Değerli okurlar: Ankaralılar veya 1-2 yıl içinde Ankara’yı ziyaret edenler, Ankara’nın bu simge yapısının uzun zamandır kapalı olduğunu biliyorlar.
Uzun zamandır kapalı olan Atakule, Kasım 2018 tarihinde açıldı.
Evet: Atakule, biraz önce de belirttiğim gibi, Ankara’nın simgesi ve şehrin birçok yerinden görülebiliyor, özellikle yeni açıldıktan sonra muhteşem güzel bir ışıklandırma yapılmış, böylece karanlıktan kurtulmuş ve akşamları da şehrin birçok yerinden görülebiliyor.
Daha önceki yazımda, Atakule’ye çıkmak için ödenecek ücretlerden ve bu ücretlerin çok fazla olmasından söz etmiştim. Yeni açılmış durumuyla Atakule’ye çıkılıp çıkılmadığını bilmiyorum ama kulenin üst bölümünde kimse görünmüyor, sanırım şimdilik çıkışlar yapılmıyor, bu konuda bilgi alınca yine bu satırlarda bildiririm.
Eski Atakule Alışveriş Merkezinin en büyük sıkıntısı: otopark olmaması, bodrum bölümündeki otoparkın ücretinin yüksek olmasıydı. Şimdi: Atakule’de Çankaya Köşkü istikametinde giderken hemen solda otopark girişi var, otopark şimdilik sıkıntılı değil, yani yer bulunabiliyor, ücret de yok.
Atakule, Kızılay merkezinden yaklaşık 4.5 km uzaklıktadır. Buraya aracınızla gelirseniz, bodrum bölümündeki otoparkı kullanabilirsiniz. Otobüsle gelmeyi düşünürseniz, Kızılay’dan gelen birçok özellikle 413 nolu otobüs buradan geçiyor.
Atakule hakkında genel bilgiler
Atakule, 125 metre yüksekliktedir. Üzerinde, Türkiye’nin ilk döner restoranı bulunuyor. Kuleye çıkış ve inişler için, şehir manzarasına hakim iki panoramik asansör bulunuyor. Kule ve eski alışveriş merkezi, 13 Ekim 1989 tarihinde açılmış, açıldığı tarihte Türkiye’nin ikinci ve Ankara’nın birinci en yüksek yapısıdır. Plan ve projesi, mimar Ragıp Buluç tarafından hazırlanmış. Türk mühendis ve işçileri tarafından yapılmış olması, gurur kaynağı.
Buranın ismi, yani “Atakule” ismi, hazırlanan bir anket sonucu, Ankara halkı tarafından belirlenmiş. Kulenin tepesinde, seyir terası yerden 87 metre yüksekliktedir. Buradan, Ankara’nın tüm çevresi görülebiliyor. Ama bir yön hariç, Çankaya ile özdeşmiş “Çankaya Köşkü” (Eski Cumhurbaşkanlığı köşkü) yönü ve Eski Başbakanlık konutunun bulunduğu bölüm branda ile kapalıydı, sanırım yeni halinde de kapalıdır.
Bu bölüm yani terasın altında, kafe-bar bölümü vardı, terasın üstünde ise, döner platformlu lokanta katı vardı. Burası, her 1.5 saatte bir tur atarak dönüyor, en üst bölümde kubbe altında ise bir kokteyl salonu vardı. Bunları anlatırken “vardı” diyorum, yeni halini bilmiyorum, ama büyük olasılıkla aynı tesisleri olabilir, net bilgi alınca yine buradan öğrenebilirsiniz.
Alışveriş merkezi
Atakule alışveriş merkezi, 5 katlıdır. Ortada boşluk bulunmakta ve mağaza ve diğer tesisler, yan bölümlere yerleştirilmiştir. Ancak: mağaza ve tesislerin birçoğu açılmamış, klasik her yerde olduğu gibi burada da tam yerleşim olmadan açılış yapılmış.
Özellikle: kuzey yönündeki kafe ve diğer tesislerde muhteşem Ankara manzarası izlenebilir. Yapının en üst katında ilginç bir sinema var. Sinema birçok yere verdiği ilanlarda aşırı rahat ve geniş koltukları, yatak olabilen koltuklarıyla öne çıktı, bilet fiyatlarının yüksek olduğunu duydum; ama sinema meraklılarına duyurulur.
Eski alışveriş merkezinde, özellikle bodrum bölümü çocuklara yönelik “Dream Land” denen yerle öne çıkıyordu, yeni yapıda bu ve benzeri bir yer yok. Daha çok giysi mağazaları yoğunlukta, özellikle büyük bir giysi markasının gayet lüks mağazası dikkat çekiyor, hatta mağazanın içinde yine aynı markaya ait pastane var.
Ayrıca, alışveriş merkezi içinde, birkaç tane fotoğraf çektirme mekanları düzenlenmiş, ilginç, başka bir yerde görmedim. Ziyaretçiler, bu özel bölümlerde ilginç hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.
Sonuç olarak, güzel bir yer, otopark sorunu çözülmüş, nezih bir alışveriş merkezi, kaliteli markaların satış yerleri var, kaliteli kafe ve restoranlar var, eğer bir gün: muhteşem Ankara manzaralı birkaç saat geçirmek isterseniz, mutlaka Atakule’yi ziyaret etmenizi öneririm.
Özellikle, Ankara’ya dışarıdan gelenler için, bu muhteşem Ankara manzarası mutlaka ilgi çekecektir. Sanırım Atakule, bir süre sonra sırf muhteşem Ankara manzarası nedeni ile, Ankara ve Ankaralılar için popüler bir merkez haline gelecektir.
Anıtkabir tanıtım yazıma başlamadan önce, Atatürk’ün bence çok önemli ve veciz bir sözü ile başlamak istiyorum “Beni görmek demek, behemehal, yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”
Anıtkabir, bugün yaşadığımız çağdaş ve modern Türkiye’nin kuruluşunda büyük hizmeti geçen, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahıdır.
Ancak, elbette, burası yalnız bir anıt mezar olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü: Anıtkabir: gerek yapılış planı ve gerekse bünyesinde barındırdığı müzeleriyle, Atatürk yanında, ulusal kurtuluşun sağlanmasındaki emekleri, yapılan savaşları da ziyaretçilere, değişik şekillerde anlatmakta ve bu ülkenin kurtuluş ve kuruluş mücadelesini en iyi şekilde ifade etmektedir. Yani, burayı yalnızca bir anıt mezar olarak düşünmemek gerekir.
ANITKABİR ZİYARETİ
Burayı ziyaret ettiğinizde; özellikle ulusal kurtuluş mücadelemizin üç önemli mücadelesinin gerçek görüntüler ve etkileyici seslerle canlandırıldığı müze bölümü kesinlikle duygularınızı harekete geçirecektir. Ankara gibi gün geçtikçe yoğun bir trafik ve insan kalabalığı yaşanan başkentte: Anıtkabir, öte yandan sahip olduğu yeşillikler ve sakinliğiyle de insanların ilgisini çekiyor. Yani; özellikle yaz döneminde, yemyeşil, sessiz ve sakin bir ortamda biraz zaman geçirmek isterseniz, işte, Anıtkabir size bunu da sağlayacaktır.
Bu yüzden, birçok kez gittiğim ve defalarca gitmekten sıkılmadığım Anıtkabir hakkında: sizlere aşağıda, gezinizde yardımcı olacak bilgiler vereceğim. Bu bilgiler ile birlikte: Anıtkabir’i gezerken, daha bilgili ve bilinçli gezmeniz mümkün olacaktır.
Buraya gittiğimde, gördüğüm kalabalıklar, bu ülkenin geçmişine, geçmişindeki bu en büyük kahramanına ve geleceğine, laik Türkiye’ye sahip çıkacak toplumların, gelecek çağdaş nesillerin en büyük aynasıdır.
Dolayısı ile, ülkemizde yaşayan her insanın ve de özellikle, öğrencilerin, gençlerin, mutlaka Anıtkabir’i ziyaret etmeleri, Büyük Önder Atatürk’e; onun yarattığı laik Cumhuriyete ve modern Türkiye’ye saygı sunulması ve kurtuluş mücadelesinin evrelerinin izlenmesi açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu önemin uygulanması temelinde ise: öğretmenlerin, öğretim elemanlarının, kurum amirlerinin, toplum önderlerinin önderlik yapma görevi bulunmaktadır.
ATATÜRK’ÜN VEFATI
Evet: Mustafa Kemal Atatürk; 10 Kasım 1938 tarihinde, İstanbul-Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumar ve o ana kadar, kendisinin öleceğine inanmayan, öleceğini düşünmeyen Türk milleti, büyük bir boşluğa düşer.
Özellikle, Atatürk’ün gömüleceği yer konusunda her hangi bir vasiyetinin bulunmaması, bu konuda çalışmalar yapanları araştırmaya iter ve sağlığında kendisiyle yapılan konuşmalar değerlendirilerek, gömülme yerinin, öncelikle “Ankara” olması konusunda hem fikre varılır.
Bunun üzerine: Atatürk’ün naaşı: gözlerini yumduğu Dolmabahçe Sarayından alınarak, top arabası ile tren garına ve oradan trenle, Ankara’ya getirilir ve sağlığında sık sık ziyaret ettiği, Ankara-Namazgah Tepesindeki Etnoğrafya Müzesinde özel hazırlanan bölüme yerleştirilir.
Ancak, buraya yerleştirilmeden önce, naaşı, Gülhane Askeri Hastanesi doktorları tarafından, iğne ile ilaç şırınga edilerek tahnit işlemi yapılır ve bozulması geciktirilir.
Çünkü: bir anıt mezar yapılana kadar, burada, yani Etnoğrafya Müzesinde muhafaza edilmesi planlanmıştır.
(Bu gün de: Etnoğrafya müzesini ziyaret ederseniz, büyük önderin bir süre mezarı olarak kullanılan bölümü görmeniz mümkündür)
Daha sonraki süreçte, Atatürk’ün anıt mezarının yapılması için, yer seçimine geçilir. Bu konuda kurulan komisyon: Ankara şehrinin, hemen hemen her yerinden görülebilecek bir alan olan “Rasathane Tepesini” seçer.
Şehrin tam ortasında bulunan tepe, üzerinde “Rasathane” yani “Gözlem İstasyonu” bulunması nedeniyle, Rasathane tepesi olarak bilinmektedir.
Tepe üzerinde yapılan incelemelerde: tepenin üzeri boş olmasına rağmen, altında, arkeolojik özellikler taşıyan ve MÖ. 12’nci yüzyıldan kalma, Frig mezarlarının bulunduğu görülür.
Yani, tepe, yüzyıllar öncesinden mezar olarak kullanılmaktadır. Ancak, bu tünel mezarların, tepe üzerine anıt mezar yapıldığında, anıt mezarı olumsuz etkileyeceği düşünüldüğünden, hemen gerekli arkeolojik kazı çalışmaları yapılır ve bulunan eserler, Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesi envanterine kaldırılır.
ANIT MEZAR PROJESİNİN SEÇİMİ
Anıt mezar yeri seçildikten sonra: bu iş için görevlendirilen bir komisyon tarafından: 1941 yılında; mimari proje yarışması açılır.
Yarışmaya: gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından, 47 proje katılır. Bu projelerden, 3 tanesi, komisyon tarafından beğenilir ve yalnızca biri değil, üçü bir araya getirilerek, ortak bir proje ortaya konulur ve bu ortak proje: Prof. Dr. Emin Onat ve Doç. Dr. Orhan Arda tarafından uygulamaya konulur.
ANIT MEZARIN YAPIM HAZIRLIKLARI
9 Ekim 1944 tarihine gelindiğinde, Anıt mezarın yapımına başlanır. İnşaat 9 yıl sürer ve 1953 yılı ortalarında, Anıtkabir tamamlanır. Anıt mezar alanı, yaklaşık 750 bin m. Karelik bir alanı kapsamaktadır.
Mozolenin bulunduğu alan: toplam 150 ton ağırlığındadır. Tepenin altında, antik döneme ait Tümülüslerin yani tünel mezarların bulunması nedeniyle, depremde hasar görmemesi için, Anıtkabir, tıpkı bir geminin su altındaki kısmı gibi, toprağın içine yerleştirilir.
Atatürk’ün naaşı: Etnoğrafya Müzesinde bulunduğu yerden çıkarılır ve Müze önündeki katafalka konularak, bir hafta süreyle, ziyarete açılır. Bu sürenin sonunda ise, 9 Kasım 1953 tarihinde, yani ölümünün ardından, 15 yıl sonra, Anıtkabir’deki mezar yerine taşınarak, geleneklere ve İslami usullere uygun olarak toprağa defnedilir.
GEZİ PLANI
KAPILAR
Bölgeye giriş ücretsizdir. Haftanın her günü: saat: 09.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır. (özel günlerde kapanış saati ileriye alınıyor.) Ziyaretler sırasında: kapılarda, üst ve çanta araması yapılmaktadır.
Bu aramalar, özellikle ziyaretin yoğun olduğu günlerde, kapıda kısa süreli beklemeler de gerektirse, unutulmamalıdır ki, alınan güvenlik önlemleri gereklidir.
İki kapıdan girmek mümkündür. Birinci kapı: Tandoğan Meydanından, diğer kapı ise, Anıttepe bölgesinde, Gençlik Caddesi üzerindedir.
Ancak: ön kapıdan, yani Tandoğan Meydanı bölgesindeki kapıdan girilmesi önerilir. Çünkü: gezinin başlangıç noktası: Aslanlı yol dur.
Ön kapıdan yürüyerek girdiğinizde: giriş kapısından, Aslanlı yol başlangıcına kadar, 600 metrelik bir yolu yürümek gerekiyor. Aracınız ile gelirseniz: kapıda, araç ruhsatı ve kişisel kimlik belgesi bırakıldıktan sonra, hemen yan bölümde bulunan otopark bölümüne aracınızı park edebiliyorsunuz.
Aracınız ile, Anıtkabir’i ziyaret etmek isterseniz, Tandoğan kapısından, araç ruhsatınızı görevlilere teslim ederek içeriye girebilir ve 600 metrelik bölümü (10-12 dakika) yürümezsiniz.
Bunun haricinde: Anıtkabir yöresinde, kapıda olduğu gibi, iç bölümlerde de, üst düzeyde güvenlik önlemi alınmış olup, sivil giyimli asker kişilerin güvenlik uyarılarına uyulması gerekmektedir.
Bu sivil giyimli görevliler, aynı zamanda, bulundukları bölgelerdeki objeler hakkında, ziyaretçilere gerek Türkçe ve gerektiğinde yabancı dilde rehberlik hizmeti de sunmaktadırlar.
Hemen yazının başlangıcında bir uyarıda daha bulunmak istiyorum. Ziyaretçiler, Anıtkabir’in ihtişamı karşısında etkileniyorlar ve gezerken bazen merdivenlerden düşme gibi hadiseler olabiliyor, lütfen dikkatli olun.
GEZİ
Evet, Tandoğan kapısından girdiğinizde, karşınıza ilk olarak, karşılıklı duran 2 kule çıkıyor.
Sağ yanda, İstiklal Kulesi bulunuyor.
1. İSTİKLAL KULESİ
Kulenin dışı
Kadın heykel gurubu var.
Kadın: Kenarda, elinde, buğday başaklarından oluşan ve yere kadar uzanan, kalın bir çelenk var. Bu çelenk: bereketli topraklarımızı temsil ediyor.
Kadın: ileri doğru uzattığı elindeki kap ile: Atatürk’e, Allahtan rahmet diliyor.
Kadın: ortada ve biraz geride, elini yüzüne kapatmış, Atatürk’ün ölümüne ağlıyor.
Kulenin içi
Duvardaki kabartmada: ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir genç ve yanında, kaya üzerine oyulmuş kartal figürü:
Kartal: gücü, istiklal ve bağımsızlığı temsil eder.
Genç: İstiklali savunan Türk gençliğini temsil eder.
Kulenin duvarlarında: Atatürk’ün, İstiklal ile ilgili özlü sözleri yazılı.
Kulenin zeminindeki cam panoda: Anıtkabir maketi ve Anıtkabir’i tanıtan fotoğraflar var.
İstiklal Kulesinin hemen karşısında, Hürriyet kulesi var.
2. HÜRRİYET KULESİ
Kulenin dışı
Erkek heykel gurubu var.
1, Erkek: sağ yanda, başında miğfer var ve sırtında kaput var. Türk askerini simgeliyor.
2. Erkek: yan bölümde: elinde kitabı ile, Türk gençliğini ve aydınını simgeliyor.
3. Erkek: biraz geride, yerel kıyafetleriyle, Türk köylüsünü simgeliyor.
KULENİN İÇİ
Duvardaki kabartmada: elinde Hürriyet Beyannamesi tutan melek figürü: bağımsızlığın kutsallığını, Yanında şaha kalkmış at figürü: bağımsızlığı simgeliyor.
Kulenin zemininde: Anıtkabir inşaat çalışmalarına ait fotoğraflar ve yapımda kullanılan taş örnekleri görülüyor.
Hürriyet kulesini ziyaret ettikten sonra: Aslanlı yolda ilerlemeye başlıyoruz.
ASLANLI YOL
Aslanlı yol: 262 metre uzunluğundadır. Zemin taşları, asimetrik olarak yerleştirilmiştir. Taşlar arasında,5 cm. boşluk bırakılmıştır. Çünkü: yolda yürüyenlerin, başlarını sağa-sola çevirmemeleri, önlerine bakmaları, bu şekilde bir hüzün havasının yaratılması istenilmiştir.
Yani, bu yolda yürürken, eğer önünüze, yere bakmaz iseniz, taşlar arasındaki boşluklara takılmanız ve sendelemeniz söz konusu olur.
Yolun her iki yanında: karşılıklı 12 ve toplamda 24 adet aslan heykeli bulunuyor.
Aslan niye seçilmiş: Çünkü: Anadolu’nun ilk uygarlıklarından olan Hititler ve Türk Mitolojisinde: Aslan: Kudreti simgeliyor.
Peki niye 24 aslan yerleştirilmiş. Çünkü: Türklerde, 24 Oğuz boyu var.
Aslanlar, yatar vaziyette görülüyor. Niye: bu büyük gücün yani Türk ulusunun, barışseverliği simgeleniyor.
Aslanlı yolun her iki yanı: uzun boyutlu: yaprak dökmeyen çam türü ağaçlarla çevrilmiştir. Bunun nedeni: tören günlerinde, burada yürüyen devlet protokolünün uzaklardan herhangi bir tehlikeye karşı görülmemelerinin sağlanmasıdır.
Hatta yine bu güvenlik önlemleri ve Anıtkabir’in şehrin birçok yerinden görünmesini sağlamak için, Anıtkabir çevresindeki yapılara sadece 4 kata kadar yükseklik izini veriliyormuş.
BARIŞ PARKI
Aslanlı yolun: her iki kıyısında kurulmuş, yeşillik alandır. Ama, bu alana girilmesi yasaktır. Parkın yapılışında: Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözünden ilham alınmıştır.
Burada: dünyanın 24 ülkesinden ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden getirilen, ağaçlar ve süs bitkileri bulunuyor. Günümüzde, burada: 104 ayrı türden, 50 bine yakın, ağaç ve süs bitkisi bulunduğu söyleniyor.
Ancak, bunların ortak özellikleri: hepsinin bodur yani kısa boylu olmalarıdır. Çünkü: bölgenin yeşillendirilmesinde kullanılan ağaçlar, bu şekilde seçilmeseydi, yıllar içinde, büyürler ve Anıtkabir’in görünmesini engelleyebilirlerdi.
Aslanlı yol bittiğinde, karşımıza büyük bir tören alanı çıkıyor. Hemen solda ise, tüm ihtişamı ile, mozolenin bulunduğu anıt kabir bölümü var.
TÖREN ALANI
Tören alanı: 129 x 84 metre boyutlarındadır. 15 bin kişi kapasitelidir. Alanın zemini: siyah-kırmızı-sarı-beyaz renkli taşlarla döşenmiştir.
Bunlar döşenirken: 373 tane halı ve kilim deseni oluşturulmuştur. Aslanlı yol bitiminde, tören alanına ulaşınca, gezimize sağa dönerek devam ediyoruz.
3. MEHMETÇİK KULESİ
Kulenin dışı
Dış yüzdeki kabartma: Cepheye gitmekte olan Mehmetçik ve elini asker oğlunun omzuna atmış; onu savaşa gönderen bir anne.
Kulenin içi: kapalıdır.
ATATÜRK KİTAPLIĞI
Burası kapalıdır.
4. ZAFER KULESİ
Kulenin dışı
Atatürk’ün, en önemli 3 zaferinin (Conkbayırı, Sakarya, Başkomutanlık) tarihi ve zaferlerle ilgili sözleri yazılı.
Kulenin içi
Atatürk’ün naaşını, Dolmabahçe Sarayından tren istasyonuna taşıyan top arabası, üzerinde şanlı bayrağımız ile birlikte görülüyor.
Zafer kulesinden çıktıktan sonra: hemen sağımızda, panaromik bir Ankara manzarasının izlenebildiği ve bir anlamda, özellikle küçük çocuklar için tehlikeli bir bölüme geliyoruz.
Buradaki bölümde, sütunlar arasındaki boşluklar, özellikle küçükler için tehlikelidir, dikkat edilmelidir. Bu yanları açık galeriden ilerlediğimizde, hemen sol da, Türkiye’nin 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, mezarı görülüyor.
25 Aralık 1973 tarihinde vefat eden, İsmet İnönü, Bakanlar Kurulu kararı ile, buraya defnedilmiştir.
Anıtkabir’in en güzel resmedildiği yer burasıdır, burada fotoğraf çekmeyi ve çektirmeyi unutmamalısınız.
Galeride yürümeye devam ediyoruz ve bu kez karşımıza yine bir kule çıkıyor
5. BARIŞ KULESİ
Kulenin içi
Duvarlarda: çiftçilik yapan köylüler ve yanlarında kılıcını uzatmış, onları koruyan bir Mehmetçik var.
Mehmetçik: Türk ordusunu simgeliyor. Onları koruyor.
Zeminde
Atatürk’ün, 1935-1938 yılları arasında kullandığı, iki adet, siyah renkli, antika; Lincoln marka tören ve makam otomobilleri görülüyor.
6. 23 NİSAN KULESİ
Kulenin içi
Ayakta duran kadının elinde tuttuğu kağıdın üzerinde: 23 Nisan 1920 tarihi yazılıdır. Kadının diğer elinde: Meclisin açılışını simgeleyen bir anahtar var.
Bunlar: 23 Nisan 1920 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı simgeleniyor.
Kulenin zemininde
Atatürk’ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı, “Cadillac” marka siyah-antika özel otomobili görülüyor.
Ayrıca: yine Atatürk tarafından Çubuk Baraj gölünde kullanılan gezinti teknesi var. (Atatürk, hastalığı nedeniyle bu tekneyi sadece bir kez kullanabilmiştir.)
Kuleden çıktığımıza, bu kez hemen sağımızda, Anıtkabir bölgesinin devasa bayrak direği görülüyor.
BAYRAK DİREĞİ VE KAİDESİ
Direk:34 metre yüksekliktedir. Bunun, 4 metrelik kısmı, zeminde kaidenin içindedir, yani uzunluk:30 metre olarak görülmektedir. Direğin, ağırlığı: 4850 kg. dır.
Amerika’da yaşayan, Türk asıllı Nazmi Cemal isimli bir Amerikan vatandaşı tarafından, kendine ait Bayrak Direği Fabrikasında yaptırılarak, 1946 yılında, Anıtkabir’e, hediye edilmiştir.
Kurulduğu yıllarda: Avrupa’nın en uzun bayrak direği olarak önem kazanmıştır.
Kaidedeki kabartmalar ve ifade ettikleri anlamları
Meşale: Türk medeniyetini,
Kılıç: Taarruzun gücünü,
Miğfer: Savunmanın gücünü,
Meşe dalı: Zaferi,
Zeytin dalı: Barışı simgeliyor
Bayrak direğinin bulunduğu yerde: uygun zamana denk gelirseniz, muhafız askerlerin nöbet değişim törenlerini izleyebilirsiniz ki, mutlaka izlemelisiniz. Bu nöbet değişimleri, tören havasında yapılmaktadır.
Daha sonra, yine sağ bölümde bir kuleye giriyoruz. Kulenin devamında, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzeleri bulunuyor. Yani, uzunca bir süre, kapalı alanda gezintimize devam edeceğiz.
7. MİSAK-I MİLLİ MÜZESİ
Kulenin içinde, duvar kabartması:
Bir kılıç kabzesi üzerinde duran, üst üste konulmuş 4 el: Türk vatanının kurtarılması için, içilen millet andını ifade eder.
Kulenin içinde, zeminde
Anıtkabir’de yapılan törenlere katılan heyetlerin, özel defteri imzalamaları için hazırlanmış imza kürsüsü var.
Duvarlardaki panolar
Anıtkabir’de yapılan önemli törenlere ait fotoğraflar sergileniyor.
ATATÜRK VE KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ
Müze: 3000 m. Karelik bir alana yayılmıştır.
İç bölümde: fotoğraf makinesi ve video kamera kullanımı yasaktır. Cep telefonu ile konuşmak bile hoş karşılanmıyor.
Bu konuda, sergilenen eserlerin ve objelerin, gelecek nesillere sağlam olarak aktarılması konusunda, görevlilerce yapılan ikazlara lütfen uyunuz.
ATATÜRK MÜZESİ
Duvarlardaki cam panolar içinde: Atatürk’ün kişisel eşyaları, kendisine hediye edilmiş objeler, madalyaları, saatleri, kalemleri, kılıçları, sigaralıkları görülebiliyor. Hatta, Atatürk hediye edilmiş ve bu kişiler tarafından Anıtkabir’e bağışlanmış bir kısım objeyi de görebilirsiniz.
Özellikle görmenizi önereceklerim
Birinci bölümde
İş bankası tarafından Atatürk’e hediye edilen, altın-gümüş-pırlanta işlemeli saat var.
Altın kabartma bir levha halinde, TBMM tarafından, kendisine hediye edilen: “Yeni Türk Alfabesi” tabelası.
Altından yapılmış ve pırlantalarla süslenmiş “Nutuk’.
(Bu resim, Londra’da Madam Tousseud bal mumu heykel müzesindeki Atatürk heykelidir. Anıtkabir’de böyle bir ortam yaratılmamış. Ama, Londra’daki müzede, büyük önderin yanında, onunla kol kola resim çektirmek mümkün olabiliyor. )
İkinci bölümde
Atatürk’ün bal mumundan yapılmış heykeli. (Bu muhteşem bal mumu heykelin aynısı, Londra’da, Madam Tousseud Bal mumu Heykel Müzesinde sergilenmektedir, çünkü: Koç gurubu tarafından 2 tane yaptırılmıştır ve hediye edilmiştir.)
Hatay Devleti Bayrağı,
Atatürk’ün spor yaparken kullandığı “kürek çekme aleti”.
Atatürk’ün kişisel giysileri.
KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ
Burada, Avrupa’daki benzerleri gibi düzenlenen, üç önemli savaşı: görüntülü ve sesli olarak sembolize eden, panolar var. İçeriye girmeden önce, panolarda verilen bilgileri okumanızı öneririm.
Evet, Kurtuluş Savaşı Müzesi bölümüne girdiğinizde: yerlerdeki kırmızı okları takip ederseniz: önce: Çanakkale savaşları, Sakarya Meydan Savaşı, Büyük Taarruzun canlandırıldığı, bölüme geliyorsunuz.
Burada; ön bölümde, savaş esnasında kullanılan silah, mühimmat, cephanelerin orijinalleri görülüyor. Hatta, bu sahnelerde görülen büyük top mermi parçalarının Çanakkale bölgesinden getirilen orijinal parçalar olduğu söyleniyor.
Burada, aynı zamanda, orijinal giysiler giymiş manken askerler var. Duvarlarda ise, savaşların cereyan ettiği bölgelerin ayrıntılı resimleri var. Fonda ise, yine savaş sahnelerini anımsatan silah sesleri, askerlerin taarruz sesleri duyuluyor.
Yani, bir anlamda: bu üç savaş, sesli ve görsel olarak canlandırılmış ve elbette, ziyaretçi üzerinde, büyük bir manevi duygusallık yaratılıyor.
SAVAŞ PANOLARI
Savaş panolarının bulunduğu bölümü gezdikten sonra: Atatürk ve kurtuluş savaşının diğer birçok kahramanlarının yağlı boya portre tablolarının bulunduğu bölüme geliyoruz. Burada, ayrıca, yine kurtuluş savaşının çeşitli bölümlerinin canlandırıldığı, büyük boyutlu yağlı boya tablolar var.
Özellikle: kurtuluş savaşı sırasında, Yunan mezaliminin resmedildiği, büyük boyutlu tabloya dikkatinizi çekerim. Ayrıca: yine bu bölümde, Atatürk’ün muhteşem güzel yağlı boya tablolarının, Moskova kaynaklı olması, Rus ressamlar tarafından yapılmış olması ilgi çekiyor.
Aslında, ilgi yanında, niye bu tür resimlerin, Türk ressamları tarafından yapılamadığı da hayretle karşılanıyor.
Evet, yine yerdeki kırmızı okları takip ettiğimizde, yağlı boya tabloların bulunduğu bölümden çıkıyor ve uzunca bir koridora giriyoruz.
Bu uzunca koridorun sol bölümündeki odalar şeklinde düzenlenen yerlerde, yine Kurtuluş Mücadelesinin çeşitli safhaları canlandırılıyor.
Ayrıca: yine kurtuluş mücadelesinde önemli rol oynayan, çeşitli asker ve sivil halk kahramanlarının büstleri var.
Bu koridorda en ilgi çeken bölümler
Atatürk’ün mezar odasından video ile canlı yayın yapılan ve yayının büyük bir ekrana verildiği bölümdür. Burada: içeri girilmesi yasak olan mezar odasının, canlı görüntüsünü görebilirsiniz.
Ayrıca: yine bu “L” şeklindeki koridorda, bütün dışa bakan pencereler eşit büyüklükte iken, yalnızca bir pencere (mezar odasının görüntüsünün verildiği ekranın olduğu yerde) daha büyük yapılmıştır.
Bu pencerenin hemen karşısında, duvarda, Atatürk maskı bulunmakta olup, Atatürk, yattığı mezar yerinden, daima “Türk Bayrağını” görebilecek şekilde düzen alınmıştır.
Pencerede, doğruca karşıda, uzaklarda Ankara kalesi ve onun burcu üzerinde, büyük Türk bayrağı görülmektedir.
SÖYLEV
Evet, koridorda, Atatürk’ün sesinden söylev dinletisi eşliğinde ilerliyoruz ve koridorun sonunda, bu kez: Atatürk kitaplığı denilen ve duvarlardaki raflarda, camekanlar içinde bulunan ve Atatürk tarafından okunan kitapların bulunduğu bölüme geliyoruz.
Bu kitapların hepsinin, Atatürk tarafından bir zamanlar okunduğu ve hatta üzerlerinde kendisi tarafından çeşitli notlar düşüldüğü belirtiliyor.
Zemindeki, bilgisayar ekranlı panolarda, Atatürk’ün yaptığı yazışmaların bir kısmının arşiv görüntülerini görmek mümkündür.
Bu bölümde: hemen sağdan ilerlerseniz, merdivenlerden aşağıya indiğinizde, Anıtkabir Komutanlığı tarafından işletilen, gayet güzel bir pastane bölümünü görebilirsiniz.
Bu bölümde: gerek yiyecek tatlı türleri ve gerekse içecek türleri bulmak mümkündür, kısa bir mola verebilirsiniz, fiyatlar gayet uygundur. Ancak, burada, gayet güzel teşrif edilmiş bu bölümde, tuvalet yok.
Evet, Atatürk kitaplığı bölümünden sonra, kapıdan çıktığınızda, yine bir kulenin içine giriliyor.
8. MÜDAFA-İ HUKUK KULESİ
Kulenin dış yüzü
Bir elinde kılıç tutarken, diğer elini ileriye uzatmış ve sınırımızı geçen düşmana “Dur” diyen bir erkek.
İleri uzattığı elinin altında bir ağaç var:
Bu simgede: kurtuluş savaşında, ulusal birliğimizin temeli olan müdafa-i hukuk simgelenmiştir. Gencin ileri uzattığı elinin altındaki ağaç: memleketi simgeliyor.
Kulenin içi
Burada, Atatürk ve Anıtkabir ile ilgili hediyelik eşyalar satılıyor. Bu hediyelik eşyalar, Anıtkabir Komutanlığı tarafından yaptırılıyor ve gayet uygun fiyatlarla ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. Fiyatların gayet uygun olması, tercih sebebidir.
Bu son kuleden çıkıyoruz ve hemen solumuzda: Anıtkabir bölümüne çıkılan merdivenler ve bu merdiven blokunun her iki yanında, yine birçok rölyef ile tasvir edilen çeşitli görüntüler bulunuyor.
MOZOLE BÖLÜMÜ MERDİVENLERİ SOL BÖLÜMÜ
Başkomutanlık meydan savaşını ifade eden kabartmalar var.
Solda
Köylü kadın, erkek çocuk ve at: Bunlar, milletçe savaşa hazırlık durumunu simgeliyor.
Atatürk bir elini uzatmış “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz dir İleri’ emrini veriyor ve ordulara hedef gösteriyor.
Öndeki melek: Atatürk’ün emrini, borusu ile uzaklara iletiyor.
MOZOLE BÖLÜMÜ MERDİVENLERİ SAĞ BÖLÜMÜ
Sakarya Meydan Savaşını ifade eden kabartmalar var.
Sağda
Bir genç, iki at, bir kadın, bir erkek var. Bunlar: savaşın ilk dönemlerinde, düşman saldırıları karşısında, evlerini bırakıp, yurt savunması için, yollara düşmüş insanlarımızı tasvir ediyor.
Bunların önünde
Çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek, 2 kadın, ayakta duran bir yiğit, ona bir kılıç sunan, diz çökmüş bir kadın:
Yerde oturan kadın: vatan ana.
Diz çökmüş genç: Sakarya meydan savaşını kazanan Türk ordusu.
Meşe ağacı: zaferi.
MERDİVENLER
42 basamak bulunuyor.
Merdivenlerin ortasında: özel günlerde, çelenk ve çiçekler yerleştirilen bir bölüm görülüyor. Merdivenlerin üst bölümünde ise, nöbet tutan askerler var. Burada da, fotoğraf çektirmeyi unutmayın.
Sağda: Cumhuriyetin 10. yılında, Atatürk’ün söylediği “söylev” var.
Bronz kapıdan, mozole içine giriliyor
Sağ duvarda: Atatürk’ün, 29 Ekim 1938 tarihinde, Türk ordusuna son mesajı var.
Sol duvarda: Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, Atatürk’ün ölümü üzerine yayınladığı taziye mesajı.
Yan galerilerin duvarları
15 ve 16’ncı yüzyıl, Osmanlı halı ve kilim motiflerinden oluşan mozaiklerle süslüdür.
LAHİT
40 ton ağırlığındadır.
Tek parça, kırmızı mermerden yapılmıştır.
Yanları beyaz Afyon mermeriyle kaplanmıştır.
Lahit arkasındaki büyük pencere: 1954 yılında, İtalyan Milano Veneroni Şirketi tarafından yapılarak hediye edilmiştir.
Atatürk’ün aziz naaşı: bu mermer mozolenin yaklaşık 7 metre altında, toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mezar alanı: Selçuklu ve Osmanlı türbe mimarisi tarzında yapılmış, mozaiklerle süslenmiştir.
Zemin ve duvarlar: siyah-beyaz-kırmızı mermerler ile kaplanmıştır. Mezar odasının tam ortasında ise, kıble yönünde yerleştirilen, kırmızı mermer sandukanın çevresinde: Anadolu’nun bütün illerinden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azarbeycan’dan getirilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunuyor.
(Mezar odasından canlı görüntüyü, daha önce koridorda bulunan ekrandan izlemiştik)
Evet, mezar odasına bizzat girme şansı yok. Lahit önünde, Atatürk’ün manevi huzurunda, kısa bir süre saygı duruşunda bulunuyoruz. Mozole yapısında: yüksek sesle konuşmak, gülmek, aşırı hareketler hoş karşılanmıyor.
Kafeterya
Ziyaretiniz bittiğinde: yine kısa bir mola vermek isterseniz: Anıtkabir Komutanlığı tarafından işletilen, iki kafeteryayı kullanabilirsiniz.
Bunlardan birisi: yukarıda belirttiğim gibi, Atatürk kitaplığından merdivenlerle inilen ve otopark alanının hemen yanındaki kafeteryadır. Özellikle, yaz günlerinde, burada açık havaya da masalar ve sandalyeler yerleştiriliyor.
Diğer kafeterya ise, bayrak direğinin bulunduğu yerdeki merdivenlerden indiğinizde, hemen sağ yanda bulunuyor ki, burası da, gayet güzel ve lüks döşenmiştir.
Çay, meşrubat ve diğer tatlı cinslerinin fiyatlarının uygun olması ilgi çekicidir.
Peki, günde her yaştan ve hatta ülkeden, milliyetten binlerce kişinin ziyaret ettiği Anıtkabir bölgesinde, tuvalet veya lavabo ihtiyacınız olduğunda ne yapacaksınız?
İşte, bu tam bir sorundur. Eskiden, yakın bir süre öncesine kadar, bayrak direği arkasındaki merdivenlerden inildiğinde, sağ yanda kalan kafeterya da, tuvalet-lavabo bulunuyordu, ama Anıtkabir yönetimi, nedendir bilinmez, burayı kapatmış ve Aslanlı yolun başlangıcının arkasındaki otopark bölümünde bulunan alana, yani gezi rotasının, gezi alanının çok uzağına, gayet modern bir tuvalet-lavabo bölümü yaptırmış, ancak bu kadar uzağa yapılmasını anlamak mümkün değil, sonuçta burayı binlerce insan ziyaret ediyor.
Yukarıda söz ettiğim gibi: her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği ve hatta, insanların defalarca ziyaret ettiği Anıtkabir gibi bir yerde: tek bir bölümde ki, gezi rotasının çok uzağında bir bölümde, tek bir tuvalet-lavabo düzeni kurulmasının mantığını anlamak mümkün değildir.
Avrupa ve Amerika gibi benzeri yerlerde, tuvalet-lavabo bölümlerinin insanların en temel ihtiyaç duydukları alan olması düşünülerek, gezi rotaları üstüne veya yakınlarına konulduğunu hatırlatmadan geçmek istemiyorum ve inanıyorum ki, bu uyarı, bir şekilde ilgililerin kulağına gider ve bu sıkıntılı duruma önlem alacak şekilde: Her iki kafeterya bölgesinde küçük tuvalet-lavabo ihtiyacını karşılayacak şekilde tedbir alırlar.
GEZİMİZİN BİTİMİ
Gezimizi burada noktalıyoruz. Yazının en başında belirttiğim gibi, Anıtkabir yalnızca bir anıt mezar olarak düşünülmemelidir.
Burada: Kurtuluş Mücadelesi, Büyük Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş mücadelesi ve bu mücadelelerin safhaları da canlandırılıyor ve bu yüzden, özellikle genç nesillerin, burayı ziyaret etmelerinin ve bu safhaları görmelerinin sağlanması, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e, manevi huzurunda saygılarını sunmaları, yeni yetişen nesillerin: geçmişine sahip çıkması açısından çok önemlidir.
Sadece geçmiş mi, büyük önderin bizlere sunduğu gelecekte burada: burayı ziyaret ettiğimizde, onun fikirlerini öğrendiğimizde bu fikirler içinde yatan gelecekle ilgili, modern Türkiye ile ilgili önerilerini anlamak ve bunlara sahip çıkmak ta mümkün olacaktır.
Dere yatağına yapılmış, belli mi olur, hani ıslah edildi diyorlar ya, İstanbul’da ıslah edilip de taşan bir çok dereleri televizyonlarda izledik, yağışlı havalarda ne olur ne olmaz, bakarsınız yatağına koca bir alışveriş merkezi kurulan dere, birden taşmasın, aman dikkat.
ULAŞIM
Ankara yönünden, Gordion alışveriş merkezine gitmek isterseniz; Ankara-Eskişehir kara yolunu takip ediyorsunuz. Etimesgut bölgesinde; sağınızda “Askeri Bölge” olduğunda; Çayyolu köprüsünün üstünden değil, hemen sağından dönüp, köprünün altına inin ve ikinci sola döndüğünüzde, hemen Gordion alışveriş merkezinin önüne çıkacaksınız.
Eskişehir yönünden geldiğinizde ise: yine, Çayyolu köprüsünün üstüne çıkmadan, sağından kıvrılıp yolu takip ettiğinizde, Gordion alışveriş merkezinin hemen önüne çıkacaksınız.
Sonuç olarak: ulaşım kolay. Otopark sıkıntısı pek olacağını sanmıyorum. Son gittiğimde (bir hafta önce): özellikle pazar günleri otopark sıkıntısı var, aman dikkat, dönüp dolaşıp, aracınıza park yeri bulamayıp, geri dönme olasılığınız yüksek.
Alışveriş merkezinin kapalı otoparkı yanında, ön ve yan bölümlerinde, açık alanlarda yeterinden fazla araç park yeri bulmak mümkün.
Ama, o kapalı otopark tam bir alem. Girişini bulana kadar bayağı dolanacaksınız, girişi buldunuz, yukarı çıkana kadar iyice dolanacaksınız, hele bir de çıkışa geçtiniz mi, işte o zaman büyük bir gezi başlıyor, sanırsınız ki, bu kadar uğraşıdan sonra Kızılay’a vardınız, niye insanları sürekli “dön dön dur” bir döngünün içine sokarsınız, kısa yoldan çıkışa yönlendirseniz………..
GENEL
Merkez: Chapman Taylor ve Redev Concepts tarafından tasarlanmış. Merkezin inşaatına: Haziran 2007 tarihinde başlanılmış ve 24 ayda bitirilmesi planlanmış.
Merkezin yapıldığı arazi: ASKİ’ye aitmiş.
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından, kat karşılığı satışa çıkarılmış, ihaleyi kazanan Gürtaş Aş. nin alışveriş merkezi için ayrılan araziyi Redevco adına almış ve proje sonunda, Belediye’ye, 300’den fazla konut verilmiş.
Hollanda merkezli “Cofra Holding” bünyesinde bulunan, dünya çapında 7.2 milyar avroluk gayrimenkul sahibi Redevco’nun 150 milyon avro ile yaptırdığı bir merkez.
Merkezde: 165 bin metre kare kapalı alan, 50 bin m. kare kiralanabilir alan, 35 bin metre kare ortak alan ve 75 bin m. kare kapalı otopark bulunuyor. (3 alandaki otopark: 2300 araçlık) Merkez: zemin, zemin altında 2 kat ve zemin üstünde iki kat olmak üzere yerleştirilmiş.
İsim neden Gordion. Polatlı yakınlarındaki tarihi Gordion kenti ve efsanesini dikkate alarak bu isim verilmiş.
Merkezin girişindeki kırmızı kolonlar, meşhur Gordion düğümünü sembolize ediyormuş.
Ben bunları görmedim, demek ki, ziyaretçilerin dikkatini çekecek ölçüde yapılmamışlar veya yerleri yanlış.
Evet: alışveriş merkezinde “yaşam odası” konsepti oluşturulmak isteniyormuş, ilgililer öyle söylüyor. Misyon olarak farklılıklarının bulunduğunu da belirtiyorlar.
İkinci yaşam konseptini oluşturacaklarmış. Ziyaretçilere, evlerindeki oturma odası rahatlığını vermek istiyoruz diyorlar.
Hayır; ben alışveriş merkezinde, evimdeki oturma odası rahatlığını bulmak istemiyorum ki, oturma odası rahatlığını zaten evimde buluyorum.
Benim alışveriş merkezine gitme düşüncemin temelinde: rahat, güvenli bir alışveriş, güzel ve eğlenceli bir ortam, evimden farklı bir ortam istiyorum.
Evet: öncelikle, Gordion Alışveriş Merkezinin daha açılmadan aldığı bir sertifika var.
Ondan söz etmek istiyorum: “Breeam Sertifikası”
Bunun anlamı: yeşil alışveriş merkezi konsepti.
Bu sertifika; Türkiye’de ikinci kez, Gordion Alışveriş Merkezine verilmiş. Tabii; ilk kim aldı diye düşüneceksiniz.
Bu sertifikayı ilk alan: Erzurum Alışveriş Merkezi.
Gordion alışveriş merkezinin bu sertifikayı almasında etken olanlar şunlar: merkez, kendi enerjisini kısmen üretecek.
Elektrik ihtiyacının, yaklaşık yüzde 18’i, kojenerasyon sistemi ile sağlanacakmış.
Sistemin verimliliği, atık ısının ısıtma ve soğutmada kullanımı yoluyla maksimize edilecek.
Bu da, Türkiye’deki diğer alışveriş merkezlerine kıyasla, metrekare başına daha az karbondioksit salınımına imkan verecek.
Buranın; metro istasyonunun üzerinde konumlanması: ziyaretçilerden kaynaklanan karbondioksit salınımının da aza indirgenmesini sağlayacak.
Evet, alışveriş merkezinin: yüzde 90’ı kiralanmış durumda. Ana kiracılar: Carrefour, Elekctroworld, Zara, Mark&Spencer ile ziyaretçiler için bir çekim merkezi olmayı hedeflemişler. Toplamda ise merkezde 160 mağaza bulunuyor.
GEZİNTİ
Ön cephedeki kapılar: büyük ve geniş. Bu kapılarda: inanın, bu koca devasa binanın en güzel yanı var. Cam kapılar. Muhteşem güzel. Bu cam kapıları kim yaptı ise; işte koca binanın tek olumlu yanı.
Evet; bu kapılardan girerken: büyük bir alışveriş merkezine girdiğinizi düşünüyorsunuz. Ama; içeri girince, dar ve basık ve de henüz yarısı açılmamış mağazaların bulunduğu koridorlarda gezerken; şaşırıyorsunuz.
Çünkü: gerçekten, ismi kadar muhteşem bir alışveriş merkezi değil.
Mimari olarak herhangi bir ilginç yapısı yok.
Yani: alelade bir yapı. Estetik düşünülmemiş. Mimari de, diğer alışveriş merkezlerinden farklı bir özellik ortaya konulmamış.
Girişte: zemin katta: büyük bir teknoloji marketi ve hipermarket bulunuyor. Ünlü markaların bu mekanları; doğal olarak alışveriş merkezinin en canlı ve kalabalık mekanları.
Evet devam ettiğinizde; bir bakıyorsunuz; herhangi bir plan ve düşünce olmadan yapılmış ve yerleştirilmiş bir alışveriş merkezine geldiğinizi, kısa zamanda hissediyorsunuz. Evet; herhangi bir planlama yapılmamış.
Yani: paldır-küldür, kafanıza göre gezin. Herhangi biriyle buluşmayı düşünürseniz, pek sanmıyorum, büyük olasılıkla, buluşma yeri konusunda problem yaşayabilirsiniz. Çünkü: çok karışık. Plansız ve düzensiz bir yerleşim var.
Merkezde: bir orta alan var. Burada: bir panoramik/camlı asansör bulunuyor. Çatı: tamamen olmasa da, büyük bölümü: saydam malzeme ile yapılmış.
Yani: gün ışığından yararlanılmak istenmiş. Tamam da; gün ışığı yalnızca üst katları etkilemiş, zemin ve ilk katlar; maalesef loş. Bu loşluk; alışveriş merkezine, bir köhnelik vermiş.
Koridorların dar ve basık olması ve çoğu mağazanın henüz açılmamış olması da, bu loşluğu üst düzeyde etkilemiş.
Yani; ışıksız, nispeten loş bir ortamda dolanıyorsunuz. Çatının saydam malzeme ile yapılması elbette güzel.
Peki; gece mutlaka ışıklandırma yapılacaktır, bunun dışında, gündüz saatlerinde bulutlu ve puslu günlerde de, büyük olasılıkla ışıklandırma yapılması şart.
Panora alışveriş merkezinde, koridorların yüksekliği ve genişliği, mağazaların tavan yüksekliği tenkit edilirken, burada bu basıklık, hayır, bu da güzel olmamış. İçiniz bunalabilir.
Koridorların belli bir yerinde: tavandan aşağı uzanan, gök kuşağı renkleri bulunan süsleme çok güzel. Bu hoş bir görüntü oluşturmuş.
Evet: ana bina, sanırım, iki veya üç katlı. Ama yan bölüm: daha fazla katlı. Yürüyen merdivenler etkin ve hızlı. En üst katta: yemek bölümü var.
Ancak: çok sıkışık, dar bir ortama konulmuş birçok masa ve sandalye. İnsanlar: dip dibe oturmuşlar, bir şeyler yemeğe çalışıyorlar.
Bu kötü. Bu kadar sıkışık olması olumsuz. Ayrıca: bu dar ortamda, maalesef yemek kokuları da, ağır yemek kokuları da egemen olmuş.
Tek olumlu yanı: yemek bölümünün dış cephesinin açık alan, teras olarak düzenlenmesi.
Sanırım sigara içenler için yapılmış olan bu alan, gerçekten çok güzel manzaraya sahip. Güzel havalarda; burayı mutlaka değerlendirmek gerekir. Gordion’a giderseniz, mutlaka teras için zaman ayırın. Manzara harika.
Burada dikkatimi çeken diğer husus şu oldu: daha önce Türkiye’de görmediğim canlı heykeller var.
Evet, bir kısım genç: gerek kıyafetlerini ve gerekse vücutlarının açıkta kalan bölümlerini boyayarak, bir platform üzerine çıkmışlar ve dakikalarca, belki de saatlerce hareketsiz olarak duruyorlar.
Bizim insanımıza ilginç gelmiş olmalı, kıpırdamadan duran bu insanları, sanırım genellikle, bir heykel olarak düşünüyorlar ve önlerinde/yanlarında resim çektiriyorlar.
Büyük bir emek ve özveri. Bu genç insanları; yaptıkları nedeniyle, kutlamak gerek. Daha önce, bunun benzerini İtalya-Roma’da görmüştüm.
Ankara Gordion Alışveriş Merkezi
SONUÇ
Deniliyor ki; Gordion alışveriş merkezi Çayyolu halkı için açıldı ve Çayyolu halkının yaşamı için, değişik bir alternatif üretti.
Burası: Ankara. Burada açılan bir alışveriş merkezi; mutlaka yakın çevresi için bir yenilik, bir alternatif oluşturabilir ama alışveriş merkezi yönetimi, hedef kitlesini bu yakın çevresi olarak belirleyemez.
Çünkü: belirler se, bu yakın çevre sonuçta belli rakamlara oluşan bir insan topluluğuna sahip, ekonomik verimlilik açısından, hedef kitlenin, tüm şehir halkı olarak ve hatta şehre dışarıdan gelen ziyaretçiler olarak da seçilmesi gerekir.
Sonuçta: Çayyolu halkının da, Gordion alışveriş merkezini kendilerine mal etmelerini kabullenmek, biraz dar görüşlülük olur.
Çünkü: Çayyolu halkı; elbette, şehirde, kendine uygun ve güzel alışveriş merkezlerine gitme, ulaşma olanaklarına sahip ve bence bu seçiciliğini, yani alışveriş merkezleri arasındaki seçiciliğini kullanması en doğal hakkıdır.
Yani: yakın diye, yeterli olanakları olmayan bir yeri, benimsemek ne kadar mantıklı?
Evet: yine, ziyaretçilerden alınan duyumlara göre, burada rahat geziliyor, Panora’da rahat gezilmiyor şeklinde düşünceler yansıtılmış.
Lütfen, zemin katta gezerken dikkat edin, loş ve basık bir ortam var, yani bir anlamda karanlık. Ben daha önce de söylediğim gibi; Panora’nın reklamını yapmak için burada değilim, benim için önemli olan, tüm alışveriş merkezlerini gezmek, olumlu ve olumsuz yanlarını siz ziyaretçilere yansıtmak.
Yoksa, bizim amacımız, herhangi bir alışveriş merkezinin reklamını yapmak değil. Ama: kesin olan şu var; Gordion karanlık ve dar koridorlardan oluşmuş, hiç bir şey bunu değiştiremez.
Bayram arifesi, yüzlerce kişiye iş olanakları sunulması, buranın erken açılmasının bir mazereti gibi öne sürülmüş. Evet: isterseniz olayı iki cepheden inceleyelim.
Birinci cephe: Tamam, mantıken ve de gerçekten, işsizlik ortamında, bu insanlara istihdam olanaklarının yaratılması güzel bir düşünce. Peki, diğer cepheden yani tüketici/ziyaretçi gözüyle bakalım.
Çayyolu’ndaki evlerin hemen dibine kondurulmuş, bu devasa bina, gerçekten olukça sakin ve nezih bir alışveriş merkezi olarak dikkati çekiyor.