İlk Galata Köprüsü: Unkapanı-Azapkapı arasında yaptırılır.
1838 yılından sonra Karaköy Meydanının ticaret merkezi olma özelliği artmıştır. Ayrıca Sarayın tarihi yarımadadan Dolmabahçe Sarayına taşınmasıyla, şehir içi ulaşımı Eminönü-Karaköy hattında yoğunlaşmıştır.
Ardından, Haliç’in iki yakasının yeni bir köprüyle bağlanması gerekmiştir.
Haliç üzerinde ilk köprü: Azapkapı ile Unkapanı arasında 1836 yılında yapılan “Hayratiye Köprüsü” dür.
1845 yılında, Sultan II Mahlut’un annesi Bezmi Alem Valide Sultan, ilk Galata Köprüsünü yaptırır. Bu köprü: Tersane-i Hümayun’da dubalı olarak ve ahşap yaptırılmıştır. Köprünün ismi “Cisr-i Cedid” yani “Yeni köprü” dür.
Köprü zaman içinde yeterli gelmeyince ve ahşap olduğu için, 1863 yılında daha geniş ve ahşap ama daha geniş ve sağlam bir köprü yapılır.
İstanbul Galata Köprüsü
1869 yılında ise, bu köprünün yerine, demir konstrüskiyonlu bir köprü yapılması fikri ortaya atılmıştır ve yeni köprü 1878 yılında tamamlanmıştır.
Sultan Abdülaziz döneminde, köprünün Karaköy meydanına bağlandığı yerde “Karakol Binası” yapılır. Ancak bu bina daha sonra yıkılır ve yerine “Karaköy Seyrü Sefain Acentası Binası” yapılır.
Demir köprü
1878 yılında: Eminönü-Karaköy arasında, 24 dubayla taşınan, orta bölümü gemi geçişleri için açılabilen, dönemine göre çağdaş bir demir köprü yapılır.
Bu demir köprü üzerine, 1912 yılında Alman Man firması tarafında tramvay yapılmıştır. Köprünün altına ise yolcu bekleme salonları ve dükkanlar eklenmiştir.
Ayrıca bu yeni köprü üzerinde: çeşitli yönlere giden vapur hatlarının iskeleleri bulunuyordu.
İstanbul Galata Köprüsü
1936 yılında eski Galata köprüsü üzerindeki iskele yetersiz kalınca: mühendis Galip Alnar tarafından tasarlanıp uygulanan ilk “Karaköy İskelesi”, sunduğu gazino, kitapçı, berber gibi insan odaklı hizmetleriyle kentli için çok değerli bir kamusal alan oluşturmuştu.
1980’li yıllara kadar altı da üstüyle birlikte yaşayan Galata Köprüsü; tramvay-otobüs hatları, Şirket-i Hayriye, Şehit Hatları vapur iskeleleri ile birlikte entegre bir ulaşım sistemini oluşturur. Ancak yine aynı dönemde, bu köprünün yerine, ayaklar üzerinde duran bir köprü yapılması düşünülmeye başlanır.
Yeni köprü, 12 Haziran 1992 yılında hizmete girer.
Karaköy Sahil Kesiminde tanıtıma, ilk olarak Tersane Caddesi ile başlıyoruz.
TERSANE CADDESİ
Azapkapı: Haliç kıyısında, eski Galata surlarının bitiminde, Unkapanı’nın karşısındadır.
Gerçek adı “Azepkapı” dır. Çünkü: “Azep” adı bahriyelilere, deniz neferlerine verilirdi. Azep kapısı: ismini orada bulunan tersaneden ve yanındaki Azep Kışlasından almıştır.
1960’larda bu bölgede de imar çalışmaları yürütülmüştür.
Tersane Caddesi: 1960 yılında Karaköy ve Azapkapı arasındaki bağlantıyı sağlaması için yapılmıştır. Cadde. Karaköy Meydanına bağlandıktan sonra Kemeraltı Caddesine bağlanmaktadır.
Cadde “Arap Cami Mahalle” sindedir.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
AZAPKAPI CAMİİ-SOKULLU MEHMET PAŞA CAMİİ
Tersane Caddesindedir. Hemen Unkapanı köprüsünün yanındadır.
Cami: Mimar Sinan tarafından, Sultan III Selim ve Sultan III Murat dönemlerinde Sadrazamlık yapmış Sokullu Mehmet Paşa için, 1577 yılında yapılmıştır. Bunu belirten kitabesi kırılmış ve 1941 yılında eski kalıbına göre yeni bir kitabe yazılarak yerine asılmıştır.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
Cami, ilk yapıldığında: sur duvarlarının dış tarafında, deniz ile sur arasındaki dar kıyı şeridindedir ve buradaki kapıdan dolayı “Azapkapı Camisi” ismini almıştır. İlk yapıldığında cami bir külliyenin parçasıdır, cami ile birlikte Sıbyan mektebi ve 2 çeşme yapılmıştır ancak bunlardan cami hariç diğerleri günümüze ulaşmamıştır.
Caminin minaresi, revaklı bir koridorla terasın üstünden caminin bulunduğu binaya bağlanır. Yani, minare müstakildir. 2005 yılındaki restorasyonda, caminin 3 ahşap kubbesi yeniden yapılmıştır.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
YELKENCİLER HANI
Azapkapı Tersane Caddesinde deniz tarafındadır.
Kemankeş Mustafa Paşa tarafından, 17’nci yüzyılda yaptırılmıştır. Burada, rivayetlere göre, 19’ncu yüzyılda “yelken bezi” üretilmiş ve o yüzden bu isim verilmiştir. Han binası, tek avlulu ve 2 katlıdır. Zemin kat odaları: depo, birinci kat odaları ise atölye ve büro olarak kullanılmaktadır. Üst kat ise oldukça fazla yıpranmış olarak günümüze ulaşmıştır.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
AZAPKAPI ÇEŞMESİ VE SEBİLİ
Tersane caddesinin sonundadır. Çeşmenin bulunması nedeniyle burası “Çeşme Meydanı” olarak isimlendirilmiştir.
Cami, 1733 yılında Sultan II Mustafa’nın eşi ve Sultan I Mahmut’un annesi Saliha Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. Sultan I Mahmut, Galata bölgesinin su ihtiyacının karşılanması için Taksim şebekesini yaptırmış, halkın su ihtiyacı için ise annesi adına bu çeşmeyi ve kendi adına Tophane çeşmesini yaptırmıştır.
Bu çeşmeyle ilgili anlatılan bir rivayet var. Valide Sultan bu bölgede, su taşırken testisi kırılan küçük bir kız çocuğu görür, çocuğu Saraya aldırır ve bir süre sonra bu küçük kız büyür, Saliha Sultan adını alarak Padişahın zevcesi olur.
1954 yılında gerek Sebil ve gerekse çeşme onarılmıştır. Ancak tam önünden yol geçmesi nedeniyle, sebil ve çeşme günümüzde çukurda ve yolların arasında kalmıştır.
ÇİNİLİ HAMAM (LANGA MUSTAFA PAŞA) SEBİLİ
Tersane Caddesi Yolcuzade Sokaktadır. Sebile arkamızı dönünce hemen karşıda Yeşildirek Hamamı görülür. Hamam: Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Hamam, günümüzde halen kullanılmaktadır.
Hamamın hemen yanında bir Sebil bulunmaktadır. Bu sebil günümüzde bir dükkan olarak kullanılıyor. Ancak iki pencere arasında, üst kısımda sebilin kitabesi bulunuyor.
Sebil: dikdörtgen planlı ve yuvarlak kemerlidir. Cephesi oldukça sadedir. Yukarıda söz ettiğim gibi, sebilde günümüzde bir dükkan bulunuyor.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
KURŞUNLU HAN
Tersane Caddesinde Haliç kıyısına yakın bir yerdedir.
Yapı “Zindan Hanı” ve “Rüstem Paşa Hanı” olarak da isimlendirilir. Yapının: 1544-1550 yılları arasında, Sadrazam Rüstem Paşa tarafından, Ceneviz döneminden kalma Saint Michel kilisesi kalıntıları üzerine Mimar Sinan’a yaptırıldığı söyleniyor. Han: 2 katlıdır.
Yuvarlak taş kemerli iki kapısı vardır. İki katı birbirine bağlayan merdiven, avlu ortasında dört kollu olarak konumlanmıştır. Çünkü avlu dardır.
Zemin katta: paye ve duvarlarda masif tuğla ve derz dokulu kısımlar görülür. Bunlar: Bizans dönemi inşaat tarzına uygundur. Bu yüzden: yapının Türkler tarafından inşa edilmesinden önce, burada bir Bizans veya Ceneviz yapısı olduğu doğrulanmaktadır.
Modern anlamda ilk liman inşaatı, yabancı firmalara verilen imtiyazlarla 1892 yılında Karaköy sahilinde başlamıştır. Galata rıhtımında 5 tane antrepo inşa edilmiştir.
Limanların yönetimi ise, Denizcilik Bankasına verilmiştir.
Bu antrepo yapıları: ünlü mimar Sedat Hakkı Eldem tarafından tasarlanmıştır.
20’nci yüzyılda: ticaret aktivitelerinin artması sonucu liman gümrük binaları, yolcu terminali ve deniz antreposu genişletildi.
Ancak 1987 yılında Haliç yıkımları ile şehir endüstriyel merkezi taşınınca, bu bölge, antrepolar ve gümrük limanı işlevsiz hale geldi. Beyoğlu: şehrin finans ve ticaret merkezi olmaktan çıktı. Bu dönemde, bölge işlevsizleştiğinde, şehrin en önemli kıyı bölgesi, halka ve şehirsel aktivitelere kapalı kaldı.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
Günümüzde
Halen bölgede 7 tane antrepo vardı. Deniz antrepo binaları, günümüzde: her biri 2 katlı ve 4000 metre karelik alana sahip 4 binadan oluşmaktadır. Bu binalar, Türkiye Denizcilik İşletmelerine aittir.
Temmuz 2005 yılında, terminal sahasında bulunan 1 ve 2 Numaralı antrepolar, yolcu salonuna dönüştürülerek kruz tipi gemilere hizmet verir hale gelmiştir.
6 ve 7 Numaralı antrepolar: mevcut yapı aksları korunarak kısmen yıkılmıştır.
5 Numaralı antrepo: dış sınırları korunarak yeniden düzenlenmiştir.
Limanın gemi kabul kapasitesi günlük ortalama 11 gemidir ve 2007 yılında 340 tane kruvaziyet tipi gemi ve 2008 yılında 278 kruvaziyet gemi limana gelmiştir.
Daha sonra liman kullanılmamıştır.
1986 yılında limandan yük taşımacılığına son verilmiştir. Ayrıca yine aynı yıl, dünyada kruvaziyer taşımacılığının artmasına paralel olarak dünyanın en büyük kruvaziyer yolcu gemileri (3000-3500 yolcu kapasiteli) buraya tarifeli seferler düzenlememektedirler.
1995 yılında düzenlenen 4’ncü İstanbul Bienali’nin ana sergi mekanı olarak bunlar kullanılmıştır.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
4 Numaralı Antrepo-İstanbul Modern Sanat Müzesi
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin yanındadır.
Denizcilik İşletmeleri için, kuru yük deposu olarak inşa edilmiştir.
8000 metre kare büyüklüktedir.
2003 yılında “8’nci İstanbul Bienali” burada düzenlenmiştir.
Yakın zaman önce düzenlenen bu antrepo: 2004 yılından itibaren “Modern Sanat Müzesi” olarak düzenlenmiştir.
Ancak aynı zamanda: bu antrepo binalarının, İstanbul Boğaziçi ve Galata bölgelerinin tarihsel kimliğini ve silüetini dikkate almayan, kitle ölçüleri ve biçimleri mevcut değerlere zarar veren ve kaldırılması ve yenilenmesi gereken yapılar olarak görüldüler.
Tüm bu çalışmalar “Galataport” yani “Salıpazarı Kruvaziyer Limanı Projesi” kapsamında düzenlenmektedir. Proje kapsamında: 2016 yıl sonundan itibaren yıkım işlemleri başladı. Önce limanın Karaköy bölgesinde bulunan tek ve iki katlı yolcu kabul ve pasaport işlemlerinin yapıldığı eski binalar ve antrepolar yıkıldı. Ardından: Tarihi Karaköy Ana Yolcu Salonu da yıkıldı.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
Ki bu Yolcu Salonu: 1935 yılında bir mimari proje yarışması ile tasarlanıp, yüksek nitelikli malzeme, özenli detay ve işçilikle inşa edilmişti. Uzun yıllar ülkenin prestijli bir giriş kapısı olarak hizmet verdi. Temmuz 1940 tarihinde hizmete giren Galata Yolcu Salonu, 2015 yılı sonunda kapatıldı ve 17 Şubat 2017 günü yıkıldı.
Tüm bunların sebebi: yeni inşa edilecek kruvaziyer gemilere yönelik terminaldir.
22 Mayıs 2018 tarihinde, İstanbul Modern Müzesi, 14 yıldır bulunduğu 4 Numaralı antrepodan Beyoğlu Meşrutiyet Caddesindeki eski Union Française binasına taşındı.
Yukarıda sözünü ettiğim gibi: müzenin taşınmasının ardından: 4 Numaralı antrepo binası da yıkıldı. Burada 3 yıllık bir inşa süresinin ardından yeni bir binanın yapılacağı ve İstanbul Modern Müzesinin tekrar buraya taşınacağı söyleniyor.
Karaköy Sahil Kesimi 5 Numaralı Antrepo
5 Numaralı Antrepo
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi: 20 Eylül 1937 tarihinde: Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle kurulmuş ve Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesinde hizmete girmiştir.
Müzenin halen bulunduğu bina: 1856 yılında Veliaht Dairesi olarak Dolmabahçe Sarayının mimarları Karabet Balyan ve Nikogos Balyan tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir.
Müzenin koleksiyonlarında: Türk ve dünya sanatına ait resim, heykel, özgün baskı yapıtları, Antik ve Rönesans dönemlerinden heykeller ve müzeye bağış yolu ile gelmiş özel koleksiyonlar bulunmaktadır.
Evet bu kadar ayrıntıdan sonra gelelim 5 Numaralı antrepoya. Burası da yıkıldı ve yerine yeni müze binası yapılmaktadır, müze binasının 2020 yılında açılması planlanıyormuş, ama geç kaldı.
Bina: İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine tahsis edilerek İstanbul Resim ve Heykel Müzesine dönüştürüldü.
Müze binası olarak kullanılan 5 Numaralı antrepo binası: Sedat Hakkı Eldem tarafından tasarlanmıştır. Her ne kadar bu antrepo binası yıkılıp yerine müze yerleştiriliyor olsa da eski yapının kent hafızasındaki yeri dikkate alınarak müze binası tasarlanıyor.
Yeni müze binasının projesi Emre Arolat ve ekibine aittir. Müze açıldığında ziyaretçiler, dört bir yanı şeffaf cepheye sahip yapı sayesinde, farklı birimler arasında geçtiği köprüler ve rampalarda, İstanbul manzarasını izleyebileceklerdir.
Evet tasarımın bitmesiyle resmi olarak açılacak müzede, Osmanlının son dönemlerinden modern döneme kadar Türk sanatının en önemli örneklerini içeren 15 bin adet parçaya ev sahipliği yapacağı söyleniyor.
RIHTIM CADDESİ
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
ZİRAAT BANKASI KARAKÖY ŞUBESİ BİNASI
Rıhtım Caddesinde, tam köşededir.
Bina: 1910-1912 yılları arasında, “Wiener Bank Werein” isimli bir Avusturya Bankası olarak inşa edilmiştir. Yapının mimarı bilinmemektedir. Ancak muhtemelen yapının projesi Alexander Von Neuman ve Ernst Gotthily ortaklığınca yapılmıştır. Avusturya Bankasının sahibi Theodor Herzl isimli Avusturyalı bir Yahudidir.
Evet, yapı Avusturya Bankasından sonra, Fransız Banque Française des Paks Orient ve daha sonra Tütün Rejisine devredilmiştir.
1944 yılına gelindiğinde ise yapı Ziraat Bankası tarafından satın alınır ve Karaköy Şubesi olarak kullanılmaya başlanır.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
Gelelim mimari özelliklere:
Konum olarak: günümüzde Karaköy Meydanı ve Haliç girişine hakim konumdadır.
Yapı, yüksek zemin üzerine 5 katlıdır.
Giriş katında: bir müşteri kabul yeri ve galerili asma katı vardır.
Üst katlarda ise çalışma odaları bulunur.
Yapının 3 cephesi vardır.
Giriş katındaki sütunlar, bir taşıyıcı eleman değildir. Sadece binaya hareketlilik kazandırmak için yapılmıştır. Giriş bölümünde bulunan, birbirine paralel bu 6 sütun üzerindeki bezeme öğelerinde: askı çelenk motifleri, akantus yaprakları ve meyve motifleri bulunur.
Armalar
Yapının girişte deniz cephesinde: üst kat duvar köşelerinde, bir takım armalar ve hayvan figürleri görülür.
Karaköy Sahil Kesimi Ziraat Bankası Karaköy Şubesi süslemeleri
Bu armalardan birinde dikkat ediniz: bir geminin baş tarafının üstüne bir kartal tünemiştir. Çevresinde uçan martı vardır. Ancak burada kartalın baş üstüne tünediği ahşap tekne ilginçtir. İki yanındaki martılarla, dalgalı bir denizi çağrıştıran akantus yapraklarından oluşan bir zemin ifade ediliyor.
Küpeşte kuşağı, kaplama çivileri, ejderha başı pruva bastonu, ifade edilen teknenin oldukça detaylı bir anlatımını ortaya koyuyor. Kartalın “Reich Kartalı” na benzerliği söz konusudur. Ancak o Recih Kartalı, zaten Avusturyalılar tarafından seviliyor ve binayı Avusturyalıların yaptığı unutulmamalı.
Bunun hemen karşısında başka bir arma daha var.
Karaköy Sahil Kesimi Ziraat Bankası Karaköy Şubesi süslemeleri
Bu armada, karşısındaki armada bulunan gemi pruvasının yerine enlem ve boylamı bulunan bir küre almıştır. Küreyi, ekvator boyunca çevreleyen kuşağın üstünde ise eşit aralıklarla yerleştirilmiş 7 tane altı köşeli yıldız yani “Davut Yıldızı” bulunmaktadır.
Kürenin üstünde, tam ortaya saplı bir çubuğa ve birbirine sarılı iki tane yılan görülür. Bunların kafaları birbirine bakar, onlara yanlarında 2 tane daha çubuk bulunur. Tam ortaya saplı çubuk: Pagan Tanrısı Hermes’in asasıdır.
Asa: insanın fizik bedenini, onun etrafını saran iki yılan ise cesedi kuşatan fiziksel dünyayı temsil eder. Asanın tepesindeki iki kanatlı başlık: ermiş bir kişinin, isterse “Ba” (Eski Mısın dininde ruhun temsilidir) formuna geçerek bedeninden ayrılabileceğini anlatır. Asa hükümdarlık anlamına gelir.
Elbette, bu armalardaki işaretlerin neyi ifade ettiği, ne anlama geldiği bilinmiyor, sadece çeşitli yayınlarda, çeşitli yazarların farklı yorumları vardır.
Heykeller
Evet devam edelim. Yapının denize bakan cephesinde: 2’nci kat teras bölümünde, sağ ve sol kenarlarda iki tane insan figürü heykel bulunuyor. Bunlar da oldukça önemlidir.
Batı bölümündeki kadın heykeli ve doğu bölümündeki erkek heykelidir.
Her iki heykelin de sağ ve sol tarafında, 2’şer tane çocuk figürü bulunur.
Bunlar: dizlerinin üstüne çökmüştür. Bu çocukların omuzlarında kadın ve erkeği arkadan çevreleyen çiçek sarmalı bir çelenk vardır. Uzun elbiseli kadın ufka bakar, sağ elinde üzerinde art arda 2 tane halka geçirilmiş kısa bir çubuk tutar.
Bir görüşe göre, bu çelenkler “bereketi” simgelemektedir. Yine bir görüşe göre, denize karşı konumlandırılmış bu heykellerden birisi “ziraatı” ve diğeri ise “ticareti” simgelemektedir.
Şimdi: bu kadın ve erkek heykeli hakkındaki bir diğer varsayımdan söz edelim.
Karaköy Sahil Kesimi Ziraat Bankası Karaköy Şubesi süslemeleri
Batı bölümündeki kadın heykeli: “Dul Kadının Çocukları” nı sembolize eder. Dul kadının çocukları deyimi: Masonların doğuşunu ifade etmektedir. Net olmasa da, Dul kadının çocukları deyimi, Hiram Ustanın dul bir kadının çocuğu olduğu yönünde gelişir.
Karaköy Sahil Kesimi Ziraat Bankası Karaköy Şubesi süslemeleri
Doğu bölümündeki erkek heykeli: “Hiram Usta” dır. Hiram Usta, Masonlukta önemli bir karakterdir. Kendisi yetimdir. Hz Süleyman onu, Süleyman Tapınağını inşa etmekle görevlendirmiştir. Yani, Kral Süleyman mabedinin baş mimarıdır.
Heykelde: rahiplerin giydiği türden uzun bir elbise giymiştir. Uzun ve gür sakalı, kısa saçı vardır, çatık kaşları ile başı hafif öne eğiktir. Ellerini göğüs hizasına kadar kaldırmıştır, sağ elinde çekiç, sol elinde ise keski tutar.
Sonuç: net bir bilgi veya fikir yok, yoruma açık bir konu.
İstanbul Karaköy Sahil Kesimi
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Mescidi
Gelelim, binanın hemen arkasındaki “Karaköy Camii” ve “Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii” olarak da tanınan mescide:
Burada, daha önce Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılmış bir tekke bulunuyordu. Tekke zaman içinde yıkılınca, yerine 17’nci yüzyılda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından bir mescit yaptırılmıştır. Altına ise, mescidin giderlerini karşılamak üzere birkaç dükkan ilave edilmiştir.
Zamanla bu mescit/cami harap olur. 1893 yılında İstanbul’a gelen ve ardından Saray baş mimarı olan İtalyan Mimar Raimondo d’Aranco’dan aynı yere bir cami inşa etmesi istenir. Mimar bunun üzerine 1903 yılında Sultan II Abdülhamit’in emriyle, bir cami inşa eder.
Bu cami: kubbeli ve çokgen plandadır. Minaresi özellikle çok ilginçtir. Çünkü minarenin benzeri İstanbul’da yoktur. Yapının dışı tamamen mermer levhalarla kaplıdır.
Evet, Osmanlı devletinde ahşap ilk ve tek cami olan bu Karaköy Mescidinin önüne Avusturyalılar tarafından banka binası yaptırılır.
Yeni banka binasının bu mescidin hemen önünü kapatacak şekilde yaptırılmasının sebeplerinden birisi, rivayet yani söylentilere göre: Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 2’nci Viyana Kuşatmasını yapan ordunun başındadır.
Daha sonra, mescit 1958 yılında Karaköy meydanı genişletme çalışmaları sırasında yerinden sökülür.
Ancak halkın tepkisi üzerine Kınalıada’ya nakledilmesine karar verilmiş, Kınalıada’ya taşınırken bunu taşıyan vapur yan yatmış, mescidin bütün parçaları denize dökülmüştür. Bunlar yaşanmış gerçekler, sebebi, nedeni ise bilinmiyor. Yani: yıkıldıktan sonra parçaları başka bir yerde kurulmak üzere teker teker numaralandırılarak itina ile sökülen caminin parçalarından geriye hiçbir iz kalmaz.
Karaköy’ü terk eden camiden bir daha haber alınamaz. Hatta, caminin parçalarının denize döküldüğünün de bir söylenti olduğu, caminin parçalarının bazı yalı, konak veya salonlarda süs olarak kullanıldığı da ileri sürülen bir savdır.
Aslında yerinden sökülmesi de anlamsız, çünkü mescit halen Ziraat Bankası olarak kullanılan bina ile aynı hizadadır ve günümüzde mescidin yeri yine doldurulmuştur.
Günümüz
Ziraat Bankası: elektronik bankacılığın getirdiği özellikler nedeniyle, böyle görkemli bir binaya ihtiyaç duyulmamış ve “Ziraat Bankası Karaköy Şubesi”, Kemeraltı caddesinde bir binaya nakledilmiştir. Bir sanat eseri olan bu bina ise akıbetini beklemektedir. Ankara Ulus meydanda bulunan İş Bankası Ulus Şubesi gibi bir müzeye dönüştürülmesi ve halkın ziyaretine açılmasından yanayım.
İstanbul Karaköy Caddeleri: ilk olarak Kemeraltı caddesi gelmektedir.
Caddenin Kemeraltı ismini alması: 18’nci yüzyılda olur. St Benoit Fransız Lisesinin yanında bulunan bir manastırın kemeri, yolun karşı tarafına geçtiği için, sokak “Kemeraltı” ismiyle anılmaya başlamıştır.
20’nci yüzyılın ikinci yarısında, Kemeraltı bölgesinin çehresini değiştiren önemli imar faaliyetlerinden birisi de Menderes döneminde yapılan yıkımlar ve Kemeraltı Sokağının genişletilerek caddeye dönüştürülmesi olmuştur.
Menderes dönemi imar çalışmalarında, Kemeraltı sokağı yaklaşık 30 metre genişletilerek cadde haline getirilmiştir. Ancak bu genişletme çalışmaları sırasında, içinde çeşme, hamam, sebil ve cami bulunan birçok kültür varlığı değeri taşıyan tarihi yapı yıkılarak, kesilerek ya da taşınarak orijinal değerlerini kaybetmişlerdir.
1956 yıkımlarında Kemeraltı Caddesinin genişletilmesi amacıyla, bu cadde üzerinde bulunan St Saveur Kilisesine bitişik dükkanlar, St Benoit Manastır ve kilisesinin cadde tarafında bulunan binaları, caddenin karşısında bulunan Christos Kilisesinin tamamı, St Gregoire kilisesinin ise bir bölümü yıkılmıştır. Ayrıca yine aynı yıllarda İzmirlioğlu Han, Değirmen Han ve Paçacı Han da yıkılmıştır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
SAİNT BENOİT FRANSIZ LİSESİ-KİLİSESİ VE MANASTIR, OKUL VE DİSPANSERİ
Kemeraltı caddesinin uzun duvarlarının ardındadır. Yapı “L” şeklindedir.
İstanbul’un en önemli ve köklü Latin Katolik kurumlarındandır.
İstanbul şehri fetih edildikten sonra, Katolik misyonerler bu bölgeye varlıkları ve çalışmalarını sürdürürler.
1583 yılında 1 İtalya, 1 Raguza, 1 Grek soyundan, 2 Marsilyalı; Cizvit tarikatından 5 rahip: İstanbul’a geldikten hemen sonra 1460 yılından beri burada kalan Beneditlerin ayrılmasıyla boşalan Galata’daki Saint Benoit Manastır ve Kilisesine yerleşirler ve bu kilisede ya da manastırda veya çevresinde bir okul açarlar.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Saint Benoit Manastırı: 14’ncü yüzyılda Cenevizliler tarafından yapılmış ola St Marie de la Citerne Kilisesidir.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Beneditler buraya yerleşince manastırın ismini değiştirirler ve “Saint Benoit Manastırı” yaparlar.
Evet, bu okul, daha önceki kilise okulları gibi İstanbul’daki Latin topluluğu çocuklarına Hıristiyanlık, biraz da okuma yazma öğretmekle yetinmez. Öğrencilerine: Fransızca, Matematik, eski Grekçe, Latince ve serbest sanatlar okutur.
Evet, Saint Benoit okulu, Osmanlı ülkesindeki ilk Fransız Okuludur.
Kolej, 1585 yılında bir süre kapanır, çünkü kurucu papazlardan biri Avrupa’ya dönmüş, kalanlar ise salgın hastalık sonucu ölmüşlerdir.
1609 yılında 5 kişilik bir Fransız misyoner gurubunun gelmesiyle okul yeniden açılır.
1686 yılında büyük bir yangın çıkar ve bina büyük hasar görür.
1773 yılında Tarikatların yasaklanmasıyla, Cizvitler İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalırlar.
Onların boşalttığı Saint Benoit, 1783 yılında Lazarist kuruma dönüşür.
1831 yılında okul, Padişahın Türk ve Ermeni çocuklarının da devam edebilmelerine izin veren bir ferman yayınlamasıyla artık bir kolej olarak eğitime devam eder.
1839 yılında okul kompleksine bir kız okulu eklenmiştir.
Birinci Dünya Savaşında okul, eğitime İstanbul Lisesinde devam eder. 1919 yılında ise kendi tesislerinde “Saint-Benoit Koleji” olarak 594 öğrenciyle tekrar eğitim ve öğretime başlanır.
Bu kilisenin özellikle çan kulesi göze çarpar. Çan kulesi, 1427 yılında Benedit keşişlerinin St Benoit kilisesini kurdukları sırada yapılmıştır.
1987 yılında ise erkek ve kız okulları birleştirilmiş ve karma eğitime geçilmiştir.
1988 yılından itibaren Lazaristler Saint Benoit Lisesi yönetimini laiklere devretmişler ve okulda çağdaş eğitim başlamıştır.
Okulda eğitim dili Fransızca, yardımcı dil ise İngilizcedir. Matematik ve Fen dersleri Fransızca yürütülür.
Okula ait şapelin bulunduğu yerde bir mezarlık var. Burada Fransızlar tarafından Osmanlıya gönderilen ve burada ölen elçilerin mezarları bulunmaktadır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
SURP HİSUS PIRGİÇ KİLİSESİ
Kemeraltı Caddesinde St Benoit Lisesi yanındadır.
Bir Ermeni Katolik kilisesidir. Sultan II Mahmut tarafından 1830 tarihinde yayınlanan ferman üzerine Osmanlı imparatorluğu topraklarında yaşayan Katolik Ermeniler 1831 tarihinde burada bulunan ilk kiliselerini inşa ederler.
Karaköy Caddeleri Surp Hisus Pırgıç Kilisesi
Kilise tarihinde ilginç bir olay vardır.
Şöyle ki, kilisenin inşası sırasında, Karaköy bölgesinde veba salgını çıkar, bunun üzerine kilise çalışanları tarafından Veba salgınına karşı sokaklarda İtalya’da yapılmış Meryem Ana ve Çocuk İsa tablosu dolaştırılır ve vebanın azaldığı görülür. Bunun üzerine Sultan II Mahmut, kiliseye “elmas taşlı bir hediye” verir. Aynı ikon halen kilisede muhafaza edilmekte ve Paskalya döneminde kilisedeki nişan üzerine konulmaktadır.
Karaköy Caddeleri Surp Hisus Pırgıç Kilisesi
Evet bu kilise: 1850 ile 1928 yılları arasında Beyrut şehrine taşınana kadar, Patrikliğe ait bir yer olarak hizmet vermiştir. Cumhuriyet döneminde Patriklik makamı Beyrut’a nakledilmiştir. İstanbul ise bir piskoposluk olur. İstanbul şehrindeki Katolik Ermenilerin ruhani merkezidir ve günümüzde faal bir kilisedir.
Kilisenin içinde Lübnan Emiri Beşar Sıhabi’nin mezarı bulunmaktadır. 1958 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında, kilisenin bir bölümü istimlak edilerek yıkıldı.
İstanbul Karaköy Caddeleri
SURP KRİKOR LUSAVORİÇ ERMENİ KİLİSESİ
Hacımimi Mahallesi Kemeraltı caddesindedir.
Devasa binanın külah şeklindeki kubbesi ve çıkıntılı kemerleri, tipik Ermeni mimarisi özellikleridir.
Kilise: 1431 yılında yapılmıştır. Yani İstanbul şehrinin bilinen en eski kilisesidir.
Armaş Manastırı Kütüphanesindeki bir el yazmasına göre: Gozma isimli bir tüccar, 1391 yılında Gafa’dan İstanbul’a gelmiş ve Krikor Lusavoriç Kilisesini inşa ettirmiştir.
Kilisenin duvarlarında bulunan iki levha, kilisenin 1431 yılında varlığını ifade etmektedir.
1731 yangınında kilise tamamen yanar ve kül olur. 1733 yılında yeniden inşa edilir. 1771 yılında kilise yine yanarak kül olur. 1799 yılında yeniden yaptırılır. Aynı tarihte kilisenin yanına Surp Haç ve Surp Garabed şapelleri eklenir.1888 yılında üç ibadethane birleştirilir. 1958 yılında şehrin imar planı çalışmaları sırasında, kilise tamamen istimlak edilerek genişletilecek olan caddeye tahsis edilir. Kalan mevcut arsa üzerine: 1962 yılında bugünkü Surp Krikor Lusavoriç kilisesi inşa edilir. Yeni kilise, 1966 yılında ibadete açılır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
MERYEM ANA TÜRK ORTODOKS KİLİSESİ (İSTANBUL BAŞ EPİSKOPOSLUĞU ANADOLU ORTODOKS KİLİSESİ)
Ali Paşa Değirmeni Sokakta Karaköy ile Tophane arasındadır.
Kilise, 1475 yılında Kırım’dan buraya göç eden Rumlar tarafından inşa edilmiştir.
Günümüzde: Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi olarak kullanılmaktadır.
Türk Ortodoks kilisesi: 1922 yılında Fener Rum Patrikhanesinin gücünü azaltmak için kurulmuştur.
Karaköy Caddeleri Meryem Ana Türk Ortodoks Kilisesi
Türk Ortodoks kilisesi cemaati: 1921yılında Kayseri’de Türk Bağımsızlık Mücadelesini destekleyen Pavlos Karahisaridis tarafından kurulmuştur. 23 Nisan 1920 tarihinde, Ankara TBMM de açılış duasını okuyan din adamları arasında, Papa Eftim’de vardır.
Partikhanenin 3 kilisesi vardır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Bunlar: Meryem Ana Türk Ortodoks kilisesi, Aziz Aya Nikola Kilisesi, Aziz Yahya Kilisesi.
Bu 3 kilise, Kurtuluş Savaşı yıllarından bu yana, Türk Ortodoks Patrikhanesi kontrolündedir.
Ancak Fener Rum Patrikhanesi, bu 3 kilisenin Milli Mücadele yıllarında, zorla alındığını iddia ederek, bu 3 kilise üzerinde tekrar hakimiyet kurma mücadelesi vermektedir.
Karaköy Caddeleri Aziz Aya Nikola Türk Ortodoks Kilisesi
AZİZ AYA NİKOLA TÜRK ORTODOKS KİLİSESİ-HAGHİOS NİKOLAS TÜRK ORTODOKS KİLİSESİ
Karaköy ile Tophane arasındadır.
Kilisenin 1583 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kilise: “denizcilere” ithaf edilmiştir. Bu yüzden daha çok Rus denizcilerin ibadet için tercih ettikleri bir yerdir. 1695 ve 1796 yıllarında iki kere yangın olur. Kitabesine göre: günümüzde görülen yapı 1804 yılında yeniden inşa edilmiştir. 1900’lü yıllarda restore edilen kilise, açılmayı beklerken, bilinmeyen bir nedenle çıkan yangın sonucu yanıyor ve hala bu yangın sonucunda restore edilmeyi beklemektedir.
İstanbul Karaköy Caddeleri
BÜYÜK BALIKLI HAN
Müeyyedzade Mahallesi Kemeraltı Caddesindedir.
İstanbul Karaköy Caddeleri
İstanbul şehrinin fetih edilmesinin ardından, Fatih Sultan Mehmet tarafından, hastane olarak yaptırılmıştır. Ancak İstanbul şehrindeki salgın hastalıkların buradan yayıldığı anlaşılınca, hastane 1753 yılında Zeytinburnu’nda bulunan Balıklı Rum Hastanesinin bulunduğu binaya taşınır. Çünkü o dönemde yoğun olarak gemilerle hastaneye gelenlerin taşıdığı veba gibi salgın hastalıklar vardır. Ardından buradaki bina yıkılır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Günümüzde görülen yapı
1876 yılında ise bir Rum mimar tarafından, han, aslına uygun olarak tekrar yapılır ve “Büyük Balık Han” adını alır ve Balıklı Rum Vakfı Hastanesi Vakfına bağışlanır. Ardından, han, yörenin önemli bir ticaret merkezi olur. Galata Bankerlerinin birçoğu burada toplanır. Daha sonraki süreçte ise “Elektronikçiler Çarşısı” olur.
2010 yılında han, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından bir Limited Şirkete kiralanır ve bu şirket tarafından han “Otel” olarak dönüştürülerek hizmete açılır. (Karaköy Oteli) Yapı 6 katlıdır ve büyük bir atrium üzerinde cam bir çatısı vardır. Bina, günümüzde korunmaya tabi tarihi yapı olarak tescil edilerek korumaya alınır.
Büyük avlusunun üstü, camla örtülüdür. Mermer döşeli avlunun ortasında fıskiyeli bir havuz bulunur. Zemin katta: iki sıra dükkan vardır. Üst katlardaki odalar ise, revaklar arasına dizilmiştir.
NECATİBEY CADDESİ
Karaköy-Tophane arasında, denize paralel uzanan yoldur. Bu yolun ilk ismi “Galata Caddesi” yani “Grand Rue de Galata” caddesidir.
Bu yol: Karaköy meydanı, Havyar Han, Perşembe Pazarı, Yeni cami caddelerine bağlanarak Azapkapı’ya kadar gider.
Daha sonra caddenin ismi “Necati Bey Caddesi” olmuştur.
1950’li yıllarda bölgede yapılan imar faaliyetleri öncesinde Tophane ve Karaköy arasındaki ana bağlantı yolu Necatibey Caddesidir. Ancak bu caddenin genişletilmesi büyük mali külfet yaratacağından, Karaköy ve Tophane arasındaki trafik sıkışıklığını gidermek için Kemeraltı Sokağının genişletilmesine karar verilmiştir.
Günümüzde Kemaraltı Caddesi ile Kemankeş Caddesi arasında kalır. Denize paralel uzanır.
Karaköy Caddeleri Mehmet Hilmi Çınçın İşhanı
MEHMET HİLMİ ÇINÇIN İŞHANI
Necatibey Caddesindedir.
Yedi katlı, tescilli sivil mimarlık örneği yapının zemin katı: dükkan, üst katları iş yeridir. Zemin katında altı farklı dükkan bulunur. Ön cephesi Necatibey Caddesine bakar. Arka cephesinde: Türk Ortodoks Patrikhanesine bağlı Meryem Ana kilisesine komşudur.
Cephesi sıva kaplıdır. Pencere kenarlarındaki söveler ve bina köşelerindeki dekoratif amaçlı öğeler taş malzemedendir. Katlar arasında da silmeler bulunur. Yapı: günümüzde “Galataport” olarak isimlendirilen projenin merkezindedir.
İstanbul Karaköy Caddeleri
BAYAZİD-İ CEDİD CAMİİ
Kemankeş Karamustafa Paşa Mahallesi Necatibey Caddesindedir.
Sultan II Bayezıd Camii olarak da bilinir. 15’nci yüzyıl sonunda Sultan II Bayazıd zamanında yapılmıştır. Minberi Kızlarağası Beşir Ağa tarafından konulmuştur. Fazlaca bir mimari özelliği yoktur. Minaresi de herhangi bir mimari özellik göstermez. Günümüzde orijinal özelliklerini yitirmiş bina Beyoğlu Müftülüğü olarak kullanılmaktadır.
MUMHANE CADDESİ
Çevrede bulunan mezbahalar nedeniyle, Mumhane Kapısı civarında hayvansal yağ eritilerek mum imal edilmiş ve yöreye “Mumhane” ismi verilmiştir.
1905 yılında Galata Caddesine paralel surların yıkılmasıyla bu cadde genişletilmiştir. Caddenin ilk ismi “Kılıç Ali Paşa Caddesi” iken sonradan “Mumhane Caddesi” olarak değiştirilmiştir.
İstanbul Karaköy Caddeleri
AYA PANTELEYMON RUS ORTODOKS KİLİSESİ
Mumhane Caddesinde Hoca Tahsin Sokaktadır. Kilise bir apartmanın 6’ncı katındadır. Diğer katlarda, buraya gelen kişilerin eskiden konakladığı odalar vardır.
Karaköy yöresindeki en olağanüstü ibadet yerlerindendir.
Çatıda bulunan 4 kilisenin bulunduğu yapılar: Rus hacılarının Yunanistan’daki Aynaroz Dağına veya Kudüs’e giderken, mola verdikleri dinlenme evleridir. Bu evlerin üstüne şapel olarak kiliseler yapılmıştır. Bunlar “Podvoriyes” olarak isimlendirilir.
Rahip: hemen şapelin altındaki katta, konuklar ise aşağı katlardaki odalarda kalırmış. Böyle bir düzen kurulmasının sebebi, elbette o dönemde yörede emlak fiyatlarının çok yüksek olmasıdır.
İlk olarak: 1870 yılında “Aya Andrea” yapılmıştır. 1878 yılında ise “Aya Panteleymon” ve 1879 yılında “Aya İlia” ve 1880 yılında “Triotskoye” yapılmıştır.
Bu şapeller, özellikle 1920-1924 yılları arasında Bolşevik ihtilalinden kaçarak şehre gelen Beyaz Ruslar tarafından kullanılmıştır.
1930’larda Beyaz Rusların İstanbul’dan gidişi, Aya Panteleymon Kilisesi için bir sıkıntı yaratmıştır. Çünkü onların gidişi nedeniyle ayinler düzenli olarak yapılmamaya başlamış ve hatta çoğu zaman din görevlisi bile bulunamamıştır.
Ancak bir süre sonra Sovyetler Birliğinin dağılması nedeniyle, bu birliğe üye ülkelerden İstanbul’a çalışmak için gelenlerin de bir kapısı bu kilise olmuştur. Ancak bu yeni gelenler için, kilise konukevi özelliğini kullanmamıştır. Çünkü yeterince oda yoktur.
Evet bu şapeller, günümüzde Fener Rum Patrikhanesine bağlıdır.
KEMANKEŞ CADDESİ
İstanbul Karaköy Caddeleri Kemankeş Kara Mustafa Paşa
KEMANKEŞ KARA MUSTAFA PAŞA KİMDİR
Kendisi 1592 yılında Arnavutluk’da doğar. Genç yaşta Yeniçeri Ocağına girer ve savaşlara katılır. Ok atmadaki ustalığı nedeniyle kendisine “Kemankeş” Lakabı verilmiştir. 1634 yılında Sekbanbaşı olur. 1635 yılında Yeniçeri Ağası olur. Revan seferine katılır ve Revan’ın fethinde önemli rol oynar.
Bağdat kuşatmasına da katılır. Sultan IV Murat tarafından, Sadrazam Tayyar Mehmet Paşa’nın Bağdat seferi sırasında şehit olması üzerine, Kemankeş Mustafa Paşa, Sadrazam yapılır. Sultan IV Murat’ın ölümünün ardından yerine geçen Sultan İbrahim döneminde de Sadrazamlık görevine devam etmiştir.
Mustafa Paşa: gelir ve giderleri ayarlayarak Sarayda tasarruf yapılmasını sağladı. Ancak paşanın bu davranışları bazı kişilerin çıkarlarına dokundu. Kösem Sultan’ın entrikaları sonucu, Sultan İbrahim tarafından verilen emirler, 26 Ocak 1644 tarihinde idam edildi.
İstanbul Karaköy Caddeleri
KEMANKEŞ CADDESİ
İlk olarak: yeni rıhtım inşaatının arkasından açılmış ve “Rıhtımlar Caddesi” olarak isimlendirilmiştir. 1948 yılında Rıhtımlar caddesinin ismi Kemankeş Caddesi olarak değiştirilmiştir.
Evet, Kemankeş Caddesi, Kemankeş Kara Mustafa Paşa Mahallesindedir.
Burası: Bizans döneminde İmparator II Tiberios tarafından 578-582 yılları arasında, bir kule (Kastellion kulesi) ve hisarın mahzeni olarak yaptırılmıştır.
Ayrıca: burası yine İstanbul’un fethi öncesinde, Bizanslıların Haliç’e girişi engellemek için gerdikleri zincirin bağlandığı “Kastellion Bodrumu” dur. Bu zincirin bazı parçaları günümüzde “İstanbul Arkeoloji Müzesi” nde sergilenmektedir. Zincir, mahzenin içinde bulunan sütunlara takılmıştır.
Karaköy Caddeleri Karaköy Yeraltı Camii
Gelelim Osmanlı dönemine
Fetihten sonra ise, burası “Mahzen-i Sultani” olarak kaydedilmiş, silah, cephane deposu ve su sarnıcı olarak kullanılır. Hisar ve mahzenin üzerinde bulunan kule ise fetihten sonra bakımsızlıktan yıkılmıştır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Günümüzde, yapı içinde yukarıda sözünü ettiğim sahabelere ait olduğu ileri sürülen 3 mezar bulunmaktadır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Bunlardan bir tanesi müstakil türbe şeklinde düzenlenmiştir ve Sufyan İbn-i Uyeyne’ye aittir. Kendisi: MS 700’lü yıllarda Mesleme bin Abdülmelik komutasındaki İslam Ordusu ile İstanbul kuşatmasına katılmış, ancak kuşatma sonlanıp ordu geri çekilirken Bizanslılara esir düşmüştür.
Ardından Kastellion kulesinin zindanına yani buraya hapsedilir. Susuz bırakıldığında dua eder ve yerden su çıktığı rivayet edilir. Zindanda gördüğü işkenceler sonucu şehit olur. Mahzene gömülüp kabrin bulunduğu kapı kurşunlanarak kapatılır. Bu yüzden günümüzde camiye “Kurşunlu Mahzen Camii” de denir.
1750’li yıllarda, bu kabir hakkında çeşitli rivayetlerin insanlar arasında dolaşması üzerine: Sultan I Mahmut, buranın araştırılmasını emreder.
Mahzen açılır ve mahzende 3 sahabeye ait olduğu düşünülen kabirler bulunur.
Bunun üzerine, aynı yıl burası Sadrazam Çorlulu Köse Mustafa Bahir Paşa tarafından camiye çevrilir, bir de minare eklenir. Ancak bu kule şeklindeki minare daha sonra depremde yıkılır.
Karaköy Caddeleri Karaköy Yeraltı Camii
Ayrıca: mahzenin üstünde bulunan Padişahın yazlık köşkü boşaltılır.
Caminin giriş kapısı, kıbleye terstir. Yani camiden içeriye girilince, 180 derece dönünce kıbleye dönülmüş olur. Caminin genişliği kısa ama içeriye doğru derinliği uzundur. Bu yüzden bir zamanlar depo olarak kullanılması olasılığı büyüktür.
Cami, gün ışığını sadece deniz tarafındaki duvarda açılmış pencereden alır. Aslında yerin altında değil zeminle aynı doğrultudadır. Ancak üstünde büyük bir yapı bulunması nedeniyle yerin altında görünümü vermektedir. Yeraltı Camiinin üzerinde günümüzde “Sağlık Merkezi” bulunuyor.
Kitabesine göre: Sultan I Mahmut tarafından, 1752 yılında tamir ettirilmiştir. Ayrıca yıkılan minarenin yerine yeni bir minare eklenir.
Günümüzde, özellikle Kadir Gecesi, Eyüp Sultan Camiinden sonra en çok ziyaret edilen yer burasıdır. Çünkü sahabelerin kabir ve makamları bulunmaktadır.
Karaköy Caddeleri Kemankeş Koca Mustafa Paşa Camii
KEMANKEŞ KOCA MUSTAFA PAŞA CAMİİ
Kemankeş Caddesinde katlı otoparkın karşısında Gümrük Sokaktadır.
Cami, 1642 yılında Kemankeş Mustafa Paşa tarafından yıkılan Ceneviz dönemi yapısı Saint Antonio kilisesi arsası üzerine yapılmıştır. Mustafa Paşa, 1643 yılında idam edilmiştir.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Cami: tek kubbelidir. Dört yanında ise yarım kubbeler bulunur. Minberi ahşaptır. Caminin altında dükkanlar vardır, camiye bir merdivenle çıkılır.
Karaköy Caddeleri Kemankeş Koca Mustafa Paşa Camii
Kitabesine göre, cami 1766 yılında onarılmıştır.
Caminin giriş kapısının her iki yanında altı köşeli bir yıldız göreceksiniz. Bu işaret Hz Süleyman’ın mührüdür. Ancak bu işaret, Anadolu’ya ilk gelen Türkler tarafından da kullanılmış olup iki üçgenden oluşan bu yıldız “Yaradan” ve “Yaratılanı” ifade eder.
Camide avlu kapısının yanında, 1732 yılı tarihli bir çeşme bulunmaktadır.
Karaköy Caddeleri Reisülküttap İsmail Efendi Sıbyan Mektebi ve Çeşmesi
REİSÜLKÜTTAP İSMAİL EFENDİ (KEMANKEŞ) SIBYAN MEKTEBİ VE ÇEŞMESİ
Gümrük Sokakta Kemankeş Mustafa Paşa Camisine bitişiktir.
Mektep, Kemankeş Mustafa Paşa Caminin avlusunda olduğu için genellikle Kemankeş Mustafa Paşa Camisine aittir diye düşünülür.
Ancak: Sıbyan Mektebini yaptıran: Reisülküttap İsmail Efendi” dir.
İsmail Efendi: Kastamonu Karayüzlü Köyüne mensuptur. Sadaret Mektupçuluğu görevini 14 yıl sürdürmüştür. Daha sonra Reisülküttablık (Sadrazama bağlı, bütün katiplerin reisliği ve Dışişleri Bakanlığı) görevine atandı ve 6 yıl bu görevi sürdürdü.
Mektep: 1742 yılında yaptırılmıştır. Avludan taş bir basamakla, yuvarlak kemerli dar ve alçak bir kapıdan girilen katta, hemen birinci kata çıkan taş merdivenler vardır. Buradaki holden 2 basamak daha çıkılarak dershaneye ulaşılır.
Binada: dershane odası, sofa ve küçük bir oda bulunur.
Mektebe: güney cephede bulunan yuvarlak kemerli ve taş söveli bir kapıdan girilir.
Yapı, günümüzde “Beyoğlu Din Görevlileri Derneği” olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Çeşme
Mektep binasının altında yine İsmail Efendi tarafından yaptırılan çeşme vardır. Ancak bu çeşme de, Kemankeş Kara Mustafa Paşa Çeşmesi diye bilinir.
Tek cepheli çeşme, kitabesine göre, 1722 yılında yaptırılmıştır. Kitabesi oldukça güzeldir. Kitabe, mihrap biçimini andıran görünüşe sahiptir.
Çeşmenin aynası: kabartma çiçekler ve süslemelerle bezenmiştir. Oldukça sağlam olarak günümüze ulaşmış çeşme, türünün güzel örneklerinden birisidir. Cephesi mermer kaplıdır. Süslemesi oldukça güzeldir. Günümüzde suyu akmaz.
Karaköy Caddeleri Fransız Geçidi
FRANSIZ GEÇİDİ
Kemankeş Caddesindedir.
Karaköy Limanına yanaşan Fransız gemilerinin mallarını, Galata’da bulunan ticaret merkezine taşımak için 1860 yılında yapılmıştır. Karaya çıkan Fransızlar, Fransız geçidini kullanarak şehre giriyorlardı. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Neoklasik mimari tarzı nedeniyle tarihi eser kabul edilerek tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
Geçit, uzun süre önce, Erzurumlu Narmanlı ailesi tarafından satın alınmıştır. 1992 yılında restorasyon yapılmıştır. Kemankeş Caddesi cephesinde bulunan girişindeki madalyon üzerinde orijinal “Cite Française” yazısı dikkat çeker.
Geçit, günümüzde Kemankeş Caddesi ve Galata Mumhanesi Sokağı birbirine bağlar. Günümüzde, geçitte, oldukça güzel kafeler bulunmaktadır.
İstanbul Karaköy Caddeleri
TARİHİ KARAKÖY POLİS KARAKOLU
Kemankeş Caddesinde rıhtımı kapatan gümrük binasının arkasında kalmaktadır.
Eski ismi “Voyvoda Karakolu” dur. Çünkü Karaköy’de Bankalar Caddesinin eski ismi “Voyvoda Caddesi” dir.
Sultan Abdülmecid döneminde, Aziziye Karakolu kapatılıp Tophane Amire-i Beyi’nin konutu, Karaköy Karakoluna dönüştürülüyor. Ön cephesi taş kabartmalarla süsleniyor. Kabartmalarda özellikle kara kolluğunun arması dikkat çeker.
Bu arma: iki yana doğru birer Türk bayrağı, birer mızrak, bayraklar kırmızıya boyanmış, ay ve yıldız beyazdır. Tepedeki yerinden düştükten sonra bir ucu kırık şekilde, kapı girişince cam kutu içinde saklanan taş alınlığın çevresinde süngülü tüfek, balta, mızrak, tabanca, terazi ve madalya görülüyor. Terazi: asayişten sorumlu kara kolluğunun bir yandan da adalet dağıttığını anlatıyor.
Bina 2 katlıdır. Dışı arka cephe hariç taş, içi ve arka cephesi ahşaptır. İki kanatlı ağır demir kapısından geniş bir sofaya girilmektedir. Kapı girişinden sonra birkaç basamakla çıkılan sofanın karşı tarafı bahçeye açılır.
Giriş katında ön cephede iki, arka cephede iki ve toplam dört oda sofaya açılıyor. Tavan yüksekliği 6 metreye yaklaşıyor. Giriş ve ön odalardaki tavanlar sarı yaldız süslemelerle bezenmiştir. Üst kata, taş basamaklı merdivenlerden çıkılıyor.
Düzen alt kattaki gibi, burada da dört odanın kapısı, üst kat sofasına açılıyor. Üst kattaki sarı yaldız tavan süslemeleri de ön odalara ve sofaya yapılmıştır. Arka cephedeki odaların tavanları süslemesizdir.
Evet, yapı günümüzde Karakol olarak kullanılmaya devam ediliyor.