Mihalgazi denilince, ismindeki “gazi” kelimesi elbette ilgi çekmektedir. Yazının hemen başında, bundan söz etmek istiyorum. Eski ismi “Gümele” olan yöre insanı, kurtuluş mücadelesinde, üstün Yunun işkal kuvvetlerine karşı, muhteşem bir direniş göstererek, bölgelerinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesini önlemişler ve bunun üzerine, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, “gazi” unvanı verilmiştir.
ULAŞIM
Eskişehir’den çıkıp, buraya gelirseniz, dağları yara yara geçip giden yolları aşmanız gerekiyor. Önceleri, belki de, buralar nasıl bulunup ta, yerleşilmiş şeklinde yorumlar yapabilirsiniz. Ama, şu bir gerçek ki: bir zamanlar, Osmanlı devletinin kuruluş aşamasında, Osman Gazi, ordusunun askerlerini, kış aylarında, Sakarya nehrinin kıyısındaki bu köylerde, ılıman havanın egemen olduğu bu yörelerde barındırırmış. Evet, Mihalgazi ilçesi, bağlı bulunduğu il merkezi olan Eskişehir’e 52 km. uzaklıktadır. Mihalgazi-Sarıcakaya arasındaki uzaklık: 6 km. Mihalgazi-İnhisar arasındaki uzaklık: 20 km. Mihalgazi-Gölpazarı arasındaki uzaklık: 56 km. Mihalgazi-Bozöyük arasındaki uzaklık: 84 km.
TARİH
Osmanlı imparatorluğu kuruluşu öncesinde: 1292 yıllarında, yörede, Harmankaya Tekfuru Köse Mihal yaşamaktadır. Kendisi ve çevresindekiler ile birlikte, Müslümanlığı seçen bu şahıs: Osmangazi ile birlikte, birçok sefere katılmış ve bunun üzerine halk arasında bilinen adı olan “Abdullah Mihalgazi” ismi, ilçeye verilmiştir.
Yörenin tarihi süreç içindeki ilk ismi “Gümele” dir. Köse Mihal, Müslüman olduktan sonra, 1292 yılında, Osman Gazi ile birlikte birçok sefere katılır ve başarılar elde eder. Bunun üzerine, Osman Gazi: Orta Sakarya bölümünde, Karaağaç’tan başlayan ve Gümele’nin yanı günümüzdeki Mihalgazi’nin doğusuna kadar uzanan bölümü, kılıç hakkı olarak kendisine verir.
Bu dönemde, bu bölgede yalnızca Rum köyleri bulunmasına rağmen, Türkler, bölgede hızla çoğalmaya başlarlar. Çünkü: hayvancılık için ideal yaylalar bulunmaktadır. Yazın yaylalarda, kışın vadide yaşayan göçebe Türkler, zamanla buraya yerleşmeye başlarlar. Böylece, ilk Türk köyleri yani “Gümeleri” kurulmaya başlanır. Yayladan, gümeye gidelim tabiri, zamanla gümelere şeklinde değişir ve 1300-1350 yılları arasında, bölgede, ilk Türk köyleri kurulmaya başlanır. Türk köyleri çoğalınca, Rum köyleri dağılmaya başlar ve yerlerine, Türk köyleri kurulur.
Yörenin tarihindeki en şanlı sayfa ise: Yunan işgalinde, bu yörenin insanının işgalci Yunanlılara karşı büyük bir direniş göstererek, bölgelerinin işgal edilmesini önlemeleridir. Yunan kuvvetleri, Sakarya nehrinin yanına kadar gelmelerine rağmen, Gümelelilerin savunma hatlarını geçememişlerdir. Bunun üzerine, Kurtuluş Mücadelesi sonucunda, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, 1925-1928 yılları arasında, Gümele’ye ödül olarak “Nahiyelik” verilmiştir. Ayrıca: “Mihalgazi” unvanı da uygun görülmüştür.
Yörede, 1967 yılında belediye teşkilatı kurulmuş ve 1991 yılında ilçe olmuştur.
GENEL
Yöre, deniz seviyesinden 170 metre yüksektedir. Çevresinin dağlarla çevrili olması nedeniyle, bu durum, iklim şartları üzerinde mikro klima etkisi yapmakta ve gayet ılıman bir iklim görülmektedir. Sakarya nehri ilçenin merkezinden geçmekte ve ilçeye ayrı bir zenginlik katmaktadır.
Yörede yaşayan insanların temel geçim kaynakları: meyve ve sebze üretimidir. Çünkü: coğrafi konum nedeniyle, bölge: yazlık ve kışlık sebze üretimine çok uygundur ve seracılık gelişmiştir. Özellikle, burada yetiştirilen sebze ve meyvelerin, kendine has bir lezzeti olduğu söylenir. Kayısı, üzüm, nar ve ayva öne çıkmaktadır.
Burada: çok uzun geçmişten bu yana, Perşembe günleri, Pazar kurulmakta ve bu pazara, çevre yörelerden yüzlerce insan gelmektedir. Bu yüzden, Perşembe günleri, ilçe merkezinde büyük bir hareketlilik görülür. Siz de, yolunuz düşerse, buraya gitmek isterseniz, bence, Perşembe gününü tercih edin ki, bu pazarı mutlaka ziyaret edin, çünkü hoşunuza giden ve almak isteyebileceğiniz bir şeyler mutlaka bulacaksınız.
KONAKLAMA
Mihalgazi Öğretmenevi İstanbul Cad. 9 Mayıs Mahallesi. 222-6212880
GEZİLECEK YERLER
BELEDİYE HALK HAVUZU
Ne kadar ilginizi çeker bilmiyorum ama, İlçe merkezinde, Belediye tarafından yaptırılan açık havuz tesisi, yöre halkının yoğun ilgisini çekmektedir. Halka açık bu Belediye havuz tesislerinde, 3 büyük ve 1 adet küçük kaydırak da bulunuyor. 3 bölümden oluşan havuz da: derin olmayan ve suyu bebekler için uygun bulunan bölümler vardır. Orta havuzda, 4 kaydırak bulunan bölüm derinliği, 1.50 metredir.
SAKARI ILICA KAPLICALARI
Eskişehir-Sarıcakaya-Mihalgazi-Sakarı ılıca köyü yolu ile gidilir. İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır.
Yörede: 2 adet Türk hamamı şeklinde, tesis bulunmaktadır. Bunlar, dönüşümlü olarak gün içinde, kadınlara ve erkeklere tahsis edilmektedir. Termal merkezde ise, 12 özel banyo bulunur. Özel banyoların 10 tanesi küvet ve 2 tanesi jakuzi şeklinde düzenlenmiştir. Saatlik olarak kiraya verilmektedir.
Burada, termal sular, yerden 55 derece sıcaklıkta çıkmaktadır. Kaplıca sularının iyi geldiği rahatsızlıkların başında: romatizma gelmektedir. Bunun dışında: mide hastalıkları, kadın hastalıkları, kırık ve çıkıklar (kemik hastalıkları), sindirim sistemi rahatsızlıkları, beslenme bozukluklarına iyi geldiği söylenmektedir. Banyo ve içmece olarak kullanılmaktadır.
Şifalı olduğuna inanılan suların bulunduğu kaplıca bölgesi, birçok ziyaretçi tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir. Burada, yemek yemek için uygun yerler var, hatta çadır kurma alanları bulunuyor. Çevredeki ormanlık alanda ise, günübirlik piknik yapabilirsiniz. Ama, hazır yemek isterseniz, bir tane lokanta da var. Buraya gitmek ve 22 adet termal tesiste (apart otel) konaklamak isterseniz, gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızı öneririm.
İnönü denilince, hemen ilk akla gelen “İsmet İnönü”. Ama, şöyle bir gerçek var, Sayın İsmet İnönü’nün soy ismi buraya verilmemiş, kendileri, soy isimlerini, buradan almışlardır. Bizans döneminden kalma “inler” nedeniyle, İnönü olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca, Türk Hava Kurumu tesisleri, buranın en büyük özelliğidir.
ULAŞIM
Eskişehir ilinin bir ilçesi olmasına rağmen, öte yandan Kütahya şehrine doğrudan bağlanan bir yolu mevcuttur. İnönü-Eskişehir arasındaki uzaklık: 36 km. İnönü-Kütahya arasındaki uzaklık: 112 km. İnönü-Bozöyük arasındaki uzaklık: 16 km. İnönü-Ilıca arasındaki uzaklık: 43 km. İnönü ilçesinden Eskişehir’e gitmek için, iki yol kullanabilirsiniz. Gerek, Eskişehir-Bursa kara yolu ve gerekse İnönü ilçesinden Kütahya iline giderken, ana yoldan ayrılır, 30 km. lik ara yolu takip ederek Eskişehir iline ulaşabilirsiniz.
TARİH
Yörede, tarihi süreç içindeki ilk yerleşimin, MÖ.3500 yıllarına, Hititlere kadar gittiği bilinmektedir. Takip eden dönemde ise, Frigler, Lydlalılar, Makedonlar, Romalılar ve Bizanslılar görülür. Ama, ilçe merkezinin kuzeyinde, günümüzdeki “Eserönü” bölgesindeki sütun başlıkları: yörenin ilk yerleşimcilerinin Frigler olduğunu ortaya çıkarmaktadır. 395 yılında ise, yörede Bizanslılar etkin olur. Bu dönemde, günümüzde “İnönü kalesi” denilen yeri yani inlerden oluşan yapı bölümünü yaparlar. Ayrıca: Kandilli köyünden, yine aynı döneme ait birçok Bizans dönemi kalıntısı çıkmıştır.
Malazgirt savaşından sonra ise, 1071 yılından sonra, bölgede Germiyanoğulları Beyliği görülür. 1289 yılında ise, bölge, hediye olarak Osmanlılara, Osman Gazi’ye verilir.
1533-1536 yılları arasında, Kanuni Sultan Süleyman: Irak seferine giderken: burada konaklarlar. Bu sırada: Kanuni Sultan Süleymanın yanında bulunan “Matrakçı Nasuh” isimli minyatür ustası çizer: bölgenin resmini çizer. Bu resimde: altta: İnönü, ortada: Bozöyük ve Derbend-i Ermeni (günümüzdeki Pazaryeri kasabasının bulunduğu yer) ve üstte: Zincirlikuyu görülür. Bu minyatür: o dönemlerde de, bölgede bulunan “inler” in önemini ortaya koymaktadır.
Yine tarihi süreç incelendiğinde: Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle kurulan “Türk Tarih Kurumu” nun: 1938 yılında, buradaki mağaralarda ve inlerde, Anadolu’nun karanlıkta kalan geçmişini araştırmıştır. Bu araştırmalarda: yapılan kazılar sonucunda: Bakır çağına tarihlenen çanak-çömlek ve Frig, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen çeşitli kalıntılar bulunmuştur.
Kurtuluş savaşı döneminde ise, 1921 yılında, I’nci ve II’nci İnönü savaşları yine bu bölgede yapılmış, Atatürk savaşları buradan idare etmiştir. Hatta: yine kurtuluş savaşının büyük komutanlarından olan, İsmet Paşa’ya, soyadı: buradan (İnönü) verilmiştir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk: kurtuluş savaşında İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta, İnönü hakkında “Türk’ün makus talihinin yenildiği yerdir” ifadesini kullanmıştır. Çünkü, kurtuluş mücadelesinde, ilk zafer burada kazanılmıştır.
Bölgede belediye teşkilatı, 1884 yılında ve ilçe teşkilatı ise, 1987 yılında kurulmuştur.
GENEL
Coğrafi bakımdan, İnönü ovasına hakim tepelerin üzerinde bulunan inler: doğal bir kale gibi bulunmaktadırlar. Çünkü, doğal korunma sağlamaktadırlar. Evet, İnönü ilçe merkezi, deniz seviyesinden 840 metre yüksekliktedir. Yüz ölçümü: 360 km. karedir.
İlçe halkının ekonomik etkinliklerinin temelinde, tarım ve hayvancılık bulunmaktadır. Yörede, hayvancılık özellikle önem kazanmakta ve süt ve süt ürünleri, yani yoğurt ve kaymak önem kazanmaktadır. Ancak, gerek Bozöyük ve gerekse yine yakında bulunan Eskişehir ili nedeniyle, burada, sanayi gelişmemiştir.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Buraya yolunuz düşerse: özellikle yoğurt ve kaymak tatmalısınız, çünkü, buranın yoğurt ve kaymağı çok meşhurdur.
GEZİLECEK YERLER
İNÖNÜ MAĞARASI
Bu mağaranın bulunduğu alan yani mağaranın ağzı, çok uzaklardan bile seçilebilmektedir. Çünkü; ilçe merkezinin yaslandığı büyük dikliğin orta bölümündedir. Buraya ulaşmak için: İnönü-Kütahya kara yolu kullanılır. Mağara: geniş ağızlıdır ve yarım ay şeklindeki büyük bir boşluktan oluşmaktadır. Mağara içinde: herhangi bir damlataş oluşumu yoktur. Bu yüzden, turizm ve ziyaret amaçlı olarak, yoğun kullanılmaz. Ancak: mağaranın fiziki yapısının basamaklar şeklinde yükselmesi, kaya sütunları arasında farklı mekanlara geçilmesi ve mağaranın önünden, Sarısu deresi havzasının muhteşem güzel görüntüsü, burayı yine de ziyaret edilir hale getirmiştir.
THK İNÖNÜ EĞİTİM MERKEZİ-PLANÖR KAMPI
Burası, 1936 yılında, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emirleriyle kurulmuştur. Eskişehir il merkezine, 36 km. uzaklıktadır. İnönü ilçe merkezine ise, 1 km. uzaklıkta, İstanbul-Kütahya kara yolu üzerindedir.
Burada: Türk Hava Kurumu tarafından: planör ve paraşüt eğitimi verilmektedir. Özellikle: yaz aylarında, paraşüt, planör, yelken kanat, yamaç paraşütü ve balon kursları verilir. Planör eğitim merkezi olarak buranın açılışında: Vecihi Hürkuş isimli Türk havacılığının kuruluşunda büyük emekleri geçen pilotun, bölgede yaptığı araştırmalar ve bölgenin, bütün yaz dönemi boyunca, kuzey rüzgarları almasının büyük nedeni bulunmaktadır. Bölgede hakim rüzgar, kuzey yönündendir ve yöre köylüleri buna “harman rüzgarı” derler. Mayıs başında başlayan bu rüzgar, Eylül ayına kadar devam eder ve planör uçuşları için çok uygundur. Evet, rüzgar, sürekli olarak kuzeyden eser. Planörler havalandıktan sonra, uzun süre havada kalabilmektedirler. Buna istinaden, 10 Temmuz 1936 tarihinde, bu planör uçuş eğitim merkezi kurulmuştur. Bölgenin tamamı, doğal çim ile kaplıdır. Evet, günümüzde, her yıl “Mayıs-Eylül” ayları arasındaki dönemde, burada: uçuş ve atlayış eğitimleri verilmektedir. Planör uçuş eğitimleri de bu merkezde yapılmaktadır. Toplam 1200 dönümlük arazi üzerinde, 2 adet toprak-çim pist bulunmaktadır. Pistlerin uzunluğu 900 ve 1200 metredir. 1937 yılında yapılan taş binalar ise, günümüzde de kullanılmaktadır. Bu taş binalar, Rus mimari tarzı özelliklerini taşır. Buralarda, yaklaşık 400 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Ayrıca, yemekhane, kantin ve personel lojmanları da bulunmaktadır.
Han ilçesi, ismini: Sultan IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa’nın, burada yaptırdığı külliyenin bir parçası olan “Menzil Han” dan almıştır. Yani, Osmanlı döneminde oldukça yoğun bir güzergah üzerinde bulunan ilçe, günümüzde, şehirlerarasındaki karayolu bağlantılarının farklı yerlerden geçmesi nedeniyle, eski önemini kaybetmiştir.
Ama yine de, burada, özellikle tarih meraklılarını muhteşem güzellikler bekliyor. Frig dönemine ait: gerek Frig vadisi ve gerekse Midas Yazılı Kaya anıtı, ülkemiz topraklarında, mutlaka görülmesi gereken antik döneme ait günümüze ulaşabilen kalıntıların başında gelmektedir.
Mutlaka ve mutlaka, zaman ayırın ve Midas Yazılı Kaya anıtını görün. Çünkü, bir zamanlar, büyük bir uygarlığın temsilcileri, bu anıta tapmışlar. Günümüzde ise, anıt, üzerinde bulunan büyük çatlaklar ile, zamana direniyor. Ama tedbir alınmasa, yakın bir gelecekte, anıtın üstünden büyük bir parçanın koparak düşeceği ve yok olacağı kesindir.
ULAŞIM
Eskişehir il merkezi ile, Han ilçesi arasında doğrudan toplu ulaşım mümkün değildir. Eskişehir il merkezinden, Çifteler ilçesine gelen otobüsler ile, oradan garajdan minibüsler ile, Han ilçesine gelinebilmektedir.
Han ilçesi ile, bağlı bulunduğu Eskişehir ili arasındaki uzaklık: 105 km. dir. Özellikle, yazılı kaya anıtı ve Frig vadisi gibi bölgelere ulaşmak istediğinizde, Eskişehir-Afyonkarahisar kara yolunun üzerinden, iç kesimlere sapmanız gerekiyor.
TARİHİ
İlçe, tarih boyunca, yoğun bir yerleşime tabii olmuştur. Bu bağlamda: Yazılıkaya-Midas kenti, başkaca birçok Frig eseri, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemi eseri görülmektedir. Osmanlı döneminde, IV. Murat döneminde: Vezir-i Azam Hüsrev Paşa: Bağdat seferine giderken, buradan geçmiş ve bölgenin önemine binaen, buraya bir kervansaray, cami, çeşme ve hamam yaptırmıştır. Bu nedenle, yöreye: Han-ı Hüsrevpaşa ismi verilmiş ve ilçe adını, bu “Han” dan almıştır.
Biraz önce sözünü ettiğim gibi, özellikle Osmanlı döneminde, yörenin kervan yolu: Eskişehir, Seyitgazi ve buradan geçmektedir. Bu arada, ilçenin en büyük özelliği, uzun yıllar boyunca, Afyonkarahisar ilinin bir ilçesi olarak bulunmuş olmasıdır. 1963 yılında, Hüsrev Paşa köyü olarak bilinen yöre, bu yıl, Afyon-Emirdağ ilçesine bağlı iken, buradan ayrılarak, Eskişehir-Çifteler ilçesine bağlanmıştır. 1967 yılında kasaba olan yerleşim de daha sonra Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılında “Han” adını alan yerleşim yeri, 11 köyün bağlantısı ile, ilçe statüsüne kavuşmuştur.
GENEL
İlçe, Eskişehir ilinin en küçük ilçelerinden birisidir. Çünkü, yöreden dışarıya büyük göçler yaşanmıştır. Bunun sonucunda, buranın insanının büyük bölümü, günümüzde İstanbul ve Eskişehir illerinde yaşamaktadırlar.
Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği: 1245 ile 1270 metre arasındadır. Yüzey şekilleri, doğudan batıya doğru yükselmektedir. Rakımın yüksek olması nedeniyle, iklim şartları da etkilenir ve özellikle, kış ayları sert ve uzun geçer. Kuzey rüzgarları etkilidir ve bu yüzden, yollarda, buzlanma nedeniyle, uzun süreli kapanmalar görülebilir. Yani, doğan don olaylarına rastlanabilmektedir.
Güney, batı ve kuzeybatı bölümlerde, ormanlık alanlar görülür. Ormanlar, ilçe topraklarının, yaklaşık yüzde 43 lük bölümünü kapsar. Ancak, bu ormanların büyük bölümünün, tarihi süreç içinde tahrip edildiği bilinmektedir. Bu ormanlık bölümlerde: özellikle kuşburnu ağaçlarının yoğunluğu dikkat çeker. İlçenin hemen her yerinde görülen kuşburnu, ekonomik yönden yöre insanına gelir getirmektedir. Yine, ormanlık alanlardaki “ahlat” ağaçları, ilgilenenlerin dikkatini çeker.
Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında, tarım ve hayvancılık gelmektedir.
GÖRÜLECEK YERLER
HÜSREV PAŞA CAMİSİ
Yapının isminin Hüsrev Paşa değil, Rüstem Paşa olduğuna inanılmaktadır. Selçuklu dönemi yapısıdır. Yapı: bir kilise kalıntısı üzerine inşa edilmiştir. Özellikle, kubbe görüntüsü, Osmanlı mimarisinden ziyade, Selçuklu mimarisini yansıtmaktadır.
HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ
Burada, Osmanlının yakın dönemine ait, 17’nci yüzyılda inşa edilmiş bir han, cami ve hamam bulunuyor. Yapılar: Sultan IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından yaptırılarak, 1631 yılında hizmete açılmıştır. Külliye: Osmanlı döneminde, devletin doğudaki topraklarını, merkeze bağlayan üç ana yol ağının üzerinde bulunması nedeniyle, önem kazanmaktadır.
HAN ANTİK YER ALTI ŞEHRİ
İlçe merkezinin güneydoğusundadır. Burada, 1992 yılında, Eskişehir Müzesi görevlileri tarafından, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu yer altı yerleşimi: doğal kayalar oyularak yapılmıştır. Yeraltında yapılan bu kat kat mekanlarda; mekanları birbirine bağlayan koridorlar bulunmaktadır. Ayrıca: kuzey yönünden bir temiz su kanalı yer altı yerleşimine bağlanmaktadır.
Yer altı yerleşiminde: oyularak yapılmış gömü ve mezar yerleri de bulunmuştur. 1992 yılında yapılan kazı çalışmalarında temizlenen bu mezar yerleri: güneydoğu bölümünde, 3 odadan oluşmaktadır. Odalarda: sandukalar görülmektedir. Oda duvarlarının üzerinde ve tavanlarında rozet, baklava dilimi, yaprak, fiyonk ve fırıldak motifleri bulunmaktadır.
Bu alan: antik yer altı yerleşiminin mezarlık yani nekropol alanı olarak kullanılmıştır ve burada, kayaya oyulmuş, tekli ve oda tipinde, 100 civarında mezar tespit edilmiştir. Bu mezar alanlarından ele geçen buluntular, buraların, MÖ.1’nci yüzyıldan, MS.6’ncı yüzyıla kadar kullanıldığını göstermektedir.
Bunlar: bölgedeki nadir örnekler olması nedeniyle önemlidir. Evet, 2004 yılından bu yana, bu yer altı şehrinde, resmi arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Burayı ziyaret ederek: kayalara oyulmuş, yer altı galerinde gezebilirsiniz.
Karmaşık bir yapı sergileyen, bu yer altı galerilerinde, çok sayıda tahıl ambarı görülür. Çünkü: bunlar, uzun süreli ve güçlü düşman tehditlerinden korunmak için yapılmıştır. Çünkü: 7’nci yüzyıldan itibaren Anadolu bölgesinde sürekli artan Arap akınları, yörede yaşayan insanların korunmak için çeşitli yöntemler geliştirmelerine neden olmuştur.
YAZILIKAYA ANTİK ŞEHRİ
Burası, Frigler tarafından dini bir merkez olarak seçilen yerdir. Bu nedenle, ilçe merkezine bağlı Yazılıkaya köyünde bulunan bu anıt: kayalık bir platform üzerindedir ve bölgede, erken Tunç çağından sonra yerleşim bulunduğu bilinmektedir.
Antik şehirde: önce Hitit kültürüne ait kaya kabartmaları ve daha sonra ise, Frig kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya anıtları, kaya kabartmaları, su sarnıçları, sunak yerleri, kaya mezarları, anıtlar, nişler ve antik yollar görülmektedir. Bu kalıntılar, her ne kadar tabiat şartları nedeniyle yıpranmış ve olumsuz etkilenmiş olsalar da, günümüze kadar ulaşmayı başarabilmişlerdir. Özellikle: Roma ve Bizans dönemlerinde: Frig yapıtları, dini düşüncelerle yıktırılmış ve bunlara kaya barınakları ile kaya mezarları ilave edilmiştir.
YAZILI KAYA MİDAS ANITI
Anıt, Eskişehir il merkezine, 80 km. uzaklıktadır. Han ilçesine bağlı, Yazılı kaya köyündedir. Han ilçesinin, 13.5 km. kuzeybatısındadır.
Bu anıt: antik Yazılıkaya platformunun kuzeydoğusundadır.
Anıt: ilk olarak, 19’ncu yüzyılda: buradan geçen bir İngiliz subayı olan M. Leake tarafından görülmüştür. Bu şahıs, hatıralarında: kayaya oyulmuş, üstü yazılı anıtlar gördüğünü yazmıştır. Daha sonra, tekrar bölgeye gelerek, anıtlar üzerindeki yazıları inceler ve yazıtlarda “Midas” adını gördüğü için, anıta “Midas Mezarı” ismini verir.
Buranın, Frigya dönemindeki isimleri ise “Phrygia Salutaris” ve “Sağlıklı Frigya” olarak bilinmektedir. Anıt, Frigya döneminde özellikle büyük önem taşımaktadır. MÖ.8’nci yüzyılda, büyük ve güçlü bir devlet kuran Frigler: Kral Midas ile uygarlık ve sanatın zirvesine ulaşmışlar, kendilerine özgü ahşap mimari işçiliği, kayalara taşımışlar ve bölgenin, hatta dünyanın en önemli ünik yani dini anıtını yapmışlardır.
MÖ.6’ncı yüzyıla (muhtemelen MÖ.550 yıllarında) tarihlenen ve tüf üstüne oyulmuş anıt: 17 metre yüksekliğinde, 16.5 metre genişliktedir. Tüf kayaların kolayca işlenebiliyor olması, bu anıtın yapımında büyük etken olmuştur.
Anıtın, doğuya bakan bölümünde, yazılar bulunmaktadır ve bu nedenle “Yazılı kaya anıtı” olarak isimlendirilmektedir. Anıt, yaklaşık 400 m. Karelik bir alanı kapsamaktadır. Dikdörtgen şeklindedir. Yüzey: çeşitli motiflerle süslüdür. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi, doğu yönüne bakmaktadır.
Orta bölümde ise, yüzey mihveri üzerinde, 5.5 metre genişliğinde ve 1.44 m. Derinliğinde bir girinti yani “niş” bulunmaktadır. (Niş: bu tür anıtların yapıldığı dönemlerde, kutsal sembollerin konulduğu yerler olarak bilinir) Bu girinti yani niş nedeniyle, anıtın bir mezar olduğu düşünülse de, bu girinti, bir mezar olabilecek büyüklükte değildir. Büyük olasılıkla, burası yani niş: Kibele yani ana tanrıça heykelinin konulması için yapılmıştır.
Hatta: bu Kibele heykelinin bronz olduğu ve yine metal tutturucular ile, kayaya tespit edildiği ileri sürülmektedir. Bu heykelin, takip eden süreçte, başkaları tarafından çalındığı söylenmektedir. Evet, burası, yani Yazılıkaya Açık hava kutsal alanı: Friglerin ana tanrıça Kibele’ye tapındıkları en önemli kült merkezidir. Ancak, bu alan: Frig sonrasında, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de, dini etkisini sürdürmüştür.
Bu niş dışında, anıtın üzerinde, üç yazıt görülüyor, ancak bu yazıtlar günümüze kadar çözülememiştir. Bu yazıtların: MÖ.6’ncı yüzyılda kullanımı terk edilen, eski Arkaik Grek yazısı olduğu söylenmektedir.
Birinci yazıt: 11 metre uzunluğunda ve 45 cm. boyutlarındadır. Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısındadır. Burada, Frig dilinde “Ates” ve “Midai” sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ates: bir Frig tanrısıdır.
Midai ise, efsanelere konu olan, Kral Midas’ın annesinin ismidir. Bu aynı zamanda, tarım ürünlerinin koruyucusudur. Ancak, demirin keşfi de, Midai isimli bu tanrıça ile bağlantılıdır. Bu nedenle: bu anıt ile demir endüstrisinin kökeni hakkında, bağlantı kurulabilmektedir.
İkinci yazıt: 45 cm. boyutundaki harflerle yazılmıştır. Anıtın iki ucunda, dikdörtgen şeklindeki alanlardadır. Dip duvar ve yan duvar üzerinde de uzanır.
Üçüncü yazıt: kuzey yönünde, dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağıya 25 cm. büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın hemen başında “Baba” sözcüğü okunmaktadır. Yazılar hakkında bir not: yöre halkı, yazıların çözüldüğünü ve bu yazılarda: “Tam karşıda, dünyanın en büyük hazinesi saklıdır” yazdığını söylemektedirler. Bunun üzerine, anıtın hemen karşısında, doğu cephedeki bütün alanlar, gerek yöre insanı ve gerekse çevreden gelenler tarafından kazılmış, delik-deşik edilerek hazine aranmıştır, ancak bulunamamıştır.
Çünkü: büyük olasılıkla, bu tapınağı yapanlar, hazine olarak “doğu cephesinden her gün doğan güneşi kasdetmişlerdir.” Frigler, dünyanın en büyük hazinesi derken, güneşin doğuşunu kasdetmişlerdir.
Anıttan, batıya doğru yürürseniz, bu kez, karşınıza muhteşem doğal güzellik çıkıyor. Yerin derinliklerine doğru ilerleyen ve günümüze sapasağlam olarak gelmiş olan, oyulmuş merdivenleri görebilirsiniz. Burada, güneşe tapan Friglerin, suya neden önem verdiklerini anlayabilirsiniz. Çünkü, su ve güneş, Friglerin yaşamında, kutsal derecede önemliydi.
Yazılı kaya anıtının, tam batı bölümünde ise, muhteşem bir sunak var. Bu sunak bölümünden, güneşin batışını tüm ihtişamı ile gözlemleyebilirsiniz. Burada hangi bölümde olursanız olun, güneşin batışını izleyebilirsiniz ve güneş avucunuzun içinde batar.
Yazılı kaya alanı üzerinde, birkaç farklı sunak görebilirsiniz. Bu sunaklar, çeşitli yönlerdedir. (doğu, batı, kuzey ve güney) Batı yönündeki sunak bulunan yerden aşağıya baktığınızda, bölgedeki su depolarının en büyüğünü görebilirsiniz.
Bu büyük su deposu: Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kullanılmış, yüksek bölgelerden getirilen kar ve buz kütleleri, burada, üzerine saman ve deri parçaları örtülerek muhafaza edilmiş, eriyen buz-kar kristalleri, suya dönüştüğünde, açılan su kanalları yardımı ile aşağıdaki havuzda toplanacak şekilde, muhteşem güzel bir su şebekesi yapılmıştır.
Evet, Frig kaya anıtlarının en görkemlisini burada görebilirsiniz. Ayrıca, bu anıtın, dünya üzerindeki en görkemli ve önemli, ünik anıtlardan biri olduğunu bilmek gerekir. Ancak, anıtı gördüğünüzde, üzerindeki çatlaklar elbette dikkatinizi çekecektir. Özellikle: alınlık kısmında, 2 metre genişliğindeki çatlak hemen dikkat çekmektedir.
Bu çatlaklar nedeniyle, bu anıt yıkılırsa ve gelecek nesillere aktarılmasa, sanırım, bunun vebali, mümkün değil ödenemez. Bu yüzden, umarım, bu anıtın kurtarılması için gereken önlemler alınır. Özellikle, anıtın “UNESCO-Dünya Miras Listesine” dahil edilerek koruma altına alınması için, sanırım resmi makamlar, gerekli girişimlerde bulunmuşlardır.
Mutlaka gidip görmenizi öneriyorum. Ancak, burayı iyi fotoğraflamak isterseniz, sabah saatlerinde gitmeniz gerekir, çünkü doğu cephesine bakıyor.
KÜÇÜK YAZILI KAYA ANITI
Aynı bölgede, Midas anıtının yaklaşık 200 metre güneybatısında başka bir anıt daha var. Bu anıt: yukarıdan aşağıya işlenerek oyulmaya başlanmış, ancak alt kısımları, işlenmeden kalmış, yani yarım bırakılmıştır. Böylece, Frig kaya anıtlarının yapımında kullanılan çalışma teknikleri görülmektedir. En büyük özellik ise, iskele kurulmadan, doğal teras alanında, anıtların yapılıyor olmasıdır.
Anıtın: Midas anıtına benzer yönleri bulunmaktadır. Üstte: süslü bir alınlık bölümü ve iki yanda, geometrik motifler süslemektedir. Bu geometrik motifler, üstte, yatay bir motifle birleşirler. Anıtın işlenmiş kısmı, 18 metredir. Dinsel törenlerde kullanılmak üzere, hazırlandığı düşünülmektedir. Anıtın batıya bakması da, ayrı bir özelliktir. Niş bölümü: anıt bitirilmemiş olması nedeniyle, anıt yüzeyine işlenmemiş, anıtın sol kısmına işlenmiştir.
YAZILI KAYA FRİG VADİSİ
Seyitgazi ve Han ilçeleri arasında, Yazılıkaya Frig vadisi uzanmaktadır. Vadi: doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Vadi: kuzeydoğu-güneydoğu yönünde, 1800 metre uzunluğundadır. Vadinin kuzeydoğudan girişi, 1250 metre genişliğindedir, güney batı yönüne gidildikçe, genişlik, küçülerek 180 metreye kadar daralmaktadır.
Vadide, tarihi süreç içinde, çok eski dönemlerden bu yana, yerleşim bulunduğu bilinmektedir. MÖ.3000 ve MÖ.2000 li yıllarda, Hitit yerleşiminin kalıntıları halen mevcuttur. MÖ.8’nci yüzyıldan sonra ise, Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı dönemlerinde de yerleşim görülür ve bu dönemlere ait günümüze kadar ulaşabilen çeşitli kalıntılar mevcuttur.