İstanbul Cihangir

cihangir.genel.2
İstanbul Cihangir

İstanbul Cihangir: İsmini Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlundan almıştır. 17’nci yüzyılda caminin yapılması ve camiyle birlikte yapılan tekkenin gelişmesiyle birlikte semt büyük bir canlılık kazanır. İmar faaliyetleri artar. Evliya Çelebi: İstanbul’un Tarihi isimli kitabında, semtle ilgili olarak şunları yazar “Cihangir tepesine kadar olan ev ve bak.

Tepeye 240 basamakla çıkılır. Kanuni, Cihangir adına bir cami ve çevresine dairevi bir mevkide aynı adla odalar yaptırdı.” Ancak  yerleşim birimleri arttıkça, semt yangınlarla yüz yüze gelir. 1719 Fındıklı, 1765 Cihangir-Sürre Emini Hasan Ağa’nın Tophanedeki konağından yayılan yangınlar: birkaç mahalleyi yok eder.

İstanbul Cihangir in merdivenli yokuş sokağı: 16 sokaktan oluşur. Toplam basamak sayısı ise 1990 tanedir. Bütün sokaklara, belli sayıda basamak çıkılarak ulaşılır. Semtin yangınları ve zorlu coğrafyası, bu bölgenin tulumbacılarını da meşhur yapmıştır. Caminin inşaatıyla birlikte, semt çeşmelere de kavuşmuştur. Günümüzde sadece 17 tanesi kalan çeşmelerin bir zamanlar toplamı 21 adettir.

cihangir.genel.1
İstanbul Cihangir

 

Gelelim günümüze

İstiklal Caddesine yakın olması nedeniyle, İstanbul’un gözde yaşam merkezlerindendir. Semt kendine simge olarak “kedi” seçmiştir. Çünkü burası tam bir kedi cumhuriyeti sayılabilir. Mimari olarak Rum mimarisi özellikleri taşıyan yapılar yoğundur. Günümüzde İstanbul’a gelen yabancıların çoğunluğu, bu semtte yaşarlar.

Özellikle: 1920 yılından sonra akın akın gelip Pera bölgesine biriken Beyaz Rus göçmenlerin bir bölümü, buraya yerleşti. Cumhuriyetin ilanından sonra da Cihangir inşa ve gelişmeye devam etti. Özellikle televizyonlarda aylarca izlenen “Yalan Dünya” dizisinin burada çekilmiş olması, buraya olan ilgiyi arttırdı.

Buranın önemini belirtmesi açısından son bir not: İngiliz Guardian gazetesi tarafından, “Dünyanın yaşanacak en iyi beş yeri” sıralamasında “dördüncü” olmayı başarmıştır. Barları, ekonomik büyümesi ve her adımda karşınıza çıkan sanatçılarıyla semt, farklı renkleri bir araya getirmeyi başarıyor.

kadiriler tekkesi.6
Cihangir Kadirhane

 

 

KADİRHANE-KADİRİLER TEKKESİ

İstanbul Cihangir’den Tophaneye inen yokuşlardan birinin üzerinde kurulmuş, semtin önemli bir yapı kompleksidir. Firuzağa camisinin hemen altındadır.

İstanbul’un günlük hayatının içine, 17’nci yüzyıl başlarında, Tosyalı Şeyh İsmail Rumi tarafından sokulmuştur. Yapı: Bizans döneminden kalma bir manastır kalıntısı üzerine 1630 yılında inşa edilmiştir. 1925 yılında, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar, çeşitli eklemelerle büyütülen ve önemli bir yere sahip olan yapıda, yakın zamana kadar gelenekler sürdürülmekteydi.

Ancak, 2 Nisan 1997 günü bir cami yanar. Kadiriler yokuşu üzerinde bulunan Hacı Piri Cami, Kadiriliğin İstanbul’daki merkezi olan Kadirhane Tekkesinin tevhidhanesidir. Hatta tekkelerin kapatılmasından sonra, burası bir süre ilkokul olmuş, sonrasında Hacı Piri Camii olarak faaliyet göstermiştir.

Zikir törenleri, cami yandığı için misafirhanenin üst katında yapılıyor. Misafirhane, tekkeyle aynı yaştadır.

Çeşme

Tekke binasının dışında bir de çeşme bulunuyor. Bu çeşme 1731 yılında Topçubaşı İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır. Sultan I. Mahmut’un annesi Saliha Sultan tarafından bu çeşmeye su getirilmiştir. Bu yüzden çeşme “Saliha Sultan Çeşmesi” olarak bilinir.

Tekkenin kurucusu olan Şeyh İsmail Rumi’nin türbesi de Kadirhane’nin içinde bulunuyor.

taksim sahnesi.1
Cihangir Taksim Sahnesi

 

TAKSİM SAHNESİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler caddesi girişindedir.

1914 yılında mimar Mongeri tarafından yapılmıştır. İlk sahibi Sarıcızade Ragıp Paşa’dır. Bina ilk olarak Majik Sineması adıyla Halil Kamil tarafından işletildi. Sessiz filmler gösteriliyordu. Binanın ismi 1944 yılında Türk Sineması, 1946 yılında Yeni Taksim Sineması ve 1964 yılında Venüs Sineması olarak değiştirildi. 1970 yılında İstanbul Kültür Sarayı yanarak kullanılmaz hale gelince, Venüs Sineması, Devlet Tiyatroları tarafından kiralandı ve tiyatro salonuna çevrildi.

1975 yılında yapı yine Venüs Sineması oldu. 1980 yılında Dostlar Tiyatrosu tarafından burada bir oyun sergilendi. 1983-2007 arasında yapı yine tiyatro sahnesi olarak kullanıldı.

Bu dönemde “Taksim Sahnesi” ismini aldı. 2007 tarihinde, binada kiracı olan İstanbul Devlet Tiyatrosu, kendisine ait olan donanımı sökerek binayı boşalttı. Çünkü binanın sahipleri binanın Mahkeme Kararı ile tahliye edilmesini istediler.

Binanın 2008 yılında yıkılması, 2010 yılına kadar yerine yapılacak alışveriş merkezinin tamamlanması planlandı. Yapılacak alışveriş merkezinde bir tiyatro sahnesi olacağı ve bunun Devlet Tiyatrolarına verileceği söyleniyor.

cihangir camii.000
Cihangir Camii

 

 

CİHANGİR CAMİ

İstanbul Cihangir Pürtelaş Mahallesi, Cihangir yokuşundaki bu cami, günümüzde yüksek apartmanlar arasında kaybolmuştur.

Ancak yine de önündeki banklardan: İstanbul’un güzel manzarasını izlemek mümkündür.

Cami: 1559 yılında; üvey kardeşi Mustafa’nın katledilmesine çok üzülen Şehzade Cihangir için, Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’un hakim bu tepesi üzerine ahşap çatılı olarak yaptırılmıştır. Caminin mimarı, Mimar Sinan’dır. Cami yanında inşa edilen tekke ve sıbyan mektebiyle caminin çevresinde bir mahalle oluşmaya başlamıştır.

27 Kasım 1553 tarihinde Şehzadenin cenazesi İstanbul’a varır ve Şehzade Mehmet Külliyesinin haziresindeki türbede, ağabeyinin yanına defnedilir.

Evet bu cami hakkındaki bilgiler sadece Evliya Çelebinin yazılarında bulunmaktadır. Evliya Çelebi: caminin “İskender-i Zülkarneyn Aleksandıra” isimli kilise yerine yapıldığını yazar. Göklere baş kesmiş yüksek bir dağın tepesinde, cihannüma bir cihangir camidir ki cihan süsüdür.

Deniz kenarındaki dik sokaktan baş yukarı ta Cihangir camine kadar yüz basamak taş merdivenle çıkılır. Nice yiğitler bahis ile dinlenmeden çıkamamıştır. Ta bu derece dik bir yokuştur.”

Cihannüma

Cihannüma: bulunduğu yer olarak çevresi açık ve bu yüzden her tarafa hakim, her tarafı görmeye elverişli anlamında kullanılmıştır. Yine Evliya Çelebinin belirttiğine göre: “cami dört köşe duvar üzerine, yine dört köşe ve balıksırtı kurşun örtülü kubbedir, zira o dağın tepesine ağır bina olması imkansızdır” der.

Yapı: mimari olarak Dolmabahçe ve Ortaköy’deki Balyan camilerine benzer. Mihrabındaki bulut resimleri ilgi çeker. Caminin iki minaresi vardır. Daha önce camiye bağlı bulunan tekke: Halveti Tarikatının Cihangir kolunu kuran Şeyh Hasan Burhaneddin Efendi tarafından kurulan tekkedir. Caminin sağ ve sol yanlarında, günümüze ulaşmayan tekke yapıları varmış, ayinleri de cami içinde yapılıyormuş.

Evet, Kanuni döneminde yapılan cami günümüze ulaşmamıştır. 1719 Fındıklı yangını, 1765 Cihangir 1771 Çivici limanı ve 1823 Tophane yangını, camiye ciddi hasarlar vermiştir. 1823 yılındaki yangından sonra, Sultan II. Mahmut’un sadrazamı Silahdar Ali Paşa tarafından cami onarılmıştır. Son olarak 1874 yılında çıkan yangından sonra, cami Sultan II. Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılmıştır. Camiyi ikinci kez yapan mimar Sarkis Balyan’dır. Yani günümüzde görülen cami, mimar Sinan yapısı değildir.

Cami

Cami oldukça dik bir arazide inşa edilmiştir. Bu yüzden avlusu ve bahçesi ile kapladığı alan çok küçüktür.

Cami dikdörtgen planlıdır. Dikdörtgenin dar cepheleri denize ve içeri bakar. Kubbenin çapı 14 metredir. Kubbe dalgalı saçaklıdır. Bu tür uygulama, Osmanlı camilerinde görülmez. Asıl olarak bu tür kubbe uygulaması, Bizans döneminin sonlarında kullanılan bir uygulama türüdür. Kubbe klasik şekilde fil ayaklarına oturmaz. Aksine kubbeyi büyük kemerler taşır. Kubbenin yaptığı baskı, dışarıdan da görülen kuleler vasıtasıyla zemine taşınır. Bu ağırlık kuleleri, camiye uyumlu inşa edilmiştir. Dört kulenin de süslemeleri birbirinden farklıdır.

Son cemaat yerinin kubbeleri ayrıdır. Girişte kapalı alanda olan sağ ve sol son cemaat yeri üzerinde, birer küçük kubbe bulunur.

cihangir camisi.bulutlar figürü.1
Cihangir Camii

 

Caminin içinde duvarlarda çini yoktur. Süslemelerde zengin kalem işleri tercih edilmiştir. Mat pastel renklerle yapılan bu süslemeler içinde, mihrabın süslemeleri dikkat çeker. Mihrap üzerinde, yanlara toplanmış perde motifi çizilmiştir. Perdeler arası ise gökyüzünün tasvir edildiği düşünülen açık mavi bir görünüm boyanmıştır. Camiyi ziyaret ederseniz, bu tasviri mutlaka görmelisiniz. Burada daha çok bulutlar tasvir edilmiş izlenimi verilmektedir.

Caminin duvarları

Caminin duvarlarında: görülmedik şekilde yarım daire şeklinde hatta daha güzel bir tanımlama ile yelpaze şeklinde inşa edilmiş pencereler bulunur. Bu yüzden cami içine çok bol gün ışığı girer ve cami aydınlık bir mekana sahiptir.

Caminin kara tarafındaki köşelerde birer minaresi vardır. Her iki minarede birer şerefe bulunur. Caminin giriş kapısına göre sağdaki minarenin tadilat gördüğü, orİjinaliyle rengi tutturulmamış taşlardan belli olur. Batı tarafındaki minarenin girişi batıya, doğu tarafındaki minarenin girişi doğuya doğru dönüktür.

Minare kaideleri kare şeklindedir. Minarelerin külahları ise, bilinen tarzdaki minare kubbelerinden farklıdır. Günümüzde minarelerden birinin külahında bir eksiklik vardır. Ayrıca, minarelerin şerefelerinin kapıları Kabe’ye dönük olması gerekirken, bu şerefelerin kapıları da o istikamete dönük olsa da açıları farklıdır.

cihangir camii.dışında çeşme.1
Cihangir Camii

Caminin dışında, Tophane tarafındaki kapının hemen yanında bir çeşme vardır. Çeşmenin kitabesi yoktur. Ancak Sultan IV. Murat’ın saymanlarından Silahtar Bıyıklı Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Bu çeşmenin de bir musluğu yoktur ve kurudur.

Caminin ön ve arka tarafı, büyükçe bir istinat duvarıyla desteklenmiştir. Hazire sol yandadır. Caminin bahçesinin muhteşem bir manzarası vardır.

Cihangir Parkı

CİHANGİR PARKI

İstanbul Cihangir Güneşli Sokaktadır. Fındıklı yokuşunun hemen tepesindedir.

Park, yörede merdivenleri boyanan park olarak bilinip tanınıyor. 1938 yılımda Nuri Demirağ isimli bir işadamı, buradaki arazisini çocuk parkı yapılmak şartı ile Belediye’ye bağışlamıştır.

Park alanı 1983 yılında, yıkılarak altına çok katlı (6 katlı) otopark yapılmış ve sonra park alanı yenilenmiştir. Bu sırada park alanındaki ağaçlar kesilmiş, park alanı toprak dolgu olmuştur. Ayrıca: parkın ortasında havalandırma bacaları, merdiven çıkışları ve asansör boşlukları bulunmaktadır. Ayrıca, çevre sakinleri, buraya köpeklerini getiriyorlar, park alanında özel bir köpek alanı bulunuyor. (ismi Pati Park)

CİHANGİR SANAT GALERİSİ

İstanbul Cihangir Caddesinde İşparktadır. Beyoğlu Belediyesine ait galeri, park içindedir.

Cihangir Köşe çeşme

KÖŞE ÇEŞME

Çeşme, Cihangir camisine giden yolun köşesindedir. Susam sokağı köşesindedir. Ancak kitabesi yoktur, bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Tek bilinen, çeşmenin levhasına “Köşe Çeşmesi” yazılı olmasıdır. Çeşmenin ayna taşı oymalıdır. Ancak aynı taşı, yarısına kadar toprak altında kalmıştır. Çeşmenin üstü ise, betonla örtülmüştür.

Cihangir Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler caddesindedir. Beykent Üniversitesi, Beykent Eğitim Vakfı tarafından 1997 yılında kurulmuş bir vakıf üniversitesidir.

İSTANBUL DİMİTRİE CANTEMİR ROMEN KÜLTÜR MERKEZİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler Caddesindedir. Burada 2012 yılından bu yana: çocuklar ve yetişkinler için Romence dil kursları düzenleniyor.

firuz ağa camii.esas.0
Cihangir Firuz Ağa Camii

 

FİRUZ AĞA CAMİ

İstanbul Cihangir Firuzağa Ağa hamamı sokakta, Sıraselviler ve Defterdar yokuşunun birleştiği yerdedir.

Yapı: yeşil beyaz rengiyle dikkat çeker.

Sultan II. Beyazıt’ın Hazinedarbaşısı Firuz Ağa tarafından 1491 yılında yaptırılmıştır. Firuz Ağa, bir cami de Divanyolunda yaptırmıştır. Ancak hazinedarbaşı Firuz Ağanın vakfiyesinde tek camiden söz edilmektedir. Böylece, bu caminin ona ait olmadığı, bu caminin banisi olan Firuz Ağanın ise Galata Sarayı ağalarından olduğu tahmin edilmektedir.

Cami

Cami: 1823 yılındaki büyük Cihangir yangınında zarar görür ve Sultan II. Mahmut tarafından yine aynı yıl restore ettirilir ve günümüzde görülen cami ortaya çıkar. Bu cami “Tanzimat Üslubu” denilen mimari karakterdedir. İki taraftan merdivenle çıkılmaktadır.

Cami 380 metrekarelik alan üstündedir. İki katlıdır, üst katta cami, alt katta ise 6 tane dükkan vardır. Duvarlar kagir, çatı ahşap, minare tek şerefeli ve tuğladır. Çatısı kiremit kaplıdır. Caminin minber ve kürsüsü ahşaptır.

Cami ve asmaların altındaki çay bahçeleri, İstanbullular tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

firuzağa kahvesi.1
Cihangir Firuz Ağa Kahvesi

 

FİRUZ AĞA KAHVESİ

Hemen caminin yanındadır. Aslında 1491 yılında inşa edilmiş Firuzağa camisinin avlusudur, bir de bu avluda musalla taşı bulunmaktadır. Ancak, dünyada musalla taşında çay kahve içilen tek camidir. Kahvesini bitiren boş fincanı musalla taşının üstüne koyar, kahve kalabalık olduğundan çoğu zaman çantalar, montlar o musalla taşının üstüne atılır.

Evet, burası eski köy kahvelerini andırır. Burada birçok ünlü sanatçı zaman geçirmektedir. Bölgenin popüler dinlenme yerlerinden biridir. Günün her saati doludur. Şehrin ortasında, en lüks semtlerinden birinde, köy kahvesi havası solumak ilgi çekiyor.

orhan kemal müzesi.0
Cihangir Orhan Kemal Müzesi

 

ORHAN KEMAL MÜZESİ

İstanbul Cihangir Kılıçali Paşa Mahallesinde Akarsu Caddesinde, İtalyan konsolosluğuna 500 metre uzaklıktadır.

Genelde olduğu üzere, müzenin bulunduğu ev, Orhan Kemale ait değildir. Ev, 1997 yılında yazarın ailesi tarafından satın alınmış binadır.

Müze, Orhan Kemal’in anısını yaşatmak için Orhan Kemal Kültür Sanat Merkezi tarafından 2000 yılında kurulmuştur. Müze, Orhan Kemal’in en küçük oğlu Işık Öğütçü öncülüğünde açılmıştır. Bu arada hatırlatmakta yarar var, Orhan Kemal’in asıl adı “Mehmet Raşit Öğütçü” dür.

Bina 3 katlıdır. Ayrıca alt katta “İkbal Kahvesi” adında bir kahve dükkanı ve içinde Orhan Kemal kitaplarının satıldığı bir kitaplık bulunur. Kitaplıktan Orhan Kemal kitapları ve anı fincanları satın alabilirsiniz.

Müzede bulunanlar

Müzede: Orhan Kemal’in çoğu Ara Güler tarafından çekilmiş fotoğrafları, bazı özel eşyaları, daktilosu, mektupları, gözlüğü, kitaplarının ilk baskıları, çalışma odasının modeli, öldüğünde yüzünden alınan mask sergilenmektedir. Ayrıca, müzede Atatürk’ün Orhan Kemale yazmış olduğu ıslak imzalı mektubu da görebilirsiniz. Yine müzede kitaplardan ayrılınca, bir köşede Nuriye Öğütçü’nün dikiş makinesi ve yine camlı vitrinde çay takımı, ütü, sahan, semaver, cezve, teşbih, tırnak makası, fırça, kol saati, masa saati, kol düğmeleri, evlilik cüzdanı, ağızlık, dolma kalem, kolonya şişesi, tarak, gravat, fötr şapka, terlik, tepsi yer almaktadır. Duvarda Turhan Selçuk’un Orhan Kemale “Şimdiye kadar neredeydiniz dostlarım” karikatürü asılıdır. Orhan Kemal Roman Ödülü, 1972 yılından bu yana, müze tarafından verilmektedir.

masumiyet müzesi.0
Cihangir Masumiyet Müzesi
masumiyet müzesi.1
Cihangir Masumiyet Müzesi

 

 

MASUMİYET MÜZESİ

Müze: Boğazkesen caddesinden çıkılıp, bir paralele geçildiğinde, İstanbul Cihangir Çukurcuma caddesinin aşağısındadır. Dünyanın bir kitaptan esinlenen ilk müzesidir.

Romanda: 1974-2000’lerin başları arasında geçen bir aşk hikayesi anlatılıyor. Biri zengin, diğeri orta halli iki aile üzerinden geçmişe dönüşler ve hatıralarla birlikte, 1950-2000 yılları arası İstanbul hayatı anlatılıyor. Müzede ise, romanda anlatılan kahramanların kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler dikkatle düzenlenmiş kutu ve vitrinlerde sergileniyor. Özellikle: müzenin koleksiyonu, kitabın kahramanı Kemal’in kendisine sevgilisi Fisun’u hatırlattığı için (biraz tuhaf bir şekilde) biriktirdiği eşyalardan oluşuyor.

Romanı okuyanlar müzenin çeşit çeşit anlamlarını daha iyi kavrayabilirler. Müzeyi gezenler de romanı okurken, fark edemedikleri pek çok şeyi göreceklerdir. Roman 2008 yılında yayınlandı, müze ise 2012 yılında açıldı. Yanınızda roman varsa, giriş ücreti alınmıyor. Yoksa giriş ücretlidir. Müzenin dükkanından yine romanda geçen karakterlerin kullandıkları objelerin benzerlerini satın alabilirsiniz.

çukurcuma. antikacı dükkanları.1
Cihangir Çukurcuma
çukurcuma.antikacı dükkanları.1
Cihangir Çukurcuma
çukurcuma.antikacı dükkanları.2
Cihangir Çukurcuma

 

ÇUKURCUMA

İstanbul Cihangir Firuz Ağa camisinin batı bölümündedir.

İsmini: Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra ilk Cuma namazını burada kılmasından almıştır. Fatih Sultan Mehmet, bir Cuma günü buradan geçerken, namaz vaktinin geldiği kendisine söylenince, bu cumayı da şu çukurda kılalım der. Ondan sonra bölgenin adı Çukurcuma olarak anılır.

Öte yandan, çevresindeki Beyoğlu, Galatasaray ve Taksim’e göre daha çukurda kalması nedeniyle de buraya Çukurcuma isminin verildiği söylenir.

Buranın semt olarak özelliği: İstanbul’un bilinen en iyi antikacılarının burada bulunmasıdır. Ağa hamam sokaktaki antikacı dükkanlarında: eski gemici lambaları, maşrapalar, emaye kaplar, kolonya şişeleri ve kahve fincanları gibi hediyelik objeler görebilirsiniz.

Eski avize arayanlar da burayı ziyaret etmelidir. Yine aynı sokakta, Yeşilçam kokulu meşhur Asri Turşucu vardır. Adile Naşit ve Münir Özkul’un “Neşeli Günler” filmindeki unutulmaz turşu kavgasının yapıldığı dükkan buradadır.

Dükkan 1938 yılından bu yana hizmet vermektedir. Altıpatlar Sokakta ise: mahallenin meşhur mezecisi bulunur. Boşnakça “Anne” sözcüğünden ismini alan mezeci, Nisan 2016 tarihinde açılmıştır. Mezecinin karşısındaki mekan “Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi” dir.

Burada: kışın ortasında açıkta kalıp parkta yaşamaya çalışan aileleri, evlerine yemek götüremeyen babaları ve kahvelerden, lokantalardan kovulan, aileleri utandığı için de dışlanan, mahallenin delilerine sahip çıkınca, ortaya çılgın bir fikir” geldi.

Bir tabureye ilişip çayınızı içerken gönüllü yardım projeleri hakkında bilgi alabilirsiniz.

The Guardian gazetesi, 2008 yılında gezi ekinde Çukurcuma’ya yer vermiş ve şöyle yazmıştır “İstanbul için genel kanı doğu-batı sentezi şeklindedir. Ancak Çukurcuma hem doğu, hem batı, hem eski, hem yeni, hem trendy hem demode …”

Cihangir Çukurcuma Camii

Çukurcuma Camii

Cami aynı zamanda “Molla Fenari Cami” olarak da bilinmektedir. Çukurcuma’da bir yol kavşağındadır.

Cami: Şeyhülislam Muhittin Mehmet Efendi tarafından, 1541-1547 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Ancak günümüzde görülen hali orijinal değildir. İlk halinden günümüze sadece birkaç sıra örme taş ve minarenin temelleri kalmıştır.

Cami, muhtemelen 1823 yılındaki Firuzağa yangını sırasında yanmış ve bu tarihten sonra yeniden yapılmıştır. 1968 yılında bu kere, Vakıflar Genel Müdürlüğü camiyi onarttırmıştır. Caminin bitişiğinde olan Sıbyan mektebi, günümüze ulaşmamıştır.

Caminin avlusu yoktur. Kubbesizdir ve çatısı ahşap bir çatı ile kapatılmıştır. Minber ve kürsüsü de ahşaptır. Minaresi tek şerefelidir.

Cihangir Antikacılar Çarşısı

ANTİKACILAR ÇARŞISI:

Burada Faik Paşa Yokuşu olarak bilinen Faik Paşa Caddesinde birçok antikacı bulunuyor. Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışından toplanış binlerce antika obje buradaki dükkanlarda satılıyor.

Ömer Ağa Çeşmesi:

Caminin karşısında bir çeşme vardır. Çeşme 1720 yılı yapımıdır.

Cihangir Çukurcuma Hamamları
Cihangir Çukurcuma Hamamları

 

Çukurcuma Hamamları

Çukurcuma caddesi üstünde, karşılıklı iki hamam vardır. Bunlardan Boğazkesen tarafındaki “Çukurcuma Bostancıbaşı Hamamı” ve Çukurcuma camisinin karşısındakinin adı ise “Çukurcuma Sürahi Hamam” dır.

Her iki hamam da, Sultan I. Abdülhamit’in eşi ve Sultan II. Mahmut’un annesi Nakşidil Valide Sultan’ın Beyoğlu’nda vakfettiği su tesislerinin, 1831 yılında hizmete girmesinden sonra yapılmıştır.

Çukurcuma Sürahi Hamamı, bu hamamlardan meşhur olandır ve Çukurcuma Hamamı olarak da bilinmektedir. Ayrıca sürahi ismi, zamanla Süreyya’ya dönüştüğü için Çukurcuma Süreyya Hamamı olarak da bilinir.

faikpaşa yokuşu.1
Cihangir Faik Paşa Sokağı-Yokuşu

Faik Paşa Sokağı-Yokuşu

İstanbul Cihangir Çukurcuma semtinin simgesidir.

Sokağa ismi verilen Faik Paşa: aslında Francesco della Suda isimli bir İtalyan eczacıymış.  Yoksul bir İtalyan ailenin çocuğu olarak Yunanistan’da doğan Francesco Della Suda: yetim kalınca İstanbul’a yerleştirilir. Mekteb-i Tıbbiye’den 1844 yılında mezun olur ve İstanbul’un ilk eczanelerinden birini, Büyük Eczaneyi (Grand Pharmacie Della Suda) İstiklal caddesinde açar.

Zamanla Padişah Abdülaziz’in baş eczacılığına yükselir ve Paşa ünvanını alır. Bu sırada da yokuşun başındaki bir evde oturur.

Adını bu üst düzey sakinlerinden alan sokakta, bir zamanlar İstanbul’un varlıklı Rum, Ermeni ve Levanten aileleri yaşarmış. Çoğu Galata kulesini gören, Pazar günleri St. Antuan kilisesinin çan seslerinin yankılandığı o daireler bugün el değiştirip, semtte bir emlak meselesi haline gelmiştir.

Tarihi  doku olarak nitelendirilen dairelerin fiyatları, sokağın kartpostal görünümüyle toplandığında ortaya çok yüksek rakamlar çıkar. Eskiden burada sokağın bir tarafında zenginlerin evleri ve sokağın diğer tarafında ise zenginlerin evlerinde yaşayan hizmetkarların ve sıradan halkın evleri varmış.

Zenginlerin yaşadıkları evler: daha yüksek ve dış duvarlarında çeşitli heykellerle ve motiflerle süslenerek inşa edilirmiş. Diğer binalar ise, daha sade ve alçak katlı olarak yapılırmış. Televizyondaki “Paramparça” dizisinde Gülseren’in evi de, sokağın en taş binalarından birisindedir.

Cezayir Sokağı

Galatasaray Lisesinden başlayıp devam eden sokakta, bir çok alternatif lezzetlerin bulunduğu restoranlar vardır. Bu sokağa, Bostancıbaşı caddesinden merdivenlerle çıkılır. Zamanında bir Fransız sokağı olarak yaratılan burada: geriye sadece dükkan isimleri kalmış durumdadır.

Pointe Virgule, Blanche, Desir, La Fee gibi isimleri olan, kadife sedirli mekanlarda, yüksek sesli Türkçe canlı müzik ve nargile keyfi bulunuyor.

Sanatkarlar Parkı-Roma Parkı

Buradan: Topkapı Sarayı, Üsküdar, Haydarpaşa, Kız Kulesi ve Boğaz’ın eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak hava karardıktan sonra buraya gidilmesi önerilmiyor.

Bostancıbaşı Caddesi

Burada sarı cepheli, kepenkleri ve kapısının üzerinde “Zenovitch Apt” yazısı bulunan “House Hotel” bulunuyor. Bina: Karadağlı deniz tüccarı Milos Zenovitch tarafından 1883 yılında iki apartman olarak yaptırılmıştır. Zenovitcherin ailecek yaşadığı apartman, 2010 yılında aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Ağa hamamı

Turnabaşı caddesindedir. Fenerbahçe Deniz Fenerine gelir sağlamak için, 1454 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Hamam önceleri sadece hanedana hizmet edermiş. 1844 yılında Sultan Abdülmecit döneminde büyük bir onarım geçirmiştir.

Cumhuriyet sonrasında ise, hamamın yeni sahibi olan Ermeni kadın, hamamı ilk defa halka açmıştır. Ancak 1940 yılında yine el değiştiren hamam, günümüzde sadece turistlere hizmet vermektedir.

corinne otel.1
Cihangir Corinne Hotel

Corinne Otel

Faik Paşa caddesindedir. Bu görkemli bina, 1’nci Milli Mimari Dönemin önemli ismi Mimar Kemaleddin Bey tarafından yapılmıştır. 1911-1913 yılları arasında, Evkaf Nezaretinin siparişiyle, 3’ncü Vakıf Hanı olarak inşa edilmiştir. Neo-klasik Osmanlı stilinin en iyi örneklerinden birisidir.

Bir dönem Osman Yağmurdereli tarafından film platosu olarak da kullanılmıştır. 1990’larda meşhur olan “Yılan Hikayesi” dizisinde Memolinin evi, Av mevsimi filminde Cem Yılmaz’ın evi olarak kullanılmıştır. 3’ncü Vakıf Hanın otel macerası, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarıldığı 2011 yılında başlar.

Bina: 2 yıl boyunca çağdaş, modern ve lüks bir anlayışla tepeden tırnağa restore edilir. İlk yapılışının tam 100 yıl ardından, butik otel olarak açılır. Adını, yan sokakta yaşadığı sırada Atatürk ile mektuplaşan, milli mücadeleyi desteklediği ortaya çıkınca İngiliz baskısıyla İstanbul’u terk etmek zorunda kalan İtalyan opera sanatçısı Madam Corinne’den almıştır.

SOFU BABA TÜRBESİ

Mebusan Yokuşundadadır. Sofu Baba’nın Fatih Sultan Mehmet’in askerlerinden biri olduğu söylenir. Fetih sırasında şehit olmuştur. Evet, Sofu baba hakkında bazı rivayetler bulunmaktadır.

Bunlarda, genellikle Sofu Baba’nın askerlere yardım ettiği söylenir. Türbe günümüzde kapalıdır, anahtarı bölge esnafındadır, esnaftan anahtarı alınarak türbe ziyaret edilebiliyor.

Beyoğlu gezi rehberi.

 

İstanbul Gümüşsuyu

İstanbul Gümüşsuyu

İstanbul Gümüşsuyu, Taksim meydanından başlayarak Beşiktaş’a inen bölgeye Gümüşsuyu denir. Taksim’den Dolmabahçe’ye inen yol üzerinde bulunan İdris Ağa Çeşmesi ve Askeri Hastanenin yanında bulunan çeşmeye: yukarıdan “Gömüş” ten yani su haznesinden su gelirmiş, zaman içinde bu “Gömüşsuyu” ismi “Gümüşsuyu” na dönüşmüştür.

Mahalle günümüzde. Kabataş’a doğru inen sırtlar üzerinde kurulduğu için dik yokuşlu, merdivenli dar sokakları olan ve bu sokaklarda çoğu yüzyılın ilk bölümünden kalma apartmanları bulunan bir yerleşim yeridir.

AYASPAŞA

Gümüşsuyu caddesinin Taksim’e bağlanan bölgesi “Ayazpaşa” dır.

Ayaspaşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamlarından biridir. Kendisi: Arnavutluk Cimara kasabasında doğmuştur. 1539 yılında vebadan ölmüştür.

Burada bir zamanlar, Ayas Paşa’ya ait havuzlu bir konak bulunuyormuş, ancak günümüzde yeri bilinmemektedir. Bir zamanlar, burada “Ayaspaşa Mezarlığı” bulunuyormuş. Mezarlık: günümüzdeki AKM’den başlayıp Alman Konsolosluğuna kadar gidiyormuş. Bu yüzden mezarlığın ismi “Grand Champs de Morts” yani “Büyük Mezarlık” imiş.

Hariciye Konağı-Blanc Konağı

Yapı: 1887 yılında İtalyan Büyükelçisi Baron Alberto Blanc tarafından sefaret binası olarak inşa ettirilmiştir. Ancak mimarı bilinmemektedir.

Ancak; elçinin geri çağrılması, İtalyan hükümetinin konağın yapım bedelini ödememesi ve güç durumda kalan elçinin başvurusu üzerine, Sultan II Abdülhamit, İtalyanlardan bu yapıyı satın almış ve Hariciye Nazırı Ahmet Tevfik Paşa’ya verilmiştir. II Meşrutiyetten sonra Tevfik paşa, Londra’ya elçi olarak gönderilince konakta bir süre Hariciye Nazırı Rıfat Paşa kalmıştır.

Ancak bu konak: 1911 yılında yangında yanar. I. Dünya savaşından sonra İstanbul’a dönen Ahmet Tevfik Paşa, konağın ayakta kalan bölümüne ailesiyle birlikte yerleşir. Tevfik Paşa’nın İsviçre asılıl eşi Elisabeth Tschumi tarafından konağın otele dönüştürülmesi fikri ortaya atılır.

Park Oteli

1930 yılında ise Tevfik Paşa’nın oğulları tarafından otel inşa edilir. Başlangıçta otelin adı “Miramare” dir. Tevfik Paşa ve ailesi, oteli işletmekte zorlukla karşılaşınca oteli başkasına kiralarlar. Otel birçok kez el değiştirdikten sonra, Aram Hıdır tarafından alınır ve “Park Oteli” ismi verilerek yenilenir ve yeniden açılır. Otelin cadde tarafından girilen, geniş ve ferah bir girişi vardı. Loby katı, otelin en üst katında idi. Meyilli bir araziye yapıldığı için, odalar alt katlardaydı.

1970’li yıllara kadar varlığını sürdüren Park Otel’de, birçok ünlü konuk olur. Hatta: 1930’lu yıllarda Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’de otelin konuklarından birisidir. Ancak zamanın şartlarına uyamayan otel, 1979 yılında kapatılır. Anıtlar Yüksek Kurulu, 1978 yılında aldığı bir kararlar, otelin yıkılabileceğini bildirir, ancak 1983 yılında bu kez, otelin korunması ve restorasyonuna karar verilir. 1988 yılında, Park Otelin 33 katlı olarak yeniden inşa edilmesine, Belediyeden onay çıkar. Bunun üzerine, yeni otel binası gökdeleni yaptırılmaya başlanır. Ancak daha sonra belediyeden alınan karar gereğince, otelin yanında bulunan Alman Konsolosluğu binası seviyesine kadar yıktırılması sağlanır.

İstanbul Gümüşsuyu Marmara Apartmanı

MARMARA APARTMANI

İnönü Caddesindedir.

Yapım tarihi bilinmiyor. Rum kökenli bir mimar olan Apostolos Pistikas tarafından inşa edilmiştir. Pistakis: 1911 yılında “Sanay-i Nefise Mektebinden” mezun olmuştur. Apartmanın bodrum katı dükkan, zemin ve üst 7 katı; konut olarak planlanmıştır. Yapım malzemesi, tuğla üstü sıvadır. Pencere altlarında, bitkisel motiflerden oluşan çiçek demetlerini anımsatan süslemeler bulunur. Üçüncü kattan sonra süslemeler artar.

İstanbul Gümüşsuyu Almanya Başkonsolosluğu

ALMANYA BAŞKONSOLOSLUĞU

Gümüşsuyu caddesi üzerindedir.

Konsolosluk binası: 1874-1877 yılları arasında yapılmıştır. Mimar Goebbels başlatmış, ölünce yapıyı Mimar Kortum tamamlamıştır.

O dönemde yapının çevresi hala Ayaspaşa mezarlığıdır. Aynı zamanda İstanbul boğazını gören bir tepe üzerine inşa edilmiştir.

Alman İmparatorluğu döneminde İstanbul’da inşa edilen ilk Alman Elçilik binasıdır. Çünkü Almanya’nın birliği 1871 yılında sağlanmıştır.

Alman İmparatoru II Wilhelm, Türkiye’ye yaptığı üç ziyarette de burada ağırlanmıştır.

İstanbul Gümüşsuyu Almanya Başkonsolosluğu

Binanın çatısında Prusya Kartallarının heykelleri bulunduğu için, halk arasında buraya “Kuşlu Saray” ismi verilmiştir. Ancak 1924 yılında yapının oranımı sırasında bu kartallar kaldırılmıştır, sebebi bilinmiyor.

Yapının bir başka özelliği, yukarıda belirttiğim gibi bir mezarlık üstüne yapılmış olmasıdır. Ancak bu mezarlık alanı Almanlara satılırken bir şartla satılmıştır. “Silahtar Ali Ağa” mezarının bozulmaması, günümüzde halen Başkonsolosluğun bahçesinde Silahtar Ali Ağa mezarı bulunmaktadır ve bakımı yapılmaktadır.

Binadaki özgün eşyanın çoğu, binaya zaman içinde iki kere el koyulduğu için kaybolmuştur.

İstanbul Gümüşsuyu Japon Konsolosluğu

JAPON KONSOLOSLUĞU

Gümüşsuyu caddesi üzerindedir.

1904 yılında Osmanlı Bankasının müdürü Pangiris’e konut olarak inşa edilmiştir. 3 katlı ve ahşaptır. 1928 yılında bina Japon Konsolosluğu olmuştur. 1937 yılında Japon Büyükelçisinin Ankara’ya taşınmasının ardından, bina bir süre Konsolosluk olarak kullanılmış, Konsolosluk taşınınca ise, halen boş durmakta, eski haliyle korunmaktadır.

İstanbul Gümüşsuyu Azaryan Apartmanı

AZARYAN APARTMANI-GÜMÜŞSUYU PALAS

Gümüşsuyu caddesinde, Japon Konsolosluğunun hemen yanındadır.

Yapı: şehrin en şaşalı apartmanlarından birisidir. Art Nouveau ve barok karışımı mimari stil görülür. 1900’lü yılların başında Azaryan ailesi tarafından yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. 1939 yılına kadar, yapı “Azaryan Apartmanı” olarak isimlendirilmiştir. Sahipleri bu tarihte Fransa’ya yerleştiğinde, apartman sahipleri tarafından satılmış ve “Gümüşsuyu Palas” ismini almıştır. 1939 yılında mimari ve süsleme özellikleri korunarak asansör tesisatı ve kalorifer döşenmiştir. Günümüzde İşhanı olarak kullanılmaktadır.

İstanbul Gümüşsuyu Asker Hastanesi

GÜMÜŞSUYU ASKER HASTANESİ

İnönü caddesindedir.

Sultan Abdülmecit döneminde, Taşkışla ve Gümüşsuyu Kışlasındaki topçu askerleri için, o dönemde Ayaspaşa Mezarlığı olarak bilinen yerin bir kısmı kaldırılarak Gümüşsuyu Askeri Hastanesi yaptırılır. İstanbul’da Haydarpaşa hastanesinden sonra yapılan ikinci askeri hastanedir.

Hastane, 1848 yılında İngiliz Elçiliği mimarı W.J.Smith tarafından yapılmıştır. Hastanenin 40 ar yataklı büyük koğuşları vardır. Toplam yatak kapasitesi 350 yataktır. 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında, hastane Miralay Lefter Bey yönetiminde, kapasitesinin çok üstünde hasta kabul etmiştir.  1885 yılında, yapıya bahçe ve havuz ilave edilmiştir. 1892 yılında, Hastane hekimlerinden Operatör Hazım Paşa, burada ilk modern cerrahi servisini kurmuştur.

İstanbul Gümüşsuyu Asker Hastanesi

1909 yılında ise ihtisas dalları kurulmuştur. 1912-1913 yılları arasında, Balkan Savaşında, Alman Kızılhaç örgütünden Doktor Hitzeler ve 2 hemşire ile 4 hastabakıcı burada çalışmışlardır.

Ayaspaşa Mezarlığının kalan kısmı ise, 1920’li yıllarda tamamen ortadan kaldırılmıştır. Askeri hastane, 2015 yılından sonra askeri hastane ismini kaybetti ve “Şişli Eftal Hastanesi” ne bağlandı.

İstanbul Gümüşsuyu Kışlası

GÜMÜŞSUYU KIŞLASI

Gümüşsuyu Asker Hastanesinin yanındadır. Ayaspaşa mezarlığı üzerine inşa edilmiştir.

Hademe-i Hassa ve Muzıka-i Hümayun efradı için 1850’li yıllarda yapımına başlanmış, Sultan II Abdülaziz döneminde 1862 yılında tamamlanmıştır. Mimarı muhtemelen Sarkis Balyan’dır.

Kışlanın ismi “Muzıka-i Hümayun Kışlası” olarak da bilinir.

Geniş bir orta avlu ve onu çevreleyen yapı kanatlarından oluşmaktadır. Yapı, batı cephesinde 2 katlı ve Dolmabahçe’ye bakan cephede ise 4 katlıdır.

Kışla yapısı: halen İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde kullanılmaktadır.

İstanbul Gümüşsuyu İTÜ Gümüşsuyu Kampüsü

İTÜ GÜMÜŞSUYU KAMPÜSÜ

Kampüste: Makine Fakültesi ve yanında Kapalı Spor Salonu ve açık hava spor alanları bulunmaktadır. Ayrıca: Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi vardır.

Kampüste 2 blok vardır. Bu bloklarda toplam 286 öğrenci kapasiteli kız ve erkek öğrenci yurtları vardır.

SÜRYANİ KATOLİK PATRİKLİĞİ VEKALETİ KİLİSESİ

Saray arkası Sokaktadır.

Süryani Katolikler: 1’nci Dünya Savaşı sırasında Fransız Cizvitlerden “Ayaspaşa Hamamı” isimli yapıyı satın alarak kiliseye dönüştürmüşlerdir.

Günümüzde hamamın sadece kubbeli bölümü görülmektedir, kalan kısımları değiştirilmiştir.

Ancak, bu kilise 1936 yılında “Vakıflar Kanunu” beyannamesine uygun olarak kaydedilmediğinden, 25 yıldır davası devam etmektedir.

İstanbul Gümüşsuyu Selime Hatun Camii

SELİME HATUN CAMİİ

Selime Hatun Sokaktadır.

“Kadı Mescidi”, “Kutup İbrahim Efendi Mescidi” ve “Ayaspaşa Mescidi” diye de tanınır.

Yapının yapılış tarihi net bilinmez, muhtemelen 16’ncı yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Ancak bir başka söylentiye göre, buradaki ilk mescidin kurucusu, 17’nci yüzyılda İstanbul Kadısı İbrahim Efendi’dir.

Burada bulunan mescit, 1930’lu yıllarda ibadete kapatılmış ve minaresi yıkılmıştır. Daha sonra, 1960’lı yıllarda onarılarak tekrar ibadete açılmıştır.

İstanbul Gümüşsuyu Namık Kemal İlköğretim Okulu

NAMIK KEMAL İLKÖĞRETİM OKULU

Okul, Selime Hatun Camii sokaktadır.

Okulun binası; Faik Paşa konağının yerine yaptırılmıştır. Konak. Bir dönem Meclis-i Mebusan konuk evi olarak kullanılmıştır. Okul. 1933-1934 eğitim öğretim yılında açılmıştır. 1960 yılında ise Namık Kemal İlkokulu adını almıştır.

GÜMÜŞSUYU PARKI

Hariciye Konağı Sokaktadır.

10 Aralık tarihinde meydana gelen bombalı terör olayının ardından parkın ismi “10 Aralık Şehitleri Parkı” olarak değiştirilmiştir.

Park: 44 kişinin hayatını kaybettiği yerin hemen yakınındadır. Beşiktaş Stadına bakan yamaçtadır.

Beyoğlu gezisi.

İstanbul Taksim Meydanı

İstanbul Taksim Meydanı

İstanbul Taksim Meydanı:

Tarihi süreçte, meydan ilk olarak: 15 ve 16’ncı yüzyıllarda bölgenin ticaret alanı olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gayrimüslim merkezidir. 16 ve 17’nci yüzyıllarda, bölgede elçilikler fazlalaşmış, elçilik binalarının ve bölgedeki yapıların mimari uygulamalarında yaygın olarak ahşap malzeme kullanılmıştır. 1535 yılında Fransız Elçiliği ile mekânsal ve sosyal yapıda büyük değişim gözlenir. 17 ve 18’nci yüzyıllarda bölge ticari ve diploması merkezine dönüşür. Tünel ile Taksim arası, yerleşim merkezi olarak düzenlenmeye başlanır.

Meydan, ismini Osmanlı döneminde “Galata-Beyoğlu” suyunun taksim edildiği yer olan “Taksim Maksemi” den almıştır. Taksim meydanında, yayalaştırma projesi kapsamında trafik 2013 yılında yer altına inmiştir.

Taksim Su Maksemi

TAKSİM SU MAKSEMİ

İstanbul Taksim Meydanı, Cumhuriyet anıtının hemen karşısındadır. İstiklal Caddesinin hemen başındadır.

Yapı, 1731-1733 yılları arasında yapılmıştır. Burası, Sultan I Mahmut döneminde, İstanbul’a su dağıtmak üzere inşa edilmiştir. Buraya su ise, Belgrad Ormanlarından, su bentleri inşa edilerek getirilmiştir. Bu uzun ve alçak taş bina, bir zamanlar küçük altıgen bir yapıya, borularla bağlanan bir su depolama ünitesi olarak yapılmıştır. Su, Osmanlı döneminde bu binadan, çevredeki bölgelere dağıtılıyormuş. Yani “Maksem” bir tür su sarnıcıdır. Daha sonra ilaveler ve düzeltmelerle tesis son şeklini 1839 yılında almıştır.

Taksim Su Maksemi

Gelelim mimari özelliklerine

Makseminin üstü: külah şeklinde kurşun kaplıdır. Kapının sağ ve solunda: mermerden iki zarif kuş evi bulunmaktadır. Bunlar binayı yapan mimar tarafından düzenlenmiştir. Bina 2 katlıdır. Kargir olarak yapılmıştır. Dört cephesi, dövme demirden şebekelerle donatılmıştır.

Taksim Su Maksemi

İç mekan sekizgendir.

Girişte, sol yanda beyaz mermer kaplı bir divan bölümü vardır ve buraya 3 basamak merdivenle çıkılır. Burada mermerden bir divan vardır. Bu divan, maksemi ziyaret eden önemli kişilerin istirahat etmeleri için tanzim edilmiştir. Yapının kubbesi ve duvarları, yağlı boya nakışlarla süslüdür. Duvarların her birinde, pencere hizasına gelecek şekilde birer sivri kemerle ayrılmış nişler bulunur. Debi ölçme sandığının arkasına mermer plakalar döşenmiştir. Bu mermer sandık, binanın içinde üç ayrı kola ayrılan suyu, taksim etmeye yarar. Sandığın üzerinde bulunan pirinç lüleler, her kola verilen suyun miktarının tayin etmeye yarar.

Taksim Su Maksemi İçi

Sultan Mahmut Han I Çeşmesi:

Binanın hemen karşısında ise bir çeşme bulunmaktadır. Yelpaze şeklinde yuvarlak bir kemeri ve kemerin altında bitki motifli bir korniş bulunur. Çeşmede mermer cepheli sivri alınlık içinde: Kuran’dan bir alıntı bulunmaktadır, şöyle yazmaktadır “Her şey sudan yaratıldı.” Çeşme günümüzde kullanılmaz durumdadır.

Taksim Su Sarnıcı

TAKSİM SU SARNICI-SU DEPOSU

Belgrad ormanlarından şehre getirilen su: burada Makseme girip şehre dağıtılmadan önce, su sarnıçlarında bekletilirdi.

Taksim Su Sarnıcı Girişi

Su kesilmesi durumunda, bu sarnıçlardaki su şebekeye basılıyordu. Bu su sarnıçları: büyük bir taş yapıdır.

Taksim Su Sarnıcı İçi

Uzunluğu 90 metre ve genişliği 21 metredir. Osmanlı döneminde, bu su sarnıcının önünde çeşitli yapılar vardı, daha sonra bunlar yıkıldı ve su sarnıcı ortaya çıkarıldı. Sarnıç boş ve kullanılmaz durumda iken, sarnıcın 1200 metre karelik alanı 2008 yılından bu yana: “ Sergi alanı” olarak düzenlenmiştir. Sarnıç: sık sık sergi ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

TAKSİM CUMHURİYET ANITI

İstanbul Taksim Meydanı; meydanın ortasındadır. İtalyan Mimar Pietro Canonica: daha önce Türkiye’ye gelmiş Mustafa Kemal Atatürk’ün büstünü ve at üstünde tunç heykelini yapmıştır. Anıtın yapımı için yapılan yarışmayı Canonica kazandı. Ayrıca: günümüzdeki ismiyle Mimar Sinan Üniversitesinde öğrenciler arasında bir yarışma düzenlendi ve yarışmayı kazanan Sabiha Ziya: devlet tarafından İtalya’ya Canonica’nın yapına yardımcı olması için gönderildi.

Böylece, 2.5 bir çalışmanın ardından tamamlanan anıt, gemiyle Roma şehrinden İstanbul’a getirildi, 23 günlük bir çalışmanın ardından yerine yerleştirildi.  

Ancak Mimar Canonica’nın anıtın içine oturtulmasını projelendirdiği havuz mali sıkıntılar nedeniyle yapılamadı. Havuzsuz anıt, 8 Ağustos 1928 günü açıldı.

Açılış töreninde Kazım Özalp tarafından söylenen İstiklal Marşına, 30 bin kişinin katıldığı söylenir.

Anıtın çevre düzenlemesi ise, Birinci Ulusal Mimarlık Akımının önemli isimlerinden mimar Guilio Mongeri eseridir.

Anıt halktan toplanan bağışlarla yapılmıştır. Bankalar, büyük firmalar, tüccar ve esnaf da bağışta bulunmuştur.

Anıtın yapımında: bronz ve pembe Trentino ve yeşil Suza bölgesi mermerleri kullanılmıştır. Anıtın ağırlığı 85 tondur. İtalya’nın Roma şehrinde yapılan anıt, İstanbul’a gemiyle getirilmiştir. Anıtın yüksekliği 11 metredir. Zaman içinde: burası halk tarafından toplanma ve gösteri yapma yeri olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Anıtın bir yüzünde

Mustafa Kemal Atatürk ve askerleriyle Kurtuluş savaşı simgeleniyor.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Anıtın diğer bir yüzü:

Cumhuriyeti simgelemektedir.

Burada sivil giyimli Atatürk, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü heykelleri bulunmaktadır.

Kurtuluş Savaşında yapılan Rus yardımları unutulmamış ve Atatürk’ün emriyle, 2 Rus generali (General Frunze ve Mareşal Voroşilov), anıtın Cumhuriyeti anlatan yüzünde Atatürk’ün tam arkasına yerleştirilmiştir.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Anıtın yan yüzlerinde: birer asker heykeli bulunmaktadır.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

Ayrıca: anıtın doğu bölümünde yüzü peçeli mutsuz bir kadın portresi vardır. Batı bölümünde ise, gökyüzüne bakan ve yüzü gülmekte olan mutlu bir kadın portresi görülür.

İlk yapıldığında, anıtın yan yüzlerinde mermer yalaklar bulunuyormuş. Çünkü ilk hazırlanan projede, anıtın bir havuz içine yerleştirilmesi düşünülüyordu ama yukarıda da belirttiğim gibi mali imkansızlıklar nedeniyle havuzun yapılmasından vazgeçilmiştir.

Taksim Camii

TAKSİM CAMİİ

İstanbul Taksim Meydanı Taksim Makseminin arkasında yapılmaktadır. Rum Ortodoks ve Ermeni Katolik kiliselerine komşudur. Caminin yapımına 2017 yılında başlanmış ve inşaatı halen devam etmektedir. Mimarlar Şefik Birkiye ve Selim Dalaman’dır. Bu iki mimar aynı zamanda Ankara Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin mimarlarıdır. Ana kubbenin yüksekliği 9.6 metredir.

Taksim Camii

Caminin 2 tane minaresi vardır. Minare yüksekliği 61 metredir. Bu yükseklik çevredeki diğer dini yapıların yükseklikleri esas alınarak hesaplanmıştır. Caminin yer altında 3 katlı otoparkı bulunuyor. Buradaki araç kapasitesi 165 araçtır. Yapıda ayrıca sergi ve konferans salonları bulunuyor. Aynı anda camide toplam 2575 kişinin ibadet edebileceği söyleniyor.

Taksim Ayyıldız Apartmanı

AYYILDIZ APARTMANI

İstanbul Taksim Meydanı, Su sarnıcının hemen yanındaki bu yapıda çeşitli ticarethaneler vardı. 1987 yılında yıkıldı. Yapı hakkında fazlaca ayrıntılı bilgi yoktur.

KRİSTAL GAZİNOSU

İstanbul Taksim Meydanı, meydana bakan bir konumda bulunuyordu. Muhtemelen 1930’lu yılların başında kurulduğu tahmin edilmektedir. Yapının en üst katında “Kristal Gazinosu” bulunuyordu. İstanbul şehrinin en önemli eğlence mekanıydı. Gazinonun açıldığı dönem, II Dünya savaşına rastlamaktadır, ülkemiz bu savaşa girmemiş olmasına rağmen ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yaşanmış ve bu dönemde özellikle kıtlık ve karaborsa had safhalara çıkmış, karaborsadan zengin olanlar bu gazinoda büyük paralar harcamışlardır.

Alt katlarında ise dükkanlar vardı.

Gelelim gazino ile ilgili en ilginç hikayeye: Evet burası bir gazino ama burada sünnet, düğün ve benzeri çeşitli eğlenceler de düzenleniyordu. Hatta, 1957 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul İl toplantısı burada yapıldı. Elbette bunu öğrenen iktidardaki parti, derhal gazinoya denetimciler gönderdiler ve gazinonun yapı ruhsatında pürüzler olduğu ortaya konuldu. Ardından da bu rapora dayanarak gazino yıkıldı.

Taksim Topçu Kışları, Taksim Gezi Parkı

TAKSİM TOPÇU KIŞLASI-TAKSİM GEZİ PARKI

Burada, dikdörtgen şeklindeki oldukça büyük ve eskiden bir Ermeni mezarlığı olan alan vardı. Ermeni mezarlığı: Şişli’ye taşındı ve mezarlıktan boşalan alana 1780 yılında Sultan III Selim tarafından Avrupa yakasındaki karşılığı olarak ahşap Topçu Kışlası yapılmıştır. Yapının mimarı Baş Mimar Kamil Ağa’dır. Nizam-ı Cedid ordusunun Topçu sınıfı için yaptırılmıştır. Selimiye Kışlasından sonra İstanbul şehrinin en büyük 2’nci kışlasıdır.

Bu ahşap kışla yapısı, Sultan III Selim dönemindeki Kabakçı İsyanında tahrip edildi.

Daha sonra Sultan II Mahmut döneminde, Mimar Hafız Emin Ağa tarafından tamir edildi.

Taksim Topçu Kışlası

1802 yılına gelindiğinde ise, bu kez Topçu Kışlası tamamen yeniden Mimar Kirkor Balyan tarafından Hint ve Rus mimarisi tarzında ve çok gösterişli olarak yeniden inşa edildi.

Yapı 2 katlıydı. Kubbesi soğan tipi ve köşelerinde kuleler vardı, kuleler 3 katlıydı.

Bu sefer kışlanın ismi: “Halil Rıfat Paşa Toplu Kışlası” oldu.

Gelelim kışlanın yıkılmasına sebep olan olaylara: 31 Mart 1909 tarihinde “31 Mart” denen gerici ayaklanma Taksim Kışlasında başlamış, diğer askeri birliklere yapılmış hatta Anadolu’ya bile yayılma emareleri göstermiştir. Bunun üzerine: kanlı ayaklanma Selanik’ten gelen aralarında Atatürk’ün de bulunduğu Harekat Ordusu tarafından bastırılmış ve sonuç olarak Sultan II Abdülhamit tahttan indirilmişti. Ancak ayaklanmanın bitirilmesi için kışla bombalanmış ve oldukça fazla hasar görmüştü.

Takip eden süreçte: İstanbul şehrinin işgal yıllarında, kışla işgal ordusunun Senegalli askerlerine tahsis edildi, ancak bu işgal yıllarında yapı tamamen tahrip oldu.

Taksim Stadyumu

İstanbul şehrinin işgal yıllarında Topçu kışlası, yabancı askerlere tahsis edilince, kışlanın ortasındaki boş alan “Futbol Sahası” olarak kullanılmaya başlandı.

İşgalin ardından, Cumhuriyet döneminde ise, bu futbol sahası “Stadyum” olarak düzenlendi. 1929-1947 yılları arasındaki 18 yıllık süreçte burada futbol müsabakaları yapıldı. Ayrıca: spor bayramı kutlamaları, gösteriler, konserler ve hatta at yarışları burada yapıldı. Türk milli futbol takımı, 1923 yılından itibaren burada 9 milli maç yaptı. Fenerbahçe futbol takımı: işgal yıllarında İngiliz takımını yenip “İşgal güçleri komutanı General Harrington kupasını” aldı.

1939 yılında İnönü Stadyumu temeli atılıp 1947 yılında açılınca, Taksim Stadı kapandı.

Evet devam edelim:

Topçu Kışlası: 1940 yılında kışla; Atatürk’ün daveti üzerine İstanbul’a gelen şehircilik uzmanı Henry Prost tarafından yapılan kentsel tasarım planı çerçevesinde yıkıldı. Çünkü zaten oldukça fazla tahrip olmuştu ve onaracak para yoktu.

Taksim Gezi Parkı

Taksim Gezi Parkı

Ortaya çıkan alan: “Taksim Gezi Parkı” olarak düzenlendi. Dolayısı ile bu park alanı, Cumhuriyet döneminde İstanbul şehrinde yapılan ilk park alanıdır.

Ancak: 1950’li yılların başından itibaren park alanında değişik, başka yapılar yapılmaya başlandı. İlk olarak park alanının kuzey bölümüne “Taksim Belediye Gazinosu” yapıldı. Bu gazino 1970 yılında yıkılarak yerine “Sheraton Oteli” yapıldı.

Daha sonra 1955 yılında yine park alanına, İstanbul Hilton Oteli yapıldı. Ardından yine birçok zincir oteller buraya dikildi ve park alanının, yeşil alana oldukça azaldı.

Park alanında: mermer merdivenler, oturma mekanları, çim sahaları, banklar, parkın İstanbullular tarafından kısa sürede çok sevilmesini sağladı.

İsmet İnönü Heykeli

Gezi parkında, bir de heykel krizi yaşandı. Park alanının Taksim meydanına bakan bölümüne, 1944 yılında Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün heykeli dikilmek üzere bir kaide yapıldı. Ancak İsmet İnönü’nün at üzerindeki heykeli, bu kaideye dikilemedi, çünkü 1950 yılında farklı bir parti iktidara geldi ve heykel, uzun süre depoda bekletildi. Daha sonra anılan heykel buraya değil ama başka bir parka dikildi.

TALİMHANE

Topçu kışlasındaki askerler, talimlerini yani eğitimlerini, caddenin karşısındaki büyük düzlükte yapıyorlardı. Bu yüzden bu büyük düzlüğe “Talimhane” ismi verilmiştir.1920 yılında, Topçu Kışlası işlevini kaybedince, bu büyük düzlük alan da iskana açıldı. 1945 yılına kadar burası tamamen apartmanlarla doldu. Günümüzde, burası araç trafiğinden arındırılıp oteller bölgesi haline getirilmektedir.

Taksim Atatürk Kültür Merkezi-Akm

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ-AKM

İstanbul Taksim Meydanı, 19’ncu yüzyılda Elektrik İdaresinin Fransız müdürü için burada bir lojman yaptırılmıştır. 3 katlı olan bu bina, II Dünya savaşından sonra yıktırılmış ve yerine, Atatürk Kültür Merkezi binası yapılmıştır.

Mimar Feridun Kip ve Rüknettin Güney tarafından projesi çizilen yapının temeli, 1946 yılında atılır. Ancak ödenek yokluğundan inşaat durur ve sonrasında ise 1956 yılında yapının projesi değiştirilir, yapı tamamlanır ve 1969 yılında hizmete girer. Yapı, hizmete girdiği tarihte dünyanın en büyük 4’ncü sanat merkezidir.  

Yapının ismi “İstanbul Kültür Sarayı” dır.

1970 yılında bir oyun (Arthur Miller’in Cadı Kazanı oyunu) sırasında, yapıda büyük bir yangın çıkar ve yapı ile birlikte Sultan IV Murat oyunu için Topkapı Sarayından getirilen birçok eser de yanar. (Bunların başında Sultan IV Murat’ın kaftanı gelir.)

Yangından sonra merkez yeniden onarılır ve 1978 yılında hizmete girer. Bu kere ismi “Atatürk Kültür Merkezi” dir.

Merkezde: bir büyük salon (1307 seyirci kapasiteli), konser salonu (502 seyirci kapasiteli), tiyatro salonu (296 seyirci kapasiteli), “Aziz Nesin Sahnesi” (190 seyirci kapasiteli) ve bir sinema salonu (206 seyirci kapasiteli) bulunuyordu. Ayrıca, üst katta büyük bir sergi salonu vardı.

2000 yılına kadar faaliyette bulunan yapı, bu tarihten sonra 2005 yılına kadar boş kalır, bu tarihte ise yıkılmak istenir ancak Koruma kurulu tarafından tescil edilerek koruma altına alınır. 2012 yılında binanın mevcut haliyle korunması, sadece güçlendirme, tamirat ve tadilat yapılmasına karar verilir. Binada söküm işleri tamamlandıktan sonra, İTÜ İnşaat Fakültesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, tahribatın beklenenden daha çok olduğu anlaşıldı ve bu konudaki rapor üzerine, tadilat işlemleri Mayıs 2013 tarihinde durduruldu.

Taksim Atatürk Kültür Merkezi

Son olarak: Atatürk Kültür Merkezi, 2018 yılında yıkılır ve yerine yeni yapılan projeye göre inşaat başlar. Yeni proje kapsamında yapılan Atatürk Kültür Merkezinde, 2500 kişilik opera salonu, konser ve tiyatro salonları, sinema, kütüphane, tasarım dükkanları ve restoranları ile birlikte 885 araçlık bir kapalı otopark yapılmaktadır.

The Marmara Taksim Oteli

THE MARMARA TAKSİM OTELİ

Otelin tam karşısında: otobüs terminalleri bulunmaktadır. Birçok tanıdım firma (Kamil Koç, İnanöz, Varan gibi) tek katlı, 3 odalı bu yapıdan hareket ediyordu.

Osmanlı Bankası, 1965-1968 yılları arasında, burada kendisine ait bölgeye bir otel yaptırdı. 1975 yılında otel, bir Amerikan şirketi tarafından satın alınıp işletilmeye başlandı. Ancak, 1980 öncesindeki toplumsal olaylar nedeniyle, Amerikan firması oteli kapatıp ülkeden ayrıldı. Daha sonra otel Fransız Etap Otelcilik gurubu tarafından satın alındı. Halen 5 yıldızlı ve panaromik İstanbul manzaralı: “The Marmara Oteli” olarak isimle hizmette olan otelde 388 oda bulunmaktadır. Ayrıca: açık ve kapalı yüzme havuzları vardır.

Taksim Ceylan İntercontinental Oteli

CEYLAN İNTERCONTİNENTAL OTELİ

Taksim Belediye Gazinosu

Otel yapılmada önce, Belediyeye ait olan bu arsada “Taksim Belediye Gazinosu” bulunuyordu. Çünkü, Fransız mimar ve şehir plancısı Henry Prost tarafından burada bir eğlence mekanı tasarlanmıştı.

Gazinonun: Mimar Rüknettin Güney tarafından hazırlanan projesine göre yapılan inşaatı: 1939 yılında tamamlanır ve 29 Ekim 1939 günü Cumhuriyet Balosu ile hizmete açılır.

Gazinonun açık mekanlarında dans yarışması gibi etkinlikler ve kapalı mekanlarda ise balolar ve yemekli toplantılar düzenleniyordu.

Arazi: Vakıflar Bankasına satılır.  

1959 yılında burada bir otel yapılması için Vakıflar Bankası tarafından proje yarışması yapılır. Yarışmayı çok ortaklı bir ofis olan Ahe Mimarlık gurubu kazanır.

Ancak: yarışmanın hemen ardından otel yapımı başlamadan 1960 yılı ihtilali olur ve otel inşaatı kalır.

Bu yıllarda yani 1960’ların başında gazino, Maksim gazinosu ile paralel işletilmeye başlandı. Zeki Müren, Behiye Aksoy gibi solistler burada sahne almaya başladılar. Orhan Boran ilk sahne şovlarını burada yaptı. Ayrıca. Dalida, Charles Aznavour gibi uluslararası sanatçılar burada konserler verdiler. 1965 yılında Erol Büyükburç, uzun süre burada sahne aldı.

Vakıflar Bankası, 1966 yılında “Taksim Otelcilik Anonim Şirketi” ni kurar ve bu şirket, “Sheraton otelcilik gurubu ile anlaşır. Bunun üzerine otelin yapılacağı arazi üzerinde bulunan Taksim Belediye Gazinosu, 1967 yılında yıkılır.

1968 yılında başlayan yeni otelin inşaatı, 1975 yılında tamamlanır ve Sheraton Oteli açılır.

Otelin en büyük özelliği: tamamen yerli malzeme ve yerli sermaye ile yapılmış olmasıdır. Ayrıca otelin yapımında Türk mühendis ve mimarlarının çalışmış olması da, Türk Mimarlık Tarihi için bir ilktir. Otel 25 katlıdır ve 90 metre yüksekliktedir.

Otel binası, 1995 yılında yenilenmiş ve 5 yıldızlı “Ceylan İntercontinental Oteli” olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Taksim Aya Triada Kilisesi

TAKSİM AYA TRİADA KİLİSESİ-AYİA TRİAS KİLİSESİ

İstanbul Taksim Meydanında Katip Çelebi Mahallesinde Taksim İstiklal Caddesi Meşelik Sokaktadır. Ön cephesi Taksim meydanına bakmasına rağmen, girişi İstiklal Caddesi üzerindendir.

Kilise, daha önce burada bulunan ahşap bir mezarlık kilisesi üzerine yapılmıştır. Burada 19’ncu yüzyılda eski bir Rum mezarlığı bulunuyordu. Ancak kolera salgını çıkınca, burası kullanılmamaya başlamış ve mezarlık olarak Pangaltı semtindeki mezarlık kullanılmaya başlamıştır. Kilise yapılmadan önce, buradaki mezarlık Pangaltı semtindeki mezarlığa taşınmıştır.

Kilisede bulunan kitabeye göre, kilisenin temeli: Patrik Grigorios zamanında, 1867 yılında atılmıştır. Yani Tanzimat sonrası dönem yapısıdır. Kilisenin yapımı 13 yıl sürmüş ve 1880 yılında ibadete açılmıştır. Mimarı Vasilaki’dir.

Kilise: İstanbul şehrindeki en görkemli kiliselerden birisidir ve Taksim meydanına görkemli bir görünüm verir.

Şehirdeki en büyük Rum Ortodoks kilisesidir.

Kilise, büyük bir bahçe içinde inşa edilmiştir ve çevresi yüksek duvarlarla çevrilidir.

Avlunun kuzey ve kuzeybatı bölümlerinde sosyal yapılar bulunmaktadır.

Kilise: cadde zemininden yüksek bir platform üzerine yapılmıştır. Narteks bölümüne 6 basamaklı bir merdivenle girilir. Girişte en tepede gül pencere bulunmaktadır.

Kilisenin merkezi kubbesi oldukça ilginçtir ve bu kubbe nedeniyle yapı uzaktan camiye benzetilebilmektedir. Çünkü kilise 1880 yılında Osmanlı mimarisi örnek alınarak yapılmıştır. Öte yandan, 1839 yılına kadar kubbe, sadece İslam eserlerinde kullanılabiliyordu. Yapının iki yanında 2 tane çan kulesi vardır. Kilise son olarak 2003 yılında restore edilmiştir.

Taksim Esayan Ermeni Kız Lisesi

ESAYAN ERMENİ KIZ LİSESİ

İstanbul Taksim Meydanı Meşelik Sokaktadır.

Surp Yerrortutyun kilisesi yanındadır.

Naregyan Okulu: 1890 yılında Hovhannes ve Mıgırdıç Eseyan kardeşler tarafından, buradaki arazi satın alınarak kurulmuştur. Arazide aynı zamanda Surp Harutyun kilisesi vardı ve kilise okul inşaatı ile birlikte yenilenmiştir.

Taksim Esayan Ermeni Kız Lisesi İçi

1908 yılında okulun “Kız Lisesi” olmasına izin verildi. 1913 yılında ise okulda karma eğitim başladı. Ancak, 1’nci Dünya Savaşı sırasında okul binası, hemşirelere tahsis edildi. 1921 yılında Türkiye’nin ilk laboratuvarı, burada okul binasında kuruldu. 1922 yılında okulun bir bölümü Yetimhane olarak kullanılmaya başlandı. 1923 yılında ise yeniden okul olarak eğitime başlandı.

Halen, okulda: karma olarak: ana sınıfı, ilk ve orta okul ile 4 yıllık Lise eğitimi verilmektedir.

Beyoğlu gezisi.

İstiklal Caddesi gezisi.