Kızılay Atatürk Bulvarından doğru devam ettiğinizde, Eskişehir yolu olarak isimlendirilen yol ile kesişen köşede, Parlamento binamızı görebilirsiniz. 1938 yılında açılan proje yarışmasında kazanan, Avusturyalı mimar Prof. Clemens Holzmeıster tarafından yapılmıştır. Proje yarışmasına katılan 14 eser arasından; 28 Ocak 1938 tarihinde, bu proje seçilir.
Binanın inşaatına; 26 Ekim 1939 tarihinde başlanır ve 6 Ocak 1961 tarihinde bitirilir. Belki dikkatinizi çekti, 22 senelik bir inşaat süreci, çok uzun değil mi? Evet, belki, ama bu dönemde, ülkemizin ekonomik sıkıntıları ve II. Dünya Savaşı şartları, projenin gecikmeli olarak bitmesine neden olmuş.
Evet, bugün kullanılan parlamento binamız, gerçekten uzaktan bakıldığında, güzel bir görünüm sunuyor. Karşısına geçin ve bu güzelliği bir süre izleyin. Özellikle; baharda ve yazın, çiçeklerde dikilince, gerçekten muhteşem bir güzellik, gurur duymamak elde değil.
Bu parlamento, yani egemenliğin, bizi temsil eden vekiller eliyle yürütüldüğü bu yerin, büyük önder Atatürk ve değerli silah arkadaşlarının yıllarca önce yaptıkları kurtuluş mücadelesinin sonucu, şehit canlarının, gazi kanlarının bedeli olarak orada duruşunu izleyin.
Evet, Parlamento binamızı tanımaya devam edelim. Dış duvarları: 8 cm. ile 24 cm. arasında değişen kalınlıkta ve üçte biri kuyruklu, kısmen katarakla kesilmiş, kısmen elle işlenmiş, beyaz travertenler ile kaplı.
Meclis ana binasının yerleşim alanı; 19 bin metrekare. Bina: 5 katlı. Ön cephe uzunluğu: 248 metre. Tüm mekanlarda, anıtsal, dengeli ve üç boyutlu bir düzenleme yapılmış. Yapının tam ortasında ve arazisinin en yüksek noktasında; büyük toplantı salonunun bulunduğu ana kütle var. Meclis kampüsü girişleri; sağ ve sol yanlardaki iki kapıdan yapılmakta.
Ana bina içindeki toplantı salonunda: üyeler için 640 ve dinleyiciler için 980 olmak üzere, toplam 1620 oturma yeri var. Genel kurul salonu dışında, siyasi parti gurupları için ayrılmış: 176, 415 ve 700 kişilik, üç büyük toplantı salonu ve ayrıca 352 çalışma odası bulunmakta.
Sonuç
Tabii ben bunları yazdım ama TBMM binası, güvenlik önlemleri nedeniyle girilip gezilemiyor. Sadece görevliler ve davetliler, birçok güvenlikten geçtikten sonra yapıya girebiliyorlar, elbette ülkemizin en önemli yeri, tüm güvenlik önlemlerinin alınması gayet normal, gezmek mümkün değil, ama inanın ön cephenin uzaktan görüntüsü bile oldukça güzel, mutlaka görün.
Ankara Anadolu Mimarlık ve Mobilya Kültürel Miras Müzesi; Doğramacı caddesinde, Melik konağındadır. Bilkent’in ünlü Merik Konağı veya halk arasında bilinen ismi ile “Altın Köşk” tür.
Yeri daha ayrıntılı: Bilkent 3’e giderken, İhsan Doğramacı Bulvarı üstünde, sırasıyla YÖK, ÖSYM ve Bilkent Otel’i geçtikten sonra karşınıza çıkar. Hemen yanında İhsan Doğramacı malikhanesi bulunur.
Bu bina: Anadolu mimarisinin iç ve dış mekanlarında kullanılmış, simgeleşmiş 1000 adet form ve motiften ve 30 adet yapıdan (köşk, konak, saray, cami, ev) örnekler alınarak, zengin bir kültürel birikimin karışımı olarak tasarlanmıştır.
Yani, Osmanlı’daki saraylardan ve köşklerden parçaların birebir kopyalanıp uygulandığı bir yerdir. Yani, odalar ve salonlar, Osmanlı zamanına götüren bir nevi zaman makinası gibidir.
Binanın dış cephe kaplamasında kullanılan değerli kızılağaç türü: Amerika’dan ithal edilmiştir. Bu ağaç türünün, günümüzde Amerika dışına çıkarılması yasaktır. Çünkü, Kızılağaç (red wood) nadide bir ağaç türüdür ve 500 yılda yetişir.
1996 yılında yapılan binanın ilk sahibi yani binayı yaptıran: Amerika’da yaşayan ve orada “Müthiş Türk” olarak tanınan Ali Rıza Bozkurt’tur. Ali Rıza Bozkurt, bu binayı annesi adına kurduğu “Merik Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı” için yaptırmıştır.
Peki, Ali Rıza Bozkurt kimdir? Sivas Kangal doğumlu, Mühendis ve iş adamıdır. 20’den fazla ülkede inşaattan madene, petrolden ticarete kadar birçok yatırım yapmıştır.
Annesinin ismi Merik Meryem’dir. Kendisi: Amerika Los Angeles Hollwood’daki evinde otururdu. 1981 yılında kızlarının tahsili için Amerika’ya yerleşti.
Amerikan vatandaşlığıyla birlikte başarı, para, şöhret geldi ve kamuoyu onu Amerikan rüyasını gerçekleştiren “Müthiş Türk” olarak tanıdı.
1989 yılında Kuveyt ülkesinde dünyanın en büyük işini aldı. 1991 yılında, 1’nci Körfez Savaşında, Saddam Hüseyin’in askerleri tarafından esir alındı, canlı kalkan olarak kullanıldı. Ardından Kuveyt’in işgali sonucu aldığı iş iptal oldu.
Suudi Arabistan’da Mekke tünellerini yapan firmanın sahibidir. Amerikan siyasetinin de içinde oldu, Amerikan Başkanı George W. Bush’un seçim kampanyasını yürüten ekibin içinde oldu.
27 Kasım 2018 tarihinde, Amerika’da kanser nedeniyle 76 yaşında ölmüştür.
Müzeye dönüştürülme
Müze, ülkemizin ilk mimarlık ve mobilya müzesidir. 25 Aralık 2008 tarihinde açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının buraya müze statüsü vermesinin nedeni: Tasarımın kültürle buluştuğu bir yapı olmasındandır.
Öte yandan: bu tarzdaki bir yapı, son 200 yıldır İstanbul’da hiç yapılmamıştır. Öncesinde ise, İstanbul’dan Anadolu’ya geçmemiştir.
Anadolu’nun mimarlık ve mobilyada simgeleşmiş formları: toplu olarak bu müze binasında, İstanbul’dan Anadolu’ya geçmiştir.
Binada modern teknolojinin bütün imkanları, Anadolu mimarisi kombinasyonları içinde kullanılmıştır.
Anadolu mobilya sanatının en güzel örnekleri, orijinaline uygun olarak (replica) özel atölyelerde üretilmiş ve binanın döşemesinde kullanılmıştır. Binada hiçbir yabancı mobilya veya dekorasyon elemanı kullanılmamıştır. Binada kullanılan mobilya ve motiflerin imalatı için Ankara’da 7 atölye ve İstanbul’da 5 atölye, 2.5 yıl boyunca çalışmışlardır.
Köşk: Topkapı Sarayı, Yıldız Sarayı, Zeugma Antik Kenti, Bursa Yeşil Türbe, Huber Köşkü gibi yapılardan esinlenilerek inşa edilmiştir.
Köşkün inşaatı sırasında: Türk, Kazak, Azeri ve İranlı 17 mimar, 7 heykeltıraş ve 5 ressam, 3 yıl boyunca çalışmışlardır. Toplam 2300 pafta teknik resim çizilmiştir.
Dış mekanlarda 23 ayar altın varak, iç mekanlarda ise 22 ayar altın varak kullanılmıştır.
Ancak bina müzeye çevrildikten sonra, satışa çıkarılmıştır. Hatta: 9-10 milyon dolara satışa çıkarılan binanın, satılması durumunda, Ankara’nın en pahalı binası olması söz konusudur.
Tahminimce, büyük olasılıkla burayı yaptıran Ali Rıza Bozkurt ölünce, Amerika’da yaşayan eşi ve 3 kızı yani varisleri burayı satışa çıkarmışlardır.
Gelelim binanın içine
Girişte belli bir ücret standardı yok, sadece bağış adı altında ücret alınıyor. Yani 10 TL gibi bir para verilebilir. Müze her gün ziyarete açıktır. Ancak: saat: 08.00-11.00 arasında ziyarete açıktır.
Binada kapı girişinden itibaren altın yaldız ve varaklarlı süslemeleri görünce zaten hemen şaşıracaksınız. Tam bir ihtişam hakimdir. Yanının içindeki eşyaların, binadan daha pahalıya geldiği söyleniyor ve zaten hemen hissediliyor.
Köşkün iç dekorasyonunda kullanılan 1001 adet eşya: 28 ayrı köşk ve Anadolu Selçuklu dönemi eserlerinden kopyalanarak hazırlanmıştır.
Osmanlı döneminde, yabancı sefaretlerde bulunan ressam ve heykeltıraşların o dönemin Osmanlı yaşamını konu alan 10 antika nadide yağlı boya resim tablosu ile 12 adet heykel de satın alınarak, binaya yerleştirilmiştir.
1000 metre karelik bina, 3 kattan oluşuyor.
Girişte
Salonda: Sultan Vahdettin odası (misafir odası), çalışma ofisi, mutfak ve antre var.
Burada misafir odası olarak kullanılan yerdeki mobilyalar: Sultan 2’nci Abdülhamit’in kendi hobi atölyesinde, kendi eliyle yaptığı ve Osmanlı mobilyacılık sanatının şaheserlerinden biri olarak kabul edilen 9 parçalık oturma takımıdır.
Bu takım, İngiltere Londra Sotheby’s antika müzayedecisinden satın alınarak buraya getirilmiştir.
Aynı şekilde: Osmanlı sarayından çıkma, 2 ayrı oturma takımı ile sehpalar da yurt dışındaki müzayedecilerden satın alınarak buraya getirilmiş ve binaya konmuştur. Zaten binanın tasarımı, bu mobilyalara uygun olarak yapılmıştır.
Salondaki yemek masası: Uzun Hasan’ın Hacı Bayram-ı Veli’ye hediye ettiği şamdandaki motifler kullanılarak imal edilmiştir. Ayakları olmadığı halde havada durmaktadır.
Masanın taşıyıcıları: Elazığ’ın “Çayda çıra” oyununu sembolize eden, ev sahibinin hanımı Perihan ve 3 kızı (Tanyeli, Banu, Gülsün)’nın bronz heykelleridir.
Bodrum kat
Sauna, Türk hamamı, spor salonu, konferans salonu, makine dairesi var.
Binanın 40 kişilik özel konferans salonunda: ziyaretçilere: binanın yapılışını anlatan resim ve filmler ile birlikte, ayrıca Sultan Abdülhamit tarafından Amerikan kongresine hediye edilen 3000 fotoğraflık albümün New York Metropoliten Müzesindeki mikrofilmlerinden alınan slaytlar oynatılıyor.
Üst katta
Ebeveyn odaları ve şark köşesi bulunuyor. Ali Rıza Bozkurt ve ailesi, Ankara’ya geldiklerinde üst katta kalıyorlarmış.
Yaşayan Müze
Altın köşk yapıldıktan sonra, halk burayı uğurlu kabul etmiş ve yeni evliler burada resim çektirmek istemişlerdir. Bu yüzden, burada yeni evlilerin resim çektirmelerine ücret karşılığı izin veriliyor. (300 TL.)
Çekimler için köşkün içinde belirli yerlere izin veriliyor. Müze eşyalarının bulunduğu kısma girmeden, koridorlarda, köşkün meşhur kapılarının önlerinde, merdivenlerde ve bahçede çekimlere izin veriliyor. Ancak çekime 10 gün kala telefon ile randevu almak gerekiyor.
Ayrıca yine bu mekan: düğün, davet ve özel organizasyonlara ev sahipliği yapıyor. Binanın kullanımından gelen gelirin bir kısmı: Anadolu mimarlığının ve mobilya sanatının gelişmesi ve araştırılması için kullanılır, diğer bir kısmı ise Merik Kültür ve Sanat Vakfı’nın faaliyetlerinde eğitim ve sanata katkı için kullanılır.
Ankara’da son yıllarda o kadar çok alışveriş merkezi açıldı ki, 365 alışveriş merkezi, daha çok, Çankaya semtinde, yakın çevresinde oturan Ankaralılar için yoğun olarak tercih edilen bir yer haline geldi.
Ankara, kişi başına düşen alışveriş merkezi ortalaması (215 metre karedir) açısından, İstanbul’dan daha yoğundur. (İstanbul: kişi başına düşen alışveriş merkezi ortalaması, 201 m. karedir) Ancak, bu rakamlar, yine de Avrupa alışveriş merkezi ortalamalarının altındadır.
Bir diğer yönden, İstanbullular alışveriş merkezini, yalnızca alışveriş için kullanmakta iken, Ankaralılar, alışveriş merkezini alışveriş yanında, özellikle tatil günlerinde, ailecek-çoluk-çocuk gidilecek bir yer olarak görmekte ve değerlendirmektedirler.
365 alışveriş merkezi: 9 Mayıs 2008 tarihinde açılmıştır. Açılışında kullanılan slogan Keyfe özel alışveriş merkezidir. Yani: burada, alışveriş yanında, insanların dinlenebileceği, bir şeyler yiyebileceği yani keyifle zaman geçirebilecekleri ortamlar da yaratılmaya çalışılmıştır.
Diğer bir slogan ise Yılın, 365 günü, Ankaralıların farklı bir alışveriş ve yaşam kültürü ile buluşturulmasıdır. Bunun özünde de: biraz önce sözünü ettiğim gibi, alışveriş yanında, yaşam kültürünün oluşturulması için, kafelerin, çocuk oyun alanlarının, alışveriş merkeziyle bütünleştirilmesidir.
Özellikle, en üst katta: minik bir alanda tur atan tren ve ilginç bir hareket imkanı yaratılan atlar ile gezinti, çocukların yoğun ilgisini çekmektedir. Büyükler için ise: gerek zemin kattaki uluslararası markalara ait kafeler, çay bölümleri, en üst kattaki yemek bölümleri, ön cephedeki muhteşem güzel teras ilgi çekmektedir.
Evet: 365 Alışveriş Merkezi, alışveriş yanında, ziyaretçilerin hoşça vakit geçirebilecekleri ortamlar yaratmasıyla da dikkat çekmektedir. Ancak, en başta söylediğim gibi: Çankaya semtinde, nispeten büyük konut alanlarının tam ortasında kalması, genellikle Ankara’nın uzak bölümlerinden ziyade, yakın çevrede oturanlar tarafından tercih edilmesine neden olmuştur.
Söylediğim gibi: burası, nispeten büyük konut alanlarının arasında kalmaktadır ve buraya ulaşmak için: Atakule’nin hemen yanından, doğruca devam ettiğinizde “Yıldız Kavşağı” bölümüne geldiğinizde, doğruca devam edin ve ilk trafik ışıklarında, sola dönün ve doğruca 365 Alışveriş Merkezi önüne çıkıyorsunuz.
Çankaya istikametinden, Turan Güneş Bulvarından gelirseniz, yine “Yıldız Kavşağı” ve trafik ışıklarından ilk sağa, sonra yine trafik ışıklarında ilk sola, doğruca 365 Alışveriş Merkezi önündesiniz.
Alışveriş merkezinde, açık ve kapalı olmak üzere, iki otopark bölümü var. Ayrıca: zemin altındaki katta bulunan yapı market şubesi önünde de araç park etmek mümkündür.
Açık otopark: nispeten küçük ve fazla araç almıyor, ancak kapalı otopark alanı büyük ve aracınızı buraya rahatlıkla park edebilirsiniz.
365 Alışveriş Merkezi: 60 bin metre karelik kapalı alandan oluşmaktadır. Bu kapalı alanda, 100 civarında mağaza bulunmaktadır. Mağazalar genellikle, aynı konsept mağazalar olarak, belli yerlerde toplanmışlardır.
Dolaşım ve ulaşım için oluşturulan bölümler rahattır. Merkezin iki kapısından giriş-çıkış yapılabilmekte ve üst katlara iniş-çıkışlar, yan yana yürüyen merdivenlerden gayet rahatça sağlanmaktadır. Katlarda, kısa molalar için rahat koltuklar bulunmaktadır.
Zemin kat altında, girişi diğer bölümden olan: büyük bir yapı marketi şubesi var. Zemin katında ise: arka bölümde büyük bir market şubesi ve genellikle giyime yönelik dükkanlar bulunuyor.
Bir üst katta ise: yine giysiye yönelik mağazalar ve en üst katta ise, büyük bir elektronik mağazası ve çocuk oyun alanları, yemek yerleri, pasta bölümleri ve açık teras bölümü bulunuyor. Daha önce söylediğim gibi, burada çocuklar için küçük bir tren, katta dolaşıyor.
Buranın tek olumsuz yanı: yemek firmalarının pek çeşitli olmaması ki, yine de yeterli olduğunu düşünüyorum. Özellikle: diğer birçok alışveriş merkezinde olduğu gibi, yemek kokuları ortamı gerecek kadar, basık bir ortam yok. Burada: gayet yüksek tavanlar, ortamın ferah olmasını sağlıyor.
Yapının dış cephesinin tamamen camdan yapılmış olması, gün ışığından ve manzaradan azami derecede faydalanılmasını sağlıyor.
Yapının bahçe bölümündeki otopark ta ise: özel günler öncesinde, çadır kurularak stantlar açılıyor ve ziyaretçilere alternatif alışveriş imkanları yaratılıyor.
Ankara’nın çok uzak yerlerinden gelmek, burayı görmeniz açısından ilginç olmayabilir ama, Çankaya semtinde yaşıyorsanız veya yakınlarından yolunuz geçerse, kısa bir zaman ayırıp, 365 Alışveriş Merkezini gezmenizi öneririm.
Alışveriş yapmasanız da, gerek zemin kattaki kafelerden birinde veya gerekse en üst kattaki restoran bölümü ve kafelerde, kısa molalar verebilirsiniz. Özellikle, en üst bölümdeki yemek yerleri ve kafelerin bulunduğu bölümün panoramik manzarası ilginizi çekebilecek güzelliktedir.
Son bir not: Alışveriş merkezinin zemin katında, yani hemen girişinde, muhteşem bir şey gördüm ve bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Panora alışveriş merkezinin dev akvaryumları gibi, burada da, son günlerde, muhteşem bir “su” gösteri panosu bulunuyor.