İstanbul Şile

İstanbul Şile

Şile’de: stresten uzak, kekik ve çam kokan ormanların gölgesinde, kuşların melodilerini yaşarsınız.

ULAŞIM

Şile-İstanbul arası uzaklık: 60 km. dir. İstanbul Avrupa yakasından, Fatih Köprüsünü geçerek yola çıkanlar, Ümraniye-Şile çıkış bağlantı yolundan devam ederek, Ömerli istikametinde, Yeni Şile Yolundan devam ederek, İlçeye yaklaşık 45 dakikada ulaşabilirler.

İstanbul Şile

GENEL

YERLEŞİM

Şile’de daha çok yazlık sahipleri ve günübirlik ziyaretçiler bulunuyor. Şile’nin çarşısı olarak bilinen “Üsküdar Caddesi” trafiğe kapatılmış ve merkez insanların kullanımına uygun hale getirilmiş. Birçok park ve bahçe, spor aletleriyle donatılmış ve sahil ile liman bölgesinde son yıllarda birçok yenilemeler yapılmıştır. Yani: Şile insanı, turizme gereken önemi vermeye başlamışlardır.

İstanbul Şile

KONUMU

İstanbul’un en büyük üçüncü ilçesi olan Şile, en fazla ormanlık alana sahip bölgedir. % 70’i orman olan Şile’de, orman köylüsünün geçimini sağladığı ormanları korumuş ve yaşatmıştır. Son yıllarda, Şile otobanının revize edilerek genişletilmesiyle, bölgeye gelen yerli ve yabancı turist sayısı artmış ve bunun yanında, günübirlik hafta sonu tatilcilerin de vazgeçilmez bir tatil merkezi olması sağlanmıştır.

İstanbul Şile

DENİZ-KUM

Şile’de: deniz, kum ve güneş için sezon: yalnızca 27 gün. Ağustos en sıcak ay. Ağustos sonunda, Karadeniz’e özgü rüzgarlar başlıyor. Sahil şeridinin uzunluğu: 65 km. dir. Bu sahil şeridinde, en önemli plajlar: Kumbaba, Ayazma, Ağlayankaya ve Uzunkum plajlarıdır. Bu plajlarda, tatilcilerin tüm ihtiyaçlarını giderecek olanaklar bulunuyor. Şile de, bu plajlar haricinde denize girilmemesi gerekiyor. Çünkü: koruma önlemleri yok.

KONAKLAMA

Şile’de gayet lüks konaklama tesisleri bulunmaktadır.

İstanbul Şile

DENİZ KAZALARI

Denizde yüzerken, anaforlara ve kuyulara dikkat etmek şart. Dalmayı sevenler de, kayalık bölgelerde, dikkatli olmalı. Çünkü: gerçekten Karadeniz çok farklı. İnsanlar; kendilerine güveniyor veya farkına varmadan, denizde bir çok kaza yaşıyorlar ve bu kazaların çoğu maalesef ölümle sonuçlanıyor. Şile’de bulunduğunuz sırada; denize girme düşünceniz varsa, mutlaka deniz kıyısından uzaklaşmamayı tercih etmelisiniz. Aynı zamanda: çocuklarınızı da, çok çok yakınınızda bulundurmalısınız.

İstanbul Şile Kumulları

ŞİLE KUMULLARI

Şile ilçesi plaj kumulları: tedavi amaçlı olarak kullanılmaktadır. DHKD tarafından yapılan çalışmada, Karadeniz kıyılarında doğal habitatın korunması gereken 15 kumul alanından birisi olan “Şile Kumulları” sahası, 7 km. uzunluğundadır.

Plaj kumulları: kuzeyin hakim rüzgarları tarafından, Kumbaba mevki ile Sofular, Alacalı, Doğancılı ve Kurfallı köylerinden içerilere doğru sokularak, kıyı kumullarını oluştururlar. Özellikle: Kumbaba Tepesi’nde, klimatik özelliklere de dayanarak: deri, solunum, sindirim, dolaşım ve sinir hastalıkları gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.

KUMBABA TEPESİ

Evet, ilçe merkezindeki “Kumbaba Sahili”: ince kum taneciklerinin tedavi edici özelliği yanında, geniş bir halk plajı olarak da kullanılıyor. Pot deresinin Karadeniz ile birleştiği noktadan sonra başlayan küçük koylar, yaz tatillerinde büyük rağbet görüyor. Burası: kırmızı-turuncu, demir/bakır alaşımlı ve radyonkriteli kumları olan bir tepe.

Zirvesinde: Kumbaba mezarı bulunuyor. Yapılan araştırmalarda: buranın, Bizanslılar tarafından, “Güneş Hamamı” olarak kullanıldığı ve yaz aylarında, saray gemileriyle, buraya gelerek güneş banyosu yaptıkları öğrenilmiştir.

İstanbul Şile Ağlayan Kaya

AĞLAYAN KAYA

Ağlayan Kaya adıyla bilinen kayalıklarla çevrili kumsal da, görülmeye değer. Şile Fenerinin 600 metre gerisinde, taşlar arasından çıkan bir su kaynağıdır. Su kaynağının, kayalar üzerindeki görünümü, göz yaşına benzetildiği için, bu ad verilmiştir. Bu noktada denize girerken çok dikkatli olmalısınız. Çünkü: hem çok dalga var, hem de denizin içinde anaforlar oluşuyor.

İstanbul Şile Bezi

Ağlayan Kaya bölgesinde, her yıl pek çok boğulma olayı görülüyor. Bu nedenle: orada denize girerken: kesinlikle alkol almamalı, ne kadar iyi yüzücü olursanız olun fazla açılmamalısınız. Ağlayan Kayadaki ağaca, dilek mendili bağlama geleneği de, 30 yıl kadar önce, bütün tatillerini yörede geçiren, Zeki Müren tarafından ortaya atılmış.

ŞİLE BEZİ

Şile’de ne satın alınır? Şile’nin neyi meşhur? Evet, bu soruların yanıtı tek kelime, Şile bezi. Uluslar arası bir üne sahiptir. Yüzyıllardır, yöre kadınlarınca dokunmakta ve işlenmektedir. Hem dokuma, hem işleme biçimi açısından, ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bilindiği gibi, Şile bezinin özü pamuklu ipliktir.

Yıllar önce: Papazlı, İngiliz diye iki çeşit pamuk ipi, ham olarak çeşitli yollardan, bez dokuyan insanların hizmetine sunuluyordu. Dört köşe paketler halinde satılan pamuk iplikleri: 36, 40 ve 48 burumlu idi. Bir burumda: 5 kelep iplik çıkıyordu.

Bu ipliklerin bez haline gelmesi için, çeşitli aşamalardan geçmeleri gerekiyordu. En önemli işlemlerden biri: kireç kaymağı, karbonat bir leğene konulur ve içine deniz suyu doldurulur, bezler su içinde beyazlatılmaya bırakılırdı. Beyazlanan şile bezi, denizde birkaç kez çırpılıp, kum üstünde veya kaya üstünde güneşte kurumaya bırakılırdı. Şile evlerinde, her yaştan bayan, şile işi işlemesini bilir ve tamamlanan işlere değişik örneklerle iğne oyası yapılırdı.

İstanbul Şile Bezi

Evet, günümüzde, artık eski Şile Bezi tezgahları, artık Şile’de sayılı yerde işliyor. Tarih sayfalarında, Şile adını altın harflerle yazdıran Şile Bezi, günümüzde varlığını zor şartlarda sürdürüyor.

Fabrikalarda dokunarak üretilen Buldan Bezi, Şile bezi dokuyan el tezgahlarını bir bir ortadan kaldırıyor. Yakın tarihimizde Bozgaca köyünde kurulan dokuma fabrikası, yine ekonomik nedenlerden varlığını sürdürememiş.

ŞİLE HAYVANAT BAHÇESİ

Özel bir kuruluş tarafından, 1995 yılında, Şile Ahmetli Köyü çıkışında, Şile Hayvanat Bahçesi kurulmuş. Nesli tükenen hayvanlar, hayvan sevenlerin ziyaretine açık. Ayrıca: burada, birçok hayvan türünün üretimi de gerçekleştiriliyor. Üretilen hayvanların ihracat ve ithalatı yapılıyor. Nesli tükenen hayvanlar Gümrük çıkışlı ve ÇTS sağlık sertifikalıdır.

ŞİLE ADALARI

Şehrin hemen önünde, farklı aşınım sonucu oluşmuş, 5 adet adacık vardır.

NE YENİR

Deniz ürünleri her zaman revaçta. Kefal, uskumru gibi balık türleri, midye gibi deniz ürünleri, liman çevresindeki balık lokantalarında bulunuyor. Hafta sonları, limandaki balıkçıların önünde kuyruklar oluşuyor. Şile yerlileri “Tuzlu balık” denilen salamura çeşidini evlerinde yapıyorlar.

Bahar ve yaz aylarında, Şile-İstanbul yolunda yayık ayranı ve gözleme satan köylüleri de görebilirsiniz. Şile-İstanbul sahil yolunda, yol kenarlarındaki çardaklarda, bahçelerinde yetişen mevsimlik meyve ve sebzeleri satan köylüler var. Şile-Ağva yolu üzerindeki köyler, geniş elma bahçeleriyle tanınıyor.

İstanbul Şile

ALIŞVERİŞ

Şile içinde, çeşitli Şile Bezi dükkanları var. Şile bezinden üretilen: gecelik ve gömlekler, bölgenin özel imalatı. İşlemelerin fazla olması ve inceliği; fiyatları yükseltiyor. Şile Belediye dükkanları içinde bulunan ve çarşı içinde de şubesine rastlanan: Genç Butik, ilçenin en eski Şile Bezi butiklerinden biri. Buradan uygun fiyatla, hakiki şile bezi giysiler bulabilirsiniz.

Kadınlar için butik uygulaması yapılmış olup etnik desenlerle süslenmiş şile bezi elbiseler, iş toplantılarında bile giyilebilecek eteklere rastlamak mümkün. Yalnız, şile bezi dükkanlarının pek çoğunda kredi kartı geçmiyor. Alışveriş nakit yapılıyor. Hani alışveriş dedik ya, şile bezi dışında, liman çevresindeki balıkçılardan taze balık almak mümkün. Bu tür bir düşünceniz varsa, balıkçı motorlarının dönüş saatlerini takip etmeniz gerek.

TARİHİ

Şile çevresinde yapılan arkeolojik araştırmalarda: Prehistorik çağlarda, yörede yerleşim olduğunu gösteren buluntulara rastlanmıştır. MÖ. 12.000–6.000 yılları arasında, Karadeniz kıyı şeridinde, önemli bir yerleşim bulunmaktadır.
Şile: MÖ.7’nci yüzyılda, Miletoslu denizciler tarafından kurulmuştur. İlk çağda, ilçenin kuzey kesimindeki Philee isimli, antik bir kent bulunuyordu.

Bu kent, deniz kıyısındaki kumsalın hemen ardında yükselen kayalar üzerinde kurulmuştu. Lydialılar, Persler, Galatlar’dan sonra, MÖ. 1’nci yüzyılda Romalılar buraya hakim olmuşlardır. Burada: Gürlek Mağarası, ilk Hıristiyanların, Romalılar tarafından hapsedildikleri bir cezaevi olarak kullanılmıştır. Cenevizliler, bir süre buraya hakim olmuş ve günümüze ulaşan kalenin o dönemden kaldığı sanılmaktadır.

Şile, Yunanca bir kelime olup, Türkçede “Mercanköşk” anlamına gelen, tepelerde ve dağ sırtlarında yetişen güzel kokulu çiçekler açan ıtırlı bir bitki adıdır.

GEZİLECEK YERLER

İstanbul Şile Kaleler

KALELER

Şile’de 3 tane kale var. Bunlar: Şile kalesi, Heciz kalesi ve Sarıkavak kalesidir.

ŞİLE KALESİ

İlçe limanında, küçük bir adacıkta bulunuyor. Kalenin bulunduğu ada: yapıtın şeklinden dolayı “Ocaklı Ada” olarak da anılıyor. Tarihsel gelişim içinde önemli bir yeri var. Bizanslılar tarafından inşa edilmiş. Sonraları ise Osmanlılar tarafından kullanılmış. 10 x 10 metre kare genişliğinde ve 12 metre yüksekliğinde olup, denizden gelebilecek saldırılara karşı koyabilmek amacıyla inşa edilmiştir. Kulesi ve sarnıcı sağlamdır.

HECİZ KALESİ

Yeşil vadi yakınlarındadır. Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir. Vadinin sarp yamaçlarında, bölgeye hakim bir tepede yapılan kale, Bizans’ı Anadolu’dan gelecek akınlara karşı korumak için yapılmıştır.

SARIKAVAK KALESİ

Bizans dönemi eseri olup, Şile’ye yaklaşık 22 km. uzaklıktadır.

İstanbul Şile Deniz Feneri

ŞİLE DENİZ FENERİ

İlçenin simgesidir. Şile Feneri: dünyanın ikinci en büyük feneridir. Bu yüzden, tarihsel değeri oldukça büyüktür. Kırım Savaşında: Karadeniz’den, İstanbul Boğazına girecek gemilerin yollarını bulabilmeleri için yapılmış fenerlerden biridir.

Bu amaçla: boğazlar civarında, 1856 yılında yapılan Anadolu Fenerinden sonra, 1858-1859 yılları arasında, Sultan Aziz tarafından inşa ettirilmiştir. Taş kısmını: Türk mimarlar, metal aksamı ve mercek-kristal sistemini de, Fransa-Paris’te bulunan Barbir Fabrikası tarafından yapılmıştır. Uluslar arası standartlarında, birinci sınıf deniz feneridir.

KİLİSELER

Yeniköy: Kurtuluş savaşı sonuna kadar tüm nüfusu Rumlardan oluşan bir yerleşim yeriydi. Kurtuluş savaşı sonunda, mübadele neticesinde, Rumlar burayı da terk etmişlerdir. Bu yerleşimden: günümüze, bazı binaların temel kalıntıları, köprüler, çeşmeler, vaftiz yeri ve kilise harabeleri kalmıştır. Aynı şekilde, ilçe merkezinde Maşatlık yani Rum Mezarlığı da bulunmaktadır. Ancak, yalnızca 1,5-2 metre yüksekliğinde, sağlam kalmış, ihata duvarları bulunmaktadır.

İstanbul Şile Çeşmeler

ÇEŞMELER

Hanımsuyu çeşmesi, Osmanlılar zamanında Hatice Hanım adında, Mısırlı bir kadın tarafından; 1871 yılında yaptırılmıştır. Günümüzde de, suyundan içilen çeşme “Tatlı Su” olarak bilinir. Kabakoz Köyü Çeşmesi, Şile’nin 11 km. kuzeyinde, Bizanslılar tarafından yaptırılmıştır. Bu çeşme, tam 600 yıllık tarihi bir geçmişe sahiptir.

HAMAM

Eski hamam kalıntıları, İlçe merkezindeki Hamamdere mahallesindedir. Bu yapı Osmanlılar tarafından inşa ettirilmiştir.

MEŞRUTİYET MAĞARASI

Sofular köyü yakınlarındadır. 40 metre uzunluğunda, 3 metre derinliğinde, yatay ve kuru bir mağaradır.

SOFULAR MAĞARASI

Sofular köyü mağara burnu mevkinde; 100 metre uzunluğunda, 17 metre yüksekliğindedir. Yatay ve kuru bir mağaradır. Roma dönemine aittir.

DEĞİRMENÇAYIRI ŞELALESİ

İlçeye 33 km. uzaklıkta, Değirmençayı köyünün güneybatısındadır. Şelalenin yüksekliği 8 metre, genişliği 30 metre kadardır. Değirmençayı şelalesinin kuzeyinde, yaz aylarında suları kuruyan, 15 metre yükseklikte akan Şarlak Şelalesi adı verilen bir şelale daha var.

ONBİR GÖLLER VADİSİ

İlçenin görülmeye değer önemli doğal güzelliklerinden biridir. Hacılı köyü yakınlarındadır. Köydeki su değirmeninden, doğuya doğru Göksu kolu 500 metre takip edilince, birinci göle ulaşılıyor. Vadinin devamında, büyüklü-küçüklü on bir göl var.

İstanbul Kabakoz

İstanbul Kabakoz

İstanbul’da yaşayanlar için, fazla uzaklarda olmayan bir cennet.

ULAŞIM

İstanbul’a 40 dakika uzaklıktadır. Şile İlçesine bağlı bir köy. Daha doğrusu, Şile ilçesine bağlı, 50 köyden biri. İstanbul’dan kaçmak isteyenler için, fazla yolculuk yapmadan, yakınlardaki bir cennet olarak öne çıkıyor. Özellikle, halen büyük kalabalıklar tarafından bilinmiyor olması avantaj.

Evet, ulaşım nasıl? İstanbul’dan: Ümraniye-Şile yolunu takip eden. Şile’den sonra, Ağva’ya doğru giderken, sahil yolunu kullanarak, karşınıza çıkacak ilk köy; Kabakoz köyüne ulaşabilirsiniz. Köy, Şile’ye 10 km. uzaklıkta.

İstanbul Kabakoz

GENEL

Evet, burada turistik tesisler pek yoğun olarak bulunmuyor ve bu nedenle, buranın ismi pek duyulmamış. Burada, son yıllarda, daha çok yazlık evler yapılmış. Yoğun olarak, buraya, kendi yazlığını yaptıranlar uğruyor.

Kabakoz köyündeki ahşap evleri görebilirsiniz. Çevresi tamamen yeşilliklerle kaplı bu köyün, Akçakese bölümünün önü deniz ve harika bir manzara var. Özellikle denizi tertemiz ve pırıltılı kumsalı var. Koyun, İstanbul’a uzaklığını düşünürseniz: 60 km. Şile ilçe merkezine ise, 17 km. uzaklıktadır.

Köyden itibaren: sahile ayrılan 2 kilometrelik yol, sizi deniz kıyısına getirecektir.

Burada: bir çadır da kurabiliyorsunuz.

İstanbul Kabakoz

KONAKLAMA

Akçakese yöresinde, sahilde bir kamp merkezi var. Burada, 37 oda bulunuyor. Tesis: ağaçlarla bezenmiş, burada: karavan ve bungalov alanları bulunuyor. Kalınacak yerler ise: ağaç evler. Ağaç evlerin bu özellikleri, gerçekten muhteşem. Beton yok, tamamen ahşap. Bu ahşap evlerden, 10 tane var.

NE SATIN ALINIR

Buralardan bir şeyler satın almak isterseniz, tek seçenek: Şile bezinden üretilen giysiler.

NE YENİR

Burada balık bulmanız çok kolay. Mutlaka balık yemeli ve hatta balık satın alarak, evinize getirmelisiniz. Çünkü, burada taze balık bulmanız mümkün.

NE YAPILABİLİR

Sahilde: kum yürüyüşleri yapabilir, tertemiz denize girebilirsiniz. Karavan ile gidebilirsiniz. Veya, burada çadır kurmak da mümkün. Tüm bunların dışında günübirlik gidebilirsiniz. Veya, konaklama bölümünde belirttiğim gibi, burada mevcut tesiste kalabilirsiniz. Bu tesiste kalırsanız, deniz kıyısı ile tesis arasında, tekne ile, sizi götürüp getiriyorlar. Bu yolculuk yaklaşık 5 dakika sürüyor. Tesis ile deniz arasındaki bu çayda, balık tutmak mümkün. Merakınız varsa, balık takımlarınızı da götürmenizi öneririm.

Sonuç olarak: burada sizi henüz keşfedilmemiş olmanın verdiği bir sakinlik ve tabiat güzelliği bekliyor. İstanbul’dan çıkın ve bir gününüzü buraya ayırın. Denize girin, güneşlenin ve çevrede, yemyeşil çevrede gezin. İnanın sonuçta, mutlu olacağınız bir gün geçireceksiniz

Şile tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

İstanbul Kız Kulesi

İstanbul Kız Kulesi

Türkiye hakkında bir resim akla gelince, ilk on resim arasında, mutlaka “Kız Kulesi” resmi de var. Google’da bunu masa üstü resimlerini dizayn ederken kullanmış. Özellikle: 2010 yılında “Kültür Başkenti” işlevi görecek, güzel İstanbul’u muzun simgelerinden kız kulesi. Gerçekten yine televizyonlarda boy gösteren bir reklamda olduğu gibi, yıllardır orada. Hatta, yüzyıllardır orada.

Evet, kız kulesi, İstanbul boğazının Marmara denizine yakın kısmında. Üsküdar-Salacak açıklarında yer alan, küçücük bir adanın üzerinde inşa edilmiş bir yapı. Aynı zamanda; Üsküdar’ın simgesi olmuş, hatta zarif silüetiyle, İstanbul’un en önemli simgelerinden biri olabilmiş. İstanbul’a gidenlerin, mutlaka ziyaret ettiği, yanına kadar gidemese bile, gerek Salacak sahilindeki çay bahçelerinde oturarak izlediği ve gerekse vapurla yanından geçerken izlediği, muhteşem güzel ve İstanbul ile bütünleşmiş bir yapı. Yani; her gün yüz binlerce insanın, gururla seyrettiği bu güzelliğin geçmişini, ne zaman yapıldığını, kim zamanında yapıldığını, bugünkü kullanımını biraz inceleyelim. Çünkü; İstanbul’a gelip te kız kulesini görmemek olmaz.

Buraya; Salacak’tan sandallarla ulaşabilirsiniz. İstanbul boğazının ağzından ve sahilden, yaklaşık 200 metre uzaklıkta.

İstanbul Kız Kulesi: Kule: 18 metre yüksekliğinde ve 5 katlı. Deniz üzerinde; deniz yüzeyinden pek de fazla yüksek olmayan bir kayalık üzerinde. Yüzeyde: 35-36 metre kenarlı bir düzlük üzerine oturtulmuş. Her bir kenarı: 18-21 metre arasında değişen ölçüleri bulunan küçük bir kale. Evet; kale dedik, bu kale mazgallı, burcunun tepesinde, etrafı balkonlu bir köşk var.

Bu köşkün üstü, dilimli bir kubbe ile örtülü. Ortasında ise bayrak direği var. Kara tarafına bakan kapısının üstünde, iki sütunun taşıdığı revak var. Kapının üzerinde, üçgen bir çerçeve içinde, hattat Mustafa Rakım Efendinin imzasını taşıyan, Sultan II. Mahmut’un bir tuğrasını gösteren madalyon bulunmakta. Tuğranın altında ise, 1248 tarihi yazılı.

TARİHİ SÜREÇ

İstanbul Kız Kulesi: Kız kulesinin, ilk kez, ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak, bu konudaki efsaneler değerlendirildiğinde, kulenin ilk kez Atinalı general Alkibiades tarafından yapıldığı sanılıyor. Daha sonra ise, imparator Aleksios Kommenos (1181-1118) tarafından, buraya yapılan yapı, kaleye çevrilmiş.

Tarihi süreç içindeki gelişmeler ise şöyle sıralanıyor. İmparator Kommenos tarafından; kulenin suyunun getirilmesi için, karadan ve deniz içinden bir hat çekilir. Ayrıca; kara ile kız kulesi arasında bir duvar yaptırılır. Bugün, bu duvarın, sadece temel kalıntılarının izini, denizin durgun günlerinde, deniz altında görebilmek mümkün.

1248 yılında, Sultan II. Mahmut devrinde, kule bugünkü şeklini alır. Sonraki yıllarda onarımlar, buna göre yaptırılır.

1509 tarihinde meydana gelen depremde, kule hasar görür. Ardından, Sultan I. Selim tarafından onartılır.

1719 yılında, fener kısmında yakılan yağ tutuşur, alev alır ve iç katları ahşap olan kule, tamamen yanar. Daha sonraki süreçte, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından, kulenin üstüne cam bir köşk yaptırılır ve kız kulesinin yüksekliği arttırılır. Kubbesi ise, kurşunla kaplatılır.

1830 yılında, bölgede çıkan bir kolera salgınında, kulenin bulunduğu bölüm, bir karantina hastanesi olarak kullanılır.

1944 yılında yapılan restorasyonda, kurşun kaplı kubbe ve kat döşemeleri, betonarmeye çevrilir. Bayrak direği dikilir. Çevresine, büyük kayalar yerleştirilir.

1983 yılında, kule, Denizcilik İşletmeleri Liman İşletmesine bırakılır. Bir ara, siyanür deposu olarak da kullanılır. Ancak, duyarlı çevreler ve çevrecilerin baskısı sonucu, burada depolanan siyanür, başka bir yere götürülür.

2000 yılında ise, restorasyon yapılmak ve belli bir süre işletilmek üzere, büyük bir Holding’e uzun süreli kiralanır. Aslına sadık kalınarak ve 3 milyon dolar harcanarak, onarım ve restorasyon yapılır. Aslında sivil toplum örgütlerinin aslına sadık kalınmadığında ısrarcı oldukları bu çalışmalarda; zemin katta, evvelce bilinmeyen mazgal delikleri ortaya çıkarılır.

Bu mazgalların; Boğaziçi’ne bakanları dik, Sarayburnu’na bakanları ise, cepheye göre 45 derecelik bir açı ile Marmara’ya baktıkları görülmektedir. Bunun sebebi ise, hem top atışlarını kolaylaştırmak ve hem de daha fazla güneş ışığının girmesini sağlamak olarak değerlendirilmiştir. Bu restorasyon sırasında, dört köşe kule, demir kasnaklarla takviye edilmiştir.

EFSANELER

1. EFSANE

MÖ. 411 yılında, Üsküdar ve sahilleri, Pers egemenliği altına girer. Buna karşılık; yörede yaşayanlar tarafından, Atina’dan yardım istenir. Bunun üzerine; Atina’lı general Alkibiades (MÖ.450-404) 30 gemilik bir donanma ile bölgeye gelir ve Perslerin tam karşısında, kız kulesinin bulunduğu kayalık üzerine, bir yer yapar. Yani: ilk yerleşim, bu. Zamanla; kıyılardaki Pers’lerle yapılan mücadeleler sonucu, Pers’ler kıyıdan geri çekilirler.

Alkibiades, Üsküdar kıyılarını ele geçirir. Ancak; boğazdan geçen gemileri değerlendirerek, kız kulesinden gelir elde etmek ister. Kız kulesinin üstündeki yapıyı, gümrük istasyonu olarak yapılandırır. Ayrıca: kız kulesi ile Sarayburnu arasında, büyük bir zincir çektirerek, bu bölgedeki gemi geliş-geçişini engeller.

Gemilerin yalnızca Anadolu yakası ile kız kulesi arasındaki bölümden geçmesine izin verir. Ancak, bir süre sonra, kız kulesi, zincirin ağırlığını taşıyamaz hale gelir ve kule, Avrupa yakasına doğru denize yıkılır. Bugün, kuleden denize, suyun içine bakıldığında, durgun günlerde, yıkıntılar görülebilir.

Bu arada; Atina’lı general Alkibiades’in, çok sevdiği karısı Damalis, burada ölür. General, karısı için bir türbe hazırlatır. Bu türbe; Ayazma caminin üzerinde bulunduğu tepededir. Bir kısım söylentiye göre ise, general, karısını, kız kulesi içindeki bir kaya oyuğuna gömdürmüştür.

Neyse, bir önceki cümlede adı geçen tepenin üstünde, general, bir sütun üzerine bir inek heykeli diktirir. Bu heykel, karısının mezarının yerini gösterecektir. Tepenin önündeki burun, tüm bu gelişmeler üzerine, uzun yıllar Damalis burnu olarak anılır. Evet; takip eden tarihi süreçte, burası, Bizans imparatoru Aleksios Komnenos (1181-1118) tarafından onartılır ve yeniden düzenleme yapılarak, mevcut yapılar, tam bir kaleye dönüştürülür.

2. EFSANE

Bir zamanlar, Sestos’da, tanrıça Afrodit adına yaptırılmış bir tapınak bulunmaktadır. Bu tapınakta genç kızlar rahibe olarak görev yaparlar. Hero da, bu rahibelerden biridir. Hero, aynı zamanda, kız kulesinde, fener bekçisinin kızıdır ve kız kulesindeki kuşlara bakmakla görevlidir. Ve aşka yasaklıdır, kız kulesinden ayrılamaz.

Her ilkbaharda; doğanın uyanışı olarak, bu tapınak çevresinde törenler düzenlenir, çevreden gelen insanlar tarafından tapınak doldurulur. Yenilir, içilir ve tanrıça Afrodit’e, aşkı bulmak için dua edilir. Boğazın karşı kıyısında, Abydos köyünde oturan Leandros, bu törenlere katılmak için, tapınağa gelir. Hero ile karşılaşır ve iki genç, birbirlerine aşık olurlar.

Derken, Leandros, sevgilisi Hero’yu görmek için, her gece, kıyıdan, kız kulesine yüzer. Şafak vaktine kadar birlikte olurlar, sonra geri döner. Bu durum böylece devam ederken; fırtınalı bir gün, azgın dalgalarla boğuşarak kız kulesine yüzmeye çalışan Leandros, rüzgarın, kule fenerini söndürmesiyle yolunu şaşırır ve boğularak ölür.

Ertesi gün, Leandros’un ölüm haberini alan Hero da, bu acıya dayanamaz intihar ederek ölür. Aslında, burada ince bir ayrıntı var. Efsanede sözü edilen yerler, yani Sestos ve Abydos, aslında Çanakkale boğazının iki yakasında bulunan yerlerdir. Ama kimi yazarlar, efsaneyi İstanbul boğazına ve kız kulesine uyarlamışlardır.

3.EFSANE

Bir kahin, imparator I. Konstantinos’un kızının, yılan sokmasıyla öleceğini söyler. Bunun üzerine, kızını çok seven imparator, deniz ortasına bir kale yaptırır ve kızını buraya saklayarak koruyabileceğini düşünür. Ama, kaderin önüne geçilemez. Kuleye gönderilen yiyecek sepetlerinden, üzüm sepeti içine saklanan yılan, kızı sokar ve öldürür.

İmparator kızının cenazesini, demirden bir tabut yaptırarak içine koyar ve bu tabutu Ayasofya’ya kaldırtır. Bugün, Ayasofya Müzesinde bu demir tabut görülmekte olup üzerindeki iki deliğe dikkat edin. Sanırım, yılan, öldükten sonra bile kızı rahat bırakmamış. Evet; kız kulesi için anlatılan efsaneler arasında, en çok tercih edilen budur.

4.EFSANE

Evet, bir efsanede, ünlü gezgin Evliya Çelebiden. Halk kahramanı Battal Gazi, İstanbul’u almak için Tekfur Sarayının karşısında, 7 yıl bekler. Fakat, asıl sebep, Üsküdar Tekfurunun kızına aşık olmasıdır. Battal Gazi, Şam’ın fethi için Üsküdar’dan ayrılınca, İmparator Tekfurun kızını ve hazinelerin saklanması için, denizin tam ortasında, kız kulesini yaptırır.

Battal Gazi; Şam’dan dönüşünde, bir kısım çatışma sonunda, kız kulesini basar, tekfurun kızını ve buraya konulan hazineyi alır, kaçırır. Battal Gazi’nin, bugün Eskişehir yakınlarındaki Seyitgazi İlçesindeki mezarının hemen ayakucunda, karısı tekfur kızının mezarı bulunmaktadır.

Evet; tarihi süreçte, kız kulesi işte böyle bir geçmişe sahip. Günümüzde ise, turistik tesis olarak kullanılmakta. Gündüzleri kafeterya ve geceleri ise restoran olarak hizmet veriliyor. Zemin kat; restoran. Buradan, ahşap merdivenlerle üst katlara çıkılıyor. Ara katlara; satış bölümleri yapılmış.

Etrafı balkonla çevrili bölüm ise; kafeterya, çay yeri. Buradan, isteyenler sabit dürbünler ile, Üsküdar, Boğaziçi ve İstanbul’un nefis manzarasını seyredebiliyorlar. Buradaki restorana gitmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmanızı öneriyorum.

Kız kulesi; yazının başında da belirttiğim gibi, denizin ortasındaki ortaya koyduğu silüetiyle, gerçekten görülmesi gereken bir yapı. Yanına gidemeseniz bile, mutlaka uzaktan izleyin. Özellikle, Üsküdar sahilinde, kız kulesinin hemen karşısına gidin, bir banka veya çay bahçelerinden birine oturun, uzaktan izleyin.

İzlerken de; umarım bu yazdıklarım, burada yaşananlar aklınıza gelir ve tarihi süreçte birçok şekilde kullanılmış bu harika görüntülü yapıyı, daha bilinçli gözlerle izlersiniz.

İstanbul’a gidenler için, nereyi gezelim, nereyi görelim, kız kulesini mutlaka görün. Üsküdar meydanından kıyıyı takip ederek yürüyerek buraya ulaşabilirsiniz. Hemen karşısında bulunan çay bahçelerinde mutlaka bir çay molası verin ve bu güzelliği izleyin.