İstanbul Eyüp Sultan Merkez

İstanbul Eyüp Sultan Merkez

 

EYÜP SULTAN KÜLLİYESİ, EYÜP SULTAN TÜRBESİ, EYÜP SULTAN CAMİİ

İstanbul Eyüp Sultan Merkez: (Ayrıntılı tanıtım yazısı yine bu sitede “Eyüp Sultan Külliyesi” başlığı altında bulabilirsiniz.)

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Piyer Loti Tepesi

PİYER LOTİ TEPESİ

(Ayrıntılı tanıtım yazısı yine bu sitede “Piyer Loti” ve “Piyer Loti Tepesi” başlıkları altında bulabilirsiniz.)

Pierre Loti Tepesinden, Eyüp Camiine giderken birçok tarihi yapı bulunmaktadır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Mirmiran Mehmet Paşa Türbesi

 

MİRMİRAN MEHMET PAŞA TÜRBESİ

Camii Kebir Caddesi ve Beybaba Sokak arasındadır. 1583-1584 yılları arasında ise Yeniçeri Ağası olmuştur.

Sultan Selim zamanında, 1584-1585 yılları arasında Rumeli Beylerbeyi oldu ve Beylerbeyi semtinde bir yalı yaptırdı ve semtin ismi “Beylerbeyi” oldu. Ölümü oldukça hazindir. Sikke ayarlarının düşürüldüğü gerekçe gösterilerek Yeniçeriler tarafından başı kesilmiştir. Padişahın görünürde haklı bir gerekçe yokken böyle bir infaza engel olamadığı bilinmektedir. 1589 yılında yaşanan bu olay “Beylerbeyi Vakası” dır.

Kitabesine göre, türbe 1589 yılında yapılmıştır. Dıştan ve içten onikigen plan tipindedir. Önünde 4 ve yanlarda 2 sekizgen sütunlu ve üstü tonoz kubbeli bir revak altından türbeye girilmektedir.

Tek kubbeli türbe, kesme taştan yapılmıştır. Geniş bir avlu içindedir. Türbe kapısı önünde: dört köşe mermer sütunlu bir revak vardır. Avlu da bir kuyu vardır. Türbenin içinde pencereler arası doluluklara dolap gözleri açılmıştır. Dışarıda altta düz atkılı ve üstünde biraz yüksek tutulmuş, sivri kemer içinde petekli beş pencerenin aralarındaki düz cephelerde, sadece kör pencereler var. Türbenin içerisinde 2 tane ahşap sanduka vardır. Bunlar Mehmet Paşa ve onunla birlikte öldürülen Mahmut Efendi’ye ait olduğu tahmin edilmektedir.

 

ZAL MAHMUT PAŞA KÜLLİYESİ

Zalpaşa Caddesindedir. Defterdar Caddesine ve Zal Paşa Caddesine açılan iki tane kapısı vardır.

Zal Mahmut Paşa kimdir

Zal Mahmut Paşa: Boşnak asıllıdır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Beylerbeyi ve vezir olarak görev yapmıştır. Sultan II Selim’in (Yavuz Sultan Selim) kızı Şah Sultan ile evlenmiştir. Eşi ile birlikte, aynı gün vefat etmiştir. Bu külliyenin alt avlusundaki türbelerine defnedilmişlerdir.

Zal Mahmut Paşa Külliyesi

Bölgede Eyüp Sultan Külliyesinden sonraki en büyük külliyedir. Mimar Sinan’ın özgün eserlerinden birisidir. Mimar Sinan, yaptığı yapılarda bulunduğu araziyle uyumlu, mekânsal bütünlüğe riayet eden, çevreyi gözeten, insanları önceleyen bir prensip sahibidir. Külliyenin yanına gelinceye kadar külliyenin varlığı anlaşılmaz. İhtişam, yapının dışında değil içindedir.

Külliye:

1-Cami,

2-Medrese (2 tanedir.)

3-Türbe

4-Çeşmeden oluşur.

Külliye: Zal Mahmut Paşa ve hanımı Sultan II Selim’in kızı Şah Sultan tarafından 1577 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.  

Burada araya bir söylenti girmekte yarar var. Söylentilere göre: Mimar Sinan, sevdiği kızı Zal Mahmut Paşa alınca, yapının kubbesini bir küp üzerine kondurmuştur. Yaptığı ahenksiz yapı ile bu durumu kendince protesto etmiştir. Mimar Sinan, bu külliyeye özen göstermemiştir. Paşa, bu durumu gördüğünde, Mimar Sinan’ı uyarmış, bunun üzerine Sinan, caminin içini değerli çinilerle süslemiştir.

(Aşağıda yazdım, bu değerli çinilerin bulunduğu mihrap bölümü, sanki bitirilmemiş yarım bırakılmış gibi bir görüntü var.)

Külliye: yapıldığı arazideki kod farkının, muhteşem kullanımı ile dikkat çeker. Üst ve alt seviyede, 2 tane medrese bulunmaktadır. Defterdar caddesine açılan avlu kapısından külliyeye girildiğinde: sağ tarafta medrese odaları, sol tarafta ise Zal Mahmut Paşa Türbesi, haziresi ve ortada kitabesiz bir kuyu vardır. Buradan taş bir merdivenle 8 sütunlu şadırvan avlusuna çıkılır. Avlunun üç tarafından, medrese odaları vardır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zal Mahmut Paşa Camii

 

Zal Mahmut Paşa Camii

Camiyle ilgili de bir söylenti, rivayet bulunmaktadır. Zal Mahmut Paşa, Şehzade Mustafa’nın katli hadisesinde etkili olunca, o dönemde halkın büyük nefretini kazanmış ve adına yaptırılan camiye kimse gitmez. Zal Mahmut Paşa’nın çadırda, cellatların kement atmasına yardımcı olduğu, yeni Padişahın abisinin ölüp kendisine taht yolu açılmasında parmağı olan bu kişiyi ikbale boğsa da halk yaptırdığı camiye, uzun süre hiç uğramamıştır.

Günümüzde de, Eyüp yöresinde oturanlar, bu camiye gitmeyi tercih etmezler. Camiye, sadece dışarıdan gelenler ve buraya yolu düşenler gitmektedirler. Caminin cemaati oldukça azdır.

Külliye, başlangıçta sadece: medrese, türbe ve çeşme şeklinde planlanmıştır. Daha sonra; Zal Mahmut Paşa’nın Şah Sultan ile evlenmesinden sonra 1574 yılında yapılmasına karar verilmiştir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zal Mahmut Paşa Camii

Cami inşaatı, 1580 yılında tamamlanmıştır. Evet kare planlı cami, son derece mütevazi bir yapıdır. Haliç kıyısında bulunan bir yamaç kenarında, meyilli bir arazide, muhtemelen çevresi konaklarla çevrili bir arazide bulunan cami, daha ilk bakışta dikkati çekebilmesi için kübik bir kitle olarak düzenlenmiştir.

Cami kareye yakın bir planlıdır. Yapı: kesme taştan, tuğla hatıllı olarak yapılmıştır. Tek kubbelidir. 4 kemer büyük kubbeyi taşır. Caminin son derece yüksek duvarları, kasnaksız ana kubbesi görülmeye değerdir. Caminin minber ve mihrabı muhteşem güzelliktedir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zal Mahmut Paşa Camii

Mihrabın çevresinde: paha biçilmez İznik çinileri vardır. Bitirilmeden bırakıldığı izlenimi verse de, çinilerin desen ve teknik kalitesi oldukça yüksek düzeydedir. Minberin itinalı taş işçiliği dikkat çeker. Şadırvan: Avlu ortasında sekiz sütunludur.

Caminin tek minaresi: yekpare kesme taştan yapılmıştır. Yapıya bitişik minare kalın gövdeli, tek şerefelidir. 1894 yılındaki depremde yıkılmıştır. Sonra yeniden yapılmıştır.

Cami, 1955-1963 yılları arasında onarılmıştır.

Zal Mahmud Medreseleri

Medreselerin inşaatının 1582 yılında bittiği tahmin edilmektedir. İki tane medrese vardır.  Ayrı medreseler gibi görünmekle birlikte, vakıf kayıtlarına göre medreseler tek olarak planlanmıştır. Ayrı inşa süreçlerini işaret ederler. Medreselerden birisinin banisi Zal Mahmut Paşa’nın hanımı Şah Sultan’dır.

Medrese hücreleri alt yapı üzerine oturtulmuştur. Simetrik olmayan bir yapı düzeni vardır.

Alt Kotta

Türbe ile aynı avluda bulunan medrese “L” şeklinde düzenlenmiştir. Alt kattaki avluda: değişik biçimde üst örtüleriyle dikkati çeken, kuzey tarafında 6, bunun sağında da 4 oda bulunmaktadır. Bunlar, simetrik olmayacak şekilde yerleştirilmiştir. Doğu tarafında, üzeri kubbeli 3 oda, tonozlu bir büyük oda ve yüksek kubbeli bir dershane vardır. Odaların önünde de sütunlu bir revak var.

Üst Kotta

Camiyle aynı avluya sahip medrese, 14 birimlidir. Medresenin üst katındaki avlusu, merdivenle aşağı kottaki avluya bağlanmıştır. Dershane odaları, caminin alt kısmına kadar uzanmaktadır. Mekan maksimum düzeyde kullanılmıştır.

Alt kat, günümüzde “Eyüp Mehterhanesi” olarak kullanılmaktadır. Mehter takımı, haftanın bir günü (Perşembe) çalışmalarını burada yapmaktadır. Yine haftanın bir günü (Cuma) ise Eyüp Meydanında icra yapmaktadır.

 

Zal Mahmut Paşa Türbesi

Zal Mahmut Paşa ve eşi Şah Sultan, 1580 yılında birer saat ara ile vefat etmişler ve bu türbeye gömülmüşlerdir. Alt medrese avlusunun ortasındadır. Kesme taş ve iki sıra tuğla ile görülmüştür. Uzaktan bakıldığında kırmızı renklidir. Rivayetlere göre, Mimar Sinan, burada yine bir mesaj vermek istemiştir. Yukarıda da değindiğim gibi, 1553 yılında Konya Ereğli’de Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın boğdurularak ölümünden, Zal Mahmut Paşa’yı sorumlu tutmaktadır.

Önünde revak vardır. Sekizgen plan üzerine yükselen sekizgen gövdeli bir yapıdır. Üstü çift kubbe ile örtülüdür.

Kapı karşısı ve çapraz aksında diagonal, ikişer pencere altlı üstlü açılmıştır. Öteki yüzleri birer kafa pencerelidir. Alt kısmı ise sağır duvardır. Bu cepheleri dik köşeli pilastrlar ile belirsiz bir durum arz etmekte, bitmemiş izlenimi bırakmaktadır. (Bitmemiş izlenimi önemlidir.) Türbe içinde: Zal Mahmut Paşa ve Şah Sultan’ın ahşap sandukaları var. Üçüncü sandukanın ise kime ait olduğu bilinmemektedir.

 

ZAL MAHMUT PAŞA ÇEŞMESİ

Defterdar caddesine açılan avlu kapısının sağ yanındadır. Külliyenin son yapısıdır. Yol seviyesi sonradan yükseldiğinden çeşme günümüzde çukurda kalmıştır. Kemeri içinde kitabesi vardır. Kitabesine göre 1590 yılında yaptırılmıştır. Çeşme, küçük ayna taşında bulunan tamir kitabesine göre, 1824 yılında tamir ettirilmiştir. Zal Mahmut Paşa ve eşi Şah Sultan: 1580 yılında vefat ettiklerine göre, çeşme daha sonra yaptırılmıştır. Kitabe üzerinde yazılı 1590 rakamında, 9 rakamının aslında 5 olduğu ve çeşmenin 1551 yılında yaptırıldığını ileri sürerler. 

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Şah Sultan Külliyesi

 

ŞAH SULTAN KÜLLİYESİ

Feshane caddesindedir. Burası ayrı bir külliye olmasına rağmen, Zal Mahmut Paşa külliyesinin tamamlayıcı bir unsurudur.

Şah Sultan Medresesi

Zal Mahmut Paşa külliyesindeki iki tane medreseden birinin banisi Şah Sultan’dır. Medrese Zal Mahmut Paşa külliyesindeki medrese bahsinde anlatılmıştır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Şah Sultan Sebili

 

Şah Sultan Sebili

Feshane Caddesinde, Şah Sultan Türbesinin sağ yanında, Şah Sultan Sıbyan Mektebinin altındadır. Şah Sultan: Sultan III Mustafa ve Mihrişah Sultan’ın kızıdır. Zal Mahmut Paşa Külliyesinin yanına bir Sebilküttap yaptırmıştır. Tamamen mermerden yapılmıştır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Şah Sultan Sebili

Üç şebekeli penceresi var. Pencereler üstünde ve geniş saçağın altında kitabesi vardır. Kitabeye göre, yapı 1800 yılında yaptırılmıştır. Bu yapı: İstanbul’daki nadir örneklerden biridir. Alt katındaki kafesli yapının içinden: gelen geçenlere su ve şerbet dağıtılırdı. Üst katında ise: Sıbyan mektebi vardı. Mektebin altındaki “Kuş Evi” görülmeye değer güzelliktedir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Silahtar Mehmet Bey Camii

SİLAHTAR MEHMET BEY CAMİİ

Zalpaşa Caddesi üzerinde, Zal Mahmut Paşa Camisi karşısındadır.

Camiye birçok isim verilmektedir. Bu isimleri “Selahi Mehmet Bey Camii, Bey Camii, Silahşör Mehmet Bey Mescidi, Sürahi Mescidi”

Silahtar Mehmet Bey 15’nci yüzyılda yaşamış, Fatih Sultan Mehmet’in silahtarlarından birisidir.

İstanbul’un en eski binalarından birisidir.

Yapılış tarihi bilinmemektedir. Muhtemelen 15’nci yüzyılda Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

Kesme taş ve tuğladan yapılan yapının dörtgen planı vardır. Caddeden merdivenle caminin avlusuna ulaşılır ve buradan mekana girilir.

Caminin minaresi şerefesizdir. Bu tür orijinal minare, İstanbul şehrinde sadece birkaç yerde var. Minare ana yapıdan bağımsız olarak kapı girişinin yanındadır. Minarenin köşk şerefesi, oldukça güzel ve dikkat çeker.

HATİCE CANAN HANIM TÜRBESİ

Bu kabir yapılırken: Çivizade Mehmet Efendi’nin kabri yok olmuştur.

Hasan Hüsnü Paşa’nın oğlu Mustafa Süreyya Bey’in ikinci eşidir.

Türbesi, nefis hat yazılarıyla süslenmiştir.

Türbenin arka kısmında: Canan hanımın kabrine ait mermer kitabe vardır. Kitabede, Canan Hanım’ın 23 yaşında (1907 yılında)  öldüğü yazılıdır.

 

HALİL RIFAT PAŞA TÜRBESİ

Bostan İskelesi sokak ve Boyacı sokağın kesiştiği yerdedir.

Halil Rıfat Paşa: 1827 yılı Selanik doğumludur. Sultan II Abdülhamit döneminde Sadrazamlık yapmıştır. 1901 yılında vefat etmiştir.

Türbenin kitabesi yoktur. Bu yüzden yaptıran belli değildir. Tam köşedeki türbe Tophane Müşiri Damad Halil Rıfat Paşa’ya aittir. Bunun arkasındaki türbe ise, Halil Rıfat Paşa’nın oğlu Adliye Nazırı Damad Mahmut Celalettin Paşa’nın türbesiyle bitişiktir. Her iki türbe ise, Hüsrev Paşa tarafından tahsis edilmiştir. Çünkü: Halil Rıfat Paşa, Hüsrev Paşa’yı yetiştiren kişidir.

Türbe: cephe bütün olarak mermer kaplı ve tek kubbelidir. Kapının sağ tarafından türbedar odası bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli, 6 tane penceresi vardır. Türbenin içinde 3 tane ahşap sanduka vardır. Büyük sanduka Halil Rifat Paşa’ya aittir. Sanduka levhaları yoktur. Bu yüzden diğer iki sandukanın kime ait olduğu bilinmiyor.

 

MAHMUD CELALETTİN PAŞA TÜRBESİ

Halil Rıfat Paşa’nın oğludur.

1853 yılında İstanbul’da doğmuştur. Halil Rıfat Paşa’nın oğludur.

1876 tarihinde, Sultan Abdülmecid’in kızı Seniha Sultan’la evlenmiştir. Bu evlilikten: Sabahattin ve Lütfullah Beyler dünyaya geldi.

Mahmud Celalettin Paşa daha sonra Vezir ve ardından Adliye Nazırı oldu.

Daha sonra görevden azledildi. Çünkü Abdülhamit’i tahttan indirmek üzere örgütlenmiş Skelyeri-Aziz Bey komitesiyle ilişkisi olduğu anlaşıldı.

1899 yılında Sultan II Abdülhamit’e olan muhalefeti nedeniyle, oğulları Lütfullah ve Sabahattin Beyleri de yanına alarak 1899 yılında Avrupa’ya kaçtı.

17 Ocak 1903 yılında kışı geçirmek için getirildiği Brüksel şehrinde vefat etti ve Paris’te defnedildi. Mezarı başındaki cenaze töreni Jön Türklerin mitingine dönüştü ve yapılan konuşmalar Osmanlı gazetelerinde yayınlanır.

1908 yılında ise Meşturiyetin ilanının ardından, kemikleri oğulları tarafından Marsilya’dan vapurla İstanbul’a getirildi.

Ardından büyük bir törenle, kemikleri, 3 Eylül 1908 tarihinde babası Halil Rıfat Paşa Türbesinin yanındaki türbesine gömüldü. Her iki türbe birbirine bitişiktir.

Paşanın türbesinde bulunan sandukalardan birisi Paşanın oğlu Prens Sabahattin’e aittir. (Ancak, Seniha Sultan’ın büyük oğlu Sultanzade Mehmet Sabahattin Bey (1878-1848) hanedana mensubiyeti sebebiyle, yanlış olarak “Prens Sabahattin” diye meşhur olmuştur. Halbuki bu tabir sadece Şahzadeler için kullanıldı. )

Evet devam edelim, Cumhuriyetin ilanı ve Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasının (1924 yılı) ardından, 1948 yılında 71 yaşında İsviçre’de ölmüş, cenazesi ise 1951 yılında İstanbul’a getirilerek babasının yanına gömülmüştür.

Annesi Seniha Sultan ise, parklarda sefalet içinde yatıp kalkarken Nice şehrinde 1912 yılında vefat etti ve İstanbul’da dedesi Sultan Mahmut türbesine gömüldü.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Eyüp Mezarlığı

 

EYÜP MEZARLIĞI-EYÜP SULTAN MEZARLIĞI

Balıkçı Bakkal Sokaktadır. Pierre Loti’ye ulaşmak için mezarlık içindeki yoldan geçilir. Ayrıca yine Pierre Loti’ye giden teleferik mezarlığın üzerinden geçer.

Haliç manzaralı mezarlık ismini: Ebu Eyyüp el-Ensari’den alır.

Kendisi: 7’nci yüzyılda Konstantinopolis şehrine düzenlenen seferde (MS 674-678) Emevi ordusunda sancaktarlık yapmaktadır ve İstanbul surları önünde şehit düşmüştür. Daha sonra buradaki mezarı üzerine türbesi yapılmış ve takip eden süreçte kendisine yakın olmak isteyenlerin buraya gömülmesiyle Eyüp Mezarlığı ortaya çıktı.

Mezarlığın bulunduğu alan, Bizans döneminde koruluk ve mesire alanıdır.

Günümüzdeki mezarlık: Eyüp Sultan Camii çevresinde: Camii Kebir haziresi, Kırkmerdiven, İmaret, Gümüşsuyu ve Bahariye bölümlerinden oluşur. Bunlardan: Camii Kebir haziresi bölümüne Bakanlar Kurulu kararı ile gömü yapılmaktadır. Diğer bölümlere ise, Eyüp Belediyesinin izni ile gömü yapıldı.

Camii Kebir bölümünde: devlet ricalinden birçok ünlü kişinin açık ve kapalı türbe halindeki mezarları bulunmaktadır.

Evet: Eyüp mezarlığı, hat sanatı ve mezarlık mimarisi yönünden oldukça önemlidir. Tüm mezarlık bölümleri, Osmanlı klasik mezar taşı çeşitleriyle doludur. Ayrıca, mezar alanında bulunan türbelerin plan tipleri, iç süslemeleri, çini ve kalem işleri oldukça güzeldir.

Son bir not: burada 7 sahabe mezarı bulunduğu söylenmektedir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Sultan I Ahmet Sebili

 

SULTAN I AHMET SEBİLİ

Eyüp Sultan Camii iç avlusunda ve Eyüp Sultan Türbesi giriş kapısının sağ yanındadır.

Üç cephelidir. Pencereleri demirlidir. Pencereler arasına mermer dört sütun yerleştirilmiştir.

Sebilin kitabesi: pencerelerin üzerinden başlar ve kapının üzerinde biter. Kitabesine göre: Sebilin Mimarı Mehmet Ağa’dır. Yapılış tarihi ise 1613 yılıdır. Mehmet Ağa, “Sultan Ahmet Camii” mimarıdır.

Bu kitabenin üstünde: oyma mermer şebekeli ve kemerli ikinci bir pencere vardır.

Çatısı kurşun kaplıdır. Alçak kubbelidir. Yerden 1 metre yüksekliğe kadar mermer kaplıdır. Pencerelerinde çiçek motifli şebekeler vardır. Sebilin içinde: büyük bir çeşme vardır. Yer altındaki bir dehlize açılan merdivenli yol var. Burada: Kızlar ağası Mustafa Ağa’nın kabri vardır. Kendisi 1623 yılında ölmüş ve sebil içinde bulunan set üzerine gömülmüştür. Sebile “Mustafa Ağa Sebili” de denilmektedir.

1922 yılından önce; Ramazan ayında, bu sebil içindeki kısmet kuyusundan alınan su ile oruç açılırdı.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Kanuni Çeşmesi

KANUNİ ÇEŞMESİ

Balaban Yolu Sokaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman, Eyüp yöresinde 3 tane çeşme yaptırmıştır. Bu çeşmelerden iki tanesi, Eyüp Camiinden Piyer Loti tepesine çıkan yokuştadır. Diğeri ise buradaki çeşmedir.

Kitabesi yoktur. Öte yandan, şehirde “Kanuni “ tarafından yaptırılan hiçbir çeşmede kitabe yoktur.

Mimari üslubu, klasiktir ve hazneli olarak yapılmıştır. Muntazam kesme taştan yapılmıştır. Yan yana iki çeşme bulunmaktadır. Büyük kemerli ve oldukça güzel görünüşlüdür. Günümüze ulaşan ayna taşının alt bölümünde, musluk yeri görülmektedir. Sol tarafında: tuğladan su terazisi vardır.

Çeşmenin üstü mezarlıktır. Bir zamanlar buranın namazgah olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Çeşmenin sol yanından, üst kısma çıkan taş bir merdiven vardır.

Çeşme 1997 yılında restore edilmiş olup, halen suyu akar.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Eskiyeni Hamamı

ESKİYENİ HAMAMI

Eski-Yeni Caddesi üzerinde, Eyüp Hamamı çıkmazı ile Kemikçi çıkması arasındadır.

Fatih Sultan Mehmet tarafından, Eyüp Camiinin yapımı sırasında, ona gelir sağlamak için yaptırılmıştır. 1582 yılında Sultan III Murat zamanında toplanan vakfiyede “Yeni Hamam” adı ile kayıtlıdır. Yakınlarına başka bir yeni hamam yapıldığından, burası “Eskiyeni” hamam olarak isimlendirilmiştir. Yakınındaki Bali Hoca Camisi nedeniyle, “Bala Hamamı” olarak ta bilinir. Hamam, günümüzde şeker imalathanesi ve satış yeri olarak kullanılmaktadır.

EYÜP SULTAN HAMAMI

Eyüp Sultan Camii yakınlarında Balaban Yolu Sokaktadır.

“Camii Kebir Hamamı” ve “Fatih Sultan Mehmet Hamamı” isimleriyle de tanınır. Fatih Sultan Mehmet tarafından çifte hamam olarak yaptırılmıştır. 

Hamamla ilgili bilgiler Evliya Çelebi kayıtlarından alınmıştır. Evliya Çelebi kayıtlarında, hamam, İstanbul’un fethinden sonra yapılan ilk hamam olarak önemlidir. Evliya Çelebi, hamam için “hastalar girse şifa bulurmuş” yazmıştır.

1451-1481 yılları arasında yaptırılan Eyüp “Türbe Hamamı”: büyük olasılıkla, 14 Eylül 1510 tarihinde meydana gelen Büyük İstanbul Depreminde (Küçük Kıyamet) yıkılmıştır.

Daha sonra Mimar Sinan tarafından yeniden yaptırılmış ve günümüzdeki görüntüsüne kavuşur.

Evet, vakıf malı olan hamam günümüzde faaldir. Dışarıdan bakıldığında hamam yapısı, bir evi andırır. Hamam yapısına: dar bir kapıdan girilir. Camekan kısmının sağ ve sol tarafındaki dükkanlar küçültülmüştür. Üst katta, soyunma odaları var. Soyunma odaları, bu dükkanların üzerine yerleştirilmiştir. Ilıklık üstünde: büyük bir kubbe var. Orta yerde dikdörtgen göbek taşı vardır. Bunun üzerinde kubbe var. Hamam, bir süre sonra “Su Medeniyeti Müzesi” olarak ziyarete açılması planlanıyormuş.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Eyüp Müzisyenler Kahvesi

 

EYÜP MÜZİSYENLER KAHVESİ

Haliç kıyısındadır.

Kahve: Sultan III Selim annesi Mihrişah Sultan tarafından, Bostan iskelenin yanına yaptırılmıştır. 20’nci yüzyıl başlarında kahvehanede hem önemli bestekarlar buluşuyor hem de meşk yapılıyor ve musiki dersleri veriliyordu.

Itri’den, Dede Efendiye, Mehmet Şevki Beyden, Eyyubi Mehmet Beye kadar, bütün üstatların bestelerinin yaptığı, Klasik Türk Musikisinin en önemli mekanlarından biridir.

Bu mekan, 1986 yılında Haliç Kamulaştırma çalışmalarında yol yapımı sırasında yıkılarak yok edilmiş ve buraya adaklık kurban kesim satış yeri yapılmıştır.

Müzisyenler kahvesi, yeniden yapılarak “Fikir, Sanat Atölyesi” olarak kültür dünyasına yeniden kazandırılmıştır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zübeyde Fitnat Hanım Türbesi

 

ZÜBEYDE FİTNAT HANIM TÜRBESİ

Asıl ismi Zübeyde’dir ve Divan şiiri tarzında şiirler yazmıştır. İstanbul doğumludur.

Babası: Sultan I Mahmut döneminin Şeyhülislamlarından Ebu İshakzade Mehmet Esat Efendidir. Baba, dede, amca ve ağabeyi de şairdir. Küçük yaştan itibaren edebiyat ve şiirle ilgilenmiştir. Şaire Fitnat Hanım: 1780 yılında vefat etmiştir. Mezarı: Eyüp Sultan Türbesi, arkasında, Şadırvan avlusu tarafında, cüzhane binasının hemen yanındadır. Mezar taşı hala ayaktadır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zaro Ağa Türbesi

 

ZARO AĞA TÜRBESİ

Eyüp Sultan Camii arkasında, Kaşgari dergahından çıkarken, yolun ikiye ayrıldığı yerde, sol taraftadır. Mezar taşı: Osmanlı dönemine aittir. Mezar taşının üstünde: 160 yaşında ölen Bitlisli Şemsi Ağa oğlu Zaro Ağa yazılıdır. Tabii, bu mezar taşında yazanlardan ilk dikkat çeken “160 yaşı” olur. 160 yaş imkansız bir rakamdır. Bu durumda, Zaro Ağanın hayat hikayesi incelenmelidir: Şemsi oğlu Zaro Ağa: 1774 yılında Bitlis-Mutki ilçesinde Meydan köyünde doğmuştur. İstanbul’a gelmiş ve hamallığı tercih etmiştir. Doğduğu yıl, Sultan I Abdülhamit tahttadır.

Hayatı boyunca: 10 padişah, 28 veziriazam, 1 cumhuriyet, 2 cumhurbaşkanı, 5 başbakan görmüş ve 10 evlilik yapmıştır. Dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak, dünyanın çeşitli ülkelerini ziyaret etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk ile iki kez karşılaşmıştır. Zaro Ağa: 28 Haziran 1934 tarihinde ölmüştür.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Kara Ahmet Mezarı

 

KARA AHMET MEZARI

Bulgaristan sınırları içindeki Deliorman Razgrad şehri Omurbey köyünde doğmuştur.

Dönemin ünlü pehlivanlarının çırağı olarak yetişmiştir. 1897 yılında Hocası Hergeleci İbrahim Efendi ile birlikte gittiği Avrupa’da tüm müsabakaları kazandı. 1899 yılında Paris’te düzenlenen İlk dünya güreş şampiyonasına katıldı. Dünya şampiyonu oldu. İstanbul’a dönünce, Sultan II Abdülhamit tarafından “Osmani Nişanı” ile taltif edildi. 1902 yılında vefat etti. Mezarı: Eyüp Sultan Camii arka kısmında, KAşgari Dergahına giderken, yolun hemen başında, sol taraftadır.

Eyüp Sultan Külliyesi tanıtımı ve gezi yazısı.

 

İstanbul Eyüp Sultan Genel

İstanbul Eyüp Sultan Genel

TARİHİ

İstanbul Eyüp Sultan Genel: Günümüzdeki “Eyüp Sultan” olarak isimlendirilen semtin, Bizans dönemindeki ismi “Kozmiyon” dur. Bizans döneminde Kozmiyon’da: çeşmeler, şatolar, avsaray ve ahşap bir sirk bulunuyordu. Ayrıca 4 tane kilise vardı.

Ancak, bu yapıların hiç biri günümüze ulaşmamıştır.

Çünkü: Bulgarların şehre defalarca saldırıları, 1204 yılındaki Latin istilasında şehrin yağmalanması sonucudur.

Eyüp semti, şehrin fetih edilmesinden sonra şehirdeki ilk Türk yerleşim bölgesidir.

Eyüp Semti ise: Fatih Sultan Mehmet tarafından, Eyüp Sultan Türbesinin yaptırılmasıyla gelişmeye başlamıştır.

Yine takip eden dönemlerde, buraya: kütüphane, imaret, hamam, medrese, aşhane ve benzeri yapılar ilave edilmiştir.

En parlak dönemini Lale Devrinde yaşayan Eyüp: tarihi türbeleri, camileri ve mezarlıklarıyla bir açık hava müzesi gibidir.

1930’lu yıllardan itibaren ise, Haliç çevresinde sanayi tesisleri dolmaya başlamıştır.

GENEL

Günümüzde Eyüp İlçesi, Edirnekapı surlarından başlar, Karadeniz’e kadar uzanır, yani İstanbul’un en büyük ilçelerinden birisidir. İstanbul surlarının hemen dışındadır. İlçenin Haliç’de 2.6 km kıyısı vardır. İlçe ismini: türbesi bulunan “Ebu Eyyüp-el Ensari” den alır. Şimdiki ismi “Alibeyköy” olan “Köpek yaylası” önemli bir yerleşim alanıdır.

İstanbul Eyüp Sultan Gezi planı

İstanbul Eyüp Sultan Gezi planı

İstanbul’da Eyüp Sultan yöresinde manevi bir atmosfer vardır. Bu manevi atmosferi, huzur ortamını yaşamak için, Eyüp Sultan yöresinde sizlere bir gezi güzergahı çizdim ve bu gezi güzergahında karşılaşacağınız külliye, türbe, sebil, çeşme gibi yapıları ayrıntılarıyla anlattım.

İstanbul Eyüp Sultan Gezi Planı: Siz: bu gezi güzergahında gezerken, sadece benim yazdığım notları okuyup inceleyerek gayet bilgili bir şekilde gezeceksiniz.

İşte, size biraz uzun ama muhteşem bir Eyüp Sultan Türbeleri ve hazireleri gezi yazısı:

İstanbul Eyüp Sultan Gezi planı Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi

Kalenderhane Caddesinde Eyüp Müftülüğü karşısındadır.

Burada küçük bir külliye vardır ve Cafer Paşa tarafından 1586-1587 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Cafer Paşa: 1586-1587 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman döneminde vezirdir. Sultan’ın son seferi olan Zigetvar seferine katılmıştır. Sultan II Selim ve Sultan III Murat dönemlerinde, kubbe vezirliği yapmıştır. Bu küçük külliyede: medrese ve türbe bulunmaktadır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Medrese
 

Medrese:

Kitabesi yoktur. Cafer Paşa Türbesinin sol tarafındaki kemerli kapıdan, uzun bir koridora girilir. Burayı geçince bir meydancık ve bunun karşısında medresenin dershanesi yani meşkhane vardır.

11 tane kubbeli medrese odası, dershane karşısında ters “L” biçiminde yerleşmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Medrese
 

Her odada, bir ocak ve pencere vardır. Gerek dershane ve gerekse medrese odaları, küfeki taşından yapılmıştır. Yapı, kare planlı olup üstü pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. İç kısmında girişin karşısında bir mihrap nişi vardır. Medresenin avluya dönük cepheleri, taş ve tuğladan yapılmıştır. Arka cepheleri ise, moloz taşla örülmüştür. Yapı, 1975 yılında restore edilmiştir. Halen iyi durumda olan medrese, günümüzde Eyüp Belediyesi tarafından işletilen “Cafer Paşa Kültür ve Sanat Merkezi” dir.

Türbe:

Kitabesine göre, 1585 yılında yapılmıştır. Türbede: Cafer Paşa ile birlikte aile fertleri ve oğlu İsfendiyar Bey’in mermerden sandukaları vardır. Medrese giriş kapısından girildikten sonra: türbenin yanındaki üstü açık geçide gelinir. Türbe/Tekke cephesi 2 katlıdır. Ön cephede: iki sıralı dörder pencere bulunur. Cephenin sağ tarafında: kemerli bir giriş vardır.

Alt katta: Cafer paşa ile birlikte aile ve oğlu İsfendiyar Bey’in mermerden sandukaları vardır. Ayrıca, Derviş Mehmet’in kızı Hatice Hanım’ın süslemeli lahitleri oldukça güzeldir. Alt kattaki bu hazirede toplam 32 kabir bulunmaktadır.

Tekke:

Kırimi Tekkesi adıyla da tanınır. Tekke, türbe bitişiğindeki bir odadan oluşmaktadır. Tekke ilk kurulduğunda Halvetiye tarikatına aittir. Daha sonra Kadirriye’ye geçmiştir. Bu tür türbeler, Meşihat ihdas edilerek Tekkeye dönüştürülmüştür. Türbede, tevhidhane kısmı, pencereli bir duvarla ayrılır. Son dönemde: ayinler medresenin kubbeli dershanesinde yapılmıştır.

………………………………………………………………………………………….

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Özbekler Tekkesi
 

Özbekler Tekkesi

Kalanderhane Tekkesi, Özbekler Tekkesi Mescidi, Lali Zade Abdülbaki Efendi Tekkesi isimleriyle de tanınır. Çünkü Özbek Tekkeleri, aynı zamanda “Kalenderhane” ismiyle anılırdı. Tekkede kalan dervişlerin bekar olması nedeniyle bu isim verilmiştir. Halbuki, Üsküdar Özbekler Tekkesindeki şeyhler evliydi. Bekarlık şartı, sadece Eyüp’te bulunan bu tekke için bir şarttı.

Bulunduğu caddeye ismini vermiştir. Kalenderhane caddesi üzerinde Eyüp Sultan Camiine giden yol üzerindedir.

Tekke: Lalizade Abdülbaki Efendi tarafından, 1743 yılında inşa edilmiştir. Kendisi tekkenin ilk şeyhi ve banisidir. Bu durum, tekkenin ana kapısı üstündeki kitabesinde kayıtlıdır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Özbekler Tekkesi
 

Yapı ilk kurulduğunda: ahşap ve iki katlıdır. Binada: şeyh dairesi, selamlık ve divanhane, tevhidhane, derviş hücreleri, mutfak, kurban kesim yeri ve Sıbyan mektebi bulunmaktadır. Abdülbaki Efendi öldükten sonra, Sıbyan mektebi yanına onun türbesi ilave edilmiştir.

Tekke:

hac içi yola çıkan Türkistanlı hacı adaylarının misafir edildikleri bir yerdi. Çünkü, Müslümanlar, hacca gitmek için halifeleri olan Padişahtan izin alırlardı. Eyüp Sultan Camiine, Cuma namazına gelen Padişah ise, sembolik olarak bu izni verirdi.  Bu durum yani hacca gidecek Orta Asyalıların Özbekler Tekkesinde konaklaması uygulaması, 1925 yılına kadar devam etmiştir.

Gelelim günümüze: sadece: tevhidhane, Sıbyan Mektebi ve Lalizade türbesi kalmıştır.

Kalan bölümlere 1970 yılında, “Diyanet Sitesi” yapılmıştır. Günümüzde burada: Eyüp Müftülük binası bulunmaktadır.

Tevhidhane:

Yapı, küfeki taşı ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Kubbelidir. Tevhidhanenin mihrabını, sağ cephede bulunan niş oluşturur. Yapıda bulunan çeşme, sonradan eklenmiştir. Barok stilde beyaz Marmara mermerindendir.

Sıbyan Mektebi:

Tekkenin banisi Abdülbaki Efendi tarafından yaptırılmıştır. Lalizade türbesinin kuzeyindedir. Yapıya giriş: kuzey duvarındandır. İçeride: bir tane ocak ve niş vardır. Yapının zemin ve bodrum katı kagirdir. 19’ncu yüzyılda yapıya, üst kat eklenmiştir.

Lalizade Türbesi:

Türbe, avlu yönündedir. Kesme küfeki taşından yapılmıştır. Cadde yönünde dua penceresi bulunmaktadır. Üst bölümünde, Lalizadenin ölüm tarihini veren kitabe bulunmaktadır.

Özbekler Tekkesi:

Sultan II Abdülhamit tarafından açtırılmıştır. Amaç: yurt dışında bulunan unsurlara sahip çıkmaktır. Günümüzde burada “Kur’an Kursu” bulunmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
  Saçlı Abdülkadir Efendi Tekkesi, Türbesi ve Camisi

Saçlı Abdülkadir Efendi Tekkesi, Türbesi ve Camisi

Merkez Mahallede, Kalenderhane caddesi üzerindedir.

Abdülkadir Efendi kimdir:

Kendisi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, bir yıl Şeyhülislamlık yapmıştır. 1594 yılında vefat etmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mescit ve Türbe
 

Mescit ve Türbe:

Şeyhülislam Abdülkadir Efendi, 1537 yılında vefat eden babası Sivasi Tekkesi Şeyhi Abdürrahim Efendi’nin kabri üzerine; 1538 yılında fevkani bir mescit yaptırmıştır. Mescit yapısında zemin kat türbe, üst kat ibadet mekanıdır. Zemin katında bulunan türbede: 3 tane mezar vardır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mescit ve Türbe
 

Bunlar:

Abdülkadir Şeyhi Efendi, babası Şeyhi Abdürrahim Efendi ve kime ait olduğu bilinmeyen üçüncü bir mezardır. Bu kime ait olduğu bilinmeyen mezarın çevresi demir korkuluklarla çevrilidir ve kaidesi yoktur.

Günümüzde: bahçe kapısı yanında, cadde üzerinde bulunan kalıntı, esas mescittir. Kalenderhane caddesine açılan türbe kapısı üzerindeki yazıtın yeri boştur. Günümüze ulaşmamıştır.

Bu mescidin ön cephesi: kesme taş duvar örgülüdür. Arka cephesi ise ahşap karkastır. Çatı ve ara bölme, yani mescidin üst ibadet katı, çökme tehlikesi gösterdiğinden 1950’li yıllarda yıkılmıştır.

Evet, bir zamanlar Tekke olarak da kullanılan bu yapı, 1925 yılında çıkarılan kanun gereği kapatılmıştır. Daha sonra çatısı çökerek kullanılmaz hale gelmiştir. Burası günümüzde: abdest alma yeri olarak kullanılmaktadır. Mescidin kuzeybatı yönünde, Cami vardır.

Cami:

Saçlı Abdülkadir Efendi Camii: eski mescidin sol ilerisindedir.

Burası Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi tarafından yaptırılan Darülkurradır. Dar’ül Kurra” : Kur’an-ı Kerim öğretilmesi ve kıraat eğitimi verilmesi için yapılan yer demektir. Hoca Sadeddin önemli bir kişidir. Babası: Yavuz Sultan Selim tebaasından Hasan Can’dır. Hoca Sadeddin, babasından dinlediği Yavuz Sultan Selim hatıralarını “Selimname” isimli eserinde kaleme almıştır. Haçova Meydan Muharebesinde, Osmanlı ordusunda bozgun yaşanmakta iken, Sultan’ın çekilme düşüncesine engel olmuş, Peygamberimizin hırkasını Padişaha giydirerek savaşın seyrinin değişmesini ve Osmanlının zafer kazanmasını sağlamıştır.

Darülkurra:

kesme taştan yapılmıştır. kare planlı ve iki katlıdır. Tek kubbesi kurşun kaplıdır ve sekiz kenarlı kasnağa oturur. Kubbe göbeği “ayet-i kerime” nakışlıdır. Kıble yönünde, bir pencere kapatılarak mihraba dönüştürülmüştür. Minberi ahşaptır.

Günümüzde minaresi yoktur. Ancak eski fotoğraflara göre 20’nci yüzyılda güneybatı yönünde bir minare görülmektedir.

Cami avlusunun 3 tane kapısı bulunur. Bunlardan iki tanesi Kalenderhane caddesine ve diğer kapısı ise güneydoğu yönünde bulunan meydana açılmaktadır. Ana giriş kapısına, bahçe kapısından 7 basamak çıkılarak ulaşılmaktadır.

Darülkurra: Saçlı Abdülkadir Cami diye anılmaktadır. Cami günümüzde ibadete açıktır.

Ebül Hüda Kütüphanesi:

Ebül Hüda Efendi, Sultan Abdülhamid döneminin önemli kişilerindendir. İslam dünyasının kanaat önderleriyle ilgilinmiş, görüşmüş ve Osmanlı düşmanı devletlerin siyasetine hizmet etmelerini yani ihanet etmelerini önlemiştir.

1895 yılında Darülkurra’nın yanına bir kütüphane yaptırır. Ancak bu kütüphane günümüze ulaşmamıştır. Sadece temelleri görülmektedir. Tekkelerin kapatılmasından sonra, burada bulunan 535 kitap, 1931 yılında Süleymaniye Kütüphanesine nakledilmiştir.

Kabri, kütüphane bahçesindedir.

Cami Haziresi:

Caminin güneydoğu, kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerinde haziresi bulunmaktadır. Hazirede: 16 ile 19’ncu yüzyıllar arasında defin yapılan devlet ve din büyüklerinin mezarları ile 5 şeyhülislam mezarı vardır. Hazirenin kuzeybatı yönünde bulunan mezar taşları, İstanbul’un en büyük mezar taşları olarak bilinir. Bunlar: Şeyhülislam Hoca Saadettin ve ailesine ait mezar taşlarıdır.

Hoca Sadeddin Efendi Kabri:

Darülkurrayı yaptıran Hoca Sadeddin Efendi 1599 yılında ölmüştür ve kabri: Darülkuranın kuzeybatısındaki hazirededir. Oldukça güzel olan lahdinde yazı ve tarih yoktur. Çevresindeki kabirler oğullarına aittir.

 

 

Bulak Mustafa Paşa Türbesi

Merkez Mahallededir. Eyüp Sultan Bulvarı üzerindedir.

Bulak Mustafa Paşa kimdir:

Bulak Mustafa Paşa, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Rodos seferini yapan komutandır. Palak, Yaylak ve çıplak lakaplarıyla anılırdı. Kendisine Arnavutça yaşlı anlamına gelen “Plak” lakabı takılmıştır. 1520 yılında Kaptan-ı Derya oldu ve Rodos adasını fethetti, 1523 yılında Kaptan-ı Deryalıktan ayrıldı. Vefat tarihi net olarak bilinmez, muhtemelen 1522-1534 yılları arasında vefat etmiştir.

Türbesi:

Türbe Mimar Sinan eseridir. Kitabesi yoktur. Tamirle ilgili kitabeler bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde 1819 tarihli tamir kitabesi vardır.

Yol seviyesi yükseldiğinden, türbe günümüzde çukurda kalmıştır.

8 kesme taş üzerine oturmuştur. Kubbesinin üzeri çimento kaplıdır. Ancak kubbe içinde oldukça güzel kalem işi süslemeler vardır. Kubbe içinde: sarı renk zemin üzerine, alt kısımlarda kırmızı ve mavi zemin üzerine: palmetli şemse motifleri ve merkezde: kırmızı zemin üzerine bitkisel süslemeli bir madalyon bulunmaktadır.

Kalın ayaklar üzerinde mermer, şebeke korkulukları vardır.

Türbede: 3 lahit bulunmaktadır.

Bunlar: Mustafa Paşa lahdi, Bekir Bey Han ve Mustafa Paşa’nın hanımına aittir. Soldaki mermerden yapılmış birinci mezar taşı vazo içinde gül, lale gibi çiçek kabartmaları ve madalyonlarla süslenmiştir. Bu mezarın kime ait olduğu yazılı değildir, ancak süslemelerden Bulak Mustafa Paşa’nın hanımına ait olduğu düşünülmektedir. Mustafa Paşa’nın mezarı ortadadır.

 

Dukakinzade Haziresi

Dukakinzadeler kimdir:

“Duka” Arnavutça “Bey” demektir. Menebor dukasının iki oğlu olduğunu öğrenen Fatih Sultan Mehmet döneminde önemli Arnavut ailelerinden Dukakinzade’lerden Ahmet Paşa ve kardeşi Mahmut Bey kaçarak İstanbul’a gelmişler, Müslüman olmuş ve Osmanlı hizmetini kabul etmişlerdir. Müslüman olmayı kabul etmeyenler ise Napoli’ye geçmişlerdir.

Mahmut Bey bir süre sonra vefat etti.

Ahmet Paşa;

Devşirme olarak Osmanlıya kazandırılmıştır.

Ahmet Bey ise: Sultan I Selim döneminde vezir oldu.

Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e karşı düzenlediği İran seferine katıldı.

Amasya’da yeniçerilerin isyanı sonrasında yapılan tahkikatta, Veziriazam Ahmet Paşa’nın da suçunun sabit görülmesi üzerine, 1515 yılında Amasya’da katledildi. Cesedi, Amasya’da bulunan İbn Kemal’in dedesi Kemal Paşa’nın türbesine gömülmüştür.

Mehmet Paşa:

Babası Ahmet Paşa’dır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde: Semendire, Halep ve Mısır beylerbeyliği yapmıştır. Caminin kıble duvarı önündeki Dukakinzade Haziresinde gömülüdür.

Mehmet Paşa Kabri:

Eyüp Sultan Camii kıblesi yönündeki mezarlığın ortasında açık bir türbededir. Mermer türbe, kare şeklinde yapılmıştır. Türbenin sağ, sol, arka ve ön cephesinde pencereler vardır. Ön cephesinde ayrıca bir kapı bulunur. Türbede, oldukça güzel mermer bir lahit vardır. Lahit üzerinde 1555-1556 tarihli bir yazı vardır. Ancak lahdin baş tarafında ve bir çerçeve içindeki yazı “kazınmıştır”. Burada muhtemelen bir isim yazılı olmalıdır. Sonuç olarak bu güzel lahdin, Mehmet Paşa’ya ait olduğuna inanılmaktadır. Mehmet Paşa’nın karısı Gevherimülük Sultan’ın kabri ise, daha ileride Defterdar caddesi üzerindedir. Şahidesinde hurma ağaçlı bir kabartma vardır. Ölüm tarihi olarak 1580-1581 tarihi yazılıdır.

Piri Reis’in İdamı:

Mehmet Paşa’nın Piri Reis’in idamıyla ilgili olduğu yönünde birçok söylenti bulunmaktadır. Bu konuya biraz daha ayrıntılı bakalım: 1547 yılında Piri Resi, Hint Kaptanlığına getirilir. 1548 yılında Aden’de isyan eden Arap Şeyhine karşı gönderilir ve isyanı bastırır. Ardından Kanuni Sultan Süleyman: Piri Reis’e “Hürmüz’ü alması” emrini verir. Hürmüz: Portekizlilerin kontrolündedir.

Plana göre: Piri Reis, Süveyş bölgesinde bulunan Osmanlı donanmasını, Portekizlilere fark ettirmeden Basra’ya götürecek, Basra’da bulunan 15 bin Osmanlı askerini de alarak, gemilerle ve ani bir baskında Hürmüz’ü fethedecektir. 1552 yılında Piri Reis, donanması ile birlikte yola çıkar.

Yolda, Kanuni tarafından verilen emri unutarak yine Portekizlilerin elinde olan Maskat’ı yağmalıyor. Sonra, yine Hürmüz’e geliyor ve 15 bin asker takviyesini almadan önce burada karaya asker çıkarıyor. Piri Reis, 28 gemi ve 850 askerle kaleyi kuşatıyor.

Ancak bir hata yaparak limanı ablukaya almıyor. Böylece kalede kalan Portekizliler, takviye almaya ve çevreye haber ulaştırmayı beceriyorlar. Kuşatma 20 gün sürüyor, devamlı top atışı ve saldırılar sonucunda, her iki tarafta ağır kayıplar veriyor.

Piri Reis, kuşatmayı kaldırıp Basra’ya doğru yola çıkıyor. Ancak, buraya gitmeden önce, hemen batıdaki Keşim adasına uğruyor, halkı Müslüman olan adada bolca esir aldırıp, mallarını yağmalatıyor.

Gemiler tıka basa altın dolu olarak Basra’ya doğru yola çıkıyor. Bu sırada, Portekiz Gelen Valisi, bolca gemi ve askeri, Hürmüz’e sevk ediyor.

Piri Reis ve donanması,

Basra’ya gelince Kubad Paşa tarafından karşılanıyor. 1553 yılında, Portekizlilerin Basra’yı tuttuğunu bildiği için, kendi donanmasının sadece en hızlı 3 gemisi ile yola çıkıyor. Tıka basa altın ve ganimet dolu 3 gemi, hızla yolu çıkıyor.

Bir tanesi sert hava nedeniyle kayalara bindirip batıyor. Piri Reis, batan gemi personeli için geri dönüyor, ganimet ve askerleri aldıktan sonra kalan iki gemi Süveyş Kanalına doğru hareket ediyor.

O iki gemi, karaya çok yakın seyrederek ve gecenin karanlığından yararlanıp Portekiz donanmasına görünmeden Boğaz’dan çıkıp Süveyş kanalına ulaşıyor.

Ancak Kubat Paşa, tüm olup biteni İstanbul’a bildirir. Kanuni Sultan Süleyman çok kızar ve Mısır Beylerbeyi Dakginzade Mehmet Paşa; (yukarıda hayat hikayesini anlattığım) Kahire’ye gelen Piri Reisi tutuklatıyor. Ardından Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı gereği, 80 yaşındaki Piri Reis, 1554 yılında Kahire’de başı vurularak idam ediliyor.

 

Ebussuud Efendi Kabri ve Dar’ül Kurrası

Merkez Mahallesi Camii Kebir Sokaktadır.

Arkasında saçlı Abdülkadir Efendi Camii, sol tarafında ise Sokullu Mehmet Paşa Türbesi vardır.

Ebusuud Efendi Kimdir:

Ali Kuşçu’nun torunudur. 1490 yılında İskilip’te doğmuştur. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim dönemlerinde, Şeyhülislamlık yapmıştır. Kanuni’ye “Kanuni” adını kazandıran kanunların mimarıdır. Özellikle o devirde ihtiyaç duyulan arazi kanunnamesini yazar.

Tımar ve Zaametleri sisteme sokar. Kanuni Sultan Süleyman: onun görüşü ile başlayan meselelerde olumlu sonuçlara varacağına inanırdı. Süleymaniye camiinin temel atma töreninde ilk taşı koymuştur. Müftülüğünde her gün pek çok konuda fetvalar vermesiyle tanınırdı.

Döneminde: insanlarla birlikte cinlerin de fetva aldığı bir kişi olarak ünlenmiştir. Kendisinin cinlere yazdığı fetvalar, Eyüp’de Yazılı Medresenin duvarlarında bulunmaktadır. Ancak hem Hind, hem Arap harflerine benzeyen bu esrarlı yazılar okunamamış ve zamanla boyatılarak kapatılmıştır.

Ayrıca, uzun öğretim hayatında, birçok öğrenci yetiştirmiştir. Bu öğrenciler, Osmanlı ilim dünyasında önemli rol oynamışlardır. İslam hukuku yanında Tıp alanında da eserler vermiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sıbyan Mektebi
 

Sıbyan Mektebi:

Aynı zamanda “Darül Kurra” olarak yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. Bu yüzden yapılış tarihi belli değildir. Banisi Şeyhülislam Ebüs Suud Efendidir. Muntazam kesme taştan yapılmıştır. Tuğla hatıllıdır. Ahşap çatılıdır. Ebüssuud Efendi, 1574 yılında 84 yaşında vefat etmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Haziresi
 

Haziresi:

Ebusuud Efendi, Eyüp Sultan Hazretlerinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Mektebin önündeki haziresindeki en eski taş: 1562 yılı tarihlidir. Bu yüzden, yapının da 1562 yılı öncesinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Ebussuud Efendinin oldukça güzel olan lahdi, hazirededir. Mezarını ölmeden önce kazdırdığı ve toprağını avuçlayarak Fatiha okuduğu söylenir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Haziresi
 

Ebussuud Haziresinde bulunan mezarlardan bir tanesi Seyyit Ahmet Efendi mezarıdır. Ahmet Efendi tüccardır. 1908 tarihli mezar taşı oldukça ilgi çeker. Mezar taşı kitabesi üzerinde: oldukça zengin çiçek motifleri görülür. Bu süslemeler nedeniyle, mezarın bir bayan mezarı olduğu düşünülür. Süslemeler, natüralist çiçeklerle, simetrik olarak oluşturulmuştur. Bu kompozisyon taşa oldukça güzel bir şekilde işlenmiştir. Çiçekli süslemelerin altında kitabe bulunmaktadır.

 

Sokullu Mehmet Paşa Türbesi, Medresesi ve Çeşmesi

Merkez Mahallesinde Camii Kebir Caddesindedir.

Sokullu Mehmet Paşa kimdir:

Sokullu Mehmet Paşa: Bosna Sokoloviç kasabasında doğdu. 15 yaşında, devşirme olarak Osmanlı ordusuna katıldı. Edirne Sarayında eğitildi. Sultan II Selim’in kızı İsmi Han Sultan ile evlendi. Kanuni Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde sedaret makamına getirilmiştir. Sultan II Selim ve III Murat dahil, 3 padişah döneminde 13 yıl Sadrazamlık yapmıştır.

Sokullu Mehmet Paşa: cami, medrese, çeşme ve hamam gibi birçok hayır işi yapmıştır. En önemli özelliği, 60 yıl boyunca bulunduğu devlet hizmetinden hiçbirinden görevden alınmamıştır. Daima daha üst görevlere atanmıştır. Sokullu Mehmet Paşa: 1579 yılında Ramazan ayının ortalarında bir suikast sonucu şehit olmuştur. Ardından, Osmanlı devletinin “Yükselme dönemi” bitmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
 

Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi;

Eyüp’te Cami Kebir Sokakta: Sokulla Mehmet Paşa ve eşi İsmi Han Sultan tarafından yaptırılan bir külliye bulunmaktadır. Yanında Eyüp Sultan camisi bulunduğu için, külliyede cami yapılmamıştır.

Külliyede:

1-Medrese

2-Darülkurra

3-Türbe

4-Çeşme bulunmaktadır.

Külliye, 1961-1962 yılları arasında onarılmıştır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sokullu Mehmet Paşa Medresesi
 

1-Sokullu Mehmet Paşa Medresesi:

Sokullu Mehmet Paşa türbesinin karşısındadır. Sokullu Mehmet Paşa, yapıyı eşine adamıştır.

Yazılı Medrese, Sultaniye Medresesi, Hemşire Sultan Medresesi, İbrahim Hanoğlu ve Şehit Mehmet Paşa Medresesi olarak da tanınır.

(Şehit Mehmet Paşa isminin sebebi: Sokullu Mehmet Paşa’nın bir suikast sonucu öldürülerek şehit edilmesidir. İbrahim Hanoğlu isminin sebebi ise: Oğulları İbrahim Han’ın evlatlarının: genellikle İbrahim Hanzadeler adıyla tanınmış olmasındandır.)

Camikebir Caddesi üzerinde, yan yana iki avlu kapısı bulunur.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sokullu Mehmet Paşa Medresesi
 

Sağdaki kapı, türbeye ait, soldaki kapı ise medreseye aittir.

Avlu kapısı üstünde, kitabe vardır. Kitabeye göre yapı 1568 yılında yapılmıştır. Yine kitabeye göre, medrese: Sultan II Selim kızı İsmi Han Sultan, Sokullu Mehmet Paşa ile evlendikten sonra medreseyi Mimar Sinan’a yaptırmıştır.

İsmi Han Sultan,

1585 yılında vefat eder. Kabri, babasının Ayasofya camisi avlusundaki türbesindedir.

Yapıda bulunan 28 tane medrese odaları, dikdörtgen avlunun iki tarafındadır.

Medresenin dershanesi: tek ve üzeri kurşun kaplı kubbelidir. Kubbenin çapı 9.60 metredir. Dershane bölümünde: İsmi Han Sultan tarafından kurulan bir kütüphane bulunmaktadır. Burada: 554 yazma eser bulunmaktadır. Bu eserler: 1967 yılında Süleymaniye Kütüphanesine nakledilmiştir.

Avlunun ortasında Şadırvan bulunur.

Medrese 1918 yılında Evkaf Deposu olarak kullanılmıştır. Günümüzde medrese: Eyüp Merkez Sağlık ocağı olarak kullanılmaktadır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Darulkülhurra
 

2-İsmi Han Sultan Darrülkülkurra:

Kuzey yöndedir. Çift yönlü basamakla çıkılan sahınlıklı bir girişten girilir.

Kitabeye göre, yapı 1579 yılında İsmi Han Sultan tarafından yaptırılmıştır. Bu tarih, aynı zamanda Sokullu Mehmet Paşa’nın öldüğü tarihtir.

Kubbeli yapı: kare planlıdır. Revaklı giriş kapısında kitabe bulunmaktadır.  Revak kubbesi, dört mermer sütuna oturur. Giriş kapısı ve üzerinde bulunan kitabeyi, çini bordür çevreler. Saçak silmesi profillidir. Girişin karşısında içeride iki tane dolap nişi bulunur. Ana kubbe ve tromplar, kalem işi süslemelerle bezelidir. Yapının çevresindeki arsada kabirler vardır. Giriş revakının önünde, cadde üstünde 5 tane dükkan bulunur.

Yapı uzun yıllar Çocuk kütüphanesi olarak kullanılmış, günümüzde ise Eyüp Sultan İlim Kültür ve Hizmet Vakfı olarak kullanılmaktadır.

Eyüp Sultan Sokullu Mehmet Paşa Türbesi

3-Sokullu Mehmet Paşa Türbesi:

Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

1568 yılında yapılmıştır. Yaptırılma sebebi: Sokullu Mehmet Paşa’nın genç yaşta vefat eden oğulları içindir. Kendisi de, 1579 yılında ölünce buraya defnedilmiştir.

Eyüp Sultan Sokullu Mehmet Paşa Türbesi

Türbe: bir revakla medrese dershanesine bağlanmaktadır. Kapıları karşı karşıyadır. Ahşap türbe kapısı: iki kanatlı ve kündekari tekniğiyle yapılmıştır.

Küfeki taşından yapılmış türbe özellikle muhteşem vitraylarıyla ilgi çekmektedir. Bu çinilerde lacivert zemin üstüne beyaz sülüs hatla “Ayetül Kürsi” yazılmıştır. Kubbeli yapı: çok köşelidir. Kubbe doğrudan duvarlara oturtulmuştur. Kubbe içinde: kırmızı zemin üzerine beyaz renkle kalem işi soyut bitkisel motifler görülür. Köşelerde ince sütunlar bulunur.

Eyüp Sultan Sokullu Mehmet Paşa Türbesi
Türbede:

Paşa’nın ahşap sandukası bulunur. Bu sanduka, diğerlerine göre daha büyüktür.

İlaveten 5 sanduka ve Sokullu’nun yakınlarına ait 10 tane mermer lahit bulunur.

Türbenin avlusunda: Sokulluzade Lala Mehmet Paşa (Estergen fatihi) mezarı bulunmaktadır.

4-Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi:

Sokullu Mehmet Paşa çeşmesi, türbenin önündeki duvarın yanındadır.

Çeşme ve türbe, birlikte yapılmıştır. Kitabesi türbe penceresinin yanındadır. Kitabesine göre, 1568-1569 yılları arasında yapılmıştır. Sonradan yol seviyesi yükseltildiğinden, çeşme çukurda kalmıştır. Dikdörtgen çerçeveli ayna taşı küçüktür. Çeşme nişinin üzerine gelen türbe penceresi, aynı zamanda dua penceresi olarak kullanılmaktadır. Evliya Çelebi: bu çeşme hakkındaki yazılarında, çeşmeye “Çarşı Çeşmesi” demektedir. Çeşmenin sağ tarafında bulunan medreseye açılan büyük bir kapısı vardır. Bu kapı daha sonra örülmüş, ancak 1989 yılında tekrar açılmıştır. Çeşme: az ilerideki Tekkenin banisi Afife Hatun tarafından tamir ettirilmiştir.

 

Lala Mehmet Paşa Türbesi

Merkez Mahallesinde Camii Kebir Caddesindedir.

Lala Mehmet Paşa kimdir:

Lala Mehmet Paşa, Bosnalıdır ve Sokullu Mehmet Paşa’nın amcasının oğludur. Kendisi: Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi ve Yeniçeri Ağalığı yapmıştır. Estergon kalesinde, Avusturya kuşatmasına karşı kaleyi uzun süre savunmuş, başarılı olamayınca 2 ay sonra kaleyi teslim etmek zorunda kalmıştır.

Ancak bu yenilgiden 11 yıl sonra, Sultan I Ahmet döneminde, sadece 5 günde Estergon kalesini yeniden ele geçirmiştir. Bu dönemde: 20 Kasım 1605 tarihinde, İstvon Bosckoy’a kendi eliyle Macar krallık tacını giydirmiş ve Macar Kralı ilan etmiştir. Bosckoy: parlak bir merasimle gelmiş, Paşanın elini öpmüş ve huzurunda diz çökerek başına tacını koymasını beklemiştir.

Lala Mehmet Paşa Türbesi:

Lala Mehmet Paşa, İran seferi hazırlıkları sırasında Üsküdar’da kurulan çadırda 21 Haziran 1606 tarihinde vefat etmiştir. Paşanın lahdi, akrabası Sokullu Mehmet Paşa türbesinin önünde, Yazılı Medrese kapısının sol yanındadır. Ölümünden sonra vasiyetine uyulmayarak mallarına el konulmuş, ailesi bu yüzden zarurete düşmüştür.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 

Şeyhülislam Üryanizade Ahmet Esad Efendi Türbesi

Mermez Mahallede, Camii Kebir Caddesi üzerinde, Sokullu Mehmet Paşa türbesinin karşısında, Siyavuş Paşa türbesinin yanındadır.

Şeyhülislam Ahmet Efendi kimdir:

Ahmet Esat Efendi, 1816-1889 yılları arasında yaşamıştır. Sultan II Abdülhamit dönemi Şeyhülislamıdır. Bu görevde 10 yıldan fazla kalmıştır. 1889 yılında vefat etmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 

Şeyhülislam Ahmet Efendi Türbesi:

Kitabesi yoktur. Türbe, Sultan II Abdülhamit tarafından İtalyan Mimar G. Fosatti’ye yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. Tek kubbeli yapı, kare planlıdır. Türbede 3 sanduka vardır. Bunlar: Şeyhülislam Ahmet Esat Efendi, Damadı Süleyman Celaleddin Efendi ve Ahmet Esat Efendi’nin eşine aittir.

Çeşme:

Türbenin önünde, yekpare yani tek parça mermerden yapılmış bir çeşme vardır. Çeşme, daha sonra ilerideki mezarlık duvarı önüne taşınmıştır, kitabesi yoktur.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Siyavuş Paşa Türbesi
 

Siyavuş Paşa Türbesi

Merkez Mahallesinde Camii Kebir Caddesindedir. Sokullu Mehmet Paşa türbesinin karşısındadır. Sol yanında, Şeyhülislam Üryanizade Ahmet Esad Efendi türbesi bulunmaktadır.

Siyavuş Paşa kimdir:

Hırvat asıllıdır.

Sultan III Murat’ın Sadrazamıdır.

1547 yılında, Sultan II Selim’in kızı Fatma Sultan ile evlenerek Saraya damat olarak girmiştir. Fatma Sultan, iki oğlunun ardından kızını doğururken, kızı ölmüş, bir süre sonra da  kendisi ölmüştür. Fatma Sultan’ın kabri, Ayasofya’da babasının türbesindedir.

Sarayda, iki kere, Veziriazam olmuştur.

 

Siyavuş Paşa Türbesi:

Eyüp bölgesinin en büyük türbe yapısıdır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Siyavuş Paşa Türbesi
 

Türbenin cadde yönündeki penceresi üzerinde, yarım daire şeklinde kitabesi bulunmaktadır.

Türbe, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Sadrazam, bu türbeyi ilk baştan çocukları için yaptırmıştır. Bu yüzden türbeye “Siyavuş Paşa Evladı Türbesi” de denilmektedir.

Çokgen türbe tipindedir.

Tek kubbeli ve 16 yüzlü olarak kesme taştan yapılmıştır. Kubbe içi kalem işleriyle süslenmiştir.

Yapının iç mekan duvarları, çini üzerine yazılmış Ayetü-l Kürsi ile çevrelenmiştir.

Eyüp Sultan Siyavuş Paşa Türbesi

Duvarları kaplayan çiniler, sıratlı tekniğinde hatayi ve Rumilerden oluşan kandil dekorludur. Bu özelliğinden dolayı da özel eserdirler. Çinilerde: kırmızı, lacivert, yeşil, mavi, firuze, beyaz ve mavi renkler kullanılmıştır.

Eyüp Sultan Siyavuş Paşa Türbesi
Türbe avlusuna:

caddeden açılan bir kapıdan girilir. Kapının iki yanında, çini panolar bulunur. Pencere üstlerinde çini ayetler bulunur. Bu çiniler, döneminin en güzel örnekleri olarak dikkat çeker. Bu çinilerden altı parçası, günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Türbenin ahşap süslemeleri ise, geometrik geçmelerden oluşur.

Türbede 2 ahşap sanduka ve 9 mermer lahit vardır.

Ahşap sandukalardan en büyük olanı Siyavuş Paşa’ya aittir. Bunun yanında ahşap bir sanduka vardır. Bunun sağ yanında ise, kitabesiz bir kadın lahdi bulunur. Bu lahdin üstü, karanfil ve lale motifleriyle süslenmiştir.

Gelelim yine çiniler konusuna: Türbe 1991 yılında onarılmış ve kıymetli çinilerinin çalınmaması için sinyalizasyon alarm sistemi kurulmuştur.

Siyavuş Paşa Çeşmesi:

Türbenin sağ tarafındadır. Çeşme, kesme taştan yapılmıştır. Kemeri yuvarlaktır. Ayna taşı üstünde kitabesi bulunmaktadır. Kitabeye göre, çeşme Siyavuş Paşa’nın vefatından kısa süre sonra 1602 yılında yaptırılmıştır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
 

Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı

İslambey Mahallesindedir.

Sokullu Mehmet Paşa Külliyesinin dükkanlarından oluşan Çarşı: uzun yıllardır Eyüp semtinin meşhur oyuncakçılar çarşısıdır.

Evliya Çelebinin 1635 yılı tarihli Seyahatnamesinde, Eyüp Oyuncakçılar Çarşısından söz etmektedir. Ancak Seyahatnamede, burada 100 oyuncak dükkanı ve 105 nefer çalıştığından söz edilmektedir. Tarihte ilk Eyüp Oyuncağını “Dökmeci Hasan Ağa” yapmıştır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
 

Haliç civarındaki imalathanelerin artıklarından dönüştürülerek oyuncaklar imal ediliyordu.

Eyüp oyuncaklarında:

genellikle mavi, yeşil, kırmızı ve beyaz renkler kullanılırdı. Toprak boyama usulü kullanılırdı. Bir diğer unsur, tahta idi. Deri, kağıt, teneke, çivi, tel, boncuk ve ayna gibi unsurlar da oyuncak yapımında tercih edilirdi. Tarihte yapılan ilk Eyüp oyuncakları: kaynana zırıltısı, davul trompet, kaykaç, cambaz, şeytan minaresi, hacı yatmaz ve topaçtır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
 

Ancak bu tahta oyuncaklar, 19’ncu yüzyıl sonlarında Pera’da açılan dükkanlardaki yeni oyuncaklarla rekabet edemez oldular ve sonunda 1957 yılında Oyuncakçılar Çarşısının yıkılmasına karar verildi. Böylece Eyüp oyuncak imalatı yok oldu.

Günümüzde Cafer Paşa Medresesinde, Eyüplü ev kadınlarına oyuncak imalatı öğretilme eğitimleri verilmektedir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
 

Eyüp Oyuncakları Müzesi:

Geleneksel Eyüp Oyuncakçısının üst katındadır. Müze gezisi için, rezervasyon yaptırılması gerekmektedir. Pazar günleri hariç, müze her gün saat: 09.30 ile 17.00 arasında ziyarete açıktır.

Müzede bulunan oyuncaklar şunlardır: Geleneksel 30 çeşit Eyüp oyuncağı, İlk Eyüp Oyuncakçısı Osman Efendinin Kitre Bebekten yapılmış olan tasviri ve hikayesi, Gerçek deriden yapılmış Hacıvat ve Karagöz tasvirleri ve orijinal perdesi, arşiv fotoğrafları, kitaplar, dergiler, gazete küpürleri ve geleneksel Eyüp Oyuncaklarını satın alabileceğiniz satış bölümü vardır.

 

Eyüp Sultan Mirimiran Mehmet Ağa Türbesi

Mirimiran Mehmed Ağa Türbesi

Merkez Mahallede Cami Kebir Caddesindedir.

Mirimiran Mehmed Ağa kimdir:

Mirimiran lakabını, uzun yıllar sürdürdüğü Beylerbeyi vazifesinin ardından alır. Yeniçeri Ağalığı ve Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır. Mirimiran Mehmet Ağa: Sultan III Murat döneminde, 1589 yılında, Beylerbeyi Vakası denilen olayda, yeniçeri ayaklanmasında idam edilmiştir. Çünkü: ekonomik sıkıntılar nedeniyle, bir akçeyi dörde böldüler ve paranın alım gücü azaldı. Bunun üzerine Yeniçeriler ayaklandı. Bu olay: Mehmet Paşa ve Başdefterdar Mahmut Efendi’ye mal edildi ve ikisi de idam edildi. Hatta: Yeniçeriler Mehmet Paşa’nın kesik başını, 400 altına Kethüdasına vermeyi kabul ettiler.

Mirimiran Mehmed Ağa Türbesi:

Geniş bir avluda bulunan türbede, bir de kuyu vardır. Kitabesine göre 1589 yılında yapılmıştır. Türbe, kesme taştan yapılmıştır. Klasik üsluptadır. On yüzlüdür. Her yüzünde pencere yoktur. Türbenin üstü, kubbe ile örtülüdür. Türbenin girişinde, kalem işleriyle süslü bir revak görülür. Bu revak, 6 sütunla taşınmaktadır. Türbede iki sanduka bulunmaktadır. Birincisi Mirimiran Mehmet Paşa’ya aittir. Diğeri ise Mehmet Paşa ile birlikte öldürülen Mahmud Efendinin olduğu tahmin edilmektedir.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Pertev Paşa Türbesi
 

Pertev Paşa Türbesi

Eyüp Camiinin Haliç yönünde Beybaba Sokaktadır. Ayaz Paşa türbesinin karşısındadır.

Pertev Paşa kimdir:

Arnavut asıllı olup Enderun’da yetişmiştir. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim dönemlerinde bulunmuştur. Yeniçeri Ağası iken, Nahcivan Seferine katılmış ve sonrasında Vezir olmuştur. Kıbrıs’ın fethinde ve İnebahtı Deniz Savaşında bulunmuştur. İnebahtı deniz savaşında, Pertev Paşa denize düşmüş, Hasanpaşazade Mahmut Bey tarafından kurtarılmıştır. Ancak İnebahtı bozgunundan sorumlu tutulmuş, İstanbul dönüşünde vezirlikten azledilmiştir. 9 Ekim 1572 tarihinde vefat etmiştir.

Eyüp Sultan Pertev Paşa Türbesi

Pertev Paşa Türbesi:

Pertev Paşa, vefat etmeden önce, türbeyi Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Türbenin üstü kapalı inşa edilmiştir. Kapı üstünde sülüs hatla yazılmış 3 satırlık mermer kitabesi vardır. Dikdörtgen planlıdır. Kapısı beyaz mermerdir. Ancak türbelerin yasaklandığı dönemin ardından 1920’li yıllarda çatısı çökmüştür. Bu yüzden, türbenin tepesi günümüzde açıktır. Gelelim türbede yatanların kimliklerine: Bunların çoğunun kimliği bilinmemektedir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Pertevpaşa Türbesi
 

Ancak bunların Pertev Paşa’nın çocukları ve aile fertleri olduğu tahmin edilmektedir. Türbede: 11 tane itina ile işlenmiş mermer sanduka vardır. Toplam mezar sayısı ise 15’dir. Sandukalarda: bitki ve çiçek kabartmaları ve kabartma rozetler görülür. Başlığı sarıklı kabir, Pertev Paşa’ya aittir. Taşının üzerinde sadece kelime-i Tevhid yazılıdır.

 

Eyüp Sultan Feridun Ahmet Paşa Türbesi

Feridun Ahmet Paşa Türbesi

Beybaba Sokaktadır.

Feridun Ahmet Paşa kimdir:

İstanbulludur. Feridun Ahmet Paşa, Osmanlı münşilerinin yani üslubu güzel ve iyi katiplerinin en tanınmışlarından birisidir. Başdefterdar Çivicizade Abdullah Çelebi yanında yetişmiştir. Daha sonra Sokullu Mehmet Paşa’nın sır katipliğine yükselmiştir. 1566 yılında Sokullu Mehmet Paşa ve Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte Zigetvar seferine iştirak etti.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar Seferinde ölümü bilmesiyle tanınır. (Ölümü bilen 4 kişiden biridir.)

Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar kalesinin fethinden önceki gece çadırında ölmesinin ardından, Sokullu Mehmet Paşa muhtemel bir kargaşayı önlemek için, sır katibi lan Feridun Paşa ile padişahın hizmetkarı Cafer Ağa yardımıyla, padişahın ölümünü ordudan sakladı. Şehzade Selim’e haber gönderdi ve Padişahın ölümünü, askerlere ancak dönüş yolculuğunda açıkladı. İktidarın bir kargaşa çıkmadan Sultan II Selim’e geçmesini sağladı. Feridun Ahmet Paşa: Kanuni’nin tuğrasını birebir taklit edebiliyordu. Kanuni gibi fermanlar yollayarak kayın pederi Sokulla Mehmet Paşa ile tüm orduyu Kanuni’nin yaşadığına ikna etmişti.

Kanuni ve Hürrem Sultan torunu, Rüstem Paşa ve Mihrimah Sultan kızı Ayşe Sultan ile evlenmiştir. 1583 yılında Sokullu Mehmet Paşa’nın nişancısı iken, zevcesinin sarayında vefat etti.

Feridun Ahmet Paşa Türbesi:

Türbenin mermer kapısı üzerinde kitabe bulunmaktadır. Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Önünde, iki sütuna dayalı bir düz çatılı revak vardır. Türbe içinde ise, kalem işleri dikkat çeker. Türbenin çatısı kubbelidir. Lahdi mermerden ve kavukludur.  Yan kapakları, iri rozetlidir. Lahdin hiçbir yerinde yazı ve tarih yoktur. Ancak türbe içinde kimliği bilinmeyen bir mezar daha vardır. Yani toplam iki sanduka bulunmaktadır. Gelelim önemli bir hususa: Feridun Ahmet Paşa, sağlığında iyiliksever biri olarak tanınır, sıkıntıda olanlara “Hızır” gibi yetişir diye bilinirdi. Bu yüzden, kendi ismi unutularak, türbesi halk arasında “Hızır Baba” türbesi diye bilinmekte ve hala bu amaçla ziyaret edilmektedir.

 

Ferhat Paşa Türbesi

Camii Kebir caddesi ve Feshane Caddesinin birleştiği yerdedir.

Ferhat Paşa Kimdir:

Aslen Arnavut kökenlidir. Arnavutluk’tan çocukken getirilmiş ve devşirme olarak saraya alınmıştır. Rumeli Beylerbeyliği ve Yeniçeri Ağalığı yapmıştır. Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın oğludur. Babasından 6 yıl önce vefat etmiştir.

Yeniçeri Ağalığı sırasında, Sipahiler ve Yeniçeriler arasındaki bir çatışma nedeniyle Koca Sinan Paşa tarafından, azledilmiştir. Bu olay, devletin iki önemli adamı arasında büyük bir düşmanlık yaratmıştır.

Azerbaycan’ın büyük kısmını fetih etmiş ve İran ile 1590 yılında “Ferhat Paşa” antlaşmasını imzalamıştır.

Anlaşma sonucu: Tebriz, Karadağ, Gürcistan, Dağıstan ve Şirvan, Osmanlılara bırakılmıştır. Böylece Osmanlılar doğudaki en büyük sınırlara ulaşmışlardır.

İran Şahının kardeşi oğlu Haydar Mirza’yı rehin olarak İstanbul’a getirmiştir.

Daha sonra veziriazam olmuş, 1592 yılında ise azledilmiştir. 1595 yılında Sadrazam olur. Ancak Sinan Paşa gelerek hem Veziriazam hem de Serdar oldu. Ferhat Paşa’nın katli için emir alarak adam gönderdi. Ferhat Paşa, İstanbul’daki çiftliğinde saklandı. Ancak sonra af edilmesine rağmen Sinan Paşa peşini bırakmadı ve 1595 yılında Yedikule zindanına getirterek öldürttü.

Eyüp Sultan Ferhat Paşa Türbesi

Ferhat Paşa Türbesi:

Türbe, Ferhat Paşa tarafından sağlığında yaptırılmıştır. Yol seviyesi yükseldiğinde, günümüzde türbe çukurda kalmıştır. Türbe yapısı kesme taştandır. Yapının tek kubbesi, kurşun kaplıdır. Kubbe göbeği çevresi, mavi ve kırmızı renkli rümilerle süslüdür. Ayrıca, türbede iki sıra halinde yapılmış, muhteşem güzel vitraylar dikkat çeker. Üstte 16 tane vitray bulunur.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Ferhat Paşa Türbesi
 

Üst pencereler yuvarlak ve vitraylı, alt pencereler ise şebeke demirlidir.

Türbe avlusuna, kesme taştan yapılmış bir kapıdan girilir. Kapının önünde, 6 mermer sütunlu bir revak bulunur. Kapının iki tarafında nişler vardır. Kapının üstünde kitabesi vardır. Türbenin sağ ve sol dış tarafında hazireler bulunmaktadır. Türbenin içinde ise 14 kabir vardır. Bunlardan 8 tanesi mermer, 6 tanesi ahşaptır. Üzerinde hiçbir yazı bulunmayan küçük mermer sandukalar oldukça güzeldir ve Paşa’nın torunlarına aittir.

Türbeye girildiğinde

sol tarafta birinci sırada 4 mermer lahit vardır. Bunların üç tanesi dolama kavuklu yani erkeklere ait, bir tanesi ise bir kıza aittir. Lahitler oldukça küçüktür ve bunlarda oldukça küçük yaşta ölenler vardır.

Girişte sağ tarafta, düz bir lahit ve ahşap sanduka vardır.

İkinci sırada: ortadaki büyük ahşap sanduka Ferhat Paşa’ya aittir. Ayak taşının iç yüzünde Ferhat Paşa’nın ismi ve 1597 tarihi yazılıdır. Lahit muhteşem güzel desenlerle süslenmiştir.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
  Şekerpare Kadın Türbesi-Abdurrahman Paşa Türbesi

Şekerpare Kadın Türbesi-Abdurrahman Paşa Türbesi

Camii Kebir Caddesinin Boyacı Sokak ile kesiştiği yerde, köşededir.

Türbe: Sultan İbrahim döneminde, Harem kadınlarından “Şekerpare Kadın” tarafından 1648 yılında kendisi için yaptırılmıştır. Şekerpare kadın: yabancı uyruklu genç bir cariye iken, güzel, akıllı ve zeki olması sayesinde Padişahın musahibelerinden (yani Padişahın Sarayda sohbet ettiği kişilerden biri demektir) biri olmuştur. Ancak Sultan İbrahim’in saltanatının son yıllarında sarayda bir takım yolsuzluklara karışmış ve Kösem Sultan ile arası açılınca, sürgün edilmesine ve nişanlısı Sadrazam KAptan-ı Derya Kara Musa Paşa’nın ise idam edilmesine karar verilir.

Kösem Sultan,

oğlu Sultan İbrahim tarafından bir ferman çıkartılarak, Şekerpare Kadın’ın tüm mallarına el koydurur. Ardından ise Mısır’ın en güneyindeki İbrim kalesine sürgüne yollatır. Bütün serveti elinden alındığı için ancak kendisine acıyanların yardımı ile yaşamını sürdürebilir. Evet, Şekerpare Kadın’ın ne zaman öldüğü, mezarının nerede olduğu hatta bir mezarının bulunup bulunmadığı bilinmiyor.

Tek bilinen;

Ölmeden, sürgüne gönderilmeden önce Eyüp’te bir türbe yaptırdığıdır.

Türbe yapısı sekizgen planlıdır. Muntazam küfeki taşından yapılmıştır. Kubbe ile örtülüdür. Her cephede, iki sıra halinde pencereler bulunur. Türbede kubbe geçişlerinde, mavi zemin üzerinde beyaz renkli madalyonlar vardır. Bu madalyonların içinde ise, bitkisel motifler görülür. Ayrıca kubbe göbeğinde, geometrik formda bir madalyon vardır.

Evet, Şekerpare Kadın ölmeden önce bu türbeyi yaptırır. Bu durum, zaten türbenin giriş kapısı üzerinde, 14 mısralık kitabede de yazılıdır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 Şekerpare Kadın Türbesi-Abdurrahman Paşa Türbesi

Daha sonra türbe, satılır. Türbeyi: Abdurrahman Ağa ve Hazini Hassa Ağalarından Hasan Ağa ortaklaşa satın alırlar. Çünkü aralarında çok sıkı dostluk bağı vardır.

Evet, günümüzde bu türbede iki farklı kişi gömülüdür.

Biri: Abdurrahman Paşa’dır. Osmanlı Sarayında Enderun’da yetişen ve Anadolu ile Mısır valiliklerinde bulunan Abdurrahman Paşa, 1652 yılında öldürülünce, bu türbeye gömülmüştür.

Diğeri: Hasan Ağa’dır. Hasan Ağa, Sultan İbrahim döneminde, Hazine-i Hassa Ağası ve Baş Hazinedar görevlerinde bulunmuştur. Hasan Ağa, Abdurrahman Paşa ile birlikte, 18 Haziran 1652 tarihinde öldürülmüştür.

Evet, türbenin içinde iki mezar var, Türbenin bahçesinde ise “Fatma Hanım” gömülüdür. Kendisi, Sadr-ı Esbak Mustafa Nail Paşa’nın hanımıdır. 1867 yılında vefat etmiştir. Mezarı lahit şeklinde olup türbenin bahçesindeki kuyunun yanındadır.

İlginç bir sonla bitirelim. Türbe, yıllarca marangoz atölyesi olarak kullanılmıştır.

1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından boşaltılmış, restore edilmiştir.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Çengeloğlu Tahir Paşa Haziresi
 

Çengeloğlu Tahir Paşa Haziresi

Emniyet Amirliğinin sol tarafında aile haziresi vardır.

Çengeloğlu Tahir Paşa kimdir:

1827 yılındaki Mora istilasında Türk filosu başındaydı. 1828 yılında Rusya harbinde bulundu. 1836 yılında Tophane Müşiri oldu. 1841 yılında Kaptan-ı Derya oldu. Sonuç olarak: 19’ncu yüzyılda deniz kuvvetleri ileri gelenlerinin başında yer alan bir kişi olarak hatırlanır. 1847 yılında vefat etti, naaşı İstanbul’a getirildi.

Çengeloğlu Tahir Paşa Haziresi:

Sultan V Mehmet, 1918 yılında vefat edince, Mimar Kemalettin Bey tarafından 1910 yılında yaptırılan türbeye defnedilmiştir. Türbenin haziresinde ise, Kaptan-ı Derya Çengeloğlu Tahir Paşa yatmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 Sultan Mehmet Reşat Türbesi ve Reşadiye Numune Mektebi

Sultan Mehmet Reşat Türbesi ve Reşadiye Numune Mektebi

Merkez Mahallesi Karakol arkası, Bostan iskelesi civarındadır.

Sultan Mehmet Reşat:

35’nci Osmanlı Padişahıdır. 1844-1918 yılları arasında yaşamış, 9 yıl saltanat sürmüştür. Saltanatı sırasında, II Meşrutiyet ilan edilmiştir. Ayrıca 1909 yılında Padişah olduktan sonra, 1912 yılında Balkan Savaşı ve 1914 yılında ise I. Dünya Savaşı çıkmıştır. Savaş sırasında 1918 yılında ölmüştür. Döneminde bürokrasi modernleşti, eğitime çok önem verdi. Her okul, alınan zırhlı, Balkan göçmenlerinin yerleştiği köyler “Reşadiye” adını alıyordu. Sultan Mehmet V Reşat, 1909-1918 yılları arasında hüküm sürmüş ve Türkiye’de ölen ve buraya gömülen son padişah olarak bilinmektedir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sultan Mehmet Reşat Türbesi
 
Sultan Mehmet Reşat Türbesi:

Haliç kıyısındadır.

Türbe, 1910 yılında I Ulusal Mimari akımın önde gelen isimlerinden Mimar Kemalettin Bey tarafından yapılmıştır.

Sur dışında yapılmış, en son Osmanlı Padişah türbesidir.

Rıhtımda bulunan türbeye gelmek için, sahilde granit taştan yapılma bir rıhtım bulunuyordu. Bu rıhtım ve demir iskele babaları, 1986 yılında öndeki kazıklı yol yapılırken, yok olmuştur.

Türbe, tamamen kesme taş ve mermerden yapılmıştır. Kubbesi kurşun kaplıdır.

Ön tarafında, tek katlı türbedar binası bulunmaktadır.

Türbenin kapısı Haliç tarafındadır. Zeminden yüksek bir kaide üzerinde yapıldığı için türbeye 10 basamaklı bir merdivenden çıkılarak girilir. Kapının iki yanında mermer sütunlar bulunur. Kapı kemeri beyaz ve pembe mermerdendir.

Türbede 3 ahşap sanduka bulunur.

Bunlardan ortadaki Sultan Reşat’a aittir. Sultan Reşat’ın sandukasının çevresi pirinç bir şebeke ile çevrilidir.

Yanındaki ikinci sanduka: eşi Kam-res Başkadınefendiye (ölüm tarihi 1921) aittir. Diğer yani 3’ncü sanduka: Sultan Reşat’ın Dürriaden Kadından doğan oğlu Necmettin Efendi (ölüm tarihi 1913) ye aittir.

Türbenin haziresinde ise, Sultan Reşat’ın yakınları ve Padişaha hizmet edenlerin mezarları bulunmaktadır.

Son bir not: Sultan Reşat, su ve çocuk sesini çok severdi. Bu yüzden: türbenin bahçesinde 2 tane küçük havuz bulunur. Ayrıca, yine türbenin yanında bir okul yaptırmıştır ki, okul günümüzde Eyüp Lisesi olarak hizmet vermektedir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Reşadiye Numune Mektebi
 

Reşadiye Numune Mektebi:

Okul, Bahariye Caddesi ve Sultan Reşat Caddelerinin kesiştiği yerdir. Okulun hemen yanında Sultan Reşat türbesi bulunmaktadır.

Okul, Suldan V Mehmet Reşat tarafından, 1910 yılında Türk mimari akımının yaratıcılarından Mimar Kemalettin Bey’e yatrılımşıt ve 1911-1912 eğitim öğretim yılında “Reşadiye Numune Mektebi” adı ile hizmete girmiştir.

1969 yılında eğitime talebin artmasıyla Eyüp sahilindeki yeni binanın inşaatına başlanır. Okul. 22 Ağustos 1972 tarihinde bugünkü yeni binasında hizmet vermeye başlamıştır. Okulu ismi “Eyüp Lisesi” olmuştur. 2005-2006 yılında ise “Eyüp Anadolu Lisesi” olur.

Okulun tepesinde bir kubbe görülür. Bu kubbe, inşa edildiği dönemin etkisinin işaretidir. Çünkü 1900’lü yıllarda ulusal mimarlık akımı başlayınca, tüm binalarda bu tür detaylar mutlaka bulunmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi

Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi

Hüsnü Paşa: Sultan II Abdülhamit döneminde, Bahriye Nazırıdır. Bozcaadalı Patrona Hüseyin Paşa’nın oğludur. Son derece yenilikçi olarak tanınan paşa, Japonya seferinde batan Ertuğrul Gemisini Padişah adına kendisi göndermiştir. Batan gemide vefat edenlerden birisi de damadı Ertuğrul Fırkateyni komutanı Osman Paşa’dır.

Bahriye Nazırlığı görevini sürdürürken, 1903 yılında vefat etmiştir. En uzun süre Bahriye Nazırlığı görevini sürdürmüştür. (23 yıl)

Türbe binası: Sultan Reşat Park içi yolundadır. (eski ismi: Boyacı Sokaktır.)

Türbe binası, iki türbe arasındadır. Bu diğer türbelerden, sağ tarafta olan Posta ve Telgraf Nazırı İzzet Efendiye ait, sağ tarafta olanı ise Hasan Hüsnü Paşa’nın gelini Hadice Canan Hanım’a aittir.

Türbe binası aslında bir “Tekke” olarak yaptırılmıştır. Minyatür bir külliye olan bu yapı: tevhidhane, kütüphane, bir oda ve türbeden oluşmaktadır.

Tekke çeşitli isimlerle anılmıştır. Bu isimler: Hasan Hüsnü Paşa Tekkesi, Hüseyin Hüsnü Paşa Tekkesi, Kaptan Paşa Tekkesi, Bostan İskelesi Tekkesi, Bozcaadalı Tekkesi, Dazur Duzur Tekkesi.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi

 

Türbe yani Tekke binası: 1904 yılı yapımıdır. Kitabesi yoktur.

Tek katlı ve kagir bir yapıdır.

Ön cephesi tamamen mermerle kaplandığı için oldukça güzel bir görüntü verir.

Türbe duvarlarında, sokağa bakan cephede demir şebekeli pencereler vardır.

Türbenin içinde, girişten sonra bir koridor ve her iki yanda yani sağ ve solda iki oda vardır.

Sağ taraftaki kubbeli odada, Boyacı Sokağa bakan pencerenin önünde, Hasan Hüsnü Paşa’nın sandukası vardır. Bu sandukanın arkasında ise, mermer bir lahit bulunur.

Sol taraftaki odada ise, ahşap oymalı 6 sanduka vardır. Bu sandukalar, Paşa’nın eşi ve çocuklarına aittir. Duvarın önünde oğlu Mehmet Rüştü Bozcalı’nın (ölüm tarihi 1966) kabri vardır.

Türbe bölümüne ait iki odada bir zamanlar 7 tane üzerinde çapa motifleri bulunan ahşap sandukalar bulunuyormuş. Ancak bunlar 1980’li yıllarda en son görülmesine rağmen daha sonraki yıllarda kaybolmuştur.

Eyüp Sultan Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi

Sağ taraftaki türbe odasının arkasında, bir kütüphane odası vardır.

Burada bir kitap dolabı ve bir masa bulunur.

Bu küçük kütüphanede 1468 tane kitap kayıtlıdır. Bunlardan 1052 tanesi yazma, geri kalan 416 tanesi ise matbu baskıdır. Bu kitapların büyük kısmı İslami ilimlere aittir. Tekkenin bu kütüphanesinde bulunan kitaplar, 1942 yılında Süleymaniye Kütüphanesine taşınmıştır.

Kütüphane odasının arkasında ise, türbedar odası vardır.

Sol türbe odasının arkasında ise, bir mescit vardır. Mescit mihrabı, köşede duvar içindedir.

 

Eyüp Sultan Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi

Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi

Telgraf Nazırı İzzet Efendi: Askeri Tıbbiye okulundan çıkmış ve 1858 yılında Telgrafhaneye girmiştir. 1876 yılında Telgraf Nazırı olmuştur. 1886 yılında emekli olmuştur.

Boyacı sokaktaki türbe, I Ulusal Mimarlık Akımının güzel örneklerinden biridir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
 

Türbenin sağ tarafından bulunan ve bu sokağa “Boyacı Sokak” ismini veren İplik Boyahanesi, 1975 yılında yıktırılmış ve yeri, mezarlık alanına katılmıştır.

Türbenin ön cephesi tamamen mermerden yapılmıştır.

Türbe kapısının her iki yanında hacet pencereleri vardır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
 
Türbenin üstü açıktır.

Türbenin içinde iki tane mermer sanduka vardır.

Sağdaki fesli lahidin üzerinde: 1891 tarihli Posta ve Telgraf Nazırı Merhum İzzet Efendi’ye ait olduğuna dair bir kitabe bulunur.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
 

Türbede iki sanduka var olmasına rağmen, sol taraftaki sandukanın içi boştur, üzerinde yazı yoktur. Bu sandukanın eşine ait olduğu düşünülmekte ise de boş olması anlaşılamamıştır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
Eyüp Sultan Hüsrev Paşa Türbesi, Mektebi ve Kütüphanesi

Hüsrev Paşa Türbesi, Mektebi ve Kütüphanesi

Hüsrev Paşa Kimdir:

Hüsrev Paşa, 1839 yılında Sultan Abdülmecit döneminde Sadrazam olmuş ve 1840 yılında yani 1 yıl sonra azledilmiştir. Azledilmeyi onuruna yedirememiş, evine kapanmış ve bir yıl sonra ölmüştür.

Sadrazamlığı sırasında: Tunus’a yaptığı seyahat dönüşünde “fesi” Türkiye’ye getirmiş ve Padişah II Mahmut döneminde, Osmanlı’da türban yerine fesin kullanılması konusunda padişahı ikna etmiştir.

Ayrıca, yine Hüsrev Paşa: 1826 yılında Yeniçeriler yerine, modern bir ordu kurulması fikrini ortaya atmış ve bu konudaki çalışmalara katılmıştır.

1855 yılında ise vefat etmiştir.

Külliye, günümüzde Bostan iskelesi sokağı ile Boyacı sokağı üzerindedir.

Hüsrev Paşa Külliyesi: türbe, kütüphane, çeşme ve derviş tekkelerinden oluşmaktadır. Ancak bu yapılar, farklı tarihlerde yapılmıştır.

Mimari ayrıntıları ve süslemeleri, Neo-klasik üslubu yansıtır. Külliye yapıları, Osmanlı mimarisinin son dönemlerinde, Eyüp’te rastlanan “türbe-tekke merkezli” küçük bir külliyedir.

Tekkenin şeyhi ve dervişleri, türbenin bakımını üstleniyorlardı.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hüsrev Paşa Türbesi
 

Hüsrev Paşa Türbesi:

Bostan İskelesi Sokakta, Mahmut Paşa ve Adile Sultan Türbelerinin arasındadır.

Karşısında Hüsrev Paşa Kütüphanesi bulunur. Kitabe yoktur. Kubbeli türbenin cephesi mermer kaplıdır. Pencereleri şebeke demirlidir. Türbeye, Boyacı Sokakta bulunan kapıdan girilir. Kapıdan küçük bir koridora girilir. Koridorda: sol yanda Kaptan-ı Derya Halil Rıfat Paşa türbesi ve türbedar odası bulunur.

Neden? Çünkü Halil Rıfat Paşa Türbesi yeri, kendisini yetiştiren Hüsrev Paşa tarafından tahsis edilmiştir. Sağ tarafta ise kiler ve mutfak vardır. Türbeder dairesi olarak tahsis edilen yere de Mahmut Celaleddin Paşa’nın türbesi yapılmıştır. Sokak kapısının tam karşısında ise, Semahane kapısı vardır.

Semahanenin sol tarafındaki bir kapıdan, büyük bir sofa ve buradan da Hüsrev Paşa Türbesine geçilir. Hüsrev Paşa Türbesi, Bostaniskelesi sokağı üzerindeki kuzey cephede bulunan 3 sıra dikdörtgen pencere ile aydınlatılmaktadır. Kuzey cephe, mermer kaplıdır. Türbenin kubbesinin üstü kurşunla kaplıdır ve kubbenin tepesinde, mermerden bir alem bulunur.

Türbede: bir tane ahşap sanduka vardır.

Hüsrev Paşa Derviş Tekkeleri:

Tekke yerleşimi, türbenin gerisindedir. 1857-1858 yılları arasında yapılmıştır. Tekkenin derviş hücreleri: Boyacı sokağında, Bostaniskelesi sokağının köşesindedir. Tekkelerin kapatılmasından sonra, 1930 yılında derviş hücreleri yıkılmıştır. Bunların yerine inşa edilen boyahane binası da 1986 yılında yıkılarak yok edilmiş ve yeri mezarlık alanına dahil edilmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hüsrev Paşa Kütüphanesi
 

Hüsrev Paşa Kütüphanesi:

Kütüphane binası: Bostan İskelesi Sokakta, Hüsrev Paşa Türbesinin karşısındadır.

Cephesi tamamen mermer kaplı yapının kitabesi yoktur.

Sadece yapının alnında 1839 tarihi yazılıdır.

Kütüphane: Sadrazam Hüsrev Paşa tarafından 1839 yılında yaptırılmıştır. Kütüphanede: 714 yazma ve 445 basma eser bulunmaktadır. Ancak bunlar 1918 yılında Süleymaniye Genel Kütüphanesine nakledilmiştir. Daha sonra buraya gelen kitaplar, 1957 yılında tekrar Süleymaniye Genel Kütüphanesine gönderilmiştir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hüsrev Paşa Kütüphanesi
 

Yapıda: demir kapıdan girilince bir koridor bulunur. 4 pencere vardır. Koridorda: solda iki kitap odası ve sağda iki okuma odası bulunur. Yapı, çok bakımsız durumda olduğundan 1985 yılında terk edilmiştir. Ancak 1990 yılında tamir ettirilmiş, kubbeleri kurşun kaplanmıştır.

Hüsrev Paşa Çeşmesi:

Çeşme: Kütüphanenin batı yani Haliç yönündeki avlusunun köşesindedir.

Hüsrev Paşa çeşmesi, 1858-1859 yılları arasında yapılmıştır.

Çeşme, 1960’lı yılların başında harap bir halde iken, 1984 yılında, yerinden sökülmüş ve yakındaki Mihrişah Valide Sultan İmaretinin avlusuna taşınmıştır.

Çeşme mermerden yontulmuştur.

Musluğun üzerinde dikdörtgen bir pano bulunur. Bu panoda: aynı döneme ait mezar taşlarında da rastlanılan, saksı içinde bitki kabartması bulunmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
  Adile Sultan Türbesi, Mehmet Ali Paşa Türbesi

Adile Sultan Türbesi-Mehmet Ali Paşa Türbesi

Adile Sultan kimdir:

Adile Sultan, Sultan II Mahmut’un kızıdır. (1826-1899) Küçük yaşta annesini kaybetti. Beş Padişah zamanında hüküm sürmüştür.

Tophane Müşiri Amiral Mehmet Ali Paşa’nın eşidir. (1845 yılında evlendiler.)

1825-1898 yılları arasında yaşamıştır.

Osmanlı Hanedanında divanı bulunan tek şairedir. Divan ve Tekke Edebiyatını iyi biliyordu.

Hayırseverliği öne çıkmıştır, gelinlik kızlara çeyiz hazırlatmış ve yoksulları okutmuş ve doyurmuştur. Sultan’ın Sarayı, bir kızlar mektebi gibiydi. Emsalsiz güzellikteki cariyelerini, büyük ihtimamla yetiştirdi ve bunların çoğu daha sonra Saraya alındı, Padişah ve Şehzadeler ile evlendi.

Kendisi yaşamında oldukça şansız olmasıyla hatırlanır. Çünkü: kocasının, çocuklarının ve kardeşi Sultan Abdülaziz’in ölümüne şahit olmuştur. Kocası Mehmet Ali Paşa: 6 kere Kaptan-ı Derya ve 1 defa Sadrazam olmuştur. Türbeyi yaptırdığı sırada Ser askerdi. Hayatında bir dönüm noktası teşkil eden kayıplarının etkisi şiirlerinde görülebilir. Şiirleri, 1996 yılında “Adile Sultan Divanı” adı ile yayınlanmıştır.

Adile Sultan:

12 Şubat 1898 yılında 75 yaşında bir bayram sabahı Fındıklı’da vefat etti. Vasiyeti üzerine ölünce serveti ve eşyaları satılarak yoksullara yardım için harcanmıştır.

Adile Sultan ile ilgili son bir not: kendisinin Kandilli’de ki Sarayı “Hababam Sınıfı” filmine set olmuş, günümüzde ise çeşitli sosyal aktivitelere ev sahipliği yapmaktadır. Çamlıca’daki sayfiyesi, vefatından sonra yetimhane olarak kullanılmış ve günümüzde Öğretmenevidir. Fındıklı’da bulunan sahil sarayı ise, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi olarak kullanılmaktadır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Adile Sultan Türbesi
 

Adile Sultan Türbesi:

Culüs yolu üzerindedir. (Bostan iskelesi Sokak.)

Türbe, 1849 yılında: Adile Sultan’ın eşi Mehmet Ali Paşa için yaptırılmıştır.

Sağlığında yaptırdığı bu türbeye oldukça düşkündür. Uzun yıllar, Ramazan ayının son on gününü itikaf için türbedeki odada geçirmiştir.

Türbenin girişinde: Sultan Abdülmecid’in 1849 tarihli demirden tuğrası vardır.

Türbe yapısı kare planlıdır. Üstü kubbelidir. Cephesi, sarı Afyon mermer taşı ile kaplanmıştır.

Olağanüstü süslemeleriyle önemli bir sanat eseri sayılan muhteşem bir yapıdır. Türbenin içindeki kalem işleri, barok stili yansıtır.

Türbenin içinde sağ ve solda olmak üzere iki oda vardır. Odalar kare şeklinde ve kubbelidir. Türbe odalarının sokak tarafında, dökme demir şebekeli birer büyük penceresi vardır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Adile Sultan Türbesi
 

Türbenin: içinde sağ taraftaki odada: 6 tane sanduka bulunmaktadır. Bunlarda: Adile Sultan, eşi Sadrazam Mehmet Ali Paşa, küçük yaşta ölen kızları Sıdıka ve Aliye, Hayriye Hanım Sultan ve oğlu İsmail Bey yatmaktadır. Hayriye Hanım Sultan da çok genç yaşta veremden ölmüştür.

Soldaki odada ise, 3 sanduka vardır. Bunlardan: Sultan V Murat’ın kadını Resan Hanım (1910 yılında vefat etmiştir) ve Sultan II Murat’ın kızı Aliyye Sultan (1903 yılında vefat etmiştir) yatmaktadır. 3’ncü sanduka ise boştur.

Yapının arka tarafında, Türbedar Odası bulunmaktadır.

 

Eyüp Sultan Bostan İskelesi

Bostan İskelesi

Burası günümüzde yok. Ancak, Eyüp bölgesinin tarihi özelliklerini bilmek açısından biraz anlatmakta sanırım fayda olacaktır. Bir zamanlar Eyüp Sultan Camii önünde, Haliç kıyısında bir iskele varmış. Padişahlar, Eyüp Sultan ziyaret edeceklerinde, bu iskeleyi kullanırlar, kayıkla geldikleri bu iskeleden karaya çıktıklarında, cülus yolundan geçerek Eyüp Sultan Camiine giderlermiş. Culüs yolu hala var ama ismi Bostan İskelesi Sokağı olmuştur.

Neden ismi Bostan İskelesi? Burada o dönemde Papaz oğlu Mustafa Paşa’ya ait bir bostan varmış. İskele yapıldığı dönemlerde: İskeleden Bahariye’ye doğru kıyılarda birçok sahil sarayları, kayıkhaneler ve kahvehaneler varmış.

Ancak, 1950’li yıllara gelindiğinde, bu mevcut kahvehanelerden bir tanesi kalmıştır. Burası: Bostan İskelesinin yanında, oldukça büyük bahçeli bir kahvehanedir. Bunun bir sebebi de, Haliç’in karşı kıyısında mezbaa olması ve özellikle yaz döneminde mezbaa’dan çıkan oldukça kötü kokunun buralara kadar geliyor olmasıdır.

İskele var mı, hayır yok.  Çünkü, üzerinden sahil yolu geçirilmiş ve yok edilmiştir. Kahvehaneler derseniz onlar da yok olmuş, gitmiş, günümüzde hiçbir kahvehane yoktur.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
 Mihrişah Valide Sultan Türbesi, Sebili, İmareti ve Sıbyan Mektebi

Mihrişah Valide Sultan Türbesi, Sebili, İmareti ve Sıbyan Mektebi

Mihrişah Valide Sultan Kimdir:

Cenevizli Mihrişah Valide Sultan: Sultan III Mustafa’nın eşidir. Sultan III Selim’in annesidir. 1879 yılında oğlu Sultan III Selim tahta çıkınca, Valide Sultan oldu. Mihrişah Valide Sultan: oğlunun saltanatı sırasında, 16 Ekim 1805 yılında vefat etti.

Mihrişah Valide Sultan Külliyesi:

Bölgedeki en büyük külliyelerden birisidir. Külliye: 1791-1795 yılları arasında yaptırılmıştır.  Külliyede: türbe, sebil, okul, çeşmeler ve imaret bulunur. Külliyenin: mimari olarak en gösterişli ve dışarıdan en rahat algılanan yapısı olan Sebildir.

Eyüp Sultan Mihrişah Valide Sultan Türbesi

1-Mihrişah Valide Sultan Türbesi:

Türbesi Eyüp Sultan Bostan İskelesi (Cülus Yolu) Sokaktadır. Osmanlı Barok sanatının nefis bir örneğidir. Türbenin kapısı siyah-beyaz mermerden yapılmıştır. Beyaz mermerden yapılmış cepheleri çok güzeldir. Alttaki pencereler dökme demir şebekelidir.

Türbede 5 sanduka bulunmaktadır. Bu sandukalarda: Mihrişah Valide Sultan, Hatice Sultan, Beyhan Sultan, Rafet Kadın ve Rahime Perestu Kadın yatmaktadır.

Mihrişah Valide Sultan’ın sandukası: girişte sağdadır. Sandukanın çevresi sedef kakmalı ahşap bir korkulukla çevrilidir.

Beyhan Sultan:

Sultan III Mustafa ve Adişah Sultan kızıdır.

Hatice Sultan, Mihrişah Valide Sultan’ın üvey kızıdır.

Rahime Perestu Kadın, Sultan II Abdülhamit’in üvey annesidir.  

Türbenin avlusu, zaman içinde hazireye dönüşmüştür. Bu hazirede: Arnavutluk’un güçlü ailelerinden Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’a vezirlik yapmış Dukakinzadelerin bir kısmı da mefdundur.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Sebili
 

2-Mihrişah Valide Sultan Sebili:

Bostan İskelesi Sokaktadır. İmaretin bitişiğindeki cephededir. Yanında: Mihrişah Valide Sultan İmareti ve Hüsrev Paşa Kütüphanesi vardır. Türk Barok üslubunun en güzel örneklerinden birisidir.

Yarım daire şeklindeki kitabesine göre: Arif Efendi, Mimar Başı iken 1794 yılında İmaret ile birlikte yapılmıştır. Kitabenin yazarı yani beş kıtalık şiirin yazarı Galata Mevlevihanesi Şeyhi Galip Efendidir.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Sebili
 

Yalnız bu kitabenin bir ilginç özelliği vardır. Diğer pek çok eşme veya sebil kitabesinde yanının banisinin dindarlığı veya halka Allah rızası için dağıttığı su ile sergilediği hayırseverlik vurgulanırken, bu sebilin kitabesinde: Sultan III Selim ve icraatları methedilmiştir.

Askerini bir araya getiren doğunun güneşi olarak anıldığı görülür. Muhtemelen bu durum: kamuoyunda “Nizam-ı Cedide” yönelik olumlu bir algı yaratılmasında, Valide Sultan’ın bu hayratının da rol oynadığına ifade etmektedir.

Tamamen mermerden yapılmış bu sebil, geniş saçaklıdır. Beş şebekeli penceresi vardır. Pencereler arasında: üçer tane zarif sütunlar bulunur. Her pencerenin üstünde, dörder mısra yazılıdır. Sebil: kubbelidir. Her iki yanında birer çeşme vardır. (Mihrişah Valide Sultan Çeşmeleri) Çeşmeler ve sebil arasında, birer mihrab oturur. Böylece sebile ayrı bir güzellik verilmiştir.

Eyüp Sultan Mihrişah Valide Sultan Sebili
Mihrişah Valide Sultan Çeşmeleri:

Sebilin iki yanındadır. Çeşmeler, Sebil ile birlikte 1794 yılında yaptırılmıştır. Kitabeleri yoktur. Çeşmeler: yekpare yani tek parça mermerden yapılmış olup, alınlığında “su ayeti” yazılıdır. Çeşmelerin aynı taşının iki yanında, pembe sütunlar bulunur. Mihrişah Valide Sultan İmaretinin: sol yanında, türbe kapısının iki yanında, birer kuzu çeşmeciği vardır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Aşevi-İmareti
 

3-Mihrişah Valide Sultan İmareti-Aşevi.

1795 yılında hizmete açılmıştır. Buraya giriş: pembe-beyaz mermerden, yuvarlak kemerli bir kapıdandır. Üstte Sultan III Selim’e ait tuğralı madalyonlar vardır. İmaretin avlusunda: Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa ve ailesine ait lahitler görülür. Ortada imaretin mutfağı, mutfağın sağında ise fırın vardır. Soldaki oda: günümüzde soğuk hava tesisi yapılmıştır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan İmareti-Aşevi
 

Külliye avlusu, üç taraftan her sabah fakirlere yemek dağıtılan galerilerle çevrilidir. Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, aynı hizmeti yani fakirlere yemek verme hizmetini sürdürmektedir. Günümüzde, burada her gün 600 aileye, günde 3 öğün yemek verilmektedir.

4-Mihrişah Valide Sultan Sıbyan Mektebi:

Türbenin tam karşısındadır. Mektep yapısı, “L” planlıdır. Mektebin çevresi, zamanla mezarlık haline dönüşmüştür. 1970 yılında mektep binası, içinde barınan ailenin dikkatsizliği sonucu yanar. Daha sonra 1995 yılında Eyüp Belediyesi tarafından restore edilir. Bina, günümüzde “Eyüp Sultan Gençlik İzci Gurubu Lokali” olarak kullanılmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Binek Taşı
 

Binek taşı

Osmanlı padişahları, tahta çıktıklarında, kılıç kuşanıp ata binerler ve Culüs yolu vasıtasıyla Eyüp Sultan’a giderlerdi.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Binek Taşı
 

Cülus yolu için, Sultan, kayıkla Eyüp’e Bostan İskelesine gelir, burada binek taşını kullanarak atına binerdi. Sonra Eyüp Sultan’ı ziyaret ederdi. Atına bindiği an, Culüs merasimi başlardı. Bu yüzden binek taşı oldukça önemlidir.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Cülüs Yolu
 

Cülüs Yolu

Osmanlı döneminde padişahlar Eyüp yöresine sandalla gelirlerdi. Bostan iskelesinde karaya çıkarlar ve en güzel türbeler ve külliyelerle süslenmiş Cülüş yolundan geçerek Eyüp Sultan Camiine giderlerdi. Camide, Şeyhülislam Padişahın beline dört halifeye ait kılıçlardan birini kuşatır ve Allah’ın yardımıyla din ve devlet düşmanları üzerine muzaffer olması için dua ederdi.

Törenin ardından, Padişah ata biner, yolda toplanan ahaliye cülus bahşişi dağıtarak Topkapı Sarayına geri dönerdi. Cülus yolunda, Padişahların ata bindikleri tarihi “Binek Taşı” hala yerinde durmaktadır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Cülüs Yolu
 

Culüs yolu üzerinde bulunanlar:

Kaptan-ı Derya Hüsnü Paşa Türbesi, Adile Sultan Türbesi, Hüsrev Paşa Kütüphanesi, Halil Rıfat Paşa Türbesi ve Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi.

 

 

Ayşe Bahri Kadın Haziresi ve Kuzu çeşmesi

Ayşe Bahri Kadın kimdir:

Ayşe Bahri Kadın, Sultan III Ahmet’in eşidir. Ölmeden önce, Eyüp Camiinin, imarete bakan kapısı dışındaki burayı belirlemiş ve defin yeri olarak vasiyet etmiştir. 1726 yılında vefat etmiştir.

Kuzu çeşmesi:

Çeşme: Eyüp Sultan Camiinin, Bostan İskelesi sokağına açılan avlu kapısının sağ tarafında bulunan açık türbenin hacet pencereleri arasındadır. Yani, Ayşe Bahri Kadın’ın defin yerindedir. Kuzu çeşmesi, hurma motiflidir.

Bu çeşme kitabesine göre, 1726 yılında yani Ayşe Bahri Kadın’ın öldüğü yıl yaptırılmıştır. Ayrıca, yine kitabeden hacca gittiği anlaşılmaktadır. Çünkü kitabede isminin başında “Hace” yazılıdır. Osmanlıda Padişahlar Hacca gidemese de eşlerini gönderiyorlardı. Çeşmenin suyu, hazire duvarları içinden akıtılarak getirilmiştir.

 

 

Ayas Paşa Türbesi

Ayas Paşa kimdir:

1483-1539 yılları arasında yaşamıştır. Arnavut asıllıdır. 1522 yılında İslamiyet’i kabul ederek Mehmet ismini almıştır. Kanuni Sultan Süleyman dönemi paşalarındandır. Vefatına kadar, Kanuni Sultan Süleyman’ın bütün seferlerine katılmıştır. 1536 yılında Sadrazam oldu.

13 Temmuz 1539 yılında veba salgınında ölünceye kadar bu mevkide kaldı. Uslanmaz bir çapkın olan Paşa’nın ismi, Taksim Gümüşsuyu caddesinin başlangıcındaki bölgeye verilmiştir.

Ayas Paşa Türbesi:

Türbe: Eyüp Camiinin, Haliç’e bakan kapısının dışında Beybaba Sokağının köşesindedir. Ancak: inşa sırasında Baş mimar Acem Ali, vefat eder ve türbenin yapım işi durur. Bunun üzerine, askerlik görevini yapan Mimar Sinan, Lütfi Paşa’nın önerisiyle Baş mimar olur ve ve türbenin inşaatını tamamlar.

Mimar Sinan’ın Baş mimar olarak yaptığı ilk eser “Ayaz Paşa Türbesi” dir. Türbe tek kubbelidir. Kubbe, dört mermer sütun üzerine oturtulmuştur. Türbedeki Paşanın mermer lahdinde bulunan baş ve ayak şahideleri, mihrap biçimindedir. Evet, türbe mimari olarak önem kazanmamasına rağmen, Mimar Sinan’ın ilk eseri olması nedeniyle önemlidir.

 

 

Lala Mustafa Paşa Türbesi

Merkez Mahalle Kalenderhane Caddesindedir. Eyüp Sultan Camisinin avlusundadır.

Lala Mustafa Paşa kimdir:

1500-1580 yılları arasında yaşamıştır. Bosnalıdır. Sultan II Selim’in lalasıdır. Gerek Gürcistan yöresinde yapılan savaşlardaki kahramanlıkları ve gerekse Kıbrıs Fatihi olması önemli bir devlet adamı olduğunun göstergesidir. Piyale Paşa ile birlikte 1571 yılında Kıbrıs’ı fethetmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim dönemlerinde vezirlik yapmıştır. Özellikle bir sözü çok meşhurdur ve hatıralara kazınmıştır “Hayatım boyunca çok gezdim, her gittiğim yere eser verdim, hiç dünya malı biriktirmedim” Bir diğer özelliği: ölmeden 17 gün önce öleceğini bilmiş, öleceği günü önceden söylemiştir.

Lala Mustafa Paşa Türbesi:

Lala Mustafa Paşa, kabrinin Eyüp Camii iç avlusunda olmasını vasiyet etmiştir. Kabrinin yerini göstermiş ve inşaatı başlatmıştır. Türbe, 1580 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Açık türbe olarak inşa edilmiştir. Dört sütun tarafından taşınan bir kubbe ile üstü örtülüdür. Türbe içinde: Lala Mustafa Paşa’nın mermer lahdi vardır. Lahit burma sarıklıdır. Lahdin ön yüzünde kitabe bulunmaktadır.  Latin harfleriyle yazılan mezar taşında “Kıbrıs Fatihi” ifadesi bulunur.

 

Tarihi Çınar

Rivayete göre: İstanbul fethinden sonra, Eyüp Sultan’ın kabrini bulmak için buraya gelen Akşemsettin, burada işaret olması için bir çınar sopası dikmiş ve bu sopa zamanla günümüzdeki ulu çınara dönüşmüştür.

 

Sinan Paşa Köşkü

Sinan Paşa kimdir:

Sinan Paşa, 1553 yılında vefat etmiştir.

Sinan Paşa köşkü:

Eyüp Camii iç avlusundaki bu şadırvanın yerinde, bir zamanlar Sinan Paşa tarafından yaptırılan küçük bir köşk bulunduğu söylenir. Ancak, Sultan III Selim, Eyüp Sultan Camisinde düzenleme yaparken, Sinan Paşa tarafından yaptırılan köşkü, Şadırvana dönüştürmüştür.

Günümüzde, burada yani köşkün daha önce bulunduğu yerde: dört köşe çeşmesi bulunmaktadır ve çeşmenin dört köşesinde Sultan III Selim’in tuğraları görülür.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hacı Beşir Ağa Türbesi ve Sebili
 

Hacı Beşir Ağa Türbesi ve Sebili

Eyüp Sultan Camii yanındadır. Nişancı Mahallesindedir.

Beşir Ağa kimdir:

Afrika kökenli Hacı Beşir Ağa: Kahire, Mekke ve Medine’de yöneticilik yaptıktan sonra 1705 yılında Saray Hazinedarı olur. Çok hayırsever bir insan olarak tanınmıştır. Osmanlı’da ilk matbaanın kurulmasında emeği vardır. İbrahim Müteferrika tarafından açılan ilk kağıt fabrikası, Yalova’da Beşir Ağa’nın çiftliğinde kurulmuştur.  

Kendisine ait iki kütüphanesinde bulunan 1500 el yazması kitabı, Süleymaniye Kütüphanesinde bulunmaktadır. Ancak: 1713 yılında önce Kıbrıs ve sonra Mısır’a sürgüne gönderilir. 1717 yılında ise Darüs-saadet Ağası olur. 30 yıl boyunca Kızlar Ağası oldu. 1730 yılında Patrona Halil isyanında: Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dan mührü alarak, Topkapı Sarayı girişinde, orta kapının sol tarafındaki odaya götürmüştür. 1746 yılında ölmüştür.

Türbe ve Sebil:

Türbe: 1746 yılında yapılmıştır. Türbenin oldukça güzel kitabesi: İsmail Efendi tarafından yapılmıştır. Eyüp Sultan Camisinin şadırvan avlusunu, iç avluya bağlayan büyük kapının yanındadır.

Türbenin kapısı ve büyük hacet penceresi, iç avluya açılmaktadır. Bu hacet penceresinin iki yan duvarında: Beşir Ağa tarafından yaptırılan bir sebil bulunmaktadır. Sebilin bir yüzü, dış avluya bakmaktadır. Türbenin oldukça sadedir. Puşideli ahşap bir sanduka vardır. Hacı Beşir Ağa, türbede tek başına yatmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Semiz Ali Paşa Haziresi
 

Semiz Ali Paşa Haziresi

Haziresi: Eyüp Sultan Türbesinin sol yanındaki haziredir.

Semiz Ali Paşa kimdir:

Semizali Paşa, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sadrazamlık yapmıştır. Padişahın Damadı Rüstem Paşa’nın vefatı üzerine Sadrazam olmuş ve 4 yıl bu görevde devam etmiştir. Semiz Ali Paşa: Cedit Ali Paşa ve Kalın Ali Paşa lakaplarıyla da tanınmaktadır. Son derece iri gövdelidir. “Kalın” ve “Şişman” lakapları, çok şişman olduğu için verilmiştir. Normal bir at kendisini taşıyamadığı için, Hollanda’dan iri at sipariş etmiştir.

Semiz Ali Paşa Haziresi:

Semiz Ali Paşa, 1565 yılında vefat etmiştir. Eyüp Sultan camii, harem avlusuna nazır bir yerde bulunan mezarı ve küçük haziresi: Hz Halit Türbesi ve Hacı Beşir Ağa Türbesi arasındadır. Buradaki hazirede: Semizali Paşa, yetiştirmesi Gürcü Mehmet Paşa ve Canfeda Kadın birlikte yatmaktadır. Lahdi vardır.

Semiz Ali Paşa Çeşmesi:

Çömlekçiler Caddesindedir. İkiyüzlü çeşme olarak da bilinir. Ön yüzünde üç satırlık kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin ortasında, çeşmenin yapım tarihi olarak 1558 yazılıdır. Kitabenin bulunduğu cephe, diğer cepheye göre daha yüksektir. Çeşmenin tümü, kesme taştan yapılmıştır.

Ön cephede bulunan çeşme Hz Hüseyin ve diğer cephede bulunan çeşme ise Hz Hasan için yaptırılmıştır. Çeşmeyi yaptıran kişi ise, Sadrazam Semiz Ali Paşa’dır. Yapım tarihi 1558 yılıdır. 1604 yılında çeşme tamir ettirilmiştir.

 

Saliha Sultan Kabri

Saliha Sultan kimdir:

Sultan III Ahmet’in kızıdır. Sultan II Mustafa’nın kadınıdır. Daha sonra tahta geçen Şehzade (Sultan I Mahmut) Mahmut’un annesidir.

1680 yılında doğduğu ve Rum asıllı olduğu söylenir. Kadını olduğu Sultan II Mustafa’nın tahtan indirilmesi üzerine, maiyetiyle birlikte Eski Saray’a gönderildi ve 27 yıl burada kaldı.

1730 yılında Patrona Halil isyanının ardından oğlu Şehzade Mahmut’un tahta geçmesiyle, Valide Sultan olarak tekrar Topkapı Sarayına taşındı.

İktidarlarının birinci yılı, Patrona Halil ve yandaşları asilerle birlikte geçti.

Saliha Sultan, Patrona Halil’e ikinci oğlum derdi ve Saraya geldiklerinde ona ihsanlarda bulunuyordu. Saliha Sultan, Topkapı Sarayında, yaklaşık 39 yıl, Valide Sultan olarak yaşadı. 1739 yılında hastalıktan vefat etti.

Saliha Sultan Kabri:

Saliha Sultan Kabri, Eyüp Türbesi çıkışında, Şadırvan avlusunda, Dömeke kahramanı Ethem Paşa’nın piramit şeklindeki mermer kabrinin sağ yanındadır. Kabir lahdi tek parça yekpare mermerden oyulmuştur.

Oldukça gösterişlidir ve Lale devri barok özellikleri taşımaktadır. Lahdin üzerinde: cennet meyvesi figürlü tabaklar, lahdi çepeçevre saran panolar görülür. Lahdin hemen yanında, 1823 tarihinde vefat eden kızı Emine Hanım Sultan’ın kabri vardır.

 

Mahfiruz Hatice Sultan-Valide Sultan Kabri

Mahfiruz Hatice Sultan Kabri: Eyüp Sultan Türbesi iç haziresindedir.

Mahfiruz Hatice Sultan kimdir:

1590-1620 yılları arasında yaşamıştır. Kendisi: Sultan I Ahmet’in ilk eşidir ve Sultan Genç Osman’ın annesidir.

1609 yılında, Kösem Sultan, Sultan I Ahmet’in hayatına karışmaya başlar ve Sultan IV Murat doğunca, Saraydaki düzen bozulur ve iki kadın arasında büyük bir çekişme başlar. Bu durum, Sultan I Ahmet ölene yani 1617 yılına kadar devam eder.

1618 yılında oğlu Genç Osman, 14 yaşında Padişah olunca Valide Sultan olur. Kösem Sultan’ı Eski Saray’a sürgüne gönderir. 1622 yılında Genç Osman Vakası olur ve Padişah, Yedikule’de öldürülür.

1623 yılında Sultan IV Murat tahta geçince, Mahfiruz Valide Sultan, eski Saray’a gönderilir. 1628 yılında vefat eder. Mahfiruz kadın: Eyüp Sultan’a çok düşkündü.

Kabri:

Kabri türbesiz dir. Açık mermer lahdi oldukça güzeldir. Mermer sanduka lahdinde 16 mısralık bir kitabesi bulunmaktadır.

Cüzhane:

Mahfiruz Hatice Sultan; çok dindardır. Kocası Sultan I Ahmet’in türbesini dizayn ettirdiği günlerde, Eyüp Sultan Türbesinde bir “Cüzhane” yaptırmıştır. Bu Cüzhane nedeniyle, Eyüp Sultan iç haziresine gömüldüğü tahmin edilmektedir. Aksi halde, Sultan I Ahmet’in türbesine gömülebilirdi. Cüzhane, günümüzde de Şadırvan avlusunda bulunmaktadır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Çifte GelinlerTürbesi
 

Çifte Gelinler (Gelenler)Türbesi

Eyüp Sultan Camisinin dış avlusunun kuzeyindeki hazirededir.

Burası ilginç bir kabirdir. Sıra dışı mimarisiyle dikkat çeker. Orta Asya stili ile kümbet formunda olan bu kabirler halk arasında “Çifte Gelinler Türbesi” diye bilinir.

Türbe 2 katlıdır. Türbe yapısının alt katında: Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılmaya başlanan ve “İstanbul Taşı” denen küfeki taşı kullanılmıştır.

Türbede, mahzen tipi mezarda 3 mezar bulunduğu, bunlardan birinin erkek, ikisinin ise kadın olduğu tahmin edilmektedir. Türbenin üst katı ise: şebekelerle çevrili bir teras gibidir.

Kemerlerin üstünde, türbenin 1957 yılında onarım gördüğü konusunda kitabe vardır.

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Çifte Gelinler Türbesi
 

Ama burada kimin yattığı bilinmez. Çeşitli varsayımlar vardır. Bunlara göre:

Yavuz Sultan Selim’in kızlarının yattığı söylenir.

Diğer bir varsayım: Timur’un torunlarından Kırım Hanı Mengi Giray’ın kızlarıdır.

Yine bir varsayım: Fatih Sultan Mehmet’in ordusuna katılıp, İstanbul’un fethi sırasında, birlikte şehit olan iki tane yeni evli gelinin burada yattığı söylenir.

Türbe: eskiden gelinlerin ilk uğrak yeriydi. Günümüzde de türbe, yeni gelinler tarafından ziyaret edilmektedir.

 

Eyüp Sultan Ali Kuşçu Kabri

Ali Kuşçu Kabri

Ali Kuşçu Kimdir:

Semerkant doğumludur. Babası Muhammed, Timurlenk’in torunu Uluğ Bey’in doğancısı olması nedeniyle “Kuşçu” soyadını almıştır. Uluğbey Rasathanesinde idarecilik yapmıştır. Yıldız Haritasını tamamlayan kişi olarak tanınır. Uluğ Bey öldürülünce, İran’a geçerek Uzun Hasan’ın himayesine girer. Uzun Hasan, Ali Kuşçu’yu daha sonra 1468 yılında Fatih Sultan Mehmet’e elçi olarak gönderir. Fatih kendisine Ayasofya Medresesinde iş vermiş ve bunun üzerine İstanbul’a geri dönmüştür. Ayasofya Camii yanında yaptırılan Fatih Medresesinde: astronomi ve matematik dersleri verir. Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.

Ali Kuşçu Kabri:

Ali Kuşçunun kabri: Eyüp Sultan Türbesinin, İdris tepesine bakan cephesindedir. Aslında Ali Kuşçu’nun mezarı bir ara kaybolmuş, 1957 yılında yapılan imar çalışmaları sırasında mezar taşı bulunmuştur. Mezar taşı, temizlenerek yine türbenin arka kısmına, bugünkü yerine muntazamca dikilmiştir.

 

Sinan Paşa Türbesi

Sinan Paşa kimdir:

Sinan Paşa, 1440-1486 yılları arasında yaşamıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde Sadrazamlık yapmıştır. 1 Mart 1486 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.

Sinan Paşa Türbesi:

Kabri: Eyüp Sultan Camii Şadırvan avlusunda ve Çifte Gelinler Türbesinin yanındadır. Sütun şeklindeki şahidesinde kitabesi vardır. Bu taş sonradan konulmuştur.

 

Baba Yusuf Kabri

Baba Yusuf Kimdir:

Eyüp Sultan Türbesinin ilk türbedarıdır. Akşemsettin’in halifelerindendir ve bizzat İstanbul’un fethine katılmıştır.

Baba Yusuf Kabri:

Baba Yusuf, 1512 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Kabri: Eyüp Sultan Camii Şadırvan avlusunda, Gazi Edhem Paşa’nın kabrinin hemen arkasındadır. Şahidesinin üzerinde değişik bir sikke vardır. Kitabesi sülüsle yazılmıştır.

 

Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Gazi Edhem Paşa Kabri
 

Gazi Edhem Paşa Kabri

Gazi Edhem Paşa kimdir:

1844-1909 yılları arasında yaşamıştır. Sultan II Abdülhamit döneminde, Ordu komutanlığı yapmıştır. Özellikle, Yunan harbindeki başarıları ile tarihe geçmiştir. 17 Aralık 1919 tarihinde Mısır’da vefat etti, cenazesi İstanbul’a getirildi.

Eyüp Sultan Gazi Edhem Paşa Kabri

Gazi Edhem Paşa Kabri:

Gazi Ethem Paşa’nın kabri, Eyüp Sultan Türbe çıkışındadır. Türbe, piramidal şekildedir.

 

Mahfiruz Hatice Sultan Cüzhanesi

Mahfiruz Hatice Sultan kimdir:

Sultan Genç Osman’ın annesidir. 1590-1620 yılları arasında yaşamıştır.

Mahfiruz Hatice Sultan Cüzhanesi:

Eyüp Sultan Türbesinden çıkıştaki uzun koridorun sol kenarında küçük bir kapı ile girilen, yine küçük bir odadır. Hatice Sultan, burayı “devamlı Kur’an okunsun, hatim indirilsin” diye vakfetmiştir.

 

Adile Sultan İtikaf Odası

Adile Sultan Kimdir:

Sultan II Mahmut’un  ve Zernigar Sultan’ın kızıdır. Sultan Abdülmecid’in kız kardeşidir. Sarayda çok iyi bir eğitim görmüş ve daha sonra Kaptan-ı Derya ve Sadrazam Mehmet Ali Paşa ile evlenmiştir.

Adile Sulta İtikaf Odası:

Eyüp Sultan Türbesi içindeki bu oda Sultan I Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Odayı son olarak Adile Sultan tefriş ettirmiş ve kendisi de uzun yıllar Ramazan ayının son 10 gününü burada geçirmiştir. Adile Sultan’ın Türbesi: Bostan iskelesi sokağının sonunda, Hüsrev Paşa Türbesinin sol tarafındadır.

 İstanbul Eyüp Sultan Merkez

İstanbul Eyüp Sultan Genel

İstanbul Eyüp Sultan Gezi planı