Çine, Aydın-Muğla kara yolu üzerinde bulunuyor. Bu yüzden, özellikle Fethiye-Bodrum gibi tatil yörelerine gidenler, buradan sık geçmişlerdir. Ancak, ben Çine’de, 2015 yılında, bir gece konakladım ve iki günlük sürede, ilçe merkezi ve çevreyi gezdim. İlçe merkezinde, özellikle: bir “gazoz” fabrikası gezdiğimizi hatırlıyorum. Şişelerde satılan bu gazoz, o yıllarda yeni üretiliyordu, şu an ne durumda bilmiyorum ama lezzetli bir tadı vardı. Bunun dışında, Çine, pek fazla büyük olmayan, şirin bir ilçe.
ULAŞIM
İlçe: Aydın-Muğla karayolu üzerindedir. Aydın il merkezine, 38 km. uzaklıktadır. Çine-Yatağan arası uzaklık: 34 km. Çine-Karpuzlu arası uzaklık: 29 km.
TARİHİ
Çine yöresinin, antik dönemdeki adı: “Marsyas” tır. Bu isim, bir efsaneye dayanmaktadır. Şöyle ki: “ Tanrıça Athena: bu vadi içinde akan derenin kenarlarında dolaşıp, kaval çalarken, suda resmini görür. Ancak, bu resim, kendisini “şiş yanaklı” olarak göstermektedir. Bunun üzerine, Athena, sinirlenir ve çalmayı keserek, kavalı fırlatıp atar.
Bu sırada, yörede dolaşan çoban, Marsyas, bu kavalı bulur ve öylesine güzel çalmaya başlar ki, ünü her yere yayılır. Bunun üzerine, Tanrı Apollon: müzikte kendisini tek gördüğünden, Marsyası bir yarışmaya davet eder. Ünlü Frig kralı Midas ise, hakem seçilir. Yarışma yapılır. Marsyas kavalı gayet güzel çalar ve hakem Midas tarafından birinci seçilir. Ancak, Tanrı Apollon buna çok kızar.
Marsyas’ın derisini yüzdürür, hakem Midas’ın ise, kulaklarını uzatır, eşek kulağına dönüştürür. Bir süre sonra, yaptıklarından pişman olur. Marsyas’ın bedenini ırmak haline dönüştürür. Yani: bugünkü Çine Çayı hakkındaki söylenti böyledir.
Yörenin tarihi süreçteki en büyük özelliklerinden birisi de: Kurtuluş mücadelesi öncesinde, Büyük Menderes nehri üzerindeki köprüler imha edildiğinden, Yunan işgaline uğramamış olmasıdır. Bu nedenle: Çine ilçesinin kurtuluş günü yoktur.
GENEL
İlçe arazisinin büyük kısmı dağlıktır. Yatağan sınırından doğarak, Menderes ırmağına doğru akan Çine Çayının suladığı, Çine Ovası ve bu ovanın çevresindeki dağlar. İşte, Çine’nin coğrafi durumu bu.
Genel bitki örtüsünde ise: çam ormanları ve zeytinlikler hakimdir. Çünkü: toprakları çok verimlidir. Zeytin yanında, pamuk tarımı da yaygındır. Ancak: Çine bölgesinin ekonomik etkinliklerini konuşurken, sadece tarımdan söz etmek olmaz. Yörede, son yıllarda, dünyanın en iyi çalışan: felspat ve kuvars maden işletmeleri bulunmaktadır.
Bu yatakların, muhtemelen 60-70 yıl dayanacak rezervde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu arada: felspat nerede kullanılır? Cam, seramik, porselen ve emaye yapımında kullanılır. Yani, geniş bir kullanım alanı var. Dünya rezervlerinin, % 95’nin burada olduğu söyleniyor.
İklim: yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır.
Çine Barajı: Avrupa’nın en yüksek barajı olarak, 2010 yılında açılmıştır.
NE YENİR. NE İÇİLİR
Çine köftesi meşhur, yemenizi öneririm. Çünkü: Çine köftesi: 1900’lü yıllardan bu yana yapılmaktadır. Yörede: 1930 yılında, ilk köfte dükkanı açılmıştır. Özellikle: Tahsin Işık tarafından yapılan köfteleri, mutlaka tatmanızı öneririm. Yapılan bu köftenin sırrının, sadece çok kısıtlı sayıda insan tarafından bilindiğini de, bilmelisiniz.
GEZİLECEK YERLER
KUVAY-I MİLLİYE MÜZESİ
Bina: 1906-1909 yılları arasında yaptırılmıştır. 1919-1979 yılları arasında ise, Çine Askerlik Şubesi olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise, Kuvay-ı Milliye Müzesi olarak restore edilerek hizmete açılmıştır. Müze binası içinde: Yörük Ali Efe ve Albay Şefik Aker’in heykelleri bulunmaktadır.
Bunun dışında: bir takım Etnografik eserler de sergileniyor. Bu binanın önemi şu: Yörük Ali Efe ve kahraman zeybekler: Ege bölgesinde, Yunan işgalcilerine attıkları ilk tokat olan Malgaç Baskınını, burada planlamışlardır. Malgaç baskını dedim de, nedir bu baskın olayı? Müzeyi gezenler, bu baskının önemini hissederlerse, sanırım daha çok etkilenmek söz konusu olacaktır.
Evet, Malgaç baskını: Aydın ve çevresi Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Kuvay-ı Milliye çeteleri: Yunanlıların ikmal yeri olarak belirledikleri, Sultanhisar yakınlarındaki, sıkı koruma altında bulunan “Malgaç köprüsü” nü havaya uçurmayı planlarlar. 57.Tümen Komutanı Albay Şefik Aker, Yörük Ali Efe, Binbaşı Zekai Kaur ile birlikte: 16 Haziran 1919 gecesi, gizlice: Donduran köyünden hareket ederler. Menderes ırmağı sallarla geçilir ve işgal bölgesine sızarlar. Köprüyü ve Yunan birliğini kuşatırlar. Köprü ayaklarına yerleştirilen dinamitler, bir süre sonra patlatılır ve bunun üzerine, saldırıya geçen Yunan birliği de, tamamen yok edilir. Efeler, Sultanhisar sırtlarına çekilirler.
Bu baskın: Yunanlılara vurulan ilk ciddi tokat olarak tarihe geçer. Aydın ve yöresindeki tüm il ve ilçe insanları, bu baskın üzerine, gönüllü olarak dağlara çıkar ve çetelere katılmaya başlarlar. Yani: kurtuluş mücadelesinin ilk kıvılcımı olması açısından, Malgaç köprüsü baskını, tarih sahnesinde öne çıkmaktadır.
AHİ BAYRAM (AHİ İBRAHİM) TÜRBESİ
Ahmet Gazi camisinin avlusundadır. Ahmet Gazi’nin kardeşine ait bir türbedir. 14.yüzyılın ilk yarısına tarihlenir. Dikdörtgen planlı ve iki katlıdır. Üstü kubbe ile örtülüdür. Türbenin yapımında: Bizans devrinden kalan devşirme parçalar kullanılmıştır.
AHMET GAZİ CAMİ
Eski Çine köyündedir. 1308 yılında yapıldığı bilinmektedir. Menteşoğlu Orhan Bey döneminde, oğlu Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak, 1390 yılında, Menteşoğlu İbrahim Bey’in oğlu Ahmet Gazi Bey tarafından yeniden yaptırılmıştır.
Yapı: yapıldığı dönemde, en geniş kubbeli (17 metre gibi, oldukça geniş bir çapı vardır) cami olarak dikkati çekmektedir. Aydın il mahallinin, bilinen en eski camisidir. Aynı zamanda, Batı Anadolu’da, ilk Türk ulu eserlerinden biridir. Duvarlarının 1.70 cm. kalınlığı: dikkat çekmektedir. Duvarları: kesme taş üzerine, moloz taşlarla yapılmıştır. Ancak: çok onarım gördüğünden, mimarisinde birçok değişiklik olmuştur. Özellikle: dış cephede, bu değişim gayet rahatlıkla görülmektedir. İç duvarları ise, gösterişten uzak, oldukça sade bir sıva ile kaplanmıştır.
ALABANDA
Doğanyurt köyü sınırları içindedir. Kuzeyde, Çine ovasına doğru yayılmıştır. Ulaşımı sorunlu değil. Rahatlıkla ulaşılıyor.
Bizanslı tarihçi Stephanos: Kral Kar’ın oğlu “Alabandos”un, bir at yarışını kazanması sonucu, kente “Alabanda” isminin verildiğini yazar. Romalı felsefeci Çiçero ise: Tanrılar Dünyası isimli yazıtında, kentin adını, Kar tanrısı Alabandos’tan aldığını söyler.
MÖ.190 yılında: Makedonya kralı V.Philppos tarafından, kent, tahrip edilir. Romalı tarihçi Luvius; 170 yılında, Alabandalıların, Roma’ya, elçilerle 23.kg ağırlığında, altın bir taç ve çok sayıda hediye gönderdiklerini yazar. Zengin kent, uzun süre, kendi adına para basmıştır. Zaman zaman para basımı dursa da, Roma imparatorluğu döneminde devam etmiştir. Basılan paralar üzerinde, Pegasos yani uçan at resmi bulunuyordu. Büyük olasılıkla: uçan at yani Pegasos, kentin kuruluşu ile ilgili bir efsaneye dayanıyordu.
Şehir: MÖ.1.ve 2.yüzyıllarda: Roma ile iyi ilişkiler içinde olur. MS.22 yılında, Tiberius, kente yeniden dokunulmazlık hakkı verir. Strabon yazılarında: kentin halkının, oldukça zengin olduğunu, eğlenceye düşkün olduklarını ve kentte, arp çalan birçok genç kız bulunduğundan söz eder.
Alabanda: MS.4.yüzyılda, Bizans hakimiyetine girer. 11.yüzyılda ise, Türkler bölgede görülür. Kentteki, arkeolojik kazılar ise: 1905-1906 yıllarında, Ethem Hamdi Bey isimli şahıs tarafından yapılmıştır. (Hayret, İngiliz veya Fransız değil) Günümüzde de, bu antik kentteki, arkeolojik kazılar sürdürülmektedir.
GERGA
Deliktaş mevkiindedir. Alabanda antik kentinin, 13 km. kuzeybatısındadır. Halen, kent içinde görülen kalıntılar: arkaik dönem ve Roma dönemine aittir. Karia kültürünü yansıtmaktadır.
Sur duvarları: tipik Karia stilindedir. Buranın, bir kent olmanın yanı sıra, yerel bir tanrıya adanmış bir yer olma olasılığı da fazladır. Burada görülebilecek en önemli yapı: halen ayakta olan ve tapınak olarak isimlendirilen yapıdır. Bu yapı: büyük kesme taşlardan yapılmış ve üçgen alınlıklıdır.
Alınlığının üzerinde: ilginç bir yazı var. Yapının hemen altında: yere düşmüş heykelin, Kybele’ye ait olduğu düşünülüyor. Çünkü: günümüzden yaklaşık 20-30 yıl önce, heykelin ayakta ve sağlam olduğu, yöre halkı tarafından söylenmektedir.