Aksu, Antalya Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde bulunan 4 ilçeden birisidir ve Antalya’nın en yeni ilçesidir.
ULAŞIM
Aksu, Antalya arasındaki uzaklık 16 km. dir. Antalya-Alanya karayolunun 15’nci kilometresindedir. İlçe: Antalya Hava alanı ile D-400 karayolu ulaşım ağı içerisinde kalır.
TARİHİ
Yerleşim yeri, bir nahiye iken, 1977 yılında Belde olarak teşkilatlanmıştır. Çünkü: günümüzdeki ilçe merkezinin Antalya-Alanya kara yolu üzerinde bulunması, çevredeki köylerin pazarının burada kurulması, eski Anadolu Öğretmen Okulunun bulunması ve İplik fabrikasının yakında olması gibi nedenlerle, yerleşim yeri hızla büyümüş ve gelişmiştir.
Yerli halk tarafından yerleşim yerinin ismi “Karanlık Sokak” olarak bilinir. Bu konudan biraz söz etmek istiyorum. Aksu yöresi, bir dönem yoksullukla anılıyordu. İlçe halkı 1500 kişilik nüfus toplamının 250 kişisini Çanakkale Savaşında şehit vermiştir. Yani, ilçe halkının altı da biri şehit olmuştur.
Burada bir ayrıntı var. “Köy Enstitüsü” Aksu nahiyesinde kurulmuştur. Çünkü, burada yetişen gençlerin Perge harabelerinin onarımında görev alabilecekleri düşünülmüştür. Böylece öğrencilere tarih bilinci verilecek, ülkenin değerlerine sahip çıkmaları sağlanacaktır. Böylece bu köy enstitüsü, Karanlık Sokağı aydınlatmıştır. İlçe 2008 tarihinde ilçe statüsü kazanmıştır.
GENEL
İlçe ismini doğusundaki Serik ilçesi ile sınır çizen Aksu (eski ismi Kestros) ırmağından alır. Antalya il merkezinin doğusundadır. Düden ve Aksu akarsuları arasında kurulmuştur. Akdeniz kıyısına küçük bir kıyı şeridiyle bağlantılıdır. Denizden yüksekliği 46 metredir. Bölgede Akdeniz iklimi hakimdir, önemli ölçüde turfanda sebzecilik ve narenciye üretimi yapılır. Ekonomik kaynaklar arasında turizm de oldukça etkilidir.
GEZİLECEK YERLER
KUNDU TURİZM BÖLGESİ
Kundu, Aksu ve Acısu derelerinin arasında kalan bir köydür. Denize 3 km uzaklıktadır. Eskiden bunun 1.5 km lik bölümü ormanlıktı, ancak ormanlık alanda yangın çıkar, orman yanar ve hemen arkasından buraya oteller yapılmaya başlanır.
Antalya bölgesinin konsept otelleri buradadır. Burada faaliyet gösteren belgeli konaklama tesislerinde her yıl binlerce yerli ve yabancı turist kalır. Sahil tarafından yan yana dizilmiş, ultra lüks otellerin karşısında, hala yer yer pamuk tarlaları ve bataklıklar görülür. Otellerin karşısında, bu bataklık alanlara, otel personelinin kalması için çok katlı apartmanlar yapılmıştır.
Ana cadde üzerinde, birçok alışveriş merkezi bulunmaktadır. Ancak bu AVM’lerin sadece yola bakan bölümlerinde dükkanlar vardır ve bu dükkanlarda turistlere yönelik olarak imitasyon tekstil ürünleri satılır.
AĞALAR CAMİSİ
1800’lü yılların başında, inşa edilmiştir. Cami: Türkiye’nin sayılı camilerindendir. Çünkü: değişik özelliklere, mimari tekniğe ve malzemelere sahiptir. Perge antik kentinden alınan antik döneme ait üzerinde yazıt bulunan taşlar kullanılarak ve çok iyi bir işçilikle inşa edilmiştir. Yapı 2016 yılında restore edilmiş olup günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
KARAÖZ KÖYÜ AKSU ÇAYI PİKNİK BÖLGESİ
Karaöz beldesi, Antalya il merkezine 40 km uzaklıktadır. Antalya-Isparta karayolu beldenin içinden geçer. Beldenin içinde, Aksu ırmağı çevresinde piknik alanları bulunmaktadır.
KURŞUNLU ŞELALESİ
Kurşunlu şelalesi hakkında ayrıntılı gezi yazısını yine bu sitede “Kurşunlu Şelalesi” adı altında bulabilirsiniz.
Antalya Düden Şelalesi; Antalya’da nereye gidelim, nereyi gezelim, nereyi görelim. Evet; Düden şelalesi. Antalya’ya yaklaşık 10 km. ve Varsak Beldesi’ne ise 1 km. uzaklıkta. Şehrin kuzeyinde. Belediye Halk Otobüsleri ve minibüsler ile şehir içinden ulaşım mümkün.
Özel aracı ile gidenler için; Antalya-Alanya çevre yolundan sola sapılarak gidebiliyor. Piknik alanı giriş kapısı önünde, büyük bir otopark var. Ücreti karşılığında, aracınızı rahatlıkla park edebilirsiniz. Ayrıca: piknik alanına giriş içinde, bilet almanız gerekiyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından işletiliyor. Yıllık ortalama: 450 bin kişi tarafından ziyaret edilmekte.
İSİM
Çeşitli kaynaklarda; İskender Şelalesi, Düden Şelalesi, Düdenbaşı Şelalesi olarak isimlendiriliyor. İskender ismi nereden geliyor?
Şöyle ki, Perge’den sonra Termessos’a gözünü diken Büyük İskender, burada konaklamış ve atlarını düdenin serin sularında suladıktan sonra yoluna devam etmiş.
GENEL
Antalya Düden Şelalesi: Ülkemizde; su çeken deliklere ” düden ” ismi verilmekte. Düden çayı da; kaynağından çıktıktan sonra ilginç bir yol izliyor. Uzun süre, yeraltından ilerliyor. Eski Burdur-Antalya asfaltının 22’nci km. de Kırkgözler ve 30’ncu km. deki Pınarbaşı isimli iki büyük kaynaktan çıkan sular, suyu bol iki nehir yaratıyor.
Bunlar, kısa bir akıştan sonra birleşerek, Bıyıklı Düden denilen mevkide kayboluyorlar. Yaklaşık 14 km. yer altından gidiyorlar ve sonra Varsak çöküntüsünün bir ucundan yer üstüne çıkıyorlar. Çok kısa bir akıştan sonra, çöküntünün öbür ucunda tekrar yerin altına iniyor ve 2 km. yer altından aktıktan sonra, Düdenbaşı denilen yerde, yerden bir nehir fışkırıyor.
Burada, Kepez Hidroelektrik santralına gelen su, daha sonra Düdenbaşı Şelalesine bırakılıyor. Yani; Düdenbaşı Şelalesinden akan su, Kepez Hidroelektrik santralından bırakılan su. Burada, yani şelalede: 20 m. yükseklikten, birkaç noktadan, aşağıya dökülüyor.
Eylül ayında, saniyede 5 metreküplük su akış hızı, Mayıs-Haziran aylarında, karların erimesiyle, saniyede 20 metreküpe kadar çıkıyor. Yaz aylarında ise; gerek kuraklık nedeniyle yeterli yağışın olmaması ve gerekse tarım alanlarındaki sulama nedeniyle, suyun akış hızı büyük ölçüde düşüyor.
Evet; cennetten akan bir doğa harikası. Çevresindeki bitki örtüsü ve kuşları ile, yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Antalya’nın en güzel şelalelerinden biri.
Burada; piknik yerlerinin yanı sıra restoranlar, kafeteryaların bulunduğu mesire yerleri ve bölgenin bolca turist çekmesinden dolayı, hediyelik eşyalar satan dükkanlar var.
Kapı dışında bulunan develere binmek, fotoğraf çektirmek de mümkün. 1970-1972 yılları arasında, DSİ Müdürlüğü tarafından, mesire yeri ve piknik alanları yaptırılmış. Piknik yapmayı sevenler ve tercih edenler için mesire alanında, bolca piknik masası var.
Ayrıca; balık restoranlarında oturup, balık da yiyebilirsiniz. Gerçekten, oturun herhangi bir yere, şelalenin karşısına, o suların yarattığı muhteşem görüntü ve ses ahengini seyredin, büyük keyif alacaksınız.
Hatta; mağaraya inin, çevrenizden, üstünüzden damlayan suların altında, yerdeki su birikintilerine basmadan, hemen önünüzdeki boşlukta, büyük bir hızla ve gürültü ile akan suların yarattığı ortamda yürüyün. Daha sonra; aşağıya inin, şelale sularının yere düştüğü noktaya.
MAĞARA
Antalya Düden Şelalesi: Evet, şelalede, bir de mağara var. Dar bir merdivenden inilerek gidilebiliyor. Bu mağara; şelaleyi daha bir güzel yapmakta. Bu mağaranın oyuklarından, düden çayının şelalesinin, büyük bir gürültü ile akan sularını izlemek ve sesi dinlemek, büyük bir heyecan ve keyif veriyor.
Türkiye’de bir çağlayan gürül gürül akarken, arkasından seyredebileceğiniz böylesine güzel bir yer yok. Yazın sıcağında, bir soğuk soluk gibi.
DÜDEN BAŞINDAN SONRAKİ BÖLÜM
Düden çayının önemli özelliklerinden birisi de; geçtiği yerlerde, eşsiz manzaralar oluşturan yeşil bitkilere hayat vermesi. Evet, düden başından sonra, Koyunlar regülatöründe iki kanala ayrılan düden çayı, yaklaşık 8 km. sonra, Antalya’nın doğusunda, 40 m. yükseklikten, Antalya falezlerindeki traverten bir eşikten, şelale yaparak, Akdeniz’e dökülüyor.
Buradaki ismi ise; Aşağı Düden veya Karpuzkaldıran Şelalesi.
Şelale; Akdeniz’e, su bulutu şeklinde akıyor. Şelalenin denize döküldüğü yerin hemen sağında ise, Gençlik Parkı var. Buradan; şelaleyi izlemek mümkün. Bunu izlerken; Antalya yat limanı veya yakın çevreden hareket eden, günübirlik gezi teknelerini ve diğer özel yatları görebilirsiniz. Yalnız, maalesef, bu yatların, bu bölgede, şelaleye güvenerek, sintinelerini yani pis atıklarını denize bıraktıklarını da sık sık görmeniz mümkün.
SONUÇ
Evet, özellikle, yazın sıcak günlerinde, biraz serinlemeye ihtiyaç hissettiğinizde, şehre yakın düden şelalesini tercih edip, rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Aracınızı park etme sorun olmaz. Şelalenin görülebileceği bir yere oturup, bir restoranda yemek yiyebilir veya kendi hazırladığınız yiyeceklerden tadabilirsiniz. Kesin olan şu ki; bu muhteşem manzarayı seyretmekten ve bu serin ortamda bulunmaktan büyük keyif alacağınız.
Çünkü; Antalya’nın en güzel şelalelerinden birisi burada.
Yalnız; bütün düden suyunun sulama suyu olarak kullanıldığı ve tarlalara verildiği, pamuk sulama mevsiminde giderseniz, bu anlattıklarımı yaşamanız pek mümkün olmayabilir. Malum; küresel ısınma, yeterli yağışların olmaması, kuraklık, sulama suyu olarak kullanım, tüm bunlar sonucu, özellikle yaz aylarında (Temmuz, Ağustos) şelale çok cılız veya yok denecek seviyede akmakta, ama bu durumun elbette bir standardı yok, yani aslında ne zaman az ne zaman çok akacağını kestirmek güç.
Sanırım birçok Antalyalı uzun yıllar şehrin en iyi bilinen yeri olan “Doğu Garajı” mevkiindeki açılan büyük temel çukurunun yine uzun zamandır aynı şekilde kalması ve burada antik döneme ait bir kısım kalıntılar bulunduğunu bir şekilde öğrenmişlerdir. İşte, bunu merak edenler için, ayrıntılı bilgiler aşağıdadır:
1980-1999 yılları arasında bu çevrede ortaya çıkarılan 82 antik mezar ve çok sayıda eser: Büyükşehir’in AVM projesinin Attaleia Nekropol alanı içinde olduğunu ortaya koymuştu. Antalya Koruma Kurulu da, 1992 yılında Nekropol alanındaki yeni yapılarda vize alma aşamasında, Antalya Müze Müdürlüğünün görüşünün alınmasını zorunlu tutmuştu.
Antalya Doğu Garajı Attaleia; Ama nekropolü Sit ilan etmemişti. Büyükşehir, imar planında park olan 8000 metre karelik (1976 yılından bu yana kullanılan Halk Pazarı) nekropol alanı ile kuzeyindeki 13 dönümlük ticari alanı (Eski Doğu Garajı) birleştirerek, inşaat iznini 50 bin metre yaptı. Bu alanda yapılacak AVM için Mimarlar Odası koordinasyonunda 2005 yılında yapılan yarışmada, Ömer Ozan Erkal’ın projesi birinci seçildi.
Ancak ne plan tadilatlarında ne de yarışma bilgi notlarında Antalya nekropolü hiç anılmadı. AVM projesi: halk pazarı bölümündeki nekropol üzerine yerleştirildi ve yarışma jürisi de bunu sorgulamadan kabul etti.
Bu durumları izleyen yerel basın organı “Son Nokta Dergisi” bu sarada “Doğu Garajı Sit Alanı Olmalı” kampanyası başlattı. Çünkü 1999 yılına ait kazı raporunda Müzenin Büyükşehir ve Koruma Kurulunu “buranın Attaleia mezarlığı” olduğu konusunda uyardığı öğrenilmişti.
Burada yapılacak bir kazı ile, binlerce yıllık mezarlar ortaya çıkarılacaktı. Ancak “Sit” uyarısını dikkate almayan Büyükşehir yap-işlet-devret yöntemiyle 2007 yılında açtığı AVM ihalesini bir firmaya verdi ve firma 2 Mart 2008 günü Antalya Nekropolünde iş makinalarıyla temel kazısına başladı.
Antalya Doğu Garajı Attaleia; Bu temel kazısının üçüncü gününde; iş makinalarından birinin tekeri derin bir mezar odasına düştü. Aynı anda bazı yerlerde dört metreye varan mezarları dahi kazıyan iş makinaları, nekropolü yok edemeyince firma ve Büyükşehir, parçalanmış mezarların üzerini toprakla kapattıktan sonra Müzeye haber vermişler. Nekropolün üçte ikilik bölümünde, mezarların üzerindeki kepçe izleri ve bir mezar odasının 3 metre derinlikteki taş basamaklarının iş makinası ile parçalanmış görüntüsü bu iddiaları kanıtlamaktadır.
Bu gelişmeler üzerine, 1992 yılında subasman vizesi ile yetinen Koruma Kurulu, bu kez nekropol alanını potansiyel Sit ilan etmiş ve AVM projesinin 8000 metre karelik bölümünü durdurmuştur. Aynı kurul, AVM projesinin 13 bin metre karelik bölümünde inşaata izin vermiştir. Oysa Koruma Kanunu: 1. derece Sit alanı statüsü kazanan Antalya nekropol alanı ve çevresindeki tüm planları iptal etmektedir.
Evet tüm bu olayların ardından 1.5 yıllık inceleme sonunda burada Attaleia antik kentinin nekropolünün bulunduğu kesin olarak anlaşılmıştır.
Bunun üzerine yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen sonuçlar şunlardır
Antalya Doğu Garajı Attaleia: Attaleia olarak isimlendirilen şehrin günümüze kadar ulaşmış az sayıdaki kalıntısı: Kaleiçinde eski geleneksel Antalya evlerinin bulunduğu yerleşim yeri içindedir. Nekropolü çevreleyen alanda 1980-1990 yılları arasında bazı apartmanların temel hafriyatları sırasında yine mezarlara rastlanılmıştır. Bu nedenle, bu alanın Attaleia şehrinin nekropol alanı olduğu tahmin edilmektedir.
Evet, eski Doğu Garajı olarak isimlendirilen yerdeki temel çukurunda mezarlar: alanın batısındaki Cebesoy Caddesinin bulunduğu asfalt yol kotundan, ortalama 5 metre derinlikte bulunmuştur. 2010 yılı sonu itibarıyla burada 840 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarlardan: 745 tanesi basit sandık tipi mezar, 51 tanesi khamosorion tipi mezar, 29 tanesi dromoslu oda mezar, 2 tanesi iki mekanlı oda mezar, biri lahit podyumu ve kapağı, 7 tanesi pişmiş toprak plakalarla yapılmış mezar, 5 tanesi kaya boşluklarına direkt olarak yapılan gömülerdir.
Nekropol alanında, bunun yanı sıra daha önceki yıllarda tespit edilmiş antik yollar, duvar kalıntıları ve kireç çukurları da planlar üzerine işlenmiştir. Nekropol alanında bulunan mezarların tamamına yakını ana kayaya oyularak yapılmıştır. Mezarlar: MÖ.3’ncü yüzyıl ile MS.4’ncü yüzyıl arasına tarihlenir.
Basit Sandık Tipi Mezarlar
Nekropol’de sayı bakımından çoğunluğu bulunan sandık tipi mezarlardan 319 tanesinin kazısı yapılmıştır. Bu mezarlar: ana kayaya dikdörtgen ya da yaklaşık dikdörtgen biçimli tekne şeklinde oyularak yapılmıştır. İç duvarlarının kireç ve kum karışımı basit harçla sıvalı olduğu görülür.
Büyük çoğunluğunun üst kısımları, kazı çalışmaları sırasında iş makinalarının toprak hafriyatı sırasında tahrip edilmiştir. Az sayıdaki mezarda kapak taşları korunmuş olarak ele geçirilmiştir. Genelde, bu kapak taşları yan yana tek sıra halinde mezarın üzerine örtülmüştür.
Kazı çalışmalarında bu mezarların içine tekil gömü olduğu gibi birden fazla gömü de yapılmıştır. Bu sandık mezarlarda rastlanan en ilginç örnek: pişmiş toprak plaka-çatı kiremidi parçalarıyla üzeri kapatılmış bir bebek mezarıdır. Bu mezarda: zengin buluntular ele geçirilmiştir.
Bu buluntular yani figürinler: Mısır kökenli tanrıların, Attaleia şehrinde saygı gördüklerini göstermektedir. Yine buna yakın bir mezarda: mezar içine oturtulmuş küçük boyutlu yarım pithos içine hediyelerle gömülmüş bebek iskeleti ilginç örnekler arasındadır.
Khamasorion Tipi Mezarlar
Burada bu tip toplam 51 mezar bulunmuştur. Bunlar: ana kayanın yüzey seviyesinden belirli bir derinliğe kadar, düzgün dikdörtgen biçimde şekillendirildikten sonra, ölü yataklarının yanlara doğru genişletilerek oyulması suretiyle yapılmış mezarlardır.
Bu tip mezarlarda: genellikle ölü yatakları, mezarın iki uzun yanında veya “U” biçiminde, iki uzun yan ve bir dar yanında olacak şekilde, yanlara doğru oyularak oluşturulmuştur. Mezarlar içinde: hem ölü yataklarına hem de merkezdeki çukur içine olmak üzere, çok sayıda üst üste konulmuş iskeletler ortaya çıkarılmıştır.
Bu tip mezarların tamamının içi ve tabanı kireç-kum karışımı bir harç ile sıvalıdır. Bu tip mezarların birçoğunun döneminde soyulduğu tespit edilmiştir. Kalanların içinde ele geçirilen buluntular ise, genel olarak Roma dönemine tarihlenir. Ayrıca: bu tip mezarların bazılarının toplu mezar olarak kullanıldığı, onlarca iskeletin üst üste yığın halinde aynı anda ya da kısa aralıklarla mezara konulmuş olduğu görülmüştür.
Örneğin: bir mezarda toplam 157 kafatası belirlenmiş ve iskeletlerin üst üste ezilmiş olarak aynı doğrultuda yatırılmış olduğu görülmüştür. Bu iskeletler yığını, salgın hastalık veya doğal afet sonucu meydana gelmiş olabilecek toplu ölümler sonucunda gömü yapıldığını akla getirmektedir.
Kapaklı Mezarlar
Bazı mezarların üzeri Pamphylia tipi akroterli lahit kapakları ile kapatılmıştır. Bunlardan bir tane mezarın alınlığındaki yazıtta “Aquilius Bassus (bu mezarı henüz hayattayken kendisi için yaptırdı” yazılıdır. Buradaki bazı mezarların kapakları kırılmış çünkü döneminde soyulmuştur.
Alanda yapılan son çalışmalarda, Roma dönemine ait Pamfilya tipi lahit kapağıyla örtülmüş iki mezarlık gün ışığına çıkarıldı. Lahit kapağının üzerindeki oldukça yıpranmış yazılara göre, bir mezarın Pamfilya bölgesinin bilinen ilk senatörü Marcus Calpurnius Rufus’un mensubu olduğu Calpurnii ailesine ait olduğu tespit edildi.
Calpurnii ailesi, o dönemde Attaleia şehrinin en zengin ailesi olduğu belirtildi. Lahit kapaklarının vinçle dikkatli bir şekilde açılmasının ardından mezarların birinde iskelet çıkarken, diğerinin üzerinin çamurla kaplandığı görüldü.
Ana kayaya oyulmuş sekili-ölü yataklı Mezarlar
Nekropolde iki ve üç katlı, ranza biçiminde ölü yataklarına sahip mezarlara rastlanılmıştır. Alanda az sayıda ortaya çıkan bu tip mezarlar: yüzey seviyesinden aşağıya doğru ana kayaya kademeli olarak, üst üste oyulan klinelerle, ranza sistemi oluşturulmuş ve çoklu gömüye imkan verecek hale getirilmiştir.
Üç kademeli ölü yataklarındaki iskeletler dağınık halde bulunmuş, ikinci katta dağılmış kemiklerin yığın halinde bir araya toplandığı görülmüştür. Mezarda toplam 42 adet kafatası ve karışık iskelet parçaları tespit edilmiştir. Dağınık haldeki kemikler ve az sayıdaki buluntular, mezarın döneminde soyulduğunu ifade etmektedir.
Dromoslu oda mezarlar
Bu mezarların sayısı toplam 29 dur. Bu mezarlar, ana kayaya oyularak yapılmış, girişi basamaklı dromos biçiminde, dikdörtgen planlı oda mezarlardır. Dromoslu oda mezarların kapısı genellikle büyük ebatlı, kabaca düzeltilmiş bir monoblok taşla kapatılmıştır.
Kapıyı kapatan blok: iri moloz taşlar ve pişmiş toprak plakalarla desteklenmiştir. Mezar odalarının tabanı düz bir biçimde tıraşlanmış ve iskeletler bu taban üzerine mezar duvarına paralel doğrultuda yatırılmışdır.
Kremasyon Gömüler
Bunlar ana kaya doğal boşluklarına konulmuş pişmiş topraktan yapılmış kremasyon kaplarıdır. Bunlardan bazılarının içinde kemik parçaları yanında kemik spatula, koku şişesi, takılar ve kurşun pyxis gibi buluntular ortaya çıkarılmıştır.
Pişmiş Toprak Plakalarla yapılmış Mezarlar
Direkt olarak ana kaya üzerine yerleştirilmiş iskelet üstüne karşılıklı iki yandan üçgen çatı biçimi oluşturacak şekilde pişmiş toprak levhaların konularak kapatıldığı basit mezar örnekleri bulunmaktadır.
Dolgu toprak üzerine defin gerçekleştikten sonra, üzeri pişmiş toprak düz plaka parçaları konularak kapatılmıştır. Bu tip mezarlar Roma ve Geç Roma döneminde çokça tercih edilen mezar tipleridir.
SONUÇ
Attaleia nekropol alanında ortaya çıkan mezarlarda yapılan kazı çalışmalarında, bugüne kadar hakkında çok fazla bilgi sahibi olunmayan Attaleia şehri ile ilgili çok önemli arkeolojik bulgular ele geçirilmiştir. Antik kaynaklar, Attaleia şehrinin Bergama kralı II. Attalos tarafından MÖ.2’nci yüzyılda kurulduğunu belirtmektedirler.
Yani Attalos buraya gelmeden önce de burada bir yerleşim vardı. Nekropol uzun bir zaman dilimi boyunca çok yoğun biçimde kullanılmıştır. Mezarlar içinde ele geçen buluntular MÖ.3. yüzyıl ile MS.4. yüzyıl arasındaki döneme tarihlenir. 700 yıl boyunca kesintisiz olarak kullanıldığı anlaşılan nekropol alanındaki bulgular, Attaleia antik şehrinin bugüne kadar bilinen tarihini 1. yüzyıl erkene çekmektedir.
Antik çağda: Akdeniz’in yoğun bir deniz ticareti güzergahı üzerinde bulunan ve bir liman şehri olan Attaleia, uzun süre Pamphylia Bölgesinin önemli şehirlerinden biri olmayı sürdürmüştür. Ancak şehre ait az sayıdaki kalıntı günümüze ulaşmıştır. Şehir, büyük oranda Osmanlı döneminde ve günümüz yerleşimi altında kaybolmuştur.
Bugüne kadar yapılan kazı ve sondaj çalışmaları arasında en geniş alanda yapılan kazı çalışması olması sayesinde, nekropole ait büyük bir bölüm ortaya çıkarılmıştır. Buradaki buluntular: Attaleia şehrinin sosyal, kültürel, ekonomik yapısı hakkında çok önemli ipuçları vermiş ve vermektedir.
Peki ya inşaat? Son yapılan çalışmalara göre burada nekropol alanı korunarak “Kent Müzesi” yapılacak ve tasarım Antalya’nın tarihsel geçmişine ait izler ile geleceği arasında köprü oluşturacak şekilde kurgulanacaktır.
1.Derece Sit alanı kapsamına alınan nekropol alanı, dış etkenlerden korunması için yarı şeffaf yapı malzemeleriyle kapatılacak ve “Kent Müzesi” olarak düzenlenmesi öngörülen alanda sergiler, Antalya kent tarihi ve kültürüne ait teşhir, canlandırma ve bilgilendirme unsurları yer alacaktır.
Nekropolün bulunduğu alan dışındaki bölüm, kültür ve ticaret merkezi olarak projelendirilecekmiş. Sosyal ve kültürel amaçlı kullanım alanında 3200 kişilik çok amaçlı gösteri salonunun yanı sıra 1 tiyatro salonu, 4 sinema salonu ve sergi ile sanat galerileri bulunacakmış.
Kültür merkezi yapısı, aynı zamanda Antalya’nın en önemli etkinlikleri arasında yer alan “Altın Portakal Film Festivali” nin önemli organizasyonlarına ev sahipliği yapacakmış.
Evet, gelelim yazarın yani benim notuma: Antalya o kadar büyük ki: kültür ve ticaret merkezi yapacak birçok boş alan bulabilirsiniz. Zaten, her yıl Antalya’ya gelen milyonlarca turist: kültür ve ticaret merkezi gezmek için gelmiyorlar.
Antalya Doğu Garajı Attaleia: Bırakın: bu nekropol alanı, bu şekilde kalsın, turizme yönelik bir yapılaşmaya gidilsin, insanlar burayı ziyaret etsinler ve hatta: burada gömülü binlerce insanın kemiklerini sızlatmayın, ruhlarını rahat bırakın, buraya iş merkezi veya kültür veya ticaret merkezi yaparsanız, her ne kadar batıl inanç ta olsa, eminim ki, bir takım sıkıntılar olabilecektir.