Antalya Gündoğmuş

Antalya Gündoğmuş

Yörenin en büyük özelliği, dağlık kesimde kalması nedeniyle, I. Dünya Savaşında yöreyi işgal eden yabancı güçler tarafından bilinmeme nedeniyle, işgale uğramamasıdır.

Bu yüzden çevredeki birçok yerleşim yerinde kurtuluş günü kutlamaları yapılırken, düşman işgaline uğramayan yörede, kurtuluş günü kutlamaları yapılmaz. Evet, gerçekten küçük bir yer ve Antalya’da yaşayan birçok Antalyalı tarafından, buranın varlığı pek bilinmez. Manavgat ve Alanya’nın iç bölümlerinde  kalan bir yöre.

Antalya Gündoğmuş

ULAŞIM

Gündoğmuş, bağlı bulunduğu il merkezi olan Antalya’ya, 149 km. uzaklıktadır. Gündoğmuş-Manavgat arasındaki uzaklık: 71 km. Gündoğmuş-Alanya arasındaki uzaklık: 75 km. Gündoğmuş-Akseki arasındaki uzaklık: 74 km. Gündoğmuş-İbradı arasındaki uzaklık: 92 km. dir. Gündoğmuş ilçesinin, Manavgat ve Alanya bağlantılı ulaşımı, gün içinde yoğun olarak sürdürülmektedir.

TARİHİ

Yörede yapılan araştırmalara göre: ilk yerleşimciler her ne kadar çok eski dönemlere kadar gitmesine rağmen, daha çok geç Roma ve Bizans ile Selçuklu dönemlerinde, burada yoğun yerleşim bulunduğu görülmektedir. Hatta, bugünkü ilçenin, Karaman-İksire köyünden buraya göç eden aileler tarafından kurulduğu da söylenir.

Bu nedenle, yörenin ismi, uzun süre: Eksere olarak anılmıştır. Yöreye Eksere ismi verilmesine ait, diğer bir söylenti ise: kışın sahil kesimlerinde yaşayan Yörükler, yazın yaylaya çıkarlar ve sonbaharda yeniden deniz kıyısına dönerlermiş. Ancak, bunların büyük kısmı, zamanla sahile dönmez olmuş ve Gündoğmuş bölgesine yerleşmişler.

Sahilde, kafilenin gerisinin nerede olduğunu soranlara ise, Yörük kafilesi tarafından “ekserisi kaldı” şeklinde cevap verilirmiş ve bunun üzerine, yaylada kalanların kaldığı yere “Eskeri” denilirmiş. Zamanla bu kelime değişime uğrayarak, Eksere ismini almıştır.

Eksere, ilk zamanlarda, uzun süre Akseki’ye bağlı olmuş ve 1936 yılında İlçe statüsünü kazanarak, Gündoğmuş ismini almıştır.

Antalya Gündoğmuş

GENEL

Gündoğmuş, Akdeniz bölgesindedir. Bölgenin denizden yüksekliği, yani rakımı: 900 metredir. İlçe merkezinin, denize kuş uçuşu uzaklığı ise, 50 km.dir.

Dağlık alanlar: çam ve sedir ağaçlarının yoğunlukta olduğu, ormanlarla kaplıdır.  Toros dağlarından doğan Alara çayı: ilçenin tam ortasından geçmektedir. Bu çayın çevresindeki alanlarda, tarım yapılmaktadır. Ancak, iklimi yumuşattığından, bu bölümlerde narenciye tarımı yapılabilmektedir.

Bunun dışında, ilçe halkı, mevsimlik işçi olarak çalışmak üzere, Alanya ilçesine giderek muz ve yeni dünya toplamaktadırlar. Ayrıca, sahil ilçelerinin bazılarında pamuk toplamak üzere gidenler de vardır.

Yörede: Akdeniz iklimi hakim olup, buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçer. Ancak, konum itibarıyla, kışlar, diğer yörelere nazaran biraz daha sert ve serin geçmektedir. Geyik dağının tepesinde, yılın her döneminde, kar bulmak mümkündür.

Ayrıca, bu dağların tepelerinde, binlerce çeşit bitki bulmak da mümkündür. Dünyanın başlıca şifalı bitkilerinden, lale-sümbül-nergis-yoğurt çiçeği gibi çiçekler, Geyik dağı eteklerinde yetişmektedir. Bunların yanında, yine nadir bulunan Kapari ve Kuşburnu, İpar çiçeği, kekik ve ada çayı.

Yani, aklınıza hangi bitki türü gelirse, burada, yani bu dağlarda bulmanız mümkün. Ayrıca, Geyik dağı eteklerinde üretilen bal, asla donmayan özellik taşıyor ve şifa niyetine özellikle tercih ediliyor.

NE SATIN ALINIR

Gündoğmuş yöresinden, Geyik dağı eteklerinde üretilen baldan satın almalısınız. Tam bir şifa kaynağı.

KONAKLAMA

Öğretmenevi                          ……….                                     242-7812290

GEZİLECEK YERLER

PINARBAŞI

Burası, ilçe merkezine 9 km. uzaklıktaki bir piknik yeridir. Bu piknik yerinde: asırlık çınar ağaçları, sedir ve köknar ağaçlarının gölgesinde, günübirlik piknik yapabilirsiniz. Özellikle, sıcak yaz aylarında yoğun ilgi çeken bir yer olarak önem kazanıyor. Burada, konaklamak da mümkün. Konaklama için, modern kulübeler, tuvaletler ve lokanta bulunuyor.

Antalya Gündoğmuş Uçan Şelale

UÇAN ŞELALE

İlçe merkezine 30 km. uzaklıktaki, Köprülü beldesi yolu üzerindedir. Kayabükü ve Eskibağ köyleri arasında kalmaktadır.

Burada, büyük çınar ağaçlarının altında, 50 metre yükseklikten sular dökülüyor. Dökülen sular, daha sonra, Alara ırmağını oluşturuyor. Yani, Alara ırmağının çıkış noktasındadır. Burada konaklama yapmak mümkündür.

GEYİK DAĞI

2500 metre yükseklikteki Geyik dağı eteklerinde: Eğrigöl, Karıngöl ve Paşagölü var. Bu masmavi göllerde: alabalık tutabilir ve kıyılarında günübirlik piknik yapabilirsiniz.

Eğrigöl;  derinliği: 10-12 metredir. İlçe merkezine 40 km. uzaklıktadır. Kar suları ile beslenir. Gölde, kırmızı süs balıkları yanında, sazan balıkları da yetişmektedir. Göl çevresi, Güzelbağ beldesinin yaylasıdır ve son zamanlarda, günübirlik piknikçiler yüzünden hızla kirlenmektedir.

Karıngöl: ilçe merkezine 35 km. uzaklıktadır. Derinliği fazla değildir. Kar sularından beslenmekte olup, özellikle yazın suları azalmaktadır. Göl çevresi: Alanya ilçesinin Çakallar ve Avsallar bölgelerinin yaylası olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, günübirlik piknikçilerin yarattığı kirlilik nedeniyle, bölge hızla kirlenmektedir.

Antalya tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Antalya Alanya Kızıl Kule

Antalya Alanya Kızıl Kule

İlçenin liman kısmında. Limana indiğinizde, hemen sağ yanda: yükselir. Adını: yapımında kullanılan, koyu kırmızı renkteki taşlardan almış. Zaten; görüntü rengi: kızıl. Bu sekizgen planlı yapı: İlçenin sembolü. Yani: Alanya’nın sembolü: kızıl kule.

1226 yılında, Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat tarafından, aynı zamanda Sinop kalesini de yapan Halepli yapı ustası Ebu Ali Reha Kettani’ye yaptırılmış. Amaç: denizden gelecek saldırılara karşı, limanı ve tersaneyi korumak. İnşaat sırasında, belli bir yükseklikten sonra, taş blokları kaldırmak güç olduğundan, kulenin üst kısmı, pişmiş kırmızı renkli tuğlalarla örülmüş.

Antalya Alanya Kızıl Kule: Kule duvarlarında, antik çağdan kalma, mermer bloklar, yer yer kullanılmış. Her bir duvar, 12.5 metre genişliğinde. Yükseklik ise, 33 metre. Kulenin çapı, 29 metre. İçinde: zemin dahil, 5 kat var. Kulenin üstüne, yüksek aralıklı 85 basamak taş bir merdivenle çıkılıyor. Kulede, tepeden alınan güneş ışığı, birinci kata kadar uzanıyor. Kulenin ortasında, bir su sarnıcı görülüyor.

1950’li yıllarda, kule restore edilmiş. 1979 yılında ise, ziyarete açılmış. Birinci katta; ayrıca, Etnoğrafya müzesi var, ziyaret edilebiliyor.

Antalya Alanya Kalesi

Antalya Alanya Kalesi

Tüm bölgeye hakim konumu, güzel bir yapı, mutlaka zaman ayırın. Evet, kale; araç trafiğine açık. Yani: arzu ederseniz aracınız ile, iç kaleye kadar çıkabiliyorsunuz ve aracınızı orada park edebiliyorsunuz.

Ama; yürüyerek de çıkmak mümkün. Yürüyerek çıkarken, bazen yolu kısaltmak adına, kalenin ilginç ara sokaklarına dalabiliyorsunuz. Yaklaşık, 1.5 saat civarında sürüyor. Ama: sonuçta, dik bir yokuştan çıkıyorsunuz, tercih sizin.

Evet: kale, surların uzunluğu: 6.5 km. Denizden yükseklik 250 metre. Ortaçağda, surların içine, kentin su ihtiyacını karşılamak üzere, 400 sarnıç yapılmış. Sarnıçların bir kısmı, günümüzde bile kullanılmakta. Çünkü: kaledeki yerleşim, günümüzde de devam etmekte, yani insanlar, kalenin bulunduğu yamaçlardaki evlerde yaşıyorlar.

Bu yerleşim yerlerinin aralarında, gizli kalmış Selçuklu mimari eserlerini görmek mümkün. Ama; bugün yaşanan ahşap ve kagir evlerin önündeki tahta tezgahlarda, ipek ve pamuklu dokuma yapılıyor. Su kabakları, değişik figürlerde boyanarak, turistlerin beğenisine sunuluyor.

Küçük bahçelerde, otantik yemek servisleri yapılıyor. Yemekten ziyade; muhteşem manzaranın güzelliğini tatmak için insanlar burada. Meyilli arazilerde teraslar oluşturulmuş, bu teraslarda ise, lokanta ve kafeler var. Buralarda bir süre oturup, aşağıdaki muhteşem manzarayı izlemenizi öneriyorum.

Antalya Alanya Kalesi: Evet, yine tarihi sürece gelelim. 1221 yılında, kenti alıp, yeniden inşa ettiren, Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından, kale, büyük onarıma tabi tutulmuş. İç kale bölümüne mutlaka çıkın ve surların üzerinden, muhteşem deniz manzarasını izleyin. Bu arada; bir deneme yapmanızı öneriyorum.

Surların üzerinden, denize; doğruca denize doğru taş attığınızda, taş, asla denize düşmüyor, surların altındaki kaya bloklarına düşüyor. Yalnızca, taşı, havaya doğru kırk beş derece eğimle atarsanız, denize düşme şansı oluyor.

Sanırım, kaleyi savunanlar, surlar üzerindeki burçlardan, aşağıdaki düşman kuvvetlerine ok atarken de, böyle yapıyorlardı.

Evet; günümüzde yarımadanın zirvesinde açık hava müzesi olarak değerlendirilen iç kaledeyiz. Selçuklu sultanının sarayını görebilirsiniz. Surların üzerine çıkıp, muhteşem çevre manzarasını izleyebilirsiniz.

DARPHANE

Çevre manzarası denince; kalenin güney yönünde, yani yarımadanın ucunda; uzunluğu 400 metreyi bulan kayalardan oluşan, Cilvarda burnu üzerindeki yapılar göreceksiniz.

Yerel halk arasında, darphane olarak isimlendirilmesine rağmen, kesme taşlardan inşa edilmiş bu yapılarda, para basılması söz konusu değil. 11’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilen bu yapılarda: bir kilise ve birde manastır var. Küçük kilisenin kubbesi hala ayakta. Kayalar üstünde, bir de sarnıç var.

Kaleden, kayalara oyulmuş basamaklı bir yol olmasına rağmen, bu yol, günümüzde tahrip olmuş ve kullanılamıyor. Buraya; denizden çıkışta mümkün değil. Yani; yalnızca, kaleye çıktığınızda, uzaktan bunları gördüğünüzde, ne olduğu hakkında bilgi sahibi olmanız açısından, bunları yazıyorum. Denize baktığınızda, yarımadanın ucunda gördüğünüz metruk yapılar bunlar.