Denizli Tavas

Denizli Tavas

İsmi “Davaz” olarak da telaffuz edilen, insanlarının ticari becerilerinin ve meşhur tahinli-ballı pidesinin ön plana çıktığı, tarihi kalıntıların yoğun olarak bulunduğu bir yöremiz. Denizli-Muğla yolundan giderken, Acıpayam yolundan, güneye döndüğünüzde, o eşsiz manzara ile karşılaşırsınız.

Denizli Tavas

ULAŞIM

İlçenin, il merkezine uzaklığı: 43 km. dir. Tavas-Kale arası uzaklık: 29 km. dir. Tavas-Karacasu arası uzaklık: 48 km. Tavas-Milas arası uzaklık: 170 km.

Denizli Tavas

TARİH

Antik dönemlerde, bölgenin ismi: Karia. İlçenin bulunduğu yerde: ilk yerleşimin 6000 yıl öncesine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Bu sürede: yörede, sayısız ırk ve millet uygarlıklarını sürdürmüştür.

Bu uygarlıkların günümüze kalan izleriyse: Heraklios, Didimen, Apollonia, Sebastapolis, Barza gibi şehirlerdir. Ancak: bölgede, Selçuklular ve Osmanlı döneminden kalma, çok sayıda eser görülmez.

Tavas yöresinde: Türkler, ilk kez, Isparta ve Denizli yöresinden gelerek buraya yerleşen Kayı Türkleri olarak görülüyorlar.

14.yüzyılın başlarında, bölgede, Tavas Beyliği kurulur, merkezi de, bugünkü Horasan köyü ve sonrasında ise Hırka köyüdür.

1424 yılında, II. Murat tarafından, bölge Osmanlı devletine bağlanır. Ancak: 1702-1703 tarihleri arasında, büyük depremler olur ve birçok insan ölür. O zamanki, kale civarında bulunan şehir, oturulamayacak hale gelir. Bundan sonra ise, şehir daha yukarıya, şimdiki merkeze doğru çekilir.

Tavas: 1883 yılında, Denizli sancağına bağlı bir ilçe olur. 1890 yılında ise, belediye kurulur.

Milli Mücadele sırasında: bölgenin büyük bölümü Yunan işgaline uğramasına rağmen, Yunanlılar Tavas’a girememişlerdir. Dolayısıyla, Tavaslılar, Aydın ve Nazilli yörelerinde, işgalci Yunanlılara karşı aktif olarak çatışmalara katılmışlardır.

Denizli Tavas

GENEL

İlçe, denizden 950 metre yüksekliktedir. Türkiye’nin en “Zeybek” ilçesi olarak tanımlanır.

İklim değerlendirildiğinde ise: yörede, üç iklim türünün etkisini sürdürdüğü görülür. Zaman zaman, yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve fırtınalı geçer. Bazen ise, Akdeniz ikliminin tesirinde kalarak: yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve ılıktır. Yağışlar, daha çok ilkbahar aylarında görülür.

İlçe merkezinin en önemli ürünü: kavundur. Seki köyü yöresinde ise, nar ve zeytin yetiştirilir. Sığır besiciliği de, oldukça ileridir. Yörenin en ünlü ve yanık kokulu olarak belirtilen “kese yoğurdu” gerçekten çok tanınır ve çok lezzetlidir.

Denizli ilinin ve hatta belki de ülkemizin: nüfusa göre, camisi en fazla bulunan ilçelerinin başında gelir. Bir ev, bir cami, bir ev gibi bir sıralama gidiyor. Sanırım İlçenin zenginleri, iki-üç kişi bir araya gelip, cami yaptırmışlar. Yani: 10 bin nüfuslu bir ilçede, 30 civarında cami bulunuyor.

Ekonominin bir diğer girdisi ise: dokumacılıktır. Kızılcabölük, Vakıf, Karahisar ve Horasanlı yörelerinde: çarşaf, havlu, gömleklik, perdelik ve mendil gibi ihracata yönelik  dokuma faaliyetleri çok üst seviyelerde yapılmaktadır.

Bu yörede, Tavas ve Kale ilçeleri arasında, 1926 yılında, 6.3 büyüklüğünde bir deprem olmuştur.

ÖZAY GÖNLÜM

Özay Gönlüm, hepinizin bildiği gibi, Halk Müziği branşında, kendine özgü yorumu ile, bir zamanların öne çıkan bir halk sanatçısı. 1940 yılında, Kızılcabölük kasabasında doğmuş. 16 yaşında, Ankara Radyosunda “Yurttan Sesler” programına misafir sanatçı olarak katılmıştır.

Denizli yöresinden ve Ege bölgesinin birçok diğer yörelerinden derlediği türküleriyle, kaynak kişilik yapmıştır. Bunların önemli bir kısmı, TRT repertuarına girmiştir.

2000 yılında vefat etmiştir. Ankara’da yaşadığımız dönemde, Özay Gönlüm, hemen yaşadığımız yerin çok yakınında oturuyordu. Ve bu muhteşem güzel insan-sanatçı ile, küçük yaşımda, birkaç kez tanışma şansına sahip olmuştum. Elbette, o yıllarda, bu tür bir sanatçıyı tanıyor olmak, gerçekten mutluluktu.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Tavas yöresinin, özellikle “göveci” ve “tahinli pidesi” meşhurdur. Tavaslılar tarafından, bu tahinli pideye “içli-dışlı” denir. Tahin ile hamurun buluşması ve pişirilmesiyle ortaya çıkan tahinli pide: gerçekten muhteşem bir lezzet. Ama dikkat; biraz ağır geliyor, yani bolca sipariş etmeyin.

Tavas ilçesi içine girmeden, bu pideden tatmak isterseniz: Denizli-Muğla kara yolu üzerinde, Tavas ilçesine girmeden, solda harika pide yapılan bir yer var, buraya uğrayabilirsiniz.

Bunun yanında; yine, bu yöreye özgü, Tavas baklavasını da mutlaka deneyin. 40 kat yufkanın her katına dökülen cevizlerin, şerbetle buluşması sonucu, muhteşem bir tat ortaya çıkıyor.

Yemek dışında: buraya has, yanık kokulu “kese yoğurdu” nu mutlaka ve mutlaka tadın.

NE SATIN ALINIR

Özellikle bu ilçede yapılan tel kırma-gümüş işi oldukça rağbet görmektedir. Yapılan işlemelerin çeşitleri şunlar: makaslı, sepeleme, muskalı, yıldızlı, yapraklı, tırtıl sarmalı gibi motifleri var. İlçede: iğne işleri, iğne oyaları da çok yaygın ve meşhurdur. Buradan: yiyecek maddesi düşünürseniz, mutlaka “leblebi” satın almalısınız. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için iyi bir hediyelik olabilir.

GEZİLECEK YERLER

Denizli Tavas Kızılcabölük Kasabası

KIZILCABÖLÜK KASABASI

Kasaba: Denizli il merkezine 50 km. uzaklıktadır.

Evet, bu kasaba, özellikle bayanlar tarafından yoğun olarak ziyaret ediliyor. Çünkü: burada, muhteşem el işi dokumalar var. Gerek kıyafet ve gerekse ev tekstili konusunda, muhteşem el işlemeli ürünlerin satıldığı, üç-dört mağaza var. Ama bu mağazalar sürekli kalabalık, özellikle çevreden toplu halde gelen bayanlar, yoğun alışveriş yapıyorlar. Dokumaların büyük çoğunluğunu: yatak çarşafları ve alacalar oluşturuyor.

Bu arada, buraya gelirseniz, hemen meydandaki restoranlarda, kebap yemeği unutmayın. Bir yoğurt yapıyorlar ki, yanık yoğurt tadındaki bu yoğurdun tadını ve benzerini, inanın başka yerde bulamasınız. Mutlaka deneyin.

Ben bu arada, kasaba hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Kasaba, 1912 yılında: Orta Asya’dan göç edip gelen Avşarlar tarafından kurulmuş, yaklaşık 5000 yerleşik nüfus var. Kasabanın merkezinde, Kavak Camisi var. Kasaba, bu caminin çevresinde yerleşmiş. Kasabada: 250 civarında el dokuma tezgahı bulunmaktadır.

Buraya mutlaka gitmenizi öneriyorum. Kasabanın hemen merkezinde, dokuma satış mağazalarından alışveriş yapın ve daha sonra yine hemen meydanda bulunan lokantalarda: muhteşem bir tandır ve devamında, kese yoğurdu ve baklava. Ben bunları bizzat yaşadım ve sizlere öneriyorum.

Denizli Tavas Heraklia Salbace

HERAKLİA SALBACE ANTİK KENTİ

İlçenin, Vakıf köyündedir. Ancak, maalesef, antik kentin kalıntıları üzerinde, bugün Vakıfköy isimli bir köy yerleşimi kuruludur. İlçe merkezine, 9 km. uzaklıktadır.

Antik kentin yönetim alanı: Aphrodisias kentine komşu olarak, Küçük Timelos nehri tarafından sınırlandırılmıştır. Sonuç olarak: kentin tanrısı: nehir tanrısı “Timelos” tur. Bu tanrı: kentin, Roma imparatorluğu zamanında basılan sikkelerinin üzerinde resmedilmiştir. Bu sikkeler üzerinde, kentin adı: “Herakleoton” olarak geçmektedir. Bu isimden anlaşılacağı üzere: kent, yarı tanrı kahraman “Herakles” adına kurulmuştur.

Evet, kentin ne zaman kurulduğu belli değil. Ama ele geçirilen en eski tarihli sikke: MÖ.1.yüzyıla ait. Bu da, kentin Helenistik dönemde kurulduğunu kanıtlıyor. Herakleia sikkeleri üzerinde: sakallı Herakles, Serapis, arka yüzlerde: ayakta Herakles, tanrıça ya da Amazon, çift yüzlü balta taşır şekilde, iki erkek geyik arasında ya da tapınak içinde Efes Artemisi, önünde yılan ile tahtında oturan Asklepios betimlenmiş.

Bizans döneminde: antik kent, surlarla çevrilir. 12.yüzyıldan sonra ise, kent, Türkler tarafından ele geçirilir.

Bu kentin, bölge açısından şöyle bir önemi var. Herakleia Salbace, tıp biliminde çok ileri gitmiştir. Özellikle: aynı aileden olan doktorlar, Roma İmparatorları Trajanus, Marcus Aurelius ve Lucus Verus’un baş hekimliklerini yapmıştır.

Yazıtlardan anlaşıldığına göre: İmparator Trajanus’un doktoru ve danışmanı: Titus Statius Kriton’dur. Kent: her ne kadar Herakles adına kurulmuş olsa da, kentin baş tanrısı “Asklepios ve karısı Hygeia” dır.

Bu da, kentin, tıp alanında ne kadar ileriye gittiğinin kanıtıdır. Ayrıca, kentte, antik dönemde bir tıp okulu bulunduğu ve buradan birçok meşhur hekimin yetiştiği tahmin ediliyor.

Denizli Tavas Heraklia Salbace

Günümüzde, Vakıf köyü yerleşimi nedeniyle, antik kentten günümüze kalan pek fazla kalıntı görmek mümkün değil. Buna rağmen: sur duvarları, stadyum ve bir kısım bina kalıntısı var. Köy içinde: sağa-sola dağılmış vaziyette, mimari parçalar, bloklar, taş ve sütun parçalarına rastlanıyor.

Kentte ele geçirilen “Sağlık tanrıçası Hygeia heykeli” ve “Zeus Ktesios Patrios heykeli” Pamukkale arkeoloji müzesinde sergileniyor.

Stadyum: Antik kenti çevreleyen sur ile Vakıf köyü arasında görülüyor. Yamaçlarda bazı basamakları, günümüze kadar ulaşmış. Batı kısmındaki basamaklar ise, tamamen tahrip olmuş.

Herakleia Hieronu: Antik kentin, yaklaşık 4 km.  doğusunda, Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1 km. kuzeydoğusunda, Kocapınar mevkiindedir. Yörenin ileri gelen bir yöneticisine ait bir anıt mezardır. Burada, mezar sahibi, kendini tanrılarla birlikte göstererek, tanrılara yakınlığını anlatmaya çalışmıştır.

Dikdörtgen şeklindedir. Dört tarafını, plakalardan oluşan kabartmalar çevirir. Kabartmalarda: Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler betimlenmiştir. Üçgen alınlıkta: 12 burcu temsil eden simgeler var.

Bunların: Aphrodisias şehrinde yaşayan ustalar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Hieron’un bulunduğu höyüğün eteklerinde bulunan, Neolotik döneme ait el aletleri, Pamukkale Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Denizli Tavas Sebastapolis

SEBASTAPOLİS ANTİK KENTİ

İlçenin 19 km. güneyinde bulunan, Kızılca kasabasının 2 km. doğusundadır. Antik kentte, yüzeye yakın, yapı kalıntıları görülememektedir. Ancak, yapılan bazı kazı bölümlerinde, kalıntılar ortaya çıkmıştır. Antik şehrin büyük bölümü, erozyon nedeniyle toprak altındadır. Ancak, tarım arazisi olarak kullanılan yerlerde, günümüzde bir kısım eserler ortaya çıkabilmektedir.

Kalıntıların Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu sanılıyor. Antik şehir hakkında, günümüzdeki yerleşim: Höyük Tepesi, stadyum ve Nekropol bölgeleridir.

Höyük Tepesi: Höyük: 150 metre çapında ve 7 metre yüksekliğindedir. Kentin akropol bölümü buradadır. Höyük üzerinde, bir anıtsal yapının izleri var. Temel izlerinden ve çevredeki frizler ve mimari parçalardan: burada, antik şehrin tapınağının bulunduğu düşünülüyor.

Stadion: Bunun ölçüleri: yaklaşık 60×150  metredir. Tamamen tahrip olmuştur. Yalnızca, bazı basamakları günümüze ulaşmıştır. Erozyon nedeniyle, taban kısmı toprakla dolmuş, güney kısmı kapalı, kuzey kısmı ise açıktır.

Nekropolis: Kentin doğu bölümündedir. Akropolis’in 1.5 km. doğusundadır. Lahit mezarlar, günümüzde toprağın üzerindedir. Lahitler, Roma dönemine tarihlenmektedir.

Denizli Tavas Apollonia Salbace

APOLLONİA SALBACE (MEDET HÖYÜĞÜ) ANTİK KENTİ

İlçenin 7 km. batısında, düz bir ova üzerinde bulunan Medet Köyü yerleşim alanındadır. Kuruluşuna ve kurucusuna ait herhangi bir bilgi yok. Ancak, bu bölgedeki yani höyük içindeki ilk yerleşimin, Tunç çağına kadar gittiği düşünülüyor. Kent, Apollonia adını ise, Helenistik dönemde almış ve Roma döneminde ise, en görkemli dönemini yaşamıştır.

Denizli Tavas  Apollonia Salbace

Roma imparatoru Hadrianus döneminde yaptırıldığı düşünülen Apollon tapınağının temelleri ve yazıtları günümüze kadar ulaşmıştır. Kent: MÖ.1.yüzyılda, kendi adına sikke bastırmış ve basılan sikkeler üzerinde, tanrısal motifler betimlenmiştir.

DİDİMEN

Kızılcabölük kasabası sınırları içindedir. Antik şehirden, günümüze, tapınak yeri ve bazı kısımlar kalmıştır. Şehrin büyük bölümü yıkık haldedir.

BARZA

İlçeye bağlı, Yorga köyü sınırları içindedir. Roma devrine aittir. Yıkık durumdadır. 1945-1950 yılları arasında, bu bölgede incelemelerde bulunan bir kısım Alman arkeolog: köyde bulunan kabristan ve cami avlusundaki antik şehir kalıntılarını incelemiş ve buranın büyük bir yerleşimin merkezi olduğunu belirtmişlerdir.

Kale tanıtımı.

Karacasu tanıtımı.

Milas tanıtımı,

Denizli tanıtılı.

 

Denizli Honaz

Denizli Honaz

Kiraz’ın başkenti. Bu kadar ileri bir iddia doğrumu bilmiyorum, ama burada gerçekten güzel kiraz üretiliyor.

Denizli Honaz

ULAŞIM

Denizli-Ankara, Denizli-Antalya, Afyon-İzmir kara yolları üzerinde, çok önemli bir konumdadır. İl merkezi Denizli’ye uzaklık: 24 km. Denizli iline, Belediye otobüsleri ve minibüslerle 10 dakikada ulaşılır.

Denizli Honaz

TARİH

Honaz yöresinin: Frigya ve Karia bölgelerinin ayırım yerinde bulunması ve savunmaya elverişli konumu nedeniyle, bütün medeniyetlerin ilgisini çekmiştir. Bölgede: Frigya, Lidya, Helen, Bergama, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı güçleri egemenlik kurmuşlardır.

Ancak, İlçenin, ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu belli değildir. Ancak, İonlar döneminde, Helenler tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Tarihi süreç içinde, bu yörede kurulan şehirler: İlçenin 3 km. kuzeyindeki: Colossae ve ilçenin şu anki yerinde kurulu: Khonae.

MÖ.21 yüzyılda, Mora ve Makedonya yarımadasından, Anadoluya geçen Helenler, bu bölgede, Colossae şehrini kurarlar. İlk şehir, Honaz dağının 3 km. kuzeyindedir, ancak şehir depremler yaşayınca, yeri değiştirilir. MS.7.yüzyıla gelindiğinde, tüm Anadolu şehirlerinde olduğu gibi, Colossae şehri de, arap akınlarıyla karşılaşır. Bu sırada, savunmaya daha elverişli olan Khonae şehri, Colossae şehrinin yerini alır.

Khonae şehri: 7.yüzyılda “Başpiskoposluk” unvanını alarak “Metropolis” olur. Böylece: Anadolu’nun en önemli  dini ve idari merkezlerinden biri haline gelir.

Bizans döneminde: Anadolu’nun bütün yollarının İstanbul’a yönelmesi: bu bölgedeki diğer şehirlerde olduğu gibi, Colossae şehrinin de gerilemesine neden olur. Şehir halkı, çevreye dağılır. Khonae şehri ise, erken Hıristiyanlık döneminde, dini merkezlerden biri haline gelir. Uzun süre, Bizans sınırları içinde kalan Khonae şehri, 1077 yılında, Selçuklular tarafından ele geçirilir.

Ancak, Türkler, burada kesin egemenliği, 1207 yılında elde ederler. 1391 yılında ise, Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. Ancak, araya Timur dönemi girer ve 1429 yılında, Osmanlılar yine yöredeki egemenliği kesin olarak ele geçirirler.

1914 yılında, Belediye kurulur, 1987 yılında ise, İlçe statüsü oluşturulur.

Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde yazdıkları: “Honaz kalesi, Rum Kayserleri Oğullarından Honas adlı bir melik tarafından yaptırılmıştır. “ Bu düşünüldüğünde, Honaz ilçesinin ismini, bu melikten aldığı düşünülmektedir. Diğer bir söylentiye göre ise: Honaz kelimesinin anlamı: Erken olgunlaşan kirazdır. Honaz ve Honaz Ovası, tarihte ve günümüzde, kirazı ile öne çıkıyor. Bu nedenle, Honaz adının, kiraz dan geldiği de söylenebilir.

Denizli Honaz

GENEL

İlçe, Ege Bölgesinin en yüksek dağı olan Honaz Dağının kuzey eteğindedir. Coğrafi konumu itibarıyla, çok stratejik bir noktada bulunmaktadır. Rakım: 600 metredir. İlçe topraklarından geçen en önemli akarsu: Aksu çayıdır. İlçe, jeolojik yapısı bakımından: deprem bölgesine girer. Bu bölgede meydana gelen depremler, bu bölgede kurulmuş yerleşim yerlerinin çoğunun yıkılmasına ve yok olmasına neden olmuştur. Honaz: 1.derece deprem kuşağındadır.

Menderes havzasında, zengin mermer yatakları bulunmaktadır. Buna bağlı olarak: ilçedeki yapıların büyük kısmı, kesme blok taşlardan ve beyaz renkli mermerlerden yapılmıştır.

Bölgede: Ege bölgesi iklimi hakimdir. Yağmur genellikle, ilkbahar, sonbahar ve kış mevsiminde yaşar. Yaz mevsimi, kurak geçer. İlkbahar yağmurları, toprakların bereketini arttırır. İlçe, dağlık bir yerde kurulduğu için, yağmur miktarı yüksektir. Bu özelliği nedeniyle de, Honaz, kiraz yetiştiriciliği için oldukça elverişlidir.

İlçe merkezinde, Pamukkale Üniversitesine bağlı Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır. Burada: Muhasebe, Dış Ticaret, Pazarlama, İşletme, Bankacılık bölümleri bulunmakta olup, 2 yıllık eğitim verilmektedir. Okulda: 7 öğretim görevlisi, 12 personel, 1000 civarında öğrenci bulunmaktadır. Halkın büyük bölümü: tekstil fabrikalarında çalışmaktadır. Çok az kesimi ise, hayvancılıkla uğraşmaktadır. İlçe sınırları içinde, Ege bölgesinin en büyük organize sanayisi bulunmaktadır. Blok mermer işçiliği de, tekstilden sonra, ilçe halkının yoğun olarak çalıştığı iş koludur.

Denizli Honaz

Her yıl Haziran ayı içinde, İlçede “Kiraz Festivali” yapılmaktadır. Yine, İlçede, son yıllarda önemli bir uluslar arası organizasyon olarak “1.Dünya Hava Olimpiyatlarının Yelken Kanat ve Yamaç Paraşütü” yarışmaları düzenlenmiştir.

Denizli Honaz Traverten

TRAVERTEN

Travertene; su taşı ve yollu mermer de deniliyor. Bir çeşit kimyasal olay sonucu ortaya çıkıyor. İlçenin, Balık Boğazı havzasında, blok traverten üretimi yapılıyor. Dünyadaki traverten rezervinin % 60’ı ülkemizde ve bunun % 40’ı Denizli yöresindedir ve Honaz ilçesindedir.

Traverten taşları: kesme taş olarak, antik dönemde yapılan yapılarda yoğun olarak kullanılmıştır. İlçeye bağlı, Emirazizli köyü çevresindeki traverten ocaklarının da, antik dönemlerde sık olarak kullanıldığı görülüyor. Ancak, traverten, günümüz mimarisinde de öncelikli olarak kullanılıyor. Binaların içine, traverten döşeniyor. Çünkü: traverten, ısıya ve yalıtıma dayanıklıdır. Kışın sıcak, yazın serinlik verir. Süs eşyası yapımında da kullanılıyor.

Biraz önce söylediğim gibi, dünyanın en kaliteli traverteni: İlçenin, Kocabaş kasabası yakınlarındaki Ballık Boğazı yöresinden çıkarılıyormuş. Buradaki: 50 ocakta, halen traverten üretimi yapılıyor. Buradan çıkarılan travertenler, başta Afyon olmak üzere, ülkemizin değişik yörelerinde bulunan fabrikalarda kesiliyor ve parlatılıyor. Bu travertenler, fabrikalarda işlendikten sonra: özellikle yurt dışı ülkelere ihraç ediliyor.

GEZİLECEK YERLER

HONAZ KALESİ

Savunmaya elverişli konumu nedeniyle, antik dönemde çok ilgi çekmiştir. Honaz dağının yalçın kayalarla kaplı yamacında kuruludur. Küçük ama sağlam bir kaledir. Zapt edilmesi çok zordur.

SULTAN MURAT CAMİSİ

Osmanlı döneminde, Sultan II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Şu anda yıkık durumdadır. Kitabesi bulunmadığından kaç yılında yaptırıldığı belli değil. Caminin yanında “Üç Şehitler Türbesi” ilgi çekiyor.

HİSAR CAMİSİ

İlk yapıldığında kilise olarak kullanılan yapı, daha sonra camiye çevrilmiştir. Ancak, cami haline getirilince de, kilise çanı müzede korunup sergilenmektedir.

Denizli Honaz Colossea antik kenti

COLOSSAE ANTİK KENTİ

İlçenin 2 km. kuzeyindedir. Denizli-Ankara kara yolunun, 16.km.de, Organize Sanayi Bölgesinden, Honaz’a giden kara yolu, antik kentin içinden geçiyor.

Kent: Honaz dağının kuzeyinde, Aksu çayının kenarında kurulmuştur. Bölgede kurulan ve Frigyanın, 6 büyük kentlerinden biridir. Özellikle: adı İncil’de geçen Aziz Pavlos; burada misyonerlik çalışmaları yapmıştır. Bu nedenle: antik çağın, en önemli dini merkezlerinden biri olmuştur. Şehir içinde: farklı dilleri, adetleri, kültürleri ve dinleri olan insanlar yaşamıştır. Bu da şehrin kozmopolit yapısını göstermektedir.

Denizli Honaz Colossea antik kenti

Kent: Pers egemenliğinde, en parlak dönemini yaşamıştır. MÖ.3.yüzyıldan sonra ise, bölgede, Hierapolis ve Laodikeia şehirlerinin kurulmasıyla, önemini kaybetmiştir. MS.1.yüzyılda, İmparator Neron döneminde, yörede oluşan depremler, kenti harap etmiştir. Aynı dönemde, kentte: yüncülük ve dokumacılık öne çıkmıştır.

Denizli Honaz Colossea antik kenti

Yapılan araştırmalarda: kentte: St. Micheal kilisesinin bulunduğu öğrenilmiştir. Günümüzde, buradaki antik kalıntılar arasında: yukarıdaki tepe üzerinde, Osmanlı döneminden kalma, kale kalıntısını görebilirsiniz. Diğer kalıntılar: höyük tepesi ve çevresindeki arazilerdedir.

Höyüğün kuzeyinde, kayaya oyulmuş oda ve ev tipi mezarlar var. Antik şehirden, günümüze kalan bir şey yok. Çünkü: antik kent, bugün, höyük olarak bilinen yerde, resmi arkeolojik kazı çalışmalarının yapılmasını bekliyor.

Denizli Honaz Kaklık mağarası

KAKLIK MAĞARASI

Kaklık kasabasındadır. Mağarada: damlataşı, sarkıtlar ve dikitler var. Pamukkale’de bulunan travertenlere benzer, traverten basamaklarıyla aynı güzellikte. Küçük Pamukkale veya mağara Pamukkale olarak isimlendiriliyor. Mağaranın sürekli akan ve damlayan duvarlarında: sık bir yosun ve küçük yapraklı sarmaşık türü bitkiler gelişmiş. Bu durum da, aydınlatma yapılan mağarada, yeşilin tonlarının izlenmesi açısından, çok güzel bir görüntü sunuyor.

Mağara içinde: bol miktarda termal su var. Bu su: berrak, renksiz ve kükürt kokulu. Bu suyun, bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği de söyleniyor.

Mağara yakınlarında, ziyaretçilerin hizmeti için: yüzme havuzu, küçük anfi tiyatro, seyir alanları, kafeterya ve kameriyeler yapılmış.

Denizli Honaz Saklıgöl

SAKLIGÖL

Yukarı Dağdere köyünde. Rakım: 1600 metre. Bu gölün içinde: yüzen ada var. Yani: gölün ortasında, üzerinde ağaçlar bulunan bir kara parçası, hareket ediyor. Buna benzer adaları: Bingöl Solhan ilçesinde ve Denizli-Çivril Işıklı göl de görmüştüm. Özellikle, Solhan da ki çok belirgindi, ama burada ki de ilginç.

Denizli Honaz dağı milli parkı

HONAZ DAĞI MİLLİ PARKI

2571 metre yükseklikteki Honaz Dağı, 1995 yılında Milli Park olarak ilan edilmiştir. Parkın en önemli özelliği: eşsiz bitki örtüsüdür. Orman içinde: kızılçam, karaçam ve ardıç ağaç türleri görülüyor. Park: yaban hayatı bakımından da çok zengin. Özellikle: yaban domuzu, tavşan, tilki, porsuk ve sansar türleri yoğun olarak görülüyor. Honaz dağı: doğa  sporları alanında, uygun koşulları yaratıyor. 1.Dünya Hava Olimpiyatlarının Yelken Kanat ve Yamaç Paraşütü yarışmaları, burada yapılmış.

Kar yağışının düzenli olması nedeniyle, burası, aynı zamanda kayak potansiyeli açısından da, öne çıkıyor. Burada konaklamak isterseniz: İzmir yolu üzerindeki Cankurtaran isimli bölgede, günübirlik konaklayabilirsiniz. Yani: piknik yapmaya uygun.

Denizli Çameli gezi yazım için  Çameli

Denizli Acıpayam

Denizli Acıpayam

 

Acıpayam denilince, benim aklıma: Antalya-Denizli kara yolu üzerindeki şirin bir ilçe geliyor. Bu nedenle, ben şahsen buradan defalarca geçtim ve yaz aylarında, yol kenarında satılan kavunlardan tattım. Sizler de, turistik özellikleri pek fazla olmayan bu şirin yöremizden geçerken, mutlaka kavun tatmalısınız. Bunun dışında, yörenin turizm aktiviteleri yok. Yine de, zamanınız olursa, yazır camisini ve keloğlan mağarasını mutlaka gezmenizi ve görmenizi öneririm.

ULAŞIM

Denizli-Antalya-Fethiye karayolu ilçe merkezinden geçmektedir. Özellikle, yaz aylarında bu yol üzerinde yoğun trafik akımı olmaktadır.

Acıpayam’ın, bağlı bulunduğu il merkezi olan Denizli’ye uzaklığı: 55 kilometredir. Acıpayam-Bucak/Burdur arasındaki uzaklık: 182 km. Acıpayam-Yeşilova/Burdur arasındaki uzaklık: 45 km. Acıpayam-Burdur arasındaki uzaklık: 182 km. Acıpayam-Serinhisar arasındaki uzaklık: 18 km. Acıpayam-Çal arasındaki uzaklık: 103 km. Acıpayam-Çardak arasındaki uzaklık: 95 km.

TARİHİ

Bölgenin tarih  sahnesinde bilinen ilk adı: İndos. Burada: tarihi süreç içinde yerleşimciler, sırasıyla: Hititler ,İonlar, Akalar, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar ve Bizanslılar.

1071 yılındaki Malazgirt zaferinden sonra ise, Anadoluya giren göçmen Türk boylarından: Avşar oymağına bağlı Karaağaç Baba yönetimindeki iki kol, bölgeye yerleşirler. Takip eden dönemde: Germiyanoğulları Beyliği, Acıpayam ovasını ele geçirmek için, uzun süre çaba göstermişlerdir.

Ancak, bölge hakkındaki en büyük ilginç olay: 1381 yılında gündeme gelir. Bu tarihte: Germiyanoğlu Süleyman Şah: kızı Devlet Hatun’u, Osmanlı hükümdarı Murat Hüdavendigar’ın oğlu ile evlendirince, çeyiz olarak, Hamit ovasını yani Acıpayam ovasını, Osmanlılara verir.

Sultan Beyazıt, Timur’a yenilince, bölge yeniden Germiyanoğullarının hakimiyetine girer. Ancak, bölge halkı, Germiyanoğullarını istemez ve Hamitoğullarına bağlanmak isterler ve bu yüzden isyan ederler. Bunun üzerine, buraya “Asi Karaağaç” ismi verilir. Ancak, bu karşı koyma mücadelesi, günümüze kadar gelen “Avşar Beyleri” türküsü ile ifade bulur.

1429 yılına gelindiğinde, burada, yeniden Osmanlılar egemenliği ele geçirirler. Bölge İsparta sancağına bağlanır. Ancak, İsparta sancağında iki Karaağaç isimli ilçe olunca, bunlardan birine “Şarkikaraağaç” ve diğerine “Garbikaraağaç” ismi verilir. Böylece, Acıpayam bölgesi, Asi isminden kurtulmuş olur ve bir süre sonra, Burdur sancağına bağlanır.

Garbikaraağaç, 1870 yılına gelindiğinde ilçe statüsü kazanır. 1888 yılında Denizli sancağına bağlanır ve takip eden dönemde, yörenin ismi “Acıpayam” olarak  değiştirilir. Acıpayam isminin verilmesinin sebebi ise: bölgedeki badem ağaçlarının çok oluşu ve badem ağaçlarının da acı oluşu düşünülmektedir. Zaten, bölgede bademe, “payam” ismi verilmektedir.

GENEL

Acıpayam ilçesi, Ege bölgesinin güneydoğusundadır. Denizden yükseklik: 950 metre civarındadır.

Bölgede: yarı Akdeniz ve yarı Karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak kışlar soğuk ve yağışlı, yazlar ise sıcak geçmektedir.

İlçede: özellikle Denizli yöresindeki tekstil sektörüne ve kıyılardaki turizm sektörüne yönelik yoğun göç yaşanmaktadır. Çalışan nüfusun: % 64’lük bölümü tarım kesiminde ve % 12’lik bölümü ise, sanayi sektöründe çalışmaktadır.

Ekonomik etkinlikler değerlendirildiğinde: tarımın etkin olduğu görülmektedir.  Tarımsal ürünlerin başında ise, hububat gelmektedir. Ayrıca: kavun ve haşhaş ekimi de yapılmaktadır. Bir de “anason” üretimi yaygındır. Yeşilova beldesinde, ayakkabıcılar yoğunlaşmaktadırlar.

NE YENİR NE İÇİLİR

Acıpayam yöresine yolunuz düşer ve mahalli lezzetlerden tatmak isterseniz: tuzlama ve un helvası önerebilirim. Ayrıca, kuru patlıcan dolması da lezzet açısından ön planda. Bunun yanında: buranın kavun u meşhur, mevsimine denk gelirseniz, mutlaka tadına bakın.

NE SATIN ALINIR

Burada, el sanatları olarak bir şey yok, ama özellikle yazın buradan geçerken, yol kenarında bulunan kavunlardan mutlaka satın alın, çünkü lezzetleri muhteşem güzel.

KONAKLAMA

Öğretmenevi                          Belediye işhanı.Kat.4.                       258-5183097

GEZİLECEK YERLER

ACIPAYAM ÇARŞI CAMİİ

İlçe merkezindeki bu caminin en büyük özelliği, Ege bölgesinin tek dört minareli camisi olmasıdır. Caminin yapımında, Acıpayam yöresindeki halkın büyük desteği olmuştur. İlçenin sembolü halindeki bu dört minareli caminin minareleri, 20 km. uzaklıktaki, Serinhisar ilçesinden görülebiliyormuş.

KELOĞLAN-DODURGALAR MAĞARASI

İlçe merkezine, 18 km. uzaklıkta:  Dodurgalar beldesindedir. Antalya-Denizli kara yoluna, 5 km uzaklıktadır. Mağara, 1990 yılından sonra, MTA tarafından araştırmalar yapılarak, turizme kazandırılmıştır.

Daha önceki dönemlerde ise, sadece yörede yaşayan çobanlar tarafından bilinmektedir. Bilinmemenin verdiği doğallık sonucu, mağara yıpranmamış olarak günümüze ulaşmıştır. Mağaranın ziyarete açılma tarihi ise, 2003 yılıdır. İsminin “Keloğlan mağarası” olmasının anlamı ise, mağaranın, Karadağ’ın Keloğlanlar yakasındaki bir yamaçta bulunmasından gelmektedir.

Mağara içinde, girişe göre en  derin yer – 5 metre ve en yüksek yer ise, + 6 metredir. Mağaranın uzunluğu ise, 145 metredir. Mağaranın denizden yüksekliği yani rakımı ise, 1110 metredir. Milyonlarca yıllık bir süreçte, su damlacıklarının oluşturduğu bu doğa harikasını mutlaka görmelisiniz. Mağara, astım hastaları tarafından da tercih edilmektedir. Ayrıca, hemen girişte, bir yarasa kolonisi barınmaktadır.

Mağaranın içinde: iç yürüme yolu ve aydınlatma var. Ayrıca, ulaşımda da problem yoktur. Yani, aracınız ile, mağaranın yakınına kadar gidebilirsiniz.

Son olarak, yörede, bu mağara ile ilgili anlatılan bir efsane var. Ondan söz etmek istiyorum. Söylenenlere göre: Dodurgalar beldesinde, halen varlığını sürdüren “Keloğlanlar sülalesinden” nefes darlığı çeken, astım hastası ve saçları olmayan bir genç olan Ümmet: çobanlık yapmaktadır.

Ümmet, bir kızı sever, ancak kel olduğu için, sevdiği kıza bir türlü açılamaz ve çektiği sıkıntılar nedeniyle köyü terk eder. Bir süre bu mağarada yaşar. Ancak, yine bir süre sonra saçları çıkmaya başlar. Bunun üzerine, köye döner ve sevdiği kızla evlenir ve mağaraya “Keloğlan mağarası” adı verilir.

YAZIR CAMİ

İlçe merkezine bağlı, 25 km. uzaklıktaki Yazır beldesindedir.

Kitabesine göre: Hacı Ömer Efendi adında bir kişi tarafından, 1801 yılında yaptırılmıştır. Geniş bir avlu içinde, kare planlıdır. Çatısı düz toprak dam iken, 1968 yılında yapılan onarım da, kiremit ile örtülmüştür.

Yapının en büyük özelliği: 13. yüzyıl, Selçuklu ağaç direkli camilerini anımsatmasıdır. Süsleme bakımından oldukça zengindir. Duvarlar: üç sıra panolar halinde resimlerle süslenmiştir. Bu resimlerde, özellikle: cami, bitki ve ağaç motifleri kullanılmıştır. Caminin tavanı da, çıtalarla küçük karelere ayrılmış ve bu kareler, bitki motifleriyle süslenmiştir. Bu resimlerin, 18. yüzyılda yani caminin yapıldığı  dönemde, batılılaşma yaklaşımı ile yapıldığı düşünülmektedir.

Denizli Sarayköy hakkındaki gezi yazım için Sarayköy