İzmir Şirince

İzmir Şirince

Selçuk ilçesine ulaştıktan sonra, tabelaları takip ederek, dolambaçlı ve nispeten konforlu olmayan bir yoldan, buraya ulaşmanız mümkündür. Yani, yol kötü, döne döne çıkılıyor ve dar. Selçuk ilçe merkeziyle, Şirince arasındaki mesafe: 8 km. dir.

Şirince köyüne vardığınızda: hemen girişte, solda otopark alanı var. Aracınızı orada bırakıp, köy içindeki gezinize yürüyerek devam edebilirsiniz.

İzmir Şirince
İzmir Şirince

             

Otopark ile, yerleşim yerinin meydanı arasında gidip-gelen ilginç bir ulaşım aracı var. Buna “Şirince Köyü Ekspresi” diyorlar, traktör arkasına bağlanan bir römork, rengarenk boyanmış ve otantik bir ulaşım aracı ortaya çıkmış. Ama, özellikle sıcak yaz günlerinde, yokuş yukarı çıkış için ideal.

Evet: Şirince köyü girişinde aracınızı bıraktıktan sonra: hafif meyilli köy yerleşimi içinde yürümeye başlıyoruz. Çevre, tamamen satış tezgahlarıyla dolu. Ayrıca: birkaç pansiyon ve restoranlar var.

İzmir Şirince
İzmir Şirince

 

Bu restoranlarda: mutlaka gözleme yemeli ve ayran içmelisiniz. Ayrıca: buraya özgü dondurma tatmalısınız. Burada, yine buraya has “kabak çiçeği dolması” yemelisiniz. Yani sonuçta bence bu yerel lezzetleri mutlaka tatmalısınız.

İzmir Şirince

 

Şirince’nin özellikle yabancı ziyaretçiler tarafından en ilgi çeken yanı: otantik evleri, bu evler restore edilerek günümüze taşınmışlar. Özellikle: uzaktan güzel bir görüntü sunuyorlar. Ama, sıcak yaz günlerinde, bunların bulunduğu alana ulaşmak biraz zahmetli ve zor, ziyaretçilerin büyük bölümü, bu evleri yalnızca uzaktan izlemekle yetiniyorlar. Tercih sizin, bulundukları yere kadar gidebilirsiniz.

İzmir Şirince

 

 

Evet, Şirince denilince, Nisan 2024 tarihinde en son yaptığım ziyarette aklımda kalan: sıcak olmasına rağmen, bölgenin yüksek olması nedeniyle, serin bir esintinin olması ve otantik restoranında yediğim yiyeceklerin lezzeti, bir de, buraya has ilginizi çekerse, buraya has “meyve şarapları” çok meşhur. Burayı ziyaret edenlerin büyük bölümü, bu meyve şaraplarından satın alıyorlar. Ama: ben, son ziyaretimde, Denizli yöresine ait bir meyve şarabının burada satıldığını görünce, bu işin esprisini kaybettiğini düşündüm.

Sonuçta, burası eski bir Rum yerleşimi ve burada uzun yıllar boyunca, yöreye özgü, meyve şarabı yapılmış. Şimdi, çevreden meyve şarabı toplayıp, buraya özgü gibi satmak sanırım pek hoş değil. Ayrıca: şarap almaya niyetlenirseniz, aroma değil de, gerçek meyve suyundan üretilmiş şarapların seçilmesi sanırım daha mantıklı. Ama: elbette, bu tür şarabın fiyatı, diğer türe göre daha fazla. Aromadan üretilen şarapları 250 TL. civarında, orijinal meyve ile üretilen şarapları ise, 350 TL. arasında bulup satın alabilirsiniz.

Sonuç olarak: Şirince, belki yabancı ziyaretçiler için ilginç gelebilir, ama ben burada restore edilen evlerin benzerlerini birçok yerde gördüm ve bu yüzden, yöreyi ziyaret etmeyi düşünen yerli ziyaretçiler, zamanları varsa Şirince köyüne çıkmayı düşünmeliler, yoksa kısa süreli tatillerde, buraya zaman ayırmanız yersiz olabilir. Çünkü, burada sizi bekleyen çok orijinal mekanlar yok.

Selçuk tanıtımı.

Efes tanıtımı.

Selçuk Artemis Müzesi tanıtımı.

https://www.youtube.com/watch?v=yCrsSyHTT6A

 

İzmir Karaburun

İzmir Karaburun


İzmirlilerin, hafta sonu veya kısa kaçamak gezileri için, çok uygun bir mekan. Yalnız yolu kötü. Doğa mükemmel.

İzmirliler veya İzmir’de konaklayan gezginler; bir gününüzü buraya ayırarak, bu güzellikleri mutlaka görün ve yaşayın. İzmir çevresinde nereye gidelim, nereyi gezelim, nereyi görelim derseniz. Buyurun Karaburun bir alternatif.

ULAŞIM

Karaburun, İzmir şehir merkezine, 106 km. uzaklıkta. Bu mesafenin: 45 km. lik bölüm otobanda geçiyor ve rahat, ama daha sonra biraz sıkıntılı bir yolculuk söz konusu.

Karaburan’a gitmek için yol alternatifi var.

Bunlardan birincisi: İzmir’den Çeşme yoluna çıkıp, devlet karayolundan gidebilirsiniz. Bu yolda, trafik yoğun. Ama; yol boyunda yer alan; küçük tatil köyleri ve yerleşim yerlerini görerek gitmek, yolculuğu keyifli hale getiriyor.

Diğer alternatif ise: İzmir’den Üçkuyular’dan başlayarak, Çeşme otobanına girip, Karaburun çıkışından ayrılmak. Bu yol ise, hızlı gidişi sevenler için uygun. Otobana girdikten kısa süre sonra, Karaburun girişine ulaşıyorsunuz. Ama, asıl yolculuk, bundan sonra başlıyor.

Karaburun’un günümüze kadar, belki de gözlerden uzak kalmasının en büyük sebebi; ulaşımın sıkıntılı olması. Otobandan ayrıldıktan sonra, Gülbahçe’den başlayarak Karaburun’a kadar, irili ufaklı, 303 viraj olduğu söyleniyor. Öylesine ki, yol boyunca, çok dikkatli gitmeniz şart.

Ancak, her virajı döndüğünüzde, karşınıza el değmemiş, bozulmamış manzaralar çıkıyor. Bu da, zor yolculuğun keyifli yanı. Otobandan sonraki yol, yaklaşık 55 km. sürüyor.

Toplu taşıma; yaz aylarında, her yarım saatte bir, kış aylarında ise, her saat başı: İzmir-Balçova’dan, semt garajından hareket eden otobüslerle, 2.5 saatli yolculuk sonrası Karaburun’a ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Üçkuyular semtinden de dolmuşlarla gitme imkanınız var.

Son olarak: çok güncel bir haberi vermek istiyorum. Karaburun ile İzmir arasında, deniz otobüsleri seferleri başladı. Günde dört kez sefer yapılacakmış. Üçkuyular iskelesinden hareket edecek olan deniz otobüsleri, 1.5 saat sonra Karaburun iskelesine ulaşacaklar. Ulaşım için belki de en güzel alternatif bu olsa gerek diye düşünüyorum.

NE YENİR

Evet, burada yedi kardeş dondurmacısı var. 150 yıllık deneyim ve kalitenin ürünü bu sakızlı dondurmadan mutlaka tadın. Karaburun kalamarı da tadılması gereken deniz ürünlerinden. Bir de kalamar yumurtası var.
Ayrıca: unutmayın ki, burası enginarın vatanı.

ALIŞVERİŞ

Karaburun’da alınacak şeylerin başında, bilhassa geliş yolu üstünde, yol kenarında satılan, yöresel: zeytin, reçeller ön planda ve zeytin yağını unutmamak gerek. Ama; yine de, ben genelde yol kenarından herhangi bir şey alınmasına taraftar değilim. Çünkü; gerek fiyat ve gerekse kalitede, yanıltmalar olabiliyor.

İzmir Karaburun

 

GENEL

Karaburun, İzmir’in en küçük ilçesi. İzmir körfezinin batı ucunda ve kendi adıyla anılan yarımadanın en bakir bölgesinde bulunuyor. En büyük zenginliği: bozulmamış doğası, mavi bayraklı koyların yer aldığı denizi ve bölgenin nefis bitki örtü örtüsü. Bu nedenle; Karaburun, gerçekten ülkemizde doğal özelliklerini kaybetmemiş nadir yerlerden biri.

Nedense, yolunun kötü olması, bu güzelliklerin yıpratılmasını sağlayacak kalabalıkları buradan uzak tutmuş. Bolu’daki yedi göller mevki gibi. Oranın da yolu kötü ve o yüzden, yoğun insan kalabalıkları gidememiş, gidemiyor ve doğal güzellikler bakirliklerini koruyor. Karaburun da aynen öyle.

Burada bulunduğunuz sürede; genelde yerli turistleri görmeniz mümkün. Yabancı turist hiç yok.

Karaburun yarımadasının en büyük özelliği: zeytinde hurmayı, çiçekte nergis, sebzede enginarı, kendine has özellikleriyle yalnızca burada bulma şansının olmasıdır. Yüzlerce şifalı otu, onlarca çeşit kekik ve adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce kır çiçeğini Karaburun yarımadası bünyesinde barındırmaktadır. Karaburun hurması da, yalnızca burada yetişiyor.

Karaburun konumu nedeniyle, açık denize baktığından, temiz bir denize sahip. Kötü hava şartları nedeniyle; dalgalı ve çalkantılı durumlar dışında, deniz çok berraktır.

Karaburun’da kalıyorsanız: denize girmek için uzaklara gitmenize gerek yok. Limanda bile, denize girmek mümkün. O kadar temiz ki, herhangi bir lokantada yemek yedikten sonra, mayonuz ile, denize girebilmeniz mümkün. Yani; Karaburun’da her yer doğal plaj.

Tabii: bunu dışında, Karaburun içinde, mavi bayrak taşıyan iki plaj daha var. Bunlar; akvaryum (İncirliköy) plajı ve bodrum plajlarıdır. Bunların dışında denize girilebilecek diğer plajlar ise: İskele, Kuyucak, İğdealtı, Akçakilise, Dolungaz plajları.

Denize girmenin yanında; Karaburun, su altı zenginliği açısından da ilgi çeker. Bu yapısı ile, tüplü ve tüpsüz dalış yapmak mümkün. Dalmaya ilgisi olanların, yanlarında malzemelerini götürmelerini öneririm.

Bu bakir ortamda ve temiz denizde; elbette, balık çok. Balıkçılıkla ilgilenenler, burada balık tutabiliyorlar. Kıyıdan olta ile balık avlamak mümkün. Ama çok kayalık. Yanınızda, bol bol olta takımı almanız gerek. Bot veya tekne ile avlanırsanız, daha çok balık yakalama şansınız olur.

Öğleden sonra, hava kararıncaya kadar, her gün düzenli olarak imbat rüzgarı eser. Bu esinti, ilçeye sıcak havalarda da, serinlik verdiğinden, yazın kavurucu yaz aylarının rahat geçmesini sağlar. Bunun yanında, rüzgar sörfü meraklıları içinde uygun bir ortam yaratır.


Karaburun yarımadası, 200 ün üzerinde kuş türü, ada martısı ve Akdeniz foklarının yaşama ve üreme alanıdır. Nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının, ülkemizde Foça’dan sonra barındığı, ender yerlerden biri de Karaburun kıyılarıdır.

Ülkemizde ve dünyada nadir bulunan “civa” madeni bu bölgede yoğun olarak çıkıyor. Bu bölge için gerçekten önemli bir husus. Çünkü: hem gerekli hem de çevreye verdiği kirlilik nedeniyle, kesinlikle engellenmesi gerekiyor. Çünkü: Siyanürle altın çıkartmaktan, on kat daha tehlikeli.

İzmir Karaburun Mordoğan

MORDOĞAN

Karaburun’da sessizlikten canınız sıkılırsa, Mordoğan’ a gidebilirsiniz. Yaklaşık 20 km. uzaklıkta. İzmir’den buraya doğrudan gitmek isteyenler olabilir, İzmir-Mordoğan arası uzaklık: 80 km. Buradaki diskolarda, eğlence mümkün. Yılın moda şarkıları eşliğinde, keyifle dans edebilir, yorgunluk atabilirsiniz.

Mordoğan adını: burada gözlenebilen mükemmel gündoğumu ve akşam gurubu nedeniyle almış.

İzmir Karaburun Mordoğan

 

Mordoğan, aslında keyifli bir balıkçı kasabası. Uzunada’nın tam karşısında. Orada da, sahilden liman yanından denize girmek mümkün. Yalnız, buranın kötü yanı; dağların birçok yerinin kooperatifler tarafından doldurulmuş olması. Her yan konut. Ama yine de, liman keyifli. Balık lokantaları ve kafeler var.

Ayrıca: burada, Çatalkaya, Ayıbalığı Kayalıkları ve Plajı, Ardıç Plajı ünlü. Belde merkezinde bulunan: Kocakum plajı; bölgenin tek sığ sahili. Çocuklar ve yüzme bilmeyenler, burada denize giriyorlar. Genç ve yetişkinler ise; kayalık ve derin suları olan, diğer plajlarda denize girmeyi tercih ediyorlar. Bunun yanında: amatör balıkçılık yaygın olarak yapılabiliyor.

Yalnızca bu bölgede yetişen mor renkli çiçeklerin toplam çeşidi ise: 70 kadar.

Ayıbalığı denilen bölgeden bulunan deniz mağaraları, Akdeniz foklarının dünyadaki en önemli üreme alanlarından biri ve son derece önemli bir nokta.

İzmir Karaburun Mordoğan

 

Evet: Karaburun ve Mordoğan, bunlardan ibaret. Burası; gerçekten İzmir gibi bir büyük şehrin yakınında bulunup ta, böylesine bakir kalabilmesi ilginç, ama dedim ya, yol gerçekten zorlu. Bu zorluğa katlanırsanız, burada sizi, muhteşem bir doğa güzelliği bekliyor. Tercih sizin.

İzmir tanıtımı.

 

İzmir Foça

İzmir Foça

Yazıya başlamadan önce dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Şöyle ki, belki de düşündünüz, gerçekte 2 Foça var. Eski ve Yeni Foça olmak üzere. Eski Foça; İzmir yönünden ilerlediğinizde, yarımadaya girdiğinizde ilk karşılaşacağınız yer. Bunun ilerisinde ise, veya Çanakkale yönünden İzmir yönüne gelirken, yarımadaya ilk girdiğinizde karşılaşacağınız Foça, Yeni Foça.

ULAŞIM

İzmir’den çıktıktan sonra: Karşıyaka-Çiğli-Menemen’den sonra, Buruncuk’u geçince ilk ışıklardan sola döndüğünüzde, İzmir-Çanakkale yoluna çıkıyorsunuz. Bu yolda ilerlerken, 39’ncu km.de sola sapıp, 26 km. sonra Eski Foça’ya ulaşıyorsunuz. Bu yolun 46’ncı km. den Yeni Foça’ya döndükten sonra, 14 km. lik yol izlenerek, Yeni Foça’ya ulaşılıyor.

Eski Foça ile Yeni Foça arası, 22 km. lik bir sahil yolu ile bağlanıyor. İzmir ile Eski Foça ve Yeni Foça arasında, ayrı ayrı olmak üzere, ortalama yarım saatte bir karşılıklı olarak otobüs seferleri düzenleniyor. Bunun dışında, Foça’ya ulaşımı sağlayacak toplu taşım yolları ve alternatifleri de bulunuyor.

İzmir Foça

GENEL

İzmir’in en az yağış alan ilçelerinden biri. Hemen her mevsim, poyraz ve batı rüzgarları esiyor. Temmuz ve Ağustos ayları, en sıcak aylardır. Sıcaklık: 35 dereceyi aşar. Bunlardan söz etmişken, peki burada deniz nasıl. Evet: Foça’nın denizi çok temiz, tertemiz ama buranın denizi biraz soğuk.

Yani: Antalya ve yöresinin sıcak denizine alışkın olanlar için, buranın denizinin sıcaklığı, bir hayli düşük. Yani: denize girdiğinizde, önce irkiliyorsunuz ama elbette bu tür soğuk denizlerden hoşlananlar için de, denizin suyunun bu soğukluğu bir avantaj. Peki, denizin dalgalı olup olmadığı.

Deniz koylarda dalgalı değil, ama bu konuda net bir şeyler söylemek elbette mümkün değil, ama merkezde yani liman bölgesinde dalga yok. Derinlik, genelde sığ bir deniz değil, derinleşen bir yapısı var.

Yol bitip te, Foça’ya geldiğinizde: özel aracınızı, arka sokaklardan birine bırakıp, sahile inebilirsiniz Sahildeki restoran ve kafelerde oturup, hemen deniz kıyısındaki masalarda yorgunluk çıkarabilirsiniz.

Kıyı boyunca yürüyüp, denizi, denizdeki balıkçıları izleyebilir ve kıyının ilerisinde, hemen sağ bölümde bulunan pastanelerden alacağınız dondurmaların tadına bakarak, geri döner, bu güzel yörenin, güzelliklerini tam anlamıyla yaşayabilirsiniz.

Ayrıca: Foça pazarına gidebilirsiniz. Salı günleri kuruluyor. Her türlü yeşilliğin bolca satıldığı, mefruşat, zücaciye, baharat, yufkacı, hurdacı, ayakkabıcı ve ilaveten tüm esnafın tezgah açtığı, oldukça zengin bir Pazar. Hele yaz mevsiminde, öyle kalabalık oluyor ki, iğne atsanız yere düşmez cinsinden. Mutlaka uğrayın, hoşunuza gidecektir.

Burada: yoğun olarak askeri birlik ve tesisler bulunmakta. Bu bölgede, öğrendiğime göre, üç tane askeri kamp tesisi var. Bir tesis denizcilere ve iki tesis ise Kara Kuvvetlerine ait. Tesislerin yeri güzel. Kara Kuvvetlerine ait olan ve denizcilere ait olan askeri kamp tesisine: Foça’nın hemen şehir içinden, gidiliyor.

Diğer bir tesis ise; burada değil, yeni Foça taraflarında imiş. Zaten, yeni Foça tarafındaki bu diğer askeri kamp, yerel bir kamp imiş. Yani: Manisa’daki askeri birlik personeline ait bir kamp imiş. Yalnız: eski Foça’daki askeri kamp; gerek subay ve gerekse astsubayların, sıra sıra dönemler halinde gittikleri bir kampmış. Tertemiz ve kısa sürede derinleşen ve soğuk bir deniz kıyısında, nispeten pek de ince olmasa da yine de kumluk bir kumsal.

Deniz içi ise, özellikle girişte, taşlık ve çakıllı olması nedeniyle biraz sıkıntılı. Bir tepenin yamacına kurulu kalma yerleri. Bu kalma yerlerine çıkış, biraz sorunlu. Aslında: traktör benzeri bir ulaşım aracı var ama, bu araç sürekli işlemiyor, yani bunun hareket saatlerine göre kendinizi ayarlarsanız iyi olur veya aksi halde, bacaklara kuvvet. Ve, evet, en büyük özellik: sürekli bir rüzgar.

Öyle bir rüzgar ki: bazı geceler, pencere camlarının uğultusundan tesiste kalanları uyutmayacak ölçüde sert esen bir rüzgar. Diğer sosyal tesisler gayet güzel. Arzu ettiğinizde, Foça’ya da gitmek mümkün. Yani; İlçe merkezine uzak bir kamp alanı değil.

Evet, bu tesislere gitmek durumunda olanlar: Foça merkezine girip, sorduklarında, bu tesislere gidiş yolunu rahatlıkla öğreneceklerdir. Tesisler: Foça şehir merkezine yakın. Yaklaşık: 5 dakika uzaklıkta.

TARİHİ

Şehrin ilk kuruluşu: MÖ.11’nci yüzyıla kadar uzanıyor. Kurucuları ise: Aiollar. Buradaki İon yerleşmesi ise: MÖ.9’ncü yüzyılda başlıyor. Şehrin, bu dönemdeki yani antik çağlardaki ismi: Phokaia.

Bu ismi: şehri çevreleyen adalarda yaşayan foklardan almış. İyon yerleşimlerinin en önemlilerinden biri. Bugünkü; Batı uygarlığının temelleri; MÖ.6’ncı yüzyılda, İonya da atılmış. Dönemin İonyası; felsefe, mimarlık ve heykeltıraşlıkta öncü olmuş.

Phokaia’lılar: usta denizcilermiş. 50 kürekli ve 500 yolcu alabilen gemiler yapmışlar. Mühendislik konusunda, kendilerini geliştirmişler. Denizcilikteki başarıları ile, Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de, çok sayıda koloniler kurmuşlar.

Denizcilikteki bu ustalıkları, ticaret alanlarında da başarılı olmalarını sağlamış. Bölgede: doğal altın-gümüş karışımı, elektron sikkeyi, ilk bastıran, yine onlar olmuş.

MÖ.546 yılında, kent, Persler tarafından işgal edilmiş. Yakılıp, yıkılmış. Halkın büyük bir çoğunluğu, kenti terk etmiş. MÖ.334 yılında, bu kez, Büyük İskender, Anadolu’daki Pers varlığını sona erdirmiş ve bölgede yeniden hareket başlamış.

Günümüzde, Foça’nın bucağı konumundaki “Yeni Foça” Cenevizliler tarafından kurulmuş. Cenevizliler, buradaki şap madenini işletmişler.

Bölge, takip eden tarihi süreçte: 13’ncü yüzyılda, Türk Beylerinden Çaka Bey ve daha sonra ise Saruhan Beyliğinin yönetiminde kalmış. Fatih Sultan Mehmet, 1455 yılında, Foça’yı Osmanlı imparatorluğuna katmış.

İzmir Foça

NE YENİR

Foça, her bakımdan bir deniz ve balık kenti. Burada, mevsimine göre, her türlü balık yemeniz mümkün. Sarımsaklı yoğurt sosu dökülerek yenilen, kupa balığı bunlara bir örnek. Yoğurtlu kupa, buranın spesiyali, mutlaka deneyin. Bir de, buraya özgü, her türlü mezesi ve salatası yapılan yabanı otlar var. Bunları tadın.

İzmir Foça Akdeniz Foku
İzmir Foça Akdeniz Foku

AKDENİZ FOKU

Akdeniz foku: günümüzde, dünyanın nadir 12 memelisinden biri olarak değerlendiriliyor. Dünyada 400 ve Türkiye’de ise, yalnızca 100 fok yaşadığı sanılıyor. Akdeniz foku: sakinliği ve sessizliği seven bir canlı. Sanayileşme, yerleşim ve deniz kirliliği olmayan yerlerde yaşamayı seviyor. Foça; bu yerlere örnek olarak, Türkiye’de, Akdeniz foklarının korunması için pilot bölge seçilmiş.

Evet, Akdeniz foklarının yaşamı ve bölgedeki etkinliği hakkında, tarihi süreç içinde günümüzden çok daha eskilere gitmek mümkün. Akdeniz Foklarının; antik devirlerde, yağı ve derisi, değişik amaçlarla kullanıldığı için, ekonomik bir değere sahipti. Bunlar: mitolojide, yeri olan canlılar.

Şöyle ki: Fokların, deniz tanrısı Poseidon ve güneş tanrısı Apollon’un koruması altında olduğuna inanılıyormuş. Phokaia’da yapılan kazılarda, MÖ.500 lere tarihlenen, fok figürlü sikkelere rastlanılmış.

Eski Yunanlılar; Akdeniz Fokunu, tombul hayvan anlamına gelen “Phoka” sözcüğü ile isimlendirmişler. Günümüzde, üzerinde, bugünkü Foça’nın bulunduğu antik Phokaia kentinin adının, foklardan geldiğine inanılıyor.

Bu sevimli canlıların gelecekleri tehlikede. Çünkü: yaşam alanı olarak kabul ettikleri bölgelerdeki; aşırı kirlilik ve yerleşim nedeniyle oluşan hareketlenme ve canlılık, bunların yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyor ve sayıları giderek azalıyor.

Tedbir almak şart. Bu tedbirlerin başında da; bizler yani insanlar içinde gerekli olan, temiz bir çevre yaratmak geliyor.

İzmir Foça

KARATAŞ EFSANESİ

Foça denilince: Karataş Efsanesi akla gelir. Hoş, belki de, buradan gelip geçenler için, yerli halk ile dostlukları olmayanlar, bu efsaneden bihaberdirler. Ancak: Foça’da yerli halk arasında bu efsane sıkça anlatılır.

Efsane şöyle

Foça’da, nerede olduğu bilinmeyen bir taş vardır ve Karataş olarak adlandırılır. Bu, herhangi bir kaldırım taşı da olabilir. Yolda, belki de yerin birkaç metre altında bulunan bir taş da olabilir. Zaten: gizemlilik ve çekicilik buradan doğmaktadır. Yani: Karataş Foça’da ama yeri belli değil. Ancak: her kim, Foça’da, nerede olduğu bilinmeyen bir Karataş’a basar ise, basireti bağlanır ve içinde bir yerlerde, Foça’ya yerleşme ve hep burada olma isteğini bulur.

Yolu nereye giderse gitsin, Karataş’a basan kişi, bir gün mutlaka Foça’ya geri dönecektir.” Bana; Bolu ve başka birkaç yerde daha rastladığım söylenceleri hatırlattı. Örneğin: Bolu’da meşhur “Kökez suyu” vardır. Bu sudan içen, Bolu’ya bağlanır ve bir daha buradan ayrılamaz derlerdi.

Neyse; Karataş var. Bunu herkes biliyor da, nerede olduğunu kimse bilmiyor. Gezip dolaşırken, bu taşa basan, mümkünü yok, bir daha Foça’dan kopamıyormuş. Çok zorlanıp bir yerlere gitse de, mutlaka dönüp dolaşıp geri geliyormuş. Bir kez yolunuz Foça’ya düşmeye görsün, Foça’ya gelip te o büyülü havasını yakalayabilen her kez, bu öyküyü duyunca, sokaklarda dolaşıp duruyormuş.

Belki de, Karataş’a basarım ve bu güzel kasabada yaşarım diye. Sizlerde gezerken, dolaşırken aman dikkat, bastığınız yere değil de, Karataş’a basıp basmamaya dikkat. Sonuçta, Karataş’ı görme şansınız yok ama sanırım bu güzellikleri görünce, Karataş’a basmış misali, buraya yerleşmek, Foça’da oturmak, ikamet etmek için, içinizde büyük fırtınalar kopacağı kesin.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Foça Surlar ve Beş Kapılar Kalesi

 

SURLAR VE BEŞ KAPILAR KALESİ

Surlar, antik çağda, kentin doğusundaki tepeler üzerinden geçiyormuş. Athane Tapınağının bulunduğu yarımadayı kuşatıyorlarmış. Hem antik hem de onun üzerinde bulunan, bugünkü Foça, bu surların çevrelediği alanın içinde kalıyor. Şehir çevresini çeviren surların en iyi korunmuş bölümleri: yarımadanın üzerinde ve Bizans, Ceneviz, Osmanlı dönemlerinde onarım geçiren surlar.

Günümüzde, kısmen tahrip olmuş, mazgallı ve kuleli bir sur görülebiliyor. Yan yana dizili, beş kapı bulunan bölüm; şehre giriş için kullanılıyormuş. Beşkapılar yöresindeki bir yazıta göre: Kanuni Sultan Süleyman zamanında, 1538-1539 yılları arasında, burası bir onarım görmüş. Kulenin bu bölümü: 1983 yılında da restorasyon görmüş.

İzmir Foça Athena Tapınağı
İzmir Foça Athena Tapınağı

   

ATHENA TAPINAĞI

Batı Anadolu’nun 12 İon kentinden biri olan Phokaia’nın ana tanrıçası: Athena. MÖ.590-580 yıllarında yapımına başlanan, İon düzenindeki tapınak, türünün erken örneklerinin biri olması açısından önemli. Tüf taşından yapılmış sütunlar, beşik çatı sistemini taşıyor.

Athane Tapınağı kazısına: 1998-1999 yılları arasında başlanmış ve halen sürdürülmekte. Tapınak: şehrin merkezinde ve şehre hakim bir konumda. Ana girişi: doğuya bakıyor.

Doğu yüzünün önünde: tanrıça Athena’ya getirilen sunuların bırakıldığı bir sunak görüyoruz. Tapınağın çevresi: bir podyum duvarı ile çevrilmiş. Bu duvarın üzerinde: pek çok tapınak mimari parçaları bulunmuş. Ayrıca: Athena kutsal alanı, 17 ve 18’nci yüzyıllarda, yaşam mekanı olarak da kullanılmış. Bu döneme ait, birçok mimari ve seramik parçası bulunmuş.

KYBELE AÇIK HAVA TAPINAĞI

Yapı: MÖ.580 yıllarına tarihleniyor. Çeşitli büyüklükteki 5 nişte, tanrıça Kybele’nin heykelleri ve kabartmaları varmış. Kayaya oyulmuş adak havuzunda: denizci fenerlerinin konulması için yapılan küçük nişler ilgi çekiyor. Denizden gelenlerin, burada tapındıkları anlaşılıyor.

Kutsal alanın yaslandığı kayalık üzerindeki sur duvarları, duvar yapımının dört evresini göstermesi açısından ilginç. Arkaik surlar harçsız yapılmış. Roma dönemi surları yapımında kireç harcı kullanılmış. Ceneviz ve Osmanlı dönemi surlarında ise: kireç harcı, kum, tuğla parçaları ve kiremit tozundan oluşan Horasan Harcı kullanılmış.

Diğer ilginç bir husus da şu: hemen yukarıda, eski ortaokul binasının altında, Athena Tapınağı bulunmuş. Burası ise: Kybele. Her ikisi de, tanrıça. Athena: Babilli Kraliçe İzdar’a kadar uzanıyor.

Kybele ise, Anadolu’nun tanrıçası. Arkaik dönemden itibaren, ikisi de çok saygı görmüşler. Yeldeğirmenli Tepe ile İncir Adasında da, kutsal alanlar bulunmuş.

TİYATRO

MÖ.340-330 yıllarına tarihleniyor. Son dönemlerde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış. Anadolu’nun en eski tarihli tiyatrolarından biri olması nedeniyle önem taşıyor. Kazı: iki ayrı bölümde yapılmış. Birinci bölümde: 4-5 metre yüksekliğindeki, Analemna Duvarı bulunmuş.

Duvar: iyi korunmuş olarak ortaya çıkarılmış. İkinci bölümde: 4 ayrı basamak ortaya çıkarılmış. Basamaklarda: “Fuyte Oyta “ yazısına rastlanmış.

Bu yazı: burada, şehrin her mahallesinin, ayrı bir bölümde yer aldığını göstermesi açısından ilginç.

Evet, tiyatro: MS.1 nci yüzyılda seramik çöplüğü ve 2’nci yüzyılda ise, Nekropolis yani mezarlık olarak kullanılmış. Dayanıklı bir taş türü olmayan ve yöreye özgü “Foça Taşı” olarak da isimlendirilen, “Tufa Taşı” ndan yapılmış.

ARKAİK DUVAR (HEREDOT DUVARI)

Son dönemlerde yapılan kazılarda: Foça’nın arkaik dönemde, 5 km. uzunluğunda surlara sahip olduğu ortaya çıkarılmış. Maltepe Tümülüsü çevresinde yapılan bu kazılarda bulunan sur duvarlarının yapımı ; MÖ.590-580 yılları arasına tarihleniyor. Ünlü Tarihçi Heredot, yazıtlarında, bu duvarlardan sıkça söz ettiği için, duvarlara:”Heredot Duvarları” da deniliyor.

Payanda duvarının yanındaki 4 metre genişliğindeki boşluğun, kent kapısı olduğu sanılıyor. Buradaki kazılarda çıkarılan; Pers ok ve mızrak uçları, kırık amforalar, eski mancınık gülleleri, MÖ.546 yılındaki büyük savaşın izlerini gösteriyor. Pers Komutan Harpagos, ordularıyla Phokaia’lıları kuşatmış ve kenti ele geçirmiş.

YEL DEĞİRMENLERİ

Foça’ya gelirken, indiğiniz yokuşun solunda bir dağ bulunmakta. Bu dağın ismi: Top dağı. Dağın üzerinde, tarihi yel değirmenleri bulunuyor. Bu üç yeldeğirmeninin bulunduğu tepenin üzerinde, antik çağda, Ana Tanrıça Kybele’ye adanan kutsal alanı bulunuyor.

Bu alana: tepenin güneybatısındaki kayalara oyulmuş merdivenlerle çıkmak mümkün. Bu çevrede, kayalara oyulmuş, 150 kadar adak nişi bulunuyor. Bu nişlerin bazıları ise, kabartma olarak yapılmış. İçleri düz olanlara ise, mermer kabartmalar konuluyormuş. Değirmenler, artık yıkılmaya yüz tutmuşsa da, tarihi anımsatması açısından önem taşıyor.

ŞEYTAN HAMAMI

İsmiyle hiç ilgisi olmayan, MÖ. 4’ncü yüzyılın sonlarında yapıldığı düşünülen bir mezarlık. Niçin şeytan hamamı denir, bilinmiyor. Çan tepesi eteklerinde, askeri alan içinde bulunuyor. Antik dönemde, kayalara oyularak yapılmış bir aile mezarlığı.

PERS MEZAR ANITI.(TAŞ EV-TAŞ KULE)

Foça’nın 7 km. doğusunda, kuru bir dere yatağı kenarındadır. Yapımı: MÖ.4’ncü yüzyıla tarihleniyor. Bir mezar anıtı. Lyda geleneğinde, Pers etkisinde kalınarak yapılmış. 2000 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları sonucu 2001 yılında ziyarete açılmış.

Bu mezar anıtı: büyük bir kaya kütlesinin oyulmasıyla yapılmış. İki katlı olan anıtta, mezar odası alt katta. Kuvvetli Pers etkilerini göstermesi bakımından ilginç.

İzmir Foça Siren Kayalıkları
İzmir Foça Siren Kayalıkları

   

SİREN KAYALIKLARI (FOÇA, ORAK ADASI’NIN BATISINDA) 

Sireler ve siren kayalıkları, ilk kez, Homeros’un Odysseia destanında anlatılmaktadır. Sirenler: geniş kanatlı, kuş vücutlu ve çok güzel, kadın başlı yaratıklardır. Esrarengiz sesleri, en güzel müzik mırıltıları ve şehvetli inlemeleriyle; erkeklerin akıllarını başlarından alırlar.

Homeros’un Odysseia Destanında anlattığına göre: Truva savaşı biteli 10 yıl olmuştur. İthaka kralı Odysseus, yurduna dönememiştir. Bir adada tutukludur. Tanrılar, sonunda onun yurduna dönmesine izin verirler.

Kral, 12 gemisi ve yoldaşlarıyla birlikte yola çıkar ve 3 yıl denizlerde zorlu mücadeleler verir. Derken, Ege denizinde: Phokaia (Foça) kıyılarına gelir. Burada: Sirenlerin adasına yaklaşır.

Ancak, anlatılanlara göre, bu adanın batısındaki kayalıklarda yaşayan sirenlerin sesleri; oradan geçen gemicileri büyüler ve bu sesi duyan gemiciler ölünceye kadar, orada kalıp helak olurlarmış.

Kral, gemisiyle bu kayalıkların arasından geçmek üzere iken, büyücü Kirkenin sirenler hakkındaki bu anlattıklarını hatırlar. Sirenlerin büyülü çığlıklarına kapılmamak için, kendisini geminin direğine halatlarla sıkıca bağlatır. Ağzını süngerle kapattırır, tayfaların kulaklarını da bal mumu ile tıkatır.

Böylece: siren kayalıklarından çıkan sesi yalnızca kendisi duyacaktır. Tam sirenlerin yanından geçerken, sonsuza kadar bu körfezde kalmak için tayfalarına emir verecekken ağzı kapalı olduğu için başaramaz. Siren kayalıklarından çıkan seslere rağmen, kralın gemisi, bu büyülü dünyanın içinden süzülüp gider. Kral ve beraberindekiler, İthaka da yıllardır kendilerini bekleyenlere kavuşurlar.

Günümüzde kullanılan “siren” sesi, sanırım burada geliyor. Tabii, bu siren kayalıklarına mutlaka gidin diye söyleyeceğim. Sizde, nasıl diye düşüneceksiniz.

Buraya gezi yapan günübirlik tekneler var. Bunlardan yararlanabilirsiniz. Ama eğer derseniz ki, bütün günümü, bu teknede geçirmek istemiyorum, limandan, kiralayabileceğiniz bir balıkçı teknesi ile, siren kayalıklarına kısa bir gezinti yapmanız da mümkün. (İkincisini öneriyorum.)

İzmir Yeni Foça

YENİ FOÇA

Foça’dan Yeni Foça’ya giden, 23 km. lik sahil yolunda; gezine gezine gitmelisiniz. Beğendiğiniz koylarda durup, tertemiz sularda yüzmelisiniz. Buraya kadar gelmişken, Yeni Foça’ya küçük bir gezinti yapmak şart. Manzarayı beğendiğiniz yerde durmalı, güneş batımındaki harika renkleri ve gökyüzü ile denizin birleşip birbirlerine geçişlerini doya doya izlemelisiniz.

Eğer özel aracınız yoksa, belli saatlerde hareket eden dolmuşlar ile, bu yolculuğu yapabilirsiniz.

Biraz da Yeni Foça’dan söz etmek istiyorum. İzmir’in kuzeybatısında, küçük bir sahil kasabası. İzmir’e uzaklığı: 65 km. Yenifoça’dan, Aliağa-İzmir karayolu ile, 45 dakikada İzmir’e ulaşmanız mümkün. Kuzeybatıda, 20 km. lik asfalt yolun sonunda, Foça ilçesine ulaşılıyor. İki Foça arasında yer alan bu yolun bir tarafı denizle, diğer tarafı ise yer yer ormanlarla kaplı.

İzmir Yeni Foça

 

Yeni Foça’nın en büyük özelliklerinden biri: Jandarma Komando askerlerinin yetiştirildiği büyük bir askeri eğitim birliğinin burada bulunması.

İzmir tanıtımı.

Menemen tanıtımı.

Aliağa tanıtımı.

Ayvalık tanıtımı.