Balıkesir Edremit Akçay

Balıkesir Edremit Akçay

Deniz, kum, güneş, termal kaynaklar, zeytin ve çam ormanları ile en sağlıklı turizm merkezlerimizin başında gelen Akçay. İşte; alternatif bir tatil yöresi. Burada: daha yoğun olarak, yerleşim yerleri, konutlar var ve bu konutlarda oturan yazlıkçılar, uzun yıllardır buranın esas turistik yoğunluğunu oluşturuyorlar. Dışarıdan gelen ve konaklama tesislerinde konaklayan, öğle pek büyük kalabalıklar yok.

Temmuz 2018  tarihinde Akçay’da idim. Buraya ait, en son ve yeni bilgileri ve gözlemlerimi: yazının sonunda belirttim, lütfen yazının sonuna kadar okuyun.

ULAŞIM

Balıkesir Edremit Akçay: İstanbul’dan Akçay’a gitmeyi düşünenler: Trakya otoyoluna girerek, Kınalı gişelerinden Tekirdağ yolu ile, Malkara-Keşan üzerinden, Gelibolu’ya geliyorlar. Saat başı kalkan feribotlarla, Lapseki’ye ya da Gelibolu Milli Parkından Boğaz’a paralel ilerleyip, Eceabat’tan Çanakkale’ye geçiyorlar. Truva antik kenti sonrası, Edremit körfezini, tepeden görebilen, biraz virajlı, dar yoldan inip, Küçükkuyu’dan, Altınoluk’a ve sonra Akçay’a ulaşabiliyorlar.

Bunun dışında, Akçay’a uzaklıklar hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum. Ankara-Akçay: 620 km. İzmir-Edremit; 210 km. ve Edremit-Akçay: 8 km. Yani: İzmir-Akçay: 202 km. Balıkesir-Akçay: 97 km., Akçay-Ayvalık: 48 km., Akçay-Bursa: 241 km., Akçay-İstanbul: 489 km.

Balıkesir Edremit Akçay

Havayolu ile gelmeyi düşünenler için de, seçenek var. Şöyle ki: Edremit’te havaalanı var. Edremit körfez havaalanından Akçay’a transfer, yaklaşık 10 km. İstanbul’dan Edremit havaalanına, uçak seferleri mevcut.

GENEL

Akçay, Edremit ilçe merkezine 8 km. uzaklıktadır. Edremit körfezinin avuç içi gibi tam ortasında bulunur ve kuzey Ege’nin, en önemli tatil yörelerinden biri olarak, ün kazanmıştır.

Akçay ismi: Kazdağları’ndan gelen, Kızılkeçili Çayı’nın, Kızılkeçili Köyünü geçtikten sonra aldığı isimdir. Akçay deresi, denize döküldüğü yere adını vermiştir. Ayrıca, bu dereye: Kazdağları’nda, beyaz renkli mermer parçalarını sürükleyip getirmesi nedeniyle, Akçay adı verildiği düşünülmektedir.

TURİZM

Balıkesir Edremit Akçay: Akçay, masmavi suları ve Kazdağları’nın yemyeşil doğasının buluştuğu bir yer. Buz gibi suların aktığı, Kuzey Ege’nin incisi. Bol oksijenli, tatilcilerin gözdesi bir diyar. Son zamanlarda, Yunan adalarına feribot seferleri düzenlenmesiyle, bölgedeki diğer tatil yörelerine olduğu gibi, Akçay’a da, yoğun miktarda ve özellikle Yunanlı turist geliyor.

Akçay’a eskiden gidenler, bu durumu gördüklerinde yadırgıyorlar. Çünkü: Akçay, gerçekten Türkiye’nin turizme açılan ilk tatil yörelerinden biri olmasına rağmen, buralara yabancı turistler yıllardır hiç gelmedi, hiç görülmediler. Nedendir bilinmez, ama buranın deniz suyunun soğuk olması ve buralarda pek modern turistik tesislerin yapılmamış olması, sanırım bunun en büyük sebebi.

Çünkü, burası her ne kadar eski bir turistik tatil yöresi olsa da, genelde yazlıkçıların konutlarının yoğun olarak bulunduğu ve bir kısım resmi kurumların da kamp tesislerinin bulunduğu bir yer olarak kaldı. Yani: muhteşem büyüklükte ve lüks, turistik konaklama tesisleri yapılmadı.

KAMPLAR

Akçay’da, bir kısım resmi kurumun kamp tesisleri bulunmakta. Akçay merkezine çok yakın, kordon boyunun bittiği yerde, Askeri bir kamp var. Askeri kamp, pek büyük değil. Ama: konum olarak güzel yerde, merkeze yakın olması, kamp ile merkez arasındaki mesafenin kısa olması, kampta kalanların, aynı zamanda merkeze kolayca ulaşmalarını sağlaması açısından olumlu.

Kamp: daha çok, kıyı şeridinde, uzunlamasına yapılmış, yani geriye doğru genişleyen değil de, kıyı boyunca uzanan bir görüntüsü var. Daha önce söylediğim gibi: güneyin sıcak ve nemli havası ile arası iyi olmayanlar, sıcak değil de soğuk denizden hoşlananlar için, Akçay tercih edilmesi gereken bir tatil beldesi.

TEMİZ HAVASI

Akçay’ın önemli özelliklerinden birisi de, temiz havasıdır. Kaz dağlarından, tertemiz oksijen dolu hava geliyor.

SULAR

Akçay’da, birbirine iki zıtlık, bir arada bulunmaktadır. Akçay’ın her iki ucunda, 60-80 metre derinliklerden, hastalara şifa dağıtan sıcak sular çıkarken; bütün Akçaylılar ve tatilciler, günlük ihtiyaçları olan buz gibi suları, 20-30 metre derinliklerden, artezyen kuyuları rahatça sağlayabilmekteler. Yani: Akçay’ın en büyük özelliği: içme sularının çok bol oluşudur. Burada: asla pet şişe içinde suya ihtiyacınız olmayacak.

Öyle ki: artezyen suları, denizden bile fışkırmaktadır. Akçay iskelesinin, sağ ve sol yanlarında, çevresi taşlarla çevrili tatlı su artezyenlerini görebilirsiniz. Bunlar, Akçay’a ilk giden insanların mutlaka ilgisini çekiyor. Evet, bunlar artezyen yani yeraltından fışkıran sular. Belediye yalnızca, bunların çevresini çevirmiş ve düzenlemiş.

Tamamen doğal. Yalnız: bu buz gibi sular, deniz suyunun da soğuk olmasını sağlamış. Sular denince, denizde, balık avlamak mümkün. Akçay; amatör olta balıkçılığı için çok ideal bir yer. Bol balık var. Merakınız varsa, olta takımlarınızı mutlaka yanınızda götürmelisiniz.

ZEYTİNYAĞI

Edremit körfezi kıyılarında, dünyanın en nefis zeytinyağı üretimi yapılıyormuş. Zeytinyağı literatüründe, bu bölge: düşük asitli, kendisine has kokusu (rayiha) olan yağın elde edildiği, önemli merkezlerden biri olarak biliniyormuş. Zeytin ağacı, aradığı en uygun iklimsel koşulları, burada bulmuş ve insanlara değerli bir ürünü, zeytinyağını vermiş.
Zeytinyağı türlerinden kısaca söz etmek istiyorum. Çünkü: buradan beğeneceğiniz bir zeytinyağı türünü, mutlaka almanızı öneriyorum.

Naturel (Sızma) Zeytinyağı: Soğuk pres yöntemiyle elde edilir. Genellikle: çiğ olarak tüketilir. Salatalara, haşlanmış sebzelere ve soslara konur.

Organik Zeytinyağı: Son yıllarda gelişen bir anlayışın ürünüdür. Yağ alınmadan önceki aşamada, zeytin ağacına, özel bir bakım uygulanır. Tanelerin, ilaç ve kimyasal madde içermeden yağa dönüşmesi hedeflenir. Bu yolla elde edilen mahsulün, soğuk pres yöntemiyle sıkılması sonucu olarak: organik yağ oluşur. Ancak, bu tür yağı içerdiğini savlayan ambalajlarda, uluslar arası bir kuruluşun güvencesi olması gereklidir. Yoksa: tüketici yanıltılır.

Rafine Zeytinyağı: Yüksek asitli zeytinyağının rafine edilmesi sonucu elde edilir. Daha çok, yağın lezzetine alışkın olmayan ülkelerde tüketilir. Light olarak adlandırılan bu tür yağın rengi daha açık ve kokusu daha hafiftir.

Riviera Zeytinyağı: Rafine ile natürel zeytinyağının özel karışımından elde edilen yağdır. Son yıllardaki yaygın inanışın aksine: her türlü zeytinyağı, kızartmalar için en ideal yağdır. Çünkü, yanma derecesi, diğer yağlardan daha yüksektir. Erime noktası da, 5-7 olduğundan, kolay hazmedilir. Zeytinyağı, oda sıcaklığında, ancak ışıksız yerde saklanmalıdır. Buzdolabına koymaya gerek yoktur.

NE YENİR, NE İÇİLİR

Akçay’da, Edremit körfezinin incisi: sardalya balığı yemelisiniz. Yılın her mevsimi bulmak ve yiyebilmek mümkün. Fener balığı buğulama, kalamar dolma, börülce suyuna tarhana çorbası, diğer seçenekler olabilir. Ayrıca: daha önce söylediğim gibi, burada, kordon boyu olarak isimlendirilen yerde, şahane dondurmaları ile, “Dondurmacı Vardar” ı unutmamak gerekir. Özellikle: sakızlı ve tarçınlı dondurmaları mutlaka tadın, beğeneceksiniz.

TARİHİ

Antik dönemlerde, Akçay’ın bulunduğu bölgede: Chrysa ve Killa şehirlerinin bulunduğu, sonradan buraların, korsan saldırıları sonucu terk edildiği öğrenilmektedir.

MÖ.9’ncu yüzyılda yaşamış olan Homeres, şiirlerinde, Akçay’ın adı: Stoeis olarak geçer. Yani: MÖ.9’ncu yüzyılda, Akçay’ın bulunduğu bölgede bir yerleşimden söz etmek mümkündür. Akçay’ın bulunduğu yerdeki bu şehirler, askeri ve stratejik yönden, çok büyük önem taşıyorlardı.

Balıkesir Edremit Akçay

Evet: 1800’lü yıllarda, Akçay, Edremit’in bir iskelesi olarak ortaya çıkıyor. Bu yıllarda: Akçay’da, Rumlardan kalma: iki katlı bir sabunhane ve birkaç Rum evi dışında, kahvehane ve balıkçı kulübeleri bulunmaktaymış. Daha sonraki yıllarda ise : Akçay iskelesi ve diğer resmi binalar yapılmış. 1935 yılında, hane sayısı 30’a yükselmiş.

GEZİLECEK YERLER

Akçay’da, pek fazla çevre gezisi imkanı yok. Şöyle ki: aslına bakarsanız, Kaz dağı, Güre kaplıcaları ve diğer bazı yerler gitmeniz mümkün. Ama: bunları, Altınoluk ve ilgili kendi bölümlerinde anlattım. İlginizi çekerse, haritadan, Akçay’ın komşu yörelerini inceleyip, bu yörelere ait yazıları okuyarak, şartlarınıza göre, kendinize güzel bir gezi planı çizebilirsiniz.

Örneğin: Akçay’da tatilinizi geçirirken: zamanınız varsa özel aracınız ile, mutlaka ve mutlaka, Kaz Dağı, Güre kaplıcaları, Altınoluk, Asos, Behramkale, Truva bölgesini ve hatta ve hatta, Çanakkale ve Gelibolu’ya kadar gitmenizi öneririm. Gelibolu’da, savaşların geçtiği bölgelerde yapacağınız gezi, Truva antik şehrinde yapacağınız gezi, Asos ve Behramkale’de, Athena Tapınağı neden olmasın. Önemli olan, sizin Akçay’da bulunduğunuz süre, tarihi yerlere ilginiz ve imkanlarınız.

Balıkesir Edremit Akçay

Akçay’da gezilecek yer yok derken, yakın çevredeki bir çok gezilecek yer bulunmasını, göz ardı etmemek gerek.

Evet, Akçay’ın içinde, çevreye uğramadan bir tatil yapmayı düşünüyorsunuz. Akçay’da en güzel zaman geçirmenizin yolu: gündüzleri deniz, güneş ve akşamları ise: tam bir yarım daire gibi oluşan, Akçay merkezindeki kordon boyunda gezinmek. Bu uzun ve güzel kıyı kordonunda, pek çok çay bahçesi, otel, pansiyon ve dükkanlar bulunuyor. Tabii; olayın bir de ekonomik boyutu var Bu ortam; diğer turistik bölgelere göre daha ekonomik, yani fiyatlar daha uygun ve hesaplı.

İnsanlar: ellerinde çekirdek veya dondurma gibi yiyecekler ile, bu kordon boyunda kurulu dükkanlar, tezgahlar ve diğer satıcıların oluşturduğu kalabalık içinde, daha büyük bir kalabalık oluşturarak geziniyorlar. Deniz kenarında, iskeledeki bu gezinti, serin havada, insanlara büyük keyif veriyor. Sizde, deneyin. Hoşlanacaksınız.

Bu arada: bu kordon üzerinde, iskeleye yakın yerde bir anıt göreceksiniz. Sarıkız anıtı. Bu anıt hakkında da bilgi vermek istiyorum.

Balıkesir Edremit Akçay Sarıkız Heykeli

SARIKIZ HEYKELİ

Ayrıca: Akçay’ın merkezi, Cumhuriyet Meydanında, Turizm Danışma Müdürlüğünün ön kısmında, Kaz Dağlarındaki efsane Sarıkız’ın heykelini görebilirsiniz. Sarıkız anısına yaptırılan heykelin önündeki havuza, Sarıkızdan dilekte bulunanlar tarafından, bozuk para atılır. Bu bir gelenek ve inanıyorsanız, sizde deneyebilirsiniz. Keşke; bu havuza atılan paraların, nasıl kullanıldığı, Belediye tarafından açıklansa.

İtalya Roma’da bulunan “Aşk Çeşmesi” ne de, birçok para atılıyor. Roma Belediyesi, her akşam toplanan bu paraları, Roma’da yaşayan fakirler için harcıyormuş. Sanırım bu konuda daha şeffaf olunsa, insanlar bu havuza daha çok dilekte bulunurlar. Sarıkız, her ne kadar Güre’nin bir köyünde yaşamış olsa ve Güreliler, Sarıkız’a sahip çıkmış olsalar ve Sarıkız adına her yıl festival düzenleseler de, burada da, bir Sarıkız heykeli dikilmiş. Güzel bir anıt.

Tüm bunların yanında: Akçay’da herhangi bir konaklama tesisinde kaldığınızda: mutlaka size, denize girebileceğiniz bir yer önereceklerdir, ama yine de, belki de, Akçay’ın içine ulaşmadan bilmek istersiniz.

Akçay içinde nerelerden denize girebilirsiniz? Belediye Halk Plajı ve Yeni Mahalle Plajı düşünülebilir. Buralardan ve Akçay’ın diğer değişik yörelerinden alınan deniz suları: Belediye tarafından sürekli olarak, Laboratuvarlarda kontrol ettirilmektedir. Özellikle, ortaya çıkan deniz suyu verilerinin, Mavi Bayrak için gereken verilerin de çok altında kalması, muhteşem bir özellik, yani burada deniz suyu tertemiz.

Yalnız: Akçay’da, hani diğer tatil yörelerinde olduğu gibi, incecik kum aramayın. Burada, denizin çoğu kıyısında, nispeten taşlı bir kumsal var. Denize girerken de, bu taşlar devam ediyor ve denizin içinde ve kıyısında yürümekte zorlanıyorsunuz. Pek fazla büyük olmayan bu taşlar, nispeten denize ilk girişte, yürüyen insanları zorluyor. Elbette, bu durum her yerde yok. Kumsalı: kum olan, yerler de var.

Balıkesir Edremit Akçay Tahtakuşlar Etnografya Müzesi
Balıkesir Edremit Akçay Tahtakuşlar Etnografya Müzesi

TAHTAKUŞLAR ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Akçay’da, ilginç ve güzel bir sanat galerisi var. Burası; gerçekten görülmeye değer bir yer. Zamanınız ve ilginiz varsa, mutlaka gidin, hoşunuza gidebilir. Evet, burası, Tahtakuşlar Etnografya Müzesi ve Sanat Galerisi. Peki, Tahtakuşlar, kimdir bunlar?

Tahtakuşlar köyü ve Kazdağı Türkmenleri: Oğuz boylarından biri olan “Ağaçeri”ler: 13’ncü yüzyılda, Moğol baskısından kaçarak, Hazar Denizinin güneyine göç ederler. Önce Horasan’a ve sonra Irak’a uzanan bu göç öyküsü: Toroslara kadar sürer. Tahta işlemelerindeki ustalıkları nedeniyle, onlara “Tahtacı Türkmenleri” yani kısaca “Tahtacılar” denir.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almayı kafasına koyunca, kullanacağı gemi ve kızakların kerestelerinin, İda Dağındaki ağaçlardan işlenmesini emreder. Ancak, bu işin erbaplarının, Toroslarda yaşadıkları öğrenilir, ama bunlar, yani Tahtacılar, emir üzerine, buraya göç ederler. Burada: Midilli isyanını bastırmada da kullanılan, 67 adet geminin yanı sıra, birçok ahşap malzeme yaparlar.
İstanbul’un fethi sonrası ise, yöreyi terk etmezler. Türkmen geleneklerini sürdüren köyler kurarlar. 1948 yılında, köyün adını, alın teri döktükleri ağaçlara ve geleneklere saygı ile, “Tahtakuşlar” olarak değiştirirler.

Altınoluktan, Akçaya giderken, yolun 15’nci km. den (Akçaya 5 km. kala) sola sapıp, 2 km. asfalt bir yol ile, Tahtakuşlar köyüne ulaşmak mümkün. Edremit körfezinin mavisi ile sırtını yasladığı dağların yeşilliğinin içine saklanmış bir inci beyazlığındaki evleri, ilk görenleri büyülüyor.

Köyde, 1991 yılında açılan, Türkiy’enin ilk özel Etnografya galerisi ile, 1992 yılında açılan ve Türkiye’de ilk kez, bir köyde kurulan sanat galerisi bulunmakta. Etnografya galerisinde, Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden Konar-Göçer Türk Boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giyim eşyaları, ev eşyaları, aletleri, halıları ve çadırları, sanat galerisinde ise, her türlü sanat yapıtları, yıl boyunca sergileniyor.

Tatilinizi unutulmaz anılarla değerlendirmek istiyorsanız, uluslar arası bir ün ve nitelik kazanan bu galeriye uğrayın. Burada Konar-Göçer Türk boylarının öz kültürünü tanıma fırsatı bulacaksınız.

Akçay; anlatacak fazla bir şey yok. Deniz tertemiz ve güzel. Ancak: soğuk olduğunu söylemiştim. Özellikle; çocuklar, ilk girişte biraz zorlanıyorlar. Kumsal: nispeten iyi sayılabilir. Tam olarak kumlu olan yerler olsa da, genelde, taşlıklı. Denize girişte, özellikle bu taşlıklı bölümden etkilenmemek elde değil. Güneş deseniz, maalesef buraların güneş sezonu pek uzun değil. Hava harika, muhteşem bir oksijen var. Su deseniz, rahatlıkla ve bol su bulmak mümkün.

Aklıma, Didim Akbük geldi. O güzelim ortam, susuzluktan kırılıyor. Neyse: Akçay, işte böyle. Türkiye’nin ilk turizm merkezlerinden biri olmasın nedeniyle, belli başlı büyük şehirlere yakın olması da büyük olanak. Çevresinde: her türlü gezilebilecek yer var. İsterseniz, Asos, Behramkale, Truva’ya gider, tarihin süreçlerinde, muhteşem bir yolculuk yapabilirsiniz.

Evet yazının başında da söz ettiğim gibi, Akçay ile ilgili, en son ve en güncel bilgi, gözlem ve yorumlar:

1. Akçay, en güzel tarafı: yaklaştığınızda, sabahın erken saatlerinde, zeytinyağı fabrikalarının çevreye yaydığı, zeytinyağı kokusunu hissedeceksiniz.

2. Akçay: daha önce de söylediğim gibi, deniz yine soğuk. Özellikle, küçük çocuklar, denize girerken bayağı zorlanıyorlar. Soğuk deniz tercih edenler için burası ideal, ama nispeten Akdeniz’in sıcak denizine alışkın olanlar için, denize girmek biraz sıkıntı haline geliyor, girdikten sonra da üşümeye devam etmemek mümkün değil. Deniz içinden tatlı su kaynakları çıkıyor ve bunlar, denizi soğutuyor.

Sahil: tam bir ince kum bulmak mümkün değil. Çakıllı da değil, kum-çakıl karışık. Deniz kıyısı, girildiğinde çakıllı, biraz ilerleyince deniz dibi, yosunlu. Ama, deniz genelde temiz.  Yine de, sahil yolunda yürürken: denize doğru akan birkaç çay, dere gördüm. Bu dereler doğruca denize girilen yerlerde, denize dökülüyor. Umarım bunlara herhangi bir logar verilmiyordur.

3. Altınoluk, Güre istikametinde: sahil kıyısındaki yürüyüş yolu, yürüyüş yolu olmaktan çıkmış, araba yolu haline gelmiş. Özellikle: arabalar karşılıklı geldiğinde, maalesef yayalara yürüyecek yol kalmıyor. Ayrıca, arabalar hız yapıyorlar ve sonuçta, rezalet bir durum ortaya çıkmış. Umarım, ilgililer en kısa zamanda, buna önlem alırlar ve burayı tamamen yürüyüş yolu haline getirip, ana yolun bağlantılarını yaparak, ana yolu araç yolu olarak kullandırırlar.

Aksi halde, bu yolda olabilecek kazalardan, sanırım burayı bu hale getiren yetkililer doğrudan sorumlu olacaklar. Çünkü: ana yoldaki ağaçlar kesilmiş, neden, yol genişletme. Peki, madem bu ağaçların bile kesilmesini sağladınız, yolu neden bitiremiyorsunuz, sanırım üç beş yıla kadar ancak biter. Ama dediğim gibi, sahil yolundaki yoğun trafik nasıl önlenecek. Dolmuşlar, taksiler, faytonlar, özel arabalar, tam bir rezalet.

4. Sahil yolunda, kıyı şeridinde: yeni Beach Parklar açılmış. Güzel mi olmuş, bilmiyorum, meraklısına elbette, biraz para ayırıp, denize daha uygun şartlarda girmek isteyenlere uygun. Düşünülebilir. Ayrıca: yeni eğlence mekanları açılmış. Özellikle; bir tanesi var ki, Türkçe anlamı, özgürlük olan bu mekan, saat 22.00 den sonra, aşırı volümlü müzik sesiyle, çevresini bayağı etkiliyor. Önündeki, değişik araba modellerini de görmek mümkün.

5. Sahil yolu demişken; daha önceki yıllarda görmediğim yapılar inşa edilmiş, deniz kıyısında, lüks yapılar. Düşünüyorsunuz, nasıl olur diye, çünkü deniz kıyısında, denize bu kadar yakında, bu kadar lüks yapılar nasıl olur diye. Ama, bu düşüncenizi sesli olarak yaparsanız, yanınızdakiler hemen yanıtı veriyorlar “Burası Türkiye” Siz, en iyisi, bu güzellikleri seyrede seyrede yürümeye devam edin.

6. Faytonlar kötü. Muhteşem pis kokuyor. Atlar, dışkılarını aynen yollara, sokaklara yapıyorlar. Fayton yanınızdan geçerken, o iğrenç koku midenizi bulandırıyor, peki ya buna binenler bu kokuya nasıl tahammül ediyorlar? Anlamak mümkün değil. Ama sanırım binen bir daha asla binmez.

7. Şehir merkezi, yani Atatürk Anıtı ile Sarıkız Anıtının ve havuzunun bulunduğu yer yine hareketli ve canlı. Lunapark var, ışıl ışıl ve canlı. Mutlaka zaman ayırın, zaten çocuklu ailelerin zaman ayırması şart. Çanakkale Seramik tarafından yaptırılan çeşme, yine insanların susuzluğunun giderilmesi için en büyük imkan. Mutlaka tadın, ama bu suyun tadı biraz buruk, sanırım sert bir su. İskelede, gezinin. Meraklısı: özellikle akşam saatlerinde iskeleden balık tutmayı deneyebilir, mutlaka bir şeyler tutabilirsiniz veya en azından hoş zaman geçirebilirsiniz. İskelede mevcut teknelerle, belki de, tekne turu yapmayı düşünebilirsiniz. Ayrıca, iskelede, ayak üstü balık-ekmek yemek mümkün. Belki de, buz gibi turşu suyunu tadabilirsiniz.

8. Şehir merkezi, biraz önce de söylediğim gibi, çok canlı. Belediye tarafından yaptırılan stantlarda, her türlü alışveriş yapmak mümkün. Takılar, giysiler, hediyelikler. Çok önemli bir markanın tişörtlerinin sahteleri, alenen tezgahta satılıyor. Fiyatları elbette çok ucuz, çünkü sahte. Ama en çok ilgimi çeken kitaplar oldu. Vizyondaki kitaplar dahil, birçok kitabın sahte baskısı 10 TL civarında satılıyor. Sahte kitap baskılarının bu kadar aleni satıldığını ilk kez gördüm, belki de bilmediğim bir prosedürü olabilir mi?

9. Devam ettiğinizde: sahil yolunda yeni yerlerin açıldığını görüyorsunuz. Lüks bir pastane markasının, lüks bir mekanı. Burada dondurma yemek mümkün ama sanırım vereceğiniz hesapla, merkezdeki diğer dondurma mekanlarında, kendiniz dışında, beş kişiye daha dondurma alabilirsiniz.

Ayrıca: özel bir firma fasfoot yeri açılmış. Ekonomik olarak beslenmeyi düşünenler için, yorulup da biraz oturup dinlenmeyi düşünenler için, deniz kıyısında gayet güzel bir imkan olmuş. Çünkü: benim eskiden bildiğim çay bahçelerinin çoğu, özel şahıslara devredilmiş, elbette, buralara girip bir bardak çay içmeye çekinmemek elde değil, çünkü önünüze ne hesap geleceği konusunda kuşkulusunuz. Zaten çay bahçelerinin çoğunun ismi bile değişmiş, nargile mekanı haline gelmiş.

10. Akçay’da, son yıllarda: birçok büyük markanın alışveriş merkezi açılmış. Alışverişleri ekonomik hale getirmek bakımından çok olumlu. Ayrıca, birçok banka da kendi şubelerini açmışlar. Bu da güzel.

11. Askeri kamp: Akçay’ın diğer tarafından, yani Altınoluk değil, diğer tarafında. Akçay’ın denizi soğuk demiştim ya, Askeri kampın bulunduğu yerde, deniz daha soğuk, çünkü o bölgede yer altından çıkan soğuk su kaynakları varmış. Zaten: duyduğuma göre, Akçay’da kazmayı nereye vursan, su çıkar deniliyor. Bu tatlı su kaynakları, soğuk. Kamp dedim de, bu arada, sahil yolunda merkeze yakın bir otel vardı. Borçları nedeniyle, TMSF el koymuş ve burayı TCDD kurumuna vermiş. Bu kurum tarafından, burası, EĞİTİM ve kamp tesisi olarak kullanılıyormuş. Tam şehir merkezinde, bu kurum personeli için güzel bir imkan.

12. Son olarak: Akçay’da deniz soğuk. Tercih sizin. Akçay’da nem yok. Yani: güneyde olduğu gibi, aşırı terlemek mümkün değil. Sivrisinek pek görmedim, bu da güzel. Ancak, bolca kara sinek var. Sokaklarda, başıboş köpekler, bolca dolanıyor. Şehir merkezi, özellikle akşamlara canlı, hareketli ve ışıl ışıl. Turist mi? Hayır yok, hiç yabancı turist görmedim. Niye tercih etmezler, sanırım güneyde, gerek deniz ve gerekse eğlence daha yoğun. Burayı genelde zaten, yakın yörenin insanları ve özellikle Balıkesir, Bursa yöresinin insanları tercih ediyorlar.

Akçay’ı seçenlere, şimdiden iyi tatiller diliyorum.

Edremit tanıtım yazısı.

Balıkesir tanıtım yazısı.

Edremit Altınoluk tanıtım yazısı.

 

 

 

Balıkesir Edremit Altınoluk

Balıkesir Edremit Altınoluk

Altınoluk denilince, ilk akla gelenler: oksijeni bol, çam kokulu havasını içinize çekin, farkı hissedin. Ancak: özellikle yörenin aşırı sıcak olmaması, aşırı sıcakları tercih eden yabancı turistlerin ilgisini çekmemektedir. Yani: Altınoluk yöresinde, bu bölgenin diğer yöreleri gibi, yabancı turist göremezsiniz.

Bunun en büyük sebebi: bölgede, 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinin, güneydeki kadar yoğun olmaması, havanın aşırı sıcak olmaması, denizin pek fazla sıcak olmamasıdır. Burada, Ege denizi, güneydeki Akdeniz’e oranla daha serindir. Sonuç olarak, Altınoluk, Türkiye’nin orta dereceli bir tatil beldesidir denilebilir.

ULAŞIM

İstanbul-Altınoluk arasındaki ulaşım için çeşitli alternatifler var. Bunların biri: İstanbul-Bandırma feribot yolculuğu ve devamında, kara yolu ulaşımıdır. İstanbul-Bandırma arasındaki feribot yolculuğu, yaklaşık 2 saat sürmektedir. Bandırma’da feribottan indiğinizde ise, Akçay-Altınoluk-Edremit minibüslerini görüp, yola bunlarla devam edebilirsiniz. Özel aracınız ile gelmeyi tercih ederseniz: Susurluk üzerinden Balıkesir ve sonra: Edremit-Akçay-Altınoluk istikametinden ilerliyorsunuz.
Feribot kullanmayıp, kendi özel aracı ile Altınoluk’a gitmek isteyenler: İstanbul-Tekirdağ-Çanakkale-Küçükkuyu-Altınoluk yolunu izleyerek, buraya ulaşabilirler. Bu güzergah, yaklaşık 430 km. dir.
Altınoluk yöresine, diğer bölgelerden ulaşmak isterseniz, öncelikle Balıkesir ve devamında, Akçay ve sonra Altınoluk istikametini izlemelisiniz.
Evet, Altınoluk’un birkaç yere olan karayolu uzaklıkları da şöyledir: Altınoluk-Edremit arasındaki uzaklık: 25 km. Altınoluk-Akçay arasındaki uzaklık: 17 km. dir.

TARİHİ

Yöredeki ilk yerleşimin, antik dönemde: şu andaki yerleşimin kuzeyindeki tepe üzerinde olduğu sanılmaktadır. 1920’li yıllara kadar “Papazlık” olarak bilinen bu köydeki ilk yazılı kayıtlar: Osmanlı döneminde, 16’ncı yüzyıl başlarında, Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar uzanmaktadır. Yani: burada, günümüzden 450 yıl öncesine ait bir yerleşim bulunduğu bilinmektedir.


Tabii, bu tarihi daha gerilere de götürmek mümkündür. Çünkü: Truva-Dikili arasındaki Ege denizi kıyı bölümü: antik dönemde “Işıklar sahili” olarak bilinmekte ve bu bölgede, yoğun yerleşim görülmektedir.

Evet, biz bilinen yani yazılı kaynaklara dayalı tarihi verilerle tarihi süreç içindeki gezimizi sürdürelim. Söylediğin gibi, Osmanlı döneminde burada bir yerleşim var ve bu yerleşimde “Söğütlü Yörükler” in oturdukları biliniyor.

Ancak, 1800’lü yılların başında, özellikle Midilli adasından anakaraya gelen Rumlar, yörede, zamanla çoğalmışlar ve Rum nüfus, etkin hale gelmiştir. Yine de, gerek Türk nüfus ve gerekse Rum nüfus, yıllar boyunca, yörede barış içinde yaşamışlardır.
Özellikle: o dönemde, birlikte yaşayan bu iki kültürün yaşam alanı olan “Altınoluk köyü”, Bursa resmi makamları tarafından, kentsel SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bir kısım önemli konaklar, restore edilerek, günümüze ulaştırılmıştır.

Yine bu köyün hemen güneyinde, 1994-1997 yılları arasında yapılan “Antandros” tiyatrosu, bölgenin önemli bir kültür ve sanat merkezi haline gelmiştir. Burada, her yıl Temmuz ayı sonu ve Ağustos ayı başında: festival düzenlenmekte ve bu etkinliklerde çeşitli konserler verilmektedir.

Evet, yazılı tarihi, 450 yıllık olsa da, yazılı olmayan tarihi binlerce yıl öncesine giden Altınoluk yöresi, yazının başında belirttiğim gibi, gerek doğal ve gerekse tarihi özellikleriyle, ziyaretçi çekmektedir.

Tarih konusunda son bir not: Truva savaşı bitiminde, Aeneas, Truva’dan kaçarak yakınları ile buraya gelmiş ve burada, İda dağının kerestelerinden yaptıkları sal ile denize açılmışlar ve İtalya’nın en uç, güney kıyılarında, Castro denilen yerde karaya çıkmışlardır. Dolayısı ile, İtalya’nın Castro kenti ile, Altınoluk kardeş şehir ilan edilerek, kültürel aktiviteler düzenlemeye başlamışlardır.

Balıkesir Edremit Altınoluk

GENEL

Altınoluk: dünya üzerinde, İsviçre Alpler bölgesinin ardından, en yoğun oksijen bulunan ikinci merkez olarak önem kazanmaktadır. Özellikle: şehir merkezine 2 km. uzaklıktaki, Çam Mahallesi, solunum rahatsızlığı çekenleri rahatlatacak düzeyde oksijen deposudur.

İlçe: doğal güzellikler yanında, tarihi güzellikleriyle de dikkat ve turist çeker. Turizm sezonu: Nisan ayında başlar ve Ağustos ayı sonlarına kadar gider. Özellikle: akşam saatlerinde, çevre yörelerden gelip te, Altınoluk ta, sahil kesiminde, mendirek içindeki bölgede gezinen, mendirek te kayalar üzerine oturarak dinlenen insanları görebilirsiniz. Hatta, öyle kalabalık olur ki, yürümek imkansızlaşır, araba park etmek muhteşem zordur.

Burada: çekirdek ve dondurma ile yaşam bir anlamda bütünleşmiştir. Ayrıca: benim bir şey daha ilgimi çekti ki, sanırım sizler de hissedeceksiniz; Altınoluk’da gökyüzündeki yıldızlar çok net görülüyor ve seçiliyorlar.

Evet, Altınoluk, kış aylarında 15 bin kişi ancak yaz aylarında yani turizm sezonunda 250-400 bin arasında bir nüfusu sahip bir beldedir. Ancak, burada eğlence sektörü bulunmuyor, yani genellikle karma yaş gurubu insanlar geliyor, yani genç nüfus yoğun değildir. Hatta, gelenlerin büyük kısmının emeklilerden oluştuğu da söylenebilir. Ayrıca, buraya çok sayıda gurbetçi de gelmektedir ve özellikle Hollanda dan gelen gurbetçilerimiz sayı olarak öne çıkmaktadırlar.
Şehirde yaşayan insanlar yani Altınoluklular ise: genellikle, zeytincilik, balıkçılık, pansiyonculuk ve esnaflık yaparlar.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Altınoluk, tam bir zeytinyağı cennetidir. Bu nedenle, halis zeytinyağından yapılan yemekler tercih edilmelidir. Bunların başında ise: börülce suyunda pişirilen tarhana çorbası, zeytinyağlı yaprak sarması gelir. Köylere çıkarsanız: koruk suyu ve karadut suyu içmelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Altınoluk yöresinde, Türkiye’de içebileceğiniz en iyi zeytinyağını bulup satın alabilirsiniz ki, bence almalısınız. Hatta, bu zeytinyağını, kahvaltıda kullanırsanız, alışkanlık haline gelir ve bağımlılık yapar, yani o derece lezzetlidir.
Bunun yanında, yörede: zeytin sabunu, zeytin şekeri ve bu tür birçok obje satılmaktadır. Yani, bir anlamda Isparta’nın gül ürünleri gibi, burada da zeytin ürünleri satılıyor.

Balıkesir Edremit Altınoluk

GEZİLECEK YERLER

Altınoluk’da yapabileceğiniz ve mutlaka yapmanızı önereceğim faaliyet: rehberler eşliğinde yapılan cip safariler ve yürüyüş turlarıdır. Bu turlarda: 1000 metre yüksekliğe kadar çıkılıyor ve muhteşem Şahindere kanyonunda, tam bir tabiat güzelliğini yaşanabilir. Burada: su ve kuş sesinden başka ses duymanız mümkün değil. Kaz dağlarının güzelliklerini yaşayın.

ŞAHİNDERESİ KANYONU

Buraya çıkmak isterseniz: eski Belediye garajının bulunduğu yerden, dağdaki yarıktan çıkabilirsiniz.
Burası, Altınoluk yöresini oksijen çadırı haline getiren en önemli etkendir. Çünkü: kanyon, bölgede hava değişimini sağlamaktadır. Kanyon: dağdan çam kokulu havayı çeker ve ovaya dağıtır. Bu arada, denizden çektiği iyot kokulu havayı, dağa çıkarır ve bir anlamda “baca” görevi yapar.
Bu karşılıklı hava sirkülasyonu, yaklaşık 27 km. uzunluğundaki kanyonda, 600 metre yükseklikte gerçekleşir. Evet, Şahinderesi kanyonuna gitmek, burada yürüyüş yapmak isterseniz, Orman İşletme Müdürlüğünden izin almanız gerekir. Bu yüzden, bu bölgeye rehbersiz girilmesine izin verilmediğini bilmeniz gerekir.
Bu arada, küçük bir ipucu: buraya giderken yanınızda mayonuzu bulundurmayın unutmayın, çünkü: özellikle Dereçatı mevkiindeki küçük gölcükte yüzebilirsiniz.

ALTINOLUK PLAJLARI

Altınoluk yöresinde, birçok “mavi bayraklı” plaj bulmanız mümkündür. Ayrıca, bölgede çok sayıda “koy” bulunur. Sahil şeridinin toplam uzunluğu: 43 km. dir. Bu sahil şeridi: Mıhlı çayı ile Kuruçay arasındaki bölümde uzanır. Fener burnunda: deniz feneri var.
Evet, Altınoluk plajlarında, her türlü su sporları etkinliklerini de bulmanız mümkündür. Ayrıca, ilçe merkezinde bulunan teknelerle anlaşarak, körfezde mavi tura çıkmak ta mümkündür. Altınoluk yöresinde, 10 civarında plaj bulunduğu söyleniyor ve bunlardan 7 tanesi mavi bayraklıdır. Sonuç olarak: Altınoluk plajları her ne kadar temiz ise de, söylediğim gibi, deniz Akdeniz kıyılarına nazaran biraz serindir, deniz kestanesi bulunmaktadır ve yosun da görülür. Denizi kullanmak isteyenler, bu özellikleri bir arada kabullenmelidir.

HASAN BOĞULDU GÖLÜ

Burası, yıllardan bu yana anlatılan bir efsane ile önem kazanmaktadır. Bu nedenle, efsaneyi bilmenizde yarar var. Evet, efsane şöyledir: “bir zamanlar, bu yöredeki bir aşiret ağasının kızı Emine ile, yine bu yörede, ovadaki yerleşimcilerden Hasan isimli bir delikanlı birbirlerine aşık olurlar. Fakat: bölge töreleri, bu iki gencin evlenmesine izin vermez. Bunun üzerine, bölge ileri gelenleri toplanırlar ve bu iki gencin evlenebilmesi için, bir kısım sınavların yapılmasına karar verirler. Bu sınav gereği: delikanlının, 40 okkalık bir tuz çuvalını, sırtında, hiç indirmeden, dağa çıkarması istenir.

Çünkü: aşirette bulunanlar, aynı ağırlıktaki tuz çuvalını, hiç indirmeden, ovadan, dağa götürebilirler. Hasan: tuz çuvalını sırtlanır ve ovadan, dağa çıkmaya başlar. Ancak, havanın sıcaklığı nedeniyle, aşırı terler ve bu yüzden tuz çuvalı, terli sırtında derin yaralar açar. Yarı yola geldiğinde ise, daha fazla gidemeyeceğini anlar ve kendini, yakındaki göle atar ve ölür. Bu sırada, Hasan’dan uzun süre haber alamayan Emine, gölde, Hasan’ın yemenisini bulur ve dere kenarında, terk edilmenin üzüntüsüyle, bu yemeni ile kendini asarak intihar eder.

Evet: efsane böyle. Efsanede, açık bırakılan nokta, Hasan’ın göle girerek, bilerek canına mı kıydığı, yoksa gölde bilmeden boğulduğu mu? Bu bilinmemektedir. Ancak: günümüzde, bu gölün ismi “Hasan boğuldu” gölü olarak bilinmekte ve bu efsane anlatılmaktadır, hatta: burada göle girerek serinlemek isteyenler, gölün bekçisi tarafından boğulabilecekleri konusunda uyarılırlar.

SÜTÜVEN ŞELALESİ

Sütüven kelimesinin anlamı “zıplayan su” demektir. Şelale: Zeytinli beldesinde bulunmaktadır.
Çanakkale tarafından, sahil yolunu takiben geldiğinizde, önce Altınoluk ve sonra, Edremit yolunu takip ettiğinizde ise, Zeytinlik sapağına varılıyor. Zeytinli beldesinde, Sütüven şelalesi tabelasını takip ederek, şelaleye ulaşabilirsiniz. Belde ile şelale arasındaki yol üzerinde, yöre köylülerince satılan yöresel ürünleri tatmayı unutmayın, hoşunuza gidenleri satın alabilirsiniz. Bence, özellikle, çam veya çiçek balı, zeytin yağı düşünebilirsiniz.
Evet: şelale: hemen “Hasan Boğuldu” gölünün yakınındadır.
Günümüzde, çevresi çam ağaçlarıyla çevrili şelale, koruma altına alınmıştır.

Şelalenin suları 8 metre yükseklikten düşmektedir. Şelale bölgesinde, gerek görüntü ve gerekse derenin coşkulu sesi, ortamın en büyük özellikleridir.

PINARBAŞI

Altınoluk-Edremit kara yolunun 20’nci km. de, yoldan sapıp Zeytinli köyü istikametinde ilerlediğinizde, köy çıkışındaki köprüden çıkıp, Beyoba köyüne ulaşmalısınız. Beyoba köyünden 2 km. ilerlediğinizde, Pınarbaşı yöresine varacaksınız. Güre köyü sınırları içindeki Pınarbaşı, Akçay’a 6 km. uzaklıktadır.
Burası: Hasan Boğuldu şelalesi, Sütüven şelalesi ve muhteşem güzel piknik alanları bulunan bir yerdir.

Hatta, bunların yanında, yöresel ve organik yetiştirdikleri ürünleri satan yöre köylülerini de görebilirsiniz. Pınarbaşı: özellikle, çam ağaçlarının gölgesinde, muhteşem bir su sesi ile etkileneceğiniz bir yer olarak önem kazanıyor. Buradaki alabalık restoranlarında alabalık yemeyi unutmamalısınız. Hatta: en uç bölüme kadar gidip, kayaların arasından büyük bir hızla akan daha doğrusu fışkıran suları da görmelisiniz.

 

ANTANDROS ANTİK KENTİ

Altınoluk merkeze 2 km uzaklıkta Avcılar köyü yakınlarındadır.

220 metre yükseklikte bir tepenin üzerindedir. Şehrin üzerinde bulunduğu Kaletaşı Tepesi, denize doğru dik bir eğimle sona erer. 

Burası, Altınoluk yöresindeki bir antik yerdir. Antik şehrin bulunduğu Kaletaşı Tepesinin batısında uzanan sahil şeridinin imara açılması sonucunda 1989 yılındaki yapılanma çalışmalarında bazı mezarlara rastlanılmış ve 1991 yılında Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazıları başlatılmıştır. 

Antandros antik kenti: Troas ve Mysia arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir yerdedir. Kentin kuruluşu, bazı antik dönem yazarlarına göre, Truva Savaşı öncesine kadar gitmektedir. 

Antik kaynaklarda, Antandros kentiyle ilgili bilgilere çok sık rastlanmaz. Ancak kentin adı Atina ile Sparta arasında MÖ 431 yılında başlayan ve MÖ 404 yılında biten Peloponnesos Savaşlarında sıkça geçer. 

MÖ 4’ncü yüzyılda Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesi sonucunda, Pers Satraplık merkezi kontrolündeki Antandros, özgürlüğüne kavuşur ve özgür bir kent olarak yeniden sikke basmaya başlar. MÖ 188 yılında ise, Antandros şehri Pergamon krallığına bağlanır. Ardından Roma hakimiyetine girer. Hıristiyanlık döneminde bir piskoposluk merkezi olur. 

Ortaçağ döneminde, Arap akınlarından kaçan şehir halkı, korunmak için, günümüzdeki adı Şahin Kale olan surlarla çevrili, sarp bir kayalık üzerine taşınırlar. 

MS 16’ncı yüzyılda ise, şehir, bugünkü Altınoluk beldesinin eski köy yerleşiminin bulunduğu alana taşınır. Piskoposluk merkezi olması nedeniyle, yeni yerleşim yerinin adı “Papazlık” olur. 

Evet, şimdi günümüzde bölgenin gezilebilecek yerlerine gelelim

Özellikle, tepedeki kale bölümü ilgi çekmektedir. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, Antandos halkının, bir saldırı durumunda buraya sığındığı sanılmaktadır.

Batı Anadolu’yu etkisi altına alan Arap akınlarından kaçan halk, kenti terk ederek, bugün Şahinkalesi olarak adlandırılan, oldukça korunaklı doğal bir kale görünümündeki tepeye taşınmışlardır. 

Ama daha da önemlisi: buranın “Dünyanın ilk güzellik yarışmasına ev sahipliği” yaptığı düşünülüyor. Çünkü antik dönem yazarlarından Strabon “İç kısımda Antandros bulunur, bunun da yukarısında Paris’in hakemlik yaptığı söylenen Aleksandreia Dağı” vardır diye yazmış, böylece dünyaca bilinen efsanenin Antandros’da geçtiğini aktarmıştır. 

Ayrıca, Roma şehrinin efsanevi kurucusu Aeneas’ın gemilerini burada inşa ettirdiği tahmin ediliyor. Aeneias’ın Roma’yı kurduğuna inanılır. Kendisi: Truva savaşından sonra Antandros’da gemileri inşa ederek denize açılmıştır. Truvalı kahraman Aeneias: Tanrıça Afrodite ve Ankhises’in oğludur. 

Şehir, günümüzde mozaikleriyle ünlüdür. MS 1’nci yüzyıla tarihlenen ve duvarlarında freskler bulunan, taban döşemeleri mozaikli bir zengin evi bölgenin en önemli buluntusudur. 

Nekropol alanı ise, MÖ 7 ile 2’nci yüzyıllar arasında kullanılmıştır. Alanda: lahit mezarlar ve kremasyon yani ölü yakma ve direkt toprağa gömü şeklinde birçok gömü yapılmıştır. Bu mezarlardan çıkarılan mezar hediyeleri, Balıkesir Müzesinde sergilenmektedir. 

Bölge: SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Kazı alanında bulunan bazı kalıntılar şunlardır:

Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros
Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros
Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros

 

Yamaç Ev

Burası denize bakan bir yamaç üzerine yerleştirilmiş bir Roma villasıdır. Yapılan araştırmalara göre villanın MS 3’ncü yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. MS 6-7’nci yüzyıla kadar çeşitli tadilatlarla kullanılmıştır. 

2001 yılında başlayan kazı çalışmalarında villanın 19 mekanı ortaya çıkarılmıştır. Villanın, yan yana dizilmiş 6 odası bulunmaktadır. Bunların dışında: latrina yani tuvalet, mutfak, portiko, teras ve oldukça görkemli bir hamam bulunur. Ancak evin en büyük özelliği taban mozaikleri ve freskolarıdır. Yukarıda belirtiğim 6 odadan 1 ve 4’nolu odalardaki mozaik döşemeler oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. 3’nolu odanın tabanı mermer kaplıdır. 1’nolu oda, freskolarla dekore edilmiştir. Hamamın soyunma odası bölümü tabanı da mozaikler ve freskolarla süslenmiştir. 

Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros
Nekropolis

Antandros yerleşiminin bulunduğu Kaletaşı Tepesinin yaklaşık 400 metre batısındadır. Coğrafi konumu nedeniyle, kuzeydeki tepeden erozyonla gelen toprak, burada tabakalı bir katman oluşturmuştur. Bugüne kadar alanda toplam 412 mezar ortaya çıkarılmıştır. Nekropol alanındaki en erken tarihli mezarda (192 nolu mezar) hediye olarak göğüs üzerinde bir bronz saç spirali ve bacaklar hizasında ise 5 aşık kemiği bulunmuştur. 

Arkaik döneme ait ise 160 mezar bulunmuştur. MÖ 7’nci yüzyıla ait bu mezarların hepsinin üstü, düzen içermeyen, yumruktan biraz daha büyük moloz taşlarla kapatılmıştır. Çocuk ve bebek mezarları ise, büyük boyutlu kaplar içine veya doğrudan toprağa yatırılarak gömülmüştür. Yetişkin mezarlarının hepsi, kremasyon (yani yakılma) şeklinde bulunmuştur.

Hatta, bazı mezarlarda toprak üzerindeki yanık tabakası ve toprakta yüksek ısıdan oluşan kırmızılaşma, bireyin gömüldüğü yerde yakıldığını gösterir. Bir başka şekilde ise, birey başka yerde yakılarak, toplanan kemiklerinin bir urne kabı içine konulması sonrasında gömülmesidir. Kremasyon mezarlarda genellikle bronz fibulalar bulunmuştur. Çocuk ve bebek mezarlarında ise, aşık kemikleri bulunmuştur. 

Antandros kentinin nekropolisinde ilk lahit kullanımı, yetişkin bireyler için MÖ 6’ncı yüzyılda görülür. Bu yüzyıla ait 3 tane pişmiş toprak lahit bulunmuştur. Ancak lahitler içinde ölü hediyeleri ele geçmemiştir. Klazomenai lahitlerinin genel özelliği olarak, ölü hediyeleri lahit dışına bırakılmıştır. 

Evet sonuç olarak nekropol alanı, MÖ 7’nci yüzyıldan, Helenistik dönem sonuna kadar kesintisiz kullanılmıştır. 

Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros
Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros

 

Kent Suru

Yamaç evin yaklaşık 150 metre batısında Karakazan deresinin 50 metre doğusunda ve Kaletaşı Tepesinin güneybatı eteğinde, MÖ 4’ncü yüzyıla ait kent suru bulunmuştur. Kent surunun 20 metrelik bölümü açığa çıkarılmıştır. Sur duvarı: 3.26 metre kalınlıktadır. Yer yer on sıra üst üstü konulmuş dikdörtgen bloklardan oluşmaktadır. Yükseklik 3 metre ile 3.25 metre arasındadır.

Karakazan deresi kenarında yapılan bu kent surunun, aynı zamanda yoğun yağışlar sonucu meydana gelen sel durumlarında da set görevi üstlendiği anlaşılmaktadır. Çünkü sur duvarının hemen dış yüzeyinde kum ve çakıl tabakası görülmektedir. 

Evet, Helenistik dönemde hem Karakazan deresinin taşkınlarından şehri korumak ve hem de şehrin savunmasına büyük katkı sağlamış olan kent suru, Roma döneminde kentin büyümesiyle birlikte kullanımını yitirmiş ve bölge yerleşim alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 

Balıkesir Edremit Altınoluk Antandros
Roma dönemi evi

Sur duvarının yaklaşık 5 metre güneyinde, Roma dönemine ait bir ev bulunmuştur. Sur dolgusu üzerine inşa edilmiş Roma evi, Yamaç evin yaklaşık 140 metre batısındadır. Roma evinin yapılış döneminin MÖ 4’ncü yüzyıl olduğu tahmin edilmektedir. Hatta; Yamaç ev ve Roma evinin içinde bulunduğu alanın bir “Zenginler Mahallesi” olduğuna inanılır. 

Roma evinin 6 odası ve 1 portikosu belirlenmiştir. Birinci oda ve portiko, mozaik döşemeye sahiptir. Mozaikte, genellikle geometrik şekillen işlenmiş, ortadaki panelde ise nar figürü kullanılmıştır. Diğer 4 odada ise, herhangi bir mozaik veya tuğla taban bulunmamıştır. 

 

TAHTAKUŞLAR KÖYÜ

Altınoluk-Akçay arasında, yolun 15’nci km. dedir. Akçay yönünden gelişte ise, 5’nci km. dedir. Tahtakuşlar köyünün hemen girişinde bir müze bulunuyor. Bu müzede: Orta Asya bölgesinden Anadolu’ya göçen Türkmen oymaklarının kültür geçmişi, giysileri, günlük kullanım eşyaları, el aletleri, halılar, kilimler ve bu tür objeler sergileniyor. Güzel bir müze, zaman ayırıp gezmenizi öneririm. Çünkü: UNESCO, 1994 yılında, bu müzeye destekleme ödülü vermiş ve onurlandırmıştır.

Edremit tanıtım yazısı.

Akçay tanıtım yazısı.

Balıkesir tanıtım yazısı.

Truva tanıtım yazısı.

 

Balıkesir İvrindi

Balıkesir İvrindi

Balıkesir İvrindi: İvrindi, Balıkesir il merkezine 37 km uzaklıktadır. Balıkesir-Edremit karayolu üzerinde 35’nci kilometreden 2 km içeridedir. İvrindi, Edremit arasındaki uzaklık: 51 km. dir. İvrindi, Havran arası 43 km, İvrindi Edremit arası 51 km, İvrindi Bergama arası 70 km. dir.

TARİHİ

Mysia bölgesi olarak bilinen bölge, uzun süre Bergama krallığı yönetiminde kalmıştır. Daha sonra Roma ve Bizans hakimiyetleri görülür. 1071 yılından sonra, bölgede büyük guruplar halinde Türk göçü olmuştur. 1345 yılında bölgede Osmanlılar hakimdir.

Yunan ordusu 26 Ağustos 1922 tarihinde ilçeyi işgal etmiş, 7 Eylül 1922 tarihinde ise kaçmışlar ve ilçe işgalden kurtarılmıştır. 1923 yılında Cumhuriyetin kurulmasının ardından, İvrindi, ilçe olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında belde olan İvrindi, 2 Ağustos 1944 tarihinde ilçe oldu.

İvrindi isminin kökeni

İvrindi kelimesinin “Aya Rindi” kelimesinden veya Rumca pınar anlamına gelen “Avrandi” kelimesinden geldiği düşünülmektedir.

Balıkesir İvrindi

GENEL

İlçenin bulunduğu yer genel olarak dağlıktır. İlçenin en önemli akarsuyu “Koca çay” dır. Madran dağından çıkar, Güngörmez mevkiinde Dadalar çayı ile birleşir ve Manyas gölüne dökülür. Bölgede Akdeniz iklimi görülür. İlçenin çevresini 500-800 metre yükseklikte tepeler kuşatır. İlçenin denizden yüksekliği ortalama 190 metredir. İlçede yaşayanların ekonomisi tarıma dayalıdır. Hayvancılık ta gelişmiştir. Arıcılık ve tavuk besiciliği de yaygındır. Köylerde el dokumacılığı yapılır.

NE YENİR

İvrindi mutfağı oldukça zengindir. Yöresel yemekler arasında: tirit, börülce, sura, manav tarhanası, saçaklı mantı, keşkek, güveç, peynirli patlıcan, düğün çorbası, zerde deneyebilirsiniz.

Balıkesir İvrindi

GEZİLECEK YERLER

Balıkesir İvrindi Madra dağı Alabalık Çiftliği

MADRA DAĞI ALABALIK ÇİFTLİĞİ

İlçe merkezine bağlı Gebeçınar köyüne 9 km uzaklıkta Madra Yaylası tesislerinde 1991 yılında alabalık üretim çiftliği kurulmuştur. Tesiste gökkuşağı ve kırmızı benekli alabalık üretimi yapılmaktadır. Madran yaylasında tesisin çevresinde yeşilin her tonu görülür.

Balıkesir İvrindi Madra dağı Alabalık Çiftliği

Kestane ve çam ağaçları arasından akan derelerden gelen su sesleri, kuş seslerine karışır. Tesislerde tel örgü ile çevrilmiş ve piknik alanı teşkil edilmiştir. Piknik alanından yararlanmak için rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Tesislerde kaşarlı ve sade alabalık servisi yapılıyor.

Balıkesir İvrindi Yeşilköy (Patlak) Göleti

YEŞİLKÖY (PATLAK) GÖLETİ

İlçe merkezine 5 km uzaklıktadır.

Göletin çevresi: çam ağaçlarıyla, yemyeşil doğa örtüsüyle ve temiz havasıyla ilgi gören yerlerdendir. Göl manzaralı, kızılçam, fıstık çamı ve meşe ormanları içinde, tertemiz havası olan bol oksijenli bir alanda İvrindililer, piknik yapmak için burayı tercih ediyorlar. Burada çadır da kurabilirsiniz.

 

BÜYÜKKILICA KÖYÜ KAPLICALARI

İlçe merkezine 27 km ve Korucu beldesine 7 km uzaklıktadır. Köyde sıcak su kaynakları bulunduğu için ilk adı “Ilıca-i Kebir” dir. Kuruluşu tam olarak bilinmemekle birlikte muhtemelen 1850’li yıllarda kurulduğu düşünülür. Muhteşem bir yer,  hem piknik yeri hem de sıcak havuzu var, aynı zamanda alabalık tesisi bulunuyor.

Doğal güzellikleri ve yeşili bol. Burada: bir Tatil köyü var. Madra dağından doğan, Manyas gölüne dökülen Kocaçay’a cepheli bu tesis vadi yamacındadır. Kaplıca tesisleri çevresi piknik yeri olarak kullanılmaktadır.

Edremit tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Balıkesir tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.