Evet; Çemberlitaş; Beyazıt Meydanında bulunuyor.
330 yılında; başkentin, Roma’dan İstanbul’a nakli ve kentin yeniden kurulması üzerine, şehrin ikinci tepesindeki büyük oval bir meydanın ortasına, İmparator Konstantinus tarafından diktirilmiş. Bu nedenle: bu sütuna; Konstantin Sütunu da deniliyor. İmparator Konstantin; bu sütunu, Roma’dan Apollon Tapınağından getirterek, buraya diktirmiş.
İlk yerinde; sütunun üzerinde, doğan güneşi selamlayan Işık Tanrısı Apollon’un bir heykeli bulunuyormuş. Konstantin; İstanbul’a sütunu diktirince, üstüne kendi heykelini diktirmiş. Bir zamanlar, Zeus ve binlerce tanrıya tapan, pagan Romanın bu inancının yıkılmasından sonra, Hıristiyan inancının: İstanbul’da belki de ilk simgesi olması nedeniyle, Çemberlitaş’ın önemli olduğunu düşünüyorum.
O zamanlar; Form Konstantin diye bilinen meydanın çevresi; sütunlu galerilerle çevriliydi. Buradan geçen ana yol; imparator Konstantin döneminden bu yana aynı güzergahtadır.
Üstündeki heykellerden söz ederken; 1081 yılında, Çemberlitaş’a yıldırım isabet eder ve üzerindeki imparator Konstantin’e ait heykel devrilir. İmparator I. Alexi Comnen tarafından onarım yaptırılır. Sütun üzerine; kitabeli bir başlık ve heykelin yerine büyük altın bir haç konur.
Sonraki dönemlerde ise; Osmanlılar zamanında, bölgedeki büyük bir yangın, sütunu da etkiler. Bu yangın sonucu, sütunun mermerleri hırpalanır. Sultan II. Mustafa (1695-1704) sütunun altını; yıkılmaması için duvarla takviye ettirir. 1706 yılında ise, Yavuz Sultan Selim döneminde; yapının spiral şeklinde demirlerle çepeçevre kuşatıldığı görülüyor.
Yapının yeni kaidesindeki taşın; yaklaşık 20 cm. içinde, 7 x 7 cm. kalındığında, dökme demir bilezikler, her 1.5 m. de bir olmak üzere, kuşaklar atılarak güçlendirildiği görülüyor. Bu nedenle; o günden sonra, sütun Çemberlitaş olarak anılır. Ama aynı zamanda, yangında sütunun yanması nedeniyle; buraya, yanık taş da denilmektedir.
BÜYÜK SIR
Katolik dünyası, özellikle de Avrupa, Hz. İsa ile ilgili hemen her türlü eşyaya hatta İsa’nın kanı yahut kemiği gibisinden, bedenine ait objelere ve İncil’in Vatikan tarafından reddedilen versiyonlarına gayet meraklılar.
Özellikle; İsa’nın gerildiği çarmıhın parçaları ve Hz. İsa’nın elleriyle ayaklarına çakılan çiviler, onlar için çok değerli. Çarmıh parçalarıyla çivilerin ise; Çemberlitaş’ın altında bulunduğu söyleniyor.
Yani: sütunun dibindeki küçük bir odanın; erken Hıristiyanlığa ait, kutsal emanetler odası olduğuna inanılıyordu. Şöyle ki; bu odada: Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. Lut, Hz. Nuh ve Hz. Süleyman’a ait eşyaların gömülü olduğu ileri sürüldü. İddiaya göre: bu odada; o dönemde imparator Konstantin tarafından, Kudüs’ten İstanbul’a getirilen: “ Hz. İsa’nın mezarına ait kutsal toprak, orijinal haç parçaları, çiviler, kaymak taşından yapılan kase, ekmek kırıntıları ve Hz. Musa’ya ait taş ile Hz. Lut’a ait olduğuna inanılan asa, Hz. Nuh’un baltası ve Hz. Süleyman’a ait olduğuna inanılan 7 kollu şamdan “ bulunuyordu.
Çemberlitaş restorasyon projesini yürüten firmanın yönetim kurulu başkanı, yaptığı açıklamada: Çemberlitaş’ın altında 11 x 11 m. boyutlarında ve 2.5 m. yüksekliğinde; büyük bir blok bulunduğunu ve kutsal emanetlerin, bu blok içindeki küçük bir oyukta bulunduğunu belirtmiş.
Evet, bu firma, Çemberlitaş üzerinde, 2001 yılından bu yana, 1.5 yıl süren bir restorasyon çalışması gerçekleştirmişler. Bu tür bir açıklama yapmalarının ne kadar doğru olduğu şüpheli?
Bir kısım insanın bir zaman, Çemberlitaş’ın altında bunları bulmak için, kaçak kazılara başlarlarsa şaşmamak gerek.
İsterseniz, yine de, ben bu konu ile ilgili, ortalıkta dolanan birkaç hikayeyi sizlere anlatmak istiyorum. Belki ilginizi çekebilir. Evet: “MÖ. 325 yılında, İmparator Konstantin, Roma’yı ele geçirir ve Roma’daki pagan tapınakları yıktırır ve oradan getirttiği taşlarla, Çemberlitaş’ı yaptırır. Yaklaşık: 11 x 11 m. ebadında ve 2.5 m. yüksekliğinde, 4 parçadan oluşan bir ana kaide oluşturur.
Bu ana kaidenin içerisinde: 1 x 2 m. ebadında, küçük bir hücre oluşturur. Daha sonra: MÖ. 324 yılında, annesi Helen’i, Kudüs’e gönderir ve Kudüs’te Hz. İsa’nın olduğuna inanılan mezarı açtırır. Mezardaki kutsal toprak, orijinal haç parçaları, kutsal çiviler, kaymak taşından yapılan kutsal kase, kutsal ekmek kırıntıları ve Hz. Musa’ya ait kutsal taş, Hz. Lut’a ait olduğuna inanılan asa, Hz. Nuh’un baltası ve Hz. Süleyman’a ait olduğuna inanılan, som altından, 7 kollu şamdan gibi kutsal emanetler; İstanbul’a getirilir. Bu kutsal emanetleri; Çemberlitaş’ın kaidesi içindeki hücreye; bizzat imparator Konstantin’in annesi Helen’in yerleştirdiği sanılıyor. “
Bu arada, bir kısım rivayetlere göre ise; kutsal haç parçaları ve çivilerin; sütunun üzerine dikilen, Konstantin heykelinin içine saklandığı da söylenmekte. Heykel; 700 yıl boyunca, o zamanki adı “Forum Constantinus “ yani “ Konstantin Meydanı “ olan alanın ortasındaki taşın tepesinden, şehri seyredip durdu. Ama, 11’nci yüzyılın başında, çıkan şiddetli bir fırtınada, devrilip param parça oldu. Bizanslılar; heykelsiz kalan sütunun tepesine, bu defa som altından bir haç yerleştirdiler. Sonra da taşın altını kazıp, buraya bir hücre yaptılar ve heykelin içinde bulunan çivilerle, haçın parçasını da bu hücreye sakladılar.
Fatih Sultan Mehmet; İstanbul’u alınca, sütunun tepesindeki haçı indirtti. Ancak; Hıristiyanların kutsal emanetlerinin konulduğu yerde kalmasını istedi ve zeminin kazılıp, hücrenin ortaya çıkarılmasına izin vermedi.
İstanbul’un 1918 yılında, işgali sırasında; Vatikan’dan gelen bir gurup rahibin; kutsal emanetlere ulaşmak için, bir süre buralarda barındıkları ve Çemberlitaş yakınlarında bir handan kiraladıkları odadan tünel kazarak, taşın altındaki kaideye kadar ulaştıkları söylenir. Ancak, tünelden çıkan toprağın dikkat çekmesi üzerine, yakalanırlar ve sınır dışı edilirler. 1929 yılında, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, ne olduğunun anlaşılması için, çeşitli arkeolojik çalışmalar yaptırılır. Sonuçta; Çemberlitaş yıkılmadıkça, oradaki emanetlere ulaşmanın mümkün olmadığı fikrine varılır.
SÜTUNUN GENEL ÖZELLİKLERİ
Evet; Çemberlitaş’ın yerleştiği kaide şöyle yapılanmış; önce 11 x 11 m. ölçülerinde ve 2.5 m. yüksekliğinde bir blok kaide var. Onun üstünde: 8 x 8 m. ölçülerinde ve yine yaklaşık 2.5 metrelik bir kaide var. En üstte ise; 4 x 4 m. ölçülerinde ve 6 m. yüksekliğinde, sütunun kaidesi bulunmakta.
Kaidenin üzerinde ise; her biri yaklaşık 3 ton ağırlığında ve 3 m. çapında; bileziklerle birbirine oturtulmuş, 9 adet sütun var. Sütunlar: kurşunla birbirine bağlanmış. Sütunların birleştiği yerler; mermer defne yapraklarıyla süslenmiş. Her biri, birbiri üzerine, en ufak bir kırılma olmadan yerleştirilmiş. Piramitlerdeki sır gibi, muhteşem bir işçilik. Bunların; birbiri üstüne nasıl ve bu kadar düzgün yerleştirildiği sır?
Evet, sütunun günümüze ulaşan kısmı; orijinalinden daha kısa. Yani; sütunun bugünkü toplam yüksekliği: 57 metre.
Buradaki yani sütunda kullanılan taşlarında ilginç özellikleri var. Şöyle ki: Kızıl porfir olan bu taşlar, o zaman işlenmesi çok zor olduğu için “Kutsal Taş” olarak kabul ediliyormuş. Granitin başka bir türü. Tanrı Zeus’a inanan kadınlar; porfirden oluşan küçük odalarda doğum yaparlarsa, tanrılar tarafından kutsandıklarına inanırlarmış.
Evet; gerçekten enteresan bir sütun. Özellikle; Hıristiyanlığın, imparatorluk topraklarında egemen olmasının ardından, İstanbul’da yaptırılan ilk Hıristiyanlık simgesi. Ayrıca; Hıristiyanların kutsal emanetleri hakkındaki söylentiler. Bu sütun bu nedenle gidilip görülmesi gereken bir abide.
İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.
İstanbul Sultanahmet meydanı hakkındaki yazım için.
İstanbul Beyazıt Meydanı hakkındaki yazım için.