Burası, şehrin fetih edilmesinden önceki dönemden kalan tek gotik kilisedir.
Bu durum, yapının bazı duvarlarındaki kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Tarihi kayıtlara göre, kilise 1323-1337 yılları arasında, şehri istila eden Latinler tarafından burada bir kilise yapılmıştır. Bu kilise “San Paolo” ve “San Dominiko” kilisesi olarak tanınır.
İstanbul Karaköy Arap Cami Mahallesi
Bu kilise: 1475 yılında camiye dönüştürülmüştür. İlk ismi “Galata Camisi” dir. İstanbul şehrinde fetihten sonra camiye dönüştürülen ilk kilise olarak tanınır.
1492 yılında, İspanyol engizisyonundan kaçarak İstanbul’a gelen Endülüs Arapları, bu cami civarına yerleştirilmişler ve bu yüzden cami “Arap Camii” diye anılmaya başlanmıştır.
Yapı: gotik üsluptadır. Minber mermerdir ve detaylarında barok özellikler vardır. Vaaz kürsüsü ahşaptır. Hünkar mağfili altında, barok başlıklı mermer bir sütun görülmeye değerdir.
Arap Camii
Kilisenin kare şeklinde ve üzeri külahla çan kulesi, daha sonra minare olarak düzenlenmiştir ve bu yüzden minare kare formludur.
Bu sivri külahlı, oldukça yüksek, kare biçimli minaresi kolaylıkla fark edilebilir. Bu minare kare formludur.
Eski kilisede yapılan kazılarda, ortaya çıkan Ceneviz dönemi mezar taşları, günümüzde “İstanbul Arkeoloji Müzesi” nde sergilenmektedir.
İstanbul Karaköy Arap Cami Mahallesi
SALİHA SULTAN ÇEŞME VE SEBİLİ
Azapkapı Çeşme Meydanında, Sokullu Mehmet Paşa Camisi arkasındadır.
“Azapkapı Çeşmesi” ve “Galata Çeşmesi” olarak da tanınıyor. Kitabesine göre: 1732 yılında yapılmıştır. Çeşme, 1910’lu yıllarda onarım için sökülmüş, ancak araya Balkan Savaşı girince, yapılmamış uzun süre harabe halinde kalmıştır.
Son olarak, çeşme 1951-1952 yılları arasında onarılmıştır. Gerek sebil ve gerekse çeşme, ön cephede süslemelidir, diğer cepheler sadedir. Sebilin üstünde, kurşunla kaplanmış bir kubbe bulunur.
İstanbul Karaköy Arap Cami Mahallesi
GALATA BEDESTENİ
Kitabesi yoktur. Ancak muhtemelen Sultan II Mehmet döneminde yapıldığı kabul edilmektedir.
Sivri kemerler, kubbeler ve inşa malzemesi, Osmanlı dönemi yapısı olduğunu hemen gösterir.
Şehirdeki diğer bedestenlerden farklı olarak, Galata Bedesteni, 2 katlıdır.
Yapı, 1970’li yıllara kadar depo olarak kullanılıyordu ve yapının içindeki eski ağaç bölgeler duruyordu, ancak binayı kiraya vermek için restorasyon yapılırken bu bölgeler sökülmüş ve halen kayıptır.
SERPUŞ HAN
Perşembe Pazarı caddesi ve Eski Tay Çıkmazı kesişimindedir.
Kitabesi yoktur. Bu yüzden ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Ancak mimari özellikleri dikkate alındığında 18’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Avlusuzdur ve 3 katlıdır. Avlu olmadığından mekanlar oldukça karanlıktır. 19’ncu yüzyıl sonlarında burada tüccarlar ve kitapçılar faaliyet gösteriyorlarmış.
İstanbul Karaköy Arap Cami Mahallesi
SAKSI HANI
Perşembe Pazarı Caddesindedir.
Kitabesi yoktur. Bu yüzden ne zaman yaptırıldığı ve mimarı bilinmez. Avlusuz han tipindedir. Avlu olmadığından sofalara açılan odalar arasında geçiş vardır. Odalar tonozla örtülüdür. Hanın bir zamanlar mahkeme binası olarak kullanıldığı söyleniyor.
İstanbul Karaköy Arap Cami Mahallesi
MAKBUL İBRAHİMPAŞA CAMİİ
Arap Kayyum Sokağındadır.
Cami, Kanuni Sultan Süleyman dönemi Vezirlerinden Makbul İbrahim Paşa tarafından 1536 yılında yaptırılmıştır. Sonraki süreçte çeşitli kereler yangın geçiren cami, Cumhuriyetin ilk yıllarında yenilenmiştir. Minaresi tek şerefelidir. 20’nci yüzyıl başlarında, günümüzdeki şekline göre yenilenmiştir. Alt katında dükkan ve şadırvan bulunur.
Cadde günümüzde “İstanbul Galata Bankalar Caddesi” olarak bilinmektedir. Cadde: Galata’nın günümüzde olmayan iç surları boyunca uzanan bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde Voyvodalık gibi yerel idarelerden birinin de burada bulunması sayesinde yol, önemini korumuştur.
Voyvoda Dairesi: Galata bölgesinin asayişinden sorumluydu. 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında: caddenin çehresi, yeni ekonomik sektörlerle yakından ilişkili birçok kurumun yerleşmesiyle tamamen değiştir. Sigortacılık, hukuk, bankacılık, madencilik, mimarlık, demiryolları ve genel anlamda teknoloji ithaliyle ilgili şirketler, caddeye yerleştiler.
Zaman içinde bu gelişmelere paralel olarak caddenin ismi de değişmiş ve “Bankalar Caddesi” olmuştur. Ancak, caddenin isminin ne zaman Bankalar caddesi olduğu bilinmemektedir. 1900’lü yılların başında, caddenin bu isimle anıldığı tahmin edilmektedir. Çünkü bu önemde başta Osmanlı Bankası olmak üzere yabancı sermayeli birçok banka, caddeye yerleşmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Voyvoda Han
VOYVODA HAN
Önceleri ahşap bina olduğu tahmin edilen yapı, günümüzdeki şeklini 1903-1904 yılları arasında almıştır. Ancak kim tarafından yapıldığı bilinmez. Bölgedeki benzerlerine nazaran daha küçük olan han, zeminle birlikte 4 kat ve bodrumludur. Süslemeler ve cephe ayrıntıları, eklektik özellikler gösterir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
KAMONDO MERDİVENLERİ
Voyvoda Caddesi ve Banker sokağı kesişimindedir.
Zengin bir Sefarad Yahudisi banker Abraham Camondo (1785-1873) tarafından 1870-1880 yılları arasında yaptırılmıştır.
Kendisi Kırım Savaşı sırasında Osmanlıyı desteklediği için, Osmanlı topraklarında mülk edinme hakkı verilen ilk yabancı uyruklu kişidir. Ayrıca Osmanlı topraklarında modern bankacılığın kurucularından biridir. İstanbul’da ilk belediyenin kuruluşuna da öncülük etmiştir. 1863 yılında kurulan Osmanlı Bankasının tek rakibi oldular. Bazı galata bankerleriyle birleşerek “Osmanlı imparatorluğu Şirket-i Umumiyesi” ni kurdular. Abraham Camondo, Paris’e yerleşti ve 93 yaşında 1873 yılında öldü. Cenazesi İstanbul’a getirildi, Hasköy Yahudi Mezarlığında yaptırdığı anıt mezarına devlet töreni ile gömüldü.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Gelelim merdivenlere
Halk arasında “Aşıklar Merdiveni” olarak da bilinir.
Ancak, bu merdivenlerin Camondo tarafından yaptırılmasının gerçek sebebi: torunlarıdır. Çünkü torunları o dönemde Avusturya Lisesinde okumaktadırlar ve okula gitmek için oldukça uzun bir yol geçmek zorundadırlar. Bu yüzden, torunlarının okula daha rahat gidebilmeleri için bu merdivenleri yaptırmıştır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Yani: St Georg öğrencilerinin günlük okul yolunun bir parçası olmuştur. Merdivenler Viyana şehrindeki Strudelhofstiege’yi andırır. Bu yüzden St Georg ismiyle anılır. İkili basamakların birbiriyle buluşmasından kaynaklanan benzerlikleriyle, farklı kültürleri buluşturan St Georg’un bir sembolü olmuştur.
Barok stilindeki merdivenler: döner bir şekilde ve iki parça tasarlanmıştır.
Bunun sebebi: yukarıdaki biri, aşağıya düştüğünde, aşağıya kadar yuvarlanmayıp bir noktada durmasının sağlanmasıdır. Bu mimari tarz: Camondo tarafından, torunlarının başına kötü bir şey gelirse tedbir amacı ile düşünülmüştür.
Bu merdivenlerden: Voyvoda caddesinden tepeye, 19’ncu yüzyıl mahallelerine tırmanılır.
Yakın zaman önce, İstanbul’da çekilen James Bond Skyfall filminde James Bond dublörü Robia Madison, merdivenlerde motoru ile akrobasi gösterisi yapmış ve merdivenlerin tanınmasına katkıda bulunmuştur.
Kamondo merdivenleri 2005 yılında Anma Etkinliklerinde yeniden restore edilmiş ve çiçeklendirilmiştir.
ŞİRKET-İ OSMANİYE-İ KAMBİYO VE ESHAM-GÜNÜMÜZDEKİ HSBC BİNASI
Kamondo merdivenleriyle komşudur.
Bina muhtemelen 1880’li yılların başında yapılmıştır. Bu tarihte caddede inşa edilen hanlardan 5 tanesi, tek bir şirket tarafından kendi kullanımı için inşa edilmiştir. Bu hanın da, herhangi bir isim veya han sıfatı yoktu; sadece barındırdığı şirketin adıyla tanınırdı. Binayı kullanan şirket ise, 1872 yılında kurulmuştur. 1899 yılında tasfiyesine kadar faaliyetine devam etmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Banque de Change Binası
BANQUE DE CHANGE BİNASI
Kamondo merdivenlerinin solundadır.
1872 yılında: Rum Hristaki Zografos ve Yorgo Zarifi tarafından “Banque de Change” bankası kurulmuştur.
Bu yapı ise, 1880 yılında; “Banque de Change” binası olarak Fransız mimar Alexander Vallaury tarafından yapılmıştır.
Banka: 1902 yılında tasfiye edilinceye kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ardından, 1903-1940 yılları arasında ise İngiliz Konsolosluğu olarak kullanılmıştır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
1959 yılında yapı yine banka olmuştur. (Demirbank) 1998 yılına kadar bankanın genel müdürlüğü olarak kullanılan bina, 1998 yılında itibaren Demirbank Karaköy şubesi olarak kullanılmıştır. 1999 yılında ise binanın iç bölümünde büyük bir restorasyon çalışması yapılmış ve iç mekan özgünlüğü tamamen kaybolmuştur.
Gelelim mimari özelliklerine:
Dikdörtgen biçimli yapı, zeminle birlikte 4 katlıdır.
Yapı, eğimli bir arazi üzerine inşa edildiğinden, mevcut araziye uygunluk açısından yuvarlatılmış köşesiyle dikkat çeker.
Yapının cepheleri neoklasik üslup özelliklerini içerir. En dikkat çekici cephesi, Voyvoda caddesine bakan ve üzerinde mermer bir zemin üzerinde yapının orijinal ismi olan “Societe Ottomane de Change et de Valeurs” yani “Şirket-i Osmaniye-i Kambiyo” yazılı kitabedir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü
OSMANLI BANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Osmanlı Bankası daha doğrusu “Ottoman Bank” 1856 yılında kurulur ve Galata’da ticari faaliyete başlar.
Banka: 1863 yılında bugünkü binasına taşınıncaya kadar, Galata’da St Pierre Hanında faaliyetini sürdürmüştür.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Yeni binanın plan ve mimarisi, 4 Eylül 1890 tarihinde mimar Alexandre Vallaury tarafından hazırlanır ve yapının inşaatı 1891 yılında tamamlanır.
Yapı: 1891-1998 yılları arasındaki sürede Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü binası olarak kullanılmış, 1998 yılından sonra ise Garanti Bankasının bünyesinde, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Osmanlı Bankası Müzesi olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Yapının batı kısmı ise; 1925 yılında Merkez Bankası tarafından satın alınmıştır. Bu bölüm; yapılan bir takım değişiklikler sonucu, özgünlüğünü kaybetmiştir.
Yapı: 2 bodrum katı ile birlikte toplam 6 katlıdır. Yapının Voyvoda caddesine bakan cephesinden girilen: birinci bodrum katı ve zemin katı: Osmanlı Bankası Merkez Şubesi olarak kullanılmıştır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Kuzey dış cephede, kabartma ikili grifonlardan oluşan panolar halinde alınlıklar görülür. Yanlardaki iyon başlıklı plasterler üzerine oturan, iç içe silmelerin çevrelediği üçgen alınlıklar görülmeye değerdir. Çünkü antik Yunan ve Roma mimarisi kaynaklı, Rönesans mimarisinde en yaygın pencere formu olarak dikkat çeken bu pencerelerin alınlıklarında, Antik bezeme öğeleri kullanılmıştır.
TOFRE BEGADİM SİNAGOGU
Bankalar Caddesindedir.
Tam ismi “Beth ha Kenesseth Tofre Begadim” dir.
Sultan II Abdülhamit döneminde Saray Terzisi Mayer Şönman’ın başkanı olduğu Aşkenaz Terziler Birliği tarafından kurulmuştur.
Sinegog, Sultan II Abdülhamit’in 1891 tarihli fermanı ile inşa edilmiştir. Bina 8 Eylül 1894 günü tamamlanarak ibadete açılmıştır.
Ancak cemaat azlığı nedeniyle, Sinegog, 1960’lı yıllarda ibadete kapatıldı. 1999 yılında ise restore edilerek “Schneidertempel Sanat Merkezi” ismiyle sanat galerisi olarak ziyarete açıldı.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Hezaren Han
HEZAREN HAN
Kuledibi Sokak ile Eski Banka Sokak arasındadır. Ön cephesi Voyvoda Caddesine arka cephesi ise Eski Banka sokağına bakmaktadır.
Han, Osmanlı Bankası adına, 1902 yılında mimar Alexandre Vallaury tarafından 5 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiştir.
Hanın 3 katını “Societte du Tombac” yani “Tömbeki Şirketi” kiralar. Bir katına ise “Banker Eugenidi” yerleşir.
1906 yılında, Osmanlı bankası hanı Beyoğlu Mutasarrıfı Hamdi Bey’e satar.
Han, o günden bu yana, çeşitli şirket ve kuruluşlara hizmet vermeye devam etmektedir.
SAİNT PİERRE HAN
Bankalar Caddesi Eski Banka Sokağındadır.
Han, birkaç yapıdan oluşur.
Han yapısı: 1771-1775 yılları arasında İstanbul’da görevli Fransız Elçisi Comte de Saint Priest tarafından yaptırılmıştır.
Yapının ön cephesinde, ünlü Fransız Şair Andre Chenier’in burada doğduğunu belirten mermer bir levha vardır. Ancak bu durumun gerçek olmadığı söyleniyor. Öte yandan, büyük şairin doğduğu evin, bu han yapılmadan önce burada bulunan ve Beyoğlu yangınında yanan ahşap evdir.
Han uzun yıllar, Fransız tüccarları ve onların bankacılık faaliyetlerinde kullanılmıştır.
1863 yılında, Osmanlı Bankası burada kurulmuştur. Bu dönemde, han yapısına üçüncü bir kat ilave edilmiştir.
Osmanlı Bankasının hanı terk etmesinden sonra ise, buradaki mekanlar büro olarak kullanılmıştır.
Ancak yakın geçmişten itibaren günümüze kadar olan süreçte, han bir takım atölye ve imalathaneler şeklinde kullanılmaktadır, ayrıca oldukça harap durumdadır.
GENERALİ HAN
Bankalar Caddesindedir.
Han “Assikurazioni Generali Anomim Şirketi” tarafından Mimar Giulio Mongeri’ye yaptırılmıştır. Hanın yapılış tarihi net olarak bilinmez, ama muhtemelen 1913 yılı öncesinde inşa edildiği tahmin edilmektedir.
Han mülkiyeti hala aynı şirketin elindedir.
Şirket, Türkiye’deki faaliyetlerine 1863 yılında Bankalar Caddesi üstündeki başka bir binada başlamıştır.
Daha sonra ise şirket Generali Han’a taşınmış ve günümüzde de aynı yerde faaliyetini sürdürmektedir.
Mimari özellikler
Han, zemin dahil 5 katlıdır. Yapının üstüne sonradan 1 kat daha ilave edilmiştir. Han avlusu yoktur. Hanın zemin katı: banka şubesi olarak kullanılmak için restore edilmiştir. Han cephesi: oldukça görkemlidir. Sütunlarla bölümlendirilmiştir.
Zemin kesme taş kaplıdır. Üç ve dördüncü kat pencereleri, Fransız balkonlu ve basık kemerlidir. Giriş, ovaldir ve oldukça görkemlidir. Hana, ismini veren Assicurazioni Generali isimli sigorta şirketi, günümüzde olduğu gibi yanının 3’ncü katındadır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Bereket Han
BEREKET HAN
Bankalar caddesindedir.
Han’ın bulunduğu yerde, ilk olarak: Ceneviz Galata döneminde: Cenovalı idareci Podestan makamı Palazzo Del Comüne (Ceneviz Sarayı) bulunuyordu. Bu saray yıkılarak yerine bu han yapılmıştır.
Han yapısının arka tarafında, Ceneviz Sarayının kalıntıları görülebilmektedir.
Bu Ceneviz Sarayı, 1304 yılında yapılır ve 1315 yılında yanarak yok olur. 1316 yılında Saray yapısı yeniden yapılır.
1453 yılında fetihten sonra, Saray yapısı: muhtemelen: Galata-Ceneviz cemaatinin idari merkezi olarak kullanılmıştır.
Yapı: 19’ncu yüzyılda orijinal hali kısmen bozulmuş olmasına rağmen, Franchini Han ismiyle faaliyetini sürdürmektedir.
1880 yılında, Han, eski Voyvoda caddesinin tramvay yolu için genişletilmesi sırasında olumsuz etkilenmiştir. Binanın ön cephesi, binanın ortasına kadar yıkılmıştır, ardından yeniden inşa edilen han yapısı “Bereket Han” ismiyle kullanılmaya başlanmıştır.
Bir öncesi, yani 1880 yılındaki yapının, Kartçınar Sokağa bakan arka cephesindeki kapısı korunmuştur.
Han’ın mimari özellikleri:
Bina zemin üzerine 5 katlıdır.
Avlusuzdur.
Zemin katta: Bankalar caddesine açılan, iki katlı iki mağaza vardır.
Üst katlarda, birbirine bağlantılı odalar bulunur.
Gelelim günümüze: han, yakın gelecekte sahibi ve aynı zamanda Beyoğlu Güzelleştirme Derneği Başkanı tarafından butik otele dönüştürülecekmiş.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas
MİNERVA HAN-MİNERVA PALAS
Bankalar Caddesi üzerindedir. Yüksek Kaldırımın köşesindedir.
1913 yılında Atina Bankası olarak Osmanlı Rum mimar Vasilios Kouremenos tarafından yapılmıştır.
1923 yılındaki Kurtuluş Savaşının ardından, bina Türk Hükümetine geçmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas
1930 yılında ise, Alman Deutche Bank’a satılır.
1950-1980 yılları arasında “Doğan Sigorta” ve 1980-1993 yılları arasında ise “Ak Sigorta” kullanır.
Evet gelelim yapının mimari özelliklerine:
Yapı 5 katlıdır ve bölgedeki ilk betonarme yapılardan birisidir.
Günümüzde de kullanılan asansör, ilk inşa edildiği dönemden kalmadır.
En önemli bölümü, yapının dış cepheleri mitolojik öğelerle süslenmiştir.
DIŞ CEPHEDEKİ SÜSLEMELER
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Giriş kapısının hemen üstünde: iki bereket boynuzu ve bunların ortasında “Minerva” büstü görülür. Minerva : Romalılarda zeka tanrıçasıdır.
Bereket boynuzları: “bolluğu” simgeler. Minerva simgesi ise “baykuş” figürüdür.
Binanın en üst katında: Haber Tanrısı Hermes görülür. Hermes, burada kanatlı şapkası ve asası ile tasvir edilmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Teras katı altında biri kadın, biri erkek iki figür bulunur. Bunların “ticaret ve sanayi” yi simgelediklerine inanılır.
Yapının 2’nci katında: Venüs heykelleri bulunur. Bunlar kucaklarında meyve sepetleri taşımaktadır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas
Yapının 5’nci katındaki kabartmada: Tıp ilmini simgeleyen birbirine dolanmış iki yılan vardır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Gelelim günümüze: Minerva Han: 1998 yılından itibaren Sabancı Üniversitesi İletişim Merkezi olarak kullanılmaktadır. Hatta, bir kültür merkezi olarak da kullanılıyor denebilir. İlk yapıldığında, bankanın kasasının bulunduğu bodrum katı, günümüzde “Kasa Galeri” si adı altında düzenlenen bir sanat galerisidir.
Yapının diğer katlarında ise: kültürel konferanslar ve aktiviteler düzenlenir.
Galata surlarının bittiği bölgede stratejik olarak konumlanmış, Kılıç Ali Paşa Camii ve çevresindeki yapılarla Türkleştirilmiş ve Müslümanlaştırılmış, sanayi ve endüstriyel kimliğin ön plana çıktığı, ancak sonrasında Tophane Kışlası, Nursetiye Camii ve Saat kulesinin de inşaasıyla zenginleşen bir geçit alanıdır.
Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi Klasik dönem Osmanlı eserleridir. Tophane Meydanı ve çevresini imgeleyen Tophane Çeşmesi, Nusretiye Kasrı, Nusretiye Camii, Saat kulesi gibi önemli kültür varlıkları ise, Batılılaşma hareketleri sonrası modernleşen devleti simgeleyen Osmanlı Batılılaşma Dönemi yapıları arasında öne çıkmaktadır. Bu anıtsal yapıların çevresini, pek çok kagir sivil mimarlık örneği yapılar sarmalamıştır.
24 Şubat 1823 tarihinde çıkan büyük bir yangında: 48 cami ve bu arada Nusretiye Camii, ayrıca Arabacılar Kışlası ve Tophane Kışlalarından ikisi de yanmıştır.
Günümüzde: burada Amerikan Pazarı ve nargile mekanları, yoğun ilgi çekmektedir.
TOPHANE MEYDANI
1894 yılında Galata rıhtımı yapılmadan önce, Pera bölgesindeki elçiler, Topkapı Sarayına gitmek için buradaki iskeleyi kullanıyorlardı.
İstanbul Tophanede bulunan bu meydanda: günümüzde “Topçu Kışlası” yoktur. Ancak bunun haricindeki yapılar şunlardır:
Tophane-i Amire,
Kılıç Ali Paşa Külliyesi Camii (1581), medrese, hamam, türbe
Tophane Çeşmesi (1732)
Nusretiye Camii (muvakkithane, 1852)
Tophane Kasrı (kasır ve saray olarak ilk örnektir, 1852)
Saat kulesi (üzerinde saat bulunan 2’nci meydan, 19’ncu yüzyıl ikinci yarısı)
Tophane Kasrı (Padişahların istirahat köşkü ve aynı zamanda askeri eğitimleri izlediği mekandır. Osmanlı yönetiminin istişare meclisi toplantıları burada yapılmıştır. Lozan sonrası boğazlar konferansı, 2 Dünya savaşı sırasında İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi gibi çok önemli toplantılara tanık olur.
TOPHANE KIŞLASI
Fatih Sultan Mehmet döneminde top dökümü ve kapıkulu topçuları için inşa ettirilmiştir. Tophane Kışlası, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise geliştirilmiştir.
1823 yılında Firuz Ağa yangınında yanmış, sonra yenilenmiştir. Bu yenileme Balyanlar döneminde yapılmıştır, dış cephesi Neo Barok üslupta yeniden yapılmıştır. Bu yenileme sırasında: Nusretiye Camisi de yapılmıştır.
Ancak: 1958 yılında Adnan Menderes’in Başbakanlığı döneminde, yol genişletme bahanesiyle, eski Müşirlik binası ve Salı Pazarına kadar uzanan Sanayi Kışlası ortadan kaldırılmış, yok edilmiştir.
İstanbul Tophane Kışla sahasında, günümüzde sadece saat kulesi ve Mecidiye Kasrı kalmıştır.
İstanbul Tophane Nusretiye Camii
NUSRETİYE CAMİİ
İstanbul Tophane Meclis-i Mebusan Caddesindedir.
Halk arasında “Tophane Camii” diye de bilinir. Ancak Yeniçeri Ocağının kaldırılması anısına camiye “Nusretiye Camii” ismi verilmiştir.
Günümüzdeki caminin bulunduğu yerde, daha önce Sultan III Selim tarafından yaptırılan Tophane-i Amire Arabacılar Kışlası camisi vardı. Bu cami, bölgedeki yani İstanbul sınırları dışında inşa edilen ilk camidir.
Bu cami, 1823 yılında yanar ve yerine Sultan II Mahmut tarafından: 1823-1826 yılları arasında bugünkü cami yaptırılır. Caminin mimarı Kirkor Balyan’dır.
İstanbul Tophane
Cami buradaki Topçu Kışlası ile birlikte yaptırılır.
Cami, yüksekçe bir platform üzerine yapılmıştır.
İnşaatta küfeki taşı ve mermer kullanılmıştır.
Cami, geç Barok ve Ampir üsluplarının mimari ve süslemede kullanıldığı önemli bir örnektir.
Giriş sofasında kalem işi süslemenin dışında taş bezeme önemli yer tutar. Özellikle cümle kapısı ve yan sofalara geçilen kapılar, taş tezyinat açısından dikkate değerdir.
Caminin ikişer şerefeli, iki minaresi bulunur. Minareler daha yüksek yapılmak için 1826 yılında alt şerefeye kadar yıkılıp yeniden yapılmıştır, amaç minareler arasına kurulan mahyadır.
İstanbul Tophane
İlk yapıldığında: caminin çevresini yüksek avlu duvarı çeviriyordu ve bu duvardaki büyük bir kapıdan geçilerek camiye giriliyordu. Ancak Sultan Abdülaziz döneminde, avlu duvarı yıktırılmış ve yerine daha alçak ama üzerinde dökme demir parmaklık olan bir duvar yaptırılmıştır.
1958 yılında ise, yol genişletme çalışmaları sırasında bu duvarlar yıkılmıştır. Duvarların üzerindeki dökme demir parmaklık ise, buradan sökülmüş ve Sultan Mahmut Türbesinin yan duvarı üzerine takılmıştır.
İstanbul Tophane
NUSRETİYE SEBİLİ
İstanbul Tophane Nusretiye Camisi avlusundadır.
Cami ile birlikte, Sultan II Mahmut tarafından 1827 yılında yaptırılmıştır. Çünkü sebilin üzerinde Keçecizade’nin 1826 tarihini veren manzumesi yerleştirilmiştir. Ancak kitabenin altına dikkatle bakıldığında 1827 tarihi görülür. Sebilin tamamlandığı yılı, rakam olarak büyük olasılıkla kitabenin hattatı Yesarizade Mustafa İzzet yazmıştır.
Evet sebilin cephesi mermer kaplıdır. 5 pencerelidir. Saçaksızdır. Üstü, tamir sırasında kurşun kaplı beton bir kubbe ile örtülmüştür. Arka tarafında ise, sonradan takıldığı tahmin edilen 9 musluk yeri görülmektedir.
İlk yapıldığında yolun öbür tarafında, caminin karşısında kışla kapısında iken, Sultan Abdülmecid zamanında yolun genişletilmesi nedeniyle, caminin şadırvan avlusuna alınmıştır.
KASR-I HÜMAYUN
Son dönem Osmanlı camilerinde bulunan Hünkar Kasırları: Cuma selamlığında Sultanların ibadet mekanı olarak ve aynı zamanda dinlenmesi için düzenlenmiş özel birimlere sahiptir.
Kasr-ı Hümayun: caminin kuzey cephesinin iki yanındadır. Kasır 2 katlıdır. Zemin katında üst kata çıkan merdivenler bulunur. İkinci kat pencereleri, cami pencerelerinden farklı yapılmıştır. Yapının batı kanadı: padişah tarafından kullanılan dairelere ayrılmıştır. Doğu kanadı ise, devlet erkanına ayrılmıştır.
İstanbul Tophane Nusretiye Saat Kulesi
NUSRETİYE SAAT KULESİ
İstanbul Tophane Kılıçali Paşa Mahallesi Amerikan Pazarı Sokaktadır. Tophane kışlası önünde, Nusretiye camiinin ise arkasındadır.
İlk yapıldığında: Tophane rıhtımında deniz kenarındadır. Ancak sonraki süreçte, denizin doldurulması nedeniyle, gümrük alanının yüksek duvarları arasında kalmıştır. Yine kule ilk yapıldığında üzerinde bulunan bayrak direği günümüze ulaşmamıştır.
Kule: yukarı doğru kademeli olarak daralır ve 4 katlıdır. Yüksekliği 15 metredir. Kenar uzunlukları ise 4.35 metredir.
Kulenin dört cephesi de birbirine benzer tasarlanmıştır. Denize bakan cephede bulunan kapının üstünde “Sultan Abdülmecid” tuğrası görülür. Tuğranın üstündeki kitabede yapım tarihi olarak 1848-1849 tarihleri yazılıdır. Kule, Balyan ailesinden bir mimar tarafından yapılmıştır.
Yani, Topçu Kışlası yapılırken yapılmış, Topçu Kışlası yıkıldıktan sonra varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.
Ancak, günümüzde kulenin üstünde bulunan saatler yerlerinden sökülmüştür. Saatlerin sadece kadranları durmaktadır. Saatlerin akıbetleri bilinmemektedir, yani çalınmış veya başka yerde kullanılmış oldukları tahmin edilmektedir.
Topçu Kışlası yapısından günümüze kalan Mecidiye Kasrı 1848 tarihlidir.
Yapı: Sultan Abdülmecit döneminde Tophane Müşiri Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı İngiliz elçilik binasının inşaası için İstanbul’a gelen Mimar William James Smith’dir. Yapı: denize paralel ve 2 katlıdır. Dış yüzeyindeki süslemeler ilgi çeker.
Tavan süslemeleri ise kalem işidir ve mermer şömineler oldukça güzeldir ve ilgi çeker. Kasır binası: Padişahlar tarafından, Tophane’de bulunan askeri birlikleri ziyareti sırasında kullanılıyordu. Ayrıca: deniz yolu ile İstanbul’a gelen yabancı devlet adamları burada karşılanıyordu.
Kasır, 1867 yılında yanar ve daha sonra Müşiriyet Dairesi olarak yeniden yapılır.
Mütareke yıllarında, kasır binası İngiliz deniz kuvvetleri askerleri tarafından işgal edilmiştir.
İstanbul Tophane
1897 yılında Lozan Konferansından sonraki Uluslararası Boğazlar Komisyonu burada toplanmıştır.
Takip eden süreçte, uzun yıllar “Malüller Yurdu” olarak kullanılmıştır.
1950’li yıllarda yeni düzenlemeler nedeniyle kasır ve deniz arasına “Amerikan Pazarı” denen dükkanlar yapılmıştır. Böylece kasrın deniz manzarası kapanmıştır.
Günümüzde kasır yapısı: Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Tophane
TOPHANE-İ AMİRE BİNASI
İstanbul Tophane Boğazkesen Caddesi Defterdar Yokuşundadır.
Binanın bulunduğu yerde, daha önce, Bizans döneminde Ste Claire ve Aya Photini kiliselerinin bulunduğu “Metopon“ isimli bir bölge bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul şehrinin fetih edilmesinden sonra, burada top döküm merkezi kurulmuştur. Yani, Osmanlı ordu ve donanmasının kullandığı askeri toplar burada üretilmiştir.
Evliya Çelebi burası ile ilgili 17’nci yüzyılda şunları yazmıştır “ Sahilden 100 adım uzaklıkta, bir tepenin (Cihangir Tepesi) eteğinde, dört tarafı duvarlarla çevrili, kale gibi sağlam bir yapı olan Tophane-i Amire binasının duvarlarının ortasında, yine dört köşe, üstü tahta ile örtülü 40 arşın boyunda, başka yüksek duvarlar vardır” Ayrıca: yine Evliya Çelebi, Sultan II Beyazıt döneminde, binanın çevresinde topçu ve dökümcü ustalarının oturması için yeni yapılar inşa edildiğini yazmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde: mevcut tüm yapılar yıkılarak yerine daha büyük bir bina yaptırılmıştır.
Sultan III Ahmet döneminde bu binada yıkılmış ve 1743 yılında Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından günümüzde görülen 5 büyük kubbeli bina yaptırılmıştır. Bu dönemde yeni dökümhane ile birlikte Sultan için bir köşk ve büyük bir sarnıç da yaptırılır.
1823 yılındaki yangında: Topçu ve Top arabaları kışlası, dökümhanenin bir kısmı ve cami harap olmuştur. Yine aynı yıl Sultan II Mahmut tarafından yenilenirler.
1843 yılında Zeytinburnu bölgesinde; toplar yeni kurulan “Grande Fabrique” de dökülmeye başlanınca, 1850 yılından sonra Tophane-i Amire’de top dökümü bitmiştir.
1955 yılını takiben Askeri Müze yapılmak istenen müze, uzun süre depo olarak kullanılmıştır. 1972 yılında ise, düşünülen restorasyon, maliyet nedeniyle iptal edilmiştir. Yine aynı yıl Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapı: Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine tahsis edilmiştir.
1992 yılına kadar çeşitli düzenlemeler geçiren yapı: aynı yıl Mimar Sinan Üniversitesine devredilmiştir.
Günümüzde bina: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür Merkezi olarak kullanılmaktadır. Burada “Tophane-i Amire Kültür Sanat ve Merkezi” bulunmaktadır.
İstanbul Tophane
Merkezde 3 tane ayrı sergi mekanı bulunmaktadır.
Bunlar:
Tophane-i Amire Beş Kubbe
Tophane-i Amire Tek Kubbe
Tophane-i Amir Kültür ve Sanat Merkezi.
Bu sergi mekanlarında, ulusal ve uluslararası sergiler düzenlenmektedir.
İstanbul Tophane
NARGİLECİLER
İstanbul Tophane Kılıçali Paşa Caddesinde bulunan bugünkü Nargileciler, eski Amerikan Pazarıdır. Daha öncesinde ise Toplu Kışlası alanıdır. Amerikan Pazarı sıra dükkanlarına yaklaştığınızda, nargilelerin dumanının muhteşem kokusu hissedilir. Nargile kafelerin, Galataport projesi kapsamında kaldırılacağı söyleniyor ve zaten mevcut dükkanların büyük çoğunluğu kapanmıştır.
İstanbul Tophane
TOPHANE ÇEŞMESİ
İstanbul Tophane Meydanının ortasındadır. Ancak tarihi süreç içinde deniz doldurulunca günümüzde denizden uzak kalmıştır.
Sultan I Mahmut tarafından, 1732 yılında Mimar Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Bu yüzden “I Mahmut Çeşmesi” olarak da bilinir.
Çeşmenin bulunduğu yerde, ilk yapıldığında birçok dükkan bulunduğu, bu dükkanların çeşmeye yer temini için yıktırıldığı, sahiplerine başka bir yerde yeni dükkanlar yaptırıldığı bilinmektedir.
İstanbul’un en büyük 3’ncü çeşmesidir. En yüksek duvarlı çeşmedir.
Çeşme: plan olarak Sultan III Ahmet döneminde, 1728 yılında Üsküdar’ın İskele Meydanında yaptırılmış olan büyük çeşmeye benzer. Her iki çeşme de alt kısımlarının köşeleri pahlı ve üst kısmının köşeleri pahsız olan kare kesitli birer meydan çeşmesidir. Ancak Tophane çeşmesinin mimarisi, Üsküdar çeşmesinin mimarisinden daha sadedir.
Çeşmenin mermer kaplı olan dört cephesi, mimari detay bakımından birbirinin aynıdır.
İstanbul Tophane
Ortada: sivri kemerli ve pirinç musluklu birer çeşme ve yalak bulunur. Çeşmenin her iki yanında, birer saksı içine dikilmiş, dalları yemişlerle dolu limon, armut, şeftali, nar ve ceviz gibi meyve ağaçlarını temsil eden kabartmalı panolar, bu panoların dış taraflarında üst kısımlarında birer hücre bulunur. Bu hücrelerin dış taraflarında dal, yaprak ve çiçek motiflerinden oluşan oyma bir pano vardır.
Üsküdar çeşmesi Türk rokokosunun öncülerindendir. Tophane çeşmesi, ondan 4 yıl sonra yapılmış olması nedeniyle, daha ileri bir adımı teşkil eder.
Çeşme ilk olarak 1837 yılında ve ardından 1957 ve 2006 yıllarında onarım görmüştür.
“İstanbul Kanatlarımın Altında” filminin bir kısmı, çeşmenin önündeki sette çekilmiştir.
Çeşme günümüzde faaldir.
İstanbul Tophane
CEMİLE VE MÜNİRE SULTAN SARAY (ÇİFTE SARAYLAR)
İstanbul Tophane ile Kabataş arasında Fındıklıdadır.
Cemile ve Münire Sultanlar, Sultan Abdülmecid’in kızlarıdır. Salıpazarında bulunan Emnabad Sarayının yerine, Çifte Saraylar denen saraylar yapılmıştır. Çifte Saraylar: 1856-1859 yılları arasında Mimar Garabed Balyan tarafından yapılmıştır. Saraylardan biri Cemile Sultan’a ve diğeri ise Münire Sultan’a tahsis edilmiştir.
Münire Sultan Sarayı
Ölümünün ardından, bir süre Sultan Abdülaziz kızı Saliha Sultan ve daha sonra Sultan Abdülhamid kızı Adile Sultan tarafından kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul Komutanlığı olarak kullanılmıştır. 1943 yılında ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
1952 yılında Atatürk Kız Lisesi olmuş, 1972 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisine devredilmiş, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi olarak kullanılmaktadır.
Cemile Sultan Sarayı
Ölümünün ardından Sultan Abdülaziz kızı Nazime Sultan tarafından kullanılmış, 1913 yılında onarılmış ve Cumhuriyetin ilanına kadar Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılmıştır. Buna istinaden kara tarafındaki caddenin ismi “Meclis-i Mebusan Caddesi” olmuştur. Yapı: 1926 yılında Sanayi-i Nefise Mektebu olmuş, 1948 günü yanmış sonra onarılarak 1953 yılında yeniden öğrenime açılmıştır. Yangından sonra eski binanın konturları korunarak yeni bina yapılmıştır.
İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Külliyesi
KILIÇ ALİ PAŞA KÜLLİYESİ
İstanbul Tophane Mumhane Caddesinin sonunda Hamam Sokaktadır.
Kılıç Ali Paşa: Sultan II Selim ve Sultan III Murad dönemlerinde Kaptan-ı Deryalık yapmıştır. Aslen İtalyan asıllıdır ve adı Giovanni Dionigi Galenidir. Müslüman olduktan sonra “Uluç Ali” ismini almıştır. 16 yıl boyunca sürdürdüğü Kaptan-ı Deryalık görevinde birçok deniz zaferine imza atmıştır. Çeşme ve İnebahtı deniz savaşlarında, Kılıç Ali Paşa kendi filosunu kurtarmıştır.
İstanbul’a dönüşünde Sultan II Selim tarafından Kaptan-ı Derya yapılmış, Uluç lakabı da Kılıç’a çevrilmiştir. Bu yenilgiden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile birlikte, Osmanlı donanmasını eskisinden daha güçlü bir şekilde kurmuş ve Akdeniz’e hakim olmuştur. 21 Haziran 1587 yılında vefat etmiştir.
Kılıç Ali Paşa: külliye yaptırmak üzere dönemin Sultanından arazi ve izin talep eder. Sultan “O deryaların Serdaru dur, varsın muktedirse camiini de derya üzre yapsun, ona karada bir karış yer vermem” der.
Evet bu gerçek bir öykü, bunun üzerine Kılıç Ali Paşa: Tophane rıhtımının kenarına taş, moloz ve toprak yığarak denizin doldurulmasıyla elde edilen zemin üzerine camiyi yaptırır.
Külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır. 1580 yılında yapılmıştır.
Külliyede: cami, medrese, Sıbyan mektebi, hamam, türbe, sebil, şadırvan ve medrese yapılmıştır.
Ancak, külliyenin büyük bölümü, 1914 yılındaki yol genişletme çalışmaları sırasında değişikliğe uğramıştır.
İstanbul Tophane
Kılıç Ali Paşa Camii
Cami, yukarıdaki öyküde de belirttiğim gibi, İstanbul Tophane’de denizin doldurulmasıyla elde edilen zemin üzerine yapılmış bir tür Yalı Camiidir. Caminin yapımında: Mimar Sinan: uzun meslek yaşamının son büyük eserlerinden olmasına rağmen, küçük ölçüde Ayasofya planı ve Osmanlı Türk mimarisi unsurlarını bir arada kullanmıştır.
Ancak cami: basit bir taklit olmaktan öte, Ayasofya mimarisinin geliştirilmiş bir şeklidir. Statik bakımdan çok daha güvenli yapılmıştır.
Caminin cümle kapası üzerinde bulunan kitabesinde: 1580 yılında yapıldığı yazılıdır.
Caminin muhteşem ahşap kapı kanatları, kündekari üzerine fildişi, abanoz ve elma ağacından incecik kakmalarla, kabartmalı nakışlarla ve metal gülçelerle işlenmiştir.
Caminin içindeki renkli cam alçı pencereler olağanüstü güzeldir. Bu pencerelerin birinde, 1913 yılında Bursalı Tevfik adında bir usta tarafından yapıldığını belirten bir imza bulunmaktadır.
Son cemaat yeri, sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı 5 kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yeri: 16’ncı yüzyıl İznik çinileriyle bezenmiştir. Mihrabın çevresi ve kıble duvarı da çinilerle süslenmiştir.
İç kısımda ilk göze çarpan: lacivert üzerine beyazla çevrilmiş ve bütün duvarların üst kısımlarını çepeçevre kuşatan nefis çiniler üzerine nakşedilmiş kuşak yazılarıdır.
Son bir not: söylentilere göre, Don Kişot romanının yazarı Miguel de Cervantes, Osmanlı’ya esir düştüğü dönemde, bu caminin yapımında çalıştırılmıştır. İnebahtı savaşından İspanya’ya dönerken 1575 yılında bindiği kadırga Osmanlı donanması tarafından kuşatılır ve Cervantes Kılıç Ali Paşa’ya esir düşer.
Hatta bu savaşta bir elini kaybeder. Cezayirli birisi tarafından köle olarak satın alınır. Sonra birkaç yıl İstanbul’da kalıp cami inşaatında çalıştıktan sonra sahibi tarafından azat edilir ve İspanya’ya geri döner. Romanlarında esaret günlerini tasvir eder.
Kılık Ali Paşa Türbesi
Caminin kıble tarafındadır. Kesme taştan yapılmış, sekizgen şeklindedir. Türbenin üstünü: iç içe çift kubbe örter. Türbenin içinde: Kılıç Ali Paşa ile Uluç Hasan Paşa’nın sandukaları vardır.
İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Hamamı
Kılıç Ali Paşa Hamamı
Hamam, leventlere hizmet vermesi için, 1578-1583 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Kubbesi, oldukça geniş ve görkemlidir, aynı zamanda gün ışığı geçirir. Duvarlar taş ve tuğla olarak karma örülmüştür. Hamam, son olarak uzun bir restorasyon süreci ardından tekrar hizmete açılmıştır.
Sebil
Caminin köşesinde cadde üzerindedir.
Kitabesi yoktur. Sultan Abdülaziz döneminde yol genişletme çalışmaları sırasında, Tophane köşesindeki sebilin yerinden sökülerek buraya, cami avlu duvarına bitişik olarak yeniden konuşlandırıldığı düşünülmektedir. Yani muhtemelen sebil külliyenin bir parçası değildir.
Medrese
Külliyenin bir parçası olan yapının girişi, kuzeydedir. Ancak girişin önünde zemin kodunun yükselmesi nedeniyle medrese yapısı çukurda kalmıştır. Kareye yakın plandadır. Dershane odası, tam ortadadır. Kenarları 9 metre uzunluktadır. Ayrıca 18 tane öğrenci odası bulunur. Dershane ve öğrenci odalarının önünde, avluya açılan bir revak vardır.
Yapı, tarihi süreçte birçok kez onarım görmüş, bazı odaları kullanılmış, bazı odaları ise harap durumda bırakılmıştır. Medrese içinde bulunan kütüphanedeki kitaplar, 1918 yılında Süleymaniye Merkez Kütüphanesine taşınmıştır.
Uzun yıllar Çocuk Esirgeme Kurumuna devredilmiş ve Dispanser olarak kullanılmıştır. Bu sırada büyük değişiklik yapılmıştır. 1995 yılında yapı tahliye edilmiştir.
Günümüzde kendi haline terk edilen yapı kapalı tutulmaktadır.