Antalya Köprülü Kanyon

Antalya Köprülü Kanyon

 

İnsan ruhundaki heyecan ve macera duygularının en yüksek seviyelere ulaşmasını sağlayan bir parkur ve spor. Tam bir aksiyon. Yaşamak isteyenler, mutlaka tercih etmeli. Resimlerde; coşkun akan bir ırmak içinde, botla ve üstlerinde başlık ve diğer ilginç kıyafetler, ellerindeki kürekleri çekmeye çalışan ve suya düşmemek için mücadele eden insanlar. Evet; işte, köprülü kanyon ve rafting. Burada: köprülü kanyon milli parkında.

Denemek isteyenler mutlaka olacaktır. Gerekli emniyet tedbirleri alınsa da, unutmayın ki, öncelikle sizin kişisel güç ve kuvvetiniz gerekecek. Ama kesinlikle, bunları görünce veya duyunca büyük bir korkuya kapılıp, bu güzelliği yaşamaktan sakın vazgeçmeyin. Rehberler gayet bilinçli. Bunun sonucunda, tehlike yaşamak pek mümkün  değil, yaşanan aksiyonlar, rehber tarafından bilinçli yaratılıyor ve kontrollü.

Antalya-Alanya kara yolunda ilerlerken, köprülü kanyon tabelasını görünce, ana yoldan ayrılıyorsunuz ve Taşağıl ve Beşkonak’a giden 40 km. lik bir yolla, bu milli parka ulaşıyorsunuz. Ancak yol berbat, hatta berbat ötesi. Tamam asfalt ama, dar ve araç yoğunluğu o kadar fazla ki, zaman zaman, karşılıklı gelen iki araç, aynı anda geçemiyor.

Bir aracın karşıdan gelen araca yol vermesi şart, hele bir de düşünün ki, büyük otobüs ise. Bunun yanında: uzun süre, döne döne ine çıka ilerleyen araçların sürücülerinin, bazen aksiyon yaratacak hareketlerde bulunmaları, yolu zor durumdan tehlikeli hale getiriyor. Buraya giderseniz,  lütfen dikkatli araç kullanın. Ben sanırım, bu yol yüzünden uzun süre bir kez daha gitmeyi düşünmeyeceğim.

Milli parkın, önemli bir bölümünü oluşturan köprü çayı: göller yöresindeki Eğridir gölünün güneyindeki Toros dağlarından doğuyor. Değişik arazi kesimlerindeki vadisinde, 120 km. boyunca ilerleyip, buraya kadar geliyor. Buradan sonra ise; denize ulaşmak için, yüzlerce yıl, bu kesimdeki araziyi oymuş ve ortaya, bu doğa harikası kanyon çıkmış.

Bolasan köyünün altından itibaren, 14 km. uzunluğundaki bu kanyon; yörenin en ilginç yerlerinden biri. Yer yer: 400 metreye çıkan ve ortalama 100 metre yükseklikteki bir kanyon. Olukköprü’de bitiyor. Daha sonra ise, Köprüçay, tarihi Aspendos yakınlarından geçerek, Akdeniz’e dökülüyor.

Bu kanyon içinde yapılan rafting sporu, yöreye çok sayıda yerli ve yabancı turist çekmekte. Rafting parkuru: Olukköprü’nün, yaklaşık 100 m. aşağısında, suyun durgun olduğu yerde başlıyor. Kanyon duvarlarından dökülen su kaynakları, parkur boyunca ilginç görüntüler oluşturuyor. Amatör raftingcilerin; genellikle olukköprüde başladıkları parkur, yaklaşık 10 km. süren bir yolculuk sonrasında, Beşkonakların ilerisindeki beton köprüde bitiyor.

Beton köprüden sonraki, 3 km. lik son bölüm, tehlikeli olduğu için, daha çok profesyonel raftingciler tarafından tercih ediliyor. Zaten yol boyunca ilerlediğinizde, sol yanınızda, rafting yapmanızı sağlayacak birçok değişik firmanın barakalarını, bot, kano ve diğer ekipmanlarını görebiliyorsunuz. Özel aracınız ile giderseniz, yol boyu ilerleyin, sol yanınızdaki değişik firmalardan biri veya birkaçı ile görüşün. Görüştükten sonra, firma, muhtemelen her 8 kişi için bir bot tahsis ediyor. Raftinge katılacaklara, can yeleği, miğfer başlık, kürek veriliyor.

Antalya Köprülü Kanyon: Ayrıca, her bot için bir rehber görevlendiriliyor. Kıyıdan bota biniyorsunuz, rehberin sizi yönlendirmesi ile nehirde ilerliyorsunuz. Zaman zaman kürek çekiyorsunuz, zaman zaman dalgaların yoğunlaştığı yerlerde, rehber tarafından yaratılan kontrollü aksiyonlar, adrenalin seviyenizi yükseltmeye yetiyor. Zaman zaman ise, rehber, nehre girmenize, yüzmenize izin veriyorlar, mola veriyorlar.

Bu yüzme molalarından birinde, hemen kıyıda bulunan bir ağaçtan nehre atlamanız mümkün. Bir ara, geriye dönüp baktığınızda, hemen ufuk hattında, sanki sırt üstü yatmış gibi görünen ve yüzünün silüeti ufka yansıyan ATATÜRK bile göreceksiniz. Ayrıca, balık tutanlar, oltalarını nehre atıp, balık tutanları göreceksiniz.

Evet, rafting turunuz, gerek yolculuk ve gerekse molalar dahil, yaklaşık 1.5 saat sürüyor 1.5 saatlik süre sonunda, kıyıya yanaşıyorsunuz, kıyıya çıkıyorsunuz ve yine firmanın araçları ile, arabanızı park ettiğiniz, sizi ilk bota bindirdikleri yere götürüyorlar. Tüm bu süreç, yaklaşık 2 saat civarında sürüyor.

Fiyat mı, rafting heyecanı, muhtelif firmalarda farklı fiyatlar uygulanıyor, mutlaka araştırın, pazarlık yapın. Ama benim size önerim, ucuz fiyatları turları tercih etmeyin. Rehber çok önemli. Bota verilen rehber gerçekten çok önemli. Sonuçta, rehber sizi yönlendiriyor. İyi yönlendirilmediğiniz takdirde, bottan düşmemek mümkün değil. Ama iyi bir rehber, bottan düşmenizi önlüyor, en fazla ıslanıyorsunuz. Bu yüzden, iyi rehber veren firmaları tercih edin. Rehber niyetine, yanınıza bir çocuk verilirse, her ne kadar tehlikesiz de olsa, rafting yolculuğunuz sorun olabilir diye düşünüyorum.

Peki ya tehlike. Botlara baktığınızda, birçok insan ve hatta kucakta bindirilmiş bebekler bile göreceksiniz. Bunlar beni ilk anda elbette düşündürdü. Ama, sanırım bu insanlar, botun asla devrilmeyeceğini düşünerek, böyle yanlarında çocuk alıyorlar. Ama, yine de, tabiat ve doğa ile bir nebze de olsa mücadele ediyorsunuz, sonuçta tehlike oranı çok düşük.

Özellikle, rehberiniz iyi ise, üzerinize mutlaka can yeleği ve başınıza kask taktıktan sonra, tehlike riski yok denecek kadar az, en fazla ıslanıyorsunuz. Ama dedim ya, rehber çok önemli, acemi bir rehber tehlikeli sonuçlara sebep olabilir diye düşünüyorum.

Antalya Köprülü Kanyon: Bu arada, 8 kişilik büyük botlar yanında, iki kişi tarafından kullanılan kanolar var. Sanırım bu kanoları kullanmadan önce parkuru iyi bilmeniz şart. Çünkü, bu iki kişilik kanolarda rehber şansınız yok. Dolayısı ile, akıntının nerede aşırı hızlı olduğunu, olacağını kestiremezsiniz.

Bence, parkuru iyice belledikten sonra, rehberli tura katıldıktan sonra, iki kişilik kanoları denemelisiniz, yoksa sanırım tehlike olabilecektir. Tehlike dedim de ne olabilir. Aşırı akıntıda akıntıya kapılıp sürüklenmek, bu esnada, boğulmak, sığ yerlerde ve kayaların bulunduğu bölgelerde, baş veya vücudunuzun herhangi bir yerini kayalara çarpmak. Ama dedim ya, iyi bir rehber sizi bu tehlikelerden korur.

Köprülü kanyon milli parkı: elbette, yalnızca rafting yapmak için kullanılmıyor. Milli park; ülkemizin, en güzel bitki örtüsüne sahip yörelerinden biri. Son yıllarda; bilim adamlarının büyük ilgisini çeken bölgede, dünyada yalnızca burada yetişen, bitki türlerine rastlanmış. Bu durum; bölgeye olan ilgiyi arttırmakta. Bilim çevrelerine göre: bu bölgede, halen keşfedilmemiş ve keşfedilmeyi bekleyen binlerce çeşit bitki türü mevcut.

Bunların arasında dolaşabilir, ırmak çevresinde günübirlik piknik yapabilirsiniz. Ayrıca; köprüçay boyunca alabalık avlama imkanınız da var. Yani: rafting yapmayı düşünmezseniz, günübirlik piknik, yürüyüş parkurlarında tracking ve alabalık avı. Buyurun; bol seçenekli bir program. Tercih sizin. Balık avı merakınız varsa, burası gerçekten ideal, yanınızda mutlaka olta takımınızı bulundurmalısınız.

Zamanınız varsa, bu kanyon bölgesine gitmeyi değerlendirin. Ama en başta da yazdığım gibi, yol kötü. Buraya, bence sabah saatlerinde, saat 11 gibi gidin önce rafting ve arkasından tarihe merakınız varsa Selge antik kentini gezebilir, balık merakınız varsa balık tutabilirsiniz.

Bunun dışında, yanınızda mangal bulundurursanız, yiyecek bir şeyler hazırlayıp, güzel bir ortamda nehir kıyısında yemek yiyebilirsiniz. Nehir kıyısı o kadar güzel ki, rafting sırasında zaten hemen nehrin kıyısındaki çadırları görecek ve şaşıracaksınız. Bu çadırlarda genelde rafting rehberleri konaklıyor.

Evet, son olarak, bu kötü yola tahammül edebilirseniz ki, ben bir daha gitmeyi pek düşünmüyorum, görmediyseniz mutlaka gidin, ama yolda dikkatli olun ve rafting macerasını mutlaka yaşayın, çekinmeyin, korkmayın, iyi bir rehberle olay tehlikeli olmaktan çıkıyor.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Antalya Akseki

Antalya Akseki

Akseki, her ne kadar Antalya ilinin bir ilçesi olsa da, “Aksekilinin bir ayağı Konya’dadır” şeklindeki bir yakıştırma, sanırım hiç de yabana atılacak gibi değil. Çünkü, gerçekten Akseki Konya’ya çok yakındır. Aksekililer, ticari zekalarıyla öğünürler ve ticareti iyi yaptıklarını savunurlar.

Antalya Akseki

ULAŞIM

Akseki, bağlı bulunduğu il merkezi olan Antalya’ya 155 km. uzaklıktadır. Bunun yanında: İç Anadolu bölgesini, Konya-Seydişehir üzerinden, Antalya bölgesine bağlaması ile Akseki, önem kazanmaktadır.

Akseki-Konya arasındaki uzaklık: 154 km. Akseki-Manavgat arasındaki uzaklık: 76 km. Akseki-Seydişehir arasındaki uzaklık: 61 km. Akseki-Alanya arasındaki uzaklık: 111 km. Akseki-Beyşehir arasındaki uzaklık; 95 km.

TARİHİ

Yörede ilk yerleşimcilerin, Roma döneminde olduğu ve daha sonra ise, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de yerleşim olduğu bilinmektedir.

1872 yılında, Akseki’nin, Alanya’dan ayrılarak ilçe olduğu ve 1901 yılında ise, Konya’ya bağlandığı görülür. Takip eden dönemde ise, 1991 yılında, Gündoğmuş ve İbradı ilçesi, buradan ayrılmış ve Akseki yerleşimi sınırları daralmıştır.

Yörenin tarihi geçmişinde öne çıkan diğer bir özellik: yaşanan büyük yangın olaylarıdır. Şöyle ki, bu yangın olaylarından sonra, yörede yaşayan insanların birçoğu ülkenin diğer şehirlerine göçmüştür.

Bu göç dalgaları, özellikle: Aydın, İzmir, Manisa ve İstanbul yörelerine olmuştur. İstanbul’da: Kasımpaşa ve Küçükyalı semtlerinde, yoğun olarak Aksekililer yaşamaktadır

Yörenin tarihi süreçte kullanılan isimleri: Maruyye, Marala, Akseki. İlk kullanılan isim: Marla olup, bu isim, Türkçedir ve kelime anlamı “Yüksek Ulema Diyarı” dır. Akseki kelimesi ise; Teke Yörüklerinin bir kolunun ismidir.

Antalya Akseki

GENEL

Akseki’nin genel coğrafi yapısı: dağlıktır. Rakım: 1000 metre civarındadır. İlçe: Toros dağlarının denize yakın kesimine kurulmuştur. Toros dağları üzerinde bulunan “kardelen” çiçekleri, yörenin simgesidir.

Bu çiçekler, eksi 15  derecedeki soğukta bile canlılığını korumaktadırlar. Ama, kozmetik ve eczacılıkta kullanılan bu çiçeklerin soğanları, bilinçsizce toplanıp yurt dışına gönderilmeleri nedeniyle, yok olma tehlikesiyle baş başadır.

Önceki tarihi süreç incelendiğinde: Alanya-Konya tarihi ipek yolunun buradan geçtiği görülmektedir.

İklim şartları: bölgede kış mevsimi, sert geçer ve aşırı kar yağar. Ancak, güneye doğru indikçe iklim yumuşar. Hatta, bazen kuraklık bile görülür.

Yörenin ekonomik etkinlikleri: hayvancılık, ormancılık, bağcılık ve badem yetiştiriciliği üzerine yoğunlaşmıştır.

İlçe merkezinde, nüfus yoğunluğunun büyük kısmını öğrenciler oluşturur. Çünkü: Antalya-Akdeniz Üniversitesine bağlı Sağlık Yüksek Okulu ve Mobilya Dekorasyon ile, Elektrik Yüksek Okulları, buranın merkezindeki öğrenci yoğunluğunun en büyük sebebidir.

Son olarak: bölgede Güzelsu köyünde: dünya üzerinde nadir bulunan ve burada da koruma altına alınmış olan: Sedir ağaçları bulunmaktadır. Bu ağaçların bir kısmı özellikle muhteşem uzunluklarıyla dikkat çeker. Yaşları ise, muhtemelen 500 yıl ve üzerindedir.

NE SATIN ALINIR

Akseki yöresinde,  dokumacılık öne çıkmaktadır. Özellikle, ilçe merkezine bağlı bazı köylerde, kilim dokumacılığı önem kazanıyor. Ama, günümüzde pek yaygın  değil. Yani, her ne kadar dokumacılık öne çıkmış desem de, kilim dokumaları bulabilmek için, köylere ulaşmanız gerekiyor.

Bunun dışında, son yıllarda, burada arıcılık ta gelişmiş olup, bal satın alabilirsiniz. Son olarak: Akseki’den “tahta kaşık” satın alabilirsiniz. Çünkü: Bademli kasabasında, hemen hemen her evin altında, tahta kaşık yapım tezgahı bulunmaktadır.

KONAKLAMA

Öğretmenevi               Demirciler Mh. Hükümet Konağı Yanı.                 242-6782018

GEZİLECEK YERLER

Akseki’de turizm denilince, ilk sırada akla gelenler: ilçe merkezindeki tarihi evler ve dağlardaki “kardelen” çiçekleridir. Özellikle, bu kardelen çiçeklerini görmek için gelen, yabancı turist sayısı yoğundur. Bunun dışında, Akdeniz kıyısındaki yerleşimlerde yaşayanlar, sıcak yaz aylarında, yayla havası yaşamak için, burayı tercih etmektedirler.

Antalya Akseki Kartallı Mağara

KARTALLI MAĞARA

Kuyucak beldesindedir. Roma ve Bizans dönemlerinde, buranın yerleşim yeri olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Ancak, burada herhangi bir resmi arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır.

DÜDENCİK MAĞARASI

Akseki-Beyşehir kara yolu üzerinde, Cevizli bucağı yakınlarındadır. Bu mağaranın öne çıkan özelliği: ülkemizin en derin mağarası olmasıdır.

Antalya Akseki Göktepe Yaylası-Dipsizgöl

GÖKTEPE YAYLASI-DİPSİZ GÖL

Burası, ilçe merkezine, yaklaşık 33 km. uzaklıktadır. Bu bölgenin en büyük yerleşim yeri: Sülek yaylasıdır. Burada: her ne kadar yayla denilse de, betonarme ve taş evler bulunmaktadır. Buradan yola devam ettiğinizde, karşınıza: dipsiz göl çıkıyor. Dipsiz göl: yaklaşık 1800 metre yükseklikte, bir krater gölüdür.

Su yüksekliği, yaz ve kış dönemlerinde değişmez, aynı kalır. Sülek yaylasına çok yakın olan bu  dipsiz göl,  tam bir tabiat harikası, üzerindeki nilüfer çiçekleri ve masmavi rengi ile, hemen dikkati çekiyor. Akseki yakınlarında, zamanınız olduğunda, burayı mutlaka görmenizi öneririm.

Antalya Akseki Kardelen

ÇİMİ YAYLASI

Yayla: 2400 metre yüksekliktedir. Burada, her yıl “Kardelen Şenlikleri” düzenlenmektedir. Burada bulunan kuyu mevkiindeki yaklaşık 70 metrelik Obruktan, yörede yaşayanlar, kar çıkarıyorlar ve yiyeceklerini sıcaktan koruyorlar. Bunun dışında, Çimi yaylası yöresinde, dikenli tellerle koruma altına alınmış bir sahada, sedir ağacı tohumlaması yapılmış görülüyor.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Antalya Gazipaşa

Antalya Gazipaşa

Gazipaşa: özellikle Adana-Mersin-Anamur üzerinden gelip de, Alanya-Manavgat-Antalya istikametine ilerleyen yol üzerinde bir yer olması nedeniyle, birçok gezgin tarafından görülen bir yer. Ancak: asla zaman ayrılıp ta gezilemeyen bir yer olarak da öne çıkıyor.

Çünkü: çevresindeki turizmde öne çıkmış yörelerin gölgesinde kalmış. İlçe merkezinin deniz  kıyısında olmaması, Mersin yönünden ulaşımın çok kötü olması ve Antalya yönünden ulaşımda ise, özellikle Alanya gibi turizm potansiyeli muhteşem büyük bir yörenin bulunması, insanların burayı tercih etmelerini yıllarca engellemiştir. Tam bir sessizlik cennetidir. Diğer özelliği: cam kaplı (seralar nedeniyle) bir yöre.

Ben de, birçok kez buradan geçtim ama iki kez, burada kaldım. Özellikle: deniz kıyısında, belediye tarafından işletilen ve büyük yüzme havuzları bulunan tesiste, güzel birkaç gün geçirdim.

Yakın zaman öncesinde, Bakanlar Kurulu Kararıyla, Gazipaşa yöresi “Turizm Bölgesi” olarak ilan edildi. Bunun sonucunda ise, buraya hava alanı ve yat limanı yapılmaya başladı. Bunlar tamamlandığında, yörenin turistik etkinliklerinin artacağı kesin. Sizler de, buradan geçerken, tarihi kalıntılara meraklı iseniz, mutlaka zaman ayırın, çünkü ilgi çekici tarihi kalıntılar görmek mümkün.

Antalya Gazipaşa

ULAŞIM

Gazipaşa, bağlı bulunduğu Antalya il merkezine, 180 km. uzaklıktadır. Gazipaşa-Alanya arasındaki uzaklık; 40 km. Gazipaşa-Mersin arasındaki uzaklık: 360 km. Gazipaşa-Ankara arasındaki uzaklık: 650 km. Gazipaşa-Anamur arasındaki uzaklık: 81 km. ( ama, maalesef bu yol, zor bir yol, bunu sakın unutmayın ve bu yolu tercih ederseniz, muhteşem dikkatli araç kullanmanız şart, yol 2 saat sürüyor.)

Bu arada: Gazipaşa ilçesinde, Temmuz 2009 tarihinde: hava alanı açıldı. Her ne kadar, buraya büyük uçakların inmesi mümkün olmasa da, Ankara-İstanbul gibi metropol illerden ve hatta yurt dışından, hava yolu ile buraya gelmenin mümkün olması, ilçenin turizm potansiyelini elbette olumlu yönde etkileyecektir.

Yani: 20 yıllık inşa süresi ve yapıldıktan sonra büyük uçakların inemeyecek olmasının ve hatta  pisti de uzatma imkanının bulunmamasının öğrenilmesi, bu hava alanının ilginç özellikleri olarak, mutlaka gündeme gelecektir.

TARİHİ

Yapılan araştırmalarda, bölgedeki ilk yerleşimcilerin, Hititlerin bir kolu olan “Luviler” zamanında gerçekleştirildiği bilinmektedir. Çünkü: Karatepe civarındaki kalıntılar içinde, Luvilerin simgesi olan aslan figürlerine rastlanmıştır.

Günümüzdeki Gazipaşa yerleşiminin bulunduğu yerde ise, MÖ.629 yılında bir liman kenti görülür. Bu liman kenti: Kıbrıs, Mısır ve Akdeniz’in diğer yöreleriyle yapılan deniz ticaretinde, önemli bir işlev görmüştür. Bu bölge: MÖ.7’nci yüzyıl ortalarından, 4’ncü yüzyıla kadar Pers işgali altında kalır.

MÖ.333 yılından sonra ise, Pers hakimiyetine son veren, İskender, bölgede etkin olur. Daha sonra Selevkos egemenliği ve bir ara: Adıyaman merkezli Komagene krallığının hakimiyeti görülür. Çünkü: Nohutyeri bölgesi, Komagene kralı 4’ncü Antikos için adanmıştır.

MÖ.197 yılında, bu kez Romalılar görülür. 1.yüzyılda, doğu yönünde sefere çıkan Roma imparatoru Trajanus: hastalanır ve burada ölür. Anısına bir mezar yaptırılır. Hatta, Selinus kenti, bir süre “Trajanapolis” adıyla da anılır.

Bu yıllarda, korsanlar tarafından sık sık işgal edilen bölge: MÖ.65 yılında, Pompeius isimli bir Romalı komutan tarafından korsanlardan temizlenir. Buradaki Roma dönemi, 6. yüzyıla kadar devam eder. Bizans döneminde, Hıristiyanlığın etkin olduğu yıllarda, bölge, piskoposluk merkezi olur.

1221 yılında, bu kez, Anadolu’da gittikçe güçlenen Selçuklular bölgedeki egemenliği ele geçirirler. Sultan I. Alaaddin Keykubat, yöreyi ele geçirir. Bu  dönemde, yörenin ismi: Selenti olur. Bu ismin verilmesindeki temel düşüncenin: Toroslar’dan çıkarak, şehir merkezinden geçen ve denize karışan 5 büyük ırmağın, zaman zaman aşırı yağışlar sonucu sel baskını yaratması olduğu  düşünülmektedir.

Selçuklular  sonrası dönemde: Selenti yani Gazipaşa yöresi, Konya merkezli Karamanoğulları Beyliği egemenliğine girer. 1471 yılına gelindiğinde, Osmanlı deniz güçleri, Selenti’yi ele geçirirler.

1922 yılına gelindiğinde, Selenti, Gazipaşa ismini alarak, ilçe statüsüne kavuşur. Gazipaşa isminin verilmesindeki temel sebebin: yöre halkının İstiklal Savaşındaki yararlılıklarının neden olduğu ve bu yüzden ödüllendirmek adına, buraya bu ismin verildiği bilinmektedir.

Antalya Gazipaşa

GENEL

İlçe, Akdeniz kıyısında, Gazipaşa ovasında kurulmuştur. Batıdan doğuya doğru uzanan, Toros dağlarıyla çevrilmiştir.

İlçe merkezi, deniz kıyısından 3 km. içeridedir. İlçe merkezi ve deniz kıyısı arasında, alçak tepeler mevcuttur. Yeni yerleşimler, sahile yani deniz kıyısına kadar ulaşmıştır.

Kıyı şeridinin uzunluğu: 50 km. civarındadır. Bu mesafenin, yarısı kumluk ve diğer yarısı kayalıktır. Bu nedenle, denize girmek için uygun yerler bulunmaktadır.

İklim: doğal olarak yörede Akdeniz iklimi hakim olup, buna bağlı olarak kışları serin ve yağmurlu, yazları ise sıcak ve kurak geçmektedir.

Ekonomik etkinlikler: yörede tarımsal etkinliklerin başında, kıyıda: sebze, narenciye ve muz üretimi, iç kesimlerde ise, tahıl üretimi gelmektedir. Tarımla uğraşanların, % 80’i seracılık yapmaktadırlar. Dağlık kesimlerde ise, hayvancılık yapılır.

Caretta caretta kaplumbağaları, Akdeniz yöresinde 17 merkeze yumurta bırakmaktadırlar. Bunlardan biri de, Gazipaşa sahilleridir.

NE YENİR NE İÇİLİR

Gazipaşa yöresine yolunuz düşer ve yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: öne çıkan ve çok bilinen bir yemek  türü yok. Ancak: “ülübünü piyazı” deneyebilirsiniz. Bir  de, özellikle patlıcan ağırlıklı yapılan “Bişme” yemeği düşünebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Uygun mevsimde burada bulunursanız veya buradan geçerseniz yol üzerinde: muz ve çilek satıldığını göreceksiniz. Muz satın alırken, özellikle uzun zaman muhafaza etmeyi düşünürseniz, elbette henüz yeşil olanlarını tercih etmenizde yarar var. Ama, bu muhteşem tatları mutlaka denemelisiniz.

KONAKLAMA

Gazipaşa Öğretmenevi                    Cumhuriyet Mah. Yıldız Sok.            242-5726018

Antalya Gazipaşa Belediye Dinlenme Tesisleri

Gazipaşa Belediye Dinlenme Tesisleri                                                         242-5721630

(Ben burada bir  süre kaldım. Gayet güzel bir yer. Deniz kıyısında kurulu 32 bungalov var. Bunların içinde: 3 kişi kalınabiliyor. Ayrıca: mutfak, buzdolabı ve ocak bulunuyor. Bunların hemen önünde ise: 2 yüzme havuzu bulunuyor.

Ayrıca: açık-kapalı restoranlar ve bar var. Tesis, bütün yıl boyunca hizmet veriyor. Denize girmek isteyenler için, uygun kumsal da var. Hemen karşıda ise, muhteşem ve haşmetli görüntüsüyle, Kızılin kayalıkları görülüyor.

GEZİLECEK YERLER

KORU PLAJI

İlçe merkezine bağlı Koru mahallesindedir. Burada bulunan plajda: deniz, kendi kendini filtre ederek temizleyen bir özelliğe sahiptir. Plajda: 3 doğal havuz var. Bunlarından iki tanesi, sığ olması nedeniyle, yüzmeyi yeni öğrenenler için idealdir. Denize girmek isterseniz, burayı tercih edebilirsiniz.

KIZILİN

Selinus plajının bitiminde,  denize dik inen kızıl kayalar görülüyor. Burada, güneye bakan kayalar, güneşte ısınıyor ve buraya çarpan hava, ısınarak denize iniyor. Yani, kış aylarında, soğuk günlerde bile, buradan rahatlıkla denize girmek mümkün.

Kızılin kayalıklarının hemen devamında: Aşk mağarası var. Mağara: denizden 40 metre kadar içeriye giriyor ve iki bölümlü. Daha sonra  daralarak, 300 metre daha içeriye girdiği söyleniyor. Buranın özellikleri: yalnızca  denizden girilebiliyor alması ve mağaranın dip tarafında, tatlı su bulunması.

Bu tatlı suyun, ilginç özellikleri bulunduğu söyleniyor. Yanınızda,  şişe bulundurmanız ve içtiğiniz  dışında, yedek almanız öneriliyor. Sanırım, bir zamanlar, burası korsanlar tarafından sığınma amacıyla kullanılmış.

Antalya Gazipaşa Selinus antik kenti
Antalya Gazipaşa Selinus antik kenti

SELİNUS ANTİK ŞEHRİ

İlçe içindedir. Hacı Musa çayı ve yat limanının güney batısında, denize uzanan bir tepenin üzerinde ve yamacında kurulmuştur. Girişin ücretsiz olduğu tepeye, yaklaşık 1 saatlik bir yürüyüş ile çıkabilirsiniz.

Akropol: tam tepede görülüyor. Zirve, Akdeniz’e hakim muhteşem bir manzaraya sahiptir. Akropolde: günümüze kadar gelen ve görebileceğiniz: kilise ve sarnıç kalıntısı var. Sarnıç kalıntısı: tam zirvede görülüyor.

Tepe üzerinde: ayrıca, Orta çağ döneminden kaldığı  düşünülen bir kale kalıntısı var. Bu kalenin sur kalıntıları içinde: biraz önce söylediğim gibi, apsisli bir kilise kalıntısı var. Kilise: Aziz Thekla’ya adanmış.

Bunların dışında: bölgede, hamamlar, agoralar, Selçuklu döneminde yapılmış bir köşk, su kemeri ve nekropol alanı kalıntıları görebilirsiniz. Deniz kıyısındaki agora yıkılmış olsa da, burada granit sütunlar görülebilmektedir.

Selçuklu  döneminde yapılmış köşk ise: 13’ncü yüzyıldan kalmadır ve kırmızı zikzak motifli süsleriyle dikkat çekmektedir. Su kemerleri: selinus çayı çevresindedir.

Şehrin tiyatrosu yani odeon yıkılmıştır. Ama, nasıl yıkıldığını söylesem sanırım sinirleneceksiniz. Şöyle ki, bir zamanlar sağlam olan  tiyatro yapısı, yakın geçmişte, muz ekim alanı açılması için dinamit patlatılarak yıkılmış.

Günümüzde, burada Akdeniz Üniversitesi tarafından kurtarma kazıları yapılıyor ve  tiyatronun kayaya oyulmuş bir kısım oturma sıraları ortaya çıkarılmıştır.

Ama, biraz önce sözünü ettiğim tarım ekimi, burada hala sürdürülmektedir. Sanırım bir süre sonra kamulaştırılır veya nasılsa bizde  taş çok mantığı, devam. İki hamamdan biri ise, kayalık yamacın denize indiği bölümdedir.

Nekropol alanında: Roma imparatoru Trajan’ın anıtsal mezarı var ki, mutlaka görmelisiniz.

Roma imparatoru Trajanus, Doğu Akdeniz’de Part seferinden dönerken, hastalanmış ve burada, 9 Ağustos 117 tarihinde ölmüştür. Kendisinden sonra imparator olan Hadrianus, buraya gelmiş ve ölen imparatorun küllerini, Roma’ya göndermiştir.

Bu nedenle, kent bir süre “Trajanapolis” ismiyle anılmıştır. Nekropol alanındaki mezarların hepsi, birer anıtsal yapı gibi, Klikya bölgesindeki ölü gömme geleneklerinin en güzel örneklerini yansıtmaktadırlar.

Antalya Gazipaşa Antıocheıa Ad Gragum-Nohut Yeri

ANTIOCHEIA AD GRAGUM-NOHUT YERİ

İlçe merkezine, 19 km. uzaklıkta, Güney köyündedir. İlçe merkezinden, Anamur istikametine giderken: sağda görülen tabeladan Güney köyü istikametine ayrılan yoldan ilerliyorsunuz ve bir yükseltiyi çıktıktan sonra, geniş bir alana yayılmış antik kent kalıntılarını görmeye başlıyorsunuz.

Antıocheıa ismi: Adıyaman merkezli Kommagene krallığının kralı 4’ncü Antıoche’den gelmektedir. Bu nedenle: bu yerleşim yerinin, Kommagene krallığı zamanında kurulduğu anlaşılmaktadır. Daha sonraları ise, Roma ve Bizans dönemlerinde de, burada yerleşim olmuştur.

Yöre halkı tarafından, Nohutyeri olarak da bilinir. Buradaki yerleşim yeri yani şehir: denize dik olarak inen bir dağlık arazi üzerindedir. Bu yüzden, deniz seviyesinden 300 metre yüksekte kurulmuştur.

Günümüzde burada görebilecekleriniz: nekrapol alanı, kilise, hamam, sütunlu cadde, agora, anıtsal bir kapı ve kale surlarıdır. Antik kentin hemen kıyısında, deniz kenarındaki tepelikte: Güney kalesi var. Kalenin doğusunda kral koyu uzanıyor. Batısında ise, deniz kıyısında bir koy var. Balıkçı tekneleri bu koya, ilginç bir coğrafi özellik gösteren bir kapıdan geçerek girebiliyorlar.

Zaten bu nedenle, buraya: Delikli Deniz ismi verilmiş. Koy: geniş bir havuz görünümünde. Koy bölgesinde: çevre tamamen muz bahçeleriyle kaplı. Bu bahçelerin arasından yürüyerek bu koya inmek mümkün. Küçük bir patika yol var. Ayrıca, bir de tatlı su çeşmesi yapılmış.

Günübirlik tekne turlarına katılanlar ve burayı bilenler, sessiz ve sakin bir ortamda denize girmek için burayı yoğun olarak tercih ediyorlar. Siz de mutlaka buraya gitmelisiniz. Her ne kadar yürüyüş yolu biraz zahmetli olsa da mutlaka gitmelisiniz. Buranın hemen yamacında: Nohut yeri olarak isimlendirilen yerde: muz ve badem yetiştiriliyor.

Ancak, yamaçlarda bulunan bu muz bahçelerine, gerek gübre taşınması ve gerekse olgunlaşan muzların toplanması için: özel motorlu teleferik düzenleri kurulmuş. Ayrıca: yörede bol miktarda, Frenk inciri olarak bilinen, üzeri dikenli bir tür tropikal meyve de bulunuyor. Bunun da tadına bakmayı sakın ihmal etmeyin.

Antalya Gazipaşa Lamus-danda antik kenti

LAMUS-ADANDA ANTİK KENTİ

İlçe merkezine 15 km. uzaklıkta, kuzeydoğuda, Adanda köyünün 2 km. kuzeyindedir. Giriş ücretsizdir.

Antik kent: yüksek ve sarp bir dağın tam zirvesinde kurulmuştur. Çevresi surlarla çevrilidir ve giriş kapısı: güneydeki büyük bir kulenin bulunduğu yerdendir. Yani, kent kapısı, büyük bir kule ile koruma altına alınmıştır. Surların içi kısmında, başka bir sur kalıntısı daha görülüyor. Bu da, iç kalenin varlığının işareti.

Roma döneminde: buranın, bölgedeki yerleşimlerin başkenti konumunda olduğu ve isminin “Lamotis” olduğu tahmin ediliyor.

Burada: iki tepe arasındaki düzlük alanda görebilecekleriniz: kayalara oyulmuş çeşme, iki tapınak ve agora bölümü. Bu tapınaklardan biri: Roma imparatoru Vespasianus ve diğeri Titus adına yaptırılmıştır.

Akropol bölümünde: blok taşların oyulması ile yapılmış, yekpare yani tek parça lahitler de görülebiliyor ki, bunlar da muhteşem güzel. Bu özellikleriyle:  dağlık Kilikya bölgesi kültür ve sanatının üst düzeyi yansıtılmaktadır.

Antalya Gazipaşa Nephelis-Muzkent antik kenti
Antalya Gazipaşa Nephelis-Muzkent antik kenti

NEPHELİS-MUZKENT ANTİK KENTİ

Gazipaşa-Mersin kara yolunun 15. km. de, güneye dönen yoldan sapıldığında, Muzkent köyünün içinden geçilerek, 5 km. sonra buraya ulaşılmaktadır. Hemen denizin dibindedir. Dik bir yamaçtan denize doğru indiğinizde, adı Zeytincik (Elaiossa) olan küçük bir ada var.

Kent: Arkhelais tarafından: MÖ.20 ile MS.18 yılları arasında kurulmuştur. Tipik bir dağlık Klikya şehridir. Ancak, dağlık Klikya bölgesinin en doğudaki şehri olarak önem kazanmaktadır.

Diğer öne çıkan özelliği: bu kentte, para basılmış olmasıdır. Kentin bastığı sikkeler: Kommagene kralı 4’ncü Antiokhos ve karısı İotepe dönemine rastlamaktadır. Ancak, bu sikke basma konusu: Roma döneminde de sürdürülmüştür. Ancak ,Roma döneminde, bölgenin resmi adının “İuliosebaste” olduğu biliniyor.

Bu antik kent: 3 bölüme ayrılmaktadır

Bunlardan birinci bölüm: düzlükte bulunan ve “Ala kilise” olarak isimlendirilen yapı kalıntısı. Bu yapı: dikdörtgen planlı ve çok mekanlı olarak görülmektedir.

İkinci bölüm: Akropol ve yamaçları. Burası: küçük bir tepenin üzerinde ve yamaçlarındadır. Sur duvarları nispeten sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Ayrıca:  tapınak olduğu düşünülen bir yapı kalıntısı görülmektedir. Bu tapınak kalıntısı: alınlık seviyesine kadar korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır.

Üçüncü bölüm: Kuzey kısım. Burada: tamamen tahrip olmuş bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. Ayrıca, şehrin geniş akropolu ve kireçtaşı yatakları burada görülmektedir.

Antalya Gazipaşa Hasdere köyü
Antalya Gazipaşa Hasdere köyü

HASDERE KÖYÜ

İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Burası: Gazipaşa ilçesinin ilk yerleşim yeridir. Köyün ilk ismi: Naycar. Burada: icar toplandığı için, bu isim kullanılmıştır. Hasdere ismi ise, köyün içinden geçen çaydan gelmektedir.

Köyün tarihi geçmişinin, 1300 yıllarına kadar indiği bilinmektedir. O  dönemlerde, köydeki yerleşim yerinde, derebeylerinin bulunduğu biliniyor. Silifke-Antalya arasındaki en önemli yerleşim yeridir. Osmanlı döneminde de bir merkez olarak kullanılmıştır.

Günümüzde, buradaki köyde: kime ait olduğu bilinmeyen bir türbe vardır. Türbe: kare planlı ve üstü kubbe ile örtülüdür. Herhangi bir süslemesi bulunmamaktadır. Ayrıca, köyde eski dönemlere ait sivil mimari örnekleri görülebilmektedir. Bunlar: çeşme, medrese ve bir kısım ev.

Ancak, bu tarihi evlerin birçoğu, günümüze kadar, sağlam olarak gelmiştir. Bu yönü ile, köy görülmeye değerdir. Köy hakkında anlatılan bir gelenek var. Şöyle ki: eskiden, köyde suç işleyenlerin cezası, Köy Konağında, köyün ileri gelenleri tarafından verilirmiş.

Ancak bu ceza biçimi: suçluya tokat atma, suçluyu aşağılama şeklinde olurmuş ve daha sonra suçlu, jandarmaya teslim edilirmiş. Bu uygulamanın, 1960’lı yıllara kadar, köyde devam ettirildiği söyleniyor. Yani, bir anlamda “Köy Konağının Adaleti”.

Antalya Gazipaşa Halil Limanı

HALİL LİMANI

Alanya-Gazipaşa ilçelerinin sınırındadır. Bu iki ilçe sınırlarını, bu liman belirliyor.

Liman bölgesi: günümüzde denize girilebilen güzel bir yer. Denize uzanan küçük bir burun ve bunun iki yanında, iki güzel plaj var.

Plajın hemen üzerinde yükselen burundaki yapı kalıntısının ise, ilk bakışta bir kaleyi andırsa da, aslında bir kilise kalıntısıdır. 31 metre uzunluğunda ve apsis kısmı sağlam olarak günümüze ulaşmış bir bazilika kalıntısı görülüyor.

Apsisin iç kısmında mozaikte yazılmış yazı izleri var. Bazilikanın dışında ise, mezarlar ve kuzeyde ise deniz kenarında evlerin kalıntıları görülüyor. Aslında, bölgedeki “İotape” kentinin asıl kalıntıları, yolun kara tarafında görülüyor.

BIÇKICI MANASTIRI

İlçenin hemen girişinde, levhaları  takip ederek ulaşabilirsiniz. Yaklaşık 2 km. uzaklıkta. Gazipaşa’nın dış mahallelerinden geçtikten sonra, Orman Kampı görülüyor. Orman kampı girişinde aracınızı bırakıp, yürümeniz gerekiyor.

Çam ağaçları ile çevrili orman içindeki patikadan, yaklaşık 400 metre kadar yürüdükten sonra, Manastırın kalıntılarının yayılı bulunduğu alana ulaşılıyor.

Aslında, burada yalnızca manastır kalıntısı yok. Başkaca kalıntılar da var. Bunların yani yapıların çoğu, yerel moloz taşlarla yapılmıştır. Tüm yapıların merkezinde; bir bazilika var. Ama, bu bazilika yapısının da, yalnızca kuzey duvarı günümüze sağlam olarak ulaşmıştır.

Manastırın batı yönünde: sahil düzlüğünde, 2 katlı moloz taştan yapılmış bir duvar örgülü yapı var. Bu yapı: kare planlıdır. İki katlıdır. Yapı, bir Ortaçağ kulesi görünümüz sunuyor.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.