Antalya Kurşunlu Şelalesi

Antalya Kurşunlu Şelalesi

Antalya Kurşunlu Şelalesi: Antalya’dan Alanya yönüne giderken, 17 km. sonra, Antalya Hava alanını geçince, Isparta-Kurşunlu kavşağı (Soğucaksu köprüsü) ile karşılaşıyorsunuz. Sola dönüp, bu yönde, 6 km. ilerledikten sonra, karşınıza, sağ tarafta, Kurşunlu Şelalesi sapağı çıkıyor. Girişte, yolu belirten tabela var. Sapaktan, 2 km. daha yola devam edin. Asfalt ve çam ormanları, bahçeler ve tarlalar arasındaki yol, 10-15 dakika sonra, sizi Kurşunlu Tabiat Parkına ulaştıracak.
Buraya ulaşım için; Antalya’dan, Belediye Otobüsleri ve minibüsler de var. Antalya merkezden, bunlara binilerek de buraya gelmek mümkün.

TABİAT PARKININ GENEL ÖZELLİKLERİ

Antalya Kurşunlu Şelalesi: Kurşunlu şelalesini oluşturan ırmak; 2 km. lik kanyon içinden geçerek, buraya geliyor ve şelaleyi oluşturuyor. Şelalenin yüksekliği, yani suyun aktığı yükseklik, 18 m. Aktığı yerde ise, göletler oluşturuyor. Suyun bol olduğu dönemlerde, yedi gölet görmek mümkün.

Kurşunlu şelalesinin en cazip yönü; ana yola ve Antalya’ya yakın olması. 1986 yılında, bu alanda park yapılarak piknik alanı oluşturulmuş. 1991 yılında ise, emekli cumhurbaşkanı Kenan Evren’in teşvikleriyle, bölge, milli parklar arasına dahil edilerek, tabiat parkı olarak ayrılmış. Tabiat park alanı; birkaç yıl önce, yeniden elden geçirilmiş.

Toplam; 33 hektarlık bir alan içinde kurulu. Bunun, 4 hektarlık bölümü, günübirlik gelenler için piknik alanı olarak düzenlenmiş. Park içinde: seyir terasları, alışveriş merkezleri ve piknik yerleri tanzim edilmiş. Pikniğe gelenler için, bulaşık yıkama yerleri hazırlanmış. Hatta, yaptırılan tuvaletler bile, çevreye uyum açısından, özel ağaçlar ile kaplanmış.

Park içinde; Antalya’nın yöresel ağaçları ve yemyeşil bitki örtüsü var. Yürüyüş sevenler için; 40-45 dakika süren, yürüyüş parkuru var. Yürüyüş sırasında, burada barınan, yüzün üzerinde kuş türünün bir kısmını da görmeniz mümkün. Ayrıca: sincap, yılan gibi her türlü hayvanı da görebilirsiniz.

Antalya Kurşunlu Şelalesi: Şelale, aslında çok yönlü olmakla birlikte; özellikle: bitki tüneli ve su değirmeniyle, Antalya’da mutlaka görülmesi gereken bir yer. Antalya’ya gelip de burayı görmeden sakın ayrılmayın. Antalya’da nereye gidelim, nereyi görelim, nereyi gezelim diye düşündüğünüzde, buraya mutlaka zaman ayırın. Pişman olmazsınız. Manzara mükemmel, ortam mükemmel. Doğa, sanırım burada sanatını konuşturmuş.

Bölgedeki orman dokusu sağlıklı ve bitki örtüsü zengin. Kızılçam hakim. Ama yer yer, küçük gruplar halinde: doğu çınarı, defne, yabani zeytin, sakız ağacı, söğüt ve incir ağaçları da var.

Toprak zeminde; alıç, zakkum, böğürtlen, yabani gül, kekik, yabani nane, eğrelti otları ve sarmaşık çeşitleri görülebilir. Su göletlerinde ve kıyılarda ise: kamış, su nanesi ve yer yer nilüfer görmek mümkün. Tabiat parkında yaşadığı tespit edilen hayvan cinsleri: yaban domuzu, tilki, tavşan, sincap, yarasa, ağaçkakan, yılan, kertenkele, sazan balığı, su kaplumbağası.

PARKTAKİ GEZİ PLANI

Parka girişte, belli bir ücret veriyorsunuz. Özel otomobiliniz ile gittiyseniz, aracınız için ayrı bir ücret alınmıyor. Girişte ödediğiniz ücretten sonra, başkaca bir ücret ödemeden, parkın tüm bölümlerinden yararlanabiliyorsunuz.

Evet, ücreti ödediniz. Aracınızı otoparka park ettiniz. Kapıdan girince; Muğla yöresinden getirilen, kayrak taşlarıyla, orman içinde yapılan yoldan ilerleyin. Burada; hem hediyelik eşyalar satan dükkanlar ve hem de ayaküstü yiyebileceğiniz gıda ürünlerinin satıldığı dükkanlar var.

Ayrıca; şelale yanında, her türlü yiyeceği bulabileceğiniz restoran bulunuyor. Yani; günübirlik olarak buraya geldiğinizde, gerek kendi yiyeceklerinizi getirip piknik yapabilir ve gerekse burada bulunan restorandan yararlanarak yiyecek ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Bu restoranda, özel olarak yapılan ağaç masalarda oturarak, yeşilliklerin gölgesinde, her türlü et ızgara, alabalık ve diğer balık çeşitlerini bulmanız mümkün.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Şelalenin etrafında, Orman Bakanlığınca düzenlenmiş piknik alanında, sola ayrılan bir patikadan, merdivenlerden aşağıya inin. Renk renk bitkilerin arasında yapacağınız kısa ve keyifli bir yolculuktan sonra, karşınıza bir değirmen çıkıyor. 18 metre kadar yüksekten akan su, aşağıda küçük bir gölet oluşturuyor.

Bu göletin batı kıyısındaki değirmen, son yapılan çevre düzenleme çalışmaları sırasında restore edilmiş. Evet, yanına gidin ve su değirmenini görün. Yaklaşık, 200 yıllık olduğu rivayet ediliyor. Göletin etrafı ise, yeşillikler ile sarılı. İçinde; tatlı su kaplumbağaları, yengeçler ve balıklar görülebilir.

Evet, patikada yürümeye devam ediyoruz. Bir süre sonra; Şelaleye ulaşıyoruz. Burada; şelalenin altındaki mağaraya girmek mümkün, girin. Mağaranın içinde, duvarlar yosun ve yapraklarla kaplı. Muhteşem fotoğraflar çekebileceğiniz bir mekan. Mağara içinde, su sesinin yoğunluğundan, konuşmalar anlaşılmıyor. Ayrıca; suyun verdiği serinlik, çevrede rahatça yürümenizi sağlıyor. Bu eşsiz manzarayı bir süre seyredin, inanın büyük keyif alacak ve bütün yorgunluğunuzu unutacaksınız.

Evet, patikadan yürümeye devam ediyoruz. Patika yol, göletin üstünden devam ediyor. Zakkumların arasından, dar bir köprüden karşıya geçiyorsunuz. Şelaleden damlayan sulardan rahatsız olmam diyorsanız, şelalenin altındaki koridordan yürüyerek ilerlemeye devam edebilirsiniz.

Patika yolun, sağa kıvrıldığı inişte, dev bir bitki tüneli sizi karşılıyor. İri gövdeli, anıtlaşmış ağaçlar ve çeşitli bitkilerin, bu alanı, bir şemsiye gibi örttüğünü göreceksiniz. Bunun sonucunda ise; bitki tüneli oluşmuş. Burada, gökyüzünü görmeniz mümkün değil. Evet, bitki tünelinde ilerliyorsunuz, karşınıza gölette yüzen ördeklere, ufak ekmek kırıntıları ve yiyecek maddeleri atan yerli-yabancı turistleri ve bu yiyecekleri yemek üzere kıyıya gelen ördekleri göreceksiniz.

Özel gezinti yolunun üzerinde bulunan bitki tünelinde, kış hariç, her mevsimde, her türlü bitkiyi görmeniz mümkün.

Evet; gezimizi tamamlıyoruz, bu bölümde bir süre kalabilir ve aynı yoldan geri dönebilirsiniz.

Tabiat parkında; mevcut ve söz edilen hizmetler: Nisan-Aralık ayları arasındaki dönemlerde, parkı ziyaret edenler için verilmekte. Bu dönemlerde, ziyaretçiler tarafından, gerek günübirlik piknik ve gerekse doğa yürüyüşleri yapılabilir.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Antalya Aspendos

Antalya Aspendos

Antalya’nın 48 km. doğusundadır. Aksu İlçesinin 8 km. doğusunda, Köprüçayın dağlık bölgeden, düzlüğe ulaştığı yerdedir. Antalya-Manavgat kara yolundan ayrılan, asfalt bir yol ile ulaşılır. Günümüzde; burası; Belkıs olarak anılmakta. Özellikle: tiyatronun yapılış öyküsü ilginizi çekecektir.

TARİHİ SÜREÇ

Antalya Aksu Aspendos: Hemen başlangıçta, buraya has bir özellikten söz etmek istiyorum. Antik dünyada; en güçlü para; Aspendos sikkesidir. Evet; tarihi süreç içinde, Aspendos’un yerini şöyle kısaca bir kontrol edelim. MÖ.10’ncu yüzyılda, Akalar tarafından; biri büyük, diğeri küçük iki tepe üzerinde kurulmuş.

Kentin ilk adı; kent adına bastırılan sikkelerde de görüldüğü gibi: Estvadisy. Antik devrin; zengin kentlerinden biri. Çünkü: önemli bir ticaret yolu üzerinde ve Köprüçay ırmağı ile limana bağlanıyor. Bu nedenle; her çağda, ele geçirilmek istenen bir yer olmuş. Mısır, gül ağacından yapılan süs eşyaları, şarap, tuz ve at ticareti yaygın. Özellikle: antik dünyanın en iyi atlarının, burada yetiştirildiği söylenir.

Biraz önce belirttiğim gibi; kent iki tepe üzerinde, iki bölüm olarak kurulmuş. Yukarı kentte: agora, bazilika, nymphaeum ve eksendra var. Tabii; ben burada nymphaeum yazınca; şüphesiz, nedir bu diye sordunuz?

Evet: Bu bir çeşme, yunan mitolojisinde; su, orman ve dağ perileri olan nymphlere adanmış, anıtsal çeşme yapısı. Gerçekten; sütun ve heykellerle bezenerek, güzel bir görüntü sağlanır. Evet, devam ediyoruz.

Aşağı kentte ise; tiyatro, stadyum, hamamlar, su kemerleri, tapınak ve nekropol var. Nekropol: şehrin mezarlığı. Şehir surları: Helenistik dönemde yapılmış, sonraları geç roma ve Bizans dönemlerinde ise bir takım onarımlar görmüş.

Aspendos’u; sanat merkezi yapan yapıtların başında: tiyatro gelir. MS.2’nci yüzyılda, Romalılar tarafından, küçük bir tepenin yamacına inşa edilmiş. Anadolu’ daki, antik roma tiyatroları arasından, günümüze kadar, sahnesi ile ulaşabilen, en eski ve sağlam örneklerden biridir.

Mimarı; Aspendos’lu Theodorus’un oğlu Zenon. Antonius Pia zamanında (138-164) yapılmış. Kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuş. Sahne binasının bazı yerlerinde görülen beyaz sıralar üzerindeki zikzak motifler, Selçuklular dönemine ait.

Orkestradan itibaren yükselen oturma sıralarının; ilki, senatör, yargıç ve yabancı elçilere, ikincisi ise, kentin ileri gelenlerine ait. Kadınlar, genellikle üst sıralarda, galerinin altındaki bölümlerde otururlar.

Geri kalan bölümler, kentin tüm vatandaşlarına açık. Sahne: tiyatronun en çarpıcı bölümü. Sahnenin alt kısmında, aktörlerin sahneye çıkışını sağlayan beş kapı var. Üst katta; sütunlu cephe mimarisinin tam ortasındaki üçgen alınlık içinde, tiyatronun kurucusu ve koruyucusu olan ve aynı zamanda şarap tanrısı ” Dionysos ” un bir kabartması işlenmiş.

Tiyatronun yapımına ait, bilinen bir efsane var. Sanırım ilginizi çeker. Şöyle:
” Aspendos kralının, çok güzel bir kızı var. Herkes, onunla evlenmek istemektedir.

Ancak, kral, kimde karar kılacağına karar veremez. Sonunda, düşünür ve halka bir duyuru yapar: ” Her kim, halkımız ve kent adına, en yararlı ve en güzel şeyi yaparsa, kızımı ona vereceğim “. Bu durum üzerine, bir süre sonra, iki büyük eser ortaya çıkar.

Muhteşem geometrik hesaplamalar sonucu inşa edilen ve kente su getiren: su kemerleri. Diğeri ise; orkestrasının bulunduğu sahnesinde, yere metal bir para atıldığında bile, en üst kattan sesin duyulduğu, dünyanın, o zamanki akustiği en iyi olan açık hava tiyatrosu. Bu akustiğin muhteşemliği, günümüzde bile, tiyatroda, ara sıra yapılan konserler ve etkinliklerde yaşanmakta.

Evet, kral su kemerlerini gördükten sonra, kızını, su kemerlerini yapan mimara vermeye karar verir. Sonra: tiyatroya gider. Tiyatronun en üst bölümünde gezerken, bir ses duyar. Ses ;” kralın kızını ben almalıyım, kral kızını bana vermeli ” diye söylenen mimar Zenon’a aittir.

Kral; mimar Zenon’u arar ve onun, çok aşağıda, sahne blokunda olduğunu görünce, şaşkınlığı daha da artar ve yaratılan bu akustiğe hayran kalır. Sonuçta; kral kızını mimar Zenon’a verir.

Evet; muhteşem bir akustik. Ama; günümüzde bunu yaşamak adına yapılan ve yüksek volümlü müzik konserlerinde, akustik yanında, tarihi yapının imarında büyük sorunların çıkacak olması, büyük olasılık. Yani: buranın her ne olursa olsun, yüksek volümlü müzik kullanılan etkinliklere kapatılmasından yanayım. Yalnızca; çeşitli tiyatro eserlerinin sergilenebileceği bir yer olarak kullanılabilir.

Çünkü; daha önce de çeşitli kereler ifade ettiğim gibi, bizlere, bizim neslimize sağlam teslim edilen bu eserleri, gelecek nesillere bizde sağlam teslim etmek zorundayız. Yoksa; burada, yüksek volümlü bir Tarkan konseri izlemek elbette, o güzel sesin daha güzel yankılanması adına, tercih edilebilecek bir durum. Ama; ya bu mekanın, yapısal sorunlar yaşaması söz konusu olursa ki, bundan kesinlikle şüphem yok. Olacağı kesin.

Antalya Aksu Aspendos: Evet; Aspendos denilince aklımıza büyük olasılıkla tiyatro geliyor, tiyatroyu görmeyenler, mutlaka yolunuzu değiştirin ve burayı görün. Gerçekten muhteşem bir tiyatro.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Antalya Perge

Antalya Aksu Perge

Antalya’nın 18 km. doğusunda. Düden ve Aksu akarsularının arasında kalan bölgedir.

Burada: uluslararası standartlardaki otel ve tatil köyleri; bir turizm cenneti yaratmış.

Antalya’nın 18 km. doğusunda, Aksu İlçesinden 2 km. içeriye doğru ilerlediğinizde, Perge’ye ulaşacaksınız. Antik dönemde, üzerinde bulunduğu ticaret yolu nedeniyle önem kazanmış bir Pamphylia (Pamfilya) şehri. Özellikle: MS.275-276 yıllarında, savaş kasasının imparator Tacitus tarafından, Perge’ye getirilmesi ile, kentte, ekonomik durum canlanmış.

Kente ulaştığınızda: kapıda bir kitabe göreceksiniz. Bu kitabede; kentin, Truva savaşından sonra, bölgeye gelen, Mopsos ve Kalkhas adındaki kahramanlar tarafından kurulduğu yazılı.

Ancak: MÖ.333 yılında, Makedonya Kralı Büyük İskender’in bölgeye gelişine kadarki tarihi süreç içinde; kent ile ilgili, herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmıyor.

MÖ.3’ncü yüzyılda; kentte, Bergama krallığının egemenliği görülür. Daha sonra ise; Roma egemenliği. Roma yönetiminde, özellikle; MS.1 ve 3’ncü yüzyıllar arasında, büyük gelişmeler görülür.

Günümüzde, burada görülen kalıntıların çoğu, bu dönemlerden kalmış. Takip eden dönemlerde, Bizans egemenliği devreye giriyor ve kent; Hıristiyan dünyası için önemli bir merkez haline geliyor. Hıristiyan dünyasının azizlerinden, St. Paul’ un kenti ziyareti, buranın dinsel yönden önemini de arttırmış.

Antalya Aksu Perge: Evet, Perge’de, önce tiyatroyu göreceksiniz. 12 bin seyirci kapasiteli. Helen-Roma tipinde yapılmış. Perge tiyatrosu kazıları: 1985-1993 yılları arasında yürütülmüş ve kazılar sırasında, şu anda, tiyatronun içinde, orijinal yerlerinde duran ” Dionnysos ” frizi bulunmuş.

Süslemelerde kullanılan bezemelerin tümünün, belli bir dönem içinde bitirilemediği ve değişik dönemlerde tekrar tekrar bitirilmeye çalışıldığı görülüyor. Özellikle, sahne binası: ilk olarak MS. 170 yıllarında yapılmaya başlanmış, daha sonra ise, üzerine bir kat daha eklenerek, yapı devam ettirilmiş.

Kazılar sırasında bulunan heykeller, özgün konumlarına göre, sahne binasının nişlerine yerleştirilmiş olarak sergileniyor.

Tiyatronun karşısında: tel örgü ile çevrili ve çeşitli antik figürlerin bulunduğu antik taşlar, sütun başlıkları ve kabartmalar sergilenmekte. Aydın-Karacasu’da bulunan Afrodisias antik kentinde bulunan hipodromdan sonra, ikinci büyüklükteki ve MÖ.2’nci yüzyılda yapılan hipodrom burada, sağ tarafta, karşınıza çıkıyor.

Kentin, roma kapısından geçerek ilerlediğinizde; kent duvarları, hamam, agora, ortasında bir su kanalı geçen sütunlu cadde, dükkan yerleri ve akropol görülebilir.