahçeleriyle, İzmir’de bir mesire ve eğlence yeri olarak parlamıştır.

18’nci yüzyıl sonuna kadar, bölgeye gelip geçen gezginler: “Cordelio” denen bu cennet yeşili sahili yazılarında hep anlatmışlardır.

18’nci yüzyılda Karşıyaka, özellikle zeytinlikleriyle ünlü bir köy olarak kayıtlara geçmiştir.

1865 yılında, tren yolu buradan geçince, Karşıyaka hızla gelişmiştir.

1884 yılında kurulan Hamidiye vapur şirketi, Karşıyaka’da bulunan tahta iskeleye vapur seferleri başlatmıştır. Böylece Karşıyaka daha da hızlı gelişmeyi sürdürmüştür. Sahil şeridinde büyük arsalar alan Levantenler ve yabancı tüccarlar, buralara yerleşerek yalılar ve köşkler yaptırmaya başlamışlardır.

Yüzlerce yıl önce, Yamanlar’ın Alucra-Sıralıköy yörelerine yerleşen Türkler, Soğukkuyu’ya yerleşmeye başlarlar. Çünkü İzmir Tümen Komutanı Giritli Ferik Hüseyin Hilmi Paşa, Soğukkuyu civarını Türkler için iskana açmıştır. 1874 yılında Soğukkuyu Camisi yapılır.

Bölgeye Karşıyaka verilmesinin sebebi; yerleşim alanının İzmir şehir merkezinin karşısında bulunmasıdır. 19’ncu yüzyıl batılı kaynaklarda ise, bölge “Kordelio” olarak isimlendirilir.

“Kordule, Kordyle” sözcüğünün Yunanca’da anlamı “Şişlik, yumru, gürz, topuz başı” demektir. Gerçekten de kıyı boyunca, antik dönemde uzaktan algılanan tek belirgin ve hakim nokta Küçük Yamanlar Tepesidir. Naldöken’den batıya ilerleyen kayalık sırt, bir topuz başı gibi Küçük Yamanlar Tepesi ile son bulur.

Gediz nehri, 1870’li yıllara kadar Karşıyaka’dan denize dökülüyordu. Ancak nehir yatağı değiştirilmiş ve böylece hem körfezin dolması önlenmiş hem de ilçe, yerleşime açılmıştır.

15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan işgaline uğrayan ilçe, 9 Eylül 1922 tarihinde Albay Suphi Kula komutasındaki birlikler tarafından kurtarılmıştır.

1984 yılına kadar burada belediye hizmetleri İzmir Belediyesi tarafından yürütülmüş, Büyükşehir Belediyeleri kurulunca Karşıyaka’da ikinci kademe belediyesi kurulmuştur.

İzmir Karşıyaka

GENEL

İlçe İzmir körfezindedir. Yamanlar dağının etekleriyle deniz arasında kalan bölümde kuruludur. İlçenin doğusunda Bornova, batısında Çiğli ve kuzeyinde Menemen bulunur. Denizden yükseklik: 1 ile 700 metre arasında değişir.

İlçenin semtleri: Ovalarda: Bostanlı, Alaybey, Nergis’dir. Yamaç arazilerdeki semtler: Bayraklı, Gümüşpala, Yamanlar’dır. İlçede bulunan tarım alanlarının yüzde 38’lik bölümü zeytinliktir.

İzmir Karşıyaka Ne Yenir

NE YENİR

Karşıyaka yöresine gelip te yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: önce Çarşı içerisinde “İzmir usulü kokoreç” önerebilirim. Ayrıca sahil boyunca sıralanmış midyecilerden, taze midye yiyebilirsiniz. Çarşı ve Bostanlı’da bulunan farklı mekanlarda, balık ve deniz ürünleri de uygun tercihler olacaktır.

İzmir Karşıyaka Festivali

KARŞIYAKA FESTİVALİ

Her yıl geleneksel olarak Eylül ayında Bostanlı Pazar yerinde düzenlenir. Festivale, birçok ülkeden gelen profesyonel dansçıların dansları ile büyüleneceğiniz “Uluslararası Dans Festivali” ve akşamları konserler mutlaka ilginizi çekecektir.

İzmir Karşıyaka

GEZİLECEK YERLER

İzmir Karşıyaka Çarşı

ÇARŞI

Karşıyaka vapur iskelesinin hemen karşısında bulunan çarşı, ilçenin en hareketli yerlerinden birisidir. Burada birçok dükkan, kafeler, kitapçılar, lokanta ve restoranlar bulunur. Çarşı alanı trafiğe kapalıdır.

Karşıyaka çarşısında alışveriş yapabilir, sokak müzisyenleri ve sokak lezzetleriyle renklenen çarşıyı keşfedebilirsiniz. Hatta, İzmir’in meşhur “boyoz” veya “kumru” sunu burada tadabilirsiniz.

İzmir Karşıyaka Bostanlı

BOSTANLI

Bostanlı: Karşıyaka sahili ile Mavişehir sahili arasında yer alır. Vapur iskelesinden ulaşılan Bostanlı: et ve balık restoranlarıyla ünlü, işlek yerlerden birisidir. Karşıyaka bölgesinde yapılacak en güzel faaliyetlerden birisi de Bostanlı sahili boyunca uzun yürüyüşler yapmaktır.

Hatta burada deniz manzaralı mekanlarda keyifli bir kahvaltı yapabilirsiniz.

İzmir Karşıyaka Bostanlı

Ayrıca: ağaçlarla kaplı yatay bir tepe üzerinden başlayıp, denize uzanan ahşap kaplı bir dizi seyir platformu ve bu platformun uzantısı niteliğinde, karşı kıyıya bağlanan çelik yaya köprüsünde yürüyüş yapabilirsiniz.

Bostanlı Yaya Köprüsü ve Bostanlı Günbatımı Terası: kesinlikle beğeneceğiniz niteliktedir. Yaya köprüsünün bağlandığı kıyıda: bir oyun parkı, piknik alanı ve etkinlik meydanı bulunuyor.

Ayrıca yürüyüş yolu, koşu parkuru, yeşil alanlar ve dere içinde yüzer bir platform kullanılıyor. Bostanlı’da: Balıkçı barınağına kadar uzanan 1395 metrelik sahil bandında ise: spor alanları, bisiklet ve yaya yolları bulunmaktadır. 

İzmir Karşıyaka Mavişehir Tay Park

MAVİŞEHİR TAY PARK

Tay Park, hayvanlar aleminde güzel bir gün geçirmek isterseniz, tam size göredir. Tay Park: çocuklara hayvan sevgisini aşılamak ve aralarındaki iletişimi güçlendirmek amacıyla hizmet veriyor.

Çok katlı apartmanlarda doğadan uzak yaşayan çocukların, farklı birkaç saat yaşamalarına olanak sağlayan parkta: pony atları, cüce keçi güvercinleri, Kamerun koyunları görülebilir. At binme manej alanındaki atlarla, çocukların keyifli bir zaman geçirmeleri mümkündür.

İzmir Karşıyaka Latife Hanım Köşkü Anıt Evi Müzesi

LATİFE HANIM KÖŞKÜ ANI EVİ MÜZESİ

Karşıyaka Tren İstasyonu yanındadır. Latife Hanım caddesindedir.

İzmir Karşıyaka Latife Hanım Köşkü Anıt Evi Müzesi

4 Ocak 1923 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, kendisinin evlenmesini çok isteyen annesi için Latife Hanım ile evleneceğini bir toplantıda açıklamıştır. Ardından: bozuk olan sağlığının düzelmesi için doktorlar tarafından Zübeyde Hanım’a İzmir’e gitmesi önerilir.

18 Aralık 1922 günü Zübeyde Hanım, Karşıyaka’ya gelir. Latife Hanıma, nişan hediyesi olarak, Mustafa Kemal Paşa’ya ait Sakarya isimli çok güzel bir atı beraberinde getirir. Karşıyakalılar, istasyonda Zübeyde Hanımı karşılar ve çok yakınlık gösterirler.

Kendisi dizlerinden rahatsız olduğu için, hasır koltuğa oturtularak Latife Hanımın ailesine ait İstasyon arkasındaki bu köşke taşınır.

Ancak Zübeyde Hanım, gerek Latife hanım ve gerekse diğerlerinin itinalı bakımlarına rağmen, 28 gün sonra, 14 Ocak 1923 günü burada Uşakizadelere ait bu köşkte vefat etmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, Latife hanım ile evliliklerinin ertesi günü, önce annesinin mezarını ziyaret etmiş, ertesi günü ise bu köşkün bahçesinde ata binerek birlikte gezmişlerdir.

Akşam ise, köşkün eklentisi olan bir binada misafir olarak kalmışlardır.

İzmir Karşıyaka
Köşk

Uşakizade ailesi tarafından yazlık olarak yaptırılmıştır. Bodrum dahil 3 katlıdır. Köşk çam ve palmiye ağaçları, havuzu ve yel değirmeniyle tanınıyordu.

Uşakizade ailesi, bu köşkü önce dershane olarak kiraya vermiş, daha sonra ise satarak elden çıkarmışlardır.

İzmir Karşıyaka Latife Hanım Köşkü Anıt Evi Müzesi

 

Karşıyaka Belediyesi, 2005 yılında köşkü satın almış, tarihi binanın aslına uygun olarak korunması için tedbir almıştır. Zübeyde Hanımın vefat ettiği oda, anı odası olarak düzenlenmiştir.

Bu odada ve diğer odalarda, halen köşkün varislerince bağışlanan ve Latife Hanım ile Atatürk’e ait olan bazı eşyalar sergilenmektedir.

Ayrıca, yine köşkün içinde Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan balmumu Atatürk, Latife Hanım ve Zübeyde Hanım heykelleri de bulunuyor.

Köşk, 2008 yılında ziyarete açılmıştır.

Yılda yaklaşık 80 bin kişinin ziyaret ettiği söyleniyor, sizler de İzmirli iseniz mutlaka zaman ayırın ve burayı gezin, İzmir’e gezmek üzere geldi iseniz yine zaman ayırın burayı gezin, görün.

Kesinlikle beğeneceksiniz. Köşkün bahçesinde, sergi alanları ile ilgili bir kafeterya bulunuyor.

İzmir Karşıyaka Zübeyde Hanım Anıt Mezarı

ZÜBEYDE HANIM ANIT MEZARI

Anıt mezar: Bahariye Mahallesinde Karşıyaka İstasyonundan Soğukkuyu tarafına giden Zübeyde Hanım Caddesi üzerindeki bir parkta bulunmaktadır. Kabir, Ferik Osman Paşa camisi avlusundadır.

İzmir Karşıyaka Zübeyde Hanım Anıt Mezarı

 

1857 yılında Selanik’te doğdu. Balkan harbinden sonra, birçok Türk ailesi gibi, kızı Makbule ile birlikte Selanik’ten göç ederek, İstanbul’a geldi, 14 Ocak 1923 tarihinde ise tedavi için geldiği İzmir’de 66 yaşında vefat etti.

Mezarın şekli, bizzat Atatürk tarafından belirlenmiştir. Mezar anıt şeklinde olup, 1940 yılında İzmir Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.

İzmir Karşıyaka Zübeyde Hanım Anıt Mezarı

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımın kabrinin bulunduğu park: 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Park alanında: ailelerin daha çok gelmesinin sağlanması için, havuz üzerine çay bahçesi yapılmıştır.

İzmir Karşıyaka Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı

ATATÜRK, ANNESİ VE KADIN HAKLARI ANITI

Karşıyaka İskele Meydanındadır. Karşıyaka’nın simgesidir.

Anıt ilk olarak 1973 yılında Cumhuriyetin ilanının 50’nci yılı anısına yapılmıştır. Anıt, 1970’li yılların ilk Kadın Hakları Anıtıdır. Düzenlenen ulusal bir yarışmada birincilik ödülü alarak uygulanan tasarım, Mimar Erkal Güngören ve Heykeltıraş Tamer Başoğlu’na aittir.

Tasarımda: kadınların savaşta ve barışta, gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, siyasette, bilimde, sanatta ve ekonomide çok önemli ve değerli olduğunun simgelenmesi amaçlanmıştır.

Çevresindeki alanda, ışınsal bir düzende yerden başlayarak bir araya gelen ve artan eğimle göğe yükselen düşey elemanların oluşturduğu anıt, çiğnenmekte olan kadın haklarının Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet ile yüceltmeye başladığını simgelemektedir.

Anıtı önemli kılan bir  diğer ayrıntı ise inşa sürecinde yaşanan maddi sıkıntıların aşılması için çeşitli kişi ve kurumların yardımda bulunması, hatta okullarda başlatılan kampanyalar sayesinde ilkokul çocuklarının biriktirdikleri harçlıkları ile anıtın inşasına katkıda bulunmalarıdır.

Ancak, bu anıt 12 Haziran 2017 tarihinde yıktırılmıştır.

Dönemin Belediye Başkanı anıtın çürük olduğunu ve aynısının daha büyüğünü yapacağını iddia etmiştir.

Anıtın yerine:

2018 yılında boyu 41.7 metre yükseklikte yeni bir anıt yapılmıştır. Anıt 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm: anıta doğru merkezi bir karakterde tasarlanan ve çiçek tarhları ile sonlanan zemin düzenlemesidir.

İkinci bölüm: zeminden eğrisel bir formda başlayıp daha sonra dik bir şekilde 27 metre yükselen plaklardan oluşur. Üçüncü bölüm: 3.80 metre kotunda konumlanan ve 1.40 metre yüksekliğinde bronz kuşaktan oluşmaktadır.

Zemin düzenlemesi ve yükselen plaklarla: kadın haklarının Osmanlı döneminden Cumhuriyete doğru gelişimi, sosyal, kültürel ve siyasi hayatta kadının yükselişi sembolize edilir.

Bronz kuşakta: Cumhuriyetin kuruluşu ve reformların gerçekleşmesinde en önemli paya sahip Atatürk, merkezi konumda yer alır.

Ayrıca: Zübeyde Hanım, ayakta mermi taşıyan bir kadın, kucağında çocuk taşıyan diz çökmüş bir kadın, elinde zeytin dalı tutan bir çocuk ve ayrıca bilim ve teknolojiyi sembolize eden makine ve fabrika figürleri bulunur.

Ayrıca kadınlara verilen seçme-seçilme hakkını hatırlatmak için bir oy sandığı ve oy vermek üzere sırada bekleyen kadınlar kompozisyonu da bronz kuşakta bulunuyor.

İzmir Karşıyaka Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı

 

Anıtın alt kısmında ise: Cumhuriyet tarihine yön veren kadınların ölümsüzleştirildiği “Kadına Saygı Müzesi” bulunmaktadır.

110 metre karelik alanda oluşturulmuş bu müzede yaklaşık 100 kadının hikayeleri anlatılmaktadır.

Son bir not

Anıt, İngiltere’de 25 Ekim 2018 günü düzenlenen Uluslararası “Property Awards” yarışmasında iki büyük ödüle layık görülmüştür.

1972 yılında anıtı yapan Prof. Tamer Başoğlu, yenileme çalışmasını birlikte yürüttükleri Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile birlikte aldı. Ödüller: En iyi çok amaçlı kullanım alanı ve en iyi kamu hizmeti ödülleridir.

 

ALİBEY HAMAMI

Bahariye Mahallesi 1671 Sokaktadır.

Kitabesi yoktur, bu yüzden ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak muhtemelen 19’ncu yüzyıl başlarında yapılmıştır.

Halen 1’nci derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Hamamın en büyük özelliği, suyunun Yamanlar dağından geliyor olmasıdır.

Hamam yapısı: kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Arazi konumundan ötürü yamuk bir planı vardır. Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir.
Soyunmalık yamuk dikdörtgen şeklinde olup 20’nci yüzyılda yeniden yapılmıştır. Ilıklık iki bölümden meydana gelmiş, üzeri kubbe ve basık tonozla örtülmüştür.
İlk giriş kısmında: geniş meydan dinlenme alanları vardır. Daha ferahtır. Bu meydan denen yer, yazın serin, kışın sıcaktır. Hamam duvarları 80 cm kalınlığındadır.
Hamamın göbek taşının tam üstünde, doğal ışık alan camlı kubbe bulunur. Osmanlı döneminden beri, bu kubbe taşına yatıldığında, insan vücudundaki kötü enerjinin çekildiği iddia edilmektedir.
Son bir not

Alibey hamamı ile ilgili anlatılan bir efsane var. “Alibey hamamı büyük bir yeraltı deresinin üzerine kurulmuştur. Bu dere, Yamanlar dağından çıkıp, Alibey hamamının altından geçip, Karşıyaka iskelesinin yanından, epeyce uzağından denize dökülürmüş.

Suyu öyle güzelmiş ki, sabunu köpük köpür, yıkanan her şeyi tertemiz yaparmış. Yıllardır bu derenin suyu hiç tükenmemiştir. Hamamda da bu derenin suyu kullanılırmış.”

İzmir Karşıyaka Bombacı Ali Çavuş Heykeli

BOMBACI ALİ ÇAVUŞ HEYKELİ

Anıt: Bahariye Mahallesinde Alaybey İstasyonu yanında bulunuyor.

Ali Çavuş, 1843 yılında Manastır Lara köyünde doğmuştur. Uzun boylu, geniş omuzlu aslan gibi bir Osmanlı gencidir. Çeşitli cephelerde askerlik görevini tamamladıktan sonra köyüne dönmüş, eşiyle birlikte çiftçilik yaparak hayatını idame ettirmiştir.

Ali Çavuş: 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus harbi öncesinde askere alınır. Çatışmalar devam ederken, Anadolu’daki askeri birliklere geçer. Bu arada: ailesi de Karşıyaka’ya göç eder ve günümüzdeki Bahariye Mahallesine yerleşirler. Bu sırada: Doğu Anadolu’da görevini tamamlayan Bombacı Ali Çavuş ve birliği, Batıya geçer ve Yunan işgal ordusunun Anadolu’dan atılmasını sağlayan birliğe katılır.

Bombacı Ali Çavuş: Menemen ve Karşıyaka’nın işgalcilerden kurtarılmasında büyük kahramanlıklar gösterir. 9 Eylül 1922 tarihinde, Karşıyaka’ya ilk sancağı Ali Çavuş diker.

Savaş sonrasında, kendisine tahsis edilen köşkte oturmaz, Bahariye Mahallesinde, aile yadigarı evde oturmayı tercih eder. Ölene kadar da hep asker kıyafetleriyle dolaşır. Bir iddiaya göre ise, bu asker kıyafetleriyle gömülmüştür.

Heykelin: 9 Eylül 1995 yılında açılışı yapılmıştır.

İzmir Karşıyaka İnsan Hakları Anıtı

İNSAN HAKLARI ANITI

Anıt: Karşıyaka-Bostanlı yolu üzerinde, Karşıyaka Nikah Dairesinin yanında, Aksoy Park içi yolundadır.

1992 yılında heykeltıraş Bihrat Mavitan tarafından yapılmıştır.

Anıt: en yüksek yeri 15 metre yüksekliğinde, renklendirilmiş brüt beton ve kaynakla bağlanmış çelik levhalardan oluşur.

Anıt: demokrasiyi simgeleyen üç elamandan oluşmaktadır. En büyük elaman: insan haklarına açılan kapıdır. Bu kapının içerisinden insan haklarına ulaşacak bir yol geçer ve sonsuzluğa gider. Toplumun bu yolla yapılacak ilerlemenin beklentisi sembolize edilmektedir.

Parkın girişinden başlayan metal yol: ortada bir fıskıyeli havuzla başlar. Su çevreden ortaya doğru fışkırarak bir mekan oluşturur ve bu su ortası yırtık yolda uzanmaktadır. Metal yol, yırtıklı su bitiminde yükselerek uzar ve daralan bir perspektif içinde kapıyı keserek devam eder.

Yükselen metal yolun yüksekliği noktadan en uca kadar olan mesafenin izdüşümünde uzun havuz oluşur.

İzmir Karşıyaka Durmuş Yaşar Köşkü

DURMUŞ YAŞAR KÖŞKÜ

Köşk, Çamlık caddesinin girişinde, Cemal Gürsel Bulvarı 1743 Caddenin kesiştiği noktadadır.

1914 yılında İzmirli Aliotti Ailesi tarafından yaptırılmıştır. Aliottiler, 1938 yılında köşkü Durmuş Yaşar’a satmışlardır.

Yapısal incelemede: yapının mimarının yapıyı tasarlarken, Roma dönemi İon düzeni anıtsal tapınaklarından esinlendiği görülür. Köşk 3 katlıdır. 678 metre kare kapalı alana sahiptir. Birbirine komşu, iki ayrı bloktan oluşur.

Öndeki blokta, bir üçgen çatı ile sonlanan iki kat vardır. Arka blokta ise, üç kat ve bir teras bulunur. Cephesi asimetrik tasarımlıdır. Bazı çiçek motifleriyle süslüdür. Binanın içinde ise, çiçek motifleri ve tavan kartuşları gibi bir takım dekoratif unsurlara yer verilmiştir.

İzmir Karşıyaka Durmuş Yaşar Köşkü
Dönemin özgün yapılarından olan köşk,

1985 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Durmuş Yaşar ve eşi Hikmet Yaşar’ın vefatlarının ardından, Yaşar Topluluğunun kurucusu ve onursal başkanı Selçuk Yaşar ve ailesi köşkte ikamet etmeye başlamıştır. Ancak aile 1990’lı yıllarda başka yere taşınmıştır.

Zaman içinde doğal şartların da etkisiyle deformasyona uğrayan ve bazı alanları yıpranan köşk, işlevini yitirmeye başlamış olan tüm ahşap, taş, tuğla ve taşıyıcı elamanları, özüne uygun malzeme ve teknikle yenilenmiştir. 1992 yılında başlayan restorasyon 2016 yılında tamamlanmıştır. Yapının: eğitim, kültür ve sanat amaçlı kullanılması düşünülmektedir.

 

LOCHNER KÖŞKÜ (EPİKMEN KÖŞKÜ)

Bostanlı Donanmacı mahallesinde, Cemal Gürsel Bulvarında, Dolmuş durağı karşısında, parkın yanındadır.

İzmir Karşıyaka Lochner Köşkü

 

Lochner ailesi mensubu, banker Ludwig Lochner: 1798 yılında Franfurt’tan şehre gelmiştir. Köşk: Amadee Lochner tarafından yaptırılmıştır. Köşkü, 1980 yılına kadar Epikman ailesi kullanmıştır. Köşk: iki katlıdır. Dikdörtgen planlıdır.

İkinci katta Fransız üsluplu pencereler ve sokağa hakim ahşap bir cumba bulunur. Ön cephe, tuğla kemerleri ve muhtelif geometrik şekillerle süslüdür. Köşeleri dönüşümlü tuğla ve taş süslemeleriyle vurgulanan yapı, günümüzde “Ana okulu” olarak kullanılmaktadır.

İzmir Karşıyaka Panetti Köşkü

PANETTİ KÖŞKÜ

Cemal Gürsel Bulvarı, 1741 sokak kesişimindedir.

1930’larda Karşıyakalı İtalyan ailelerinden “Armando Penetti” (1884-1970) tarafından yaptırılmıştır. Köşk yaptırılırken: Kuzey İtalya’nın Veneto ve Emilia bölgelerindeki villaları model alınarak yapılmıştır. Arazi: İplikçizadeler’den satın alınmıştır.

1926 yılında, Armando Panetti, inşaat faaliyetlerini daha iyi takip edebilmek için, bahçede küçük bir ev yapmış, kendisi ve ailesini İrene adını verdiği villadan buraya taşımıştır. Ailesiyle birlikte 3 yıl kadar burada yaşamıştır.

Köşkün yapımına dair tüm tasarımlar, iç mekan süslemeleri gibi ayrıntılar, bizzat Armando Panetti tarafından yapılmıştır. Malzeme ve mobilyaların büyük bir kısmı da İtalya ve Avrupa’dan getirtilmiş ve İtalyan işçilerin çalıştırılmasına da izin verilmiştir.

1929 yılında Armando Panetti, ana binaya taşınmış ve arka bahçedeki evi, yeni evlenmiş olan baldızı Policarpina’ya bırakmıştır.

İzmir Karşıyaka Panetti Köşkü
İnşaatın bitmesinden sonra,

bu köşkte Flavia adında bir kızları, Silvio Armando ve Amelia adında da ikizleri doğmuştur. Armando Antonio Panetti’nin 1970 yılındaki ölümünden sonra, eşi 1979 yılına kadar bu köşkte yaşamış, 2004 yılında ise ev satışa çıkarılmıştır.

Evet, köşk 2 katlıdır. Ana girişi zemin kattadır ve cumbalı bir penceresi vardır. İkinci girişi ise, doğu tarafındaki oval pencereli, kulevari ek bölümdendir.

Girişin üzerinde sekizgen bir pavilyon bulunur. Panetti köşkü, asimetrik teraslar, ahşap kümbetler ve saçaklar, kırmızı tuğlalar, fayanslar, bordürler ve çiçek motifleriyle boyanmış süslemeler gibi farklı cephe unsurlarına  sahiptir.

İki Dünya savaşı arası döneme ait “Art Deco” tarzından etkilenmeler gösteren bina, günümüzde ana okulu olarak kullanılmaktadır. Köşkün varisleri ise, bahçenin arka kısmındaki evde oturmaktadırlar.

 

VAN DER ZEE KÖŞKÜ

Cemal Gürsel Caddesindedir.

Ünlü Türk dostu “Heinrich Van Der Zee” tarafından yaptırılmıştır. Köşkün yapım tarihi net olarak bilinmez, ama muhtemelen 1900’lerin başında yapılmış olmalıdır. Başlangıçta, verandaya bakan geniş yemek odası ve iki yatak odasından oluşan, küçük bir köy evi iken, daha sonra, bir yanına dört oda daha yapılarak genişletilmiştir. Ev, denizi tam karşıdan görmekteydi. Van der Zee’ler, deniz ticareti yapıyor ve aynı zamanda Konsolos olarak da görev yapıyorlardı.

İzmir Karşıyaka Van Der Zee Köşkü

 

Yani, burası bir dönem “Hollanda konsolosluğu” olarak da kullanılmıştır. Taş ve tuğla kullanılarak yapılan köşk, tek kattan ve bodrumdan oluşur.

Köşkün girişinde ahşaptan üçgen bir alınlık, dört tane ahşap sütunla desteklenen saçakları ahşap işlemeleriyle süslü bir verandası vardır.

Yapının bir zamanlar oldukça geniş bir bahçesi vardı ve bu bahçe içinde tenis kortu bulunuyordu. Ancak günümüzde bahçede şu anda bir lokanta bulunmaktadır.

İzmir Karşıyaka Bilim Müzesi

BİLİM MÜZESİ

Yalı Mahallesi, Caher Dudayev Bulvarı üzerindedir.

11 Mart 2009 yılında hizmete açılmıştır. Müze Pazar günleri hariç her gün ziyarete açıktır. Giriş ücretsizdir. Ege bölgesinin ilk bilim müzesidir. Müzede 43 tane öğrenme istasyonu, 100’e yakın deney düzeneği ve 15 interaktif kiosk bulunur.

Müze: her yaştan insana ama özellikle 12-15 yaş aralığındaki çocuklara, bilimin temel prensiplerini, bilim ve teknolojinin günlük yaşantımızdaki önemini göstermeyi amaçlar. Müze ziyaretleri: alanında uzman rehberler eşliğinde, guruplar halinde ve randevulu olarak yapılmaktadır.

İzmir Karşıyaka Evrensel Çocuk Müzesi ve Eğitim Kampüsü

EVRENSEL ÇOCUK MÜZESİ VE EĞİTİM KAMPÜSÜ

Mavişehir, Yalı, Ahmet Kemal Baysak Bulvarı üzerindedir. Giriş ücreti 10 TL. dir. Giriş sırasında, eğer bir etkinliğe (örneğin dinazor atölyesine) katılmak isterseniz, 5 TL daha ödemek gerekiyor.

Dinozor atölyesinde: mini bir film izletiliyor, silikon kalıba dinozor figürü yapılıyor. Alanda, 15 dinozor replikası ve fosil kazı alanında Paleontoloji adası, böcek replikaları, böcek otelleri bulunan Entomoloji adası, biyolojik gölet, sinevizyon salonu, küçültülmüş inşaat makineleri, piknik alanı, tiyatro sahnesi, restoran, büfe, hediyelik eşya ve fotoğrafçı dükkanı vardır.

Ayrıca çocuklara: yardımseverlik, dostluk, doğruluk, sorumluluk, sevgi, saygı ve hoşgörü gibi evrensel değerlerin anlatıldığı sergi alanlara bulunur.

İzmir Karşıyaka

Açık alan

Parkın açık alanında: dinozor ve böceklerin çeşitli hareketli ve sesli maketleri, astronot maketleri ve jeton karşılığında küçük vinç kullanma şansı bulunuyor. Jetonlar kafeteryadan temin ediliyor. Fosil kazı alanında, çocuklar ellerinde fırça ile dinozor fosillerini bulmaya çalışıyorlar. Açık alandaki figürlerin bir kısmı sesli ve hareketli bu yüzden ufak çocuklar ilk başta biraz ürküyorlar.

Kapalı alan

Kapalı alan içerisindeki alan eğitimleri, meslek alanları veya bu tarz etkileşimli faaliyetler görevli personel tarafından çocuklara sunuluyor. Ayrıca: kapalı alan içerisinde: küçük bir orman maket, kutup ayısı, panda, Bremen mızıkacıları ve meslekler hakkında bilgiler veriliyor. Atölyelerde etkinlik saatleri düzenleniyor, istediğiniz etkinliğe katılabilirsiniz. Ayrıca, burada kafe var, kafede keyifli bir mola verebilirsiniz.

İzmir Karşıyaka Haberleşme Müzesi

HABERLEŞME MÜZESİ

Örnekköy Mahallesinde Deniz Baykal Kültür Merkezi girişindedir.

Müze binası, özgün mimari yapısı ile dikkat çeker. 4 Şubat 2014 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müze, bünyesinde bulunan 300 farklı parçayla, geçmişten günümüze haberleşme serüvenini gözler önüne serer.

İzmir Karşıyaka Haberleşme Müzesi

 

Çocuktan yetişkine her yaş gurubuna hitap eder. Müzede: manyetolu, çevirmeli ve tuşlu  telefonlar, mors, telgraf, teleks, kripto cihazı, telefon santralleri, operatör kulaklıkları, filatelik malzemeler, telefon kartları, sahra telsiz telefonu, radyolar, denizaltı radyo alıcı cihazları, ses kayıt cihazları, gemi içi haberleşme telefonları, antika güvercin yarışı hakem saati ve duvar telefonları görülebilir.

İzmir Karşıyaka St Helen Kilisesi

ST HELEN KİLİSESİ

Donanmacı Kilise sokağı olarak bilinen 1728 Sokaktadır.

Saint Helen, İsa’nın çarmıha gerildiği gerçek haçı bulundurmasından dolayı ünlenmiş, azize mertebesine erişmiştir. Kendisi Bizans İmparatoru Konstantin’in eşi (246-330) idi.

İlçedeki en eski Katolik kilisesidir. Kilise, 1904 yılında Fransız mimar Charles Pere tarafından Sultan II Abdülhamit’in izniyle inşa edilmiştir. Mimar Pere: 1854 yılında Fransa’da doğmuş ve 1929 yılında İzmir’de vefat etmiştir. İzmir’de: Konak saat kulesi, Alsancak Devlet Hastanesi acil servis binası ve köprü semtinde Ayşa Mayda Konağını inşa etmiştir. Kilisenin yapıldığı arsayı: Karşıyaka’nın ileri gelen İtalyan-Levanten ailelerinden Aliottiler bağışlamıştır.

 

İzmir Karşıyaka St Helen Kilisesi
Üçgen alınlıklı bir girişe sahiptir.

Orta mekanı yüksek, yan nefleri alçaktır. Aradaki yükseklik farkı nedeniyle, iç mekana ışık alan çözümleriyle tipik bir bazilikadır. İçteki nefleri, kolonları, ön cephesindeki üçgen alınlıklı giriş mekanı ve sivri kemerli pencereleriyle, Neo Gotik özellikler taşır.

Kilisenin iç dekorasyonunda da renkli vitraylar, St Joseph, St Polycarp, St Francois, St Antoine heykelleri ve Hz İsa’nın yaşamını anlatan sahnelerin yer aldığı gotik nitelikli panolar kullanılmıştır.

Kilisenin içindeki şapellerin birinde, Karşıyaka’nın Hollanda asıllı Levanten ailelerinden olan Van der Zee’lerin genç yaşta kaybettikleri evlatları Carol ve Vlademir anıtına ithaf edilen birer yazı bulunmaktadır.

Kilise, 1968 yılında restore edilmiştir. Halen, Cumartesi ve Pazar ayinlerine ev sahipliği yapmaktadır. Yine bu kilisede, Fransa’da Başbakanlık yapmış olan Edouard Balladur’un vaftiz edildiği söylenir.

İzmir Karşıyaka Opera İzmir

OPERA İZMİR

Mavişehir Mahallesindedir.

Türkiye’nin ilk opera binasıdır. Binanın projesi için İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2010 yılında bir yarışma düzenlenmiştir. 177 eserin katıldığı yarışmada Mehmet Kütükçüoğlu ekibi başarılı olmuştur.

Opera binasının ana salonda 1435 ve küçük salonda 437 kişi kapasiteli olması planlanmıştır. Ayrıca 350 kişilik açık performans alanı mevcuttur.

İzmir Karşıyaka Mustafa Kemal Atatürk Karşıyaka Spor Salonu

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK KARŞIYAKA SPOR SALONU

Mavişehir Cahar Dudayev Bulvarı üzerindedir.

Karşıyaka ilçesinde muhteşem bir spor sevgisi vardır. Karşıyaka Spor Kulübünün basketbol ve voleybol takımları, ayrıca Pınar Karşıyaka basketbol takımı ve Karşıyaka kadın voleybol takımı maçlarını burada oynarlar. 6500 seyirci kapasiteli salon, 17 Ekim 2002 tarihinde temeli atılmış ve 2005 Yaz Üniversite oyunlarına yetiştirilmiştir.

Üniversite oyunlarının ardından, salon Karşıyaka’ya devredilmiş, Karşıyaka Arena olan ismi 2016 yılında Mustafa Kemal Atatürk Karşıyaka Spor Salonu olarak değiştirilmiştir.

 

KARAGÖL MESİRE YERİ

İlçe merkezine 27 km uzaklıktadır.

Yamanlar dağında, 810 metre yükseklikteki bir krater gölünün çevresinde düzenlenmiş mesire yeridir. İçinde yüzen ördekler, yapraklarını suya kadar indiren söğüt ağaçları ile çevrili alanda, piknik yerleri bulunmaktadır. Karagöl’ün mitolojide de yeri vardır.

İzmirliler, Bayraklıya yerleşmeden önce Karagöl’ün bulunduğu yerde yaşarlarmış. Efsaneye göre “İzmirli olan Frigya kralı Tantalos: Smyrna’dan (İzmir) Magnesia’ya (Manisa) doğru uzanan Spillios Dağında: Frigya halkı ile birlikte yaşar ve Batı Anadolu’ya yayılan devleti yönetirmiş. Spillios dağı, çok verimli topraklara ve zengin maden yataklarına sahip bir yermiş.

Tanrıların sofrasına oturabilen tek insan olan Kral Tantalos: gün gelmiş Olimpos Dağı tanrılarının hışmına uğramış. Anadolu Tanrıçası Kibele’ye inandığı için, Hellen tanrılarını küçük gören ve onların güçlerini sınamaya kalkan Tantalos, büyük bir cezaya çarptırılır.

Spillios dağının bir yarığından atılarak ölüm tanrısı Hades’e gönderilir. Tantalos, burada Zeus tarafından ebedi açlık ve susuzluğa mahkum edilir.

Bu ceza dünyanın her köşesinde “Tantalos İşkencesi” olarak anılır. Hatta: İzmirli tarihçi Homeros da, Odysseia destanında, hemşerisi Tantalos’un çektiği acıları etkileyici biçimde anlatmıştır. Tantalos’un atıldığı yarık, daha sonra göl haline gelmiş ve bu göle “Tantalos Gölü” adı verilmiştir. Yamanlar dağındaki bu gölün günümüzdeki ismi “Karagöl” dür.

 

YAMANLAR DAĞI MESİRE YERİ

İlçe merkezine 25 km uzaklıktadır. Yamanlar dağındaki bu mesire yeri 1000 kişi kapasitelidir. Geceleme ve konaklama yapılabilir.

İzmir gezi planı hakkındaki yazım.

 

İzmir Buca

İzmir Buca

Buca, İzmir il merkezine 9 km uzaklıktadır.

TARİHİ

MÖ 628 yılında başlayan Lidya saldırıları sonucu, kentlilerin yöneldiği çevre yerleşimlerinden birisi de Buca’dır. Buca isminin kökeni Rumcadır. Bir köşede, kenarda bulunan köy anlamına gelen “Vuzas” ya da “Bovios” kelimesinden gelmektedir. Ayrıca İtalyancada “Buca” kelimesi “çukur” anlamına gelmektedir.

Buca’nın çukurda kalması, ismin buradan geldiğini düşündürmektedir. İzmir’in kuzeydoğusunda bulunan yerleşim, adının kökeninden de anlaşılacağı gibi her zaman Rum azınlığın yoğunlukta bulunduğu bir köy olmuştur. Yerleşimde ana gelir kaynağı bağcılık ve büyükbaş hayvandır.

Buca ismine, ilk olarak 1688 yılında rastlanılır. Bu yıl bir deprem olduğu ve Fransız Konsolosluğunun Buca’ya taşındığı kayıtlıdır.

19’ncu yüzyıla değin Rum ve Türk nüfusun yanı sıra Levantenlerin sayfiye evlerinin de bulunduğu yerleşim, yüzyılın ikinci yarısında Bornova’ya paralel bir gelişim göstererek Batılı grupların tercih ettiği bir yaşam alanı olmuştur. Ancak 19’ncu yüzyılın ikinci yarısına dek, yerleşimin fiziksel yapılanmasının ve kentle bağlarının gelişmemiş olduğu düşünülür. 19’ncu yüzyılın ortalarına kadar, kente ulaşım bir patika üzerinden, eşek ve katırlarla yapılmaktadır.

Buca’daki yaşamın değişiminde kırılma noktası demiryolu hattı ile kente bağlanmasıdır.

1860 yılında Aydın demiryolu hattının önemli bir durağı olarak kent merkezine bağlanan yerleşimin gelişmesinde demiryolu hattının kullanımı ve demiryolu şirketi üst düzey yöneticilerinin Buca’ya yerleşmesi önemli rol oynamıştır.

Demiryolunun başlattığı toplumsal ve fiziksel gelişim, Levantenlerin konut alanı olarak buraya yönelmesi ve buna bağlı olarak Rum nüfusun artmasına yol açmıştır. Bu dönemde, Buca, İzmir kent bütünlüğünde var olan Batılı gurupların ana yerleşim alanlarından biri haline dönüşmüş, nüfus hızla artmış, 19’ncu yüzyılın sonlarında 5 bine ulaşmıştır.

19’ncu yüzyıl başında yerleşimde bir Yunan, bir Katolik, bir Reforme kilisesi ve bir cami bulunmaktaydı.

Yerleşimdeki Protestan guruba ait ilk kilise 1836 yılında, İngiliz ve Amerikalıların ortak girişimi ile bir konutun kilise olarak düzenlenmesi sonucu kullanıma açılmıştır.

Daha sonra 1866 yılında bu yapı yıkılmış ve arazisine, günümüze kadar varlığını sürdüren Protestan kilisesi inşa edilmiştir. Aynı dönemde, Katolikler, “De Tous Les Saints Kilise” sini kurmuşlardır.

20’nci yüzyılın ilk çeyreğine ilişkin bilgilerde ise Buca’da iki Ortodoks, bir Katolik, bir de Protestan olmak üzere dört kilise bulunduğu bilinmektedir.

Bu dini yapılardan sadece bir Katolik ve bir Protestan kilisesi günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Buca Protestan kilisesinin yanında bulunan Papaz Okuluna ilişkin “Ortodoks kilisesine aittir” ifadesi kullanılır.

1950’li yıllar tüm İzmir genelinde olduğu gibi, Buca’da da Levanten toplumun yaşam alanlarını terk ettiği dönemdir. Bu dönemde dağılmış olan cemaati bir arada tutmak için Londra’da basılıp Türkiye’de dağıtılan bir bülten hazırlanmıştır.

İzmir Buca

GENEL

İlçenin kuzeyinde Konak, kuzeydoğusunda Bornova, doğusunda Kemalpaşa, güneyinde Torbalı, batısında Gaziemir ve Karabağlar ilçeleri vardır. Nüfus bakımından İzmir ilinin en büyük ilçesidir. İlçe, Nif dağının güney eteklerine kurulmuştur.

Yayvan görünüşlü arazi ile çevrelenmiştir. Çevresindeki tepeler ve vadiler bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Dağlık arazide kurulu köyü yoktur. Düz ve verimli topraklara sahiptir. Denizden yükseklik ortalama 38 metredir. Yörede tipik Akdeniz iklimi hakimdir, kışlar bol yağışlı, yazlar ise sıcak geçer.

BUCA YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARI

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesine bağlı: Buca Eğitim Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adalet Yüksek Okulu, Manisa Spor Akademisine bağlı Beden Eğitimi Bölümü bulunmaktadır. Halen, İlçede Dokuz Eylül Üniversitesi kampüsleri inşası sürmektedir. İnşaatlar bittiğinde ilçe tam anlamı ile bir “Fakülteler ilçesi” olacaktır.

NE YENİR

Buca yöresinde tatmanızı önereceğim yerel lezzetler: zeytinyağı, kiraz, bardacık, razakı ve sultani üzümü, kavun, oğlak kebabı, kekik turşusu ve bamya önerilir.

 

İzmir Buca

GEZİLECEK YERLER

İzmir Buca Levanten Yaşam Alanları

LEVANTEN YAŞAM ALANLARI

1’NCİ AKS

Dönemin önemli fiziksel yapılanması olan Buca Tren İstasyonunu yerleşim merkezine bağlayan ve buradan İzmir kent merkezine yönelen caddedir. İzmir (bugünkü Menderes caddesi) yoğunlukla tekil yapılar ile çevrelenmiştir. İstasyon Caddesinde, sıra ev niteliğini gösteren yapılar bulunmaktadır.

2’NCİ AKS

Yerleşim merkezinden güneydoğuya doğru yönelen Fatih Caddesindedir. Günümüzde Erdem caddesi olarak isimlendirilen cadde boyunca varlıklı Levanten ailelerine ait, yoğunlukla yüksek duvarlarla çevrelenmiş konutların yanı sıra, Anglikan cemaatine hizmet veren Buca Protestan kilisesi ve Papaz Okulu yer almaktadır.

İzmir Buca Amerikan Koleji

AMERİKAN KOLEJİ

Okul: Kızılçullu (günümüzdeki ismi Şirinyer) semtinin güneyinde Meles çayına bakan yerdedir.

1891 yılı Eylül ayında Alexander Mc Lachlan ve eşi, İzmir’e yerleşerek yaşamlarının 35 yılını adayacakları bir okul kurmaya karar verirler. İlk olarak, Basmane Melez caddesinde 5 yıllık ilköğretimle yükümlü Amerikan Erkek Okulu açarlar.

Okul, 1895 yılında ilk mezunlarını verir. 10 yıl sonra ise, öğrenim süresi 4 yıl hazırlık ve 4 yıl kolej sınıfı olmak üzere 8 yıla çıkarılır ve okul, Amerikan Kolej Enstitüsü ismini alır. Amerika’dan birçok kişi, okulu ziyaret ederek incelemelerde bulunur.

Bu ziyaretçilerden birisi de demiryolu yapımı ile ismini duyuran dönemin zengin iş adamlarından John S. Kennedy’dir. Kennedy ve eşinin ziyareti, daha sonra okula yapacakları büyük maddi kaynakların başlangıcı olur ve yardımlar 30 yıl boyunca sürer.

Okulun isminin daha da duyulması sonucu, yeni kampüs binası ihtiyacı ortaya çıkar. Kampusta, 10 kadar daha küçük ek bina ve personel konutu inşa edilir. Böylece eski Amerikan Kolejinin bulunduğu yerde, Kızılçullu Kampüsü kurulur.

İzmir Buca

Yeni kampus binası, 1913 yılında açılır. 400 öğrenci vardır. Öğrencilerin çoğunluğu Rum ve Ermenilerden oluşur. Türk, Musevi ve Avrupa kökenli öğrenciler de bulunur.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapmış Adnan Menderes’te burada eğitim görmüş ve eski Amerikan Kolejinden mezun olmuştur. (Köy Enstitülerinin kapanmasının ardından, bu bina ve çevresindeki arazi, yine Adnan Menderes Başbakanlığı döneminde NATO’ya devredilmiştir.)

İzmirli Levanten ailelerin çocuklarının okuduğu sayılı okullardan biriydi.

Mc Lachlan, İzmir kentine spor alanında da yenilikler getirir. İlk defa okullar arası atletizm müsabakaları düzenlenir. Türkiye’nin ilk bölgesel futbol ligi kurulur. İzmir’e okula ilk sismograf ve ilk elektrikli aydınlatma sistemi getirilir.

1’nci Dünya Savaşının başlamasıyla 1914 yılında, okulda öğrenci sayısı önemli oranda düşer. Çünkü öğrencilerin bazıları askere alınır, kolejin bir süre dış dünya ile bağlantısı kesilir.

Çünkü İzmir, itilaf güçleri tarafından denizden ablukaya alınmıştır. Ayrıca kolejin hemen güneyindeki hipodrom, havaalanı olarak kullanılmaya başlanmış, demiryolu hattının kolejin yakınından geçmesi nedeniyle, hava saldırıları yapılmıştır.

Kolej yakınlarına da zaman zaman bombalar düşmüş kolej çalışanları zor zamanlar geçirmiştir. Ayrıca savaş nedeniyle yiyecek kıtlığı çeken yerel halka da gıda yardımı yapılmıştır.

1918 yılında, savaşın sonlarında kampusun esir toplama merkezi olarak kullanılmasına karar verilir. İngiliz ve Türk hükümetlerinin, malul harp esirlerinin takası konusunda anlaşmaları üzerine, kampüs ve binalar askeri valinin kullanımına tahsis edilir.

Türkiye’deki çeşitli kamplardan gelen İngiliz askeri, 2000 kadar savaş esiri, 3 ay burada barınırlar. Savaşın ardından, Mc Lachlan: kampüste bir tarım okulu açar. Okul: çiftçilere dönüşümlü mahsul yetiştirme ve değişik çiftlik hayvanları yetiştirme konularında eğitim verir.

1919 yılında Yunan ordusu İzmir şehrini işgal edince, kolej yönetimi, eğitim müfredatını Yunan idaresinin isteğine göre yeniden düzenlemek zorunda kalır. 10 Eylül 1922 günü, kolejin batısında Türk ve Yunan birlikleri arasında çıkan çatışmalar nedeniyle, pek çok Ermeni ve Rum, korku ile koleje sığınır. İzmir’de yönetim Türk tarafına geçince, kolej müfredatı yine değiştirilir.

1922 yılında İzmir’de büyük bir yangın çıkar ve okuldaki eğitim durma noktasına gelir. Ocak 1923 tarihinde, kolejde derslere yeniden başlanır. Okulda 250 öğrenci vardır ama hiç gayrimüslim öğrenci kalmamıştır. Öğrencilerin hepsi Türk’tür.

Eğitim 1934 yılına kadar devam eder. Kolej yönetimin Türkiye’deki faaliyetlerini sonlandırma kararı alarak Lübnan-Beyrut şehrine taşınır. Halen Beyrut’ta faaliyetlerini sürdürmektedir.

1935 yılında kampüs ve bina, Türkiye’deki öğretmen açığını kapatmak için Öğretmen Yetiştirme Kurslarına tahsis edilir. Çünkü kolej döneminde yurtdışından getirilen birçok yeni alet ile kolej arazisinde modern tarım yapılmaktadır.

1937 yılının Ocak ayında, kolej kampüsü, Türk hükümeti tarafından satın alınır ve tarım ağırlıklı uygulamalı bir okul açılmasına karar verilir. 1937 yılında burada “Kızılçullu Köy Enstitüsü” açılır. İzmir Eğitim Enstitüsü öğrencileri binaya taşınırlar.

Okulda: öğrencilere, demircilik, marangozluk, modern tarım yöntemleri, hastalıkların tedavisi gibi birçok farklı alanda eğitim verilir. Daha sonra atandıkları köylerde, bu alanlarda öncülük etmeleri sağlanır.

18 Şubat 1952 tarihinde Türkiye NATO’ya üye olur. Kızılçullu’daki bu kampüsün de Nato’ya ait uygun bir merkez olacağı düşünülür. Böylece 18 yıl sonra, kampüs arazisi yine ABD’nin merkezinde olduğu yeni bir kuruluşa geçmiş olur. Eylül 1952 tarihinde, eski Amerikan Kampüsü, NATO tarafından kullanılmaya başlanır.

1952-1954 yılları arasında, burada Türk, Yunan ve Amerikalı askerler bulunur. Daha sonra diğer üye ülkelerin askerleri de gelir. 30 Haziran 1948 tarihinde Karargahın idaresi Türklere verilir.

1999 yılında, karargahın yeni ismi “Güneydoğu Avrupa Müşterek Komutanlığı” olur. 2012 yılında yeniden Kara Kuvvetleri Komutanlığına dönüştürülür. Günümüzde faaliyetlerin devam etmektedir.

Kampüs’te çeşitli binalar bulunmaktadır.

Mc Lanchan Binası

Amerikan koleji kampüsünün ana binasıdır. 1912-1913 yılları arasında yapılmıştır. Kampüsün doğusundadır. Uzunluğu 55 metre, genişliği 21.5 metredir. Ortasında bir saat kulesi bulunur. Saat ve parçalar Almanya’dan getirilmiştir.

Bina: diğer tarihi binalarda olduğu gibi, beyaz Seydiköy taşından yapılmıştır. O günün şartlarına göre, çok ileri düzeyde olan buharlı ısıtma tesisatı ile ısıtılıyordu. Bina: dikdörtgen planlıdır. Zemin dışında iki katlıdır.

Giriş kapısı: dört katlı, dikdörtgen kule şeklindedir. Dışarıya doğru taşırılmıştır. Kulenin katları arasında enine silmeler bulunur. Dördüncü katın üzerinde, yuvarlak kadranlı bir saat bulunur. Bugün NATO karargahı olarak kullanılmaktadır.

Jimnastikhane

Ana binanın kuzeybatısındadır. Uzunluğu 36.5 metre, genişliği 18 metredir. Yapıldığı dönemde Türkiye’nin en büyük spor salonudur. Binanın alt katında, akümülatörlü, dinamo dairesi ve teknisyen odası bulunur.

Bu kısım sayesinde kampüsüm tüm elektriği sağlanır. Ayrıca motor dairesindeki üç beygirlik santrifüj pompası sayesinde, ana binanın en üst katındaki su tankına su pompalanıyor ve burada biriken su, kampüs içindeki tüm binalara dağıtılıyordu. Pek çok spor aleti alınmış ve Amerika’dan çelik dolaplar getirilmişti.

Konferans Salonu

Ana binanın güneybatısındadır. Uzunluğu 30 metre, genişliği 15 metredir. İlk katında, toplam 450 kişi kapasiteli üç salon bulunmaktaydı. İkinci katta ise 750 kişilik büyük bir konferans salonu vardı. Bina, bodrumundaki buharlı ısıtma tesisatıyla ısınıyordu. Bina içinde, bir tane de şapel vardı. Kolej kütüphanesi, bu binanın ilk katındaydı.

Öğretmen Evleri

Kampüsün batısındaydı. İki katlıydılar. İkişer olarak, birbirine bitişik şekilde, toplam üç yapı ve altı evden oluşuyordu.

Kenarden Kulübesi

Ana binanın kuzeyindedir. Amerikan Koleji Başkanının evidir. Kolej yapımına büyük katkılar sağlayan Kennedy ailesinin ABD’deki “Kenarden” ismindeki yazlıklarına istinaden bu isimle anılır. Ma Lachlan ailesi, buraya 9 Mayıs 1913 tarihinde taşınmış ve Türkiye’den ayrıldıkları 1926 yılına kadar burada ikamet etmişlerdir.

Schauffler Evi

Kampüsün batı giriş kapısı yanındadır. Amerikan kolejinin yapımına büyük katkıları olan New Yorklu Schauffler’in anısına bu isimle adlandırılmıştır. Kolejin bazı öğretim üyeleri ve aileleri bu evde kalıyorlardı.

İzmir Buca Baltazzi-Baltacı Köşkü

BALTAZZİ-BALTACI KÖŞKÜ

Köşkü yaptıran aileye ait bilgiler çelişkilidir. Yapının Bucalı bir Rum olan Demonstanis Baltacı veya İtalyan uyruklu Dimonstanis Baltazzi tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Söz konusu kişilin ilk isminin aynı olması ve o dönemde Osmanlı tebaadan (özellikle Rum toplulukları) bazı kişilerin Avrupalı ulusların uyruğuna geçtiği bilinmektedir.

Baltazzi ailesinin Rum asıllı İtalyan olabileceği düşünülür. Demostanis Baltacı, arkeolojii alanında Osman Hamdi Bey ile çalışmıştır. Bu bina: ilçenin en eski yapılarındandır.

İzmir Buca Baltazzi-Baltacı Köşkü

1856 yılında Sultan Abdülmecit, burada misafir edilmiştir. 1863 yılında Sultan Abdülaziz, İzmir’e geldiğinde burada kalmıştır. Söylenenlere göre: Sultan, Aliotti bahçesine bakan kapıdan kabul edilmiş ve adet olduğu üzere, kapı daha sonra kapatılarak bir daha kullanılmamıştır.

Malikane: 1890’lı yıllarda I. Spartalıyan isimli İzmirli zengin bir tüccar tarafından alınmıştır. Kurtuluş savaşını takiben kenti terk etmesi üzerine yapı kamulaştırılmıştır.

19’ncu yüzyılda: Yunan Milli Bankası adına 120 bin kaimeye satın alınmıştır. Daha sonra, Yunan Başbakanı Venizelos, burayı: savaşta ölenlerin çocukları için bir yetimhane yapılmak üzere, İzmir Rum Toplumuna bağışlar.
1922 yılında buradaki yetimler: Amerikan Kızılhaç Örgütü tarafından Yunanistan’a nakledilir. Bu tarihte Türk Devletine geçen Malikane, Mustafa Kemal Paşa’ya bağışlanır.
Ancak, kendisi burasının okul yapılmasını ister ve “Buca Ortaokulu” olur.
Ayrıca: Malikane Konak Yatılı Öğrenci Yurdu ve diğer müştemilat binaları da müsamere salonu ve benzeri olarak kullanılmıştır. Nitekim, Malikane, 1930’lu yıllardan bu yana, okul olarak kullanılmaktadır.
Baltazzi köşkü ve içinde konumlandığı arazi, 1986 yılında kültürel eser ve doğal Sit olarak tescil edilmiş, koruma kapsamına dahil edilmiştir.

 

Günümüzde yapı Buca Lisesi ek binası olarak kullanılmaktadır. Malikane içindeki havuz ve heykeller, nostaljik yapısını korumaya devam etmektedir.

İzmir Buca Papaz Okulu

PAPAZ OKULU

Protestan kilisesinin yanında bulunan bu bina, ilçede papazların eğitim için gittikleri bir yerdir. Ancak hakkında fazlaca ayrıntılı bilgi yoktur. Bina, bir süre “Kız Yetiştirme Yurdu” olarak kullanılmış, yurdun Gürçeşme Polis Okulunun yanına taşınması sonucu, günümüzde Papaz okulu binası “Huzurevi” olarak kullanılmaktadır.

İzmir Buca Forbes Köşkü

FORBES KÖŞKÜ

1908 yılında İngiliz Forbes ailesinin konutu olarak yapılmıştır. Buca ilçesinde bulunan Levanten malikaneleri arasında en çarpıcı ve görkemli olandır.

19’ncu yüzyıl sonundan itibaren İzmir kenti, ekonomik ve toplumsal yaşamı içinde önemli bir yere sahip olan Forbes ailesinin ekonomik gücünü meyan kökü ve antimuan madeni ticareti yaparak kazandığı bilinmektedir. Forbes köşkünün inşasından kısa bir süre sonra yandığı ve 1910 yılında tekrar inşa edildiği, ana giriş kapısı üzerindeki armada belirtilmektedir.

Ailenin Cumhuriyetin ilanını müteakip Yunanistan’a göç etmesi üzerine Forbes, yapıyı yakın arkadaşı Albert Whittal’e hibe etmiştir. Yerleşim yerinde, çam ağaçları ile örtülü bir tepenin üst noktasında konumlanan yapı, hareketli kitlesi ve kitle bütününde yükselen kulesi ile etkileyici bir siluet yaratır.

 

Forbes köşkü: arazi nitelikleri ve konumlanışı, ölçeği, mekan kurgusu ve hacimsel nitelikleriyle, iç mekan ve cephe düzenlemeleriyle ulaşılmaz, erk sahibi, patron olgusunu temsil etmektedir. Köşkün detaylarında çok kaliteli malzeme ve işçilik hakimdir.

Gerek taş gerekse ithal edildiğin anlaşılan ahşap, çok özenli detay incelikleri yansıtır. Köşkün bir başka özelliği strüktürel yapısıdır. Yığma taş duvarlar içine gömülmüş ahşap karkas sistem, alışılmamış karma bir konstrüksiyon düzeni oluşturmaktadır. İzmir’in zaman zaman depremlerden büyük zarar görmesi nedeniyle, muhtemelen mimar böyle bir önlem alma gereği hissetmiştir.

Forbes ailesinin İzmir’den ayrılmasından sonra burada Whittal ailesi ikamet etmiştir.

1940’lı yılların sonunda kamulaştırıldığı belirlenen yapı süreç içinde: Devlet Demiryolları, Maliye Hazinesi ve özel mülkiyetler arasında bölünmüştür. Ayrıca bir süre de Sosyal Sigortalar Kurumu mülkiyetinde hizmet vermiş bu dönemde uzun yıllar S.S.K. Hastanesi doktorlarının dinlenme mekanı olarak kullanılmıştır.

Son yıllarda kapsamlı onarım ve işlev değişikliği nedeniyle boşaltılan ve büyük ölçüde soyulan yapı, ekonomik nedenlerle uygulamanın durdurulması sonucu büyük zarar görmüştür.

Gerek soyulmuş ve kısmen onarılmış bölümlerin doğal koşullarla direkt teması, gerekse iç mekan elemanlarının (şömine, gövde ve panelleri, kütüphane düzenlemeleri, tavan göbekleri gibi) bilinçli, hatta Vandal bir yaklaşımla yok edilmesi/çalınması, yapının sahip olduğu kültürel değerleri yok etmiştir.

Yapı ölçeğindeki olumsuzlukların yanı sıra, arazideki yoğun yapılaşma da kaygı vericidir. Köşk, günümüzde boş durmaktadır.

İzmir Buca Manoly Otel

MANOLY OTELİ

Otel, Katolik kilisesinin yüksek duvarlarının hemen yanındadır. Buca’nın en eski oteli olarak bilinmektedir.

1838 yılında yapılmıştır. Bölgede kitabesi bulunan konutların en eskisidir. Kontrüksiyon ahşap karkas arası kagir dolgu türü kullanılmıştır. Eskiliğine rağmen, yansıttığı mimari üst düzeyde ve kalitelidir. İki binadan oluşmaktadır. Yola bakan ön bina, zemin katında iki kişilik iki oda ve birinci katta yemek odası, oyun yeri ve oturma salonu bulunur. Ana kapıdan girilince sağ tarafında et pişirme ocağı ve yanında tek katlı kapalı bir mekan vardır.

Arka kısım zeminden bir kişilik ve iki kişilik, 2 oda bulunur. Bu odaların önünde, direklerle çevrili yarı kapalı bir uzun salon vardır. Üst birinci kata çıkmak için iki merdiven vardır. Biri yarı kapalı uzun salondan, öbürü de atların bağlı olduğu yerden bir merdivenle çıkılır. Birinci katta bir koridor ve çevresinde tek kişilik, 5 oda bulunur.

Pansiyondan başka üst salonda toplantılar, bezik, poker gibi oyunlar oynanırdı. Alsancak’dan, Bornova’dan, Karşıyaka’dan gelen levantenler, bu oyunlara katılırlardı. Uzun bir süreden sonra bu pansiyon terk edildi ve bir Türk ailesi yerleşti.

İzmir Buca Manoly Otel

Giriş, ulaşım arası olarak binek hayvanlarının kullanıldığı dönem karakteristiğini çok açık belirtir. O dönemde Levantenler atlarla gelir ana kapıdan girerlerdi. Atlarını ortada bulunan boş avluya bağlarlardı. (bu avlu günümüzde bahçe olarak kullanılıyor.)

İzmir Buca

Zamanla bina oturulmayacak duruma gelince terk edildi. 2001 yılında, yaşlılar için bir yer aranırken bu yıkık bina bulundu ve mal sahiplerini teker teker bularak satın alındı. Restorasyon için izin alındı ve eski mimarisini bozmadan restore edildi. 2005 yılında tamamlanmasının ardından, İstanbul’daki Düşkünler Evi Derneği’nin İzmir Şubesi olarak, kamu yararına işleyen bir dernek kuruldu. Otel günümüzde Huzurevi olarak kullanılmaktadır.

İzmir Buca Rees Köşkü

REES KÖŞKÜ

19’ncu yüzyılın sonunda yapılmıştır.

Rees ailesi, üyelerinin İzmir’in değişik semtlerine yayılmış olmasına rağmen, Buca’lı bir aile olarak tanınırlar. Buca’da bir süre başka yerde oturdukları, daha sonra bu malikaneyi inşa ettirip buraya yerleştikleri bilinmektedir. Buca Protestan kilisesi kabristanındaki tek aile mezarına sahiptirler.

Ayrıca: Protestan kilisesinin pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitraylar Reesler tarafından yaptırılıp kiliseye hibe edilmiştir. Bu durum vitray kompozisyonlarında bulunan kitabelerde yazılıdır. 1961 yılında Buca Protestan kilisesinin Buca Belediyesine devri sırasında, bu vitraylar Alsancak’taki St John Evangelist Kilisesine nakil ve monte edilmiştir. 19’ncu yüzyıl Buca Levanten topluluğu içinde önemli bir konuma sahip oldukları bilinmektedir.

İzmir Buca Rees Köşkü

Yapının geniş arazisi yerleşimin batı çeperinde konumlanır. Arazinin doğu sınırında konumlanan Tren İstasyonunun, ailenin ricası ile köşkün ana girişine dek uzatılan hattı sonlandırdığı belirtilmektedir.

İç mekan elemanlarının tümünde malzeme kalitesi, detaylardaki akıcılık ve sadelik göze çarpar. Zemin kat salonlarında alçı bezemeli silme, göbek ve konsollar, plasterler ve şömineler gözlenir.

Yapının görkemli giriş cephesi ve özenli doğu cephesine rağmen, diğer cephelerin son derece yalın ve gösterişten uzak olduğu görülür.

Yapı arazisi masif duvarlarla çevrilidir. Günümüzde kampüs alanı haline dönüştürülmüş arazinin özgün peyzajının deşifresi mümkün olmaz. Ancak muhtemelen arazinin kuzey köşesinde haraların, batısında hayvanat bahçesinin, yoğunlukla doğu çeperinde müştemilat yapılarının konumlandığı tahmin edilir.

Rees ailesi, atlara meraklıdır. Buca ile Şirinyer arasındaki düzlük arazide, at yarışları için bir hipodrom yaptırmışlardır. Ayrıca köşk bahçesinin kuzeyindeki haralar günümüze kadar ulaşmıştır.

Rees ailesinin kullanımındaki yapıya, 1’nci Dünya Savaşı yıllarında İzmir valiliği tarafından el konulmuş ve bu dönemde “Yatılı Kız Öğretmen Okulu” olarak kullanılmıştır.

Savaş sonrasında kullanıcılarına iade edilen yapı, 1930’lu yılların sonlarında ailenin kenti terk etmesinin ardından kamulaştırılmıştır. Yapı, günümüzde Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dekanlık yapısı olarak kullanılmaktadır. Ancak kampüs haline dönüştürülen yapı arazisi yapılaşmaya açılmıştır. 1985-1990 yılları arasında hızla inşa edilen yapıların bazılarının Rees köşküne oldukça yakın konumlanması, yapının tekil algısını olumsuz etkilemiştir.

BARF KÖŞKÜ

Buca İngiliz topluluğunun üyesi olan Barf ailesi tarafından 19’ncu yüzyıl sonu ile 20’nci yüzyıl başı arasında inşa ettirilmiştir.

Uzun süre Barf ailesinin kullanımında kalan ve bir dönem İngiliz Backer ailesi tarafından kullanılan yapı, 1940’lardan itibaren farklı Türk ailelerinin mülkiyetine girmiştir. 1987 yılında Tevhit ile tek parsel altında birleştirilmiştir. Aynı tarihten bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi mülkiyetindedir. Üniversite mensuplarının lokali olarak kullanılmaktadır. Yapı bütününde, zemin ve birinci katlarda benzer kullanımların (yemek salonu, ortak, yarı özel) getirilmesine rağmen zemin kat salonunun öncelikli kullanımı ve diğer salonların özel guruplara ya da toplantılara hizmet vermesi, özgün kurgunun büyük ölçüde sürdürülmesine imkan vermiştir. 

BLACKLER KÖŞKÜ

Buca İngiliz Cemaat üyelerinden Blackler ailesi tarafından 1843 yılında yaptırılmıştır. Ailenin kenti terk etmesinin ardından, İtalyan Falbo ailesinin kullanımına geçmiştir. Uzun süre Falbo ailesine hizmet eden yapı, 1980 tarihinde Türker ailesinin mülkiyetine geçmiştir. Halen bu ailenin kullanımında konut işlevini sürdürmektedir.

Yapının içinde yer aldığı parsel, yerleşimin hakim akslarından olan Sanayi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Bu cadde, üzerinde konumlanan Protestan Kilisesi ve Papaz Okulu nedeniyle, özellikle İngiliz topluluğunun önemli akslarından birisidir.

HANSON KÖŞKÜ

Yapı, ana akslardan olan İzmir Caddesi üzerinde, tekil bir parsel üzerine konumlanmıştır. Cadde üzerinde yer alan alan, ölçek ve mimari dil ve benzer kurgudaki yapıların orta sınıf Levanten ve varlıklı Rum tebaaya ait olması, konutun ve dolayısıyla Hanson ailesinin toplumsal duruşunu da göstermektedir.

Yapının özgün kullanıcısı İngiliz Hanson ailesidir. Ancak aileye ilişkin net bilgiler yoktur. Yapı, sıvasız taş ve tuğla malzemenin bir arada kullanıldığı, yatay bir etki yaratan yalın cephe düzeni ile dikkat çeker. Giriş cephesi, çift kollu merdivenin ulaştığı giriş terası üstünde yükselerek alınlık etkisi yaratır. Köşk, günümüzde halen özel mülkiyette olmasına rağmen, konut kullanımını yitirmiştir.

Ancak güncel kullanımı gereğince gerçekleştirilen müdahalelerle kitlesel ve mekânsal bütünlüklere gerekli hassasiyetin gösterilmediği izlenir. Ayrıca arka bahçede, ana yapıya oldukça yakın bir konumda inşa edilmiş yeni bir yapı vardır. Söz konusu yapının konumlanışı ve özgün yapı ile arasına yerleştirilmiş üst örtü, kullanıcının yapıyı algılamasını imkansız kılar.

İzmir Buca De Jongh Köşkü

DE JONGH KÖŞKÜ

Yapı, İngiliz oldukları ve 19’ncu yüzyıl başından itibaren İzmir’de var oldukları bilinen De Jongh ailesinin konutu olarak yapılmıştır.

Yapılışı 1877 yılına tarihlenir. Köşk, ailenin Cumhuriyetin ilanı sonrasında kenti terk etmesini takiben, sırasıyla Sperco ve Aliberti ailelerinin mülkiyetine geçmiş ve ardından kamulaştırılmıştır. Yapı ve geniş arazisi, yerleşimin kuzeybatı çeperinde, yerleşimi İzmir’e bağlayan aks olan İzmir şösesi üzerinde konumlanmıştır. Yüksek taş duvarlarla çevrili arazide, halen izlenebilen zengin bitki örtüsü, İngiliz peyzajının hakim unsuru olan doğal bitkisel örtü ve kırsal düzenin bu yapıda da benimsendiğini gösterir.

Geniş arazinin ortasında konumlanan yapının giriş aksında yer alan dairesel havuzun izi halen görülebilir. Giriş cephesinin önünde yaratılmış boşluğun zengin bitki örtüsü içinde yapının algılanmasını sağlamanın yanı sıra, davet ve toplantılar için gerekli dış mekanı oluşturduğu düşünülür. Sosyal yaşama ilişkin bir diğer kullanım, arazinin güneybatı köşesinin 1930’lu yılların sonlarına kadar tenis kulübü olarak hizmet vermesidir.

İzmir Buca De Jongh Köşkü

Yapı kamulaştırılınca Sağlık Bakanlığı mülkiyetine geçmiştir. Zengin bitki örtüsüne sahip arazisi nedeniyle Verem Hastanesi ve Sosyal Sigortalar Kurumu, Sağlık Koleji olarak hizmet veren yapı, günümüzde işlevsizdir. Arazi içinde ek yapıların inşası söz konusudur. Ancak yeni oluşumlar, özgün yapıya yakın konumlanmış ve yapı ile bağdaşmayan kitlesel köprü elemanları ile yapıya bağlanmışlardır.

İzmir Buca Davut Fargoh Köşkü

DAVUT FARGOH KÖŞKÜ

Buca eşrafından Davut Farkoh’un konağıdır.

Bahçenin arka kısmında hamam bulunur. İstanbul konutlarındaki mimari kullanılmıştır. Cephe üçe bölünmüştür. Üç kemerli ana girişi ve dış mimarisi Ispartalıyan Konağı ile benzerlik gösterir. Köşk uzun yıllar Buca Belediyesi Hizmet Binası olarak kullanılmıştır. Buca Belediyesinin Kasım 2000 tarihinde yeni hizmet binasına taşınmasıyla, köşk, Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi ve Kütüphane olarak kullanılmaktadır.

İzmir Buca Gavrili Köşkü

GAVRİLİ KÖŞKÜ

Mimar Vafiyedis’e aittir.

Tuğla friz yapıyı dört yüzünde çevirir. Pencereler üzerinde yarım daire kemer ve alınlıklar bulunur. Pencere altlarındaki rozet motifler ilgi çeker. Yakın zamana kadar, burada Pengelli ailesinin oturduğu bilinir. Ancak buranın mülkiyetinin Gavrili ailesine ait olduğu söylenir. Günümüzde, bina Yapı Kredi Bankası Misafirhanesi olarak kullanılmaktadır.

İzmir Buca Protestan Kilisesi

PROTESTAN KİLİSESİ

Kilise, 1834 yılında Protestan Anglikan kilisesi olarak hizmete açılmıştır.

Kilise binası, şapel şeklinde küçük köy kilisesi olarak yapılmıştır. 1865 yılında, Sultan Abdülaziz’in fermanı ile kilise binası yenilenmiştir. Kilisenin pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitrayları, 1961 yılında Alsancak’ta bulunan Protestan St John Evangelist şapeline taşınmıştır. 1961 yılından sonra kilise müştemilatını Belediyeye devretmiştir. Buca Belediyesi, kilise binasını 2001 yılına kadar Kültür Merkezi olarak kullanmıştır. 2001 yılında ise, Buca Belediyesiyle yapılan protokol gereği, kilise asli görevine geri dönmüş ve halen kilise olarak hizmet vermektedir.
İzmir Buca Katolik Kilisesi

KATOLİK KİLİSESİ

Bölgede: 1922 yılı öncesinde, Hıristiyan ahali tarafından işletilen ve kullanılan 5 kilise ve bunlar tarafından işletilen okullar bulunuyordu. Günümüzde, halen kilise olarak burası vardır. Ancak kilisenin eski durumu bilinmemektedir.

İzmir Buca Su Kemerleri

SU KEMERLERİ

Şirinyer’de (günümüzde Nato binasının bulunduğu yerde) eskiden kervanların çadır kurduğu bilinmektedir.

Eski ismi “Kızılçullu” olan Melez çayı üzerinde kurulu olan Kervan Köprüsü, ismini bu kervanlardan alır. Günümüzde, su kemerleri dışında, burada herhangi bir kalıntı yoktur.

Geçmişteki ismi “Paradiso” ve “Kızılçullu” olan ve günümüzde ise Şirinyer olarak tanınan bu mevkide: İzmir’den ilk girildiğinde, günümüzde bile Melez çayı üzerindeki su kemerleri ihtişamı ile dikkati çeker.

Eski dönemde, kemerler “Akvadük Kemerleri” olarak bilinir. Bu su kemerleri: Romalılar tarafından inşa edilmiştir. İki sıra halindeki kemerlerin yapımında tonlarca yumurta akı kullanılmıştır. Yapışkan özelliği çok fazla olan yumurta akı sayesinde, Kızılçullu su kemerleri: takip eden dönemlerde Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından da kullanılmış ve hala ayaktadır.

Bu kemerler: MÖ 133-MS 395 yılları arasında İzmir’e gelen suyun akışını düzenliyordu.

KIZ KULESİ

Burası: Leventan Hacı Andoniyadis’e ait bir kuledir.

Yapıldığı dönemde: bağlar ve zeytinlikler içindedir, ancak günümüzde kentleşmiş alan içinde kalmıştır. Kule: aşağıda genişçe bir tabana oturur. Konik bir formda yapılmıştır. Taş yapının üst kısmına, dıştan dolanan bir merdivenle çıkılır. Tepede dairesel, minare şerefesi şeklindeki teras üzerinde, konik bir külah çatı bulunur.

Hacı Andoniyadis öldükten sonra, kule sahipsiz kalır. Gençlerin buluşma yeri haline gelir. Hafta sonlarında, evlilik çağına gelmiş kızlar kulede, erkekler ise kulenin çevresinde toplanırlar. Bu yüzden, kule zamanla “Kız Kulesi” ismiyle anılmaya başlanmıştır.

İzmir Buca Atatürk Rölyefi

ATATÜRK RÖLYEFİ

İlçe merkezine bağlı Çaldıran Mahallesinde Yeşildere çevre yoluna bakan kayalıklar üzerindedir. Püskürtme beton tekniğiyle yapılmıştır. Yüksekliği 40 metredir. En büyük özelliği göze çarpmasıdır.

Değişik branşlardan 15 mühendis, bu projede görev almıştır. Sistemin yapımında 300-350 ton çelik profil kullanılmıştır. Aşağıdan yukarıya doğru yapılmış olan rölyef çevresine doğal kaya görünümü verilmiştir.

İzmir Buca Yedigöller

YEDİGÖLLER

İzkent ve Evka arasında, kurumuş dere yatağındaki vadiye Mart 2000 tarihinde “Yedigöller” isimli bir mesire yeri yapılmıştır.

İzmir Buca Yedigöller

Alanda: kafeterya, restoran, güzel sanatlar sokağı, gösteri merkezi, 70 metre uzunluğunda kule köprü, heykeller, dinlenme ve oturma gurupları, şelaleler, seyir terasları, yel ve su değirmenleri, nostaljik su kuyusu, çocuk oyun alanları, açık hava diskosu, yürüme yolları, palmiye ağaçları ve yeşil alanlar bulunmaktadır.

İzmir Bornova hakkınndaki gezi yazım için  Bornova