Günümüzün, İzmir şehrinin büyük bir bölümünü oluşturan Bayraklı; antik dönemde havasının güzelliği ve şifalı olması ile ün salmıştır.
Ayrıca: antik İzmir şehrinin yani Symniria şehrinin, ilk olarak burada kurulduğu da öğrenilmiştir. Son bir not: İzmir şehrinde en güzel deniz manzarasının buradan görüldüğü söyleniyor.
ULAŞIM
Bayraklı: İzmir-Çanakkale kara yolu üzerinde bulunmaktadır. İzmir şehir içinde bulunması nedeniyle, ulaşım konusunda ayrıntılara girmiyorum.
TARİH
İzmir’de Bayraklı yöresinin tarihi geçmişinin MÖ.3000 yıllarına kadar gittiği bilinmektedir. Bu dönemde, yörede Truva uygarlığı egemendi ve Bayraklı bölgesindeki ilk yerleşimcilerin, Truvalılarla yoğun iletişim içinde bulundukları anlaşılmıştır.
Kazılarda ortaya çıkan taş temeller üzerinde yükselen taş ve kerpiç ev duvar kalıntıları, bunu ifade etmektedir.
Yine efsanelere göre: binlerce yıl önce, Tanrıların vahşeti yani deprem sonucu göl haline gelen bir antik şehir ( bu şehrin günümüz Yamanlar dağındaki Karagöl civarında bulunduğu sanılıyor) terk edildikten sonra, Bayraklıdaki bu yerleşim yeri kurulmuştur.
Yine aynı dönemde, tüm Ege bölgesinde yoğun Hitit etkisi görülmektedir. Bu etki, yöredeki Bayraklı kazılarında, Kemalpaşa Karabel de görülen Hitit kaya kabartmasında görülmektedir.
Tüm bunların yanında, yöredeki ilk yerleşim: körfezin kuzeydoğusunda, günümüzdeki Bayraklı yöresinde, Tepe kule mevkiinde kurulmuştur. Tepe kule mevkiinde, Symniria şehrinin varlığı kanıtlanmıştır. Bayraklının üst kesiminde, 205 metre yükseklikteki burun üzerinde, Tantalos’un mezarı olarak bilinen yapı görülmektedir. Bu yapının, MÖ.7’nci yüzyılda yapıldığı anlaşılmıştır.
Bayraklı bölgesindeki bu Symniria yerleşimi: MÖ.1050 yılında, Dor istilası nedeniyle, Ege sahillerine geçen ve birçok yerleşim yeri kuran Aiol ve İonların egemenliğine geçtiği görülür. Bu refah döneminde, şehrin sınırları hızla genişlemiştir.
Gelelim, yörenin Bayraklı isminin kaynağına: Aslında, bu konuda birkaç söylenti var. Bunların birincisi: Türk korsanlar: bir zamanlar, Akdeniz’e hakim iken, her yıl İzmir bölgesine gelip, günümüzdeki Bayraklının olduğu yerde, bayrak açarlar ve denizci toplarlarmış.
Özellikle “Solumadan can vermek, terlemeden mal kazanmak isteyenler, bayrağımız altına gelsin” sözleri ile, gönüllü çekmeye çalışırlarmış. Evet, bayrakların açıldığı yer ve dönemin anısına, buraya Bayraklı denildiği söylenir.
Bir başka söylentiye göre: 19’ncu yüzyılda, buralarda yerleşik bir soyguncu gurubu, bölgeden geçen kervanları ve tüccarları soyarlar, ancak kimsenin canını yakmazlarmış. Soyguncular her soygundan sonra, günümüzde Tantalos’un mezarının bulunduğu tepeciğe bayrak dikerlermiş. Bu nedenle, soygunları yapanlara “Bayraklı eşkıya” ve yörenin adına da “Bayraklı” denilmiştir.
Bayraklı, 2008 yılında Karşıyaka ilçesinden ayrılarak: İzmir ilinin müstakil bir ilçesi olmuştur.
GENEL
Bayraklı: İzmir şehir merkezinde, körfezin kuzeydoğu köşesindedir. İlçenin yüz ölçümü:3700 hektar civarındadır.
KONAKLAMA
Bayraklı Öğretmenevi Manavkuyu.252.Sok. No.21/1 232-3474343
GEZİLECEK YERLER
BAYRAKLI HÖYÜK
İzmir şehri, Bayraklı da bulunan bu höyük üzerinde kurulmuştur.
Yüz ölçümü, yaklaşık 100 dönüm olan höyük: bir düzlük üzerinde kurulu bir tepeciktir. Antik dönemde: bu tepeciğin batısı ve güneyi denizlerle çevrilidir. Smyrna olarak isimlendirilen, antik İzmir şehri, bu tepecik üzerinde kurulmuş ve ovaya doğru genişleyerek büyümüştür.
MÖ.11’nci yüzyılda kurulan Smyrna şehri: özellikle MÖ.700-550 yılları arasında, mimari yönden büyük bir atılım içine girmiştir. Özellikle: Helen dünyasının en eski geometrik dokulu şehir planı, ilk kez burada uygulanmıştır. Sütun başlıkları, aiol mimarlığının ilk ve en güzel ve başarılı örnekleridir. Anadolu’nun en eski Athena Tapınağının burada olduğunu da unutmamak gerekir.
Gyges isimli kralın tahta çıkışıyla, MÖ.680 yılından itibaren, Lidya saldırıları ve Lidyalıların Smyrna için her zaman tehlike oluşturdukları görülse de, Smyrna, en parlak dönemini, bu süreçlerde yaşamıştır.
Kenti çevreleyen sur: çok odalı, banyolu evler, kutsal yapı, kamu hizmeti veren çeşme ve geometrik dokulu kent planı: şehrin, Batı Anadolu’da, Arkaik dönemin en önemli şehirlerinden biri olduğunu işaret etmektedir.
Kentin içinde, doğu-batı doğrultusundaki Athena Caddesi, batıda bir limanla biter. Ancak, bu liman, günümüzde, bu bölgedeki evlerin altında bulunmaktadır. Antik kent: MÖ.4’ncü yüzyılda, Pagos dağının yani bugünkü Kadıfekale’nin eteklerindeki yeni yerine taşınmıştır.
KARABEL ANITI
İzmir şehrinin yaklaşık 28 km doğusunda bir dağ geçididir.
İki tarafı yüksek yamaçlarla kaplı Karabel Geçidindeki yol: kuzeydeki Sardes ve İzmir’i, güneydeki Efes’e bağlıyordu.
Karabel geçidinin iki yanında, savaşçı olduğu düşünülen iki kabartmalar vardır.
HERODOTOS TESPİTLERİ:
MÖ 5’nci yüzyılda Halikarnassoslu tarihçi Herodotos: eserinin ikinci kitabında, İyonya’da biri Efes ile Foça arasında, öbürü Sardes ile İzmir arasında olmak üzere, iki tane, kayaya oyulmuş betim gördüğünü söyler ve tanımlarını verir.
Heykelin Mısır kralı Sesostris’e ait olduğunu yazmıştır. Sesostris: Hititler ile Kadeş’te savaşan ünlü Firavun değildir. Kudretli rakiplerine üstün gelen ve etkileyen, çok daha büyük bir gücün sembolüydü.
Efes’ten Foça’ya ve Sardes’den İzmir’e giden yollar üzerinde: onun yani Mısır kralı Sesostris’in iki heykelinin kayalara oyulmuş olduğunu belirtir.
Her ikisinin de sağ elinde bir mızrak, sol elinde bir sadak vardır. Boyları yaklaşık 3 kademdir. Giysileri bir Mısırlıyı ya da Habeşi andırıyor. Bir omuzundan ötesine doğru göğsünde: Mısır resimyazısı ile “Bu toprakları omuzlarımla kazandım” yazıyor. Hatta Mısır yazıtlarında, tam olarak şöyle yazıldığını iddia eder “Bu ülkeyi kendi omuzlarımda fethettim”
Ancak: Herodotos’un bu varsayımları tamamen yanlıştır.
Yazıtta gerçekten hiyeroglif kullanılmıştır. Ancak: daha sonraki süreçte bu yazıt deşifre edildiğinde heykelin Arzava bölgesindeki Mira Kralı Tarkasnava’yı temsil ettiği ve muhtemelen MÖ 13’ncü yüzyılda yaptırıldığı öğrenilmiştir. Aslında bu alanda bir dizi kabartma ve yazıt olduğu ve bu alanın yerli krallar tarafından sıkça ziyaret edilen, bir kutsal alan olduğu tahmin edilmektedir.
MİRA KRALI TARKASNAVA:
Kabartmadaki kişi ise, muhtemelen Mira kralı Tarkasnava’dır. Kral Tarkasnava, Milavata saldırısında Hitit kralı Tuthaliya ile işbirliği yapmıştır.
Hitit kralı Tuthaliya: batıda sürekli ortaya çıkan sorunlara kalıcı bir çözüm bulmak için: bir girişimde bulunmuş ve Mira Krallığına: güneyde Milava ve kuzeyde Viluşa’ya dek uzanan Batı Anadolu bölgesinin büyük kısmında, geniş yetkiler tanımıştır.
Aslında bu yerel kral, Hitit kralının Suriye’deki valilere tanıdığı kadar önemli yetkilere sahip olmuştu.
Günümüzde, Mira’nın Arzava topraklarında bulunduğu biliniyor. Arzava devletleri arasında bulunan ve o dönemde Batı Anadolu Devletlerinin en güçlüsü ve en büyüğü olan Mira krallığının hüküm sürdüğü bölgeydi. Belki de bu anıt, Mira’nın kuzey sınırına yakındı.
BUGÜN:
Herodotos’un bir zamanlar gördüğü ve etkilendiğini ileri sürdüğü anıtlardan biri, Torbalı-Kemalpaşa yolu üzerindeki Karabel geçidindedir.
Karabel geçidindeki taştan savaşçı, yoldan bir hayli yukarıda, geçidin doğu yamacında bulunan bir girintidedir.
Aslında Karabel geçidinde bir dizi kabartma ve yazıt olduğu saptanmasına rağmen, bu anıtlar yol yapım çalışmaları sırasında imha edilmiştir.
1’nci Savaşçı Figürü:
Burada normalden uzun bir savaşçı profili var. Anıtta: yay, mızrak ve kılıç kuşanmış bir erkek tasvir edilmiştir.
Bu savaşçı, geçit törenindeymiş gibi, sağ ayağını öne atmış olarak görülür. Sağ elinde bir mızrak tutuyor.
Sol omuzunda bir sadak asılıdır. Başında sivri bir külah var. Üzerindeki tunik, dizlerine kadar uzanıyor. Ayaklarında kıvrık burunlu botlar var. Yüzü, güneye dönüktür.
Yazıt:
Mızrak ve kabartmanın yüzü arasında, üç satırlık resim yazısı var. Bu yazının uzun süre, Mısır hiyeroglif yazısı olduğu iddia edildi.
2’nci Savaşçı Figürü:
Daha aşağıda, tepedeki kayaları sarsan depremin etkisiyle yerinden oynamış olan kayanın üzerindedir.
Bu figür, 1’ncinin kopyasıdır. Her ikisi de, aynı pozisyonda, aynı çizmeleri giyiyorlar ve her ikisinin de mızrağı ve sadağı var.
Ancak bu 2’nci figür: insan eliyle çok fazla tahrip edilmiştir. Üst kısmı, kasten parçalanmıştır. Bir süre önce, bir Yörük çadırı, bu kayanın yanına kurulmuş ve eski savaşçı oymasının bulunduğu girinti, bu aile tarafından ocak olarak kullanılmıştır.
Bunun sonucunda, burada bulunması muhtemel yazıttan hiçbir iz kalmamıştır.
Zaten bu yazıt, Herodotos’un iddia ettiği gibi, figürün göğsünü tamamen kaplamış değildi.
Yine Herodotos’un iddialarının aksine: boyları üç kademi biraz aşmak yerine, olağanüstü boyuttaydı. Mızrakları sağ değil sol ellerinde tutuyorlardı. Dahası, giysileri bir Mısırlı ya da Habeş’inkinden tamamen farklı ve yazıt göğüslerinde değil, yüz ile kol arasındadır.
Yunanlı tarihçi Herodotos: bu iki savaşçının koruduğu geçidin, hem Efes ile Phokaia’yı hem de Sardes ile Smyrna’yı bağladığını söylerken yanılıyordu. Geçidin kuzey ucu temizlendiğinde, buradan geçen yolun Belkahve’ye ya da Sardes-Smyrna yoluna ulaştığı görüldü.
Sonuç olarak: Herodotos, bu heykellerle ilgili bilgiyi başka bir kaynaktan edinmiş olmalı ama Mısırlı Sesostris yorumu kendisine aitti.
SONUÇ:
Bu heykelleri yapan heykeltıraşların, Hititlerin gücüne bizzat tanıklık ettikleri düşünülür. Burada Hititlerin savaşı kazandığı ve geçidi ele geçirdikleri görülür. Bunlar zaferin göstergeleri olarak yapılmıştır.