Çanakkale Arkeoloji Müzesi

Çanakkale Arkeoloji Müzesi: Çanakkale’de burası için mutlaka zaman ayırın. Güzel bir müze. Atatürk caddesi üzerinde, 1984 yılında yapılarak hizmete açılmış. Çanakkale’de nereyi gezelim, nereyi görelim. Burayı mutlaka görün.

Müze binasında: prehistorik çağlardan, günümüze kadar gelen süreçte yaşamış olan toplumların kültür ve sanat eserleri sergileniyor. Toplam 5 salon var. Bu salonlarda, nelerin olduğunu, kısa kısa anlatacağım.

Bu arada: müzenin en önemli eserleri: boyalı lahitlerden, Polyksena Lahti ve yine boyalı, Pers dönemine ait bir lahit. Polyksena Lahdi; çepeçevre üzerine işlenen kabartmalarda tasvir edilen hikayesi ile ilginç. Boyalı pers lahdi ise; Anadolu’da başkaca bir örneğinin bulunuyor olmaması yönünden ilginç. Özellikle: bu iki eseri mutlaka görün.

Evet; müzeye girdiğinizde, 5 salon var demiştim. Bunlarda sergilenen eserler, kısaca:

1.SALON

Çanakkale bölgesinde bulunan, antik yerleşim yerlerini gösteren pano var. Ayrıca: Truva antik kentinin yerleşim katlarını gösterir ışıklı pano. Çanakkale seramikleri de, burada sergileniyor. Osmanlı devletinin en önemli seramik üretim merkezi olan Çanakkale, ismini de, burada üretilen ve dışarıya satılan çanak ve çömleklerden almış.

2.SALON

Çanakkale Müzesinin en eski koleksiyonlarının ve Truva eserlerinin sergilendiği salon. Genellikle, madeni eserler var. Truva kazısı; 1870′ lerde başlamış ve zaman zaman kesintiye uğrasa da, uzun yıllar devam etmiş. Salonda: Truva’nın yerleşim katlarına ait çeşitli buluntular, vitrinlerde sergilenmekte. Bunlar: dönemin günlük hayatı ve dinsel yaşam hakkında, bilgi vermekte.

3.SALON

Bu salondaki vitrinlerde, Çan ve Yenice Tümülüslerinde bulunan Helenistik döneme ait kalıntılar sergilenmekte. Ayrıca: Bozcaada Nekropol kazılarında bulunan eserlerde, burada.

4.SALON

Bu salondaki vitrinlerde: Dardanos tümülüsünde bulunan eserler sergileniyor. Tepenin, 1959 yılında kazılmasıyla, mezara girilmiş. Bu salonun en güzel eseri: dönemin Knidos Aphrodite heykelinin, bir taş kopyası olan, pişmiş toprak Aphrodite heykeli. Orijinaline çok benzeyen bir kopya olması nedeniyle, önemli.

5.SALON

Asos ve Gülpınar kazılarından gelen eserler, seçkin sikke örnekleri ve cam eserler sergileniyor.

POLYKSENA LAHİTİ

Çanakkale Arkeoloji Müzesi:

Evet, gerçekten lahdin yanına gittiğinizde, donup kalacaksınız. Çünkü, karşınızda, yaklaşık 2000 yıllık ama bugün yapılmış gibi bir lahit durduğunu göreceksiniz. Tertemiz, herhangi bir hasarı olmayan lahit.

Lahit; Biga ilçesi, Gümüşçay yöresinde; 1994 yılında bulunmuş. Bulunduğu yerin adı: “Kızöldü” tümülüsü.

Aynı zamanda, “kızöldü” adlı bir köy. Kaçak kazı yapılan tümülüsün içinde bulunmuş. Kaçakçılar hapse atılmış. Lahit; yüzyılın buluntusu olarak, müzeye getirilmiş. Müze binası tabanı ağırlığını taşıyamayınca, lahit, geçici olarak konulduğu saç barakada koruma altına alınmış. Gerçekten; bunu yapanlar, taşa hayat veren ustalar.

Evet, bu isim; “kızöldü” önemli, çünkü, bu ismin; 2000 yıl önceki bir efsaneye dayandığı sanılıyor. Bu efsanede; bir kızın ölümü anlatılmakta. Truvalı güzel Poleksena’nın kurban edilişi.

Efsane şöyle:” Truva kuşatması üzerinden on yıl geçmiştir. Truva merkezine yakın bir şehirde; Akkalı komutan, bir gün gezerken, çeşme başında su dolduran Polyksena’yı görür ve aşık olur.

Kızı ailesinden ister. Genç ve güzel Polyksena; ” ülkemi işgal eden bir insanla evlenmem “diye reddeder.

Polyksena’yı elde edemeyen komutan kederinden ölür. Komutanın iki oğlundan, büyük olanı, rüyasında sürekli olarak babasını görür. Babası ıstırap çekmektedir. Oğlu, bu rüyaların etkisinde kalır.

Babasının ölümü ile suçladığı Polyksena’yı, babasının mezarı başında kurban ederek, babasının ruhunu rahatlatacağını düşünür.

Polyksena, kentin en güzeli ve asil bir ailenin kızıdır. Genç komutan, kızı getirmeleri için, askerlerini gönderir. Polyksena, çaresizdir. Askerlere direnemeyeceğini bilmektedir, onlarla konuşarak, ölmekten korkmadığını, ancak, ölüme kendine yaraşır bir şekilde gitmek istediğini söyler.

Polyksena’yı dört kız kardeşi süsler, yeni elbiseler giydirir, başına çiçekten taç takarak hazırlarlar. Onu almaya gelen askerleri de dansöz ve çalgıcılar eşliğinde yapılan bir törenle güle oynaya karşılarlar.

Kızöldü lahdinin ön yüzünde; bunlar resmedilmiş.

Sağ yan yüzünde ise: Polyksena’nın annesi ile vedalaşması betimlenmiş. Çok üzgün yüz ifadelere sahip ana-kızın bir ölü yatağı üzerinde vedası, görenleri gerçekten etkiliyor.

Lahdin arka yüzünde, Polyksena’nın dört kız kardeşinin çırpınışları görülmekte. Biri saçlarını yolmakta, diğeri hıçkırarak ağlamakta, bir diğeri dizlerini dövmekte, sonuncusu ise tanrı Hermes’e yalvarmaktadır.

Alçak kabartma olarak tasvir edilen mitolojinin devamında, dört asker, Polyksena’yı kucaklarında tutarken betimlenmiş. Ellerini ve ayaklarını çapraz olarak sıkıca tuttukları Polyksena’nın başı arkaya kaykılmış, gözleri kapalı.

Babasının mezarı başında yer alan genç komutan ise, saçlarından kavradığı Polyksena’yı boğazına hançer batırarak öldürmektedir.

Lahdin; son yüzünde ise, bir ağacın altında oturan anne, tanrıların teselli etmesine rağmen, kızının kurban edilişini ağlayarak izlemektedir.

Kızöldü lahdi, içinden çıkan iskelete göre, iri yarı bir erkeğe ait. Yaşlı asil; lahdi, mermer ustalarına sipariş etmiş. Ancak, lahit bitirilmeden ölmüş olmalı ki, çatısı bitirilememiş lahde konularak gömülmüş.

Lahdin üzerinde, 7 metre yüksekliğinde toprak bir tepecik oluşturularak, antik dönemin mezar hırsızlarından korunmuş. 2000 yıldır hırsızlardan korunan mezar, günümüz mezar soyguncuları tarafından bulunmuş, ancak kaçak kazı yapanlar, lahdin içindeki ölü hediyelerini çalamadan yakalanmışlar.

Bulunduğu köyün, “kızöldü” adında olması ve lahdin üzerindeki mitolojide öldürülen bir kızın hikayesinin anlatılması; 2000 yıl önce yaşanan olayın, köyün adında devam ettiğini ve Anadolu insanının geçmişine ne denli bağlı olduğunu göstermektedir.

Evet; bu lahit, Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneği. Üzerine, toprak yığılmadan önce, lahit çatı kiremitleriyle kaplanmış. Geç arkaik üslupla yapılmış olan lahit, MÖ. 6’ncı yüzyılın, son 20 yılı içindeki bir dönemde yapılmış.

Evet; Çanakkale arkeoloji müzesi, yalnızca Polyksena lahdini görmek için bile, gidilmesi gereken bir yer. Gidin, bu güzellikleri mutlaka görün.

Çanakkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Gelibolu tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Çanakkale Gökçeada

Çanakkale Gökçeada: Gökçeada, muhteşem güzel bir yer. Bozcaada’ya göre daha adadır. Çünkü, feribotla uzun bir yol alıp, ardından adaya vardığınızda, ana karayı seçemezsiniz ve adada olduğunuzu hissedersiniz.

Tek sıkıntısı: özellikle uygun mevsimde gitmez iseniz, deniz ulaşımının sık sık aksaması. Bu aksaklıklar, buranın güzelliğini, burada yaşanan güzellikleri silip-götürmeye bedel. Ayrıca, sık sık elektrik kesintileri de yaşanıyor. Bu yüzden, Gökçeada’ya, mutlaka uygun mevsimde gitmelisiniz.

Özellikle: kışın ulaşım çok sıkıntılı. Dediğim gibi elektrik kesintilerinde, mum ihtiyacı oluyor, uzun süre kalacaksanız yanınızda götürün. Ayrıca: şiddetli fırtına çıkıp ta, ana kara ile irtibat-ulaşım kesilince, buradaki askeri birlik, yöredeki insanlara ekmek dağıtıyor.

Ayrıca: ada, gece hayatı yoğun olan bir yer değil. Yani, sakin bir hayat ve tatil düşleyenler için uygun. Eğlence yerleri yok. Mayonuzu ve havlunuzu alın-gidin. Çünkü: buranın denizi, çevreye nazaran sıcak. Bir haftadan fazla kalmayı da düşünmeyin.

Çanakkale Gökçeada

ULAŞIM

Adaya ulaşım için: arabalı feribot ve deniz otobüsleri kullanılıyor. Ada içindeki ulaşım ise, otomobillerle sağlanıyor. Ulaşımın sağlandığı vapurlara, mutlaka hareket saatinden önce gitmeniz şart.

Özellikle: ada dönüşünde, mutlaka 1 saat önceden gidin ve sıraya girin. Hatta, ilk vapuru kaçırırsanız, orada bulunma süreniz iyice uzar, bu nedenle yanınızda, su-yiyecek gibi bir şeyler bulundurmanızda yarar var. Bazen, uzun süre beklemek gerekebiliyor.

Ada içindeki yolların çoğu: asfalt. Bunların toplamı: 141 km.

Gökçeada-Çanakkale arasındaki uzaklık: 32 deniz mili. Bu yolculuk, yaklaşık 2 saat sürüyor.

Ankara ve ülkemizin diğer yörelerinden, Gökçeada’ya gelecek olanlar: Çanakkale’den deniz taşıtları ile, Gökçeada’ya geçebilmektedirler. Ankara-Çanakkale arası uzaklık: 653 km. İzmir-Çanakkale arası uzaklık: 319 km. Bursa-Çanakkale arası uzaklık: 271 km.

Adaya, İstanbul’dan gelecek olanlar, genellikle: Gelibolu bölgesindeki Kabatepe Limanını kullanırlar. İstanbul-Kabatepe Limanı arasındaki uzaklık: 350 km. dir. Gelibolu-Kabatepe limanı ile, Gökçeada arasındaki uzaklık: 14 deniz milidir.

Gökçeada-Bozcaada arasındaki uzaklık: 33 deniz mili. Gökçeada-Yunan-Limni adası arasındaki uzaklık: 16 deniz mili.

Tüm bunların yanında: son aldığım bilgilere göre: Gökçeada’da, Ağustos 2010 tarihinde bir hava alanı açılmış, ancak, bu hava alanı ve buraya ne tür uçakların indiği konusunda ayrıntılı bilgi yok.

TARİHİ

Eski adı: “İmroz” Yani: Homeros’un “İlyada” destanında söylendiği üzere: “Deniz tanrısı Poseidon’un adasıdır. Ancak, burada ilk yerleşimciler hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır.

İlk yerleşimcilerin: MÖ.500’lerde, Atina ve takiben Delos birliğine katıldıkları ifade edilmektedir. Daha sonra ise, bölgede Roma ve Bizans hakimiyeti görülür. 1456 yılında ise, Fatih Sultan Mehmet tarafından, ada, Osmanlı topraklarına katılır. Takip eden süreçte ise: İtalyanlar, İngilizler ve kısa bir süre Yunanlıların egemenliğine girer. Lozan antlaşması sonucunda ise, 22 Eylül 1923 tarihinde, fiilen, ülkemiz topraklarına katılır.

Çanakkale Gökçeada

GENEL

Kuzey Ege denizindeki, ülkemize ait 2 adadan biridir. Ancak, diğer ada, yani Bozcaada’dan, yaklaşık 8 kat daha büyüktür. Ayrıca, ülkemizin en batısında olması nedeniyle, güneşin en son batığı yer olarak da öne çıkmaktadır. Kıyı şeridi: 95 km. Doğu-batı uzunluğu: 30 km. ve kuzey-güney uzunluğu ise: 13 km. dir.

Ada: zengin doğal yaşam şekilleriyle öne çıkıyor. Bitki çeşitliliği, su kaynaklarının çok olması ve ana karadan uzak olması: adanın bu güzel özelliklerinin insanlar tarafından yok edilmesini engellemiştir.

Ada denilince, hemen zeytin akla geliyor. Zeytincilik, burada çok eskilere dayanan bir uğraşı. Adada: yaklaşık 300-400 yıllık zeytin ağaçlarının bulunduğu söyleniyor. Zaten, gerek zeytincilik ve gerekse tarımın diğer alanlarında, adada, organik üretim yapılıyor. Yani: adada, organik ürün satan birçok yer görmeniz mümkün. Buralardan, alışveriş yapabiliyorsunuz.

Deniz denildiğinde ise, adanın denizinin temizliğini, gerek su altı ve gerekse su üstü temizliğini söylemeye gerek yok. Çünkü: tertemiz bir deniz, sizi bekliyor. Çok sayıda, bakir koy var. Dalış meraklıları için ise, yine çok sayıda zengin su altı mekanları bulunuyor.

Yüzme, su altı yanında, Gökçeada, sörf tutkunları için, tam bir cennet. Adanın rüzgarlı iklimi ve kendine özgü yapısı sayesinde, burası, dünyanın önde gelen “sörf” merkezlerinden biri olmuş.

Tüm bunların dışında: ada, tam bir nostalji ortamı yaratıyor. Ara sokaklarda dolaşarak, yüzyıllar öncesinden gelen yapıları izleyebilir ve havayı teneffüs edebilirsiniz.

Hatta: adada yoğun olarak yetiştirilen keçi ve koyun gibi hayvanların, tamamen özgür dolaştığı ortamlarda, siz de gezebilirsiniz. Çünkü: adada, yetiştirilen bu hayvan sürülerinin başında herhangi bir çoban veya başka biri bulunmuyor.

Ada denilince, akla ilk gelen, herhangi bir sıhhi rahatsızlık olduğunda, tıbbi tedavi imkanları nedir? Evet, Gökçeada’da, 50 yataklı bir Devlet Hastanesi var ve bu hastanede, tüm branşlarda, genellikle, doktor ve uzman personel bulunuyor. Ayrıca, bir de sağlık ocağı var.

Son olarak, adanın ikliminden söz etmek istiyorum. Adanın güney kesimlerinde Akdeniz iklimi, kuzey kesimlerinde ise Marmara iklimi hüküm sürer. Lodos ve Poyraz rüzgarları, serinlik getirir. Nem oranı ise, genellikle yüksektir. Yıllık sıcaklık ortalaması: 17 derece civarındadır.

Unutmadan, bir de, Gökçeada bölgesinde, bir askeri birlik var. Sanırım: Komando birliği. Yani: adanın korunmasını sağlamak açısından yerleştirilmiş, askeri bir birlik. Burada vatan görevini yapan askeri şahıslar için, Gökçeada’da yaşamak, ama uzun süre yaşamak ilginç olsa gerek.

Ayrıca: burada askerlik görevini yapan yakınlarını ziyarete gelenler de, Gökçeada’nın hareketliliğini arttırıyorlar.

AMATÖR OLTA VE SU ALTI BALIKÇILIĞI

Gökçeada’da, özellikle: su altında, zıpkınla balık avcılığı öne çıkmaktadır. Özellikle: ilk bahar aylarında: Kaleköy ve Uğurlu’nun bulunduğu bölgelerde, denizden 1-2 mil açıklarda kolyoz bulunmaktadır. Bunun dışında:  lüfer, akya, sinarit, torik, mercan, karagöz ve kalamar gibi deniz canlıları, mevsimine göre tutulmaktadır.

MERYEM ANA PANAYIRI

Bu panayır yani eğlence: her yıl 14-16 Ağustos tarihleri arasında veya bu tarihlere yakın günlerde; Tepeköy bölgesinde kutlanıyor. Bu kutlamalara: Yunanistan’da ve başka ülkelerde yaşayan adalılar, onların çocukları ve torunları katılıyor. Bu eğlencelerde: köy meydanına masalar kuruluyor, kurbanlar kesiliyor, yemekler ve tatlılar yapılıp dağıtılıyor.

İnsanlar: geç saatlere kadar dans ediyorlar ve şarap içiyorlar. Bunun dışında: çeşitli folklor gösterileri, belgesel film gösterileri ve turnuvalar düzenleniyor. Bunları yazmamın anlamı şu: eğer bu tarihlerde Gökçeada’ya gitmek isterseniz, mutlaka önceden hatta 1-2 ay önceden yer ayırtmanız şart.

KONAKLAMA

Gökçeada’da, özellikle yaz aylarında, ev pansiyonculuğu, yerel halkın en büyük geçim kaynaklarının başında geliyor. Özellikle: Yeni Bademli Köyü ve Uğurlu köyünde, ev pansiyonculuğu çok ileri düzeyde ve adaya gelen konukların büyük bölümü, bu ev pansiyonlarında ağırlanıyorlar.

Bunun dışında, özellikle deniz kıyısında, lüks oteller de var. Kaleköy sahilinde, 4 yıldızlı bir otel bulunuyor. Bunun yanında, başka otellerde bulunuyor.

Yani: Gökçeada’da konaklamak için 2 seçeneğiniz var. Ya, ucuz bur pansiyonda konaklayacak ve sabah kahvaltısını bile, dışarıda yapacaksınız. Ya da, deniz kıyısında, kendi plajı bulunan ve nispeten daha pahalı bir otel seçeceksiniz. O zaman, denize girme yeri aramak ve kahvaltı-yemek düşünmek sıkıntılarından kurtulursunuz. Pansiyon düşünürseniz: mutlaka “Yeni Bademli” yöresini tercih etmelisiniz.

Çünkü, burada pansiyon çok ve fiyatlar, daha uygun. Ayrıca, buradaki bir pansiyonda kalırsanız, yakınlarda kahvaltı yerleri var ve de ayrıca, Yıldız koy bölgesinden rahatlıkla denize girebilirsiniz. Deniz kısmı, taşlık. Plajda kumluk seviyorsanız, Aydıncık tarafındaki plajlardan birine gitmeniz gerekiyor. Kumsal ve deniz gerçekten müthiş, zaten adanın tek güzel tarafı, denizin bu güzelliği.

NE YENİR. NE İÇİLİR

Adada yetişen hayvanların etleri, yani kırmızı et çok lezzetli. Ama, mutlaka yerel bir lezzet tatmak istiyorum derseniz: “Cicirya” öneririm. Bu, Rumlara has, bir çeşit pizza. Özel mayalı hamur üzerine: keçi peyniri, nane, kekik ve sütten oluşan bir harç konuluyor ve fırında pişirilerek servis ediliyor.

Bunların yanında: Vişinada ve yanında servis edilen “kuşburnu kurabiyesi” ve Rum mutfağının meşhurlarından “Sakızlı muhallebi”. Bunları: Zeytinliköy’de tadabilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Adada, her türlü organik ürünlerin satıldığı yerler var. Buralardan, organik ürünler  satın alabiliyorsunuz. Özellikle: zeytin ürünleri ve zeytinyağını mutlaka değerlendirmelisiniz. Bunun dışında: adadan, “kekik balı” satın alabilirsiniz.

Adada satın alabileceğiniz, satın almanızı önereceğim diğer ürünler şunlar: reçel severseniz, Çakır’ın reçellerinden satın alın. Rumlara özgü bir kurabiye türü olan “Elifbadem” mutlaka almalısınız.

 

GEZİLECEK YERLER

Gezilecek yerleri anlatmadan önce, Gökçeada’da şunu bilmenizde yarar var. Gökçeada’da gezilecek yerler, merkeze ve birbirlerine uzak. Bu nedenle, kesinlikle yanınızda arabanızın bulunması şart. Zaten, adaya feribot veya deniz otobüsü ile dahi gitseniz, indikten sonra, konaklama yerleri yaklaşık 7 km. uzaklıkta. Yani, mümkünse, adaya kendi aracınız ile gidin.

Ama, ada içinde asla hız yapmayın. Yukarıda sözünü ettiğim gibi: gerek sokakların dar olması ve gerekse hayvanların yani koyun, keçi ve ineklerin yollarda başıboş dolaşmaları, her an bir kaza yapmanıza neden olabilir. O yüzden, hayatın yavaş yürüdüğü bu adada, arabanızı sizde yavaş kullanın.

Denize girmeyi düşünenler için, adanın en güzel yanı: bir taraf dalgalı iken, diğer taraf sakindir. Buna göre: örneğin Kaleköy tarafında rüzgar var ise, 7-8 km. yan taraftaki, Aydıncık sahilinden denize girebilirsiniz, orada dalga yoktur. Ayrıca: Kaleköy yakınlarındaki, su altı milli parkında, yani yıldız koyunda, şnolkerle denize girebiliyorsunuz.

Çanakkale Gökçeada

AYDINCIK

Ada merkezine 12 km. uzaklıktadır. Yaz aylarında, adanın en güzel plajı buradadır. Sahil uzunluğu, yaklaşık 2 km. dir. Bu bölgede: kamp yapmak ve çadır kurmak mümkün.

Burada: sörf yapmak ta mümkün. Bu durumu bilen birçok yerli ve yabancı turist, sörf yapmak için buraya akın ediyor. Burada: bilmeyenler için, bir de sörf okulu bulunuyor.

Aydıncık sahilinde, Tuz gölü var. Burada: yaz aylarında, sıcaklarla birlikte, suyunun kuruyup çekilmesi nedeniyle, siyah renkli bir çamur oluşuyor. Bu çamur içerik olarak, bazı hastalıklara (romatizma, sedef, kireçlenme gibi) iyi geliyormuş. Göç eden: pelikan, yaban ördeği ve kaz gibi kuşlar, değişik dönemlerde, bu göl havzasında konaklıyorlar. Eğer bu çamuru vücudunuza sürerseniz, en iyi arınma yolu, denize girmektir.

Çanakkale Gökçeada

Aydıncık-Uğurlu arasındaki yol üzerinde: Kokina mevkiinde: yoldan yaklaşık 100 metre içeride,  “Kaya Mezarı” bulunuyor. Ada merkezine 18 km. uzaklıktaki bu yapıda: kaya içine oyulmuş, 2 kişilik mezar var. Ama, hangi tarihte ve kimler tarafından yapıldığı tespit edilememiştir. Ancak, Roma  dönemine ait olduğu sanılıyor. Araba ile gitmek mümkün değil, yürüyerek gitmeniz gerekiyor.

Çanakkale Gökçeada

KALEKÖY

Ada merkezine 4 km. uzaklıktadır. Adanın deniz kenarında yer alan tek yerleşim yeridir. Aynı zamanda, burada bir liman var. Adanın en eski yerleşim yeridir. Aşağı ve Yukarı Kaleköy olmak üzere, iki bölümden oluşur.

Aşağı Kaleköy mevki: deniz kıyısında, çay bahçeleri, restoran ve barlarıyla oldukça hareketlidir. Bu bölümde: adaya özgü hediyelik eşyalar satın alabileceğiniz satış yerleri bulunuyor.

Yukarı Kaleköy mevki ise: tarihi yerleri barındırıyor. Burada, özellikle: İskiter Kalesi var. Bu kale: Cenevizliler tarafından yapılmış ve surları, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Kale: bulunduğu konum itibarıyla, çevreye hakim bir konumdadır.

YILDIZ KOY

Yukarı Kaleköy’den, yürüyerek buraya ulaşmanız mümkün.

Burada, ülkemizin ilk su altı su parkı bulunuyor. Denizdeki yaşam: Yıldızkoy ile Yelkenkaya arasında kalan bu kısımda; koruma altına alınmış. Özellikle: Sahil Güvenlik Botları ve personeli tarafından sık sık kontrol ediliyormuş. Burada: palet, maske, zıpkın alıp sakın dalış yapmaya kalkmayın.

Çünkü: bu durum, Sahil Güvenlik tarafından tespit edildiğinde, ifadeniz alınıyor ve malzemelerinize el konuluyor, dahası, bekletildiğiniz saatler de cabası. Ayrıca, para cezası var. Yani: benden size öneri, Yıldız koyu denen yeri uzaktan izleyin, buraya asla ve asla denize dalmayın.

YENİ BADEMLİ KÖYÜ

Ada merkezine 4 km. uzaklıktadır. Adanın en kalabalık köyüdür. Burada yaşayanlar: geçimlerini ev pansiyonculuğu yaparak sağlıyorlar.

Bu köy sınırları içinde: bir de “höyük” bulunuyor. Yenibademli höyük: ada merkezine 3 km. uzaklıktadır. Höyük orta büyüklükte olup, ölçüleri: uzunluğu: doğu-batı yönünde; 120 metre, kuzey-güney yönünde ise: 130 metredir.

Yüksekliği ise: 9 metredir. Höyük bölgesinde, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılıyor. Bu çalışmalarda: höyükteki ilk yerleşmenin, MÖ.5000 yıllarına kadar gittiği öğrenilmiştir.

ESKİ BADEMLİ KÖYÜ (GİLİKİ)

Ada merkezine 4 km. uzaklıktadır. Buradaki evler, tarihi özellik taşıyor, ilginizi çekebilir. Ayrıca: köyün çamaşırhanesi ve eski ilkokul binası, ilginç mimarisiyle ilgi çekiyor. Çamaşırhanenin önündeki, asırlık çınar ağacını mutlaka görmelisiniz. Ayrıca: ada içinde, güneşin batışının en iyi izlendiği yer burası. Güneşin batış saatlerinde, buraya mutlaka zaman ayırın.

Çanakkale Gökçeada

ZEYTİNLİ (AYATODORİ)

Ada merkezine, 2 km. uzaklıktadır. Bir tepenin yamacında, zeytin ağaçlarının arasında kurulmuş bir yerleşim yeri.

Zamanında, Rum vatandaşların yaşadığı, adanın en canlı ve en kalabalık köylerindendir. Gökçeada’nın en sevimli yerlerinden biridir.

Bugün, burada: adaya özgü ve meşhur dibek kahvesi buradadır. Ayrıca: eski çeşmeler var. Son olarak: madamın kahvesinde, dibek kahvesi içmelisiniz. Veya, dondurmalı-sakızlı muhallebi yemelisiniz.

Burada, yani Zeytinli’de yemek yemek isterseniz: Son vapur önerebilirim. Burası, eski bir Rum evinin bahçesinde kurulmuş bir restoran. Özellikle: oğlak eti, ada sucuğu ve “Barba Yorgo” şaraplarını tadın.

TEPEKÖY (AGRİDİA)

Ada merkezine, 8 km. uzaklıktadır. Adanın en yüksek kesiminde  kurulmuş bir köydür. Rum vatandaşlar, burada, yoğun olarak yaşamaktadırlar. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, her yıl Ağustos ayı içinde, burada “Meryem Ana Etkinlikleri” düzenlenmektedir ve bu etkinliklere, yurt dışından birçok insan katılmaktadır.

Burada, eski Gökçeada evlerini görebilirsiniz. Ayrıca: soğuk bir kaynak suyu çıkıyor. Yani: Pınarbaşı (İspilya) denilen bir yer var. Burası, köye girmeden önce, 100-150 metre uzakta, toprak yoldan yürüyerek ulaşılabilen bir piknik alanı.

Bu alanda: doğal bir su akıyor ve koruma altındaki çınar ağaçlarının gölgesinde, muhteşem bir hava yaratılmış. Özellikle, yaz aylarının bunaltıcı sıcaklarından kaçmak için, ideal bir mekan. Çünkü: serin. Son olarak, Tepeköy bölgesinde: Barba Yorgo’nun, Rum tavernasında, mükemmel şaraplarının tadına bakabilirsiniz. Bu şarapların tadına bakmanızı, özellikle öneriyorum.

Çanakkale Gökçeada

DEREKÖY (İSKİNİT)

Ada merkezine 12 km. uzaklıktadır. Batıdadır. Rum köyüdür. Mübadeleden önce, burada 1950-1960 yılları arasında, yaklaşık 600 hane ile, Türkiye’nin en büyük köyü imiş.

Çanakkale Gökçeada

Günümüzde, burada: bir şelale var, adı: Marmaros şelalesi. Şelaleye gitmek için: Dereköy’den, Uğurlu istikametine giderken, asfalt yoldan, yaklaşık 7-8 km. gitmeniz gerekiyor. Ancak, asfalt yoldan sonra, bir süre de orman içindeki patika yoldan yürümeniz gerekiyor. Özellikle, kış aylarında şelalenin suları muhteşem, ancak yaz aylarında su miktarı azalıyor.

Çanakkale Gökçeada

UĞURLU

Ada merkezine 25 km. uzaklıktadır. Adanın en batı ucundadır. Burada: turizm tesisleri, gizli liman ve ormanlık bir alan var. Ayrıca: çeşitli resmi kurumlara ait (Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı) kamp tesisleri, bu köyde bulunuyor.

Adanın: en güzel kumsallarından olan “Gizli Liman” bölgesine de, bu köyden ulaşılıyor. Yaklaşık 2 km. lik bir yürüyüş ile ulaşmanız mümkün. Burada, sahil şeridinin uzunluğu ise, yaklaşık 1-2 km. civarındadır. Sahilde hiçbir yapı bulunmamaktadır.

Çanakkale Gökçeada

KUZU LİMANI

Adayı, ana karaya bağlayan gemiler, bu limana yanaşıyorlar. Burada, liman yanında, güzel bir de plaj bulunuyor. Plajda: kafeler var. Burada: harika Rum şarkıları dinleyebileceğiniz bu kafelerde, bildiğiniz çoğu şarkımızın Rumca versiyonu çalınıyor.

Yaz aylarında ise: burada plaj voleybolu ve diğer sahil etkinlikleri düzenleniyor.

Kuzu Limanının doğusunda: Kaşkaval burnu yani peynir kayalıkları bulunuyor. Bunlar: üst üste sıralanmış kaşar peyniri kalıplarını andıran, ilginç kaya oluşumları. Ancak, burayı karadan göremiyorsunuz. Sadece, tekne ile denizden görebilmek mümkün. Bu ilginç kaya oluşumları hakkında, bir de söylenti var.

Şöyle ki: “ Bu bölgede, yaşlı ve cimri bir kadın, sayısız keçi ve koyuna sahipmiş. Yaşlı kadın: cennete gidebilmek için, birçok yuvarlak kalıp, peynir yapar ve bunları üst üste koyar. Ama, cimrilik var ya, hiç kimseyle paylaşamaz. Bunun üzerine: tanrı, ona kızar ve cezalandırır.

Yağmur, kar ve şiddetli rüzgarlar göndererek: kadını ve peynirleri dondurur. Peynir kalıpları taşa dönüşür ve peynir kayaları olarak isimlendirilerek, günümüze kadar ulaşır.

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Çanakkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Edremit tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Çanakkale Çan

Çanakkale Çan: Tüm çevresi deniz kıyısı veya bayağı yakın olmasına rağmen, Çan nispeten içeride kalmış durumda. Buraya gittiğimde, bir tam gün kaldım, buradaki Seramik Fabrikası, gerçekten İlçenin kalkınmasında çok önemli bir yere sahip.

İlçenin birçok merkezi yeri, muhteşem seramikler ile güzelleştirilmiş. İşin ilginç yanı, Seramik Fabrikası yönetimi, gerek burada ve gerekse çevrede, seramik ihtiyacı olan tüm kamu kurumlarına, ücretsiz seramik göndermiş ve muhteşem güzel görüntüler ortaya çıkmış.

ULAŞIM

Çan-Çanakkale arası uzaklık: 76 km. Çan-Biga arası uzaklık: 35 km. Çan-Yenice arası uzaklık: 24 km. Çan-Edremit arası uzaklık: 84 km.

TARİH

İlçenin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, günümüzde İlçe sınırları içindeki bir kısım antik yerleşim yeri, buranın antik dönemlerde bir yerleşim yeri olarak kullanıldığını kanıtlıyor.

Antik dönemlerde, yörenin ismi: Gergithes. Etili yakınlarındaki antik Kallikolone kenti: 3 tanrıça arasında yapılan güzellik yarışmasına ev sahipliği yapmıştır.

Antik dönem yazarlarından Strabon ve Heredot: Gergeslir’in yerini belirtirken, Çan yöresinden söz etmiştir.

Roma döneminde, bu yöreye verilen isim: Sergis. 188 yılında, tüm Gergis bölgesi, Roma imparatorluğu tarafından ele geçirilir.

14.yüzyıl ortalarında, Osmanlılar, bölgeyi ele geçirirler. Bu dönemde, yöreye verilen isim ise: Çan pazarı. 1897 yılında, yöre, Biga’ya bağlanır. 1945 yılında ise, İlçe olur. 1921 yılında, bölge Yunanlılar tarafından işgal edilir. 1922 yılında ise işgal sona erdirilir.

Çan isminin kaynağı: İlçe merkezinde, çok eski  dönemlerden bu yana, Pazar kurulmaktadır. Bu pazarda en çok satılan nesne ise: hayvanların boynuna takılan “Çan” Kervanlarla pazar yerine getirilen çanlar: pazar yerinde kurulan çan reyonlarında satılırmış. Çevre köy ve yörelerdeki insanlar, çan almak için bu pazara gelirlermiş ve böylece, İlçeye “Çan” ismi verilmiş.

GENEL

Çanakkale Çan: İlçe kaplıcaları ile ünlüdür. Ayrıca: Türk sanayi üretiminin en büyük fabrikalarından biri olan “Çanakkale Seramik Fabrikaları” yörenin en büyük sanayi kuruluşudur. Elbette, bu büyük sanayi kuruluşunun burada kurulu bulunmasının en büyük nedenleri: gerek tesisleri kuran kişinin buralı olması ve gerekse tesislerin çalışması için gerekli ham maddenin yöreden temin edilebilmesi.

Ama, sanırım en büyük neden, “Kalebodur” olarak isimlendirilen tesislerin sahiplerinin, bu yörenin insanı olmaları.

Ne mutlu ki, yetişip büyüdükleri yöreye, böyle büyük bir yatırım yaparak yörenin gelişmesine, kalkınmasına ve istihdam yaratılmasına etkileri olmuş.

İlçenin hemen ortasından: Karabiga’nın doğusundan Marmara denizine dökülen “Biga çayı” geçiyor.

Çan toprakları, genellikle engebelidir. Ovalar: su kenarları ve tepeler arasındadır. İlçenin, belli-başlı tek akarsuyu ise: 90 km. uzunluğundaki Kocaçay (antik dönemdeki ismi: Granikos) dır.

Yörede: genellikle Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasındaki geçiş iklimi hüküm sürer. Kuzey rüzgarları etkilidir. İlçe topraklarının yüzde 58’i ormanlıktır.

Yörenin madenleri değerlendirildiğinde: İlçe merkezine yakın olan yerlerde, açık ocak olarak işletilen “Linyit ocakları” bulunmaktadır.

Bunun dışında: ilçe sınırları içinde: kaolen, kuvars, kil feldispat gibi madenler de yoğun olarak çıkarılmakta olup, bunlar özellikle, yazının başında belirttiğim gibi, seramik üretiminde kullanılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

ÇAN KAPLICASI

İlçe merkezindedir ve Belediye tarafından işletilmektedir. Buradaki konaklama tesisinde, yani otelde: kür tedavisi için havuzlar var. Kaplıca suları: sodyum sülfatlı ve 46 derece sıcaklıktadır. Kaplıca sularının şifalı geldiği rahatsızlıklar: karaciğer, bağırsak, idrar ve safra yolları hastalıkları.

ÇAN-TEPEKÖY KAPLICASI

İlçe merkezine, 16 km. uzaklıkta, Küçüktepe köyündedir. Karaılıca kaplıcaları olarak da bilinmektedir. Kaplıca: muhteşem bir tabiat güzelliğinin ortasında. Kazdağı eteklerinde, ormanlık bir alanda bulunuyor.

Burada: Küçüktepe Köyü Tüzel Kişiliği tarafından işletilen: tesis var. 40 odalı ve 90 yatak kapasiteli tesiste, her odada, kaplıca suyu bulunuyor.

Kaplıcanın suyu: 37-49 derece sıcaklıktadır. Bu suyun muhteviyatı ise: kalsiyum, karbonat, florür ve termominerallidir.

Kaplıca suyunun şifalı olduğu hastalıklar ise şunlardır: bel ve boyun fıtığı, her türlü kireçlenme, cilt hastalıkları, böbrek taşı ve kumlarının dökülmesi, kadın hastalıklarının tedavisi.

Biga tanıtımı.

Yenice tanıtımı.

Edremit tanıtımı.

Çanakkale tanıtımı.