Bulunduğu konum itibarıyla, birçok yolun kesişim noktasında bulunuyor. Bir kez gittim, burada askeri birlikler var. Tarihi ve turistik yerleri pek öne çıkmamış, sanırım Ruslar tarafından tarihi geçmişinde, üç kez işgal edilmiş olması, hatta Ermeni çetecilerinin vahşetleri, buranın tarihi eserlerinin de yok olmasına neden olmuş.
ULAŞIM
İlçe: batı-doğu istikametindeki E-80 transit kara yolu üzerindedir. (tarihi ipek yolu üzerindedir) Yol: ilçe merkezini tam ortadan ikiye bölmektedir.
Aşkale, bağlı bulunduğu il merkezi olan Erzurum’a, 53 km. uzaklıktadır. Aşkale-Erzincan arasındaki uzaklık: 120 km. Aşkale-Bayburt arasındaki uzaklık: 76 km.
Buraya: demir yolu ile de ulaşmak mümkündür. Demir yolu hattı: 1939 yılında hizmete açılmıştır.
TARİHİ
Yöredeki ilk yerleşim: Karasu ırmağı kıyısındaki kalenin kalıntılarının bulunduğu höyük çevresinde olmuştur. Tarih içindeki isimleri ise: Basara, Şöğayn, Aşhane, Açhane, Kale.
395 yıllarına gelindiğinde Romalılar, 650 yıllarına gelindiğinde Bizanslılar ve 1388 yılında ise, Timur yöredeki egemenliği ele geçirirler. 1273 yılında yapılan Otlukbeli savaşından sonra ise, bu kez Osmanlılar bölgeyi ele geçirirler.
1877-78 yılına gelindiğinde, Aşkale, Ruslar tarafından işgal edilir. 1916 yılında ise, yeniden Rus işgali söz konusu olur. Ancak, 1917 yılında, Ruslar bölgeden çekilirler ve bunun üzerine, elleri silahlı Ermeni çetecileri, yöre halkına baskıya başlar. 1918 yılında ise, bu kez Kazım Karabekir komutasındaki ordumuz tarafından, vahşete son verilir ve Ermeniler yöreden atılırlar.
1923 yılına gelindiğinde: Aşkale, Erzurum’a bağlı bir nahiye haline gelir. 1937 yılında ise kaza olur.
GENEL
Bölgenin denizden yüksekliği: 1650 metredir. Otlukbeli ve Gavur dağları uzantıları arasında, Karasu vadisinin açtığı vadidedir. Yani: genellikle dağlık bir bölge şartları görülmektedir.
Yörede: karasal iklim hüküm sürmekte olup, buna bağlı olarak: kışlar uzun ve soğuk-karlı, yazlar ise kısa, sıcak ve kurak geçer.
İlçe: birinci derece deprem kuşağı üzerindedir. Yöredeki en son deprem: 2004 yılında olmuştur.
Bölgede: bol miktarda, linyit ve krom yatakları bulunmaktadır. İlçe ekonomisinin diğer faktörleri: tarım ve hayvancılıktır. Ancak, yörede sanayi de nispeten gelişmiştir. Yörede:; Aşkale Çimento Fabrikası, Abs Alçı Fabrikası ve Krom Fabrikası bulunmaktadır.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Aşkale yöresinde, yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: Çağ kebabı, Den çorbası, bir çeşit mantı olan Hıngel deneyebilirsiniz.
KONAKLAMA
Öğretmenevi İlçe merkezi 442-4151848
GEZİLECEK YERLER
CİNİS HÖYÜK
İlçe merkezine 19 km uzaklıktaki Ortabahçe beldesindedir.
Günümüzde, herhangi bir tarihi değeri yok, çünkü: arkeolojik araştırma yapılmamıştır. Höyükteki ilk yerleşimin, Tunç çağına kadar uzandığı tahmin edilmektedir.
Özellikle Urartular zamanında, yani MÖ.2000-1000 yılları arasında yoğun yerleşim bulunduğu sanılıyor. Höyüğün bulunduğu tepenin yüksekliği: 30 metre, uzunluğu ise, 270 metredir.
Ancak: yörede bulunan evlerin yapımında kullanılmak üzere, höyük üzerinden bol miktarda toprak çekilmesi nedeniyle, höyük, günümüzde yalnızca küçük bir tepe görünümünde kalmıştır. Uzun bir süre sonra, bölge Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Umarım ileride resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılır ve höyük hakkındaki ayrıntılı bilgilere ulaşılır, yoksa şu an için sadece küçük bir tepe görüntüsü var. Tepe: şehit tepesi olarak isimlendiriliyor.
AŞKALE KALESİ
Yörede, ilk yerleşimin bulunduğu yerdedir. Kale; 60-70 metrelik bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Kalenin boyutları ise: uzunluğu: 100 metre ve genişliği: 40 metre civarındadır.
Ancak: zaman içinde büyük tahribata uğrayan kale yapısından, günümüze kalan herhangi bir kalıntı bulunmamaktadır. Yani, tarihi-turistik bir önemi yok. Geçmiş dönemlerde, sadece toprak kap parçaları ve çeşitli madeni paralar bulunmuştur.
EVRENLİ KÜMBETİ
İlçe merkezine 25 km. uzaklıkta, Evrenli köyünün hemen karşısındadır. Bu kümbet, kesme taşlardan yapılmıştır. Ancak: kümbette: kitabe ve hatta cenazelik bölümünde sanduka veya mezar taşı bulunmamaktadır. Yani: ne yapılış zamanı ve ne de yaptıran belli değil. Tamamen bir muamma.
AĞVEYİS HANI
İlçe merkezine 33 km. uzaklıkta, Karasu tren istasyonunun bulunduğu köydedir. Kitabesine göre: Osmanlı döneminde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yavuz Sultan Selim döneminde yapıldığı ve inşasında: taş, kum, kısrak sütü karışımı kullanıldığı söylenmektedir.
Ancak, daha sonra büyük bir yangın geçirerek tahrip olur ve uzun süre köylülerce samanlık olarak kullanılır.
Yapı: 3 salonlu ve 9 kemerlidir. Ölçüleri: 15 x 30 metredir.
HACIBEKİR KERVANSARAYI
İlçe merkezine, 35 km. uzaklıkta, Hacıbekir köyündedir. Yapıda, kitabe bulunmamaktadır. Ancak; 12-13. yüzyıllar arasında: mimari özellikleri değerlendirilerek Bizanslılar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Daha sonraki dönemlerde ise, Selçuklular tarafından onarım görmüştür.
ZİRAVANK HARABELERİ
İlçe merkezine, 17 km. uzaklıkta, Koşapınar ve Gölören köyleri arasında, antik dönemlere ait bir şehir kalıntısıdır. Burada: Roma-Bizans dönemlerinde ve takiben, İran-İlhanlı-Osmanlı dönemlerinde yerleşim izleri taşıyan yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılar: cami, kilise, manastır, hamam, kervansaray ve han.
KOP ŞEHİTLERİ ABİDESİ
İlçe merkezine, 27 km. uzaklıkta, Kop dağı sırtlarındadır. 1963 yılında, Bayburt Garnizon Komutanı Bedrettin Demirel tarafından yaptırılmıştır.
I. Dünya savaşında yaşanan “kop savunması” Bayburt il sınırları içinde bulunan Bahtlı-Kop dağlarının bulunduğu bölgede gerçekleşmiştir. Çünkü, bu bölge: Erzurum-Trabzon kara yolu üzerindedir. İran transit yolu ve İpek yolu buradan geçmektedir. I. Dünya savaşında, bölgeyi işgale niyetlenen Ruslar, öncelikle bu kop geçidini ele geçirmek için, buraya saldırırlar.
Ancak, yörede oluşturulan milis kuvvetleri, Kop dağında, Rus güçlerine karşı çatışmaya girerler. İki gün süren çatışmalar sonucu, Ruslar yenilgiye uğrarlar. Ancak, daha sonraki Rus saldırıları ile, yaklaşık iki ay süren bölgedeki çatışmalar, Türklerin birçok şehit vermesiyle sonuçlanır ve kalan birlikler, daha geriye çekilmek zorunda kalırlar. Sonuçta, bölgeyi kolayca ele geçireceğini uman Rus güçleri, burada, altı ay kadar süreyle oyalanmak zorunda kalırlar.
Erzurum Pasinler; Pasinler aynı zamanda Hasankale, her iki isimde kullanılıyor, tam bir tarih hazinesi yöreler, oldukça bol gezilecek yer var, aşağıda buralara yolunuz düşerse gezip görmenizi önerdiğim birçok yer var, ilçe merkezine uzaklık sırasına göre, siz buradaki zamanınız ölçüsünde ve ilginizi çekecek yerleri planlayıp gezebilirsiniz, yoksa burada oldukça fazla tarihi ve turistik yer var.
ULAŞIM
Pasinler, tarihi İpek yolu üzerindedir. Pasinler, Erzurum arası uzaklık: 40 km. Pasinler, Köprüköy arası uzaklık: 19 km.
TARİHİ
MÖ 400 yıllarında Yukarı Aras boyları ve Erzurum Ovasında, Phasianlar denen bir boyun bulunduğu ve bunların demircilik işlerinde mahir oldukları söylenir. Yöre, 9’ncu yüzyılda Türkistan’dan gelen Oğuz Türkleri tarafında fethedilmiştir ve yöre Gürcülerin atılmasında bir üs olarak kullanılmıştır.
1048 yılında Pasinler ovasında yapılan savaşta: Selçuklu ordusu ve Gürcü güçleri karşı karşıya gelmiş, günümüzdeki Ogümü köyü yakınlarında yapılan savaşı Selçuklular kazanmıştır.
Yani, Anadolu’da Selçuklular ve Bizanslılar arasında yapılan ilk savaş Pasinler savaşıdır. (1048)
Anadolu’da hüküm süren İlhanlıların yıkılmasıyla, Erzurum ve çevresinde Moğol kökenli Sutaylılar ortaya çıkar. Sutaylılar’dan Hacı Togay oğlu Hasan: Erzurum ve çevresinde gücünü hissettirmek için Avnik, Zivin ve Mecingert kalelerine ilaveten Pasin ovasına hakim ve her korunaklı olan dağın eteğine bir kale inşa ettirmiştir. (1340)
Ayrıca, ilçenin hemen kuzeyinde bulunan dağa “Hasan Baba Dağı” ismi verilmiştir.
Evet, Hasan Kale, Timur kuşatması sırasında büyük tahribat görmüştür. Daha sonra Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, bu kaleye büyük önem vermiştir. Hasan kaleyi tamir ettirmiş, bu yüzden de kaleye “Hasan Kale” isminin verildiği öne sürülmektedir.
Bölge, Osmanlı döneminde iki defa Rus işgaline uğramıştır. 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması sonunda Ruslar, Hasankale’den çekilirler. Ardından, bu kere Ermeniler bölgede vahşet ve katliamlara başlar. Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla Ruslar Hasankale’den çekilirler ve Ermeniler tekrar katliamlarına başlarlar. Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu, 13 Mart 1918 tarihinde Hasankale’yi işgalden kurtarır. Bu yüzden her yıl 13 Mart tarihi kurtuluş günü olarak kutlanır.
Pasinler bölgede “Hasankale” ismiyle de tanınır.
Bölgenin tarihinde söz ettiğimiz de Hasankaleli bir kişiden söz etmeden geçmek olmaz. Daha önce Siirt’te kaldığın sürede oldukça tanının bir kişi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, aslen Hasankalelidir. (Hayatı ile ilgili ayrıntılar Siirt yazımda bulabilirsiniz.)
GENEL
Pasinler ovası, Aras nehri tarafından şekillendirilir, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde bulunur. Pasinler havzası sınırları içindeki yüksek sahalar, sadece dağlık alanlardan ibaret değildir. Yer yer dağlarla karıştırılan yüksek düzlükler vardır. Denizden yükseklik ortalama 1740 metredir. Erzurum il merkezine nazaran yazlar daha sıcak, kışlar ise daha soğuk geçer. Yani, karasal iklim hakimdir. Başlıca geçim kaynakları geniş ölçüde tahıl ekimi ve hayvancılıktır.
ARAS NEHRİ
Aras nehri, Hasankale’de oldukça önemli bir role sahiptir. Kaynağını Bingöl dağları ve Palandöken dağlarından alır. Pasin düzlüğünü ikiye ayırır, Köprüköy-Çobandede’de birleşir. Büyük kolu, bu düzlükte aynı adı taşır ve halk tarafından Pasin çayı olarak bilinir. Pasin çayı, kaynağını Kargapazarı dağları üzerindeki Yedigöller denen Ziyarettepe ve Kandiltepe’den alır. Kargapazarı dağlarından beslenerek gelen Aras mehri, Pasinler ovasında Çobandede köprüsünde Pasin çayı ile birleşir, Horasan bölgesine ulaşır. Daha sonra ülke sınırları dışına çıkarak Hazar denizine dökülür.
Aras hakkında antik dönem yazarlarından Herodotos, “Araxes” olarak ifade etmekte ve “ ….. Araxes, Matienlerin ülkesinden kaynar: suları kırk ağızdan dökülür… Araxes’in yalnız bir ağzı engele çarpmadan Caspia Denizine dökülür.” Diğer bir antik dönem yazarı olan Strobon “ … söylendiğine göre Araxes Nehri birçok kollara ayrılarak memleketi sular altında bırakır: kollarından biri Carpia denizinden Hırkanya Denizine dökülür.” Demektedir.
NE YENİR
Pasinler yöresinde patates üretimi yaygındır ve üretilen patatesler oldukça lezzetlidir. Yemek derseniz, “şalgam dolması” önerebilirim. Ayrıca bulgurla yapılan “Gliko” da denemelisiniz.
PASİNLER MESLEK YÜKSEK OKULU
Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlıdır. 1993 yılında kurulmuş, 1994 yılında eğitim ve öğretime başlamıştır.
HASANKALE KİLİ
Ülkemizde birçok yerde oldukça meşhur olan bu kil: Hasankale dağlarından ham olarak çıkartılıyor. Özellikle cilt ve saç bakımında etkili olduğu söyleniyor.
GEZİLECEK YERLER
KASIM BEY CAMİSİ-ULU CAMİİ
İlçe merkezinde Cami-i Kebir Mahallesinde, bir külliye şeklinde inşa edilmiş olup külliyede: cami, medrese ve zaviye bulunmaktaydı.
Medrese günümüzde yoktur. Ulu Cami, özellikle ilk dönemler için şehirde “Cuma ve Bayram namazları” kılınan ibadethane olup, bu bakımdan caminin ve mahallenin dini, sosyal ve idari bakımdan da merkezi durumundadır. Cami: hafif meyilli bir yamaç üzerine inşa edilmiştir.
Caminin son cemaat yerinden içeri girilen kapısının üzerinde mermer yazıttaki kitabesine göre: yapılış tarihi 1554 yılıdır. Erzurum Beylerbeyi Ayas Paşa’nın kardeşi, Sancak Beyi Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Son cemaat yerindeki diğer kitabeye göre ise, 1835 yılında onarım görmüştür. Duvarları moloz taşlı, çamur harçlı ve hatıllıdır. Dikdörtgen planlıdır. İbadet alanının üzeri dikey uzanan ahşap sütunların taşıdığı yatay kirişler üzerine oturan ahşap düz bir çatı ile örtülüdür. Dış kısımda ise saç malzeme ile örtülü basık piramidal şekildedir.
Minare, kuzey ve batı duvarının kesiştiği köşededir. Taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Mihrap nişi bitkisel motiflerle bezenmiştir.
Ulu cami içinde: İbrahim Hakkı Hazretlerinin kişisel eşyalarının sergilendiği bir yer var, burayı ziyaret etmenizi öneririm. İbrahim Hakkı, burada doğmuş ancak Siirt’te uzun süre yaşamış ve orada vefat etmiştir, türbesi halen oradadır, ama ulu cami içinde de ona ait birkaç kişisel eşya sergileniyor.
EMİRŞEYH CAMİİ
İlçeye bağlı Emirşeyh Mahallesindedir.
Caminin yapım tarihi ve yaptıran kişiye ait kitabesi yoktur. Ancak 18’nci yüzyıla tarihlenir. Kare planlıdır. Hafif meyilli bir araziye yapılmıştır. Duvarları, köşeleri kesme taştan, çamur harçlı ve dört sıra hatıllıdır. Kesme taştan yapılmış yeni bir minaresi vardır. Batı cephede bulunan giriş kapısı üzerinde onarım kitabesi bulunur. Kitabeye göre: 1896 yılında Mustafa Baba ve Esat Efendi tarafından tamir ettirilmiştir. Bu girişin önüne sonradan son cemaat yeri yapılmıştır. İbadet alanında ki sekizgen formlu ahşap kubbe 4 tane ahşap direk üzerine oturur. Mihrabı taş malzemeli, sonradan eklenen minberi ise ahşaptır.
SİVASLI HATUN CAMİİ
İlçe merkezindedir.
Cami kitabesine göre 1389 yılında Sivaslı İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır. Duvarları, köşeleri kesme olmak üzere diğer kısımlarında moloz taş kullanılmıştır. Caminin girişi kuzeyden ahşap bir kapı ile sağlanır. Girişin tam karşısında taş mihrap bulunur. İbadet alanının üst örtüsü ortada 4 ahşap direkle taşınan sekizgen ahşap tavandan oluşur. Caminin kuzeybatı köşesinde minare bulunur. Cami, 1912 yılında Hacı Mahmet Zade Bey tarafından onarılmıştır.
İLÇE MERKEZİ DIŞINDA GEZİLECEK YERLER
PASİNLER (HASAN) KALESİ
İlçe merkezinin kuzeyinde Hasan Dağının ovaya hakim noktası üzerindedir.
Yüzyıllar boyunca, doğudan Erzurum’a giden yol üzerinde çok önemli bir askeri üst görevi görmüştür. Deniz seviyesinden 1740 metre yüksekliktedir.
Arkeolojik kaynaklar ve buluntular, kalenin Urartu kralı Menua (MÖ 810-786) zamanında kurulduğunu doğrulamaktadır. Bu yazıtta: Kral Menua’nın bölgeye seferler düzenlediği Pasin Ovasının zenginliğini ve stratejik önemini kontrol altında tutabilmek için kale yaptırdığı anlaşılmaktadır. Bu durum Urartuların bölgeye yaptığı seferlerin gelip geçici bir yağma seferi olmadığının kanıtıdır.
2001 yılında iç kale ve kale dışında yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında, kalenin güney sur duvarında Urartu Kralı Menua dönemine ait yazıt ve Urartu dönemine ait kuzey-güney doğrultulu kiklopik teknikle yapılmış sur duvarı izlerine rastlanılmıştır.
15’nci yüzyılda Akkoyunlu Hasan’ın adını alan Hasankale’nin Türklerle ilk tanışması, Büyük Selçuklularla Bizanslılar arasında 1048 yılında yapılan Hasankale savaşı ile gerçekleşir. Savaşı kazanan Selçuklu kuvvetlerinin komutanı İbrahim Yınal, daha sonra Erzurum şehrine doğru yürümüş ve şehri yakmış, adının “Kara Erzen” olarak tarihe geçmesine sebep olmuştur.
Bir diğer iddia: kalenin İlhanlı soyundan Emir Hacı Togay’ın oğlu Hasan Bey tarafından, 1336-1339 yılları arasında yaptırıldığıdır.
Evet kaleyi yaptıran ve yapım tarihi ile ilgili tüm iddialar, kalenin tarihi süreç içinde birçok defa yıkılarak yeniden inşa edildiğini göstermektedir.
Hasan Bey öldükten sonra buraya defnedilmiştir. Bu nedenle kale “Hasan Kale” ismini almıştır.
Bütün bu bilgiler, kalenin Urartu döneminde yapıldığını, tarih boyunca her dönemde yer yer tamir, tahkim ve eklentilerle kullanıldığını ve yerleşim gördüğünü göstermektedir. Çünkü gerek Karakoyunlular döneminde ve gerekse Timur’un kuşatması sırasında kale büyük tahribata uğramıştır.
Timur devletinin yıkılmasıyla Azerbeycan’da kurulan ve zamanla Doğu Anadolu’ya hakimiyeti altına alan Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan bu kaleye büyük önem vermiştir ve Osmanlı devletinin saldırılarına karşı kaleyi onartmıştır.
Buna dayanarak ünlü tarihçi Naima ise, kalenin Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından yaptırıldığını öne sürer.
Kale Osmanlılar tarafından ele geçirilince, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16’ncı yüzyılda tamir ettirilmiş ve bir cami ekletilmiştir. Sultan 4’ncü Murat, Revan seferine giderken burada konakladı, 1634 yılında kaleye bir köşk yaptırmıştır. Bu köşk veya daha doğrusu saray, günümüzde kalede bulunan bayrak direğinin bulunduğu yerde idi. Ancak gerek cami ve gerekse köşk günümüze ulaşmamıştır.
Kalenin mimarisi
Doğal kayalıklarda kurulan kale, kayalıkların zayıf yerlerinden sur geçirmek suretiyle yapılmıştır. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşur.
Dış kale bölümü
Dış kale ve kalıntıları büyük oranda tahrip olmuş ve günümüze ulaşmamıştır.
Dış kalede, 2001 yılında Erzurum Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılar sonucunda Kral Menua (MÖ 810-786) dönemine ait bir yazıt elde edilmiştir. Ayrıca kalenin sur duvarları ortaya çıkarılarak, kale tarihi hakkında bilgiler gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmalarda, Urartular’a ait olan duvar ortaya çıkarılmıştır. Duvar: doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Kuzey kenarı 5.30 metre, güney kenarı ise 6.40 metredir. Duvarın genişliği de 4 metredir.
İç kale bölümü
İç kale, 3 sur kuşağı ile çevrilmiştir. İç kale, kesme ve moloz taşlardan yapılmış ve günümüze ulaşmıştır. İç kalenin uzun kenarı 125 metredir. Ortası ise 20 metre genişliğindedir. Kuzeye doğru daralan, üçgen bir forma sahiptir. Batıya bakan ana girişinin önündeki uzun dikdörtgen alan: kademeli surlarla takviye edilmiştir. Buradaki “Demir Kapı” ve “Erzurum Kapısı” ile doğuda bulunan “Gizli Kapı” kalenin bulunduğu Hasan Dağı’nın ovaya uzanan en dik burnundadır. Giriş batı yönde bulunan ana kapıdan (Erzurum kapı) sağlanmaktadır. Batı tarafta, Erzurum kapının iki yanında, mazgal pencereleri bulunan, iki muhafız odası bulunur. İç kalede bulunan gizli bir yol, güneyde Hasankale çayına kadar uzanır. Çünkü kuşatmalar sırasında buradan gizli su temin ediliyordu. İç kale, orta kısmı düzgünce tesviye edilerek, ihtiyaç duyulan mimari yapılar için gerekli alan açılmıştır.
Günümüz
İç kalenin içinde çok sayıda mimari yapı temel izleri görülür. Kanuni Sultan Süleyman döneminde kale tamir ve tahkim edilirken, kaleye bir cami ekletilmiştir. Ayrıca Sultan 4’ncü Murat döneminde Revan Seferi sırasında kaleye bir köşk yaptırılmıştır. Ancak cami ve köşk, günümüze ulaşmamıştır. Kale çok sarp kayalar üzerinde inşa edildiğinden, eskiden binek hayvanlarıyla dahi çıkılması mümkün değilmiş. Ancak kale sonradan taş ocağı olarak kullanıldığından, batısındaki iç kale kapısına giden toprak bir yol yapılmıştır.
Kaya Mezarı
Kalenin bulunduğu kayalık üzerinde bulunan Kaya Mezarı, güney yamaçtadır. Mezar iki odadan meydana gelir. Mezarın ana odası 4.30 x 6.30 x 2.80 metre boyutlarındadır. Yanındaki oda daha küçüktür. Mezarda iyi işçilik örneği görülmektedir, ayrıca bir de sunak bulunur. Yan odanın karşısına kapı açılmak istenmiş ancak daha sonra bundan vazgeçilmiştir.
Kaya mezarının üzerinde bulunduğu kayalık da, bir de Kaya odası yani nişi görülür. Yapılan araştırmalarda kaya odasının kaya mezarı ile aynı dönemde yapıldığı anlaşılmıştır. Ancak mezar olarak kullanılıp kullanılmadığı bilinmez. Ancak işi bir işçiliğe sahiptir.
BÜYÜK KAPLICA-PASİNLER KAPLICASI
Yöredeki en eski kaplıcadır. İlçe merkezinde kalenin güneyinde, Hasankale çayının iki yanında, birbirine 50 metre uzaklıkta iki kaplıca bulunur. Bunlardan: güneyde bulunana “Büyük Çermik” ve kuzeyde bulunana “Küçük Çermik” denir.
Büyük Çermik
1565 yılında Dulkadiroğullarından Şah Bey tarafından yaptırılmıştır. Üstü 14.5 metre çapında bir kubbeyle örtülüdür. 1749 yılında onarım görmüş, bazı eklemeler yapılmıştır.
Küçük Çermik
Büyük Çermik kaplıcasının 50 metre kuzeyindedir. Hasankale çayının karşı kıyısındadır. Burada 1.5 metre derinlikte bir havuz bulunur. Buranın üzerine 8 metre çapında bir kubbe örter. Kaplıcadan: içme ve banyo kürleri olarak yararlanılır.
Faydaları
Kaplıca sularının içeriği: bikarbonatlı, klorürlü, sodyumlu, karbondioksitli ve kısmen de radyoaktif bileşimlidir. Sıcaklığı 39-45 derece arasındadır. Kaynaktan suyun çıkış hızı, saniyede 15 litredir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: içilerek kullanıldığında: safra kesesi, karaciğer, mide ve bağırsak hastalıkları. Banyo olarak kullanıldığında: romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, çeşitli sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme tedavisidir.
Bu kaplıca bölgesi gerek kaplıca ve gerekse termal hizmetleri ve otelcilik anlamında oldukça ilgi çekmektedir. Ayrıca kaplıcalar mevkiinde bulunan kamp alanı, çadır kurmaya ve doğa ile iç içe olmayı düşünenler için idealdir. Günübirlik gelenler için ise, yine kamp alanında kamelyalar ve çocuk oyun alanları vardır.
MADEN SUYU
İlçe merkezine 4 km uzaklıkta Serçeboğazı mevkiinde, maden suyu bulunmaktadır. Ayrıca ilçe merkezinde, tren garı bölgesinde yine maden suyu bulunuyor.
KÖR KANAL
İlçe merkezinin 10 km kuzeybatısında bulunan Büyükdere Köyünün güneyindedir.
Urartu döneminde, Pasin ovasının kuzeyindeki toprakları sulamak için yapılmıştır. Kuzey-güney yönünde uzanan kanal Büyükdere’den beslenerek, Serçeboğazı Köyünün batısından geçerek, Güney Aras Çayına birleşir. Kanal günümüzde halen varlığını sürdürmektedir. Kanal Vakıf Bendi ve Deniz Kanalı gibi Urartu kanallarının en kısasıdır.
GÜLPERİ HATUN KÜMBETİ
İlçe merkezine 10 km uzaklıkta, tarlalar içindedir.
Kitabesi yoktur. Kümbetin 14-15’nci yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. Kümbet sekizgen gövdelidir. Günümüzde harap bir halde ulaşmıştır.
TİMAR KALESİ
İlçe merkezinin 11 km batısında Timar Köyündedir.
Timar Yaylasına giden yol kenarındadır. Kale 65 metre uzunluğunda, 33 metre genişliğindedir. Dikdörtgen planlıdır. Kale oldukça tahrip olmuş, günümüze herhangi bir su duvar kalıntısı kalmamıştır. Sur duvarlarının sadece temel kısımları günümüze ulaşmıştır. Kale içinde, yer yer 3 ya da 4 sıra yüksekliğinde korunan mimari temel izleri, günümüze ulaşmıştır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri ve seramik yapısı kalenin Demir Çağında yapılmış olabileceğini göstermektedir.
TIMAR KÖYÜ KATLİAM ANITI
İlçe merkezine bağlı 11 km uzaklıktaki Timar Köyündedir.
1918 yılında Erzurum yöresinin Kazım Karabekir komutasındaki Türk Ordusu tarafından ele geçirilmesinden sonra, geri çekilen Ermeniler, Tımar köyünde 350 kadın ve çocuğa karşı katliam yaparlar. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinin gözetiminde 7 Temmuz 1993 tarihinde Tımar köyünde yapılan kazılarda: mermi kovanları, kırık kafatasları, sigara tablaları ve takı malzemeleri bulundu. Bu kazılar sonucunda burada 300 insanın iskeletine rastlandığı bildirildi.
Burada daha sonra bir anıt yapılmıştır.
CİN KALESİ
İlçe merkezinin 11 km kuzeydoğusunda bulunan Kurnuç köyünün 1 km kuzeyindedir.
Kale, andezit kayalardan oluşan bir zemin üzerine yapılmıştır. Kale yuvarlak planlıdır, güney bölümü diktir. Kalenin sur duvarlarının çoğu yıkılmış olduğu için kalenin planı hakkında net bilgi edinmek mümkün olmaz. Kalenin doğu eteklerinde konut temel kalıntıları görülür. Ayrıca: kalenin biraz daha aşağısında bulunan Büyükdere Vadisinde bol miktarda işlenmiş obsidiyen bulunmuştur. Ham obsidiyenlerin buraya getirilerek vadide işlendiği düşünülür. Yani burası obdidiyenlerin işlendiği bir tür atölye gibidir. Ayrıca kale çevresinde akan tatlı su kaynakları, bölgenin önemini arttırmaktadır.
ÇÖĞENDER KÖPRÜSÜ
İlçe merkezine 12 km uzaklıktaki Çöğender köyündedir.
Köprünün kitabesi yoktur. Köyün kurucusu Çöğender Baba tarafından 1400’lü yıllarda yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
KUZUGÖL KALESİ
İlçe merkezinin 22 km batısındaki Küçüktüy Mahallesinin yaklaşık 1 km kuzeyinde Kuzugöl Tepe Mevkiindedir.
Kale dikdörtgen planlıdır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri ve seramik yapısı, kalenin Demir Çağında yapılmış olabileceğini göstermektedir. Düzgün olmayan polygonal taşlardan yapılmış kalenin büyük bölümü tahrip olmuş durumdadır.
KARAKALE KALESİ
İlçe merkezinin 29 km kuzeybatısındaki Karakale köyündedir.
Kale surları kabaca işlenmiş, blok taşlardan meydana gelir. Kalın bir sur duvarı olan kalenin, 2 metrenin üzerinde sur duvarları ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Dikdörtgen bir plana sahip olan kalenin girişi güneydoğudandır. Kalenin savunma yönünden daha zayıf olan kuzeydoğusu, üç bastiyonla güçlendirilmiştir. Mimarisi ve keramik verisi Demir Çağına tarihlenir.
Uzundere, Erzurum arası uzaklık: 86 km. Uzundere, Tortum arası uzaklık: 33 km. Uzundere, Artvin arası uzaklık: 96 km.
TARİHİ
Uzundere, önceden Tortum ilçesine bağlı bir bucaktır ve eski ismi “Azort” dur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1’nci Dünya savaşında Rus işgaline uğrar. 16 Mart 1918 tarihinde işgal sona erdirilir. 1987 yılında ilçe oluştur.
GENEL
Buranın en büyük özelliği 2016 yılında Uluslararası Sakin Kentler Birliği tarafından, Türkiye’nin 11’nci Sakin Kenti olarak seçilmiş olmasıdır. İlçe Karadeniz bölgesindedir. Tortum vadisinde kurulmuştur. İlçe merkezinin denizden yüksekliği ortalama 1050 metredir. Tortum gölü ve Tortum Şelalesi ilçe sınırları içindedir. İlçe: Dünyanın en zengin biyolojik çeşitlilik bölgelerinden biri olan Kafkasya Ekolojik Bölgesinin batı ucundadır. Birçok endemik bitki, memeli, kuş ve kelebek cinsi yuvası vardır. Bölgede Akdeniz iklimi özellikleri görülür. Buna bağlı olarak yaz mevsimi oldukça sıcak ve nemli geçer, kış mevsimi ise serin ve yağışlıdır. Yöre insanının başlıca geçim kaynakları: tarım ve hayvancılıktır.
FESTİVALLER
GELENEKSEL KARAKUCAK GÜREŞLERİ
Karakucak güreşleri, 1923 yılından beri yapılmaktadır. Cumhuriyet bayramına ithafen her yıl 29 Ekim tarihinde yapılır. Minikler, yıldızlar, gençler ve büyükler kategorisinde yapılan güreşler, büyük ilgi çekmektedir.
DAP GENÇLİK-FEST DOĞU ANADOLU GENÇLİK FESTİVALİ
Erzurum’da yaşayan gençlerin bölgesel kalkınma süreçlerine aktif katılımını teşvik etmek için düzenlenir.
KUŞ GÖZLEM FESTİVALİ
Çoruh vadisi ve Uzundere kuş türleri ve kuş gözlemciliği yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Kuş gözlemciliği popüler bir faaliyettir.
NE YENİR
Buraya yolunuz düşerse “incir döğmesi” yemelisiniz. Ayrıca yine bu bölgede 27 çeşit elma üretiliyor. Ayrıca, Uzundere yöresinde 20 çeşit elma üretiliyor.
GEZİLECEK YERLER
TARİHİ UZUNDERE EVLERİ
İlçe merkezindeki “Tarihi Ambarlı Eyvanlı Uzundere Evleri” oldukça ilginçtir. Bu evlerden Murat Efendi Mahallesinde bulunan evlerden birini 1’nci Dünya Savaşında Rus Ordusu askerleri karargah olarak kullanmıştır. Ambar bölümü ahşap olan bu evlerin bazıları 200-250 yıllıktır.
İNÇER CAMİİ
İlçe merkezine 3 km uzaklıkta Orta Mahallededir.
İnçer kelimesinin anlamı “Yeniçeri” demektir. Cami, 1847 yılında yapılmıştır. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Moloz taştan imal edilmiştir. Ana ibadet mekanına kuzey cephenin eksenine yerleştirilen, ahşap bir kapıdan girilir. İç mekanda, kuzey cephede kadınlar mahfili bulunur. Üst örtü, ortada serbest bırakılmış dört ahşap destekle taşınmaktadır. Tavan ahşap kirişlemelidir.
Ortada bulunan ahşap desteklerden hariç, iki adet batıda, iki adet doğuda olmak üzere, duvara gömülü durumda 4 adet sütun daha bulunur.
Tavan göbeğinin olduğu orta bölüm, daha yüksek yapılmış olup, tavanda ayrı olarak altın yaldız renkte boyanmış lale motifleri bulunur. Ahşap kirişlerin üzerleri de belli bölümlerde daire motifleri, altı kollu yıldızlar ve yarım bırakılmış dairelerle bezenmiştir.
Caminin güneş bölümünde bulunan mihrap, kesme taştan yapılmıştır. Ahşap tavanda ve mihrapta süslemeler bulunur. Cami, oldukça stilize ve yüzeysel olarak işlenmiş geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir. Yapı çeşitli dönemlerde eklemelere maruz kalmıştır. Ayrıca orijinal halini büyük oranda korumuş, Osmanlı geçiş dönemine ait sade ve basit bir plan gösterir.
Caminin en orijinal bölümü mihrabıdır. Çünkü mihrabına gün ışığının yansımasıyla “minare” görümünde bir gölge yansıyor. Caminin dört duvarına, özel olarak konuşlandırılan ve hayli küçük olan pencerelerden sızan ışık, mihrabın tam ortasında minare görünümünde bir gölgenin oluşmasını sağlıyor. Ancak geçtiğimiz yıllarda, “cami çok karanlık” şikayetleri üzerine pencereler büyütülmüş ve gizemli görüntü kaybolmuştur. Gizemli görüntünün kaybolmasının ardından pencereler yeniden eski haline getirilmiş ve mihraptaki minare gölgesi yeniden belirmiştir. O gölge, kıbleyi gösteren bir işaret, doğal bir pusula görevi görüyor.
ÖŞVANK (ÖŞKİ)-ÇAMLIYAMAÇ KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı Çamlıyamaç köyündedir. Erzurum-Artvin kara yoluna 4 km uzaklıktadır. Bir diğer ismi “Vaftizci Yahya” Katedralidir.
Uzaktan görülebilecek şekilde köyün ortasındaki açık alanda konumlanmıştır. Bölgedeki en büyük haç planlı Gürcü kilisesidir. Yapıya giriş, kuzey, güney ve batı haç kollarının duvarlarındaki kapılardandır. Kitabesinden öğrenildiğini göre: Gürcü Bagratlı Hanedanlığı zamanında, 3’ncü Andernese’nin oğlu Prens Magastras Bagrat tarafından 963-973 yılları arasında yaptırılmıştır. Kilisenin mimarı; Öşklü Grigor Ustadır. Kilise Vaftizci Yahya’ya adanmıştır.
Konik minaresi ve haç biçimli yapı planı ile Hahuli’ye benzer, ancak çok daha büyüktür. Katedral boyutlarında bir kilisedir. Renkli taş bezemeleri ve kabartmaları ile dikkat çeker. Haç planlı kilisenin dıştan transetli olmasına karşılık içeride apsislerin oluşturduğu üç dilimli bir bölüm ve onun devamı olan uzun bir kol, kilisenin planını tamamlar. Kubbe kasnağında 12 pencere vardır. Pencerelerin dış yüzeyleri, kabartma ve silmelerle sınırlıdır.
Haç planlı kilisenin kısa ucunda apsisi ile iki yandaki neflerden oluşmaktadır. Bu bölümleri, dört büyük konsol ve sütunlar taşımaktadır. Sütunların kaideleri bitkisel, arabesk ve çam kozağı motifleriyle bezenmiştir.
1022 yılında bölgenin Bizans İmparatorluğu denetimine geçmesinden sonra kilisenin yıkılan kubbesi, Bizans İmparatorları II. Basileos ve VIII. Konstantin tarafından onarılmıştır.
Kilisenin içindeki bir yazıta göre: 1036 yılında Patrik Gagik’in parasal desteğiyle, kilisenin duvarları fresko tekniğindeki resimlerle bezenmiştir. Bölgedeki Piskoposluk merkezlerinden olan Öşk Manastırı, 11’nci yüzyılda el yazmaları ile ünlü önemli bir kültür merkezi olmuş ve bu önemini 15’nci yüzyıla kadar korumuştur. 19’ncu yüzyıldan 1980 yılına kadar cami işlevi ile kullanılan bu yapıt, 1985 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Ancak köye yeni cami yapıldıktan sonra, kaderine yani yıkılmaya terk edilmiş olmanın hüznünü taşır.
Gelelim günümüze, Kilise, uzun yıllar cami olarak kullanılması sayesinde günümüze sağlam gelebilmiştir. Kilise, üç şapel, yemekhane, el yazmalarının kopya edildiği ve korunduğu kütüphane binası ayakta kalmıştır. Ayrıca; kuzey, güney ve doğu apsislerindeki üç İncil konulu sahne ve bazı figürler görülebilir. Kilise, Hıristiyan Gürcüler tarafından önemli sayılarak ziyaret edilmektedir. Çünkü Hıristiyan Gürcüler tarafından çok önemli kabul edilmektedir.
ENGÜZEK KALESİ-AĞÇAKALE
İlçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Dikyar köyü sınırları içerisindedir.
Erzurum-Artvin kara yolu üzerinde, Tortum çayına hakim, sarp ve yüksek bir kayalık üzerinde yapılan kalenin konumu, oldukça stratejik özelliği sahip olduğunu gösterir. Kitabesi yoktur.
Akça kale olarak da adlandırılır. Çünkü Beylikler döneminde kaleyi Akça Bey sağlamlaştırmıştır. Görenleri şaşırtan bir yapıya sahiptir. Dikkatli bir şekilde bakıldığında, kayalıklardan ayırt edilebilir.
Mimarisi
Kaleye giriş, güneydoğu yönündeki kapı ve 1.82 metre genişliğindeki bir koridorla sağlanır. Moloz taş ve horasan harcı ile inşa edilmiştir. Kale burçlarının en çok kalenin güney bölümünde bulunması, tarihi akınların bu yönden geldiğini düşündürür. Kalenin hakim bir noktasında: bir kapı yeri ve düşman gözetleme delikleri vardır. Kalenin düşmandan korunması için yüksek burcun üzerinde taş veya ateş dökmek için, balkona benzer bir yer ve delikler mevcuttur. Kalenin kuzeye doğru genişleyen avlusu içindeki yapı kalıntılarından: şapel ve sarnıç dikkati çeker. Ayrıca kalenin tabanında, toprak altında kalan ev kalıntıları görülür. Hamamı tek bölmelidir ve kalenin dışında ve dibindeki dere kenarında toprak boyalı harabe durumdadır. Burada bulunan iki katlı bölümün, gözetleme kulesi olarak kullanıldığı düşünülür.
Günümüz
Tapınağı, çok yüksek burçları, gözetleme kulesi, fırın, hamam, Tortum çayına inen gizli su yolları ve dolambaçlı sokakları ile ilgi çeker. Kalenin en önemli özelliklerinden birisi de çıkış yolunun bulunmamasıdır.
SAPANCA KÖYÜ OSMAN EFENDİ CAMİİ
İlçe merkezine bağlı 9 km uzaklıktaki Sapaca köyündedir.
Caminin avlu kısmına güney cepheden açılmış bir kapı ile girilir. Avludan dikdörtgen planlı son cemaat yerine, buradan da harim kısmına geçilir. Son cemaat yerinden harim kısmına geçişin olgu girişin üzerinde taş kitabe vardır. Dikdörtgen formdaki kitabenin üzerinde: baklava motiflerinin ortasında H. 1204 tarihi yazılıdır. İbadet alanının üst örtüsü ortada iki direk üzerine, yanlarda ise beden duvarları üzerine oturur. Minber ahşap malzemeli ve aynalık kısmında dikdörtgen panolar korkuluk kısmında ise geometrik panolar bulunur. Minare saç malzemeli ve caminin doğu cephesine yerleştirilmiştir.
SAPACA KÖYÜ KALESİ-EŞKİSOR KALESİ
Kale, ilçe merkezine 9 km uzaklıkta, Anadolu’ya gelen ilk Türklerin Öş/Oş adını verdikleri Sapaca köyündedir. Sarp kayalar üzerine inşa edilmiştir.
Köye daha sonra Ermeniler yerleşmiş ve köyün ismi “Öşk” olmuştur. Kale, Orta Çağ mimari özelliklerini yansıtır. Orta Çağda bölgenin en önemli güçlerinden biri haline gelen Bagrati Krallığı, kaleyi fethetmek için defalarca akınlar düzenlemiştir. Oldukça stratejik konuma sahip olan kale, 1547 yılında Sultan Süleyman devrinde Osmanlı hakimiyetine girmiştir. 7 ile 10 metre arasında korunan sur duvarları, moloz taş ve horasan harcı kullanılarak yapılmıştır.
2 katlıdır ve aralarda ahşap hatıllar kullanılmıştır. Kaleye giriş güneydoğu ve kuzeybatı yönlerden sağlanır. Kalenin planı arazi yapısına göre şekillendirilmiştir. Kale, avlusu içinde dikdörtgen planlı ve duvarları 8-9 metreye kadar korunmuş bir yapı ve yüzeyde çok sayıda seramik parçasının varlığı, kaleye dair dikkate değer ayrıntılar arasındadır. Evet, günümüzde kaleye araçla veya yaya olarak ulaşmak mümkündür.
YEDİ GÖLLER-YIKIKLAR
Artvin yolu üzerinde 21 km uzaklıktaki Ulubağ köyünde yeşillikler arasındadır. Göllerin bulunduğu yerin ortalama rakımı 800 metredir. Göller Tortum Şelalesinin kuzeybatısında Artvin yolu üzerinde, şelaleden sonra yaklaşık 10 km uzaklıktadır.
Yedi göller, Tortum gölünün yer altı sularının birikmesiyle oluşmuş irili ufaklı göllerden oluşur. Bunlardan en büyük gölün çevresinde: piknik alanları, alabalık tesisleri, lokantalar, çocuklar için oyun alanları ve gölde kayık turu yapılabilmektedir.
Göl karşısında oldukça güzel piknik yeri vardır. Erzurum ilinin en ünlü mesire yeridir.
ÇAĞLAYAN KALESİ
İlçe merkezine bağlı 25 km uzaklıktaki Kaleboynu (yeni adı Çağlayan) köyündedir.
Sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Doğu sur duvarı 2.61 metre yükseklikte, 10.33 metre uzunluktadır. Batı sur duvarı 6 metre yükseklikte, 11 metre uzunluktadır. Sadece iki sur duvarı günümüze ulaşmıştır. Kale dikdörtgen bir plana sahiptir. Giriş kısmı, bulunduğu arazinin en uygun yeri olan, güney yönden sağlanır. Kale: surları moloz kireç taşı bloklar ve horasan harç kullanılarak yapılmıştır. Kale zemini, tamamı moloz taş yığını altındadır. Herhangi bir mimari unsura rastlanmaz. Doğu sur içerisinde tespit edilen çukurun sarnıç olduğu düşünülür. Kale, genel olarak yapım teknikleri itibarıyla Orta Çağda inşa edilmiştir.
CEVİZLİ KÖYÜ CAMİİ
İlçe merkezine 30 km uzaklıktaki Cevizli köyündedir.
Kare iç mekan, ortaya yerleştirilmiş 4 ahşap direkle taşınan ahşap düz tavanla örtülmüştür. Dış duvarları kalın derzli taş duvarlıdır. Orijinalinde, ahşap olan minareye dokunulmayarak, güneybatı köşeye sonradan taş minare eklenmiştir. Üst örtüsü çatı şeklinde olup caminin girişi önünde sütunlu bir kısım bulunur. Caminin kuzeyinde 93 harbinde yaralanan askerlerin tedavileri sırasında şehit olan askerlerin defnedildiği bir alan vardır.
ZİYARET TEPE ZİYARETGAHI
Ziyaret Tepe dağı üzerinde (2405 metre) İslam ordusunun bu bölgeleri Bizanslılardan almak için yaptığı savaşlarda bu tepede Hz Ömer’in torunu Saad şehit olmuştur.
Uzundere halkı tarafından bu tepe ziyaret edilmektedir. Hatta, bu mahalleye “Seyit Efendi Mahallesi” ismi verilmiştir. Ziyaret tepesinde: 1940 yılına kadar Oltu, Tortum ve Uzundere ilçelerinin köylüleri toplanırlar: kurban keserler, cirit ve güreş müsabakaları yaparlarmış.
TORTUM GÖLÜ
İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır.
Gölün çevresindeki tek yerleşim, kuzeybatıdaki Balıklı köyüdür. Bu küçük köy, içme suyunu gölden karşılar. Gölün tek yarımadası Uzunburun buradadır.
Gölün batısındaki girintili çıkıntılı kıyıya dik inen yalçın kayalıkların arasından geçen dar ve virajlı yol, göle uçurumların tepesinden bakar.
1700’lü yıllarda Balıklı Köyü batısında bulunan dağın, heyelan sonucu bugünkü Tortum Çayının önünü kapatmasıyla bir heyelan set gölü olan Tortum Gölü oluşmuştur. Bu yüzden yöre halkı bu oluşama “tabiattan baraj” demektedir.
Oluşum şeklinden dolayı, bir doğal baraj ve göl çanağı oluşmuştur.
Göl oluştuktan sonra, çayın yatak değiştirmesiyle yaklaşık 50 metrelik kendi halinde bir uçurum, bir anda ülkenin en büyük şelalesi haline gelmiştir.
Tortum gölü, ince uzun ve turkuvaz renklidir. Rengi genelde turkuvaz görünse de bakış yönüne, ışığın ve atmosferik koşulların durumuna göre bulanık yeşilden, gümüş rengine, koyu maviden kurşuniye kadar geniş bir yelpazeyi eş zamanlı olarak sergilemektedir.
Uzunluğu yaklaşık 8 km. dir. Genişliği 1 km dir. En derin noktası 100 metredir. Çevresi yüksek ve kayalık dağlarla çevrilidir. Batı kısmında Erzurum-Artvin yolu geçer. Yol kenarında, gölü yukarıdan görebileceğiniz alanlar vardır. Dağların ve bulutların göle yansıması muhteşem bir manzara oluşturur. Gölün karşısında, elma ve kayısı bahçeleri bulunur. Bu bahçelere sadece sandalla ulaşılır. Aynı zamanda gölde alabalık, sazan ve benzeri tatlı su balıkları vardır. Özellikle “Yayın” balıkları çok ünlüdür.
Göl havzasında çeşitli kuş türleri bulunur. Ayrıca nadir bölgelerde gözlenen dört akbaba türü de görülebilir. Gölün fazla suları 50 metre yükseklikten “Tev Vadisi” ne dökülür, burada Tortum Şelalesi bulunur.
Gölün üzerinde mutlaka sandalla gezmeyi deneyin. Ayrıca yine Tortum gölü üzerinde zipline bulunuyor.
Son bir not: Tortum gölü oluşum efsanesi “Tortum’a bağlı Uzundere Hars köyünden bir çoban, sürüsünü otlatırken kulağına gaipten bir ses gelir. “Geliremmmmm” Çoban şaşırır, sağına soluna bakar, hiç kimseyi göremez. Akşama kadar bekler ve köyüne döner. Çoban ertesi gün yine aynı yerde, aynı sesi bir kez daha işitir. Yine kimsecikler yoktur. Bu durum, üçüncü gün aynen tekrarlanır bunun üzerine çoban durumu köyün büyüklerine açar, konuşur. Büyüklerden bir yaşlı köylü çobana derki “Evladım, yarın da aynı sesi işitirsen, Gel bakalım ne yapacaksın de” diye tembih eder. Dördüncü günü yine aynı yer, aynı ses, bu sefer çoban “Gel bakalım gel bakalım ne yapacaksın” der. Çoban bu sözleri söyler söylemez, eteklerinde sürüsünü otlattığı dağın yarısı kopar ve aşağıda akmakta olan Tortum çayının önünü kapatır. Böylece bir tarafta göl, diğer tarafta kayalardan taşarak akan Tortum şelalesi olur.
TORTUM GÖLÜ CAM TERAS
Pirinkayalar Geçidindedir. (Fiyortpark)
Türkiye’nin en uzun ve geniş alanlı cam terasıdır. Boyu 12.3 metredir. Göl zemininden yaklaşık 200 metre yüksekliktedir. 565 metre karelik alana sahiptir. Cam teras, gölü yüksekten izleme fırsatı sunuyor.
TORTUM ŞELALESİ
Tortum gölünün devamındadır. Türkiye’nin en yüksek şelalesidir. Deniz seviyesinden 1000 metre yüksektedir. Tortum Çayının suları, öncelikle bir heyelan set gölü olan Tortum gölünde birikir ve daha sonra 21 metre genişlik ve 48 metre yükseklikten düşerek Tortum Şelalesini oluşturur. Şelalenin alt kısmında, dev bir kazan oluşmuştur. Şelale özellikle Mayıs ve Haziran aylarında bütün ihtişamıyla kendini gösterir, Haziran ayından sonra suyu kademeli olarak azalır. Tortum şelalesine 1952-1960 yılları arasında hidroelektrik santrali yapılmış ve Türkiye’nin elektrik ihtiyacına katkıda bulunmuştur.
Şelalenin her iki tarafında, en üst noktaya çıkılmasını sağlayan merdivenler vardır. Merdivenlerden şelalenin altına inilerek ahşap köprüde şelalenin eşsiz güzelliğini görebilirsiniz. Aşağıya inen yolu izlediğinizde köyün içine giriliyor. Buradaki küçük evleri: sedirler, ayvalar, elmalar, armutlar, dut ağaçları gizlemiştir.
Şelale çevresinde mesire alanları ve sosyal tesisler bulunur. Şelalenin önünde bulunan izleme balkonuna mutlaka gitmelisiniz, ayrıca izleme merdivenlerinin nefes darlığı ve kalp rahatsızlıklarını önlediğine inanılıyor.