Çanakkale Asos Behramkale

Çanakkale Asos Behramkale

Asos: daha çok İstanbul ve yakın çevresinden ziyaretçileri yoğun olan bir yer. Burada: sizi, sessiz bir ortam, harika tarihi güzellikler, deniz bekliyor. Deniz deyince, Asos merkezde, denize girme imkanı yok, yakın çevredeki otel ve pansiyonların önünden girilebilir ama yine de, buranın denizi, soğuk, yani Asos’a giderken, tamamen denize girme özlemi ile gitmemek gerek.

Ben: son olarak, Asos-Behramkale bölgesine, Temmuz 2018 tarihinde gittim ve bu gezideki güncel notlarımı, buradaki yazıda sizlerle paylaşıyorum. Öncelikle şunu bilmek gerekir: yörenin eski ismi “Asos” iken, yeni ismi Behramkale’dir. Yani, ayrı bir Asos veya ayrı bir Behramkale aramamak gerekir.

Çanakkale Asos Behramkale

 

ULAŞIM

Çanakkale’den çıkıp, İzmir yolunu takiben güneye inerken, yaklaşık 1 saat sonra, Assos-Behram Kalesi tabelasını göreceksiniz, sonra tabelanın gösterdiği yoldan yaklaşık 20-25 dakika ilerledikten sonra, Asos’a varacaksınız.

Ayrıca; Balıkesir-Edremit ve batıya giden yolu takiben, Akçay-Küçükkuyu üzerinden de, Asos- Behram Kalesine ulaşabilirsiniz. İstanbul’a toplam 380 km. ve İzmir’e ise 290 km. uzaklıkta.  Akçay yöresinden, buraya ulaşmak isterseniz belli bir süre sonra ana kara yolundan ayrılarak, ara yollara girmeniz gerekiyor, ama sonuç olarak yol çok sıkıntılı değil.

Çanakkale Asos Behramkale

 

TARİHİ SÜREÇ

Ünlü Coğrafyacı Strabon’a göre; Assos, MÖ.2 bin yıllarında, Lelegler tarafından kurulmuş. Kentin ismi Assa olup, Luvi dilinde yerleşim anlamına gelir. Kentin gelişmesi, Midilli Adasından gelen göçmenlerin buraya yerleşmesinden sonra olmuş. MÖ.560 yıllarında, Lidyalılar bölgeyi ele geçirdiklerinde, Assos, Edremit Körfezinin kuzeyindeki en önemli ve güçlü kentlerden biri imiş. Denizden 283 metre yükseklikteki tepeye, zamanla, Athena Tapınağı ve tepenin eteklerinde ise bir tiyatro kurulur.

MÖ.546 yılında, Persler, Ege bölgesini ele geçirirler ve Assos Pers sınırları içine girer. MÖ.387 yılında, Pers yanlısı bir yönetici olan Eubolos, kentin yönetimini ele geçirir. Kentin ondan sonraki hakimi ise, azatlı kölesi ve mirascısı Hermias’tır. Hermias felsefe eğitimi görmüştür.

Ünlü felsefeci Platonun öğrencisi olmuş ve mantık biliminin kurucusu Aristotales’in arkadaşıdır. Aristotales, Hermias’ın çağrısı üzerine, Assos’a gelir. Hermiasın kuzeni Pyhias ile evlenir. İşte, Assos, ünlü Filozof Aristotalesin burada evlenmesine neden olacak güzellikte, saklı bir cennet.

Asos’ta 3 yıl kalan Aristotales, Gymnasıon’da dersler verir. Burası, bir felsefe okulu gibi kullanılır. Eflatun ve Sokrates de, bir zaman, burada dersler verirler. Doğrusu, Asos, felsefe dersi almak için çok uygun bir yer. Çünkü, limanın çok romantik ve değişik bir atmosferi var.

Büyük İskender’in, Persleri Anadolu dan çıkarmasından sonra, Assos çok gelişir, kent imar edilir. MÖ.241 yılında ise, Bergama Krallığının egemenliği altına girer. Daha sonra ise, Roma devletinin Asya eyaletlerinin bir parçası olur.
14’ncü yüzyılda, Sultan Murat Hüdavendigar zamanında, kent, Osmanlı topraklarına katılır ve Behram Kalesi adını alır.

GENEL ÖZELLİKLERİ

Asos’ta ilk kazılar, 1881-1883 yılları arasında Amerikalı araştırmacılar tarafından yapılır. Daha sonra uzunca bir süre ara verilen kazılara, 1980 yıllarında, Türk arkeolog ve araştırmacılar tarafından yeniden başlanır. Sonuçta, yılların emeğiyle, antik tiyatro ortaya çıkarılır.

GEZİLECEK YERLER

Behramkale bölgesine ulaştığınızda: aracınızı burada park edebilirsiniz. Park ücreti: 5 TL. Sonra, yukarı doğru tırmanmaya başlayın, antik bölgeye ulaşıyorsunuz. Antik bölgeye yani Akropolis bölgesine giriş ücreti: 8 TL.

Ama, müze kart geçerli. Hatta, Müze kartı olmayanlar için, burada çok kısa bir süre beklemenin sonucunda, Müze Kartı çıkartılıyor. Giriş kapısındaki görevlilerin, özellikle çok kibar olduklarını ifade etmek istiyorum.

Çanakkale Asos Behramkale

 

Evet, biraz önce söylediğim gibi, arabanızı park ettikten sonra, yaklaşık 10-15 dakikalık bir yürüyüş yapmanız gerekiyor. Yokuş yukarı ama keyifli bir yürüyüş, çünkü, yol boyu tahta tezgahlar üzerinde birçok satıcı, gerek yöresel ürünler ve gerekse el işi ürünlerini sergileyip satışa sunmuşlar.

Bunlardan hoşunuza gidecek bir şeyler bulabilirsiniz. Ama, özellikle: buraya özgü küçük örgü heybeler ve gerek limon kekiği ve gerekse doğal kekik, mutlaka almanızı öneririm. Çünkü, buraya has bir lezzet. Doğal kekik: 3 su bardağı 10 TL. iken, daha ağır olan (az kullanılması gereken) limon kekiği ise, 2 su bardağı 10 TL. den satılıyor.

Antik bölgeye vardığınızda, Akropolis bölgesine girmeden önce, hemen solda bulunan tarihi camiyi gezmenizi ve görmenizi öneriyorum. Burası: Alaattin camisidir. Özellikle, kapı bölümüne dikkatinizi çekmek istiyorum.

Caminin önündeki boşluk, ahşap yürüyüş yolu yapılarak gayet düzenli hale getirilmiş, muhteşem bir manzara ziyaretçileri bekliyor. Tuvalet ihtiyacı için, hemen burada bulunan ve 1 TL. karşılığında kullanılan ve yöre köylüleri tarafından işletilen tuvaletler çok temiz.

Çanakkale Asos Behramkale  Hüdavendigar Camii
Çanakkale Asos Behramkale  Hüdavendigar Camii

 

HÜDAVENDİGAR CAMİİ

Bir tepenin üzerinde, 14’ncü yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Osmanlı dönemine ait tipik bir yapı. Caminin giriş kapısı yakınında, Skamantos Kralı tarafından onarımı yaptırılan Carnellus Şehrinin kilisesinin bulunduğu ve kilisenin kapısına yazdırdığı yazıtın günümüze kadar ulaştığı ( yalnızca üzerindeki haç işaretinin iki kanadı kırılmış) görülebilmekte. Caminin iç süslemelerindeki kadırga resimleri de, cami mimarisinde alışılmış değil, Mutlaka görülmeli.

Evet, bu ilginç camiyi gezdikten sonra, giriş kapısından girerek, Akropolis bölgesine giriyoruz.

Çanakkale Asos Behramkale Akropolis

 

 

Buraya girdiğinizde, sağ bölümden yukarıya doğru ilerlemenizi öneriyorum. Sağ bölümden gezmeye başlayınca, karşınıza önce bir yapı kalıntısı çıkıyor.

Artemis Tapınağı

 

Sonra devam ettiğinizde, on metre sonra Artemis tapınağının sonradan yapılmış bir betimlemesi (camekan içinde) görülüyor. Minyatür, camekan içindeki, o dönemin izlerini yansıtıyor. Ziyaretçiler için güzel bir sunu. Bu arada çevrenizdeki muhteşem manzarayı izlemek durumunda kalıyorsunuz ki, gerçekten çok büyük ve geniş bir alan rahatlıkla izlenebiliyor.

Ben, bu girişten sonra, Asos antik kentiyle ilgili bilgiler vermek istiyorum.

Denize ve karaya hakim bir volkan konisi tepe üzerine kurulmuş Akropol, yaklaşık 3 km. uzunluğunda, çevresindeki surların 6’ncı yüzyılda yapıldığı sanılıyor. Surların uzunluğu 4 km. En son dönem surları, 4’ncü yüzyıla ait. Bunların onarılarak Roma döneminde de kullanıldığı sanılıyor. Günümüzde ise, surların büyük bölümü ayakta ve iyi durumda.

En yüksek noktada, Athena Tapınağı var. Tepenin eteklerinde ise tiyatro. Kentin güneybatı yönündeki konut alanlarında yapılan kazılarda Hıristiyan mahallesi bulunmuş. Bölgede gezerken, kafanızı ufka kaldırdığınızda, deniz yüzeyinde, hemen karşınızdaki Midilli adasının muhteşem görüntüsünü görebilirsiniz. Tepeden, güneye denize doğru teraslar iniyor.

Bugünkü köy ise, kuzeye doğru yerleşmiş. Türkler bölgeye geldiklerinde, güneye doğru yerleşim durmuş. Bunun, korsanlardan korunmak için olduğu düşünülüyor. Oysa antik dönemde, kent denize bakıyor da ve Egenin ünlü imbat rüzgarını alıyordu.

Kette, zor işlenen ama dayanıklı bir taş kullanılmış. Bu taşa, antik yazarlar ” insan yiyen taş ” ismini vermişler. Mezarlıklarda kullanılan lahitler ise çok değerli imiş. Bunların değeri, lahitlerin yapımında kullanılan şap imiş.

Çanakkale Asos Behramkale  Athena Tapınağı
Çanakkale Asos Behramkale  Athena Tapınağı
Çanakkale Asos Behramkale  Athena Tapınağı

 

ATHENA TAPINAĞI

Athena, mistik dönemde, üretici zekanın ve savaşların tanrıçası. Ülkeyi saldırılardan korurmuş. Bir başka özelliği ise, şehir tanrıçası ve uygarlığın, el sanatlarının, tarımın koruyucusu, dizginin yaratıcısı imiş. Mitolojide, kadınlara dokumayı öğreten tanrıça olarak geçiyor. Dokumanın bu yörede, bu kadar önem kazanmasının nedenlerinden biri olarak da belki düşünülebilir.

Athena adına, antik çağda şehirlerde tapınaklar yaptırılmış. Assos şehrinde ise, Athena adına yaptırılan bir tapınak var ve akropolün en yüksek yerine, 236 rakımlı tepeye yapılmış. MÖ.525 yılında yapıldığı tahmin ediliyor. Asos un en önemli tarihi yapısı. Yapının önemi, mimari özelliklerinden kaynaklanıyor. Anadolu da, arkaik çağda yapılmış ve kabartma firizlere sahip tek örnek yapı.

Dorik üslupla olmasına karşın, İyon üslubunun özelliği olan çatı altı firizleri var. Bu anlamda, mimaride, birden fazla medeniyetten etkilenildiği söylenebilir. Yanlarda 13 er, ön ve arkada ise 6 şar sütunla çevrili, pepiteros planında. İki basamaklı platform, günümüze kadar ulaşabilmiş. Batı kanadı, 1.20 metre yüksekliğini hala korumakta.

Kazı çalışmalarında sağlam kalmış sütunlardan çıkarılan kalıplar ile, yeni sütunlar dökülmüş ve böylece tapınağın bir bölüm sütunu ayağa kaldırılmış.

Tapınağa ait bazı sütun parçaları ise, Berlin müzesinde sergilenmekte. Tapınağın kabartmaları ise: Paris, Bostan (1881 yılında kaçırılmış) ve İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Dorik başlıklar, sütun kaideleri ve öbür mimarı kalıntılar ise, çevrede görülmekte.

Çanakkale Asos Behramkale
Çanakkale Asos Behramkale

 

Bu muhteşem tapınağa mutlaka çıkın ve Ege denizinin manzarasını seyredin. Özellikle, buradan gün batımı bir harika, sakın kaçırmayın.

Evet, buranın en önemli kalıntısı, Artemis Tapınağı. Bu tapınağı da gördükten sonra, çıkış kapısına doğru ilerliyoruz Tapınağın tepenin en üst noktasında bulunması ve çevreye hakimiyeti muhteşem.

Çıkış kapısından çıkıyoruz ve geldiğimiz yoldan aşağıya doğru ilerleyerek aracımızın bulunduğu otopark bölgesine ulaşıyoruz. Aracımızı aldıktan sonraki hedefimiz, bu kez “Liman” bölgesidir. Yalnız, daha önceki gelişlerimde de şahit olduğum üzere, limana inen yol çok korkunç, dar ve virajlı, burada aşırı dikkat göstermeniz gerekiyor.

Limana inen bu yolda ilerlerken, solunuzda yine bir kısım antik kalıntı göreceksiniz, bir süre mola verip bunları da izleyebilirsiniz.

Çanakkale Asos Behramkale Tiyatro

 

TİYATRO

1985 yılından bu yana, tiyatroda, arkeolojik çalışmalar sürdürülmekte. Tiyatronun tarih içinde, deprem gördüğü ve çöktüğü tespit edilmiş. Devrilmiş duvarları yeni baştan örülmüş. İki yandan tonozları varmış, tonozlardan biri yeni üretilen taşlarla ayağa kaldırılmış. Yeni çalışmalar ile, oturma sıralarındaki eksiklikler tamamlanmış. 10 yıl öncesinde tanınmayacak bir durumda olan tiyatro, günümüzde, bilimsel kazı ve restorasyonlar sonucu gün ışığına çıkarılmış. 4000 seyirci kapasiteli.

Harabe yapı, bir zamanlar taş ocağı olarak kullanılmış ve taşları, bölgedeki diğer yapılarda bolca kullanılmış. Sahne binasının yanından giden, 2000 yıllık bozulmamış bir cadde ortaya çıkarılmış, görülebiliyor.

Çanakkale Asos Behramkale Batı Nekropolü-Mezarlık

 

BATI NEKROPOLÜ-MEZARLIK

Mezarlık, MÖ.7’nci yüzyıldan, 2’nci yüzyıla kadar, 900 yıl kullanılmış. En eski gömüler, yakılan cesedin küllerinin çömleklere konulup, ağzı kapatılarak gömülmesi şeklinde imiş. Sonradan daha büyük küplere, ölü, ana karnında gibi konularak gömülür olmuş. Dönemin inancına göre, ölü geri gelmesin diye. küpün ağzı taş ile kapatılıyormuş. Ölen erkek ise, geri gelme ihtimaline karşın, eşi, tanınmamak için, bir süre peçe ile dolaşıyormuş.

Günümüzde, batı dünyasındaki cenazelerde, kadınların tül-peçe takmasının kökeninde, bu dönemdeki inanç olabilir mi?
Küp gömülere, ölü için hediyeler konuluyormuş. Türkiye’deki defin avcılarının mezar kazmaya meraklı olmaları ve çok sayıda ” bir küp dolusu altın ” bulma öyküsünün altında, bu kültürün bulunduğu anlaşılıyor.

Daha sonraki mezar tipleri, lahitler. Yüzeye yakın bulunan lahitlerin hepsi, daha önce defineciler tarafından soyulmuş. Ancak, altlardaki lahitlerde iskelet kalıntıları ve ölü hediyeleri bulunabilmiş. Bu buluntuların en değerlisi ise, MÖ.4’ncü yüzyıla tarihlenen, pişmiş topraktan yapılma bir kadınlar orkestrası heykelciği. Hiçbir müzede, benzer bir örneğini bulunmamakta imiş.

Yolda aracımızla ilerlemeye devam ediyoruz ve biraz sonra, Liman bölgesine ulaşacağız. Burada, yani liman bölgesi içindeki otopark sıkıntılı, benden size öneri, liman bölgesine varmaya yakın, yolun sağ bölümüne aracınızı boş bulduğunuz bir yere park edin ve liman bölgesine yürüyerek inin, çünkü liman bölgesi içindeki otopark küçük ve sıkıntılı, büyük olasılıkla yer bulamayacaksınız.

Çanakkale Asos Behramkale Asos İskelesi

 

ASSOS İSKELESİ

Assos kentinin limanında, iki mendirek var. Bunlardan biri günümüzde onarılmış ve kullanılıyor. Limanda çoğu otel ve motel, geçen yüzyılda yapılmış taş yapılar. Bölgede yeni bina yapılmasına izin verilmiyor. Doğal olarak, mevcut taş yapılar yani otel olarak kullanılan taş yapılar, çok otantik görüntüler sunuyor.

Ama, buranın en ilgi çeken yanı: hemen denizin kıyısındaki restoranlar. Bu restoranlarda bir şeyler yerken, denize biraz ekmek kırıntısı attığınızda, birçok balığın toplandığını görebiliyorsunuz. Ayrıca: yine mendirek bölgesinde küçük bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Ama, burada en büyük önerim, hemen sol yanda, Asos otelin yanındaki dondurmacıdan dondurma almanız, bu muhteşem lezzeti mutlaka tatmanızı öneriyorum. Restoranlarda yemek yemek, elbette ekonomik güç ile orantılı ama mutlaka dondurma yemelisiniz.

Çanakkale Asos Behramkale Asos İskelesi
Çanakkale Asos Behramkale Asos İskelesi
Çanakkale Asos Behramkale Asos İskelesi

      

SONUÇ

Assos’a yıl boyunca her mevsimde gidilebilir. Zaten kış tatillerinde de dolup taşıyor. Ama asla gürültülü-patırtılı bir yer değil. Bu huzur ortamı, sessiz. Athena Tapınağından mutlaka gün batımını görün. Ayrıca limanda, yine balığınızı yerden, gün batımını izlemenin keyfini tadın. Kısa bir zaman ayırdığınızda, Assos’tan mutlu bir şekilde ayrılmanız mümkün.

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Gelibolu tanıtımı ve şehitliklerle ilgili yazım için.

Çanakkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Altınoluk tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Çanakkale Biga

Çanakkale Biga: Biga’ya, bir kez gittim. Önce ilçe merkezinde gezdim, kalabalık ve modern görünümlü bir yöremiz. Daha sonra Karabiga bölümüne gittim ve özellikle Karabiga’nın güzelliğine hayran oldum. Mutlaka burayı görmelisiniz. Özellikle: Karabiga’da, deniz kıyısındaki restoranlarda muhteşem deniz manzarasına karşı mutlaka zaman ayırın.

Çanakkale Biga

ULAŞIM

Edremit körfezine ulaşmak isteyenlerin kullandıkları: Bursa-Balıkesir yolu üzerinde bulunmasa da, Bandırma üzerinden bu bölgeye ulaşmak isteyenler ve de özellikle İstanbul üzerinden, Bandırmaya (İstanbul Yenikapı-Bandırma arası, deniz otobüsü bulunmaktadır) gelip de, Edremit körfezine ulaşmak isteyenler, Biga’dan geçmek durumunda kalıyorlar. Biga her ne kadar iç bölgelerde kalsa da, Biga’nın Karabiga nahiyesi, deniz kıyısında ve Marmara Denizinin kıyısında muhteşem bir güzellik sunuyor ziyaretçilerine.

Evet, Biga: İl merkezi Çanakkale’ye, Lapseki üzerinden: 84 km. uzaklıktadır. Bursa ve İstanbul’a toplamda: 3 saat uzaklıktadır. İzmir’e ise 6 saat uzaklıktadır. Ankara’ya, 8 saatlik otobüs yolculuğu ile ulaşılır.

TARİHİ

Biga’nın, tarih sahnesinde ilk kez: Truva kralı An Comenen tarafından, MÖ.2000 yıllarında kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş yeri olarak ise: günümüzde, Biga-Çiçekli mezarlığının, güneybatısında kalan “Öğlen kavakları” yöresi olduğu düşünülüyor. Burada, bolca eski kalıntılara rastlanmaktadır.

Su kaynaklarının da bulunması, eskiden burada bir yerleşim bulunduğunun en büyük kanıtıdır. Dolayısı ile, antik “Pega” kentinin, burada kurulmuş olması ihtimali yüksektir. Ancak, burada günümüze değin, herhangi bir arkeolojik kazı yapılmamıştır.

Takip eden tarihi süreçte, bölgede egemen olan topluluklar şunlardır: Frigler ve Misyalılar. Daha sonra ise, İonlar görülür. MÖ.560 yıllarında ise, Lidyalılar. Daha sonra Persler ve MÖ.334 yılında, Büyük İskender. Yalnız burada, tarih açısından özellik arz eden bir durum var.

Büyük İskender ve Persler arasında, Anadolu’nun ele geçirilmesiyle sonuçlanan “Granikos Savaşı” Kocabaş Çayı kıyısında, Çınar köprü köyünün yakınlarında gerçekleşir. Büyük İskender, Perslerle, bu çayın kıyısında, MÖ.334 yılında karşılaşır ve bu savaşta, İskender, sayıca kendi ordusundan çok üstün olan Pers ordusunu, büyük bir bozguna uğratır.

Pers ordusunun bozguna uğramasında, paralı Yunanlı askerlerin büyük etkisi olur ve İskender, özellikle bu paralı Yunan askerlerini öldürtür. İskender’in tarih sahnesinde yerini alması açısından, bu savaşın büyük önemi var.

MÖ.73 yılında Romalılar bölgede egemenliği ele geçirirler. İmparatorluk ikiye bölününce, bölgede Bizanslılar egemen olurlar. Anadolu Türk Beylikleri sırasında, Karesi Beyliği, Biga ve çevresinde egemen olur.

Bölgenin tarihinde, bu dönemlerde yaşanan en büyük olay: 1302 yılındaki büyük depremdir. 1350 li yıllarda, bu bölgede yine büyük bir deprem olur.

Biga, ilk olarak Selçuklu Sultanı Alaaddin’in Beylerinden “Bayboğa” tarafından ele geçirilir ve ismine izafeten, yöreye “Boğa” ismi verilir. Bu isim: bu yörenin boğalarıyla ün kazanmış olmasıyla da ilgili olabilir. 1353 yılında, Şehzade Süleyman, Anadolu’dan Rumeli’ye geçiş yolunda, Biga’nın Kemer köyündeki iskeleyi kullanır. Devam eden süreçte, Osmanlılar, yörede egemen olurlar.

1921 tarihinde, Biga ilçe olarak konumunu alır. Bu tarihte, Biga Yunan işgaline uğrar. Ancak, 12 Eylül 1922 tarihinde, Yunanlılar, Biga’yı İngilizlere terk ederler. 18 Eylül 1922 tarihinde ise, Türk Ordusu tarafından, Biga, Anavatan topraklarına katılır.

Biga’nın sözcük anlamı: Yunancada “kaynak” ve “pınar” anlamına gelmektedir. Kelime kökeni ise: Pegasus olduğu düşünülüyor. Pegasus, hatırlayanlarınız olabilir “efsanevi kanatlı at”.

Antik çağda ise, Biga isminin anlamı: iki tekerlekli savaş arabasıdır. Başka bir söylentiye göre: şehrin surları dışında, herhangi bir saldırı anında, düşmanı korkutmak için serbestçe ve iri bir kara boğa gezdirilir. Kent, adını bu boğadan da almış olabilir.

 

BİGA EFSANELERİ

PEGASUS EFSANESİ

Bellorophon, Pegasus isimli kanatlı ata sahip olunca, onun sayesinde birçok zaferler kazanır. Ama, bu durum onun gurura kapılmasını ve Pegasus’a bindiğinde, atı doğruca gökyüzüne sürmesine neden olur. Ancak, Pegasus’u tam bu sırada bir at sineği ısırır ve üzerindeki Bellorophon’u atar. Kendisi, gök yüzüne gider.

BALIKKAYA EFSANESİ

Söylenenlere göre: zamanında bir kadın, Allah’ın gökyüzünde olduğunu ve ona ulaşmak için: 40 veya 1000 deveyi üst üste koymanın yeterli olacağını söyler ve ardından: “Allah’a ulaşamazsam taş olayım” der. Derken, bir gün: 40 veya 1000 deveyi üst üste dizer, kendisi de en üste çıkar, ancak “Allah’a” ulaşamaz ve orada taş kesilir.

Biraz önce söylediğim gibi, her iki efsane arasında benzerlik var. Her ikisinde de, gökyüzüne ulaşmak asıl hedef. Ama ulaşılamıyor.

GENEL

Biga: antik dönemlerden buyana gelen Kocabaş Çayının sol kıyısında, eğimli bir yüzey üzerinde kurulmuştur. Ancak, yakın zamanlarda, çayın sağ bölümü de yerleşime açılmıştır.

İlçe merkezi denizden 15 km. iç kesimde kalmasına rağmen, deniz kıyısında “Karabiga” bölümü bulunmaktadır. Marmara denizi kıyısında, Biga’nın 72 km. sahili bulunmaktadır.

Ekonomi: burada tarım ve hayvancılık öne çıkıyor.

İklim: yazları sıcak ve kurak Akdeniz iklimi, kışları ise kar yağışlı ve soğuk karasal iklim görülmektedir. Nem fazlalığı, Karadeniz iklimini anımsatır.

Nüfus özelliklerine bakıldığında ise, ilçe dışına büyük bir göç hareketinin bulunduğu izlenmektedir. Okuma-yazma oranı ise: % 99 seviyesindedir. Çanakkale-18 Mart Üniversitesine bağlı: Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Biga Meslek Yüksek Okulları da, ilçenin hayatında öne çıkmaktadır.

Bu okulların öğrencilerinin yaşam tarzı ile Bigalı yerli halkın yaşam tarzı arasında elbette farklılıklar sık sık gündeme geliyor ve genellikle büyük metropollerden gelen öğrenciler, burada yaşamanın sıkıntılarını hissediyorlar.

Konaklama: Biga ilçesinde: özel sektör tarafından işletilen, 44 odalı bir termal kaplıca tesisi bulunmaktadır. Başkaca bir tesis yok.

Ülkemizdeki en modern ilçelerden biridir. Türkiye’nin en çok köyü olan ilçesi olması nedeniyle, yerli halk, Çarşamba günleri bütün köylülerin merkeze inmesiyle zenginleşir.

Son olarak: mübadele sırasında, Rumların, bölgeyi terk ederken toprak altına gömdükleri altınlar, söylenenlere göre, daha sonra buraya yerleşenler tarafından bulunmuş ve pek çok kişi zengin olmuş. Günümüzde bile, insanlar bahçelerini kazıp define arıyorlarmış.

NE YENİR

Biga denilince akla hemen gelenler şunlar: cevizli lokum, peynir helvası ve köfte.

Özellikle, burada üretilen “peynir tatlısı” mutlaka tatmanız gereken bir lezzet. Hatta, satın alıp, yakınlarınız için hediyelik olarak bile düşünebilirsiniz. Köftesi bir kez tadıldığında,  diğer köfteler, insana kıyma yumağı gibi gelir. Mutlaka denemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Biga’dan peynir tatlısı ve helva satın alabilirsiniz. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, kesinlikle iyi bir alışveriş, iyi bir hediyelik olacaktır. Daha iyi bir şey almak isterseniz, “Yağcıbedir halısı” satın alabilirsiniz. Bu yörede, Yağcıbedir halıları meşhur.

GEZİLECEK YERLER

ULU CAMİ

Fatih Sultan Mehmet tarafından, Manisa Sancakbeyi olarak görev yaptığı dönemde yapılmıştır. Çünkü: Sultan Mehmet, Edirne’ye geçerken, bir gece burada konaklamış ve bu sırada, bu bölgede cami ve hamam bulunmadığını görmüştür. Bunun üzerine: cami ve hamam yapılmasını emreder ve yapılır. Cami ve hamamdan oluşan külliye: Evliya Çelebinin gezi anılarında da yazılıdır.

Evet, bu cami, Biga’nın en eski camisidir. Cami dışında, burada, birçok türbe ve mezar da bulunmaktadır.

BİGA ŞEHİTLİĞİ

Çanakkale savaşında yaralanarak Biga Harp Hastanesine getirilen ve tedavi edilirken şehit olan, 173 askerimiz burada gömülüdür. Şehitliğin kapısında: Meşhet yazılı mermer kitabeden, yapımının 1916 yılında olduğu görülmektedir. Meşhet sözcüğü, Osmanlıcada “şehitlik” anlamına gelmektedir.

Şehitliğin uzunluğu 45 metre, genişliği 40 metredir. Şehitlik içinde: şehitler için dikilmiş güzel bir anıtta bulunuyor. Anıtın yüksekliği: 6 metreye yakın. Kaidesi ise, bu yörede bolca bulunan “yeşilimsi” bir taş. Bunun üzerinde; top mermisi şeklinde mermer bir sütun bulunuyor. Anıt: Kayserili Mehmet Sadık Usta tarafından yapılmıştır.

Çanakkale şehitleri için yapılan sembol mezar taşlarından: fesli olanlar erlere, kabalaklı olanlar rütbeli askerlere aittir. Şehitlerin künyeleri de yazılmıştır. Ancak, Yunan işgali sırasında, bu künyeler Yunan askerleri tarafından tahrip edilerek, yok edilmiştir.

HALİMBEY KONAĞI KENT MÜZESİ

Bu yapı, 1900 yıllarında, Halim Bey tarafından yaptırılmıştır. En büyük özelliği: Avrupai bir mimari tarz kullanarak yapılmış olmasıdır. II. Derece  tarihi eser olarak tescillenmiş ve koruma altına alınmıştır. 2004 yılında, buranın restorasyonu yapılmış ve Belediye tarafından “Kent Müzesi” olarak dizayn edilerek halkın ziyaretine açılmıştır.

KIRKGEÇİT TERMAL TESİSLERİ

Ilıcabaş köyü sınırları içindedir. İlçe merkezine 18 km. uzaklıktadır. Biga-Çan kara yolu üzerinden, 12 km. uzaklıktadır. Suyun özellikleri: sıcaklık: 52 derecedir. Suni soğutma yapılmadan, doğal ısıyla kullanılabilmektedir. Sülfat ve klorür iyonları ile bor elementi hakimdir. Radyoaktivite oranı ise; 6.5. Kükürt ve hidrojen de bulunmaktadır. Termal tesislerde, konaklamak ta mümkün. (İrtibat telefonu: 0286-3948008)

KARABİGA

Burası bir yerleşim yeri. Deniz kıyısında bulunmasına rağmen, “Kara” biga ismi verilmiş. Anlayamadım. Biga şehir merkezindeki otobüs terminalinden, buraya, her saat başı belediye otobüsleri çalışıyor.

Evet, Karabiga, Biga’dan yaklaşık 26 km. kuzeyde, Marmara Denizi kıyısındadır. Karabiga yarımadasının bu yerleşim yerinde, yaklaşık 3000 kişi yaşıyor. Buraya gittiğimde: gözlerime inanamadım. Muhteşem bir manzara. Deniz kıyısında restoranlar var, buralarda tamamen deniz manzarası eşliğinde, leziz deniz ürünlerinin tadına bakabilirsiniz.

Yemekten sonra ise, yürüyerek, sahil boyunca dolaşın, limandaki balıkçı teknelerini ve ağlarını tamir etmekle uğraşan balıkçıları, balık satılan tezgahları izleyin. Gerçekten buralara yakın olanlar için, Karabiga mutlaka uğranılması gereken bir yer.

Günümüzde: Karabiga’da “Karabiga Kaleleri” olarak bilinen kalıntılar: muhtemelen MÖ.7.yüzyılda burada egemenliklerini sürdüren “Milet” kolonisine ait. Bu kalıntıların ismi ise, Anadolu uygarlıklarının Kır Tanrısı Priapos’tan geliyor. Bir liman kenti olarak öne çıkıyor. Kent zamanla büyük üne kavuşur, özellikle bağlarından toplanan üzümlerden yapılan şarap, öne çıkar. MÖ.334 yılında, burada Romalılar egemen olurlar.

Büyük İskender, daha önce sözünü ettiğim gibi, günümüzde Kocaçay olarak isimlendirilen Granikos çayının kıyısında, Perslerle yaptığı savaşı kazanır. Daha sonra bölgede egemen olan Bizanslılar, İspanyadan getirttiği paralı Katalan askerlerini, burada konuşlandırır ve Türklere karşı savaşta kullanır. 1364 yılında, şehir, Osmanlıların egemenliğine girer.

Savaşta, kent yakılır-yıkılır. Osmanlılar, bunun üzerine, isli-is kokan bu şehre, Kara şehir anlamında “Karapiga” ismini verirler. Sanırım yazının başında söz etmiştim, deniz kıyısında bulunmasına rağmen, niye buraya Karabiga ismi verilmiş diye. İşte, buraya Karabiga ismi verilmesinin sebebi bu.

Kalıntılar: yerleşim yeri merkezinden, yaklaşık 3 km. uzaklıkta. Bölgede herhangi bir resmi kazı çalışması yapılmamış, ancak SİT alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmış.

Bunun dışında, Karabiga bölgesinde yapabilecekleriniz şunlar: biraz önce dediğim gibi, sahil kıyısındaki restoran ve kafelerde mutlaka oturup, bir şeyler yiyip-içebilirsiniz. Limandan tekne kiralayarak, denize açılıp balık tutabilirsiniz. Denize girmeyi düşünürseniz, alternatifleriniz var elbette: Kadınlar hamamı plajı, Kocakum ve küçük mersin gibi koylardan denize girebilir ve buralarda aynı zamanda çadırlı kamp yapabilirsiniz.

Nato bölgesinde: zamanınız varsa, çam ağaçlarının gölgesinde piknik de yapabilirsiniz.

Çanakkale Biga

KEMER KÖYÜ

Kemer köyünde, “Parion” antik kenti öne çıkıyor. Parion sözcüğünün anlamı hakkında, net kayıtlar yok. Söylenenlere göre: Truva dönemindeki “Paris” bir zamanlar burada yaşamış ve buna istinaden, şehre “Paris’in yeri” anlamında “Parion” ismi verilmiş.

İlk kurulumu, MÖ.8.yüzyıla kadar giden şehrin, antik çağda: üzüm bağları, şarapları ve ön yüzünde “gorgo başı” bulunan sikkeleriyle ün salmış, bir balıkçı kenti olduğu düşünülüyor.

Parion şehrinin ismi, tarih sürecinde, ilk kez “Heredot” tarafından gündeme getirilir. Pers kralı Dareios, MÖ.513-512 yıllarında, İskit seferine çıktığında: Parionlular, onun yanında sefere katılırlar. Atina-Sparta savaşında, Parionlular, Atinalıların yanında yer alırlar.

Büyük İskender, Pers zaferinden sonra, burayı kendisine bağlar. Daha sonra ise, şehirde, Trakya kralı Lysimachos’un egemenliği görülür. MÖ.241 yılında ise, Bergama krallığı, şehri egemenliğine alır. Daha sonraki dönemde, Romalılar şehri ele geçirir. Ünlü coğrafya yazarı Strabon: şehir hakkındaki yazılarında, buranın zengin toprak ve bağları bulunduğunu yazar.

Ayrıca: bu bölgede, yakınlarda bulunan bir “Nemesis” mabedinden söz eder. Bu mabet yıkılınca, bütün hazinesi ve hatta taşları bile yerinden sökülerek, Parion şehrine taşınmış ve şehirdeki mabette, görkemli bir sunak inşa edilmiş.

Evet, bu antik şehirde: Arkaik, Helenistik ve Roma dönemi eserleri bulunduğu sanılıyor, ancak günümüze kadar resmi kazı çalışmaları yapılmamış. Ayakta kalan ve toprak üstündeki eserlerden biri: Kemer köyü girişindeki su kemerleridir. Bu kemerlerin yakınında ise, bir “Nekropol” bulunuyor.

Çevrede ise, çok sayıda “Tümülüs” var. Bu Tümülüslerden biri “Bakır tepe tümülüsü”, 1970 yılında, Çanakkale Müzesi yetkilileri tarafından kazılmış ve içinden bir kadına ve bir erkeğe ait, iki lahit bulunmuştur. Çevredeki diğer Tümülüsler ise, köylüler ve define avcıları tarafından tahrip edilmişlerdir.

Köyün hemen üzerinde ise, MÖ.300 yıllarında yapıldığı sanılan, çelenklerle süslü frizleri olan bir mabet kalıntısı görülüyor. Mabedin alt kısmında ise, günümüzde toprak altında bulunan bir tiyatronun varlığı söz konusu. Ünlü müzecimiz Osman Hamdi Bey, buradan çıkarılan bir lahdi, İstanbul Arkeoloji Müzesine götürmeyi başarmış.

Evet, bu tarih hazinesi yörede, 2005 yılından sonra, Erzurum Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi başkanlığında, kazı çalışmaları sürdürülüyor. Buraya giderseniz, biraz önce söylediğim gibi: su kemerlerini, mabet kalıntısını görebilirsiniz. Kazıların sponsoru ise, İÇDAŞ.

Özellikle, son yılki kazılarda: odeon açılması, amfi tiyatro ve roma villası kazıları yapılıyor. Bu roma villasında: günümüzden yaklaşık 2 bin yıl önce, kalorifere benzeyen bir sistemle ısıtma yapıldığı öğrenilmiş olması ilginç. Bu ısıtma sisteminde, ateşin yandığı bir merkez var.

Burada ısıtılan su ya da ortaya çıkan buhar, duvar ve zemine yerleştirilen kanallar sayesinde, binanın içinde sürekli devir-daim yaparak, sıcaklığın belirli bir oranda tutulmasını sağlıyor. Bu sistem, günümüzdeki kalorifer sisteminin ilk örneklerinden biri olabilir.

Villa: Roma döneminin gösterişli hayatını yansıtan bir mimariye sahip. Avlusu sütunlarla çevrili, mimari ögeler, villada çok lüks bir yaşamın olduğunu gösteriyor. Merkezde bir havuz var, havuzun çevresi sütunlarla çevrili. Villanın hemen antik tiyatronun karşısında inşa edilmiş olması, burada çok önemli bir kişinin ikamet ettiğini gösteriyor.

Çanakkale Biga

Çanakkale Biga: 2010 yılı kazılarında: nekropol bölgesinde bulunan “savaşçı lahdi” büyük ilgi çekiyor. Kum taşından yontulmuş lahitte: koku kabı, ter temizleme aleti ve bronz bir iğne bulunmuş. Ter temizleme aletinin, sporcular tarafından kullanıldığı biliniyor. Koku kabı üzerinde ise: savaşa gitmek üzere, siyah figür kullanılarak yapılmış, ailesine veda eden bir savaşçı resmi var.

Kabın: MÖ.6.yüzyıla ait olduğu sanılıyor. Bu figürün, kazı ekibi tarafından yapılan yorumu şu: iki yanında bulunan annesi Hakabe ve karısı Helena ile kız kardeşlerine veda eden Paris; daha sonra, Truva savaşlarına katılıyor. Figürler: Parion şehrinin kuruluş tarihi ve mitolojisi hakkında fikir vermesi açısından ilginç bulunmuş.

Çanakkale Biga

KALAFAT KÖYÜ

Burası, 100 yıllık bir Boşnak köyü. İlçe merkezine, 3 km. uzaklıktadır. Köy bölgesinde bulunan “Nilüfer gölleri” tam bir doğal güzellik sunuyor. Göl yüzeyleri, nilüfer çiçekleriyle kaplı. Gölün tamamı 7 dönüm. 2 dönümlük bölümünde, nilüfer çiçekleri yetişiyor. Kurak mevsimlerde, bu çiçeklerin kurumaması için, Belediye tarafından sulama yapılıyormuş.

Bolu-Abant yöresini bilenler için, göz yüzeyindeki nilüfer çiçeklerinin yarattığı güzellik, gerçekten muhteşem bir doğal görüntü sunuyor. Zaten, bu göl, Türkiye’de, Abant gölünden sonra, nilüfer çiçeklerinin yetiştiği, ikinci göl olarak öne çıkıyor.

BALIKKAYA TEPESİ

İlçe merkezi, Balıkkaya tepesi eteklerinde kurulmuştur. Denizden ortalama yükseklik 50 metre iken, tepede yükseklik 200 metreye kadar ulaşır. Tepede, büyük bir kayalık var. Bu kayalık, kaygan taşlardan oluşmuş. Kayalık içinde bir de mağara bulunuyor. Mağaranın içinde, kucağında bebeği olan kadına benzeyen bir kayalık bulunuyor. Kadının göğüslerinden önceleri süt, şimdi ise su aktığına inanılıyor.

BİGADİÇ KALESİ

İlçenin doğusunda, bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Kalenin, 11.yüzyılda, Bizanslılar tarafından yapıldığı “Achyraos” kalesinin üzerine inşa edildiği söyleniyor. Burası, işgal yıllarında Yunanlılar tarafından karargah olarak kullanılmış, kalenin dış surları, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.

HİSARKÖY

İlçe merkezine 23 km. uzaklıkta, Hisarköy sınırları içindedir. Burada: antik kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntılar: tonozlu köprü ve tüneller, tiyatro ve yazıtlar görülmektedir. Buranın, Roma döneminde önemli bir kaplıca merkezi olduğu anlaşılmıştır.

Buradaki en kapsamlı çalışma ise, 1979 yılında, Alman arkeologlar tarafından yapılmış ve Roma dönemine ait birçok kalıntı bulunmuştur. Ancak, burada halen yeterli ve gerekli kazıların yapılmadığı söylenmektedir.

Lapseki tanıtımı.

Gelibolu tanıtımı.

Çanakkale tanıtımı.

Truva tanıtımı.

Çanakkale Gezi Planı

Çanakkale Gezi Planı

Çanakkale’nin başlıca şehirlerimize uzaklıkları şöyle: Ankara’ya 653 km., İstanbul’a 320 km. ve İzmir’e ise: 325 km.

GEZİ PLANI

Çanakkale için bir gezi planı düşünüyorsanız, bence: bu plan içinde: Gelibolu, Truva, Asos, Behramkale mutlaka olmalı. Ayrıca. şehir içindeki arkeoloji müzesini de görmelisiniz diyorum. Bunun dışında: mutlaka bu güzel ilimizde gezilecek yerler vardır. Ama; benim daha önce görüp, tavsiye edebileceğim yerler bunlar. Tercih sizin.

Evet: herhangi bir şekilde Çanakkale’ye ulaştığınızda, mutlaka bir tam gününüzü, Gelibolu yarımadasına, Tarihi Milli Parka ayırmalısınız.

İkinci bir gününüzde ise; sabah yarım günü, Truva antik kenti kalıntılarında, ikinci günün öğleden sonraki bölümünü ise; Behramkale ve Asos kalıntılarında değerlendirebilirsiniz.

Bu arada; Çanakkale içindeki arkeoloji müzesine, 2 veya 3 saat ayırmayı sakın ama sakın unutmayın.

Konaklama için; genelde, Asos tarafındaki oteller tercih edilebilir. Veya, Çanakkale içindeki otellerde olabilir. Gelibolu yarımadasında kalabileceğiniz bir konaklama tesisi yok. Belki, Gelibolu içindeki bir otelde kalabilirsiniz.

Evet; Çanakkale gezisi için tavsiye edebileceğim bir plan.

Otobüs ile gurup halinde gidecekseniz, gece yolculuk ve sabah doğruca Gelibolu Tarihi Milli Parkına inin, akşama kadar orada gezin ve sonra, akşam Asos tarafından bir otele geçin. Park alanında şehitlikler bölgesi ve Çanakkale savaşında kullanılan diğer yerleri görebilirsiniz. Buralar ile ilgili ayrıntılı gezi yazılarının bağlantıları şunlardır.

Çanakkale şehitliklerin tanıtımı ve gezilmesiyle ilgili yazım için.

Çanakkale savaşının geçtiği yerlerle (tabyalar, kaleler vb.) ilgili yazım için. 

Evet devam edelim.

Geceleme Asos tarafındaki bir otelde yapılabilir. Ertesi gün; sabah Asos ve Behramkale gezilir ve sonra, Truva antik kenti görülür, sonra Çanakkale arkeoloji müzesi ve Çanakkale şehir içi görülür ve yine geri dönüş yoluna çıkılabilir.

Asos-Behramkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Bunun dışında; zamanınız varsa, Gelibolu’nun içinde dolaşın, bu güzel ilçemizi keşfedin.

Gelibolu tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Çanakkale’de: Ezine istikametinde şehir çıkışında; orman içinde çok güzel dinlenme yerleri var, hatta restoranlar mevcut, buralarda yemek ve özellikle balık yiyebilirsiniz.

Çanakkale şehir merkezi tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Yine bu yol üzerinde, orman içinde bulunan, Çanakkale savaşı hatırası topları görebilirsiniz. Güneye indiğinizde, Küçükkuyu, Altınoluk, Edremit ve Kuzeye çıktığınızda ise, Lapseki’de muhteşem güzellikler sizi bekliyor olacak. Biga tarafına giderseniz, deniz kıyısındaki Karabiga’ya uğramadan sakın geçmeyin.

Karabiga’da; deniz kıyısındaki restoranlarda mutlaka balık yemeli ve kıyıda, iskelede gezmelisiniz. Yolunuz Gönen’e kadar uzarsa, kesinlikle termal kaplıcalara girin. Buradan geçerseniz, meşhur gönen pirincinden almayı unutmayın.

Güzel ülkem, gezmek için o kadar çok güzellik var ki, yeter ki zamanınız ve imkanınız olsun.
İyi yolculuklar.