Edirne Enez

Edirne Enez


Trakya’nın en uç köşelerinden biri. Ama: yine de, İstanbul’a yakın olması büyük avantaj. Tertemiz deniz, sessiz ve sakin huzur dolu bir ortam arayanlar için ideal.

ULAŞIM

Enez’i: Keşan ve Edirne’ye bağlayan asfalt karayolunun uzunluğu: 180 km. dir. Yani: Enez’e ulaşmanın tek yolu: Keşan üzerindendir. Enez ilçesine vardıktan sonra, 8 km. mesafeden sonra sahil yerleşimleri başlıyor.

Enez-Keşan arasındaki uzaklık: 60 km. dir. Enez-İpsala arası uzaklık: 21 km. Enez-İstanbul arası uzaklık: 285 km. dir. Bu yol: otobüs ile yaklaşık 4.5 saat sürüyor.

Edirne Enez

 

GENEL

Meriç nehrinin denize döküldüğü yerde kurulan Ainos (Enez), iki limanlı bir şehir olarak tarihi süreçte ün kazanmıştır. Ancak: önceleri deniz kenarında olan şehir, Meriç Nehrinin alüvyon sürüklemesi sonucunda kıyıdan uzaklaşmış, şu anda 4 km. içeride kalmıştır. Meriç nehrinin Ege Denizine döküldüğü yerde, güneyi Ege Denizi, doğusu çam ormanları ve hemen önü, lagün göller ile çevrili. Kuzeyinde Hasarlı Dağı ile çevrilmiş şirin bir ilçe.

Edirne Enez

SAHİL ŞERİDİ

Enez’in, 30 km. deniz kıyısında, sahil şeridi bulunmaktadır. Bu sahil şeridi, uzun yıllar boyunca yasak bölge kapsamına alınmış ve bu yüzden, buralarda turizm ve yerleşim gelişmemiştir. Ancak: askeri yasak bölge kapsamından çıkarılması konusunda, Genelkurmay Başkanlığının olumlu görüş bildirdi ve Bakanlar Kurulu bu yönde karar aldı. Sahil bölgesi: hızla büyümekte, yabancılara da açılmasıyla büyük ilgi görmekte.

LİMANI

Edirne Enez

600 yat kapasiteli limanı var.

İKLİM

Enez’de: yazlar kurak, bahar ayları yağışlı geçer. Kışları ise soğuktur. Sahil kesiminde, kısmi olarak Akdeniz ikliminin özellikleri görülür. Yüzünüzü okşayan ılık meltem rüzgarı, mevsim yaz bile olsa, akşama doğru, sertleşerek, üşümenize etken olabilir.

Edirne Enez

YAZLIK KONUT

Enez merkezindeki 4040 konuttan, 3000 kadarı yazlık olarak kullanılan konutlardır.

SOSYAL TESİSLER

Enez’de: sahilde, İstanbul Üniversitesi ve Trakya Üniversitesine ait dinlenme tesisleri bulunuyor.

Edirne Enez Büyük Evren

BÜYÜK EVREN

Keşan-Enez yolu üzerinde, Keşan’a 45 km. uzaklıktadır. Büyükevren beldesinin içinden sola girilerek, sahil yerleşim bölgesine varılır. Burada: bahçeli dubleks yazlık evler var ve kiralanabiliyor. Ancak: evler, sahile bir hayli uzak. Yani: denize girmek istediğinizde, bir süre yürümeniz gerekiyor.

Sahil ve yazlık siteler arasında, sazlık/bataklık bir bölge var. Bu nedenle: sivrisinekler tam bir bela. Gerek evlerde yaşarken ve gerekse dışarıda herhangi bir aktivite halinde, bu sivrisinekler maalesef çok büyük eksi. Sahili: Ege denizine bakıyor.

Saroz körfezinin uzantısı. Sahil: kum. Evet, sonuç olarak, Enez tatilini Büyük Evren yöresinde geçirmek isteyenler için sanırım bu anlattıklarım iyi bir yönlendirme olur.

VAKIF

Enez sahilleri arasındaki büyük yerleşim bölgelerinden biridir. Müstakil evler ve sitelerin yanında, bazı kamu işletmelerinin de tesisleri bulunur. Keşan-Enez yoluna girildikten 40 km. sonra, Abdürrahim Köyü hemen girişinden sola dönülerek, 5 km. sonra Vakıf sahiline ulaşılır.

SULTANİÇE

Keşan’dan Enez’e doğru giderken, 40 km. sonra Büyükevren beldesini geçince, sola Gülçavuş ve Sultaniçe tabelalarından girip, 5 km. sonra Gülçavuş köyüne, 3 km. sonra da Sultaniçe köyüne varılır. Yazlık yerleşim bölgesi için 2 km. daha gitmek gerekir. Sonra, yazlıkların olduğu bölgeye varılır.

SAROZ KÖRFEZİ

Gelibolu ve Edirne arasında yer alan körfezdir.

Ünlü deniz bilgini Kaptan Custo tarafından yapılan bilimsel araştırmalara göre: dünyada, kendini temizleme özelliği olan 6 körfezden biri imiş. Yılda üç defa ve aynı zamanda olmak üzere, Şubat-Nisan ve Temmuz aylarının 15 veya 18’nci günü başlayıp, 25 veya 28’nci günü biten, körfezin kendi kendini temizlemesi işleminde: tabandan soğuk su ve yüzeyde sıcak suyun yarattığı akıntılar, körfezin içine atılan tüm atık ve artık maddeleri temizliyor.

Körfezde: 144 çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür sünger var. Su altı zenginlikleri ile dolu ve sualtı etkinlikleriyle ilgilenenler için, oldukça önemli bir bölge. Ayrıca: dünya da, windsurf sporuna uygun, 3 denizden birisi olarak kabul ediliyor.

Yani: Ege denizinin en temiz bölgesinde, tarih ve doğa ile iç içe, huzurlu bir tatil yeri.

Büyük Kemikli Burnu

Saroz körfezinde dalgaların bir oya gibi işlediği kayalar çok ilginç görüntüler oluşturur. Kemikli Burnundaki lagün gölü ise geçmişte tuzla olarak kullanılıyordu. Günümüzde balık çiftliği olan gölde kuğu, yaban ördeği, kaz ve flamingo gibi kuş türlerine de rastlanıyor.

Edirne Enez Gala Gölü

 

GALA GÖLÜ

Manyas gölünden sonra, Türkiye’deki en büyük kuş barınma alanıdır. Burada, bolca yılan balığı yakalanıyor ve bu balıklar İtalya’ya satılıyormuş. Enez’e yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan bir doğal cennet. Doğa aşığı iseniz, mutlaka, buradaki kuşların güzelliğini görüp seslerini dinlemelisiniz.

Kuş çeşitlerinin büyük çoğunluğunu, bir arada görmek için ideal aylar: ilkbaharda Nisan, Mayıs ve sonbaharda ise Eylül ve Ekim. Kuşların, göç zamanı olan bu mevsimlerde, tam bir görsel şölene tanık olabilirsiniz. Temmuz-Ağustos aylarında gidildiğinde bile, yirminin üzerinde kuş türünü görmek mümkün. Bazı yerlerde, gölün üzerini kaplayan sazlıkların arasındaki çiçeklerin içinden, aniden havalanan bir ak balıkçıl veya karabatak görebilirsiniz.

Gölün içinde kuşlara eşlik eden bir başka güzellikte: inekler. Krem renkli inekler, arkalarında uzanıp giden büyük sazlıkların önünde, pelikan ve kuğular ile birlikte, suyun içinde yan yana duruyorlar. Bu güzel görüntü, tam bir tablo tadında.

ALTINKUM PLAJI

50 metre genişliğinde ve 4 km. uzunluğundadır.

AV TURİZMİ

İlçe, av turizmi bakımından da önemlidir. Zengin balık çeşitlerine sahip Enez’e, İtalyan avcılık dergileri bile yer vermektedir. Balıkçılık, özellikle Sultaniçe ve Vakıfköylülerin uzmanlık alanı olarak gösterilir. Ayrıca: deniz ve göllerin birbirine karışması nedeniyle, hem tuzlu hem de tatlı su balıkçılığı gelişmiştir. Meriç nehri ve Gala gölünde: yılan balıkları yakalanmaktadır.

Bu balıklar: kılçıksız ve yağlı etiyle rağbet görmektedir. Enez’i dünyaya tanıtan bir başka balık ise: Üzmene Kefali. Deniz ve bataklık arasında kalan, Üzmene Gölünde yakalanan bu kefal türünün, bembeyaz eti, ızgara için ideal sayılıyor.

NE YENİR

Ahmet’in yerinde veya Emre Restoranda balık yenir. Ama: kefal veya yılan balığı yemelisiniz. Balıklar çok taze ve fiyatlar uygun.

FESTİVAL

Enez’de her yıl Temmuz ayı içinde düzenlenen bir “Av ve Balık Festivali” var. 3 gün süren bu festivale, komşu ülkelerden de birçok konuk katılıyor.

TARİHİ

Enez’in kurulduğu yerde, antik çağda kurulan şehir olan: Ainos’un ilk sakinlerinin kimler olduğu kesin olarak bilinemiyor. Ancak, eskiçağ kaynaklarında, Ainos’un yerinde, önceleri Trak kabilelerinin yerleşik oldukları görülüyor.

MÖ. 7’nci yüzyılda, İzmir’in kuzeyinde, Aiolia bölgesinde yaşayan Aioller tarafından buranın iskan edildiği, daha sonra ise Mytileneliler ve Kymeliler tarafından, bir koloni olarak kurulmuş olduğu öğrenilmektedir.

Edirne Enez Tarihi

 

Gerçekten: Enez ve çevresinde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen maddi kalıntılar, bu tarihi bilgileri doğrulamaktadır. MÖ.6’ncı yüzyılın sonlarında, Pers kralı Darius’un; 513 tarihinde yaptığı İskit seferinden sonra, Trakya ve dolayısıyla Enez, Pers imparatorluğunun hakimiyeti altına girer. MÖ. 478/477 yıllarında, Atik-Delos Deniz Birliğine katılır.

Şehir, Pers Kral Barışı ile, MÖ. 386 yılında, bağımsızlığına kavuşur. Helenistik çağda, Ptolemayosların hakimiyetinde kalır ve MÖ.190 yılında, Romalılar, Trakya’yı ele geçirince, yeniden bağımsızlığına kavuşur.

Edirne Enez Tarihi

 

Bizans çağında, Prenslik merkezi olan Enez, Orta Çağda, Cenovalılar tarafından işgal edilir. 1456 yılında ise, Fatih Sultan Mehmet’in kaptanı Has Yunus Bey tarafından zaptedilir ve Osmanlı Devletine katılır.

Edirne Enez

GEZİLECEK YERLER

Edirne Enez Sahil Kervansarayı (Osmanlı Kervansarayı)

SAHİL KERVANSARAYI (OSMANLI KERVANSARAYI)

Aslında bir Osmanlı Kervansarayı ama 1’nci Dünya Savaşı sırasında, İngilizler tarafından kışla olarak kullanılmış ve “İngiliz Kışlası” da deniliyor. Burası: Enez’in plajı olarak bilinir ve Enez’e takriben 7 km. uzaklıkta ve Gümrük denilen yerdedir.

Karadeniz’deki Burgaz şehrinden, güneye giden ticaret yolu, yukarı Meriç vadisine vardıktan sonra, ya kara yolundan ya da Meriç Nehri ile Enez’de, Ege denizine ulaşır. Bu yol: Karadeniz, İstanbul Boğazı, Marmara ve Çanakkale’den dolaşan, deniz yolundan çok daha kısadır. Ayrıca, Karadeniz ile Ege Denizi arasında, ticari yönden, daha emin bir bağlantı olmaktadır.

Gümrük adıyla bilinen yerdeki bu sahil kervansarayı: Osmanlı devrinde yoğunlaşan ticari hayatın değişim merkezi olarak inşa edilmiştir. Devrin bütün özelliklerini taşıyan bu yapı: 16’ncı yüzyıl Osmanlı Mimarisinde inşa edilmiş, diğer sahil kervansarayları içinde önemli bir yere sahiptir.

Yapıya ait herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Kıyıya dik olarak, uzun dikdörtgen şeklindeki plan konumu ile kervansaray mimarisinde tek örnek olarak görülür. Dik konumu, denizden gelecek saldırılara karşı korunmasını sağlamak için düşünülmüştür. Dar cephesi, dıştan dışa 10.60 m. uzun cephesi ise, 106.75 m. ölçüsündedir. Bugün yer yer ağaçlı bir tarla içinde kalmış olan yapı, uzaktan ince, uzun bir siluet olarak görülür, fakat yaklaştıkça hacim olarak belirir.

Yapının içine girildiğinde: itinalı bir işçilik göstermesi ve mimari bölümlerinin harika olduğu görülür. Kuzey ve güney duvarlarında, karşılıklı iki taç kapı bulunur.

Dış görünüşüyle de, cepheleriyle de, tam bir mimari bütünlüğü sahip olan yapı, iki katlı ve çift meyilli ahşap örtülü çatıya sahip olarak düşünülmektedir. Yapının tümünde, kesme ve moloz taş ile tuğla hatıllar kullanılmıştır.

Yapının yaklaşık olarak yüksekliği: 8.50 metre kadar olup, bugünkü durumuyla zeminden 3.50 metre yükseklik, zemin katına 2.70 metre de ahşap tabanlı kata aittir. Dış duvar kalınlığı: 0.90 m. olan yapının, dış köşelerinde, oldukça muntazam kesme taş kullanılmış olup, doğu ve batı cephede, tuğlaların dışa taşkın bir şekilde sıralanmasıyla, korniş meydana getirilmiştir.

Böylece, cephelerdeki çok sayıda pencerelerin ve doğu cephesi hariç, diğer cephelerde bulunan taç kapıların hatlarını tuğla hatıllar ve korniş dengelemektedir. Bu ise, Osmanlı devri kervansaraylarında görülen gelişmiş cephe mimarisinin bu yapıda da ortaya konulduğunu gösterir. Yanının günümüze ulaşmayan taç kapılarının, kemerli bir açıklığa sahip taç kapılar olduğu anlaşılıyor.

Edirne Enez Deveci Hanı

DEVECİ HANI

Bu yapının kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüze iyi bir durumda gelen bu kervansaray dikdörtgen planlıdır.

Taş ve moloz taştan yapılmış yapının üzeri, kırma bir çatı ile kapatılmıştır. Kervansarayın içerisindeki bölümleri birbirinden ayıran duvarların kenarlarında, yüksek sekiler de yolcuların oturdukları, ortadaki geniş alanda da hayvanların bulundurulduğu açıkça görülmektedir.

Edirne Enez Fatih Camii (Enez Ayasofyası)

FATİH CAMİİ (ENEZ AYASOFYASI)

Enez kalesi içindedir. Haç planlı bir Roma kilisesinden camiye çevrilmiştir. Günümüzde yıkık durumdadır.

HAS YUNUS KAPTAN PAŞA TÜRBESİ

Enez ilçe merkezi dışında, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen mezarlığın ortasında bulunmaktadır. Has Yunus Kaptan Paşa; ilk Türk deniz kumandanlarından olup, Fatih Sultan Mehmet tarafından idam ettirilmiştir. Hakkında: kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır. İspanyol ve Katalonyalı olduğu hakkında iddialar ortaya atılmışsa da, bunların hiçbiri kesinlik kazanmamıştır.

Türbe: Bizans döneminde yapılmış küçük bir şapeldir. Kapalı, Yunan haçı planındaki bu şapelin üstünü, 1.65 m. yüksekliğinde, dört pencereli bir kubbe örtmektedir. Haçın kollarının üzeri, beşik tonozlarla örtülüdür. Doğusunda yarım yuvarlak, dışarıya taşkın ve yarım kubbeli bir apsisi bulunur. Şapel, türbeye dönüştürüldükten sonra, giriş kapısı örtülmüş ve yan duvardan yeni bir kapı açılmıştır.

Edirne Enez Kalesi

ENEZ KALESİ

Kale: Akropol tepesinin çevresinde kuruludur. Akropol tepesi: denizden 25 metre yükseklikte, miyosen bir kalker alt yapılı kaya üzerinde. Tepenin çevresinde: yaklaşık uzunluğu 740 metre olan bir sur bulunuyor. Bu sur: biçimleri ve planları farklı, 15 kule ile desteklenmiş.

Sur duvarları: yer yer 3 metre genişliğe yaklaşmakta, yükseklikleri ise: 25 metreyi bulmakta. Surun günümüzde toprak altında kalan kesimlerinde de: duvar kalıntıları görülüyor. Ama: bunlar, daha önceki dönemlere (arkaik ve Helenistik) uzanıyor.

Kaleye giriş; iki kapıdan sağlanıyor. Kapılardan biri doğu ve diğeri ise kuzey taraftaki surlarda. Doğu kapısı: 3 metre genişliğinde, tonozlu, biri altıgen kareye yakın planlı kule ile desteklenmiş.

Kalenin içinde: akropol bölümü: üzerine kurulu olduğu kaya: düzeltilerek değişik biçim ve ölçülerde, mekanlar oluşturulmuş. Kaya içine oyulmuş: mahzenler, dikdörtgen biçimli odalar ve değişik işlevli mimari kalıntılar var. Burada: çoğunluğu elle biçimlendirilmiş, koyu gri renkli keramik kalıntılar bulunmuş.

Genellikle: geniş ağızlı örneklerden oluşan bu çömlek gurubu, Aiolların, Enez’de yurtlanmalarından önce burada yaşayan yerli halk tarafından yaygın olarak kullanılmış. Bazı uzmanlar tarafından, Aiol keramiği adı verilen bu çömlek gurubunun kökeni konusu henüz tartışmalı.

Edirne Enez Kalesi

 

Kale içinde: arkaik çağda, mimariye çok önem verildiği ve bu alanda şaheserler yaratıldığını kanıtlayan çok amaçlı, büyük mekanlar bulunmuş. Ortaya çıkarılan kalıntılardan anlaşıldığına göre: bu döneme ait dini yapıların duvarları veya çatı saçakları, ön yüzleri değişik renkli motiflerle süslü, pişmiş toprak levhalarla kaplıymış. Evet: kale yapısını gezebilirsiniz. Surlar gerçekten tüm görkemiyle günümüzde ayakta durmakta.

Edirne Enez Kalesi Nekropol

NEKROPOL

Enez’de, günümüzde spor tesisleri ile Taşaltı Gölü arasında, doğu-batı yönünde uzanan taş döşemeli bir yol var. Bir kolu doğuya, Keşan yönünde uzanan bu yolun diğer kolu ise, kuzeye yönelerek, Enez’in yaklaşık 35 km. kuzeyinden geçen ve doğu-batı yönünde uzanan “Via Egnatia” ile birleşiyor.

Eski çağda, Enez’e ulaşan tek karayolu bu yol imiş. Bu yol: Taşaltı yamacı boyunca uzanan mezarların ve mezar anıtlarının önünden geçerek, şehrin içine giriyor.

Edirne Enez Kalesi Nekropol

 

Mezarlıklar; eski çağ kentlerinde, genellikle kentin girişinde ve yolun yanında olurdu. Böylece, kente gelenler, görkemli anıt ve mezarları görür ve selamlarlardı.

Edirne Enez Kalesi Nekropol

 

Evet: Taşaltı yamacı: dikey eğimli, yaklaşık 30 metre yüksekliğinde. Nekropol; bu yamacın en alt kesiminde, kuzey-güney yönünde uzanıyor. Ön sırasında: görkemli anıtlar, podyumlu lahitler, doğuya bakan ön yüzlerinde mermer kabartmalar bulunan lahitler var.

Bu güzel eserler arasında: en ilgi çekici olanı: 4 basamaklı bir kaide üzerinde yükselen anıt gözünüze çarpacak. Yapımında kullanılan mimari teknikler ve süsleme öğeleri olan aslan ayaklar ile, stilize sarmal dal motifler, anıtta Helenistik çağın kendine özgü karakteristik özelliklerini yansıtıyor.

Nekropol’un kuzey kısmında: 2.10 x 2.40 metre ve üst kısmı ise 1.70 x 2.00 metre boyutlarında yapılmış, başka bir anıt var. Yukarı doğru orantılı olarak daralan anıtın, yüksekliği 2.30 metre.

Dış yüzü üzerinde, in situ olarak ele geçen kalıntılardan anlaşıldığına göre, anıt: renkli ince mermer levhalarla kaplanmıştı. Anıtı oluşturan blok taşların bağlantısı, harç yerine kurşun kenetler kullanılarak yapılmış.

Evet: burada, birçok görkemli anıt ve lahitler var. Lahitler: yerli kalker taşından yapılmış olup, üzerlerini semendar biçimli iki veya üç taş kapak kapatmaktadır. Lahitlerin içinde, genellikle bir, seyrek olarak da iki iskelet bulunmaktadır.

Kiremit mezarlar ise: yanlarda ikişer olmak üzere, karşılıklı yerleştirilmiş dört kiremitten oluşur. Bu mezarların içinde: lahitlerde olduğu gibi, bir veya iki kişi gömülmüş. Kiremitlerin üzerinde, üretildikleri atölyenin amblemi görülüyor.

ROMA VİLLASI

Kale dışındaki en önemli antik kalıntılardandır. Gazi Ömer Bey mahallesinde bulunmaktadır. Bu alanda: yapılaşma bulunduğundan, antik yapının tümü açığa çıkarılamamıştır. Villanın tabanı: irili-ufaklı renkli taşcıklardan oluşturulmuş, değişik kompozisyonlarından oluşan mozaik ile kaplıdır. Mozaik taban üzerinde, bronz heykelcikler ve çok sayıda sikke ve değişik çömlekler bulunmuştur.

Bu buluntular, villanın zengin bir Enezliye ait olduğunu göstermekle birlikte, Roma döneminde, Enez’in Sosyo-ekonomik yapısını ve halkın yaşam tarzını yansıtması açısından önem taşıyor.

Edirne Enez Kalesi Antik Cadde

ANTİK CADDE

Şehir merkezinde, Bekir Ağa Caddesinin kenarındaki boş alanda: Helenistik ve Roma dönemlerinde, antik Ainos kentinin önemli caddelerinden biri ortaya çıkmıştır. Bugünkü, toprak düzeyinin 2.15 metre altında bulunan cadde, kuzey-güney yönünde uzanmaktadır. Cadde, büyük blok taşlarla, balık sırtı biçiminde döşenmiştir.

KİLLİK TEPE

Killik adıyla bilinen alan, Enez’in ikinci yüksek tepisidir. Enes Belediyesi tarafından, kiliğin güneyinde yapılan yol genişletme çalışmaları sırasında, MÖ.6 ve 5’nci yüzyıllara tarihlenen, kırık vaziyette, çok miktarda, çömlek parçaları toplu olarak ortaya çıkarılmıştır.

Yapılan kazı çalışmaları sonucunda: 1.50 metre derinliğinde olan kil dinlendirme havuzları ortaya çıkarılmıştır. Havuz tabanının: 0.40 metre kalınlıktaki bölümü, tamamen saflaştırılmış kil içermektedir. Bu kil havuzunun, en geç MÖ.4’ncü yüzyıla ait olduğu tespit edilmiştir. Enez’de gelişmiş bir çömlekçiliğin varlığı, böylece kanıtlanmıştır.

Keşan tanıtımı.

İpsala tanıtımı.

Edirne tanıtımı.

 

Edirne Keşan

Edirne Keşan

Edirne Keşan: İlçe günümüzde E-87, E-84, E-90 karayollarının kavşağında bulunmaktadır. Keşan, Edirne arası: 112 km. Keşan, İstanbul arası: 215 km. Keşan, Yunanistan arası: 35 km. Keşan, Enez arası: 70 km. Keşan, Malkara arası: 26 km. Keşan, Gelibolu arası: 60 km. Keşan, Saroz körfezi arası: 45 km. Keşan, İpsala arası: 30 km.

Edirne Keşan

 

TARİHİ

Keşan’ın bilinen ilk adı “Zorlanis” dir ve tarihi süreçte bölgede ilk olarak Luviler ve Trak boylarının yaşadıkları bilinmektedir.

Bölge, MS 1’nci yüzyıldan itibaren Roma egemenliğine girer. Roma döneminde “Via Egnatia” yani “Egnatia yolu” üzerinde bulunan ilçe, daha da önem kazanır. MÖ 145 yılında yapılan Egnatia yolu 6 metre genişliktedir ve Roma ile İstanbul şehirlerini birbirine bağlar. Karadeniz, Ege ve Adriyatik denizleri arasında önemli bir askeri ve ticari ulaşım sağlayan yol, Bizans döneminde de önemini korumuştur. 1354 yılında Rumeli’ye geçen Osmanlılar, Gelibolu ve ardından Trakya’yı ele geçirdiler. Gazi Evrenos, Keşan’ı fetih etti ve Egnatia yolu, Osmanlı denetimine geçti. Keşan ve çevresine, Anadolu’dan gelen Türkmen toplulukları yerleştirildi.

İlçe: 1828 ve 1878 yıllarında, Ruslar tarafından iki defa işgal edildi. 1878-1879 yıllarında Rusların Balkanları işgal etmesiyle birlikte göçler başladı, Anadolu’ya giden ana yol üzerinde bulunan Keşan’a göçmenlerin büyük bölümü yerleştir. 30 Temmuz 1920 tarihinde bu kere Yunan işgali görüldü. Büyük Zaferin ardından ise 19 Kasım 1922 tarihinde işgalden kurtarıldı.

Edirne Keşan

 

GENEL

Edirne ilinin en büyük ilçesidir. Meriç nehrine kadar uzanan bir ovanın doğu kenarında kuruludur. Keşan ilçesinin en büyük özelliklerinden birisi, İpsala gümrük kapısı üzerinden Yunanistan’a uzanan yolların kesişim noktasında olmasıdır. Keşan halkının önemli bir kısmı: 19 ve 20’nci yüzyıllarda: Bulgaristan, Yuğoslavya ve Yunanistan’dan göç edenlerden oluşmaktadır. Keşan ekonomisi genellikle tarıma dayalıdır. Yetiştirilen ürünlerin başında: buğday, ayçiçeği ve arpa gelir. Bal üretimi de yaygındır. Doğal Sit alanı olan bölgede, meşe ve çam ormanları denize kadar uzanır. İlçede: sonbahar ve kış ayları soğuk ve yağışlı, yaz ayları kurak geçer. Saroz körfezine kıyısı olan bölgede, iklim daha ılımandır. Ancak kış döneminde şehirde muhteşem bir hava kirliliği vardır, hatta bu hava kirliliğinin insan yaşamı için tehlikeli boyutlarda olduğu söylenir.

KEŞANLI ALİ DESTANI

Haldun Taner’in eseridir. 31 Mart 1964 tarihinde ilk gösteri, Karaca Tiyatrosunda yapılmıştır. Konusu: işlemediği bir cinayet yüzünden hapse atılan ve sevdiği kız Zilha tarafından dayısını öldürmekle suçlanan Ali’nin hikayesidir.

Edirne Keşan Saroz Körfezi

 

SAROZ KÖRFEZİ

İlçe sınırları içinde, meşe ve çam ormanları, Ege denizi kıyısında Saroz körfeziyle buluşur, Keşan kıyı şeridi, sanayileşmenin etkisinden uzak kalabilmiş ender yerlerdendir. Körfezin bir başka önemli özelliği ise balık çeşitliliğidir. Özellikle: istavrit, sardalya, hamsi, mezgit, çinekop, orfoz ve ahtapot avlanır. Saroz körfezindeki tatil beldeleri şunlardır: Sazlıdere, Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve Yayla. Erikli ve Yayla, yaz aylarında artan nüfusu ile öne çıkar. Keşan sahillerinde: orman içi bungalov tipi evler, prefabrik barakalar, pansiyonlar, villalar ve az sayıda oteller bulunur. Otellerin az olmasının sebebi, bölgenin SİT alanı olması ve yaz mevsiminin kısa sürmesidir, bu yüzden turizm yatırımları açısından çok fazla gelişmemiştir.

Saroz körfezinde denizin üstü kadar altı da ilgi çeker. Çünkü, güçlü su akıntıları vardır ve bunun sonucunda deniz oldukça temizdir. Dibinde yüzden fazla canlı bırınır, mercan oluşumlarının fazlalığı dalgıçları ve su altı fotoğrafçılarını buraya çeker. Mecidiye sahilindeki “İbrice” özellikle tercih edilir. (İbrice hakkındaki ayrıntılı yazımı, yine bu sitede İbrice adı altında bulabilirsiniz.)

Edirne Keşan İbrice

Daha çok İstanbul ve Edirne gibi illerden gelen turistler, sahildeki plajlarda, deniz, kum ve güneşin tadını çıkarırlar.

NE YENİR

Keşan’a yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, “satır et” öneririm, yanında manda yoğurdu ile birlikte oldukça güzeldir.

LALACIK HALK OYUNLARI EKİBİ

Köy halkının oluşturduğu bu topluluk, gerek yurt içi ve gerekse yurt dışındaki birçok festivalde Keşan’ı temsil etmiş ve birçok ödül kazanmıştır. Bu topluluk, bölge insanının müzik ve oyun alanındaki yeteneklerinin temsilidir.

DALLIK ŞENLİĞİ

Her yıl Mayıs ayında düzenlenen geleneksel şenlikte, Keşan’daki çok kültürlülük yaşanır, yaşatılır, yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı piknikte yemekler yenir, oyunlar oynanır.

Edirne Keşan Meslek Yüksek okulu

 

KEŞAN MESLEK YÜKSEK OKULU

Trakya Üniversitesine bağlıdır. 1988-1989 yıllarında Keşan’da Özel İdare İş Hanında eğitim ve öğretime başlamıştır. 1995 yılında ise yapımı tamamlanan yeni hizmet binasına geçmiştir. 2007-2005 öğretim yılında, ikinci blok kullanıma girmiştir. Halen ikinci öğretim programlarının kapatılmasıyla birlikte program sayısı 6 olarak uygulanmaktadır.

Edirne Keşan

 

GEZİLECEK YERLER

Edirne Keşan Hersekzade Ahmet Paşa Camisi

 

HERSEKZADE AHMET PAŞA CAMİSİ

İlçe merkezinde, ilçenin hemen girişindeki bu cami, 1511 yılında yapılmıştır. Hersekzade Ahmet Paşa kimdir? Kendisi; Anadolu Beylerbeyi olarak Sultan II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim ile önemli savaşlara ve seferleri katılmıştır. Ahmet Paşa: Osmanlı devleti hizmetinde iken, cami, hamam, imaret, ham gibi vakıflar yaptırmıştır. Hersekzade Ahmet Paşa camisi, bunlardan biridir. Caminin kitabesi yoktur. Kesme taştan, tek kubbeli cami, erken Osmanlı mimari özellikleri taşır.

Caminin içinde, mihrabın sağ tarafında bulunan işlemeli sanduka içinde, günümüze kadar gelen mukaddes emanetlerden birisi olan “Sakal-ı Şerif” saklanmaktadır. Kandil günlerinde ve Ramazan ayında belli günlerde ziyarete açılır. Giriş kapısı tarafındaki bölümü sonradan eklenen caminin, avlusunda 12 köşeli mermer şadırvan ve üzerindeki süslemeler dikkat çeker. Caminin haziresinde, işlemeli mezar taşları bulunur. Cami yakınında, Osmanlı dönemine ait çift kubbeli hamam, kısmen yıkık olarak günümüze ulaşmıştır.

Edirne Keşan Mercan Köprüsü-Boyacı Dere Köprüsü

 

MERCAN KÖPRÜSÜ-BOYACI DERE KÖPRÜSÜ

İlçe merkezine bağlı Mercan köyündedir. Osmanlı köprü mimarisinin belirgin özelliklerini taşıyan köprü, üç kemerlidir. Eğimi fazla değildir, taşıyıcı taş duvarlar üzerinde köprü korkulukları günümüze ulaşmamıştır. Köprü halen kullanılmaktadır.

Enez tanıtımı.

Gelibolu tanıtımı.

İpsala tanıtımı.

Edirne tanıtımı.

Edirne Lalapaşa

Edirne Lalapaşa


Buranın en büyük özelliği: kuzey ve batı bölümlerinde, Bulgaristan sınırı bulunmasıdır. Bu sınırın uzunluğu 55 km. civarındadır. Bunun yanında, Lalapaşa denildiğinde, benim ilk aklıma gelen, burada bir tarih hazinesi rolü üstlenen dolmenlerdir.

Yani, bu mezar yapıları, dünya üzerinde, yalnızca Kars şehrinde ve bir de burada görülmüş olmaları nedeniyle önem kazanmaktadır.
Bunun nedenini anlamak mümkün değil, çünkü Kars ile Lalapaşa arasındaki uzaklık malum.

İnanılmaz bir durum. Tarih meraklıları, Lalapaşa ilçesinde, bu dolmenler ve Tümülüsleri mutlaka görmelidirler.

Edirne Lalapaşa

ULAŞIM

Edirne-Lalapaşa-Hamzabeyli kara yolu, ilçe sınırları içinden geçmektedir.
Lalapaşa ilçesinin, bağlı bulunduğu Edirne il merkezine uzaklığı: 27 km. dir.

Edirne Lalapaşa

TARİH

Tarihi süreç değerlendirildiğinde, yörede, çok eski dönemlerden bu yana yerleşim bulunduğu görülür. Ancak, 1361 yılında, Sultan I. Murat’ın komutanlarından Lala Şahin Paşa: yöreyi ele geçirir ve Osmanlı topraklarına katar. Bölge, Lala Şahin Paşa’ya “has” olarak verilir ve bunun üzerine, yerleşim yerine, kendisinin ismi verilir. Osmanlı döneminde, yörede, Mimar Sinan’ın bir kısım eserine rastlamak mümkündür.
1945 yılına gelindiğinde ise, yörenin, İlçe olduğu görülür.

Edirne Lalapaşa

GENEL

Yörenin büyüklüğü: 536 km. kare olup, deniz seviyesinden yükseklik: 72 metredir.
İlçe arazisi genellikle düzlüktür. Ancak, sınır kesimleri engebelidir. Bu bölümde, tepelerin üst kısımlarında, granit bölümler görülmektedir.
Yörede, birçok dere bulunmaktadır ve bunlar, Tunca nehrine dökülmektedirler.
İlçenin iklimi: tipik karasal iklim özellikleri göstermektedir.

AVCILIK

Lalapaşa yöresinde yaşayan insanlar, avcılığa aşırı meraklıdırlar. Özellikle: Hacılar, Vaysal, Hacıdanişment, Kalkansoğüt ve Çallıdere gibi ormanlık alanlarda, gerek yöre insanı ve gerekse çevreden gelenler tarafından kara avcılığı yapılmaktadır.

Edirne Lalapaşa

GEZİLECEK YERLER

MUHİDDİN BABA TÜRBESİ

Anadolu Yörük Türklerinden Muhiddin Baba: buraya gelerek yerleşmiş ve 1513 yılında vefat edince, yine burada bulunan türbesine gömülmüştür.

Edirne Lalapaşa Dolmen
Edirne Lalapaşa Dolmen

    

 

DOLMEN

Bunlara: Lalapaşa Kapaklısı ismi de verilmektedir.
Dolmenler: tarih öncesi yapılar olarak bilinir ve ülkemizde, yalnızca Kars şehri ve bu bölgede görülmektedirler. Dolmen kelimesi “keltçe” dir ve “Tolmen” anlamına gelmektedir.
Yapıldıkları dönem olarak: MÖ.2000’li yıllar düşünülüyor. Yani: ilk demir çağında, Kuzey Balkanlardan, Trakya’ya göç eden bir topluluğu ait mezar anıtlarıdır.
Bunlar: bir mezar odası ve bunun çevresini kaplayan dikey taşlardan oluşmaktadır. Ama, bu dikey taşlar, 2-3 metre uzunluğunda ve tonlarca ağırlıktadır ve bağlayıcı harç kullanılmadan üst üste bindirilmek suretiyle yapılmışlardır.

Lalapaşa bölgesinde bulunan Dolmen: ilçe merkezindeki bir Tümülüs içine gömülmüştür (ama bu Tümülüsler, zamanla kendilerini koruyamamışlar ve yok olmuşlardır) ve özellikle mezar odası ve dışa açılan koridoru görülmeye değerdir. Bu dolmenlerde yapılan kazılarda: madeni takılar, gözyaşı şişeleri gibi mezar hediyeleri bulunmuştur ve Edirne Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedirler.

Bunun dışında: Hacıdanişment ve Kalkansöğüt köyü Kapaklı mevkiinde, çok sayıda dolmen bulunmaktadır. Bunların hepsi güneye bakar ve kabataştan bloklar şeklinde yapılmışlardır. Genellikle, açık bir giriş, koridor ve birbirini takip eden, kapalı iki mekandan oluşmaktadırlar. Halk arasında: kapaklı kapa veya Perikızı gibi isimlerle bilinmektedirler.

Özellikle: Büyünlü köyüne gitmenizi öneririm. Bu yöredeki 6 dolmenden, 4 tanesi bir arada, ikisi ise, bunların doğusundadır. Dört dolmenin bulunduğu bölüm: 14 metrelik bir dairesel tümsek şeklinde yükselmektedir.
Dolmenler hakkında, son birkaç söylentiden söz etmek istiyorum.

Şöyle ki: Dolmenlerin içindeki radyoaktif değerler ile dışındaki radyoaktif değerler birbirinden farklıdır. Dolmenlere yaklaştığınızda, yanınızda pusula varsa, manyetik değerden yani kuzeyden saptığını görebilirsiniz. Bir diğer söylentiye göre: Dolmenler, ölümü yaklaşmış kabile bilgelerinin mezarları olarak yapılırmış ve bilgeler bu odalara kapatılır ve dış dünya ile ilişkisi kesilen can: öbür dünyaya seyahat yapabilecek hale gelirmiş. Böylece: bir süre sonra, beden ölür ama can baki kalır diye inanırlarmış.

Böylece: mezara bırakılan bilgin: istediği zaman bu dünyada veya başka dünyalarda özgürce gezer, bilgi toplar ve bu bilgileri, dolmenleri ziyaret edenlere, gelip soru soranlara telepati yolu ile veya ziyaretçinin kabul edebileceği bir şekilde başka birinin ağzından aktarabilirlermiş. Evet, bunlar elbette söylenti, gerçeklik payı en azından günümüz için kanıtlanmış değil, ama pusulanın manyetik kuzeyinin sapması olayı gerçektir.

Son bir not: dolmenlerin içinde araştırma yapıldığında, yalnızca bir kısmında insan kemiği görülmüştür. Yani, bunların tamamen bir mezar anıtı olduklarını söylemek te pek mümkün değildir.

Edirne Lalapaşa Menhirler

MENHİRLER

Bunlar: dik olarak yerleştirilmiş, tek blok taşlardır. Bu blok taşlar, kaba taşlardan yontularak yapılmış ve işlenmiştir.
Lalapaşa bölgesinde, menhir görmek isterseniz: Hacıdanişment köyüne gitmelisiniz. Köyün 4 km. uzağında, Domrucalı köy mezarlığında, birçok menhir görebilirsiniz. Özellikle, Kırıkköy mevkiinde, günümüze kadar ayakta kalabilmiş ve 2 metreden fazla yüksekliği olan 15-16 civarında menhir görülmektedir.
Gelelim, menhirler hakkında söylenenlere.

Bunların: bir çoğunun mezar taşı olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca, büyüklükleri nedeniyle, canlıymış gibi, halk masallarına da konu olurlar. Ayrıca, toprak sınırını belirtmek için de kullanıldıkları düşünülür. Ancak, bunlar hakkında en inanılan durum: dini semboller yani ilkel idoller olduklarıdır.
Özellikle, Avrupa’da, Hıristiyan din adamları, halkın bu menhirlere tapmasını önlemek için: büyük mücadeleler vermişler, birçok mehhir ve dolmeni parçalamışlar, bu konuda başarılı olamayınca, bu menhirler üzerine kutsal semboller ve işaretler oyarak, bunları Hıristiyanlığın içine çekmeye çalışmışlardır.
Son bir not: ben bu menhir taşlarını gördüğümde, Van gölü kıyısındaki Ahlat ilçemizdeki Selçuklu Mezarlığı ve bu mezarlıktaki, bu tür, uzunlamasına 3 metre civarındaki mezar taşlarını düşündüm, inanın her ikisini de görmüş olsaydınız, kesinlikle benim gibi düşünürdünüz. Malazgirt savaşından önce, Türklerin gelerek yerleştikleri ve yaklaşık 200 yıl yaşadıkları Ahlat bölgesinde, mezarlık alanında, bu tür mezar taşları, yani uzunlamasına dikilen mezar taşlarını görebilirsiniz.

TÜMÜLÜSLER

Bir mezar odasının üzerine, taş ve toprak yığılarak oluşturulan yapay tepeciklerdir. Özellikle, ülkemizde, Trakya bölgesinde 2-3 bin civarında Tümülüs bulunduğu bilinmektedir. Bu yörede ise, Edirne-Lalapaşa arasındaki kara yolu üzerinde, Hıdırağa köyü yakınlarında ve Küçük Döllük köyü girişinde, birer tane, gayet yüksek Tümülüs görülmektedir. Ayrıca: yine bu yörede, Lalapaşa-Ortakçı köyü yolu üzerinde, dokuz tepeler mevkiinde, 9 tane Tümülüs görebilirsiniz.
2006 yılında, Çölekakpınar köyü yakınında bulunan Tümülüslerin birinde, resmi arkeoloji kazısı yapılmış ve içinde bir mezar odası ile mezar hediyeleri kalıntıları çıkarılmıştır ve halen Edirne Müzesinde sergilenmektedir.

Edirne tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.